Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Şurası;
hatırlarsanız, önceki iletimde var-oluş_kipi_ olmak-lığı 'kendinde bir sorunsal' olarak tanımlamıştım, bu ifademin temeli, ontik diyalektiğin koşulladığı zoraki-faşizan eğimlerdi. Kişi doğanın bir diyalektiği olmadığını düşünebilir, ancak bu düşüncenin türemesi olgusunun dahi dinamik...
Bir bedensel engel algısından ruhani anlamda güç almak psikopatolojik değil, normdan ayrışan acziyetin saptanması mı psikopatolojik? Bu tartışmada, anlaşılır olması açısından olguları epistemik olarak dile getiriyorum, ama siz edebiyat yapıyorsunuz.
Tabi ki, buna bir itirazım yok, eleştirim...
@xmatrix
-zaman- var mı, yoksa fizikselin hareketi üzerinden soyutlanmakta olan bir kavram mı?
Bir de 'madde dışı varoluş'tan kastınız nedir? var oluş zaten maddenin duyumu-algısı üzerinden soyutlanmış bir kavram değil mi? "maddenin dışı" kavramlaştırmasını izah edebilir misiniz?
Bir diğerinin rahatsızlığından/acziyetinden temelli 'sevindirik' olmalı, güç almalı, motive olmalı, ruhani bir yükselti hissetmeli, Tanrı'ya şükretmeli... Norm-dışı tavrımın tanımını basitleştireyim, bu benim için biraz fazla "psikopatolojik" :)
Bilindik varoluşa-anlam-katma-çabasından...
Sorunuz, 'yaratılış' ve 'amaç' denilen iki adet varsayımın kabulünden türemiş, fakat bu içerikleri "evren" kavramına etiketlemek için sebepler saptanmalı, dolayısıyla öncelikle onları sistematik bir çözündürmeye tabi tutmak gerekiyor.
başlangıç olarak:
— yaratılış : kavramsal tabanda hangi...
—ikinci bir algının "iki tarafça da" fakat habersizce kullanıldığı— töz
yani töz = ikinci algı mı oluyor? insanın ve güvercinin ortak bir algısı var (ikinci denilen), ama bu ortaklıktan (ve tözden) haberleri yok?
Bu konu filosofik olarak iki olasılıkta incelenebilir;
a) -irade var-
b) -irade yok-
a--yaşam denileni 'irade' temelinde kavramlaştırırsak:
Sosyal normlar, verili bir dizgeyi oluşturan öznelerin, kendilerinden-taşma potensiyallerinin nesnel çakışmaları üzerinden oluşurlar, bu temelde...
Hipotetik bir sorunun cevabı da hipotetik olur, ama evet :)
Soruya ilişkin bir kaç küçük problem: "metafizik varlık" kendi-içinde absürd bir ifade değil mi? 'Bilgi'nin tanımı yapılmadan, 'a-priori bilgi' denilenin filosofik bağlamda geçerli bir ifade olup olmadığı nasıl incelenebilir? Bunun...
Aristo erdemleri saltık değildir, yaşamsal dizgede oluşurlar, bu temelde de onun "hakiki" olarak nitelendirebileceği bir arkadaşlık ilişkisinden ancak çift taraflı beslenen bir -iyi niyetin- (eunoia) türemişliği durumunda bahsedilebilir, fakat _istisnai durumlarda_ kişisel fayda ya da zevk...
Kitapta bir sürü konu işleniyor, Sokrates'ten soracaklarını sanmam, büyük ihtimalle bilginin kaynağı problemi veya doğruluk tanımı/formülasyonları üzerine sorabilirler. Nedenselliğin analizi ve eleştirisi, antropomorfik amaçsallık vb sorabileceklerini düşündüğüm diğer başlıklar. Konuyu biraz...
Heidegger, kendi düşüncelerini zaten metafizik olanın epistemleştirilmesi gibi bir durumun bahis konusu yapılamayacağına atıfla, tümdengelimli indirgemeci geleneksel metafiziğe karşı ortaya koymuştur, ontoloji zaten metafiziksel değildir. Bu bağlamda, Heidegger'in "ontoloji" kavramına verdiği...
Heidegger'e yönelik doğru kavramlaştırmalar yapabilmek için, öncelikle via negationis metodolojisinin pesimist kuramcısı olan Schopenhauer'den etkilenip bunu Kantiyen tarzda yorumlayan Husserl'in, asılda metodolojik ateizmden başka bir şey olmayan fenomenolojisini iyi anlamış olmak lazım. Tabi...
Buna katılmıyorum. Ontoloji kavramının metafizik temelde ele alınması ancak idealist paradigmanın tahakkümü uyarıncadır. /yazının geri kalanına dönüş yapıcam
"Salt hiç bir şeyden bahsedilemez"_ki düşünceden bahsedilebilsin :) Yalıtık/kendinde bir ontolojik durum yoktur, düşünce ise fiziksel bir süreçtir. Duyum/algı>his>düşünce (nöral-kalıplaşmanın_bilince_çekimi ve-ya inovasyon süreci) > hormonal itki ve geri-alımı>... Şöyle diyeyim, "saltık"...
Sezgi "mistik" bir şey değil, ancak ontolojik duruma koşullu duyumsal bir ideleştirmedir diyorum, bu durumun bilinci ise 'filosofik sezgi' olarak etiketlenebilir belki.
Deneysele yönelik yöntemin anlamı, sezgisel üzerinden soyutlanarak bilimsel süreci başlatmıştır, dolayısıyla aslında sezgi...
"Siyasal islam" denilen bir kavram var, bu ifadeyle ne zaman karşılaşsam bi gülme gelir, sanki "siyasal olmayan islam" denilebilecek bir olgu var da, bir de siyasalı var. Monoteizm zaten siyasettir, kavramın pratikte siyasetten başka bir anlamı/açılımı yoktur, tarihte de başka bir işlevi...
Evet, insan->a_dair yaralar, ancak =insan değiller.
İnsan denilen, yaşamın "anlamlı olması gerektiği" fikrine nasıl sahip oldu acaba? Yaşam kendi-içinde her zaman anlamsızdı ki!?
Dikkat edin, yaşam hiç bir zaman insanın ürettiği sanal dikotomilerde hapsolmadı, sadece insan, kendi öznesini...
Semavi dinler, yaşamsal olanı simgesele indirgeyerek epistemolojik statikleşme üretirler, bu statikleşmenin ise kendine-özgü bir metabolik karşılığı vardır, zira varlık statik değil, dinamiktir, düşünce ise maddi bir süreçtir. Bir düşünüm objesine yönelik korku-faktörünü alt etmek aslında basit...
Özellikle "zihin tabula rasa"dir diyen Locke'dan hareketle 'bilginin kaynağı deney(im)dir'i savlayan empirisizm, nesneye yönelik a-priori önermeleri reddetme eğilimindedir, dolayısıyla ona yönelik eleştirel başlangıç noktası epistemolojiyi tamamen deneye ve deneyime indirgemesidir.
Deneysel...