- Konbuyu başlatan
- #1
Birine veya bir şeye hayran olmak için doğrudan ona sempati duymak gerekmez. Kişinin kendi iradesinden bağımsız olarak çevreden etkilendiği bir nevi psikoterapi yoluyla da mümkündür. İnsanın çevrede gördüğü, duyduğu, okuduğu, kısaca yaşamdan aldığı her şey tekrarlanarak kişide belirli bir düşünce yapısı oluşturur. Kişinin yapısını oluşturan genelde kendisi değil, çevresidir. Bu durumda kişinin verdiği kararlar, yorumlar ve bakış açısı kendi iradesi dışındadır. Çünkü kendi iradesine hakim değildir, düşünce mekanizması başkalarının kendisine empoze ettiğiyle sınırlıdır.
ABD'ye bağımlı ülkelerin etkin ve yetkin alanları tam da bunu yapar, toplumu ABD çıkarına göre yönlendirir. Toplumlar medyada, sporda, sanatta, siyasette yapılan propagandalarla ABD çıkarına göre biçimlendirilir. İnsanlar zihinlerine yerleştirilen psikolojik operasyonun farkına bile varmazlar. Sözde ABD'yi sevmeseler bile bilinç altında ABD'nin düşmanını düşman sayarlar, ABD'nin dostunu dost bilirler, onun politikasını kendi politikaları gibi savunurlar. Dolaylı olarak ABD hayranı olduğunun farkına varmayan bir toplum yetişir.
Bir anket yapılsa bu ülkenin en az yüzde yetmişi ABD'yi sevmediğini söyleyecektir ama dolaylı olarak ona hayran olduğunun da bilincinde olmayacaktır.
Bu ülke halkının bir defa olsun solu iktidar yapmamasının, fetoyu bir zaman baştacı etmesinin, yarıya yakının Atatürk karşıtı olmasının, ABD'nin onlarca ülkeye yaptığı işgale ses çıkarmamasının, tek adamlığı demokrasiye tercih etmesinin, birlik olma yerine kindarlığı makul görmesinin ve sayılamayacak kadar ABD empozesine maruz kalmasının nedeni budur, bilinç altına yerleştirilen ABD hayranlığıdır.
Aslında bu uzun bir yazı konusu ama kafa karıştırmamak adına bir cümleyle değineyim. Bu operasyon 1950'lerde ABD tarafından kurulan ve başına da Fettullah Gülen'in getirildiği Komünizmle Mücadele Derneği ile başladı. Zaman içinde daha başka uygulamalarla günümüze kadar geldi...
Bugün toplum kendi iradesini kazanarak bu hayranlıktan kurtulabilir mi?
Atatürk'ü baz almadığımız müddetçe imkansız. Çünkü Atatürk, kurtuluşun, bağımsızlığın, kendi iradeni kazanmanın temelidir, bu bütün ülkeler için geçerlidir.
ABD'ye bağımlı ülkelerin etkin ve yetkin alanları tam da bunu yapar, toplumu ABD çıkarına göre yönlendirir. Toplumlar medyada, sporda, sanatta, siyasette yapılan propagandalarla ABD çıkarına göre biçimlendirilir. İnsanlar zihinlerine yerleştirilen psikolojik operasyonun farkına bile varmazlar. Sözde ABD'yi sevmeseler bile bilinç altında ABD'nin düşmanını düşman sayarlar, ABD'nin dostunu dost bilirler, onun politikasını kendi politikaları gibi savunurlar. Dolaylı olarak ABD hayranı olduğunun farkına varmayan bir toplum yetişir.
Bir anket yapılsa bu ülkenin en az yüzde yetmişi ABD'yi sevmediğini söyleyecektir ama dolaylı olarak ona hayran olduğunun da bilincinde olmayacaktır.
Bu ülke halkının bir defa olsun solu iktidar yapmamasının, fetoyu bir zaman baştacı etmesinin, yarıya yakının Atatürk karşıtı olmasının, ABD'nin onlarca ülkeye yaptığı işgale ses çıkarmamasının, tek adamlığı demokrasiye tercih etmesinin, birlik olma yerine kindarlığı makul görmesinin ve sayılamayacak kadar ABD empozesine maruz kalmasının nedeni budur, bilinç altına yerleştirilen ABD hayranlığıdır.
Aslında bu uzun bir yazı konusu ama kafa karıştırmamak adına bir cümleyle değineyim. Bu operasyon 1950'lerde ABD tarafından kurulan ve başına da Fettullah Gülen'in getirildiği Komünizmle Mücadele Derneği ile başladı. Zaman içinde daha başka uygulamalarla günümüze kadar geldi...
Bugün toplum kendi iradesini kazanarak bu hayranlıktan kurtulabilir mi?
Atatürk'ü baz almadığımız müddetçe imkansız. Çünkü Atatürk, kurtuluşun, bağımsızlığın, kendi iradeni kazanmanın temelidir, bu bütün ülkeler için geçerlidir.