10 aralık '' dünya insan hakları günü ''

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe kategorisinde GÜRKAN KAYA tarafından oluşturulan 10 aralık '' dünya insan hakları günü '' başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,083 kez görüntülenmiş, 0 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe
Konu Başlığı 10 aralık '' dünya insan hakları günü ''
Konbuyu başlatan GÜRKAN KAYA
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan GÜRKAN KAYA

GÜRKAN KAYA

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 Kas 2010
Mesajlar
2
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
Prof. Dr. A. Kadir Çüçen
Uludağ Üniversitesi Felsefe Bölüm Başkanı

Türkiye ve İnsan Hakları Sorunu
İnsan hak ve özgürlükleri, insan olma koşulundan dolayı verilmesi ve uygulanması gereken haklardır. İnsan “amaç” olduğu için insan hakları vardır. Fakat sanki ülkemizde insan hak ve özgürlükleri bize ya AB’ye girmek için veriliyor ya da ülkemizin belli bölgelerinde yaşanan sorun ya da sorunlardan dolayı gündeme geliyor ve tartışılıyor. Bunun sonucunda da insanımız ve insan hakları “araç” konumuna getiriliyor. İşte asıl tehlike insanın ve haklarının bir şey için “araç” yapılmasıdır. Çünkü “amaçlar” “araç” olunca insan da “araç” olmakta ve gerektiğinde “feda” edilmekten de kurtulamamaktadır.
Çağdaş uygarlık diye bilinen batı uygarlığına baktığımızda insan bir şeye varmak ya da bir şey elde etmek için “araç” değildir. Her birey, “amaç”tır ve önemlidir. Her insan, insan olması bakımından insanca yaşamaya hak eden varlıktır. Batıyı, uygar yapan ve ileriye götüren düşüncenin temelinde insana verilen değer ve saygı vardır. Bu düşünce en somut belgesini 10 Aralık 1948 yılında kabul edilen “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi”yle ortaya koymuştur. Bu hafta 62. yılını kutladığımız “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi”, insanlık tarihinde her insanın bireysel kişiliğini korumaya yönelik bir dönüm noktasını oluşturmaktadır.
Yaşama hakkı başta olmak üzere, kişi güvenliği, kölelik yasağı, işkence yasağı ve keyfe bağlı tutuklamaları önleyici maddeleri içermektedir. Yasalar karşısında herkesin eşit olduğu düşüncesi ışığında, özel yaşamın ve mülkiyetin dokunulmazlığı hakkı, din ve vicdan hakkı, düşünce ve inanç hakkı gibi haklara da temel haklar olarak bildirgede yer verilmiştir. En önemli yanı ise, bildirgeye konulan tüm haklardan bütün insanların hangi ülke veya toplumda yaşarsa yaşasın yararlanabilmesidir.
Batı uygarlığının insan hakları kavramıyla getirmek istediği, birey-devlet ilişkisini insan onuruna ve değerine yakışan bir biçimde düzenlemektir. Böylece insan, kendine özgü olanak, yetenek ve bilgilerini geliştirebilecektir. İnsan haklarının kullanımı ancak devletin bu hakları herkese eşit bir biçimde tanıması ve onların kullanımına olanak sağlamasıyla olanaklıdır. O hâlde insan haklarında belirleyici öge, devlet olmaktadır. Devletin vatandaşına bakış açısına, yani devlet vatandaşını kendisinin var olması için bir araç ya da amaç olarak görmesine bağlıdır. Vatandaşını, insanını bir araç olarak gören devlet, hiçbir zaman insan hak ve özgürlüklerinin önünü açamaz ve dolayısıyla da çağdaş uygarlık düzeyine yükselemez. Devlet kendisinin var olma nedenini, vatandaşına, insanına hizmet etmek olarak gördüğü sürece insan hak ve özgürlüklerinin önünü açar ve insanlık tarihine katkı yapabilir.
Bu belirlemelerden sonra, Türkiye ve insan hakları sorununa geri dönelim ve bir belirleme yapmaya çalışalım. Belirlemeye ışık tutacak ilkemizde “insanın amaç olarak” algılanması olsun. Yaklaşık 171 yıldır (Tanzimat’tan beri) çağdaşlaşma hareketi ile devlet kendi gücünden vazgeçerek vatandaşına hak ve özgürlükler vermeye çalışıyor. Fakat bu güç devretmenin de tabandan, yani vatandaştan gelen bir istek doğrultusunda olmadığı tarihsel bir gerçektir. Çağdaş uygarlığa ayak uyduramayan ve yıkılacağını ya da geri kalacağını anlayan devletin, kendi gücünü vatandaşı ile paylaşma çabasıdır. Tabii ki böyle bir çaba mümkün olan en uzun gecikme ile yapılmaktadır. Örneğin; 40 yıl önce AB’ye girme başvurusu yapmışız fakat gereklerini yerine getirmek için de 40 yıl beklemişiz. Çünkü devle insanını henüz “amaç” görmeye, yani her yapılanın insan için yapılması gerektiğini görememektedir. Eğer bir devlet, insan hak ve özgürlüklerini kendi gücünü ya da var olma nedenini korumak için yapılması gerekli düzenlemeler diye anlıyorsa o devlet hiçbir zaman çağdaş uygarlık düzeyine çıkamaz ve insan haklarının önünü de açamaz.
İşte devletimiz uzun süredir bir ikilem içinde dönüp durmaktaydı. Artık bir dönüm ya da başlangıç yerine geldi dayandı. İster istemez “insanın amaç olması” gerektiği düşünceyi kabul etmek zorunda kaldı. Çünkü bu düşünce, Türkiye Cumhuriyetinin temel ilkesiydi. Artık siyasetçiler, Türk insanının onurlu yaşaması için gerekeni yapmalıdır. Her insan, her vatandaşımız insan olmasından dolayı, insanca yaşamaya, onurlu bir yaşam sürmeye hakkı vardır. Çünkü insan hakları tüm insanlara ait evrensel değerlerdir. 10 Aralık İnsan Hakları gününüz kutlu olsun.
-------------------------------------------------------------------------------------------
BURSA KENT KONSEYİ FELSEFE ÇALIŞMA GRUBU KOORDİNATÖRÜ Dişhekimi Gürkan KAYA' nın
10 ARALIK ''DÜNYA İNSAN HAKLARI GÜNÜ'' BASIN AÇIKLAMASI:

İlkel insanın ilkel yaşam mücadelelerinde barınma ve avcılıkla başlayan temel ihtiyaçlarını karşılama gereksinimi doğa şartlarının zorluğu ve vahşi hayvanların tehditleri sonucunda yaşam şartları ve kendi güvenlikleri ihtiyacından dolayı topluluk halinde yaşama gereksinimi duymuşlardır.Topluluk halinde yaşamaya başlayan topluluk üyeleri yaşama hakkı ve kişi güvenliği ihtiyacı için bazı haklarını topluluğa devretmek zorunda kalmışlardır.İlkel insanda yaşama hakkı ve kişi güvenliği için topluluk halinde yaşama gereksinimi,topluluk üyesi her insanın topluluk içinde yaşamasını belli kurallar çerçevesinde olması önkoşuluna bağlanmıştır.İşte bu noktada bireyin temel hak ve özgürlükleri insanlık uygarlık aşamalarında tartışma konusu olmuş ve topluluk halinde yaşama gereksinimi sonucu temel hak ve hürriyetlerini topluluğa devretmiş olan topluluk üyesinin devrettiği topluluğa karşı topluluk üyesi olarak birtakım temel hak ve hürriyetlerinin sözleşmeler ve anayasal düzenlemeler ile topluluk tarafından topluluk üyesine kazanılmış haklar olarak uygulanabilir bir şekilde verilmesi ihtiyacı ortaya çıkmıştır.
Eski Yunan ve Roma da başlayan insan hakları tartışmaları köleliğin insan haklarına aykırı olduğu,insanların eşit olması gerektiği ve ''insanın bedeni köle olabilir ama ruhu özgürdür'' diyen SENECA M.Ö. 4. y.y da köleliğin insan haklarına aykırı olduğunu ifade etmesi ile birlikte insan hakları mücadeleleri özgürlük kavramı temelinde temel hakların belirlenmesi mücadelesini başlatmıştır.
1776 da Amerika Bağımsızlık Mücadelesinde Virginia Haklar Bildirgesi ve 1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Haklar Bildirgesi ile insan hakları mücadeleleri olgunlaşma aşamasına gelmiştir.19.y.y.da sanayileşme sürecinde olan dünyada çalışma yaşamı ve sendikal haklar çerçevesinde insan hakları ilerlemeleri kaydedimiştir.Kadınlara yönelik şidddet ve cinsiyet ayrımcılığına karşı verilen kadın hakları mücadeleleri insan hakları çerçevesinde kadına anayasal düzenlemeler kazandırmıştır.Temel haklar ve özgürlüklerle başlayan insan hakları,kişisel haklar, sosyal ve ekonomik haklar olarak devam etmiş ve geldiğimiz noktada siyasal haklar olarak seçme ve seçilme hakkı ve ülke yöntimine katılma hakkı olarak son şeklini almıştır.
İkinci Dünya Savaşı'nın ağır insan hakları ihlalleri sonucu dünya ülkelerinin ,dünya barışı ve adaletinin temelini oluşturmasına,insan haklarının tanınmasına ve yaşama hakkı,özgürlük ve kişi güvenliğinden hareketle temel hak ve özgürlüklerin uluslararası güvence altına alınması gereksiniminden doğan B.M. Genel Kurulunda kabul edilen ''İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'' ve 1950 yılda kabul edilen ''Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi' ile insan hakları mücadeleleri kişisel hakların anayasal güvence altına alındığı,temel haklar,kişisel haklar,sosyal ve ekonomik haklar ,siyasal haklar olarak dört ayrı bölümde belirlenmiştir.
T.C.Devleti Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini imzalaması dolayısıyla 1998 yılında kurulan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'( AİHM) ne insan hakları ihlalleri sonucunda bireysel başvuru hakkını da kabul etmiş bir ülkedir.
AİHM'nin Türkiye deki insan hakları ihlalleri ile ilgili aldığı kararları insan hakları karnesini oluşturmaktadır.AİHM de alınan kararlara göre A.B.ne uyum çerçevesinde çıkardığı yasal düzenlemelere göre, AİHM kararlarının iç hukuka göre üstünlüğü bulunmaktadır ve bu noktada ilgili hükümetin yeni yasal düzenlemeler yapması gereksinim doğmaktadır. ( AİHM; Hrant DİNK davası ile ilgili Yargıtay'ın Türklük kavramıyla ilgili yorumunun da etnik,dinsel,dilsel azaılıkları dışlayıcı nitelikte olduğunu hükmetmesi gösterilebilir.)
A.B.D.in Irak'ı işgali sonrası insan hakları ihlalleri ve Ebu Garib Hapishanesinde uygulanan işkenceler ve insan hakları ihlalleri, A.B.D. nin Guantanamo üssünde tutuklulara uyguladığı işkence ve insan hakları ihlalleri, İsrail'in Batı Şeria ve Gazze'de yeni yerleşim merkezleri açmak gerekçesiyle Filistin halkına uyguladığı insan hakları ihlalleri, Afrika da uygulanan etnik çatışmalar sonucu uygulanan insan hakları ihlalleri, Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İnceleme Komitesi ve B.M. nin varlığına ve raporlarına rağmen devam ettiği görülmektedir. Son insan hakları ihlaleri olarak ta insani yardım gemisi Mavi Marmara'ya İsrail askerlerinin uyguladığı orantısız güç kullanımı gösterilebilir. B.M.Güvenlik Konseyi'nde yapılan oylamada Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini imzalayan Avrupa ülkelerinin Mavi Marmara'ya yapılan insan hakları ihlallerine çekimser kalması dünya kalıcı barışı, adaleti ve insan hakları adına son derece düşündürücü ve kaygı vericidir
Türkiye'de yaşanan terör olaylarının birinci derecede sorumlusu olan pkk terör örgütünün yaptığı terör saldırıları insan hakları ihlalleridir. T.C. Devleti'ne yönelik bireyin devlet tarafından anayasal güvence altında tutulduğu'' yaşama hakkı,özgürlük ve kişi güvenliğini' tehdit eden insan hakları ihlalleridir .
Hiç bir eylem ve/veya mücadele verilmemiş haklar olarak önesürülen ve onları elde etmek ve kazanmak için yapıldığı ifade edilen eylemleri '' yaşama hakkı,özgürlük ve kişi güvenliğini''' tehdit ederek elde edilecek olan temel haklar,sosyal ve ekonomik haklar,kişisel haklar ve siyasal haklar ''olamaz ve bunu meşru kılamaz.Geldiğimiz nokta o dur ki pkk terör örgütü ve onun siyasal destekçisi BDP Kürt halkına verilmemiş temel haklar,kişisel haklar,ekonomik ve sosyal haklar ve siyasal haklar '' için Kürt halkı adına mücadele ettiklerini ifade etmeleri '' yaşama hakkı,özgürlük ve kişi güvenliği'ni tehdit etmesi yaptıkları gayrımeşru mücadelenin insan hakları ihlalleri olduğunun bir kanıtıdır.
Çok partili siyasal yaşama geçtiğimiz 1946 yılndan sonra yaşanan ''1960 ihtilali'','1980 ihtilali'' ve diğer muhtıralar demokrasiyi kesintiye uğratarak bireyin anayasal düzenlemelerle elde ettiği kazanılmış siyasal hakları olan ''seçme ve seçilme hakkı,ülke yönetimine katılma hakkı''nı ihlal eden ve demokrasi adına asla kabul edilemeyen insan hakları ihlalleridir.

Dişhekimi Gürkan KAYA
BURSA KENT KONSEYİ FELSEFE ÇALIŞMA GRUBU KOORDİNATÖRÜ
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst