Tanrıya inanmamak/inanamamak kötülükle eş değer mi? neden?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde Pyramos tarafından oluşturulan Tanrıya inanmamak\/inanamamak kötülükle eş değer mi? neden? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 7,866 kez görüntülenmiş, 53 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı Tanrıya inanmamak\/inanamamak kötülükle eş değer mi? neden?
Konbuyu başlatan Pyramos
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan UpBot

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
tanrı yoksa onun cezaları ve ödülleri de yoktur... burada endişe duyulacak nedir, ne kalmıştır? kabulden ya da reddetmekten gelecek kayıp ve kazançları düşünmek de anlamsızdır çünkü.
madde her neyse düşünce de odur ancak inancın karşılığında bize verilecek olan bu ikisi de değildir eminim, çünkü insan; en azından bununla kandırılamayacak kadar toktur.
Tanrı'dan ödül/ceza beklentisini ortadan kaldırırsanız, maalesef insanların çoğunun inancı ve dini de balon gibi söner.., Şöyle açıklamaya çalışayım:İnsani değerlerini oluşturabilmiş, üstelik bunu kişisel değil evrensel ölçütlere de uzanacak şekilde yapılandırabilmiş "birey", düşüncelerinden de edimlerinden de sorumluluk duyar..Yanlış yaptığında, düzeltme yollarını arar, ya da mazlumu/mağduru oynamadan seçimlerinin bedelini ödemeye koyulur.Ödül, zaten bu'dur ki, insan olabilmenin ve kalabilmenin gereğini yerine getirmektedir.Bu değerleri yapay bir yapılandırma/şartlandırma yoluyla edinmiş kimseler için, kendini sorgulama(hesap verme) bilinci zaten oluşmamış/yetersizdir..Kendilerini zaptırapt altına alacak üstün bir otoriteye muhtaçtırlar.."iyi" yi seçmesini veya nefsini (ego)kötülükten alakoymasını bir taviz gibi gördüğü için, "vaad" siz bir inanca bağlanamaz.Ayrıca "iyi"nin gerçekten "iyi" olup olmadığına, ya da kimin için iyi olduğuna da kafa yormaz..Cezadan korkma meselesine gelince, kişisel kanım odur ki, bunu samimiyetsiz bulurum..İnsanların çoğu, tanrıdan korktukları için değil, aileden, toplum baskısından, diğer insanların tepkilerinden, yakalanma /ortaya çıkma, deşifre olma endişelerinden dolayı bu korkuyu kalkan edinirler..Ya da, uygunsuz bir eylemde bulunduklarında, "ben hesabımı Tanrıya veririm" vb..bir uyanıklığa soyunabilirler..Lafı uzattım, demem o ki, erdemli insan ödül/ceza için tanrıyı gerekseyen değildir..
 

iuflsfozkn

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Ocak 2011
Mesajlar
641
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
38
Tanrı'dan ödül/ceza beklentisini ortadan kaldırırsanız, maalesef insanların çoğunun inancı ve dini de balon gibi söner.., Şöyle açıklamaya çalışayım:İnsani değerlerini oluşturabilmiş, üstelik bunu kişisel değil evrensel ölçütlere de uzanacak şekilde yapılandırabilmiş "birey", düşüncelerinden de edimlerinden de sorumluluk duyar..Yanlış yaptığında, düzeltme yollarını arar, ya da mazlumu/mağduru oynamadan seçimlerinin bedelini ödemeye koyulur.Ödül, zaten bu'dur ki, insan olabilmenin ve kalabilmenin gereğini yerine getirmektedir.Bu değerleri yapay bir yapılandırma/şartlandırma yoluyla edinmiş kimseler için, kendini sorgulama(hesap verme) bilinci zaten oluşmamış/yetersizdir..Kendilerini zaptırapt altına alacak üstün bir otoriteye muhtaçtırlar.."iyi" yi seçmesini veya nefsini (ego)kötülükten alakoymasını bir taviz gibi gördüğü için, "vaad" siz bir inanca bağlanamaz.Ayrıca "iyi"nin gerçekten "iyi" olup olmadığına, ya da kimin için iyi olduğuna da kafa yormaz..Cezadan korkma meselesine gelince, kişisel kanım odur ki, bunu samimiyetsiz bulurum..İnsanların çoğu, tanrıdan korktukları için değil, aileden, toplum baskısından, diğer insanların tepkilerinden, yakalanma /ortaya çıkma, deşifre olma endişelerinden dolayı bu korkuyu kalkan edinirler..Ya da, uygunsuz bir eylemde bulunduklarında, "ben hesabımı Tanrıya veririm" vb..bir uyanıklığa soyunabilirler..Lafı uzattım, demem o ki, erdemli insan ödül/ceza için tanrıyı gerekseyen değildir..

Son kısmına katılmıyorum.ceza sistemini kabul etmekle is başlıyor ..cezayı verecek bir Tanrı'ya inanırsan iste o zaman tanrı ya hesap verme korkusu olusuyor ve gercek bir mümin kimsenin ne dediğine degil Tanrı'nın deger sisteminin ne dediğine bakar,,siz diyecek olursanız ki ben öyle Müslüman ya da mümin görmedim , o onların eksikliği ...olması gereken mükafat ve cezaya inanmak tanrıyı kabul ile baslar dolayısıyla her halinden sorumlu oldugun bilincine ulaşırsın ...
 

Turgut Saka

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Eki 2009
Mesajlar
498
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
41
Cevap: Tanrıya inanmamak/inanamamak kötülükle eş değer

bana göre işin aslı haksızlıklarda gizli. hani o affedilmeyen günahlar var ya işte onlarda. ben inanıyorsam biraz da bu yüzden inanıyorum. inancı olmayan bir insana ne kadar saygı duysam da bazen kızdığım da oluyor gene bu yüzden.
bir haksızlığa uğruyorsunuz. ancak elinizden bir şey gelmiyor. birileri haksızlığa uğruyor ve elinizden gene bir şey gelmiyor. aslında gücünüze göre belli bir yere kadar karşı koyabiliyorsunuz ama biliyoruz ki, bir yere kadar. her insan aynı olmuyor tabi. kimisi ölene kadar karşı koyuyor ama öldüğüyle kalıyor ya da gelecek nesiller için bir işe yarasa da bu,, gene de biraz insancıl bakarsak eğer, öldüğüyle kalıyor...
şuna anlam verememişimdir hiç. inanmayan bir insan nasıl oluyor da rahat uyuyabiliyor! yani bu kadar pisliğin döndüğü bir dünyada; bu kadar çok ağlayanın ve bu kadar az gülenin olduğu bir dünyada ve belki ağlayanlardan biriyse kendi, nasıl olur da gözlerine uyku girebiliyor. ben inançsız olsa idim hemen yok ederdim kendimi.

inancın en güzel yanları, ilahi adalet ya da ölümden sonraki cezalar-ödüllendirilmelerdir sanırım. yani inanan biri en azından bunu düşünerek uyuyabilir ya da bir nebze olsun içini rahatlatabilir ve hayatına devam edebilir.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Cevap: Tanrıya inanmamak/inanamamak kötülükle eş değer

bana göre işin aslı haksızlıklarda gizli. hani o affedilmeyen günahlar var ya işte onlarda. ben inanıyorsam biraz da bu yüzden inanıyorum. inancı olmayan bir insana ne kadar saygı duysam da bazen kızdığım da oluyor gene bu yüzden.
bir haksızlığa uğruyorsunuz. ancak elinizden bir şey gelmiyor. birileri haksızlığa uğruyor ve elinizden gene bir şey gelmiyor. aslında gücünüze göre belli bir yere kadar karşı koyabiliyorsunuz ama biliyoruz ki, bir yere kadar. her insan aynı olmuyor tabi. kimisi ölene kadar karşı koyuyor ama öldüğüyle kalıyor ya da gelecek nesiller için bir işe yarasa da bu,, gene de biraz insancıl bakarsak eğer, öldüğüyle kalıyor...
şuna anlam verememişimdir hiç. inanmayan bir insan nasıl oluyor da rahat uyuyabiliyor! yani bu kadar pisliğin döndüğü bir dünyada; bu kadar çok ağlayanın ve bu kadar az gülenin olduğu bir dünyada ve belki ağlayanlardan biriyse kendi, nasıl olur da gözlerine uyku girebiliyor. ben inançsız olsa idim hemen yok ederdim kendimi.

inancın en güzel yanları, ilahi adalet ya da ölümden sonraki cezalar-ödüllendirilmelerdir sanırım. yani inanan biri en azından bunu düşünerek uyuyabilir ya da bir nebze olsun içini rahatlatabilir ve hayatına devam edebilir.

Sizce hak nedir?

http://www.felsefe.net/felsefi-tart...rligina-inancquot-hak-ve-ozgurluk-siniri.html
 

Turgut Saka

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Eki 2009
Mesajlar
498
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
41
Cevap: Tanrıya inanmamak/inanamamak kötülükle eş değer


neden bana bunu soruyorsunuz? ne anlıyorsanız odur. çok basit bir şekilde ne anlıyorsanız odur. en basit haliyle de gene ne anlıyorsanız odur. bakkal amca 10 liralık şeyi 15 liraya sattı bana. devlet baba fazlaca vergi aldı benden. serserilerden fena bir dayak yedim. belediyenin çukuruna düşüp bacağımı kırdım. arabam çalındı. karşı komşum her akşam kocasından dayak yiyor. biri gözümün önünde ölürken hiçbirimiz bir şey yapamadık. adamın biri gözümün önünde babasını dövdü... çok basitçe haksızlıklar işte.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Cevap: Tanrıya inanmamak/inanamamak kötülükle eş değer

neden bana bunu soruyorsunuz? ne anlıyorsanız odur. çok basit bir şekilde ne anlıyorsanız odur. en basit haliyle de gene ne anlıyorsanız odur. bakkal amca 10 liralık şeyi 15 liraya sattı bana. devlet baba fazlaca vergi aldı benden. serserilerden fena bir dayak yedim. belediyenin çukuruna düşüp bacağımı kırdım. arabam çalındı. karşı komşum her akşam kocasından dayak yiyor. biri gözümün önünde ölürken hiçbirimiz bir şey yapamadık. adamın biri gözümün önünde babasını dövdü... çok basitçe haksızlıklar işte.

Kusura bakmayin, sadece sizin bu konudaki alginizi ogrenmek adina sordugum sorunun, sizi bu kadar rahatsiz edecegini dusunememisim. Ama yine de kendinizce verdiginiz orneklerden aciklamaya calismacabaniz adina tesekkurler.

Gerci ben haksizligi degil, hakkin ne oldugunu sormustum, ama; onemli degil.
 

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
1,906
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Cevap: Tanrıya inanmamak/inanamamak kötülükle eş değer

Tanrı'dan ödül/ceza beklentisini ortadan kaldırırsanız, maalesef insanların çoğunun inancı ve dini de balon gibi söner..

Sevap ve gunah kavramini iyi ve kotu olarak inanip/inanmayan insanlar icin oturtabiliriz. Bu dogrultuda hirsizlik eylemini ornek alacak olursak her turlu insan icin (inanan inanmayan dinli dinsiz) bu eylemin kotu oldugunu hos karsilanmadigini gorebiliriz. Bunun temelinde Tanri'nin verecegi odul yada ceza mi yatiyor? Yanitiniz evet ise o zaman inanmayan insanlarinda aslinda icinde derinlerde bir yerlerde bu korku var diyebilir miyiz? Eger yanitiniz hayir ise din ve inancin Tanri'nin odul ve ceza yargilariyla sonmeyecegini soyleyebilir miyiz?
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Cevap: Tanrıya inanmamak/inanamamak kötülükle eş değer

Sevap ve gunah kavramini iyi ve kotu olarak inanip/inanmayan insanlar icin oturtabiliriz. Bu dogrultuda hirsizlik eylemini ornek alacak olursak her turlu insan icin (inanan inanmayan dinli dinsiz) bu eylemin kotu oldugunu hos karsilanmadigini gorebiliriz. Bunun temelinde Tanri'nin verecegi odul yada ceza mi yatiyor? Yanitiniz evet ise o zaman inanmayan insanlarinda aslinda icinde derinlerde bir yerlerde bu korku var diyebilir miyiz? Eger yanitiniz hayir ise din ve inancin Tanri'nin odul ve ceza yargilariyla sonmeyecegini soyleyebilir miyiz?
Bu soruya farklı bakış açılarını değerlendirerek farklı cevaplar vermek mümkün.Doğru/iyi/insana yakışır olanı seçmekle, ilkin "insan" olmasının gereğini yaptığını düşünen birey için,ortaya konan eylemin, dinsel/geleneksel/töresel/ideolojik bağlamda onaylanıp/onaylanmasının fazlaca bir önemi yoktur.-Kaldı ki,evrensel bir ahlak yasasının varlığına "inanan" ben, bu seçimlerin dinlerin/inanç öğretilerinin özüyle ve görece olmayan ahlaki ilkelerle uyumlu olduğunu düşünmekteyim-Bu gruptaki (kendi kendini yönetip, değer oluşturabilenler) insanlar için yaratıcı inancının ve onunla kurulan öznel bağın,hiç bir zaman ve hiçbir şekilde kopacağını, kesintiye uğrayacağını düşünmüyorum.Tam tersine, inancı dünyevi/uhrevi çıkarlar üzerine inşa etmediğiniz için daha içten ve yalındır.İlle de bir dine sıkıştırılıp kalması da gerekmez. Burada ödül ve ceza beklentisi/korkusu yerine, özgür iradenin, egonun üstüne çıkan ahlaki seçimi sözkonusudur.Doğruyu seçmek,insanlığımızı gerçekleştirmek adına yapılmakta ise anlamlıdır, tanrı, cennet vb. için değil.İster dinli/dinsiz, isterse ateist olsun seçimlerinin sorumluluğunu üstlenebilen her birey bu bağlamda aynı düzlemde yer alır.

Eğer, kişi, eylemlerinin sorumluluğunu üstlenecek olgunlukta/ yetkinlikte değilse, seçimlerini dinsel/töresel vb..yapılandırmaların sorgulanmamış yaptırımları doğrultusunda gerçekleştirir ve sonuçlarına ödül/ceza teslimiyeti çerçevesinde katlanabilir.Yani bireysel bir sorgulamanın gereği olan neden-sonuç ilişkisini kendi özgür iradesi ve vicdanında yapamadığından, sadece sonuçlara dayanarak yaşamını yönlendirir.Bu grup için,(kendilerinin farkına varamadıkları için ,yönetilenler) ödül beklentisi ve cezadan kaçınma, dinin temelidir.
 

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
1,906
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Cevap: Tanrıya inanmamak/inanamamak kötülükle eş değer

Insanin yaptigi eylemlerin sorumlulugunu uzerine alip almama uzerinde durmussunuz. Peki bu sorumlulugu hangi sartlar altinda kime gore aliyoruz? Tanri'ya mi? Cevremize mi? Ailemize mi? Kendimize mi? Cevap aile ve cevre ise cok iyi bilinmelidir ki sigara icilen bir evde cocukta buyuk olcude sigara icmektedir. Yine biliyoruz ki cevreye bireyin uyum gostermemesi durumunda dislanir. Peki Tanri'ya karsi bir sorumluluk ise o zaman bu durumda din inanc sevap gunah kavramlari dahil edilebiliyor. Kendimiz ise cevap burada yine iyi ve kotu tercihlerinde birseyden yada birinden cekinme soz konusu degil mi? Insan kendi basina iyi kotu ayrimi yapabilir mi? Bizler secimlerimizde ne kadar ozguruz?

Sorumluluk bilincinde olan bir birey eger hirsizligi iyi birsey olarak goruyorsa, onun icin yasak yada yanlis birsey degilse bu onun insani degerlerden uzaklastigi anlamina mi geliyor? Insan olmanin geregi nedir? Bu tasnifleri neye gore yapiyorsunuz?
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Cevap: Tanrıya inanmamak/inanamamak kötülükle eş değer

Insanin yaptigi eylemlerin sorumlulugunu uzerine alip almama uzerinde durmussunuz. Peki bu sorumlulugu hangi sartlar altinda kime gore aliyoruz? Tanri'ya mi? Cevremize mi? Ailemize mi? Kendimize mi? Cevap aile ve cevre ise cok iyi bilinmelidir ki sigara icilen bir evde cocukta buyuk olcude sigara icmektedir. Yine biliyoruz ki cevreye bireyin uyum gostermemesi durumunda dislanir. Peki Tanri'ya karsi bir sorumluluk ise o zaman bu durumda din inanc sevap gunah kavramlari dahil edilebiliyor. Kendimiz ise cevap burada yine iyi ve kotu tercihlerinde birseyden yada birinden cekinme soz konusu degil mi? Insan kendi basina iyi kotu ayrimi yapabilir mi? Bizler secimlerimizde ne kadar ozguruz?

Sorumluluk bilincinde olan bir birey eger hirsizligi iyi birsey olarak goruyorsa, onun icin yasak yada yanlis birsey degilse bu onun insani degerlerden uzaklastigi anlamina mi geliyor? Insan olmanin geregi nedir? Bu tasnifleri neye gore yapiyorsunuz?
Sorumluluğu tamamen "insan türü" adına ele alıyorum.Burada "ben" "ailem"" vatanım""dinim" "ekmek kapım" vb günlük yaşamın gereği içinde spontane gelişen durumlara karşı oluşturduğumuz tutumları değil.Sigara içmek, doğacak çocuklarda zeka geriliğine neden oluyorsa, insan-türüne böyle bir çocuk eklemleme hakkımız yoktur.İletimde evrensel ahlak yasasına inancımı dile getirmiştim.İnsan, hiçbir gerekçeyle haketmediğine el uzatmaz.Eğer açlıktan çaldı ise, bu hırsızlık değildir zaten.İnsan türünün ayıbıdır.Hırsızlığı iyi birşey olarak gören, insanlığından uzak düşmüştür.Evrensel ahlak yasası kişinin vicdanında doğuştan getirdiği bir yetidir.Kendi kendisinin farkına vardığında, bu yeti de devreye girer ve görece değildir .
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
Cevap: Tanrıya inanmamak/inanamamak kötülükle eş değer

ben inançsız olsa idim hemen yok ederdim kendimi

Bendede bu düşünce/duygu mevcut…İnancım olmasa ölüm çok güçlü bir şey olurdu benim için..hatta belkide en güçlü..herşeye gücü yeten eşsiz ,benzersiz bir şey ..sorun ne olursa olsun anında derman veren bir iksir...mutlak bir çıkış, kurtuluş.. ölümün olduğu yerde korkacak hiç birşey yok bence..mesele olmadığı yerde..
 

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
1,906
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Cevap: Tanrıya inanmamak/inanamamak kötülükle eş değer

Sorumluluğu tamamen "insan türü" adına ele alıyorum.Burada "ben" "ailem"" vatanım""dinim" "ekmek kapım" vb günlük yaşamın gereği içinde spontane gelişen durumlara karşı oluşturduğumuz tutumları değil.Sigara içmek, doğacak çocuklarda zeka geriliğine neden oluyorsa, insan-türüne böyle bir çocuk eklemleme hakkımız yoktur.İletimde evrensel ahlak yasasına inancımı dile getirmiştim.İnsan, hiçbir gerekçeyle haketmediğine el uzatmaz.Eğer açlıktan çaldı ise, bu hırsızlık değildir zaten.İnsan türünün ayıbıdır.Hırsızlığı iyi birşey olarak gören, insanlığından uzak düşmüştür.Evrensel ahlak yasası kişinin vicdanında doğuştan getirdiği bir yetidir.Kendi kendisinin farkına vardığında, bu yeti de devreye girer ve görece değildir .

Hayvan turunun sorumlulugunu dusunmek zaten biraz sasirtici olurdu! Evrensel ahlak nedir? Nerden cikmistir nasil dogmustur? Bunu tasnif ederken kriterleriniz nedir? Vicdan dediginiz seyin terazisi ne ile kurulmustur? Insan bir seyi hakedip etmedigine nasil karar verir? Ac kalmis birinin hirsizlik yapmasi normal birsey iken bunu tok birinin yapmasi neden cok kotu olarak degerlendirilir? Neden acidigimiz bizi inciten durumlarda insan turu bu kadar yumusak olabiliyor? Bunun sebebi sadece vicdan mi?
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Cevap: Tanrıya inanmamak/inanamamak kötülükle eş değer

Evrensel ahlak, dine, ırka, cinsiyete,coğrafyaya ve lokal değerlere, üretim ilişkilerine ,sosyal statüye göre temellendirilmiş ve "görece" dediğiniz tüm niyet ve eylemler ayıklandıktan sonra geride kalan "insani öz"dür.Özü insan olan , bu yetiyi apriori taşır, ama yaşam içinde farkedip hayata geçirir.Vicdan, salt insana özgü "empati" geliştirmeyi sağlayan yetidir ve çok sadedir aslında.."kendin için istemediklerini, başkalarına yapma (tüm varlıkları kastediyorum) , böyle bir durumda fail sen olmasan da sessiz/duyarsız kalma" ve "kendin için istediklerini diğerlerine dayatma"..İnsan bir şeyi hak edip etmediğine her zaman doğru/nesnel karar veremez.Çünkü hak ediş/hak kaybı konusunda gözlenebilir olanın dışındaki sonsuz değişkenleri ve oluşumları bilemez.Burada en basit ölçüt, her konuda insanın elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışması ve ilahi adalete güvenmesidir.Zorunluluk dışında çalan birinin eylemi kötüdür çünkü kendisini başka bir hırsızın kurbanı yapmıştır bilmeden..Bizi inciten durumlara gelince: kendi iç mahkememiz tarafından yargılanmakta ve suçluluk duymaktayız.Bir katliam izlerken hissttiklerimiz,acıma duygusundan çok türümüzün suçortaklığını içimizde duymak ve kendimiz için üzülmek,pişmanlık duymaktan başka nedir ki?
 

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
1,906
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Cevap: Tanrıya inanmamak/inanamamak kötülükle eş değer

Evrensel ahlak, dine, ırka, cinsiyete,coğrafyaya ve lokal değerlere, üretim ilişkilerine ,sosyal statüye göre temellendirilmiş ve "görece" dediğiniz tüm niyet ve eylemler ayıklandıktan sonra geride kalan "insani öz"dür.Özü insan olan , bu yetiyi apriori taşır, ama yaşam içinde farkedip hayata geçirir.Vicdan, salt insana özgü "empati" geliştirmeyi sağlayan yetidir ve çok sadedir aslında.."kendin için istemediklerini, başkalarına yapma (tüm varlıkları kastediyorum) , böyle bir durumda fail sen olmasan da sessiz/duyarsız kalma" ve "kendin için istediklerini diğerlerine dayatma"..İnsan bir şeyi hak edip etmediğine her zaman doğru/nesnel karar veremez.Çünkü hak ediş/hak kaybı konusunda gözlenebilir olanın dışındaki sonsuz değişkenleri ve oluşumları bilemez.Burada en basit ölçüt, her konuda insanın elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışması ve ilahi adalete güvenmesidir.Zorunluluk dışında çalan birinin eylemi kötüdür çünkü kendisini başka bir hırsızın kurbanı yapmıştır bilmeden..Bizi inciten durumlara gelince: kendi iç mahkememiz tarafından yargılanmakta ve suçluluk duymaktayız.Bir katliam izlerken hissttiklerimiz,acıma duygusundan çok türümüzün suçortaklığını içimizde duymak ve kendimiz için üzülmek,pişmanlık duymaktan başka nedir ki?

Ben bu noktada insanin ozu ic muhakemesi hususunda dayanaklarin farklilik gosterebilecegine inanmaktayim. Insani insan yapan degerlerin yalnizca insanin vicdani ile bagdastirilmayacagi dusuncesindeyim. Kaldi ki vicdan kavramini ben buyuk olcude inanca imana bagliyorum. Cinde bir video izledim araba carpan cocuk sokagin kenarinda can cekisiyordu ve gelip gecenler yardim etmediler. Bunu ben izlerken uzuntu duydum ama arabayla yanindan gecen demek ki duymadi ki durup hastaneye goturmedi yada ne bileyim benim vicdanim kadar onun vicdani hareketlenmedi. Bu sebeple insanin yasadigi toplum ahlak ve kulturel degerlerinde vicdani dogrudan etkilemektedir diye dusunuyorum.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Cevap: Tanrıya inanmamak/inanamamak kötülükle eş değer

Ben bu noktada insanin ozu ic muhakemesi hususunda dayanaklarin farklilik gosterebilecegine inanmaktayim. Insani insan yapan degerlerin yalnizca insanin vicdani ile bagdastirilmayacagi dusuncesindeyim. Kaldi ki vicdan kavramini ben buyuk olcude inanca imana bagliyorum. .

Vicdan, salt din/iman/inançla açıklanabilen bir kavram değil.Tersine bazı durumlarda, dinsel dogmalar ve tabular vicdanı hiçe sayabilirler.Ya da teslimiyetçi bir yaklaşımla işi tanrıya havale edebilirler.Sözkonusu ettiğim vicdan, başka bir deyişle insanın "içsel mahkemesi"-ki muhakeme etme kökünden türer ve sorgulayıp tartma vb demektir-tamamen sorumluluk duygusu, algı,usavurum ve empati yetisi ile devreye girer.Arabanın çarptığı kişinin "kendisi veya yakınları da olabileceğini "düşünen insan, ya da en azından insan -veya canlı-yaşamına saygı duyan bir insan duyarsız kalamaz.Önceki yazımda evrensel ahlakın din/ülke/kültür vs ögelerden arındırılmış olması gerektiğini, aksi halde bunun göreceleşmeye mahkum olduğunu belirtmiştim.Yaşamakta olduğu toplumun D/Y değerlerini sorgulamadan, papağan gibi taklit ederek yaşayan kişi, zaten insani özünden uzak düşmüştür.
 

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
1,906
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Cevap: Tanrıya inanmamak/inanamamak kötülükle eş değer

Vicdan, salt din/iman/inançla açıklanabilen bir kavram değil.Tersine bazı durumlarda, dinsel dogmalar ve tabular vicdanı hiçe sayabilirler.Ya da teslimiyetçi bir yaklaşımla işi tanrıya havale edebilirler.Sözkonusu ettiğim vicdan, başka bir deyişle insanın "içsel mahkemesi"-ki muhakeme etme kökünden türer ve sorgulayıp tartma vb demektir-tamamen sorumluluk duygusu, algı,usavurum ve empati yetisi ile devreye girer.Arabanın çarptığı kişinin "kendisi veya yakınları da olabileceğini "düşünen insan, ya da en azından insan -veya canlı-yaşamına saygı duyan bir insan duyarsız kalamaz.Önceki yazımda evrensel ahlakın din/ülke/kültür vs ögelerden arındırılmış olması gerektiğini, aksi halde bunun göreceleşmeye mahkum olduğunu belirtmiştim.Yaşamakta olduğu toplumun D/Y değerlerini sorgulamadan, papağan gibi taklit ederek yaşayan kişi, zaten insani özünden uzak düşmüştür.

Tesekkur ederim bilgilendirme ve paylasim icin.
 

Sokrats

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
12 Nis 2012
Mesajlar
47
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
Cevap: Tanrıya inanmamak/inanamamak kötülükle eş değer mi? neden

Bakış açısı önemlidir. İki tip insanda ve onların alt dalında konuyu incelemek gerekirse:

İnançlı olan birisini ele alalım ilk önce,

Hangi dine mensup olduğu mühim değil, eğer birisi inançlı ise 'o dine göre' iyi ve yaptığı kötülükler olursa, o kötülüklerden tövbe ederek ya da gereken ne ise onu yaparak arınabilir. Bu kişi 'Tanrıya inanmak konusunda farklı dinleri işin içine katmadan' iyi kimsedir.
Diyelimki, çok kötü birisi; dininin gerektirdiği şeyleri yapmaz iken "günah" denilen yasakları yapmaktan zevk alıyor. Bu kişi her ne kadar "Ben Tanrıya inanıyorum." desede, sadece demekle kalır. Sözde bir inanıştır, kalbe inen bir iman yok ise ona inançlı denemez.

İnancı olmayan, tanrının varlığını kabul görmeyen kişileri düşünmek gerekirse,
Kendine uygun bir din bulamamış ya da tanrıya inanmayı mantıksız bulmuş kişiler mevcut. Bunlar inançsızlık ve bir boşluk içerisinde. Fakat böyle olupta, pekçok dince kabul edilen ve günah adını verilen birtakım davranışlarda bulunmuyorsa, bu kişi "Ben Tanrıya inanıyorum" deyipte, inanmak kelimesini hakkı ile yerine getirmeyenlerden kat kat daha iyi değil midir? En azından yalan söylemiyor, düşüncesini açıkca dile getiriyor. Bu iki durumu karşılaştırdığımızda (inanıyorum deyip, iman etmeyen ve inanmıyorum deyip, güzel ahlaklı olan kişileri) tanrıya inanmamakla kötülük eşdeğer değil.

Peki ya, hem inanıyorum deyip hem iman edenlerle; inanmıyorum deyip, iyi kimseler olanları karşılaştırmak gerekirse hangisi iyi, kötü ya da böyle bir karşılaştırma yapmak mümkün mü? Bu soruların hiçbirisine yanıt vermeden, haddimiz değil demeyi tercih ediyorum.
İnsanlar özgürdür, akılları ve bedensel güçleri varken bunu istedikleri gibi kullanabilirler. Tabi başkalarına zarar vererek kullanma özgürlüğü doğru değil, ama konu bu değil ve uzatmaya gerek yok.

İnanmayan kişilerin sapkınlığı olmadığı sürece onları iyi veya kötü kavramına oturtmamamız gerek.
 

Süreyya Önal

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
16 Nis 2010
Mesajlar
469
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
Cevap: Tanrıya inanmamak/inanamamak kötülükle eş değer

Merhaba Sokrats,

'özgürlük' deriiiin bir kuyu içinden çıkabilirsek öz/gürüz de tabi : )

konu başlığı/soruya cevap değil de söyledikleriniz üzere yakın bir-kaç düşünce de ben ekleyim
- -

Kur'an, meal en! demekte- ki;
'' Ali ye Veli ye Memede ne söylediğinizden
daha çok ne düşündüğünüz önemli

ve şah damarınızdan yakın olan ben!
düşünceyi sorumlu tutup/sınamaktayım!?! ''

*
sonra ana/atalarımız da;
'' Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde'' derken

Mahatma Gandhi de demiş;

'Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür...

Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür... Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür... Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür... Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür... Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür... Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür...'

sonra yine kader!! konuşur...sürgit karışır bu döngü..böyle :)


-----------------------
hoş geldiniz bu arada :)
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
Cevap: Tanrıya inanmamak/inanamamak kötülükle eş değer mi? neden

Birde şöyle düşünelim mi;

Tanrı için; iyilik,kötülük, günah,sevap, iman, ibadet, din esasta ne ifade ediyor ki ? sonuçta bunların hepsi zamanı gelince kaldırılmayacak mı ?

Tüm ifadeler/anlamlar kimin için?

Bizim için olmalı..
 

Sokrats

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
12 Nis 2012
Mesajlar
47
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
Cevap: Tanrıya inanmamak/inanamamak kötülükle eş değer mi? neden

Hoşbulduk Süreyya.
Başkalarına düşüncelerimiz her ne olursa olsun kesin olmamalı. Allah'ın bu düşünceleri sınadığını bilmek gerek. Bu ayet güzel bir örnek olmuş, sağol.
Ve kişinin kısır döngüsü...

Evet Donkişot, bizim için. Fakat bu ifadeler/anlamlar bize en doğru geleni olmalı. Herkes istediği yolu seçebilir, buna kimsenin karışma hakkı yoktur. Öyleki, Kuran'da da bu belirtilir. Fakat seçeceğimiz yol temiz ve doğru bir yol olmalı ki, yaşamanın bir değeri ve önemi olsun.
Doğru olduğumuz sürece başkalarının hayatına saygı duyarız. Bu nedenle bize saygı duyulur, her iki taraf içinde en iyisi olur.
Temiz olduğumuz sürece geriye dönüp baktığımızda yüzümüzde bir tebessüm oluşur. İsteklerimiz ve yaşantımız olurunda-güzel geçmiş olur ve kendimize yönelik bir kaybımız olmaz.
Bu durumda hayatımızın güzelleşeceğini düşündüğümüz her şeyi yapmak gerekir. Fakat bu düşünce "heves"ten öte, nedeni ve sonucunde bizim için en iyisi olan bir düşünce olmalı. Böylece kişinin hayatta ki değeri ve kişide hayatın değeri artar. "Bizim için en iyisi" olur.
Peki hayatımızın güzel ve rayında gitmesi için inanç ve bazı noktalarda belirsizliğe neden açan olaylara bir cevap gerekmez mi?
"Tesadüf" diye bir şeye inanmıyorsanız eğer, her insan sığınacak biri arar. Bu hem mantığın durduğu yerde hem de zor anlarda yardımımıza koşacağını inandığımız biri olmalıdır. İnsanoğlu bu, tek başına yaşayamayacağı gibi, "en yakınım" dedikleri olmadan da yaşayamaz.
Bu kavramın içerisinde; aile, dost ve bunlardan da öte her zaman ve her koşulda onunla olan Tanrı vardır.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst