Veganizm

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Hayvanseverler Kulübü kategorisinde Kedy tarafından oluşturulan Veganizm başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,806 kez görüntülenmiş, 24 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Hayvanseverler Kulübü
Konu Başlığı Veganizm
Konbuyu başlatan Kedy
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan "ictenlik"

Kedy

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
14 Mar 2022
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Puanları
1
Konum
Boşluk
Etik veganizm hakkında düşünceleriniz nelerdir?
 

odun

Filozof
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
12 Şub 2022
Mesajlar
950
Tepkime puanı
148
Puanları
43
Konum
Kime ne
Veganlar uzayda yaşıyor galiba. Vejetaryenleri bir nebze olsun anlıyorum ve yapılabilmesi gayet mümkün.
Veganlar ise tüm hayvani ürünleri reddediyorlar. Bu tamamen saçmalık, çünkü insanlar etçil türüne aittir.
Ben de inanç uğruna, keyfine, zevkine hayvanların öldürülmesine karşıyım.
Tamam hayvanları öldürmeyelim ancak sütü, peyniri, yumurtayı veya balı tüketmenin nesi kötü?
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
veganizm hakkında düşünceleriniz nelerdir?

Etçil, vegan/vejetaryen, hepçil her üçüyle de sağlıklı olduğunu iddia eden insanlar duydum
Vegan vejetaryen beslenip sağlığını mahfeden (mahfettiğini düşünen) insanlar duydum. Vegan, vejetaryen beslenip sağlığı mahfedilen çocuklar duydum..
Sağlığını kaybeden hepçiller duydum.
Son olarak etçil beslenip sağlığını bozduğunu iddia eden neredeyse kimseyi duymadım . İnsanın hepçil ama etçile yakın ya da daha yatkın olduğunu düşünürüm.

Baştaki etiği böldüm çünkü veganizm özel olarak etik değildir, etik veganizm diye bi şey yoktur. Eğer veganizm etiktir dersem Aristo mantığına göre hepçil ya da etçil (et yemek) etik değil (anti etik) demek ya da bunu tartışmaya açmak zorunda kalırım. Etik olmayan bir şekjlde beslendiğimi ya da veganın benden etik olduğunu ve etik beslendiğini varsamadığıma göre etik veganizm diye bir şey yoktur ya da veganizm etik değildir. Herhangi bir kimse beslenme tarzının bana göre etik olduğunu ve benim etik beslenmediğimi iddia edemez .Et yiyip yememek kendi sorunu.
Eğer etik veganizm idye bir şey olacaksa etik hepçillik (sağlık ve biliş temelli etik) etik etçillik (sağlık ve biliş temelli etik) önerirdim..
 
Son düzenleme:

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Veganlığın etik olacağı kabulü et yemenin kötü yanlış ve gayrı etik dolayısyla gayrıahlaki olduğu hatta şiddet vahşet barbarlık vb. olduğu gibi bir kabulü getirecek. Buna katılmıyorum. Burada önemli ve geçerli olan insanın atalarının nasıl beslendiğidir ya da insan için optimum sağlıklı yakıt ve beslenme içeriğinin ne olacağıdır. Bununla çatışmaya gerek olacağını sanmıyorum.

Kabaca şöyle bir benzetme kullanalım. Laik seküler bir tatlı su müslümanı şunu diyecektir. İnanıyoruz dindarız ve namaz kılmak ahlaki
(daha iyi ahlak) gerekli ya da en iyisi ama biz alışmamışız ve yapmıyoruz ama yapan doğru ve uygun olanı yapıyor der. Dinsiz biri için o önerme tamamen geçersizdir.

Hayvanların insan tarafından denetlenmesine, alıkonulmasına, uygun olmayan koşullarda beslenmesine ,doğadan koparılmasına, köleleştrilmesine, tüm bunlara ben de üzülüyorum ve oldukça da karşıyım. Mesela bunları eleştirebilirim ancak bir avcı toplayıcının avlanmasının ahlakını sorgulamazdım.

Bana göre veganlık bir seçim ya da tercihtir ve öyle ele alınmalıdır. Yetişkin bir insanın kendi tercihi ve seçimidir ama tüm topluma dayatılması/sunulması ve daha sağlıklı ya da etik lanse edilmesine bütünüyle karşıyım. Mesela akşam TV de haber oluyor ve bunu çocuklar izliyor. Ben gençken gazetelerde okumuştum. Pençelerimiz yok, dişlerimiz kesici değil vs gibi şeyler ve oldukça etkilenmiştim hatta bayağı bayağı insanın buna yatkın olacağını düşünmüştüm. Sonra yaş ilerleyip sağlık sorunları yaşayınca ve birden çok diyet araştırıp deneyince örneğin ketojenik beslenmenin benim için daha uygun olacağını gördüm. Vegan sağlıklı beslenmek bana göre neredeyse imkansız ama özellikle spor ve fitness'la uğraşan uzun dönem sağlıklı veganlara da tanık oldum..
 
Son düzenleme:

Kedy

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
14 Mar 2022
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Puanları
1
Konum
Boşluk
Veganlar uzayda yaşıyor galiba. Vejetaryenleri bir nebze olsun anlıyorum ve yapılabilmesi gayet mümkün.
Veganlar ise tüm hayvani ürünleri reddediyorlar. Bu tamamen saçmalık, çünkü insanlar etçil türüne aittir.
Ben de inanç uğruna, keyfine, zevkine hayvanların öldürülmesine karşıyım.
Tamam hayvanları öldürmeyelim ancak sütü, peyniri, yumurtayı veya balı tüketmenin nesi kötü?

Bu noktada şu soruları sorabiliriz:

Süt nedir? Hayvanlar -insan da dahil- neden süt üretir?
Yumurta nedir? Hayvanlar neden yumurtlar? Ne sıklıkla yumurtlar?
Bal nedir? Arılar ne yer?
Cevapları da paylaşacağım.
_
Süt, dişi memeli hayvanların hamile kalıp doğum yaptıktan sonra salgıladıkları öz sıvıdır. Ve bu sıvıyı yalnızca yavruları için üretir vücutları. Daha anlaşılır olması için, insan dişisini göz önünde bulundurabiliriz. Bir kadın yalnızca bebeği beslensin diye süt üretir. Aynı durum inekler, koyunlar, köpekler, keçiler vs vs hayvanlar için de geçerlidir. Bu yüzden aslında alışık olduğumuz inek, keçi sütü, insanlar içsin diye değil, yavru buzağılar beslensin diye anne tarafından üretilir.

Elbette bu kadar değil: İneklerin ortalama yaşam süresi yaklaşık 20 yıldır ancak 5-6 yıl içerisinde öldürülüyorlar. İşin acı kısmı bu noktada başlıyor. Doğal ortamlarında yaşamayan inek ve boğalar, doğal yolla çiftleşemiyorlar. Kafes benzeri bir alana zorla tıkılan boğadan çeşitli elektrikli vb aletlerle üreme hücresi alınıyor. Ve daha sonra bu üreme hücresi şırınga ve iğne benzerini aletlerle ineğin vajinal bölgesinden enjekte edilerek ineğin hamile kalması sağlanıyor. Bu işlem insanlar tarafından elle yapılıyor. Hatta suni tohumlama olarak geçer ismi.

Hamile kalıp doğum yapan ineğin yavrusu erkek ise, büyüdüğünde süt veremeyeceği için dar bir alana kapatılıp hormonlu yemlerle büyütülüyor. Ve birkaç aylıkken "süt danası" olarak k^silip bedeni satılıyor. Aslında bir bakıma insanlar, bebek bir hayvanın etini yiyor.

Yeni doğan yavru dişi ise, annesi ile aynı yaşamı sürüyor. Doğumdan birkaç saat sonra annesinden zorla ayrılıyor. Üstelik genelde sadece bir defa anne sütünü içmesine izin veriliyor -değişken bir durumdur bu da-. Hatta çoğu zaman süt içmesin diye ağzına dikenli bir aparat takılıyor.

Birkaç saat önce doğmuş dişi buzağı da başka bir yere gidiyor, o da büyüyene kadar yapay ve hormonlu sıvılar ile besleniyor. Daha sonra o da anne oluyor ve o da yavrularından ayrılıyor.

Az önce bahsettiğim gibi tutsak edilmiş inekler yalnızca 5-6 yıl yaşayabiliyor. Ve bu süre içinde defalarca zorla hamile bırakılıyorlat. Kaba bir tabirle defalarca insanlar tarafından t^cavüze uğruyorlar. Bir süre sonra doğuramaz, haliyle süt veremez hale gelince ve bunlarla ek olarak sürekli beton zeminde olmaları yüzünden ayakları kırıldığı, sakat kaldıkları için kesime gidiyorlar. Ama henüz bitmedi. Mezbahada diğer hayvanların ölümden kaçışlarını görerek, çığlıklarını duyarak korku içinde ölümü bekliyorlar.

İneklerin hayatı bu şekilde. Bu yüzden süt endüstrisi aynı zamanda et endüstrisine de katkı sunmakta. Yani et ne kadar kötüyse süt de o kadar zulüm doludur.

(Ben kısaca inekler üzerinden örnek verdim ancak anlayacağınız üzere diğer hayvanlar da aynı eziyeti ve korkuyu yaşıyorlar.)

_
Yumurtadan da bahsedeyim.

Regl olmak bütün canlılarda farklı şekillerde görülür. İnsanlar bunu kanama ile yaşarken diğer hayvanlar daha farklı şekillerde yaşar. Söz konusu olan yumurtlayabilen hayvanlar ise regli, yumurta olarak atar vücutlarından. Aslında yenilebilir görülen yumurta döllenmemiş üreme hücresidir.

En aşina olduğumuz tavuklar üzerinden örnek vereyim. Tavuklar, normal şartlarda yılda yaklaşık 15-20 defa yumurtlar. Ama tabii endüstride bu oran yılda yaklaşık 250-300 oranında bir sayıdadır. Bunun sebebi de evcilleştirilmiş olan kanatlı tavukların genetiği ile oynanp özellikle günümüzde hormonlu yemler verilerek bünyelerinde ciddi değişikliklere yol açmış olmamızdır. Fabrikalarda ufak kafeslere tıkılan ve üst üste yaşayan onlarca tavuk var ve bu tavuklar arasında salgın hastalıklar meydana geliyor. Birçoğu bu hastalıklar yüzünden ölüyor ya da çok hasta oldukları için direkt kesime gidiyor. Civciv olmayan yumurtalar, her gün yumurtlayan tavuklardan alındığı için tavuklar, öz besinlerinden mahrum kalıyor. Pek bilinmez ama tavuklar kendi yumurtalarını yiyerek vücutları için gereken proteini karşılarlar. Ancak bahsettiğim gibi mahrum kalıyorlar ve bir süre sonra kanatları, kemikleri, ayakları dayanıksız hale geliyor. Yani tıpkı ineklerde olduğu gibi sakat kalıyorlar. Bütün bunlar insanlar yumurta yiyebilsin diye yapılıyor. Çok fazla yumurta ürettikleri için kanser vb hastalıklara yakalanan tavuklar da kesim için ayrılıyor.

Eklemem gereken bir konu da; fırın benzeri yapay kuluçkalarda, döllenmiş olan yumurtadan çıkan civcivler ile ilgili. Henüz hayata yeni başlayan civcivler de cinsiyetlerine göre ayrılıyor. Erkek civcivler tıpkı erkek buzağilar gibi verimsiz olacağı için kimi zaman devasa kıyma makinelerinde, kimi zaman poşetler içinde b^ğularak ö^dürülüyorlar. Toprağa gömen kesimler de var. Bunların hiçbiri kabul edilebilir yöntemler değildir.

Eğer cïvciv dişi ise o da yine annesi ile aynı hayatı yaşıyor. Sürekli yumurtluyor hasta oluyor ve çok kötü şekilde ö^dürülüyor.

Sonuç olarak yumurta endüstrisi de et endüstrisine hizmet ediyor.

_
Bal konusuna gelince: "Arılar ne yer" sorusu kilit nokta. Sahi arılar ne yiyor? Anlatayım.

Arılar yaz aylarında yaklaşık 1500 çeşit nektardan topladıkları polenleri biriktirip işleyerek bal elde ediyorlar. Ve bal, kış için tükettikleri besin oluyor onlar için. Doğal hayatta böyle yaşıyorlar. Arıcılık endüstrisinde yapay kovanlara tıkılan arılardan bu bal alınarak yerine farklı ve yine ilaçlı karışımlar veriliyor. "Arıların karnı duyuyor" ama öz besinlerinden mahrum kalıyorlar. Üstelik verilen bu karışımlar gereken besini sağlamıyor ve sağlıksız arılar meydana geliyor.

Arıcılıkta kullanılan çeşitli aletlerden bahsedecek olursak, bal alma esnasında kovana duman gibi gazlar verilerek yapılan işlem kolaylaştırılıyor. Ayrıca bu sırada korkudan ve savunma sebebiyle arıcıyı sokmaya çalışırken bir sürü arı ö^üyor. Kraliçe arının kanatları kesilerek koloniden uzaklaşmasının önüne geçiliyor.

Kraliçe arı da sunu dölleme işlemine maruz kalıyor. İğne ve çengel benzeri aletler ile yapılıyor bu. Üreme hücresi alınan ve dölleme işlemi gerçekleştirilen arıların vücudunda ciddi hasar ve sakatlanma meydana geliyor. Her yıl kraliçe arı ö°dürülerek yerine başka bir arı getiriliyor.

İşçi arı kavramı aslında kendi öz besinleri olan balın üretiminde rol alan arılar içindir. Ancak arıcılık endüstrisinde bu tanım insanlara bal satmak için kullanılan arıları kapsamakta diyebilirim. Hepsi kazanç kaynağı olarak görülüyor çünkü. Küçücük bedenleri esaret altında olan bu canlılara da zulüm ve eziyet ediyor insanlık.

Bütün bunlar zorunda olduğumuz için değil keyif, damak tadı ve en berbat yönü ile din ve geleneksel alışkanlıklar bahane gösterilerek yapılıyor.

Ö^dûrmek eylemi hiçbir şekilde doğru değildir. Üstelik günümüzde hayvanları ö^dürmeden ve buna gerek kalmadan yaşamı sürdürmek mümkündür. Aynı şekilde diğer hayvansalları tüketmek zorunda da değiliz. Ayrıca hayvancılık sektörünün ekolojik boyutunu ve sebep olduğu yıkımı düşünce veganizm, hem hayvan hakları hem de yaşanabilir bir gezegen için en uygun seçim.

Son olarak veganizm tanımı ile bitirmek istiyorum. Veganizm, hayvan sömürüsünü ve hayvanlar üzerinde kurulan tahakkümü tamamıyla reddeder. Yani hayvanları kıyafet için, eğlence için, taşıt olarak kullanmak için, dini-geleneksel inanışlar için ö^dürmek ve sömürmek; yemek için öldürmekten ve sömürmekten farksız değildir.
 

Citrus

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
28 Eki 2021
Mesajlar
49
Tepkime puanı
13
Puanları
8
Konum
Vaesrade
Veganlar ise tüm hayvani ürünleri reddediyorlar. Bu tamamen saçmalık, çünkü insanlar etçil türüne aittir.

İnsan etçil değil hepçildir. Diğer taraftan tüketim alışkanlıkları ya da kültürel miras insanı bir türe ait kılmaz. Çünkü insana kendi evriminde soyut düşünme yeteneği eklemlenmiştir, bu sayede de insanların çoğunluğu diğer organizmaları aşan duyarlılıklar kazanmıştır. Bu duyarlılıklar insan beyninin hormonal düzeneğini yapılandırmaktadır. Beynin hormonal düzeneği ise geri kalan metabolizma ile etkileşim içindedir.

Evrimin ne olduğunu anlıyorsanız türlerin yorumlanması konusunda sabit fikirlere gerek olmadığını da anlarsınız.

Selamlar.
 

Citrus

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
28 Eki 2021
Mesajlar
49
Tepkime puanı
13
Puanları
8
Konum
Vaesrade
Veganlık hakkında kısa olarak şunlar söylenebilir; veganlık temel olarak canlıların birbirini tüketmediği bir dünya idealiyle ilgilidir. Bu ideal en azından insan için fiziksel olarak mümkündür ve bir ölçüde somutlaştırılabilir. Ancak halihazırdaki genetik mirasınıza uygun olan vegan bir diyet için bilgiyle donanmak gerekmektedir, çünkü bilgisiz ve plansız bir vegan tüketim sağlık açısından riskli olacaktır.

Veganlığın toplumlar genelinde popülerleşmesi ise uzun yıllar alacaktır ve bu hususta bilime de çok iş düştüğünü belirtmek gerekir.

Selamlar.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Tamam hayvanları öldürmeyelim ancak sütü, peyniri, yumurtayı veya balı tüketmenin nesi kötü?

Süt tüketimi oldukça tartışmalı: Aslında tıpkı veganlığın bütünüyle bitkisel gıda tükeitmi önerisi gibi bütünüyle etçil bir diyeti savunan insanların çoğu da sütü ya gereksiz bulur ya da inflamatuar ve tüketilmemesi gereken bir gıda olarak görür.
İnsan sütü çoğu zaman çiğ tüketir. Örneğin Afrika yerlileri.
Bunun dışında GAPS gibi diyet protokollerinde çok sınırlı ve çok uzun dönem fermente edilerek iyi olgunlaştırılmış sınırlı peynir tüketimine izin verilir
Sağlık için önerilen antiinflamatuar diyetlerde çoğu zaman ilk olarak gluten (tahıl buğday proteini) ve kazein (süt ürünleri proteini) kesilmesi önerilir.
Sütle ilgili söylenen diğer bir şey de. Biz buzağı mıyız? Buzağı değiliz.
Yine bazıları da büyüme hormonu içeridiği ve bu nedenle de tüketilmemesi gerektiği görüşünde.

İnsanın süt tüketim alışkanlığı daha ziyade etinden sütünden derisinden denen gibi bir alışkanlık ve hayvan beslerken doğal bir yan ürün olarak var olduğu için değerlendiriliyor ve kullanılıyor. Belki sütte yağ olmasa muhtemelen bu alışkanlığı da edinemezdik. Esasen peynirlerinde yarısı yağdır.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Arıcılık endüstrisinde yapay kovanlara tıkılan arılardan bu bal alınarak yerine farklı ve yine ilaçlı karışımlar veriliyor. "Arıların karnı duyuyor" ama öz besinlerinden mahrum kalıyorlar. Üstelik verilen bu karışımlar gereken besini sağlamıyor ve sağlıksız arılar meydana geliyor.

Arıya eskiden pancar şekeri verilirdi ve şimdi artık mısır şurubu veriliyor
Ayrıca bu sırada korkudan ve savunma sebebiyle arıcıyı sokmaya çalışırken bir sürü arı ölüyor.

Nadiren ama doğru.
Yabani toplayıcıların kimi kaynatıp yavrularını yiyor. Kaldı ki balın toplanma sürecinde ölen arının haddi hesabı yok
Kraliçe arının kanatları kesilerek koloniden uzaklaşmasının önüne geçiliyor.

Bunu ilk kez sizden duydum. Orduluyum. Burada arıcılık yoğun böyle bir şey duymadım
Ö^dûrmek eylemi hiçbir şekilde doğru değildir. Üstelik günümüzde hayvanları ö^dürmeden ve buna gerek kalmadan yaşamı sürdürmek mümkündür. Aynı şekilde diğer hayvansalları tüketmek zorunda da değiliz. Ayrıca hayvancılık sektörünün ekolojik boyutunu ve sebep olduğu yıkımı düşünce veganizm, hem hayvan hakları hem de yaşanabilir bir gezegen için en uygun seçim.

Son olarak veganizm tanımı ile bitirmek istiyorum. Veganizm, hayvan sömürüsünü ve hayvanlar üzerinde kurulan tahakkümü tamamıyla reddeder. Yani hayvanları kıyafet için, eğlence için, taşıt olarak kullanmak için, dini-geleneksel inanışlar için ö^dürmek ve sömürmek; yemek için öldürmekten ve sömürmekten farksız değildir.

Bu bölüme kadar yazılanların çoğuna ben de katılıyorum ama bu bölüm hayır

Kaplanlar geyikleri öldürmüyor. Bu öldürme eylemi değil. Kendini yaşatıyor, kendini koruyor ve kendini hayatta bırakıyor bunu yapmasa kendini öldürecek. Bu doğa... Yasa.

Hayvanların et ve dokuları hariç diğer tüketimler bence de gerekli değil. (Bal süt peynir yumurta)

Tarım sektörünün ekolojik boyutunu ve sebep olduğu yıkımı düşünce carnivorism , hem insan hakları hem de yaşanabilir bir gezegen için en uygun seçim. Ben tarım işçisiyim tarımın ketlettiği mikro doğaya/faunaya hiç girmeyelim.

İkinci paragraftaki yeme ve öldürme dışındaki tüm ifadelere katılıyorum

Hayvanları yaşamak ve kendimizi öldürmemek ve yaşatmak için ,türümüzü/neslimizi devam ettirmek ve bu doğanın görece yayası olduğu için zorunlu tüketiyoruz.
Avcı toplayıcı yaşam insan için en idealidir. Bu doğayı da hayvanları da özgür ve kendi haline bırakır. İnsan için av olanların hepsi insandan önce ve insan dışında diğer etçiller içinde av olacaktır ve burada bir etik çatışma da yok ve olmayacaktır, insan tek avcı değil. İnsan et yemeyi bırakırsa neslin tamamen körelip atıllaşıp yokolacağına ve kendi türünü yokeceğine inanıyorum

Beni mazur görün ama bunlarla uğraşılacağına glifosat gibi tarım ilaçlarıyla uğraşılmalı. Okyanuslarda ve içme sularında antidepresan ve antibiyotik var .Yapay/senettik gübreler vs. toprağı/doğayı çölleştiriyor.
 

Kedy

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
14 Mar 2022
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Puanları
1
Konum
Boşluk
Sayın "ictenlik" :)

Odun2'ye verdiğim yanıt üzerinden veganizmde etik anlayıştan bahsedeceğim.

İnsanlığın, üzerinde anlaştığı bazı konular vardır ve mantıklı düşünebilen her birey bunları büyük oranda inkar etmez. Kastettiğim şey ö^dürmek, cinayet işlemek; yanlıştır, suçtur. Genel algı cinayet maktulünün yalnızca insan olabileceği yönünde olsa da bir canlıyı öldürmek apaçık cinayettir (veganizmde bitki rolüne değineceğim) Bu sebeple hayvanları insan çıkarı için kullanıp bedenleri üzerinde hak iddia etmek ve "kullanılamaz" hale gelince öldürmek de cinayettir. Ve veganizm bunu reddeder bu yüzden etik temeller üzerine kuruludur.
Mesele kimin daha etik olduğu değil "yanlış olan reddedip doğru olana yönelmektir" bu yüzden kişileri vegan değil diye yargılamak bir başkasına düşmez. Yanlış anlaşılmasın lütfen. Vegan olmak zorundasınız da demiyor kimse sadece "neden veganizm"i anlamaya çalışmak lazım. Biliyorum ki dayatma ile karşılaşılan durumlarda ciddi ön yargılar oluşuyor.

Hepimiz hayvanların acı çekmesine karşıyız, değil mi? Peki bize göre acı çekmesini istemediğimiz hayvanlar hangileri? Kediler ve köpekler dışında hangileri? Hayvanat bahçelerinde tutsak edilenler, adalarda fayton keyfi için kullanılanlar, deneylerde kullanılan Ralph ve arkadaşları... Bunların hepsi hayvan, hepsi canlı ve acı çekmemeliler. Peki ya inekler, tavuklar, ördekler, keçiler, kuzular? Bebek bir hayvanın bedenini yemeye gerçekten ihtiyacımız var mı? Bebek hayvanların sütlerini içmek zorunda mıyız? Üstelik birçok bitkisel alternatif varken. Anlamadığım nokta bu. Biz kendi çıkarlarımız uğruna bunları yapmaktan hiç mi utanmıyoruz?

Geçmişte köleler vardı, hatta köleler olmak zorundaydı. Bugün ise fiziksel kölelik hak ihlali olarak nitelendirilir. Yapmamamız gereken şeylerden neden ders almayıp bu tahakküm davranışını hayvanlar üzerinde devam ettiriyoruz?

Evrimsel süreci reddetmiyorum elbette ancak artık insanlar düşünebiliyor. Ayırt etme yeteneğine de sahibiz. Bütün bunlara rağmen neden? Ayrıca eklemeliyim, mutlu sömürü yoktur yani çiftlikler, fabrikalardan daha masum değildir. Her ikisinde de esir alma ve haksızca faydalanma unsurları vardır.


Bitkiler:
Hissedebilen hayvanlar ve bitkiler arasında gözlemlenebilir, ciddi farklar vardır ve günümüzde beslenme için bitkiler dışında geliştirilmiş bir besin kaynağı yoktur. (Vegnizmde hayvanlar beslenmeye dahil değildir)
Mevcut bulgulara göre bitkiler, hayvanlarda olduğu gibi fiziksel acıya duyarlı değildirler ancak yine de bitkiler acı çeker mi konusu, çok daha fazla araştırma gerektirir. Bunun üzerine paylaşmak istedikleriniz olursa memnuniyetle okuyacağım.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Primitif (ilkel) tarım ya da Fukuoka'nın tarımı dışında tüm tarımlar da doğaya karşı saygısızlık, doğayla açık savaş.

İnsan daha düne (laboratuvarda insülin üretebilene) kadar insülini domuzlardan ç-alıyordu. İnsan diyabet oluyor. Diyabet olan insan şeker, karbonhidrat, nişasta temelli beslenmenin metabolizması için uygun beslenme olmadığını görmeyecek mi? Modern toplumların dörtte biri diyabete koşuyor. Bunun muhtemelen ne önemli nedeni 20 bin yıl önce ot ve çayırın başağını toplayıp biriktirip öğütüp ekmek yapmayı öğrenmesi ya da ot ekerek kendini beslemesi...
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Sayın "ictenlik" :)

Hepimiz hayvanların acı çekmesine karşıyız, değil mi? Peki bize göre acı çekmesini istemediğimiz hayvanlar hangileri? Kediler ve köpekler dışında hangileri? Hayvanat bahçelerinde tutsak edilenler, adalarda fayton keyfi için kullanılanlar, deneylerde kullanılan Ralph ve arkadaşları... Bunların hepsi hayvan, hepsi canlı ve acı çekmemeliler. Peki ya inekler, tavuklar, ördekler, keçiler, kuzular? Bebek bir hayvanın bedenini yemeye gerçekten ihtiyacımız var mı? Bebek hayvanların sütlerini içmek zorunda mıyız? Üstelik birçok bitkisel alternatif varken. Anlamadığım nokta bu. Biz kendi çıkarlarımız uğruna bunları yapmaktan hiç mi utanmıyoruz?

Sayın Kedy

Hepimiz değiliz. Modern tatlı uykuyu sürdürmek isteyenler değil. Hayvanların acı çekmesine karşıysak bence dönüş ya da gidiş yolumuz avcı toplayıcı ilkel doğa komünü gibi olmalı

Geçmişte köleler vardı, hatta köleler olmak zorundaydı. Bugün ise fiziksel kölelik hak ihlali olarak nitelendirilir. Yapmamamız gereken şeylerden neden ders almayıp bu tahakküm davranışını hayvanlar üzerinde devam ettiriyoruz?

Tamam avcı toplayıcı ilkel komüne dönüşü hep birlikte savunalım

Evrimsel süreci reddetmiyorum elbette ancak artık insanlar düşünebiliyor. Ayırt etme yeteneğine de sahibiz. Bütün bunlara rağmen neden? Ayrıca eklemeliyim, mutlu sömürü yoktur yani çiftlikler, fabrikalardan daha masum değildir. Her ikisinde de esir alma ve haksızca faydalanma unsurları vardır.

İnsan düşünebiliyorsa rastgele kontrolsüz üremeyi bırakmalı, savaşları dindirmeli, şiddete son vermeli (önce kendi türüne karşı) çözmesi gereken çok sorun var

Avcı toplayıcı olan doğal insan bu doğanın parçası ve o doğayla uyumludur. Sorun burada.. İnsan bu sorunlardan kurtulmak istiyorsa ve düşünebiliyorsa teknoloji, uygarlık, rahat konfor üretme tüketme gibi istek ve alışkanlıklardan vazgeçmeli kurtulmalı gibi görünüyor diğer türlü kurtulamaz.

En basiti ben Karadenizliyim. Fındık çiftçisi. Motorlu ot tırpanları var ve bununla bahçe iki kez temizlenir. Bu ucunda dönen keskin bir misina bulunan bir alet ve otları kesiyor. Yere düşen fındığın kaybolmaması için. Bu yeryüzü zemininde yaşayan hayvan bırakmıyor. Orada mikro doğa bırakmıyor. Bu Nutella tüketebilmeniz için yapılıyor.

Başka bir şey. Beyaz İngiliz adam uzak Kuzey Amerikayı sömürmeden ve kolonize etmeden önce orada tüm yerlilere sonsuz yetecek bizon vardı. Ne ilaç vardı, ne ekim vardı... Bugün aynı kültürü ithal eden onlar. Tanesi bir ton gelen yüz milyon bizonu kürkü ve yüz milyon yerliyi canı istediği için vuranlar bize diyor ki; Hey hayvan yemeyelim diyorlar otla beslenelim. Tabi ki kontrol edilebilen moronlar ve koyunlara dönüşmeniz için. Eat Lancet raporunu yazdırdılar. Arkasında tohum ve ilaç sanayi devleri fonları var.

Oradaki bizonlarla o gün Avrupayı bile besleyebilirlerdi. Bu kültürden bilgi ithal edenler neslinin topuklarına sıkıyor.
Et karşıtlığı artan nüfus, genişleyen kitlelerin beslenme ihtiyacı/zorluğu, üretilen herşeyin tüketilmesi gerektiği ve et artık herkese yetmediği ve ya da et artık seçkin beslenmesi olacağı için uydurulan bir şey.
Avrupa ve ABD de yılda kişi başı 100 kg et yiyip et karşıtlığı yapıyorlar. Burada zaten 3-5 kg eti zor buluyoruz ve neredeyse veganız.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Sayın "ictenlik" :)

İnsanlığın, üzerinde anlaştığı bazı konular vardır ve mantıklı düşünebilen her birey bunları büyük oranda inkar etmez. Kastettiğim şey ö^dürmek, cinayet işlemek; yanlıştır, suçtur.

Sayın Kedy, aslan kaplan beslenmek için avlanırken cinayet işlemiyor. Tersten bakarsak kendini cinayetten ve ölümden koruyor/sakınıyor. bunu yapmasa kendi ölecek. Tam aksine otçulların bütün kaçma savunma, korunma ve saklanma içgüdülerini düşünelim. Eğer avcı yırtıcılar olmasaydı doğa da bir süreklilik göremezdik. Otçuların hepsi davul gibi şişmiş hareket edemeyen canlılara (yağ tulumuna) dönüşürdü, işin aslı büyük oranda kendini koruyamazdı, neslini sürdüremezdi çünkü tek savaştığı doğanın kendisi olacaktı. Bu doğa, doğal varoluş ve realite.

Hayvanları özgür bırakalım, evet. Hayvanları kafese koymayalım evet. Daha ileri bir aşama da hayvanları hiç denetim altına almayalım, buna da evet ama hayvan yemeyelim, hayır. Yaşayamayız.

Bana göre surum şu. Veganlık savunan biri insanı at, eşek, inek vb gibi görüyor olmalı ve ben kedi kaplan gibi görüyorum ve diğerleri olmayacağım/olamam doğamın farkındayım.. Bununla çatışmayacağım.. Vegan beslenenin iradesine seçimine saygım var ta ki bana ya da tüm insan toplumuna bunu dayatana maletmeye çalışana kadar.

Kaldı ki insanlık bu tartışmaları verebilecek durumda değil. Bunlar sanayinin önümüze getirdiği şeyler ve gerçekler. Gıda kıtlığı ve artan nüfus, kitlelerin denetimiyle ilgili uydurulmuş yapay paradigmalar.
Tarihte savaşçı olmayan et yemeyi bırakan, sözde pasifist barışçıl bütün insan ırkları/toplulukları tarihten silindi. Ne yazık ki. Gerçek bu. Realite.
 

Kedy

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
14 Mar 2022
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Puanları
1
Konum
Boşluk
şimdi artık mısır şurubu veriliyor
Ancak bu yine de arılara yapılan kötülüğü aklamaz. Öz besinlerini onlardan almaya hakkımız yok.
Bunu ilk kez sizden duydum
Bu işlemin yapıldığına dair çok fazla görüntü ve bilgi mevcut. Bölgeye göre değişiklik gösterse de yapılmadığı anlamına gelmiyor.
Kaplanlar geyikleri öldürmüyor
İnsanları baz alarak değerlendirme yaptım. Takdir edersiniz ki kaolan ve insan aynı değildir.
tarımın ketlettiği mikro doğaya/faunaya hiç girmeyelim
Dünyadaki tarım arazilerinin yaklaşık %80'i insanların yemesi için üretilen hayvanların, besini rolündeki arazilerdir (yem, mezbaha- çiftlik alanı vs vs) Yani bu durumda navegan beslenme, bitki üretimde çok daha fazla hasara sebep olmakta. Geriye kalan %20'lik kısımda doğru tarım yapılması gerektiğine kesinlikle katılıyorum.
türümüzü/neslimizi devam ettirmek
Antinatalist bir yaklaşımla kesinlikle devam ettirmek zorunda değiliz. Gezegeni ego çerçevesinde kullanan insan türüne, bu dünyanın ihtiyacı yok. En çok zararı biz veriyoruz. En çok biz mahvediyoruz. Doğanın elinde olsa bizi yok edecek zaten. Ama hala direniyoruz. Elbette bu direnişte suçlu değiliz çünkü dediğiniz gibi, yasalar bir yerde bunu gerektiriyor ancak bilinç sahibiyiz ve fazla zarar vermeye hakkımız olmadığının farkındayız. Bizi insan dışı hayvanlardan ayıran bu bilinç özelliğine teist kesim, tanrı hikmeti der ve ne yazık ki teist oranı oldukça yüksek. İnsanlık kendini zirvede görüyor, ego ile hareket ediyor. Bunun sorgulanması gerek. Ne kadar zaman alır bilemiyorum ama bireysel de olsa değişim şart ve bu değişim, dünyayı daha yaşanılabilir kılmak adınaysa zarar vermemekten geçiyor.
Yapay/senettik gübreler vs. toprağı/doğayı çölleştiriyor.
Bu yüzden yineliyorum doğru tarım olmalı.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Doğa da vegan beslenilmeyeceğine inanıyorum. Neden?

Meyveler fruktoz dolu (kısmen enerji ancak) bunun dışında çok az gerçek gıda.. Proteinler, yağlar, aminoasitlere ihtiyacınız var.
Bitkilerin üzerinde bu protein yazmıyor. Ayrıştırılmış protein ve tofularınız yok. Tohumlardaki protein oranı ölçme aygıtınız yok, Otlar insan beslemez ne yazık ki beslemez, tohumlara yönelmelisiniz. Danimarkalı bir doğa da yaşam eğitmeni bir gruba yenilebilir bir ot diye baldıran tohumu yedirerek öldürdü. Çoğu fasulye ve tohum bile ayrıştıramazsanız çiğ tüketemezsiniz (sindirim sisteminizi yorar ya da sizi zehirler) yan ateş ve pişirme olmaksızın insan çoğu gıdayı çiğ bile tüketemezdi .
Yani toplayıcılıkta bile daha ziyade besleyici tohum ve kök-ler toplamalısınız k ibu tip bir beslenmede tüm gününüz yemek aramak toplamak ve yemekle geçecektir. En basiti otçullar sabahtan akşama kadar yer, besin arar toplar/tüketir ve etçiller bir kez avlanıp günlerce yatar.
İnsan beslenmek zorundadır o halde bu tartışmaların sonu yoktur. Doğa da herşeyi yiyen canlılar var tersi değil o halde bunda bir çatışma görmüyorum. Timsahlarda insan yiyor. Bunu değiştiremeyiz..
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Ancak bu yine de arılara yapılan kötülüğü aklamaz. Öz besinlerini onlardan almaya hakkımız yok.

Bu işlemin yapıldığına dair çok fazla görüntü ve bilgi mevcut. Bölgeye göre değişiklik gösterse de yapılmadığı anlamına gelmiyor.

Yeterince etim olsaydı başka hiç bir şey tüketmezdim (tarım yapmaz, bal toplamaz arı bakmazdım ve fazlası)


Dünyadaki tarım arazilerinin yaklaşık %80'i insanların yemesi için üretilen hayvanların, besini rolündeki arazilerdir (yem, mezbaha- çiftlik alanı vs vs) Yani bu durumda navegan beslenme, bitki üretimde çok daha fazla hasara sebep olmakta. Geriye kalan %20'lik kısımda doğru tarım yapılması gerektiğine kesinlikle katılıyorum.

Hayvan beslenmesi için tarıma ve özel tarım arazisine gerek yok açık doğa ve doğal otlaklar/meralar yeterli olacaktır
Yeni Zelanda ve İrlanda da koyun nüfusu insan nüfusundan neredeyse fazla ve bu hayvanların neredeyse hiç bir tarım ürününe ihtiyaçları yok

Bizonları tarımla beslemedik. Onlar doğadaydı, bizden önce

Tarıma ihtiyaç yok

Antinatalist bir yaklaşımla kesinlikle devam ettirmek zorunda değiliz. Gezegeni ego çerçevesinde kullanan insan türüne, bu dünyanın ihtiyacı yok. En çok zararı biz veriyoruz. En çok biz mahvediyoruz. Doğanın elinde olsa bizi yok edecek zaten. Ama hala direniyoruz. Elbette bu direnişte suçlu değiliz çünkü dediğiniz gibi, yasalar bir yerde bunu gerektiriyor ancak bilinç sahibiyiz ve fazla zarar vermeye hakkımız olmadığının farkındayız. Bizi insan dışı hayvanlardan ayıran bu bilinç özelliğine teist kesim, tanrı hikmeti der ve ne yazık ki teist oranı oldukça yüksek. İnsanlık kendini zirvede görüyor, ego ile hareket ediyor. Bunun sorgulanması gerek. Ne kadar zaman alır bilemiyorum ama bireysel de olsa değişim şart ve bu değişim, dünyayı daha yaşanılabilir kılmak adınaysa zarar vermemekten geçiyor.

Bu yüzden yineliyorum doğru tarım olmalı.

Özünde doğaya zarar veremeyiz ve çok ileri gidersekte, kendi türümüzü ya da neslimizi yokederiz (doğayı yaşanmaz hale getirerek ancak) doğa özünde binyıllar geçse de yaban forma döner. Gezegeni yoketsek bile başka gezegenler varolur
Yani insanın zarar verdiği kendi türüdür, doğal çevresi ve ortamıdır, gerçekliğidir.

Tarıma ihtiyaç yok

Alaska da insan tüm kışlık yiyeceğini (biraz somon ya da bir geyik) bir kaç günde toplayabiliyor. Eğer 1600
ler de Kuzey Amerika da olsaydım tek bir bizon avlayıp (kurutup) onunla aylarca beslenebilirdim ve eğer bir ahlaki çatışma duyuyorsam ne yapabilirim. Somonlar yumurtlama döneminde kendini öldürüyor, toplayabilirim. Bir sürünün en yaşlısını avlayabilirim İnsan olarak bunları yapabilme yeteneğim de var. Aşırı nüfus/popülasyon olmayan doğal ortamlarda insan kolayca beslenebilir.
 

Kedy

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
14 Mar 2022
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Puanları
1
Konum
Boşluk
dönüş ya da gidiş yolumuz avcı toplayıcı ilkel doğa komünü gibi olmalı
İlkel zamanlara geri dönüp tekrar avcı olamayacağımıza göre bunun olmasını istemek biraz ütopik geliyor bana. İmkansız demiyorum mevcut koşullara bakılınca geç bir süreç.


İnsan düşünebiliyorsa rastgele kontrolsüz üremeyi bırakmalı, savaşları dindirmeli, şiddete son vermeli (önce kendi türüne karşı) çözmesi gereken çok sorun var
Bunu söylemek çok üzücü ancak şiddet insanlar için normalleşmişya da normalleştirilmiş bir şey bunun bir sebebi de sürekli şiddet unsuru doğurması ve buna alışması. Aile içi şiddet, toplumsal şiddet.. had safhada. Bunlara ek olarak bir de hayvanlara yönelik şiddet var. Tolstoy'un dediği gibi "mezbahalar var oldukça savaşlar sürecektir" çünkü insanlar en savunmasız ve en masum olanı hep edecektir. Çocuklar ve hayvanlar ise her xaman ilk mağdur olandır. Bu sebeple insanlığın, bahsettiğiniz kendi türüne karşı olan sorunları çözebilmesi için önce şiddetten vazgeçmesi gerek.
vuranlar bize diyor ki; Hey hayvan yemeyelim diyorlar otla beslenelim. Tabi ki kontrol edilebilen moronlar ve koyunlara dönüşmeniz için.
Kapitalizm büyük bir sorundur savaşların temel sebepleri arasında gösterilebilir. Bu savaş terimi düşünebilen, karar verebilen insanların, insan dışı hayvanlara karşı açtığı yıkıcı savaşı da kapsamakta benim gözümde. Küresel güçler istedi diye değil ben çocukluğumdan beri için rahat olamadığı için hayvan yemiyorum. Babaannemlerin tavukları vardır mesela misafir gelince o tavuklardan biri kesilirdi. Bahçenin bir yerinde kan görürdüm hep ve birkaç saat mutfağa giremezdim çünkü tavuk cesedi orada olacaktı. Kurban ritüellerinde hep ağladığımı hatırlıyorum. Birkaç gün sevdiğim, arkadaş olduğum hayvan o sabah boğazı kesilerek dualar eşliğinde öldürülüyordu. Bir komşumuzun inekleri vardı. Otlatmak için çayıra götürürlerdi hayvanları ve ahıra dönüşte o masum canlılar çobanın sopa darbeleri ile bağıra bağıra yürürlerdi. Ben bunu hiçbir zaman kabullenmedim. Birçok vegan hatta vegan olmayanlar bile bahsettiklerim gibi örneklerle karşılaşmıştır.

Bizi kontrol etmek isteyen o güçleri ben çocukken tanımıyordum. Yani demek istediğim hayvanların zarar görmesini istememek illa birilerinin işine gelecek diye değil vicdan ile alakalı.
Avrupa ve ABD de yılda kişi başı 100 kg et yiyip et karşıtlığı yapıyorlar.
Et yiyenler değil veganlar et karşıtlığı yapıyor. Ve evet şu da doğru oradaki insanlar benim Türkiye'de bulduğumdan çok daha fazla bitkisel gıdaya ulaşabiliyor. Yaşadığım elverişsiz koşullardan da ben sorumlu değilim ayrıca. Elverişsiz dememdeki kastım vegan olmam değil daha iyi şeylere ulaşamamam.
aslan kaplan beslenmek için avlanırken cinayet işlemiyor
İnsanlar hayvanlardan farklıdır bu da bir gerçek. İnsanları kaplanlar ile bir tutmak bana biraz sorumluluktan kaçmak için yapılan bir şey gibi geliyor. Evet bir kaplanın avlanması cinayet değildir, daha önce de belirttim cinayet tanımını insan özelinde değerlendirdiğimi.

Hayvanları özgür bırakalım, evet. Hayvanları kafese koymayalım evet. Daha ileri bir aşama da hayvanları hiç denetim altına almayalım, buna da evet ama hayvan yemeyelim, hayır. Yaşayamayız
Earthlings isminde bir belgesel izledim bir süre önce. Hayvancılık sektörünün en ufak ayrıntısına dahi yer verilmiş. Açıkçası görüntüler hiç hoş değildi. İşin aslını bilmesem izlemekte zorlanacağıma eminim. Şöyle bir ifade geçiyordu: Eğer herkes yiyeceği hayvanı kendisi öldürecek olsaydı o zaman muhtemelen hepimiz vegan-vejetaryen olurdu. Kasaplar olmasaydı hayvanları büyük bir çoğunluk öldürmezdi. Bahsettiğiniz ilkel komünde olabilirdi ancak 21.yy'da bu sizce mümkün mü? Yani haliyle hayvanları özgür bırakarak onları öldürmek zor. Ya da kafese koymadan kaçışlarını engellemek zor. Veya denetim altında olmadan onları sömürmek imkansız. Çünkü hiçbiri isteyerek salgılarını ya da yaşam haklarımı bize teslim etmeyecekler ve bizden hep kaçacaklardır. Çünkü biz onları yemek istiyoruz.

Yaşayamam argümanını bana hep "hadi gel seni şuraya götüreyim vazgeç veganlıktan" diyen saçma sapan insanlardan duydum. Ama sizin o kişiler gibi olmadığımız aşikar bu sebeple seviyeli bir sohbet yürüyor bunun için de ayrıca teşekkür ederim. Geri dönecek olursak yaşarız. Bitkisel beslenme ile acı çektirmeden yaşayabiliriz. Kimse et yemediği için ölmez. Aksine hayvansal ile beslenip kolesterol, tansiyon, damar tıkanıklığı gibi birçok hastalığa yakalanan insanlar fazladır. Tabii ki bu hastalıklar buraz da o kişinin yaşayışı ile ilgilidir ancak tetikleyici unsur, çiğ yiyemediği ve yanması sonucunda adete zehir gibi olan et ve içinde binlerce bakteri bulunan yumurta ve süttür.
Vegan beslenenin iradesine seçimine saygım var ta ki bana ya da tüm insan toplumuna bunu dayatana maletmeye çalışana kadar.
Kesinlikle dayatma içinde değilim. Bu platforma da yeni katıldım. Çeşitli konular hakkında gayet iyi konuşmalar döndüğü için veganizm hakkında düşünceleri sordum.
Kaldı ki insanlık bu tartışmaları verebilecek durumda değil
Mesela biraz da bu zaten. Neden zulümû üstü örülüyor? Bencillikten başka bir şey değil bu. Böyle olmamalı.
Doğa da vegan beslenilmeyeceğine inanıyorum. Neden?

Meyveler fruktoz dolu (kısmen enerji ancak) bunun dışında çok az gerçek gıda.. Proteinler, yağlar, aminoasitlere ihtiyacınız var.
Bitkilerin üzerinde bu protein yazmıyor. Ayrıştırılmış protein ve tofularınız yok. Tohumlardaki protein oranı ölçme aygıtınız yok, Otlar insan beslemez ne yazık ki beslemez, tohumlara yönelmelisiniz. Danimarkalı bir doğa da yaşam eğitmeni bir gruba yenilebilir bir ot diye baldıran tohumu yedirerek öldürdü. Çoğu fasulye ve tohum bile ayrıştıramazsanız çiğ tüketemezsiniz (sindirim sisteminizi yorar ya da sizi zehirler) yan ateş ve pişirme olmaksızın insan çoğu gıdayı çiğ bile tüketemezdi .
Yani toplayıcılıkta bile daha ziyade besleyici tohum ve kök-ler toplamalısınız k ibu tip bir beslenmede tüm gününüz yemek aramak toplamak ve yemekle geçecektir. En basiti otçullar sabahtan akşama kadar yer, besin arar toplar/tüketir ve etçiller bir kez avlanıp günlerce yatar.
İnsan beslenmek zorundadır o halde bu tartışmaların sonu yoktur. Doğa da herşeyi yiyen canlılar var tersi değil o halde bunda bir çatışma görmüyorum. Timsahlarda insan yiyor. Bunu değiştiremeyiz..
Burada yine kendi hayatımdan örnek vereceğim. Öğrenciyim ve çok kötü bir yurtta kalıyorum. Ne yazık ki evet bunu kesinlikle kabul ediyorum doğru düzgün beslenemiyorum. Çünkü her şeyde hayvansal var. Mesela bugün etli nohut yapmışlardı almadım haliyle. Nohut yemeğine et koymak zorundayız değiliz. Nohut gereken besin ihtiyacı karşılamakta rol oynuyor zaten. Yani aslında vegan beslenmek kolay ama hayvansallar her yerde karşımıza çıkıyor. Mesele bitkisel beslenmenin uç gibi algılanıp sebze yemeğine bile bulyon koyan saçma yemek kültüründe. Ya da çaya tereyağı ekleyin safsatasında. Birçok bilim insanı ve doktor bitkisel beslenmenin temiz beslenme olduğunu söylüyor.


Yeterince etim olsaydı başka hiç bir şey tüketmezdim
Bense hayvanları öldüremem. Kan kokusuna ve çığlıklara katlanamam.
Hayvan beslenmesi için tarıma ve özel tarım arazisine gerek yok açık doğa ve doğal otlaklar/meralar yeterli olacaktır
Yeni Zelanda ve İrlanda da koyun nüfusu insan nüfusundan neredeyse fazla ve bu hayvanların neredeyse hiç bir tarım ürününe ihtiyaçları yok

Bizonları tarımla beslemedik. Onlar doğadaydı, bizden önce

Tarıma ihtiyaç yok
Tarım arazisi olarak kullanılabilecek alanlardan bahsediyorum. Ya da sırf hayvancılık amacı uğruna yok edilen ormanlar... Betonlaşan dünyada çayırlar hayvanların yem ihtiyacını karşılamak için yeterli olmayacaktır. Özellikle sizin sadece et istediğiniz dünyada bu kesinlikle yeterli olmaz. Tabii kirlilik sorunu da ayrı. Mesela en çok kirlilik oluşturan sektör balıkçılık. Denizler bu yüzden ağlarla ve av malzemeleriyle dolu. Büyükbaş hayvancılıktaki gübre atığından bahsetmiyorum bile. Hayvanlar insanlar tarafından normalin dışında çoğaltılıyor bu bir süre sonra yetersiz kaynak sorunu, çevre kirliliği olarak geri dönecek bize.

Alaska da insan tüm kışlık yiyeceğini (biraz somon ya da bir geyik) bir kaç günde toplayabiliyor. Eğer 1600
ler de Kuzey Amerika da olsaydım tek bir bizon avlayıp (kurutup) onunla aylarca beslenebilirdim ve eğer bir ahlaki çatışma duyuyorsam ne yapabilirim. Somonlar yumurtlama döneminde kendini öldürüyor, toplayabilirim. Bir sürünün en yaşlısını avlayabilirim İnsan olarak bunları yapabilme yeteneğim de var. Aşırı nüfus/popülasyon olmayan doğal ortamlarda insan kolayca beslenebilir.
Hiçbir vegan bitki olmayan yerlerde hayvan yiyen insanlara neden diye sormaz zaten çünkü bu insanların özellikle ekonomik olarak düşük gelire sahip olanların başka çareleri yok.

Veganizm mümkün olduğunca az zarar vermeyi hedefler. Kapitalist sistemde hayvan sömürüsünün tamamen ortadan kalmasının zaman alacağının ben de farkındayım. Ancak değişim bireysel adımlarla başlar. Ve sonra kitlelere yayılır tabii ki dayatma ile değil kabullenme yöntemi ile olur bu.

Çok uzun oldu cevaplarım kesinlikle yanlış anlamayın hiçbir kötü niyetle ya da iğneleme ile yazmadım bunları. Henüz fırsatım oldu yazmaya. Eğer isterseniz yanıtlarınızı beklerim. Bu şekilde fikir alışverişi ortamına çok az insan sahip.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
İlkel zamanlara geri dönüp tekrar avcı olamayacağımıza göre bunun olmasını istemek biraz ütopik geliyor bana. İmkansız demiyorum mevcut koşullara bakılınca geç bir süreç.

İlkel(!) zamanlara dönüp avcı toplayıcı olamıyoruz ama bir ultra tarım çağına dönebiliyoruz. Avcı toplayıcı toplumu ilkel ya da geride görmüyorum. Barışçıl uyumlu bir doğa toplumu.. Muhtemelen oldukça neşe, yaşam enerjisi ve deneyim keyfi. Bana göre şu an ilkelsiniz

İşin aslı nickim içtenlik/durustluk o halde durust ve açık olalım. Veganlık hakkında atıp tutanların büyük çoğunun doğal yaşam ,bir orman yaşamı, tarım ya da onun işçiliği ya da emek hakkında hiçbir fikri olmadığını hepsinin tarlalara işçi olarak gönderilmesi ve biraz bilinçlenmesi gerektiğini düşünüyorum

Tarım kentin ve kent devletlerinin icadıyla işçi köle sınıfları, askerleri ve alt sınıfları beslemek için uydurulmuş olmalı
Tolstoy'un dediği gibi "mezbahalar var oldukça savaşlar sürecektir" çünkü insanlar en savunmasız ve en masum olanı hep edecektir. Çocuklar ve hayvanlar ise her xaman ilk mağdur olandır. Bu sebeple insanlığın, bahsettiğiniz kendi türüne karşı olan sorunları çözebilmesi için önce şiddetten vazgeçmesi gerek.

Savaşların et yemeyle ilgisi yok ve mezhabanın çözümü avcı toplayıcı toplum
Savaş ya iktidarla ilgidir ya sahip olmayla, başka fenomenler (bilinmeyenler) olsa da onu aç-a-mıyorum
Kapitalizm büyük bir sorundur savaşların temel sebepleri arasında gösterilebilir. Bu savaş terimi düşünebilen, karar verebilen insanların, insan dışı hayvanlara karşı açtığı yıkıcı savaşı da kapsamakta benim gözümde. Küresel güçler istedi diye değil ben çocukluğumdan beri için rahat olamadığı için hayvan yemiyorum. Babaannemlerin tavukları vardır mesela misafir gelince o tavuklardan biri kesilirdi. Bahçenin bir yerinde kan görürdüm hep ve birkaç saat mutfağa giremezdim çünkü tavuk cesedi orada olacaktı. Kurban ritüellerinde hep ağladığımı hatırlıyorum. Birkaç gün sevdiğim, arkadaş olduğum hayvan o sabah boğazı kesilerek dualar eşliğinde öldürülüyordu. Bir komşumuzun inekleri vardı. Otlatmak için çayıra götürürlerdi hayvanları ve ahıra dönüşte o masum canlılar çobanın sopa darbeleri ile bağıra bağıra yürürlerdi. Ben bunu hiçbir zaman kabullenmedim. Birçok vegan hatta vegan olmayanlar bile bahsettiklerim gibi örneklerle karşılaşmıştır.

Bir köyde büyüdüm. Çocukken elime bir sapan geçti ve bir süre bununla oynadım. Bu arada tabi kuşları da hedef almak cazipti. Bir gün birini vurdum. Vurabileceğine inanmıyorsun çünkü bu çok zor. Oturup günlerce ağladım, ona cenaze töreni yaptım, bir daha bunu yapmamaya kendime söz verdim vs ama büyüdüm ve hayatın gerçekleri karşıma çıktı. Et yemelisin et yemezsen hasta olursun ya da yeterince güçlü ve sağlıklı olamazsın

Bizim şartlarımızda Karadeniz köylüsü zaten bugün yarı vegan denen şekilde yaşıyor

Bizi kontrol etmek isteyen o güçleri ben çocukken tanımıyordum. Yani demek istediğim hayvanların zarar görmesini istememek illa birilerinin işine gelecek diye değil vicdan ile alakalı.

Hayvanların zarar görmesini istemiyorum ama bu artık yemeyi kapsamıyor
Sağlığımın zarar görmesini istemiyorum

Et yiyenler değil veganlar et karşıtlığı yapıyor. Ve evet şu da doğru oradaki insanlar benim Türkiye'de bulduğumdan çok daha fazla bitkisel gıdaya ulaşabiliyor. Yaşadığım elverişsiz koşullardan da ben sorumlu değilim ayrıca. Elverişsiz dememdeki kastım vegan olmam değil daha iyi şeylere ulaşamamam.

Et karşıtlığı yeni, küresel sistemin bir parçası
Gezegene yeni yarı vegan bir diyet öneriliyor. Bunun sürdürülüebilir ekonomi ekoloji olacağını yayacaklar ve bunun için lejyoner müritler topluyor örgütlüyorlar.
Ben modern batı da et yediği için veganlar tarafından ırkçı faşist olmakla suçlanan/dışlanan Z insanları duymaya başladım çünkü sol veganlıkmış. Yeni sol sanırım bu ve yeşil barış vs hep bu söylemler bir tür yeni nesil propaganda

Oxford Üniversitesi öğrenci konseyi Eat Lancet raporuna atıfta bulunarak okul yemekhanesinden kırmız eti çıkardı
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
İnsanlar hayvanlardan farklıdır bu da bir gerçek. İnsanları kaplanlar ile bir tutmak bana biraz sorumluluktan kaçmak için yapılan bir şey gibi geliyor. Evet bir kaplanın avlanması cinayet değildir, daha önce de belirttim cinayet tanımını insan özelinde değerlendirdiğimi.

Hiçte değil

Balinalar balinalardan farklı. Bazıları plankton süzer bazıları et yer ama buna karışamayız. Et yiyenin doğası da et yemek

Et yemek/tüketmek şiddet vahşet barbarlık ya da ilkel değildir. Hayvanların denetlenmeis köleliği kötü şartlarda bakımı vs ayrı konu

Earthlings isminde bir belgesel izledim bir süre önce. Hayvancılık sektörünün en ufak ayrıntısına dahi yer verilmiş.

Kişisel bir ikincil facebook hesabım var ve 40 yaş sonrası sağlık sorunları ve onlara çözüm arayışıyla birlikte bir gün etçil (carnivore) diyetlere eriştim ve bununla ilgili bir kaç grup ve hesap takip ediyorum. Henüz bu diyeti kendim denemedim çünkü ekonomik sosyal konjonktürüm uygun değil ancak bu diyete insanlar % 80-*90 sağlık sorunlarıyla erişip çok büyük oranda sağlık sorunlarını da çözmüş gözüküyorlar ama şuraya geleceğim.
Geçtiğimiz haftalarda facebook duvarıma bir kaç gönderi düştü. Bir tanesi doğa da yaşam belgeselleri yapımcısı Bear Grylss in etçili kefşetmesi ve etçili savunan bir kaç Amerikalı doktor ve akademisyene teşekkür etmesiydi. Diğer bir gönderi ise kronik oto-immun sorunlarından etçil diyetle kurtulan Michaila Peterson adında bir blogger. Bu kişi oldukça popüler ve Tedx Talks onunla bir video yapmış. Tedx konuşmasını yapmış ve videosunu hiç bir zaman internete yüklememişler. Arayıp nedenini sormuş ve düzgün bir yanıt alamamış. Sonuç şu. Tedx in bir çok vegan konuşmacısı var bununla sağlıklı ve bilimsel olduğunu iddia ediyorlar ama aynı şeyi etçil için yapılamadı yani bir bilimsel sansür var. Bu gerçek. Yani iktidar veganlığın yanında. Bize göre insanlığın hasta sağlıksız koyun sürüleri olmasını bekleyenler ve ilaç satmak isteyenler diyelim çünkü veganlığı bunlar fonlar
Etçilin hiç bir zaman bilimi yapılamadı ya da resmileştirilemedi çünkü çok güçlü bir sansür ve sermaye yaptırımı görüyor ama asıl demek istediğim şu
Yukarıdaki iki gönderiden birini ben facebookta tekrar kendi duvarımda paylaştım. Listem de bir gıda teknikeri varmış . Bana dedi ki abi etçil şöyle sağlıksız böyle sağlıksız şöyle bir belgesel var bunların içyüzünü anlatıyor.
Belgeseli 2 dakika araştırdım. Belgeseli Amerikalı bir bezelye proteini satıcısı fonlamış.
Bu kişi gıda teknikeri aldığı tüm eğitim ve tüm bilgi çöp çünkü et hakkında bir sürü hurafe öğretiliyor.

Yani bana göre onlar belgesel değil propaganda içeriği
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst