evlilik nedir ?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde E Harfinden Nedir? Başlıkları kategorisinde 5N1K tarafından oluşturulan evlilik nedir ? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 9,440 kez görüntülenmiş, 55 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı E Harfinden Nedir? Başlıkları
Konu Başlığı evlilik nedir ?
Konbuyu başlatan 5N1K
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan insane

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
evlen pişman olacaksın, evlenme yine pişman olacaksın. evlen ya da evlenme pişman olacaksın. kierkegaard.

son söz bu mu? sanırım evet:)
 

esekherif

Filozof
Yeni Üye
Katılım
3 Nis 2015
Mesajlar
907
Tepkime puanı
5
Puanları
18
Evliliğin ilk yılı erkek konuşur kadın dinler. İkinci yılı kadın konuşur erkek dinler. Üçüncü yılı ikisi konuşur komşular dinler.
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Evliliğin ilk yılı erkek konuşur kadın dinler. İkinci yılı kadın konuşur erkek dinler. Üçüncü yılı ikisi konuşur komşular dinler.

10 cu yıl sonunda beyin devrelerin yanar ve mutlu olduğunu sanmaya başlarsın:)
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
evlilik'in tek kötü tarafı ayrılamamak ya da çabuk ve kolay ayrılamazlık basıncıdır o halde
yoksa evlilik hemen yok hükmünde kılınabilseydi kimse bu sorunları türetmezidi;
Bir zoraki sürdürebilirlik ve sürdürürlük bunları türeten;

O halde sorun evlilikte değildir; toplumsal yapıdadır-anlayıştadır, ailededir ve çocuk eğitimindedir; Ve çocukların özellikle anne babaya gereksinimi ve bi aile içinde yaşama kuramlarına ve düzenlerine ilişkindir

Karşı önlemler alınabilir;
Hemen çocuk sahibi olmama üzerine örneğin;
Bunun dışında evliliğin ömür boyu düşünülmemesi;
Bir partnerin sonsuz partner ve hayatımın eşi olarak düşünülmemeye başlanması;
Çocukların toplum korunurluğu ve geniş aileler ve boşanmış ailelerin çocuklarının toplumda zaten aile içinde hissetmesi ve yalnız ve annesiz babasız yoksun hissetmemesi bu konunun tuhaf karşılanmaması ve görülmemesi üzerine giderimler
VE bunların toplumsal dayanaklarının-anlaşılırlığının ve kabulünün gelişmesi ve geliştirilmesi

Evlilik bozulamaz bi akittir ya da öyle görülür sezilir; kolay bozulamaz
Eğer sorun bu değilse ve birlikte yaşama ise ve birlikte yaşamanın getirdiği uyum ve diğer şeyler ise toplumsal roller ve öğrenimler-gelişimler her şey sorgulanmalıdır,

İki insanın bir evde çocuk denen nesneyle yaşaması zordur
ve hele ki, arzuların ve başka şeylerin gölgesinde
 
Son düzenleme:

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
insan, anne ve baba olmaya alışamaz hiçbir zaman
ya da öğrenemez-anlayamaz, bir travma bu ve yeri derin
evlilik anne ve baba olmakla ilişkilidir
;
Reklam diyor ki baba olmak sonradan öğrenilir-iç güdüsü yoktur;
Evlilik başlangıçta, iki kişinin birlikte yaşaması, dünya evine girmesi (pembe büyülü bir ev) ve bir yaşam evi -düzen-istikrar-uyum gibi sözcükler çağrıştırır ve öyle gözükür
ve arzu tatmini ve ve başka şeyler ve düzenli partner ilişkisi-büyüsü (yaşam paylaşma/duygu ilişkisi) üzerine kuruludur gibi görülür-hissedilir

Evlilik iki kişilik bir seçimdir
Evlilik hep iki kişi düşünülür;
Evlilik hep iki kişilik düşünülür;

Bu sözlerin altını çok çiziyorum
Evliliği daha baştan en az üç düşünürseniz en iyi edersiniz; Özgür çocuklar için;
Evlilik bir çocuk yetiştirme faaliyetidir-kurumudur; (üreme evidir) öte gidemez; bir akın ve gelecek
VE yeniden o sözün altını ben çiziyorum,, lütfen
Çocuk bir atık olarak görülür ya da düşünülür, Bu sözcüğü yazdığım bağışlansın, etki amacıdır, Herkes hayır diyecek biliyorum ve iyi düşünün,
Çocuk bir sonradan gelmedir, Atmosferden gelme;
Araya sonradan giren ve girecek olan üçüncü faktör ve bileşim; bozucu bazen de
(batıya gidin isterseniz ya da başkalarına da hem kendi üzerinizden düşünmeyin hep bence))

Evlilik bi çocuk peydahlamakla ve yapmakla ilişkilidir;
Evlilik çocuk sahibi olmakla
Çocuk sahibi olmak tuhaf bir kavram (çok tuhaf) ve bir çocuğu yapmak, buradaki fiiler ve tanımalamalar gülünç kalıyor- güç ve çok ilginç,
Evlliğe bir çocuğun varığını koyarak ve eşit yaşam bölüşümünü-biçimini düşünerek ve bakalım ve en az üç kişilik düşünelim bakalım neler oluyor değil mi? Gelecekteki büyük insan
Üçüncü sizin gibi ve eşfaktörü eşit koyun, Üçüncü bir partner, Üçlü bölüşüm ve çok

Birincisi çocuğun sahibi oluyorsunuz ve çocuk sizin
İkincisi yapmak, onu yapıyorusunuz (siz)

Herkes bu kavramı/kavramları onaylıyor değil mi? sahip olma ve mülkiyet hakkı; Toplumda böyle söylenir o halde mülkiyettir ve nesne toplum gözünde ve nazarında, bir ikilik-ikincilik

İkincisi ise yapma; ve yapma faaliyeti-ediş; (ediş var mı burda)
Nerden geldiğini bilmiyorsun ama oluyor; Bi insanın çocuk yapması kadar büyük bir travma yok, Bi insanın dışardan izlemesi hiç değil, Omuzuna bi yük ve yaşam ağrısı-bölüngeci ağırlılık konuyor, Düşünmesi ve gözlemlemesi hiç değil bu
Ne kadar düşünülürse düşünülsün evlilik üzerine ve kişi üzerine boşluklar kalır hep
Evlilik bir çocuk yapma-türetme ilişkisidir
Evlilik adı ve adılı ve adımı bu düşünce-istem ve gelişim üzerine kurulmalıdır, düşünülmelidir; Kim ne derse desinler

İnsan evcilik oynar ve çocuk yapmacılık oynar
ve aslında ne yapamadığyla da yüzleşir; Kuramların ve sözcüklerin işe yaramadığını görür; İstediği gibi yapmanın ve düşünmenin bi anlamı olmadığnı ve bağımsız bi organizmanın geliştiğini, Ve öyle değil böyle yetiştirmek ve eğitmek isterse karşısında bir çok şey ve şeyler ve tolum ve ayrıca ikincil bir güç vardır-eşit, İkincil bir güç ve o da etkilidir, bununla da bölüşemez, Ve eğer fikir ayrılıklarına düşerse boğuşamalar başlar,
Evlilik çocuk yapmakla ve olmakla da ilintili

İnsan düşüncelerin yapamadığıyla yüzleşir ve bi çok şeyle, Yani öyle düşünüyorum istiyorum bi işe yaramaz burda görürüz; İstediğinin olmadığıyla ve gelişemediğle, EVrene vermedeğim bir sipariş bu, Herkes çocuk yaparken içindeki boşlukları doldurur ve bir kusursuzu yaratır ya da yaratmaya girişir ve kendinle ve gerçek eğiticiliğiyle ve iletişimiyle de yüzleşir ve çöker de çoğu zaman ve başarısız oluverir
ve çocuk üzerinden kendi eksiklerini giderir-gidermeyi dener ve ona yaşatmamayı vaat eder kendi yaşadıklarını ve kendini ona yansıtır; Her neyse bu yorumlar uzatılabilir- Yanlış-eksik-yersiz ve bulanıkta olabilir de;

Hiç bir zaman bir yabancıyı benimsemek gibi gözükmez bu çocuk ilişkisi, Garip bi adiyet vardır ve derin; Hiç olmamak ise burda hissedilir ve derinden, kendindenlik ve benimseme, hatta bazen bağınlılık-bağımlılık; Oysa eş için bu denli adiyet bağı kurulamaz ve bu üçleme buradan geri yürür, Aynı çocuğun paylaşımı/getirimi üzerinden üçüncüye derin adiyet ve bağ kurulur; Bu yanlış bir yargı olabilir ama ben kurdum yeniden bunu;
Pencereler açılır ve kapılar ve başka çıkar-başkası çıkar, Zemin değişir ve çöker, İklim değişir birden fanus olur-oluverir;
Birinin size baba ya da anne demesi/bakması aidiyeti ve vergisi çok derindir insan bu duygunun peşine gider galiba,düşer , çünkü İkilik kalmaz

Eşit mülkiyet hakkı bölünemez ve dışlanamaz
Keşke hiç mülkiyet olmasaydı ya da görülmeseydi ancak reliate budur; Biz de bunu onaylamıyoruz ancak bu, yerli yerine koyduk

evlilik nedirlere bir de çocuğun gözünden bakmayı ve çocuğu gözetmeyi deneyelim, Evliliğe bakan üçüncü faktör ve içinde onun o da; (Ama bu korkmak değil evlilikten ve kaçmak ta tabi ki aksine üstüne gitmek bu olur)
ve onun penceresinden de bakalım ve kendi geçmişinizden de belki, ve topluma da;
Üçüncül bakışı oraya yapıştıralım ve sabit kılalım; neler oluyor; İki kişilik değil bu; En az üç kişilk düşünmek içnden bakılır buna
Gelecekte gelecek üçüncünün geçmişinden

Ve bu öğütbaz sunum için ben -pişkinlik- özür dilerim ama öyle oldu-belirdi çıkıverdi-haddime değil asla oysa; Bir kendinin yergisi/dermesi ya da neyse ne olsun bu ve kendime öğüdüm kendimi değerlendirmem-yormam-öğütlemem; Benim yaşam hatalarım/görüşlerim ve derslerim bunlar

Aziz Nesin demesi ve yazması gibi "Şimdiki Çocuklar Harika" daki gibi çocuk pencerisinden bakmayı ve düşünmeyi gözetmek evliliği tanımlar ve tanılar; Bir üçüncünün ya da dördüncü farketmez tam unsur olması ve bölüşülmesi

çocuk bir mal ya da meta görülür iyi bakalım ve görelim, Çocuk tam bir insan boyunda ve ayarında değildir;
Ve çoğu zaman bir insana ve geleceğe ve büyük olmaya kounmlanmaz o, Bİr oyuncak, bir sevindirici, bir coşturucu ve bir bilgisiz ilgi yumağı ve bir gülücük her şeydir ama büyür o; Bu görülmez pek çok kere

kırgın tuttum neden; eksik mi yazdım-kötü mü;olumsuz mu? olumsuz sözler mi tuttum; değiştirmeyeceğim-; peydahlamaya mı bozulduk, ahlak azabı mı;dürtsün diye yazdım o sözü kendimi neden?

Evlilik hep iki kişilik düşünülür;
bölüşülür nedense;

Çocuk ikiden bölümdür- ya da oluşumdur-oluşturumdur; (çıkarma ve olma-yapma ilişkisi üzerine) üçüncül; Üçüncül bir bağımsız öge olarak konumlanmaz
 
Son düzenleme:

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Çocuğu nesne olarak tanımlamınız önemsizleştirme gibi geldiği için şaşırdım sadece yani evlilik ön planda çocuk sahibi olmak da evliliği çelmeleyen bir durummuş gibi anladığım için sormak istedim.
 

meyelan

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ağu 2013
Mesajlar
785
Tepkime puanı
26
Puanları
28
Üst metinleri okumadan atlıyorum :).Davetiye veren arkadaşlarıma emin misin sakin ol bidaha düşün diyorum.Düğünden bi süre sonra neden beni kaçırmadın,hastanelik etmedin diyenler oluyor :)
Bir ömrün kalanına talip olmak ,bütün olduğundan emin olduğun kişiye sunulan bir söz.Bence ne kadar içe dönükse o kadar uzun ömürlüdür.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Çocuğu nesne olarak tanımlamınız önemsizleştirme gibi geldiği için şaşırdım sadece yani evlilik ön planda çocuk sahibi olmak da evliliği çelmeleyen bir durummuş gibi anladığım için sormak istedim.

evli olmak gerekir ve bu önemsiz bi durum, evli olmak gerekir;
dışı küçük içi büyük bir bina/kurum bu, bir mağarada kaybolmak ya da yolunu kaybetmek ve çıkışı bulamamak hepsi var bunda
çocuğu nesneleştirmek üzerine bir de evlilikten bakın/bakalım ve diğerlerine bakın ve herkese; çocuk neleştiriliyor?

çocuk evlilik sigortası der şarkı ama ayrılamama gereci olur bazen
ve Freud olsaydı; erken gelen ikinci çocuğa örneğin, birincinin gölgesinde derin hislerle ve atılmışlık duygusuyla ve istenememeyle ortaya gelme gibi durumlar ve gizli psikotik süreçler öne süren Freud olsa ne derdi; İnsanlar duygularına bakmalı ve düşüncelerine ve davranışlarına aslında açık hepsi ki Feud'a ve Freud'lara gerek yok, İsnanlar baksa görecekler herşeyi bir bir;

Bir gün çocuğa onu istemedeen dünyaya getiridiğinizi anlatın; Onu öncesinde ne olarak gördüğünüzü;
Bir gün çocuğa onu isteyerek ve bilerek ve bilinçlice seçerek kötü bir dünyaya ama-amaları var bunun
Bir gün evde kavga edin ve çocuk baksın bu olanlara ve düşünsün,

Ben onu niye yazdım bilmiyorum, içimden geldi geçti sadece o an; doğaç çağrışım ve cümle kelime kendinden böyle belirdi ve öyle gönderdim ;

Evlilik deyince genel toplum yapısı toplu bilinç ve toplum bilinci yapısı ve vasatını gözetmem gerekir değil mi?

geciktilmiş duygusal ilişkiler ve sıkıştırılmış çocuklar ki buraların konusu değil ya da başka şeyler; Ama evlilik adına çocuk yakınlaştırılmalı ve uzak tutulmamalı, bu bir bakış
 
Son düzenleme:

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
@sanalmanik

Çocuğu sigorta kabul eden ya da istemeden çocuk sahibi olanlar yetişkin birer birey olduklarına göre hatayı kendilerinde aramalılar. Çocuk masum taraftır, seçim hakkı yoktur, anne-babası birbirini sevdiğini düşünüp evlenmiş ve ona sormadan da bu dünyaya gelmesine vesile olmuşlardır.

Çocuk denen nesne ile evlilik yürütmek dediğiniz an; çocuğu değersizleştirmekle kalmıyor, evlilik sorumluluğunu alamayan bireylerin kendi başarısızlıklarının bedelini çocuğa yüklemiş oluyorsunuz.

Herkes evlenmemeli bana göre de ancak çocuk yaştan itibaren evlilik-çocuk sahibi olmak her birey için olmazsa olmaz şartmış gibi dayatıldığı için ve evlenmeyen ya da çocuk sahibi olamayanın bu hayattı eksik yaşayacağı görüşü empoze edildiğinden asla evlilik yapmaması gerekenlerin evlenip, çocuk sahibi olduklarına şahit oluyoruz. Kendi yaşamının sorumluluğunu almaya gücü yokken bir de evlilik ve çocuk sorumluluğu almaya kalkıyor ki sonrası malum...

Hayat herkese eşit şartlar sunmuyor öncelikle bunun baştan kabul edilmiş bir yenilgi olmadığını idrak etmek gerekiyor ve uygun koşullar oluşmadıkça evlilikten özellikle de çocuk yapmaktan uzak durmak lazım fakat gelin görün ki 16 yaşındaki çocuklar bile evlilik kararı alıyor, niye çünkü yaşamda başka amaçları yok. Evlen-çocuk sahibi ol ve zamanı gelince de öl. Eğitimine önem vermiyor, doğru düzgün işi yok fakat evlenip 2-3 çocuk yapmayı sonrasında da onları sefalete mahkum etmeyi kendinde hak görüyor. Sorduğunda da ben insan değil miyim, hakkım yok mu diye işin içinden çıkıyor. Tabi ki herkesin evlenmeye ve çocuk sahibi olmaya hakkı var fakat koşullar oluşmuyorsa bu istekte diretmek bencillik değil de nedir?

Kısacası evliliklerin sağlam yürümemesi bireylerin kendi yaşam sorumluluklarını alabilecek kapasiteye sahip değilken bu adımı atmış olmalarından kaynaklanıyor. Bu yetersizlik; maddi güç olabilir, yeterince kişiliğinin oturmamış olması olabilir, ne istediğini bilmediği bir yaşta bu kararı vermiş olabilir v.s. sonuçta çocuk evliliği tüketen de değildir sağlam tutan da...Çocuk denen nesne cümlenize bu sebeple karşı çıktım. Anne-baba yeterince olgun ve yere sağlam basan bireyler değilse çocuk ne yapsın? Bu sağlıksız toplum işte kendini sağlama almadan evlilik-çocuk takıntılı kişilerin inşası sonucu oluşmaktadır. Koşullar hiç oluşmazsa evlenmeyecekler mi peki? Evet, maalesef ne evlenecekler ne de çocuk sahibi olacaklar...Ortalık yetimhanede büyüyen, evlatlık verilen ya da aile ortamında büyüdüğü halde mutsuz psikolojik sorunları olan çocuklarla dolu zaten yenilerine hiç gerek yok bence, biraz katı düşünüyor olabilirim fakat başka türlüsü aklıma yatmıyor.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
evlilik daha baştan yapılan ritüele ve büyüklüğüne bakılırsa ki tüm dünya da böyledir ilginç bi gelişme ve beklenmedik
 

Ashriel

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
9 Nis 2015
Mesajlar
10
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Evlilik bir kadın ve erkeğin birbirlerine ait olduklarını Allah'ın ve hükümetin nezdinde sözlü ve yazılı olarak beyanıdır. 2 de güzel çocukları olacak, mutlu mesut yaşayacaklardı. Lakin günümüz modern toplumlarında evlilik artık gereksiz bir müessese. Belki çocuk yapmak için işe yarayabilir ancak onun için de şart değil. Benim iradem, benim vücudum diye diye kadınlığımdan soğuttu densiz feministler beni.
 

Düş

Üye
Yeni Üye
Katılım
10 Tem 2012
Mesajlar
120
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bilinmiyor.
Evlilik, güzel mi kötü mü bilemiyorum henüz, ancak bana göre evlilik karşılıklı sevgi ve saygının yazılı bir belge üstünde bütünlük kazanıp bireyleri kutsamasıdır.
Ancak 2000 yıllara gelindiği zamanlarda evlilik çocuk oyuncağına döndürülmüş gibi gözüküyor sebebi bazen şaşırtıcı derecede ilginç olsa da bazen de zoraki dayatmalar sonucu oluşan bir memnuniyetsizlik de olabiliyor. Memnuniyetsizlikten kastım, Türkiye'yi örnek verecek olursam; okuma-yazma oranı zaten belirli şeylerin üzerinde değil. Cahil bir aile kızının başına bela olmaması amacıyla kızlarını çocuk yaşta, büyük bir erkeğe teslim ediyorlar. Tabii çoğu hatunumuz sesini çıkaramayıp evliliğini zor şartlar altında sürdürüyor ancak sesini çıkaran bu esaretin altında daha da ezilemeyeceğini bilen kişilerde genellikle ayrılma yoluna gidip sonucunu kadın cinayetleri ile ödeyebiliyorlar. Bu evliliğin en kötü kısmı. Bir de bunu tamamen oyuncakmış gibi gören kısımda var. O da şöyle ki, aşık oluyorlar. Aşık olunca her şey onlara farklı geliyor ve bir kısmı anne babasının rizasını alarak evleniyor ya da bir kısım almadan kaçıyor. Ee sonucu gayet basit, aşk bitince her şey bitiyor..

Umarım evlendiğimizde karşımızda olacak olan insan hatun/erkek en hayırlısı olur. : ))
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
evlilik; birlikte yaşam, bir bağıt değildir..."evlilik" kavram olarak toplumsal bir olgunun karşılığıdır ve fakat burada sözü edilen aşık olan iki insanın birlikte yaşayışı ise, bu bağlamda evlilik/birlikte yaşam yine bir bağıt olmayacaktır; o, yalnızca sonsuz bir paylaşım biçimidir...
 

Melodram

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
19 Kas 2011
Mesajlar
60
Tepkime puanı
0
Puanları
6
Evlilik durumunun ilk maymunlarda görüldüğü söyleniyor, şimdi olayı yine maymuna getirmek gibi olmasın da bizi hep bu maymunlar yakmış. Maymunların birlikte yaşamasına imrenen insanlar, zamanla beraber yaşamaya başlamışlar, o zamanlar kağıt olmadığı için haliyle imzalanması gereken bir sözleşmede olmadığı için, gelecek nesilleri nasıl bir baskıya sürüklediklerinden habersiz mutlu mutlu avcılık ve toplayıcılık yapmışlar, tabii bu süre içinde göçebe bir hayatları oldukları için bazen göçerken beraber yaşadığı insanı kaybetmişler, bu sefer de göç ettiği yerde bir başkasıyla yaşamaya başlamışlar. Biz buna şimdi boşanma diyoruz, bir de aldatma diyoruz halbuki sorun tamamen göçle alakalı, kanımızda var. Her neyse. Çağlar geçilmiş, yerleşik hayat gelmiş, yeni topluluklar oluşmuş ve bu sefer bir evin içinde, beraber yaşamaya başlamışlar. Tabii bu arada insan kendini keşfettikçe, kılıfına uygun kanunlar uydurmaya başlamış, canları sıkıldıkça ahkam keserken şu işe bak ki ''ahlak'' kavramını keşfetmişler, burada anlıyoruz ki yerleşik yaşam bunlara pek yaramamış, rahat batmış. Sonra bu ahlak dön dolaş, dere tepe aş derken gelmiş bugün karşımıza ''toplumsal ahlak'' olmuş. Hoş gelmiş. Evliliği de bu toplumsal ahlakla süslemişler bir güzel sunmuşlar. Yer miyiz? Yeriz mutlaka.
Şimdi gelelim asıl konuya, evlilik nedir? Aslında en kısa yoldan evlilik kişinin kendi kendini yönetemeyeceğini anlayıp, yanına yardımcı birini alması gibi bir şeydir, hadi bu çok kaba oldu diyelim, daha duygusal bakarsak da aynı tavana bakabilmektir. Böyle söyleyince ne hoş; fakat bunu pek de güzel yanlarıyla yaşamadığımız ortada. Evliliği bir baskı unsuru olarak kullanan bir toplum olduğumuz için, bugün modern toplumlardaki yaşayışa özeniyor olmamızı çok da şaşkınlıkla karşılamamak lazım. Ayrıca modern toplumlarla da evlilik kavramı en az bizimkiler kadar önemlidir, oradaki insanların en başta ''cinsel'' açıdan daha özgür yaşamaları ve beraber yaşamayı ateş-barut temeline dayandırıp, bunun sonucunda utanılacak bir şey yapmış gibi davranmamaları onların evliliğe bize göre daha az önem verdiklerini göstermez orada da anlaşalım. Toplumun az da olsa gelişiyor olması, kadınların ekonomiye biraz daha katılım göstermesi dolayısıyla evlilik birçok insan için zorunluluk olmaktan çıksa da birçoğumuz için hala evlenmeyenler ''evde kalmış'' kategorimizde ağırlanmaktadır. İnsanların kendilerini doyuma ulaştırdıktan sonra sevip, biriyle beraber yaşamalarını daha doğru buluyorum ama toplum genelinde hayat belli bir sıralamaya göre çizilmiştir bile ve buna siz değil, başkaları çoktan karar vermiştir. Doğarsın, büyürsün, okursun, iş bulursun, eş bulursun, çocuk yaparsınız ve sonra ölürsünüz, bütün dayatmalara direnerek önce kendinin ve hayatının tadını çıkaran, kendi benliğinin kıymetini bilmeyi öğrendikten sonra bir başkasını severek onla 'evlenmeden' beraber yaşayan ya da kanunlar önünde kağıt imzalayıp yaşayan her insana sevgilerimi sunuyorum. Sağlam temele oturtulmamış evlilik de aynı tavana bakma oranı düşer, başka insanlara bakma oranı artar-bu tamamen göçebeliğe dayanır- Ayrıca evlilik sadece kadın-erkek arasında olan bir şey de değildir. Kadınların birbirini sevmesi, erkeklerin birbirini sevmesi de doğanın bir kanunuysa ve bu insanların evlenmeleri kanunda yasaksa, o zaman bu evlilik işinin de çok gerekli bir şey olmadığını düşünürüm ve burada bitiririm; çünkü bundan sonrası tapu kadastro.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
yazsak-yazmasak bi pasaj saçmaca da olsa ve yanlış -eksikte olsa da;

maymunlar özgürdür doğada ve hayvanlar
ve garip bi uyum anlaşma güdüm vardır aralarında;
bizde de böylemi ve böyle görünüyor muyuz dışarıdan acaba;
onlar koklaşarak (hormonal) ya da başka şeylerle anlaşırlar-uyuşurlar

yılda bi kaç kez sevişirler sadece ve fazladan hormonal salınım yapmazlar muhtemelen ve bundan fazlasına da ihtiyaç hissederler mi buna da emin değilim

bizde ise seksin ve cinselliğin ve bundan alınan taminin ve doyumun ve hazzın kurumlaştırılması gibi bir ikilem var;

evlilik yasak meyvenin yenmesi için toplumdan icazet alınmasıdır ve topluma bildirim yapılmasıdır bir yanda da ; hep birlikte kutlanır
toplum onayı ve gözetimi altında kutsanır bu ve kutlanır
bu kapalı toplumlara kadar gider ve görürüz ki bi çok toplumda ilk meyve bu ritüelden (tanıklık coşku ve birlikte eğlenme-topluma haber verme ve kutsama-yüceltme ve yükseltme-iyi dilek dileme) sonra yenebilir ve gelenekler devam etmektedir

yasak bir meyve olması;
ergenlik, genç gelişim ve uygun gelişim çağında izin-icazet sunamayan ve dolayısıyla partner bulamayan/bulunamayan,toplumsal yapıdaki bekletme ve kıstırılma bastırma ve doyumsuzluk üzerine de geliştirilebilir;
yasaklanması-yasak görülmesi-(ki bu eski çağlara gider) kısıtırılması ceza ve bastırma günah ve suçluluk uyandırılması ve gizlenmesi ve geliştirilememesi ve ifade edilememesi üzerine de söylenebilir
(İnsanlığın derin bilinçaltı incelenmelidir; Din adamlarına yasaklanmasından tutalımda bir dönem tapınaklarda izinli kadınlarca yapılması ve kimi kadınların kendine bunu yasaklaması çağarına kadar neler gördü insanlık-Her çağda aynı yorumlanmadı)

eşit irade beyanı ve toplum koşulu kabulleri olmaksızın tek taraflı irade ile yapılamaz ve yenilemez meyve olması üzerine de gelişir; aksi tecavüz ve cezadır
ve yoksunluk-bekletme ve uyumu arar tadar kişi

evlilik ve evlilik partnerine eşsiz bir uyum ve bütünlük ihtiyacı yüklenir sonuçta ;

Bütün bunlar .... yüklenen anlam/özlem ve yükseltme çabalarına ilişkindir
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Ayrıca evlilik sadece kadın-erkek arasında olan bir şey de değildir. Kadınların birbirini sevmesi, erkeklerin birbirini sevmesi de doğanın bir kanunuysa ve bu insanların evlenmeleri kanunda yasaksa, o zaman bu evlilik işinin de çok gerekli bir şey olmadığını düşünürüm ve burada bitiririm; çünkü bundan sonrası tapu kadastro.

Hoşgeldiniz,

Kadının kadını, erkeğin erkeği sevmesi ya da daha doğrusu aşık olması bana göre mümkün değildir yani ahlak açısından söylemiyorum bu durumu mantığım hiçbir zaman almamıştır. Son dönemde eşcinselliğin genetik olup olmadığı yönünde araştırmalar yapıldığına göre her ne kadar kesin sonuçlara ulaşılmamamış olsa da, ulaşıldığı an düzeltilmesi yönünde neler yapılabileceğine bakmak gerekiyor. Çok karmaşık bir durum olmakla beraber evliliğin bu kişileri kapsadığını düşünmüyorum. Genetik ise doğanın kanunu kabul edilebilir mi bana göre edilemez fakat edenler de olacaktır mutlaka.


Kaynak; cumhuriyet.com.tr/haber/bilim-teknik/144051/Bilimadamlari_escinsellik_geni_buldu_.html#

Biliminsanları uzun bir süredir cinsel yönelimin genlerle ilgili olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. Yeni bir araştırma eşcinselliğin genetik olduğunu bir kez daha gündeme taşırken, bu durum LGBTİ’ler için ‘genetik mühendisliği‘ kaygısını da beraberinde getiriyor.

Araştırmaya göre erkeklerde cinsel yönelim X kromozomuyla, Kromozom 8’deki belli bölgelerle doğrudan ilişkili. Aralarında çift yumurta ikizlerinin de bulunduğu araştırmada 818 erkeğin DNA’sında bu iki kromozomun ortak olduğu ancak bu sonucun ‘İki gey geni bulundu’ diye sunulamayacağı vurgulandı.

İKİ KROMOZOM
Araştırmanın başındaki isim Alan R. Sanders, bu iki kromozomda eşleşme kaydedilen bölgelerdeki genlerin daha ayrıntılı biçimde araştırılacağını ve ancak bundan sonra kesin bir sonuca varılabileceğini söyledi.

Bu araştırma sonucunun anlamı ne?

Bu araştırmaya göre ‘cinsel tercih‘ ifadesinin doğru olmadığı bir kez daha ortaya çıktı. İnsanların eşcinsel olmayı tercih etmediği ve cinsel yönelimin doğuştan geldiği argümanı ağırlık kazandı.

Her ne kadar bu durum homofobik yaklaşımlara karşı savunulabilenecek bir tez gibi görünse de, geçmişte olduğu gibi genetik mühendisliği ve bu kromozomların ‘düzeltilmesi‘ şeklindeki görüşlere de fırsat tanıyor.

Renki gözlüleri tedavi ediyor muyuz?

Toplumda renkli gözlü olmak genetik bir rahatsızlık olarak kabul edilip tedavi edilmesi gerektiğine inanılmasa da eşcinselliğe gelince iş değişiyor. Öyle ki benzer bir çalışma 1993 yılında Dr. Dean Hamer tarafından yapılmış ve 40 gey ikiz üzerinde yapılan araştırmada benzer sonuçlar elde edilmişti.

Bilim insanları her ne kadar bu araştırmaların eşcinseller üzerinde toplumsal baskıyı azaltma açısından yararlı olacağını düşünse de olaylar tam tersi şeklinde gelişmiş ve eşcinselliğin ‘kurtulunabilir‘ ya da ‘tedavi edilebilir‘ bir ‘bozukluk‘ olduğuna dair yorumlar yapılmıştı.

EŞCİNSEL BEBEKLERE KÜRTAJ
Heteroseksizm ile genetik savının tehlikeli dansı Türkiye basınına “Sadece yoksullar eşcinsel doğacak” başlıklarıyla taşınmış ve haberlerde şöyle ifadelere yer verilmişti: “Eşcinsellik geninin bulunmasıyla birlikte, parası olan aileler, ana rahminde eşcinsel olduğu belirlenen bebeği kürtajla aldırabilecekler! (…) Bu işlemler büyük maddi güç gerektirdiği için “eşcinsellik” birçok hastalık gibi yoksul kesime özgü bir özür haline gelecek.”
 

Melodram

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
19 Kas 2011
Mesajlar
60
Tepkime puanı
0
Puanları
6
Hoşgeldiniz,

Kadının kadını, erkeğin erkeği sevmesi ya da daha doğrusu aşık olması bana göre mümkün değildir yani ahlak açısından söylemiyorum bu durumu mantığım hiçbir zaman almamıştır. Son dönemde eşcinselliğin genetik olup olmadığı yönünde araştırmalar yapıldığına göre her ne kadar kesin sonuçlara ulaşılmamamış olsa da, ulaşıldığı an düzeltilmesi yönünde neler yapılabileceğine bakmak gerekiyor. Çok karmaşık bir durum olmakla beraber evliliğin bu kişileri kapsadığını düşünmüyorum. Genetik ise doğanın kanunu kabul edilebilir mi bana göre edilemez fakat edenler de olacaktır mutlaka.


Kaynak; cumhuriyet.com.tr/haber/bilim-teknik/144051/Bilimadamlari_escinsellik_geni_buldu_.html#

Biliminsanları uzun bir süredir cinsel yönelimin genlerle ilgili olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. Yeni bir araştırma eşcinselliğin genetik olduğunu bir kez daha gündeme taşırken, bu durum LGBTİ’ler için ‘genetik mühendisliği‘ kaygısını da beraberinde getiriyor.

Araştırmaya göre erkeklerde cinsel yönelim X kromozomuyla, Kromozom 8’deki belli bölgelerle doğrudan ilişkili. Aralarında çift yumurta ikizlerinin de bulunduğu araştırmada 818 erkeğin DNA’sında bu iki kromozomun ortak olduğu ancak bu sonucun ‘İki gey geni bulundu’ diye sunulamayacağı vurgulandı.

İKİ KROMOZOM
Araştırmanın başındaki isim Alan R. Sanders, bu iki kromozomda eşleşme kaydedilen bölgelerdeki genlerin daha ayrıntılı biçimde araştırılacağını ve ancak bundan sonra kesin bir sonuca varılabileceğini söyledi.

Bu araştırma sonucunun anlamı ne?

Bu araştırmaya göre ‘cinsel tercih‘ ifadesinin doğru olmadığı bir kez daha ortaya çıktı. İnsanların eşcinsel olmayı tercih etmediği ve cinsel yönelimin doğuştan geldiği argümanı ağırlık kazandı.

Her ne kadar bu durum homofobik yaklaşımlara karşı savunulabilenecek bir tez gibi görünse de, geçmişte olduğu gibi genetik mühendisliği ve bu kromozomların ‘düzeltilmesi‘ şeklindeki görüşlere de fırsat tanıyor.

Renki gözlüleri tedavi ediyor muyuz?

Toplumda renkli gözlü olmak genetik bir rahatsızlık olarak kabul edilip tedavi edilmesi gerektiğine inanılmasa da eşcinselliğe gelince iş değişiyor. Öyle ki benzer bir çalışma 1993 yılında Dr. Dean Hamer tarafından yapılmış ve 40 gey ikiz üzerinde yapılan araştırmada benzer sonuçlar elde edilmişti.

Bilim insanları her ne kadar bu araştırmaların eşcinseller üzerinde toplumsal baskıyı azaltma açısından yararlı olacağını düşünse de olaylar tam tersi şeklinde gelişmiş ve eşcinselliğin ‘kurtulunabilir‘ ya da ‘tedavi edilebilir‘ bir ‘bozukluk‘ olduğuna dair yorumlar yapılmıştı.

EŞCİNSEL BEBEKLERE KÜRTAJ
Heteroseksizm ile genetik savının tehlikeli dansı Türkiye basınına “Sadece yoksullar eşcinsel doğacak” başlıklarıyla taşınmış ve haberlerde şöyle ifadelere yer verilmişti: “Eşcinsellik geninin bulunmasıyla birlikte, parası olan aileler, ana rahminde eşcinsel olduğu belirlenen bebeği kürtajla aldırabilecekler! (…) Bu işlemler büyük maddi güç gerektirdiği için “eşcinsellik” birçok hastalık gibi yoksul kesime özgü bir özür haline gelecek.”

Hoş buldum teşekkürler.

Dünyadaki eşcinsel sayısını düşününce böyle bir sevgi ve aşk haliyle mümkün oluyor ama bunun genetikten ziyade gelişim döneminde yaşanan travmalarla ilgili olduğunu da söylüyorlar. Çocukların ilk doğduklarında anneye olan bağlılıkları, zamanla değişim göstererek babaya karşı bağlılığa da dönüşmüştür. Freud çocuk gelişimini 5 evreye ayırdığında Fallik döneminde, cinsel organın tanımlanmasıyla çocukların farklı cinse yönelmelerinden bahseder. Burada erkek çocukları anneye, kız çocukları da babaya yönelirler; çünkü kızlar anneyi, erkekler de babayı rakip olarak görürler. Aslında erkekler bir süre babasını gözlemleyerek, kızlar da annelerini gözlemleyerek rol model edinirler ve bu aşamada babanın oğluyla yeterli ilgilenmemesi ona karşı öfkeyle sonuçlanmıştır, tabii aynı şey kızlar için de geçerlidir, erkeklerden devam edersek babaya karşı duyulan öfke, erkek çocuğunu anneye yakınlaştırmıştır ve annesini rol model almaya başlamıştır. Muhtemelen buradaki olayı da psikolojide travma olarak adlandırıp, erkeklerin ileriki dönemlerinde kız gibi davranıp, kız gibi konuşmalarını buna bağlamışlardır. Travma ya da bozukluk denilse de, doğal oluşum olduğu da bir gerçek, kesinlikle tercih değil. Bu yönelimin sadece davranışta olmaması, cinselliği de kapsaması biraz soru işaretleri oluşturuyor tabii. Belki de sizin dediğiniz gibi genlerle de bir ilgisi vardır, tam olarak ortaya çıkan bir sonuç yok aslında, sürekli tahminler üzerinden gidiyoruz ama bana göre azımsanmayacak kadar eşcinsel olduğunu düşünürsek, evlilik onları da pekala kapsamalıdır, her ne kadar son zamanlarda eşcinselliğe popülerlik kazandırıp kendini eşcinsel ilan edenler olsa da, bu sanıldığı gibi sonradan meydana gelecek bir durum değildir, belki de bir anda bu kadar fazla dillenmiş olması insanların daha çok dikkatini çekti ve birçoğu da ''mantığım almıyor'' diyerek kenara çekildi, sonuçta çoğunluk olan taraftakiler her zaman azınlığa karşı bu tutumu sergiler; fakat bu tutumlar kimseye bir başka insanın yaşama hakkını ve özgürlüğünü kısıtlama hakkı vermez. Kanunları da insanlar oluşturduğuna göre ortada büyük bir haksızlık vardır.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst