- Konbuyu başlatan
- #1
Bu mevzu apaçık ortada bir mvzu aslında ve açılış konusu olarak bir alıntıyla başlıycam.. Tartışma devam etttikçe fikirlerimizi ortaya koyacağız umarım...
Dünyadaki açlık ve yoksulluk katiyen bir kaynak yetersizliği meselesi değildir. Çok karmaşıkmış gibi görünen bu meselenin özünde paylaşım sorunu yatmaktadır.
Açlık ve yoksulluk dünyadaki kırsal yörelerde daha yoğun olarak yaşanmakta. Günümüzde 1.2 milyar insan mutlak bir fakirlik içerisinde günlük geliri 1 USD'dan az olarak yaşam mücadelesi vermektedir. Bu yoksul kesimin % 75'inin ise gelişmekte olan ülkelerdeki kırsal kesime mensup kişiler olduğu saptanmıştır.Aynı şekilde açlık veya kötü beslenmeye maruz 852 milyon kişinin % 80'ini yine gelişmekte olan ülkelerin kırsal kesimlerinde yaşayan kişiler oluşturmaktadır.
Uluslar arası komitelerin Milenyum Kalkınma hedefleri arasındaki en öncelikli iki hedefi ise 2015 yılına kadar dünyadaki açlık ve yoksulluğu yarıya indirmektir. Ancak konunun uzmanları ise, bu hedefe ulaşmada radikal politikaların çoktan ele alınmış ve uygulamaya konmuş olması gerektiğinde hem fikir. 3. Dünya ülkeleri açısından bakıldığında açlık ve yoksulluğun giderilmesinin önündeki en büyük engel Dünya Ticaret Örgütü'nün sözde ticareti liberalleştirmek adına direttiği tarım politikalarıdır. Kalkınmış ülkelerin tarıma verdikleri destekle haddinden fazla gelişen sektörde üretim fazlası oluşmakta ve bu fazla daha sonra 3. Dünya ülkelerine ucuz fiyatla ihraç edilmektedir. Yerli üretici ise, bu düşük fiyatla rekabet edememekte ve giderek tarımsal üretimden uzaklaşmaktadır. Ucuz fiyatla da olsa ithal edilmiş tarım ürünleri dış ticaret açığını körüklemekte, yerli üreticiyi pazardan çıkmaya zorlamakta ve gelir kaybına sebebiyet vermektedir. Tarım ve hayvancılığın yegane gelir kaynağı olduğu bu kırsal kesimlerde böylelikle fakirlik daha çok artmaktadır. Kaldı ki, gıda güvenliği açısından da ucuz bile olsa ithal girdiye bel bağlamak, hem ülkenin zaten kısıtlı olan GSMH'sını ithal ürünleri karşılamak için harcamak, hem de elde edilen gıdanın niteliği açısından son derece sakıncalı sonuçlar vermektedir.
Dünya liderleri açlığı ve fakirliği geçekten sona erdirmek istiyorlarsa, buna göre şekillendirilmiş politikaları derhal devreye sokmak zorundadırlar. Aksi halde Milenyum hedeflerinin kağıt üzerinde bir temenni olarak kalacağı kesindir.
Kaynak: Third World Resergence Magazin, Sayı: 197
Dünyadaki açlık ve yoksulluk katiyen bir kaynak yetersizliği meselesi değildir. Çok karmaşıkmış gibi görünen bu meselenin özünde paylaşım sorunu yatmaktadır.
Açlık ve yoksulluk dünyadaki kırsal yörelerde daha yoğun olarak yaşanmakta. Günümüzde 1.2 milyar insan mutlak bir fakirlik içerisinde günlük geliri 1 USD'dan az olarak yaşam mücadelesi vermektedir. Bu yoksul kesimin % 75'inin ise gelişmekte olan ülkelerdeki kırsal kesime mensup kişiler olduğu saptanmıştır.Aynı şekilde açlık veya kötü beslenmeye maruz 852 milyon kişinin % 80'ini yine gelişmekte olan ülkelerin kırsal kesimlerinde yaşayan kişiler oluşturmaktadır.
Uluslar arası komitelerin Milenyum Kalkınma hedefleri arasındaki en öncelikli iki hedefi ise 2015 yılına kadar dünyadaki açlık ve yoksulluğu yarıya indirmektir. Ancak konunun uzmanları ise, bu hedefe ulaşmada radikal politikaların çoktan ele alınmış ve uygulamaya konmuş olması gerektiğinde hem fikir. 3. Dünya ülkeleri açısından bakıldığında açlık ve yoksulluğun giderilmesinin önündeki en büyük engel Dünya Ticaret Örgütü'nün sözde ticareti liberalleştirmek adına direttiği tarım politikalarıdır. Kalkınmış ülkelerin tarıma verdikleri destekle haddinden fazla gelişen sektörde üretim fazlası oluşmakta ve bu fazla daha sonra 3. Dünya ülkelerine ucuz fiyatla ihraç edilmektedir. Yerli üretici ise, bu düşük fiyatla rekabet edememekte ve giderek tarımsal üretimden uzaklaşmaktadır. Ucuz fiyatla da olsa ithal edilmiş tarım ürünleri dış ticaret açığını körüklemekte, yerli üreticiyi pazardan çıkmaya zorlamakta ve gelir kaybına sebebiyet vermektedir. Tarım ve hayvancılığın yegane gelir kaynağı olduğu bu kırsal kesimlerde böylelikle fakirlik daha çok artmaktadır. Kaldı ki, gıda güvenliği açısından da ucuz bile olsa ithal girdiye bel bağlamak, hem ülkenin zaten kısıtlı olan GSMH'sını ithal ürünleri karşılamak için harcamak, hem de elde edilen gıdanın niteliği açısından son derece sakıncalı sonuçlar vermektedir.
Dünya liderleri açlığı ve fakirliği geçekten sona erdirmek istiyorlarsa, buna göre şekillendirilmiş politikaları derhal devreye sokmak zorundadırlar. Aksi halde Milenyum hedeflerinin kağıt üzerinde bir temenni olarak kalacağı kesindir.
Kaynak: Third World Resergence Magazin, Sayı: 197