açık, -ğı :
1 ) Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı
Cümle 1: Açık pencere.
Cümle 2: Açık pencerenin önünde denize karşı saatlerce dertleştik. - R. N. Güntekin
2 ) ( Sıfat ) Engelsiz
Cümle 1: Açık yol.
3 ) ( Sıfat ) Örtüsüz, çıplak
Cümle 1: Açık baş.
4 ) ( Sıfat ) Boş
Cümle 1: Kâğıtta açık yer kalmadı.
5 ) ( Sıfat ) Görevlisi olmayan, boş (iş, görev), münhal
Cümle 1: Açık kadro.
6 ) ( Sıfat ) Aralığı çok
Cümle 1: Açık adımlarla. Arkadaki at, açığı kapattı.
7 ) ( Sıfat ) İşler durumda olan
Cümle 1: Açık dükkân.
Cümle 2: Bazı dükkânları açık olan caddeden sola saptılar. - Ö. Seyfettin
8 ) ( Sıfat ) Kolay anlaşılır, vazıh
Cümle 1: Açık söz.
Cümle 2: Açık konuşma zamanının artık geldiğine kani idim. - R. N. Güntekin
9 ) ( Sıfat ) Gizliliği olmayan, olduğu gibi görünen
Cümle 1: Bu adamın her işi açıktır.
10 ) ( Sıfat ) Her türlü düşünceyi hoşgörüyle karşılayabilen, etkisinde kalabilen
Cümle 1: ...her çeşit kafa ve gönül fırtınalarına açık bir adamdı o. - T. Buğra
11 ) ( Sıfat ) (renk için) Koyu olmayan
Cümle 1: Açık mavi.
Cümle 2: Açık sarı saçlı, zayıf bir kadın keman çalıyordu. - Ö. Seyfettin
12 ) ( Sıfat ) (kitap, resim, film için) Sevişme sahnelerini bütün çıplaklığıyla anlatan
13 ) ( Sıfat ) Kapalı olmayan (hava, iş yeri)
Cümle 1: Erken kalktığım açık, bulutsuz sabahlar herkes gibi bana da çocukluğumu hatırlatır. - Ö. Seyfettin
14 ) ( İsim ) Belli bir yerin biraz uzağı
Cümle 1: Tren yolu nehrin açığından geçer.
15 ) ( İsim ) Denizin kıyıdan uzakça olan yeri
Cümle 1: Limanda bilinen gemiler, oysa açıklardadır. - B. Necatigil
16 ) ( Zarf ) Doğru olarak, açıkça
Cümle 1: Açık konuşmak.
Cümle 2: İnsan mağlûbiyetini bu kadar açık kabul eder mi? - M. Yesari
17 ) ( İsim ) Bir ihtiyacın karşılanamaması durumu
Cümle 1: Bütçe açığı.
Cümle 2: Ülkenin doktor açığı.
açık alınla :
1 ) başarı ve övünç ile
Cümle 1: Çıktık açık alınla on yılda her savaştan.
açık bono vermek :
1 ) ( Mecazi ) sınırsız yetki tanımak
açık kapamak :
1 ) (bütçe) gider fazlasını para sağlayarak gidermek
açık kapı bırakmak :
1 ) gereğinde, bir konuya yeniden dönebilme imkânı bırakmak, kesip atmamak
açık konuşmak :
1 ) gerçeği çekinmeden söylemek
açık olmak :
1 ) (o yerde) kendisi her zaman iyi karşılanmak
açık saçık konuşmak :
1 ) cinsî konularla ilgili sözler söylemek
açık söylemek :
1 ) anlaşılmamış yönünü bırakmadan anlatmak veya çekinmeden söylemek
açık tutmak :
1 ) bir iş yerinin çalışır durumunu sürdürmek
açık vermek :
1 ) gelir, gideri karşılamamak
2 ) ( Mecazi ) gizlenmek istenen bir olayı, bir düşünceyi veya durumu elde olmayarak ortaya koymak, açıklamak
açık yürekle :
1 ) özü sözü bir olarak, hiçbir şey saklamaksızın
açığa alma :
1 ) bir görevliyi geçici bir süre işten alma
açığa alınmak :
1 ) görevine son verilmek
açığa almak :
1 ) görevine son vermek
açığa çıkarmak :
1 ) işinden çıkarmak
açığa çıkmak :
1 ) belli olmak, anlaşılmak
Cümle 1: Yakalanan veya tutuklanan kişinin durumu, soruşturmanın kapsam ve konusunun açığa çıkmasının sakıncalarının gerektirdiği kesin zorunluluk dışında, yakınlarına derhal bildirilir. - Anayasa
2 ) işinden çıkarılmak
açığa vurmak :
1 ) belli etmek, ortaya çıkarmak
Cümle 1: Mantıksal bir dille açığa vurduğu bu harika önerinin aksayan bir yanı vardı. - N. Nadi
2 ) gizli bir durumu ortaya çıkarmak
Cümle 1: Bazı ihtiyarlar bütün hislerini açığa vuran ikinci bir nevi çocukluğa düşerler. - A. Ş. Hisar
açığı çıkmak :
1 ) saklamakla görevli bulunduğu paranın veya malın eksik olduğu anlaşılmak
açığını kapatmak :
1 ) eksiğini tamamlamak
açıkta bırakmak :
1 ) iş ve görev vermemek, yersiz yurtsuz bırakmak veya birkaç kişiye birlikte sağlanan bir iyilikten birini yararlandırmamak
açıkta kalmak (veya olmak) :
1 ) iş ve görev bulamamak, yersiz yurtsuz kalmak veya birkaç kişinin birlikte eriştiği bir iyilikten yararlanamamak
açıktan kazanmak :
1 ) emek ve sermaye koymadan kazanç sağlamak
1 ) Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı
Cümle 1: Açık pencere.
Cümle 2: Açık pencerenin önünde denize karşı saatlerce dertleştik. - R. N. Güntekin
2 ) ( Sıfat ) Engelsiz
Cümle 1: Açık yol.
3 ) ( Sıfat ) Örtüsüz, çıplak
Cümle 1: Açık baş.
4 ) ( Sıfat ) Boş
Cümle 1: Kâğıtta açık yer kalmadı.
5 ) ( Sıfat ) Görevlisi olmayan, boş (iş, görev), münhal
Cümle 1: Açık kadro.
6 ) ( Sıfat ) Aralığı çok
Cümle 1: Açık adımlarla. Arkadaki at, açığı kapattı.
7 ) ( Sıfat ) İşler durumda olan
Cümle 1: Açık dükkân.
Cümle 2: Bazı dükkânları açık olan caddeden sola saptılar. - Ö. Seyfettin
8 ) ( Sıfat ) Kolay anlaşılır, vazıh
Cümle 1: Açık söz.
Cümle 2: Açık konuşma zamanının artık geldiğine kani idim. - R. N. Güntekin
9 ) ( Sıfat ) Gizliliği olmayan, olduğu gibi görünen
Cümle 1: Bu adamın her işi açıktır.
10 ) ( Sıfat ) Her türlü düşünceyi hoşgörüyle karşılayabilen, etkisinde kalabilen
Cümle 1: ...her çeşit kafa ve gönül fırtınalarına açık bir adamdı o. - T. Buğra
11 ) ( Sıfat ) (renk için) Koyu olmayan
Cümle 1: Açık mavi.
Cümle 2: Açık sarı saçlı, zayıf bir kadın keman çalıyordu. - Ö. Seyfettin
12 ) ( Sıfat ) (kitap, resim, film için) Sevişme sahnelerini bütün çıplaklığıyla anlatan
13 ) ( Sıfat ) Kapalı olmayan (hava, iş yeri)
Cümle 1: Erken kalktığım açık, bulutsuz sabahlar herkes gibi bana da çocukluğumu hatırlatır. - Ö. Seyfettin
14 ) ( İsim ) Belli bir yerin biraz uzağı
Cümle 1: Tren yolu nehrin açığından geçer.
15 ) ( İsim ) Denizin kıyıdan uzakça olan yeri
Cümle 1: Limanda bilinen gemiler, oysa açıklardadır. - B. Necatigil
16 ) ( Zarf ) Doğru olarak, açıkça
Cümle 1: Açık konuşmak.
Cümle 2: İnsan mağlûbiyetini bu kadar açık kabul eder mi? - M. Yesari
17 ) ( İsim ) Bir ihtiyacın karşılanamaması durumu
Cümle 1: Bütçe açığı.
Cümle 2: Ülkenin doktor açığı.
açık alınla :
1 ) başarı ve övünç ile
Cümle 1: Çıktık açık alınla on yılda her savaştan.
açık bono vermek :
1 ) ( Mecazi ) sınırsız yetki tanımak
açık kapamak :
1 ) (bütçe) gider fazlasını para sağlayarak gidermek
açık kapı bırakmak :
1 ) gereğinde, bir konuya yeniden dönebilme imkânı bırakmak, kesip atmamak
açık konuşmak :
1 ) gerçeği çekinmeden söylemek
açık olmak :
1 ) (o yerde) kendisi her zaman iyi karşılanmak
açık saçık konuşmak :
1 ) cinsî konularla ilgili sözler söylemek
açık söylemek :
1 ) anlaşılmamış yönünü bırakmadan anlatmak veya çekinmeden söylemek
açık tutmak :
1 ) bir iş yerinin çalışır durumunu sürdürmek
açık vermek :
1 ) gelir, gideri karşılamamak
2 ) ( Mecazi ) gizlenmek istenen bir olayı, bir düşünceyi veya durumu elde olmayarak ortaya koymak, açıklamak
açık yürekle :
1 ) özü sözü bir olarak, hiçbir şey saklamaksızın
açığa alma :
1 ) bir görevliyi geçici bir süre işten alma
açığa alınmak :
1 ) görevine son verilmek
açığa almak :
1 ) görevine son vermek
açığa çıkarmak :
1 ) işinden çıkarmak
açığa çıkmak :
1 ) belli olmak, anlaşılmak
Cümle 1: Yakalanan veya tutuklanan kişinin durumu, soruşturmanın kapsam ve konusunun açığa çıkmasının sakıncalarının gerektirdiği kesin zorunluluk dışında, yakınlarına derhal bildirilir. - Anayasa
2 ) işinden çıkarılmak
açığa vurmak :
1 ) belli etmek, ortaya çıkarmak
Cümle 1: Mantıksal bir dille açığa vurduğu bu harika önerinin aksayan bir yanı vardı. - N. Nadi
2 ) gizli bir durumu ortaya çıkarmak
Cümle 1: Bazı ihtiyarlar bütün hislerini açığa vuran ikinci bir nevi çocukluğa düşerler. - A. Ş. Hisar
açığı çıkmak :
1 ) saklamakla görevli bulunduğu paranın veya malın eksik olduğu anlaşılmak
açığını kapatmak :
1 ) eksiğini tamamlamak
açıkta bırakmak :
1 ) iş ve görev vermemek, yersiz yurtsuz bırakmak veya birkaç kişiye birlikte sağlanan bir iyilikten birini yararlandırmamak
açıkta kalmak (veya olmak) :
1 ) iş ve görev bulamamak, yersiz yurtsuz kalmak veya birkaç kişinin birlikte eriştiği bir iyilikten yararlanamamak
açıktan kazanmak :
1 ) emek ve sermaye koymadan kazanç sağlamak