Aile

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde Aydın tarafından oluşturulan Aile başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 3,810 kez görüntülenmiş, 37 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Aile
Konbuyu başlatan Aydın
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Objectivity

Aydın

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
5 Haz 2012
Mesajlar
66
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
Örneğin aileler,çocukları onların istekdikleri seçimleri yapmadıklarında "seni doğuracağıma taş doğursaydım" ya da "böyle olcağını bilseydim doğurmazdım" demelerinde haklılar mıdır ?
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
Ben aileyi bir hücreye benzetiyorum.Toplum ise bu hücrelerin dokuya daha sonra organa ve en nihayetinde bir vücut.Biz en başta kendi aile bireylerimizle olan bağlılığımızı koruyamaz isek bu bir kanserli hücre gibi tüm topluma yayılacaktır,ve sonuçları ortada.Neden aile düzenimiz bozulmakta,neden evlat katili anne babalar çoğalmakta,neden kimsenin kimseye saygısı sevgisi kalmadı,bence bu sorunlar tartışılmalı.Hergün haberlerde işttiğimiz aile dramları içler acısı.Bunun nedeni nedir.Bence sevgi şefkat kavramları bir ailenin en sıkı bağlarıdır.Bunu çocuklarımıza büyüklerimize hissettirmez isek demin bahsettiğim aile parçalanmaları kaçınılmaz olacaktır.Bence aile kavramını sevgi ve şefkat üzerine bina etmeliyiz benim diyeceğim budur.Paylaşmak daha sonra gelir.
 

THOUGHTS

Üye
Yeni Üye
Katılım
22 May 2012
Mesajlar
116
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
27
bir çocuk ile anne ve babası arasındaki tek bağ emek bağıdır.Yeni doğan bireyin gerçek babası zihnindeki fikirleri üreten kişidir.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Örneğin aileler,çocukları onların istekdikleri seçimleri yapmadıklarında "seni doğuracağıma taş doğursaydım" ya da "böyle olcağını bilseydim doğurmazdım" demelerinde haklılar mıdır ?

Burada hak degildir gecerli olan. Gecerli olan toplkumun, cografyanin ve tarihi mirasin bilincaltina yerlesmis ve otomatiklesmis dusunce ve davranislaridir. Ustelik bilinc ve farkindalik ta icermez.

Aile bunu derken aslinda duygu somurusu yapmakta ve cocuguna kendi dedigini yaptirabilmek icin onu duygusal olarak "vurmaya" yonelmektedir. Cunku buradaki beklenti, ciocugun teslimiyetidir. "Seni evlatliktan red ediyorum/benim ...adinda bir kizim/oglum yok" ta ayni iceriktedir. Istendiginin yapilmasi icin oynanan son duygusal kozdur.

Bunun karsiti da bilhassa birey yetistiren toplumlarda gorulur, yani evlat tarafindan "beni neden dogurdun?" "keske zengin/nufulu v.s. bir anne/babanin cocugu olarak dogsaydim"

Yani "senden ben sorumluyum" temelli ebeveyn ve "benden sen sorumlusun" temelli "senin yuzunden" evlat duygu somurusu gorulmektedir.

Burada konu hakliliktan ziyade; bilincsiz ve farkindasiz bilincalti sartlanmisliginin getirdigi alisilagelmis "tehditi/korkutmayi" duygu somurusunu uygulamaktir.

Bu da hakli haksiz degil; nesil temelli aktarimdir.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
evrenselinsan,

tam da bunu söylemekteyim. ana/babanın çocuğunun geleceğini düşünmesi ayrı -bir yükümlülük- ve fakat onun yerine geçerek meslek seçimi şeklindeki öznel hakkı olamamalıdır.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
evrenselinsan,

tam da bunu söylemekteyim. ana/babanın çocuğunun geleceğini düşünmesi ayrı -bir yükümlülük- ve fakat onun yerine geçerek meslek seçimi şeklindeki öznel hakkı olamamalıdır.

Burada olan ve gozlem vereni mi ortaya koyuyoruz?, yoksa

Olmasi gerekeni mi tartisiyoruz?

Ben yanitlarimi ilkine gore veriyorum.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
"etik" tartışmasında olduğumuza göre sen yanlış kulvardasın
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
"etik" tartışmasında olduğumuza göre sen yanlış kulvardasın

Onu ben basta acikladim zaten. Dogal zihniyetin yapilandirilmis yapi ve isleyisinin insandisi ve insanlikdisi oldugunu.

Etik bunun disinda degildir. Ayrica dogal zihniyet yapi ve isleyisi itibariyle; insanoglunu kendilik bilisselligine erdirmez.

O yuzden sorun bilincalti yerlesmis alisilagelmis dusunce ve davranislardir.

Bunlar da ancak sorun olarak algilanir farkina varilir bilince cikarilir ve kisi tarafindan onun ozgur iradesi ve birey bilinci ile sorgulanirsa; bir yerlere varilir.

Aksi sadece bu sartlanmisligi ya kabul ya da karsi cikistir.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Turkiye'deki 4+4+4'den sonra ve okullar Imam Hatibe dondurulerek hic bir sey olmaz.

Basta "yetistiren, degerlendiren" bir zihniyet olmasi gerekir.

"Dindar/kindar yetistirme" zihniyeti ile bu is olmaz.
 

cilek_yesili

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
9 Tem 2012
Mesajlar
54
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Şimdi şu nokta da bencillik bence de var bir bireyi dünyaya getirip ona gerekli özeni göstermeden,sosyalleşmesine imkan vermeden büyüterek hayata 3-0 geridi başlatmak bence bencillik.Bireyler bebek büyütürken elbette kendilerine göre yol çizerler ama çocuk bireyleşmeye başladıkça onun sınırlarına özen göstermek saygı duymak gerekmektedir.Ama çocuğun dünyaya getirilmesi toplumsal ve bireysel bir gerekliliktir bunu bencillik olarak algılanması bana açıkçası yanlış geliyor
 

Eğmeç

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
31 Ara 2011
Mesajlar
23
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Örneğin aileler,çocukları onların istekdikleri seçimleri yapmadıklarında "seni doğuracağıma taş doğursaydım" ya da "böyle olcağını bilseydim doğurmazdım" demelerinde haklılar mıdır ?

Çocuk doğar doğmaz aileler hayal kurmaya başlar aslında: Şöyle olur benim oğlum, şunu yapar benim kızım, beni şöyle gururlandırır, herkese anlatırım.. vs.

Sonra hatalar başlayınca işler tersine döner. Seni doğurmasaydım da denilir, lanet olsun senin gibi çocuğa da. Çocuk yapmak isteyen onlar sonuçta, her yönünü düşünüp ona göre bir seçim yapmaları gerekirdi.

"Çocuğum iyi güzel olursa severim yanında olurum. Kötü çirkin olursa ağzıma geleni söylerim. Hiç de çekinmem, sonuçta onu yapan benim. Annesiyim ben onun, babasıyım! Her türlü hakkım vardır." Bu işte olan biten.

"Aile" kelimesine fazla anlamlar yüklemişiz, aslında gerçekten de bencilce şeyler.
 

anonymoustr

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
11 Kas 2012
Mesajlar
2
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Bence konu hakkındaki bu kadar subjektif düşüncenin dışında, aile kavramını tarihsel süreç içerisinde incelemek daha net kavramlar ifade etmemizi sağlayacaktır.

İnsanlık tarihine baktığımızda insanların doğa şartlarından korunmak için bira araya geldikleri bilinmektedir. Daha sonraki evrelerde insan topluluklarının gelişimini yine "Ekolojik çevre" belirlemiştir.
Farklı ekolojik koşullarda yaşayan toplulukların genel olarak birbirinden farklı iki çeşit yaşam biçimi geliştirdiği görülmektedir. Bu iki durum “avcılık-“çiftçiliktir”
Toprağı ekip biçerek yaşamlarını sürdüren toplulukların geliştirdikleri bilişsel ve sosyal yetenekler “toprağa bağlı” olmalarından kaynaklanmaktadır.
Avcılık(toplayıcılık) yaparak yaşamlarını sürdüren toplulukların geliştirdikleri bilişsel ve sosyal yetenekler “topraktan bağımsız” olmalarından kaynaklanmaktadır.
Topraktan bağımsız olan avcı ve toplayıcı topluluklarda, bireylerin çevredeki ip uçlarını görebilme, bilgiyi analiz etme ve organize etme yeteneklerini geliştirme
ihtiyaçları vardır. Ayrıca, avcıların bireysel insiyatif kullandıkları, kendilerine güven duydukları,iddiacı oldukları,özerklik ve başarıya değer verdikleri saptanmıştır.
Böylece, bu toplumlardaki yetişkin bireyler bağımsız,bireyselci ve kendi yeteneklerinden emin olma eğilimindedirler.
Toprağa bağlı ve fazla yiyecek stokuna sahip olan çiftçi topluluklarda ise geliştirilen yaşam biçimi insanların birbirine bağlı bir grup halinde yaşamasıdır ve böyle bir yaşam da insanların birbirleriyle olan ilişkilerinde daha uyumlu olmalarını sağlar.Bu topluluklarda sosyalizasyan sürecinde bireylerin uyumlu, itaatkar ve sorumluluk sahibi olmalarına özen gösterilir.Bunun sonucu olarak ta bu toplumlardaki yetişkin bireyler sorumlu,itaatkar ve tutucu olma eğilimindedirler.
Geliştirilen bu değerler, normlar ve inançlar bir kültürel biçim olarak kurumlaştırılır ve yeni nesillere aktarılır.
O zaman toplumsal kimlik içinde sınıflandırılan "Aile" kavramıda bu süreçten etkilenmesi kaçınılmazken,aileyi oluşturan bireylerde bu süreçten doğrudan etkilenmiştir.
Şimdi ana,babanın bu süreçte bireysel düşünebilse bile , bilimsel olarak tek başına karar verip çocuk yapamıyacağı hepimiz tarafından kanıksanmış bir durumdur.
Yani bu süreçte ikisininde karar vermesi gerekir ki bu bireyselcilik değildir.Ana ve baba paylaşımda bulunmak,sevgi,saygı ve daha önce yaşanmıştan esinlendikleri için çocuk istemektedir.(Edinimlere göre bir çok farklılık göstermektedir.)
Evet aile kavramı toplum için çok önemli bir alt kültürdür ki , maalesef bu kültür çok önceleri yozlaşmış ve giderek azgınlaşan kapitalist sistemin en önemli unsuru olan , özel mülkiyet karşısında yıkılmak zorundadır. Bugün hangi kanalı açsanız aile içi miras kavgaları,annesini deli göstererek mülkiyete sahip olmak isteyen evlat, annesinin bileziklerini iddiada kaybedenler,kızını pazarlayan insanlar gibi bir çok örnek görebiliriz.
Artık bugün insan duygularının dahi meta haline geldiği(Bir sürü evlilik programı birbiriyle yarışmakta)bu toplumlarda aile olgusundan bahsetmek doğrumudur?
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Evet aile kavramı toplum için çok önemli bir alt kültürdür ki , maalesef bu kültür çok önceleri yozlaşmış ve giderek azgınlaşan kapitalist sistemin en önemli unsuru olan , özel mülkiyet karşısında yıkılmak zorundadır. Bugün hangi kanalı açsanız aile içi miras kavgaları,annesini deli göstererek mülkiyete sahip olmak isteyen evlat, annesinin bileziklerini iddiada kaybedenler,kızını pazarlayan insanlar gibi bir çok örnek görebiliriz.
Artık bugün insan duygularının dahi meta haline geldiği(Bir sürü evlilik programı birbiriyle yarışmakta)bu toplumlarda aile olgusundan bahsetmek doğrumudur?

Yazınızın bu kısmına pek katılmıyorum.Kapitalistleşen sistemle beraber değişen insan bilinci, feodal bilincin unsurlarını kırıyor.Bu kırılmada kapitalizm elbette kendine özgü sorunlar ortaya koyarken,mevcut olan sorunlar da değişik biçimde yeniden karşımıza çıkıyor . Demek istediğim, kızların pazarlanması örneğini vermişsiniz.Bu kapitalizme özgü değildir.Feodal sistemde de örneğin başlık parası mevzusunda kadının pazarlanması vardır;ancak orada bu pazarlama,kadının mülkiyet hakkını kocaya verirken (kadının köleliği de diyebiliriz) bu durum gelenekselleştirilmiştir, kollektif bir hal almıştır,ahlaki sistem dahilindedir.Kapitalist sistem malum, bireysel teşebbüs hürriyetine dayandığından,bu sistemde babanın ki hür teşebbüse girer ve pazarlanan (kölelikten farklı olarak) kadının mülkiyeti değil kullanım hakkıdır.Ayrıca bu eylemin kendisi bir gelenek özelliği taşımaz.
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Tarihsel süreç içerisinde aile kavramının, kalabalık bir yapıdan, iki kişiden oluşan (karı-koca) bir yapıya evrildiği görülür.İnsanlığın avcı-toplayıcı olduğu zamanlarda , aynı kuşak kadın ve erkeklerin birbirlerinin karıları ve kocaları olduğu, klan içi toplu evlilikler söz konusudur.Kişilerin belirli bir karısı yahut kocası yoktur.Devamında bu ilişki klan dışına atılır,klanlar arası olur.Bu evrede soy kadından ilerler, çünkü yeni nesli oluşturacak bireylerin (doğan çocukların) babaları belli değildir (geçmiş toplumların ana erkil olmasının bir sebebi).İzleyen süreç içerisinde, hayvancılık - çiftçilik faaliyeti ile beraber (özel mülkiyetin doğuşu,köleci toplum), erkeklerin çok eşli olduğu,buna karşın kadınların tek eşli olduğu evreye gelinir.Burada kadının mülkiyet hakkı erkektedir.Bu aile yapısında, erkeğin eşlerinden bir kadın esas konumda olabilir (bir nevi Hürrem Sultan).Kısacası bu dönemde aile, erkeğin malı olan kişilerin tamamı anlamındadır.Engels, Ailenin,Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni isimli eserinde, bu durumun dildeki izlerini gösterir.Aile İngilizce'de malumunuz "Family" kelimesi ile karşılanır.Kelimenin kökü latincedir ve Roma'da tekili "Famuli" çoğulu "Famulus" olan kelimeden gelmektedir. Famuli=Köle, Famulus=Köleler demektir.Bu köle topluluğun mülkiyet hakkı ise erkektedir.Bu durumu ilahi dinlerin içerisinde de görmek mümkündür.Çünkü söz konusu inanç sistemleri, köleci toplumun koşullarında ortaya çıktıklarından,dönemin bilincini yansıtmaktadırlar.Örneğin İslam dininde kadının görevinin erkeğe hizmet ve itaat oluşunun,özetle haklar bakımından ikincilliğinin sebebi budur.Günümüze bakıldığında ve geçmişin anlayışlarının şimdi de geçerlilik koruduğundan hareketle, kadının ve erkeğin ikisinin de tek eşli olduğu bir döneme girilmiş gibi görünse de, erkek geçmişten gelen çok eşliliğini yasalar dahilinde farklı şekilde sürdürmektedir. Günümüzde bir çok devlet, genelevleri kanunen kabul etmişlerdir. Bu genelevler erkeklere hizmet etmektedirler.

Kapitalistleşme sürecinde kadın, işgücü olarak erkek gibi üretim sürecine katılmaktadır.Bu durum,kadına ekonomik açıdan özgürlüğün kapısını aralamaktadır.Kapitalist ekonomik sistem, liberalizmin ekonomik olaylara uyarlanmasıdır.Haliyle bu sistemde kişisel hürriyetin, cinsler arası ayrım olmaksızın geçerli oluşu ve bu şekilde kadının,erkeğin kölesi olmaktan çıkarak özgürleşmesi (elbette geçmişe nazaran) söz konusudur. Günümüzün (ülkemiz açısından) kadın cinayetlerinin temelinde yatan unsur budur. Maddi koşulların en önemli unsuru olan ekonomik sistem değişiyor,bu değişimle beraber kadın ve erkeğin konumu (haliyle aile yapısı)değişiyor olmasına karşın, bilinç bu değişikliğe kolayca ayak uyduramamaktadır.Geçmişin bilinci, gerek gelenekler ile gerekse inanç sistemi ile desteklenerek,bugün halen erkeğin kadına karşı üstün olduğu savındadır. Kısacası köle kadın, yeni ekonomik sistemin getirdikleri ile köleliğe başkaldırmaktadır ve itaat etmesi gereken erkeğine itaat etmemektedir. Kadının kölelikten özgürlüğe giden sürecinde,geçmişin aile yapısı da dağılmaktadır.Köleci toplumlarda kaçan kölelerin cezası ölümdür. Haliyle günümüzün kadınları, kölelikten hürriyete kaçarken, "sahipleri" tarafından yakalandıklarında öldürülmektedirler.

Ekli dosyayı görüntüle 1156
Ayşe Paşalı
 

sobel68

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
18 Ara 2010
Mesajlar
20
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
Çocuk sahibi olmak istemek bencillik değildir. Annelik doğal bir güdüdür. Bir kadının anneliği tatmak istemesi kadar doğal bir şey olamaz. Doğal olmayan, bencilce olansa; annelik duygusu taşımayan; bir çocuğa bakacak, onu her yönden yeterli, mutlu bir birey olarak yetiştirmeyi kendi sorumluluğu olarak görmeyip, çocuğuna annelik etmekten aciz bir kadının çocuk dünyaya getirmesidir. Anne olmak için anneliği hak etmek gerekir. Hak edenlerin anne olması bencillik değil, son derece insani bir şeydir. Tabii aynı şeyler babalar için de geçerli...
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Çocuk sahibi olmayı istemek bir bakıma bencilliktir bu görüşe katılıyorum. Çocuk sahibi olmayı isteyenlere bir sorun bakalım neden çocuk istiyorsun diye verecekleri cevap; "annelik - babalık duygusunu tatmak istiyorum, bu benim en doğal hakkımdır." şeklinde oluyor. Sonra da çocuk yuvaları terk edilmiş çocuklarla dolup, taşıyor. Anne baba olmak büyük bir sorumluluktur fakat ülkemizde her evlenen hemen çocuk yapmak derdine düştüğü için sonrası da boşanmış çiftler, sorunlu çocuklar v.s.
Herkes çocuk sahibi olmamalı böyle bir şart varmış gibi kendine hayrı olmayan insanlar bile çocuk sahibi olma derdine düşmüşler bu çok acı gerçekten.
********
Çocuk sahibi olduktan sonra o çocuğa sahip çıkmak, yol göstermek ve hayata en iyi şekilde hazırlamak ahlaklıca fakat kendi kopyanmış gibi davranmak, hissettiğin gibi hissetmesini beklemek, ona hiç bir seçim hakkı tanımadan kendi doğrularını dayatmak çocuğa yapılmış büyük bir haksızlıktır bence fakat ebeveynler art niyetli olmadığı için kendi adıma ahlaklıcadır ya da değildir diye niteleyemem.
 

sobel68

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
18 Ara 2010
Mesajlar
20
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
Çocuklarına saygı duyan, onları kendilerinden ayrı şahsiyetleri olan, bağımsız kişiler olarak gören birsürü aile var. Olumsuz örnekler olması aile kavramının yanlış olduğunu göstermez. Çünkü aile son zamanlardaki anlayışın tam aksine çok önemli bir kurumdur, zamana bağlı olarak önemi değişmeyecek kadar temel bir ihtiyaçtır yaşantımızda. Hatta psikolojik bir gerekliliktir bile denebilir. Her insanın aileye ihtiyacı vardır. Tabii her şey gibi bu ihtiyaç da aşırıya varmamalı, insanın ayakları üzerinde durmasını önleyecek, bağımsız bir birey olmasını önleyecek bir noktaya gelmemelidir. Ama sonuçta aile gerekli bir şeydir. Hem toplumsal hem psikolojik sağlık açısından...
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Çocuklarına saygı duyan, onları kendilerinden ayrı şahsiyetleri olan, bağımsız kişiler olarak gören birsürü aile var. Olumsuz örnekler olması aile kavramının yanlış olduğunu göstermez. Çünkü aile son zamanlardaki anlayışın tam aksine çok önemli bir kurumdur, zamana bağlı olarak önemi değişmeyecek kadar temel bir ihtiyaçtır yaşantımızda. Hatta psikolojik bir gerekliliktir bile denebilir. Her insanın aileye ihtiyacı vardır. Tabii her şey gibi bu ihtiyaç da aşırıya varmamalı, insanın ayakları üzerinde durmasını önleyecek, bağımsız bir birey olmasını önleyecek bir noktaya gelmemelidir. Ama sonuçta aile gerekli bir şeydir. Hem toplumsal hem psikolojik sağlık açısından...

Aile kavramının yanlış olduğunu düşünmüyorum fakat herkes aile olmalı mı ya da çocuk sahibi olmalı mı konusunda biraz karamsarım. Toplumumuzda bir an önce evlen bir de çocuk yap tarzı bir baskı olduğu için çoğu insan sırf evlenmiş olmak için, kurulu bir düzenim olsun diye evleniyor ve çocuk da evliliğin sigortası gibi görülüp beraberinde çocuk yapılıyor. Kendi aralarında sağlıklı iletişim kuramayan kişiler nasıl çocuk yetiştirebilir ki?
******
Aydın850'nin bencillik tanımlamasına katılıyorum çünkü çocuk sahibi olmak kendinden bile vazgeçmeyi gerektirecek bir sorumluluk. Oysa ki boşanan çiftlere bir bakın ve sağa sola dağılmış çocuklar, bu durumda çocuğun suçu nedir? Madem bu yola çıkıldı baştan çok iyi düşünmek ve çocuk sahibi olacağınız kişinin bir anne ya da baba adayı olmaya uygun biri olup olmadığını çok iyi analiz etmek gerekiyor. Bu yapılmıyor maalesef aşkın gözü kördür misali aşkın fırtınalı döneminde yapılan çocuklar ve sonrası hüsran...
******
Ahlaklıca mıdır sorusuna da dediğim gibi çocuğu kendine ait bir mal ya da kendi kopyası kabul etmediği sürece çocuğuna sahip çıkması ailenin çok doğru fakat bu konuda ipin ucu kaçırılıyor bazen ve çocukların önüne aileler, kendi yapmak isteyip yapamadıklarını hedef olarak koyuyorlar ya da kendi yaşanmışlıklarını çocuğun önüne örnek olarak koyup, bak benim başıma bu geldi senin de gelmesin mantığı ile korku aşılıyorlar.
****
Aydın850 bana göre şu konuda çok haklı çocuk yapan çiftler bu yola çıkarken herşeyi göze almalı yoksa sonradan olan çocuklara oluyor maalesef.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst