Sanayi Toplumu ve Geleceği - Theodore Kaczynski

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Kitaplardan Alıntılar kategorisinde "ictenlik" tarafından oluşturulan Sanayi Toplumu ve Geleceği - Theodore Kaczynski başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,316 kez görüntülenmiş, 27 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Kitaplardan Alıntılar
Konu Başlığı Sanayi Toplumu ve Geleceği - Theodore Kaczynski
Konbuyu başlatan "ictenlik"
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan "ictenlik"

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Bilim İnsanlarının Motivasyonu

87. Bilim ve teknoloji, yapay etkinliklerin en önemli örneklerini oluşturur. Bazı bilim adamları "merak" ya da "insanlığa faydalı" olma isteğiyle motive olduklarını iddia ederler. Ancak bunların, bilim adamlarının çoğu için temel motivasyonlar olmadığını anlamak kolaydır. "Merak"a gelince, bu kavram açıkça absürddür. Çoğu bilim adamı, herhangi normal bir meraka konusu olamayacak, son derece uzmanlık isteyen sorunlar üzerinde çalışır. Örneğin, bir astronom, bir matematikçi ya da bir böcekbilimci, zopropytrimethylmetan'ın kimyasal özelliklerini merak eder mi? Tabii ki hayır. Böyle bir konuyu ancak bir kimyager merak eder, onun bunu merak etmesinin tek nedeniyse kimyanın onun yapay etkinliği olmasıdır. Kimyager yeni bir böcek türünün uygun sınıflandırılmasını merak eder mi? Hayır. Bu sorun yalnızca bir böcekbilimciyi ilgilendirir, o da bununla yalnızca, böcekbilim kendi yapay etkinliği olduğundan ilgilenir. Eğer kimyager ve böcekbilimci fiziksel gereksinimlerini karşılamak için ciddi çabalar göstermek zorunda kalsal
imethymetan'ı ve böceklerin sınıflandırılmasını umursamayacakları. Mezuniyet sonrası eğitim fonlarının darlığının kimyageri bir sigorta komisyoncusu olmaya zorladığın varsayalım. Bu durumda o, sigortayla ilgili konularla çok ilgili olacak ancak İzopropytrimethymetan'la ilgilenmeyecekti. Bilim adamlarının işlerine harcadıkları zaman ve çabaların yalnızca meraka harcanması hiçbir koşulda normal değil.

Bilim adamlarının motivasyonu için "merak" açıklaması hiç uymuyor.

88. "İnsanlığın yararı" açıklaması da diğerinden daha iyi değil. Bazı bilimsel çalışmaların, insanlığın iyiliği ile akla yakın hiçbir ilgisi yoktur. Örneğin, arkeoloji ve karşılaştırmalı dilbilimi çalışmalarının çoğu böyledir. Bilimin diğer bazı alanları ise tehlikeli bazı olanaklar taşır. Yine de, bu alanlardaki bilim adamları da, aşıyı bulan veya hava kirliliğini araştıranlar kadar hırslıdır. Nükleer terminaller yapmaya açıkça duygusal olarak bağlanan Dr. Edward Teller'ın durumunu düşünün. Bu bağ, insanlığın yararına hizmet etme isteğinden mi kaynaklanıyor? Eğer öyleyse, Dr. Teller neden diğer "insancıl" konularda da bu kadar duyarlı olmadı? Eğer insancıl biri ise, neden hidrojen bombasının yapılmasına yardım etti? Diğer pek çok bilimsel ilerlemeyle birlikte nükleer santrallerin insanlığın gerçekten yararına olup olmadığı tartışmaya açıktır. Ucuz elektrik, zararı, kaza riskini karşılar mı? Dr. Teller, sorunun yalnızca bir yanını gördü. Dr. Teller'ın nükleer güçle olan bağı açıkça "insanlığa hizmet etmek" isteğinden değil, işinden ve yaptıklarını pratikte işlerken görmekten edindiği kişisel tatminden kaynaklanıyordu.

89. Aynı şey, bilim adamlarının geneli için geçerlidir. "Bazı istisnaların mümkün olmasıyla birlikte; bilim isnalarının motivasyonları genel olarak ne merak ne de insanlığa hizmet değil, güç sürecinden geçmeye olan ihtiyaçlarıdır:" Amaç sahibi olma (çözülecek bir bilimsel problem), çabalamak (araştırma) ve amaca ulaşma a(sorunun çözülmesi). Bilim, yapay bir etkinliktir, çünkü bilim adamları temelde çalışmalarından edindikleri tatmin için çalışırlar.

90. Tabii bu kadar basit değil. Bir çok bilim adamı için diğer motivasyonlar da rol oynuyor. Para ve statü gibi. Bazı bilim adamları, statülerden doymak bilmeyen tipte kişiler olabilir (bkz. 79. paragraf ( ve bu da, çalışmaları için motivasyonun önemli bir bölümünü oluşturur. Hiç kuşkusuz, bilim adamlarının çoğunluğu, genel toplumun çoğunluğu gibi reklam ve pazarlamacılık tekniklerine karşı az ya da çok hassastır ve mal ve hizmetlere olan arzularını giderme ihtiyacı duyarlar. Yani, bilim BÜTÜNÜYLE bir yapay etkinlik değildir. Ama büyük oranda yapay bir etkinliktir.

91. Ayrıca bilim ve teknoloji güçlü bir kitle hareketi oluşturur ve pek çok bilim adamı, güç ihtiyaçlarını bu kitle hareketiyle özdeşleşerek giderir (bkz. 83. paragraf).

92. Böylece bilim, insan soyunun gerçek iyiliğine ya da diğer tüm standartlara aldırmadan, yalnızca bilim adamlarının ve araştırma için fonları sağlayan hükümet görevlilerini ve şirket yetkililerini psikolojik ihtiyaçlarına hizmet ederek körü körüne ilerliyor.

maxresdefault.jpg

 
Son düzenleme:

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Özgürlüğün Doğası

94. “Özgürlük”ten şunu kastediyoruz: Güç sürecini, yapay etkinliklerin yapay hedefleriyle değil, gerçek amaçlarla ve hiç kimsenin, özellikle de hiçbir büyük kuruluşun müdahalesi, manipülasyon veya denetlemesi olmadan yaşayabilme fırsatı. Özgürlük, kişinin (ya bir birey olarak ya da KÜÇÜK bir grubun üyesi olarak) ölüm kalım meselelerini kontrol edebilmesidir; yiyecek, giyecek, barınak ve çevresinden gelebilecek her türlü tehlikeye karşı savunma. Özgürlük, güç sahibi olmak demektir; diğer insanları kontrol etmek için değil, ancak kendi yaşamının koşullarını kontrol etmeye yarayan güç. Biri (özellikle de büyük bir kuruluş) kişinin üzerinde bir güce sahipse, bu güç ne kadar iyi niyetli, hoşgörülü ve müsaadeci olursa olsun kişi özgür değildir. Özgürlüğü, tam bir kabullenişle karıştırmamak önemlidir. (bkz. 72. paragraf)

 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Teknolojinin “Kötü” Tarafları “İyi” Taraflarından Ayrılmaz

121. Endüstriyel toplumun özgürlük lehine yeniden düzenlenmesinin olanaksızlığının diğer bir nedeni ise, çağdaş teknolojinin, tüm parçaların diğerine bağlı olduğu bir bütünlüklü sistem olmasıdır. Teknolojinin “kötü” taraflarını atıp sadece “iyi” taraflarını bırakamazsınız. Örneğin, çağdaş tıbbı ele alalım. Tıp bilimindeki ilerlemeler, kimya, fizik, biyoloji, bilgisayar bilimi ve diğer alanlardaki ilerlemelere bağlıdır. İleri düzey tıbbi tedaviler, yalnızca teknolojik açıdan gelişkin, ekonomik açıdan zengin bir toplumda bulunabilen pahalı ve ileri teknoloji ürünü bir donanım gerektirir. Şurası açık ki, tüm teknolojik sistem ve ona uygun her şey olmaksızın tıpta pek bir ilerleme kaydedilemez.

122. Tıpta ilerleme, teknolojik sistemin diğer parçaları olmadan da sağlanabilseydi bile, bir takım kötülükleri de beraberinde getirecekti. Örneğin, şeker hastalığının tedavisinin bulunduğunu varsayalım. O zaman, şeker hastalığına genetik bir eğilimi olan insanlar da diğerleri gibi yaşayabilecek ve üreyebilecekti. Şeker hastalığına karşı doğal seçim azalacak ve bu tür genler tüm topluma yayılacaktı. (Bu şu anda bile olabilir, çünkü şeker hastalığı tedavi edilemese de insülin kullanımıyla kontrol altında tutulabiliyor.) Toplumun genetik yapısının bozulmasıyla başka bazı hastalıklara karşı hassasiyet de değişecektir. Tek çözüm bir tür öjenik programı (Öjenik; İnsan ırkının soya çekim yoluyla ıslahına çalışan bilim dalıdır. Ç.n.) veya yaygın genetik mühendisliği olacaktır, böylece insan artık doğanın ya da şansın ya da tanrının (dini veya felsefi görüşlerinize bağlı olarak) bir yaratısı değil, işlenmiş bir ürün olacaktır.

123. Eğer büyük devlet babanın ŞU ANDA hayatınıza fazla karıştığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz, siz asıl devlet, çocuklarınızın genetik yapısını düzenlemeye başladığında görün olacakları. Bu tür bir düzenleme, kaçınılmaz olarak genetik mühendisliğinin başlangıcını getirir, çünkü kontrolsüz genetik mühendisliğinin sonuçları bir felaket olabilir.

124. Bu tür endişeler verilen genel yanıt, “tıbbi ahlak” üzerinde konuşmaktır. Ancak bir ahlak kuralı, özgürlüğü tıbbi ilerleme karşısında korumaya yaramaz; ancak işleri daha da beter duruma sokar. Genetik mühendisliğinde uygulanan bir ahlak kuralı, insanların genetik yapılarının düzenlenmesi için bir araç olurdu. Birileri, /büyük olasılıkla da çoğunlukla orta sınıfın üst katmanı) şu ve şu genetik mühendisliği uygulamalarının “ahlaki” olduğuna ve diğerlerinin de seçim hakkı olmadığına karar verir, böylece, kendi değerlerini, nüfusun büyük bölümünün genetik yapılarına empoze ederler. Eğer bir ahlak kuralı tümüyle demokratik bir düzeyde seçilmiş olsaydı bile bu sefer de, çoğunluk, genetik mühendisliğinin “ahlaki” kullanımı konusunda belki de farklı fikirleri olan azınlıklara kendi değerlerini dayatıyor olurdu. Özgürlüğü gerçekten koruyacak tek ahlak kuralı, TÜM genetik mühendisliğini yasaklayan bir ahlak kuralı olabilirdi ve bu tür bir kuralın, teknolojik bir toplumda asla uygulanmayacağından emin olabilirsiniz. Genetik mühendisliğine küçük bir rol biçen hiçbir kural uzun süre kalamazdı çünkü biyoteknolojinin yoğun gücü karşı konulamaz olurdu; özellikle de, uygulamaların birçoğu toplumun büyük bölümüne kesinlikle iyi görüneceği için. (Fiziksel ve akli hastalıkları ortadan kaldırmak; insanlara bugünün dünyasında geçinip gidebilmek için gerekli becerileri kazandırmak.)

Kaçınılmaz olarak, genetik mühendisliği yaygın olarak kullanılacak ama yalnızca endüstriyel-teknolojik sistemin ihtiyaçlarına uyan biçimlerde.
 
Son düzenleme:

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
İnsan Davranışının Kontrolü

İnsanları korkunç derecede mutsuz edecek koşullara maruz bırakan, sonra da bu mutsuzluklarını gidermek için onlara uyuşturucu veren bir toplum düşünün. Bu bir bilimkurgu mu? Mevcut toplumumuz içinde bu belli bir dereceye kadar zaten yapılmaktadır. Artan depresyon oranı kesinlikle bugün toplumumuzda var olan koşulların sonucudur. Modern toplum toplumu insanları depresyona iten koşulları ortadan kaldırmak yerine, onlara anti-depresan (uyuşturucu) ilaçlar vermektedir. Aslında, antidepresanlar, bireyin iç dünyasını; normalde tahammül etmeyeceği sosyal koşulları kabullenmesini sağlayacak biçimde değiştiren araçlardır.

Aklı etkileyen (uyuşturucu) ilaçlar modern toplumun insan davranışını kontrol etmek için geliştirdiği yeni yöntemlerden sadece bir tanesidir

147. En başından, gözetim teknikleri bulunur. Pek çok mağazada ve başka bir çok yerde gizli kameralar kullanılmaktadır, bilgisayarlar bireyler hakkında çok miktarda bilgi toplamakta ve bunları işleme tabi tutmakta kullanılmaktadır. Bu kadar fazla bilgi fiziksel baskının etkisini arttırır. (Örn. Yasal zorlama) Ayrıca kitle iletişiminde medyanın etkili araçlar sağladığı propaganda metotları vardır. Seçimleri kazanmak, ürünleri satmak ve halkın düşüncelerini etkilemek için etkili teknikler geliştirilmiştir. Eğlence endüstrisi sistemin önemli bir psikolojik aracı olarak hizmet verir, hatta fazla seks ve şiddeti cezalandırırken bile. Eğlence modern insana önemli bir kaçış aracı sağlar. İnsan, televizyona, videoya vs. gömülmüşken; stresi, endişeyi, hayal kırıklığını, tatminsizlik duygusunu unutabilir. Pek çok ilkel kişi, çalışmak zorunda olmadığında, hiçbir şey yapmadan saatlerce oturmaktan oldukça memnun kalır,
çünkü kendisi ve dünyası ile barışıktır. Ama çoğu modern insan sürekli olarak meşgul kalmalı ya da eğlenmelidir, yoksa "sıkılır". Örneğin, huzursuz ve asabi olur.

148. Diğer metotlar üsttekilerden daha etkilidir. Eğitim artık bir çocuğa derslerini bilemediği zaman tokat atmak ve de bildiği zaman başını okşamaktan oluşan basit bir olay değildir. Çocuğun gelişimini kontrol eden bilimsel bir teknik haline gelmektedir. Örneğin, Slyvan Öğrenme Merkezleri çocukları çalışmaya teşvik etmekte büyük başarı göstermiştir, pek çok sıradan okulda da psikoloji teknikleri az çok başarı ile uygulanmaktadır. Ebeveynlere öğretilen "ebeveynleşme" teknikleri; çocukların sistemin temel değerlerini kabul etmesini ve sistemin arzu ettiği şekilde davranmasını sağlamayı amaçlar. "Akıl sağlığı" programları, "müdahale" teknikleri, psikoterapi vs. görünüşte bireylerin çıkarı için düzenlenmiştir, ama gerçekte bireylerin sistemin ihtiyaç duyduğu gibi düşünmesi ve hareket etmesini sağlayan metotlardır.
(Burada bir çelişki yoktur; tutumu ve davranışlarıyla sistemle çelişkiye düşen bir birey kendisine oranla yenmesi ya da kaçması çok zor olan bir güç ile karşı karşıyadır, bu sebeple stres, hayal kırıklığı ve yenilgi duygularına kapılmaya eğilimlidir. Sistemin istediği gibi düşünmek ve davranmak onun için çok kolay olur. Bu anlamda sistem bireyin beynini yıkayıp onu uygun biri yapmakla bireyin menfaati doğrultusunda hareket etmektedir.) Açık ve yoğun şekillerde çocuğun taciz edilmesi, hiçbir kültürde onaylanmaz. Bir çocuğa saçma bir sebepten ya da sebepsiz yere zarar vermek herkesi dehşete düşürecek bir şeydir.
Ama bir çok psikolog taciz kavramını daha geniş anlamda yorumlamaktadır. Mantıklı ve uygun bir disiplin sistemi içinde tokatlamanın sonuçta bireyin toplumda var olan sisteme ayak uydurmasını sağlayıp sağlamadığına bağlıdır. Gerçekte "taciz" sözcüğü sisteme göre uygunsuz davranışlar doğrudan herhangi bir çocuk yetiştirme metodunu kapsayacak şekilde yorumlanmaya yatkın bir sözcüktür. Bu nedenle "çocukların taciz edilmesini" engellemek için yapılan programlar göze batan, anlamsız şiddeti önledikten sonra sistem adına insan davranışını kontrol etmeye yönelirler.

149. İnsan davranışını kontrol edecek psikolojik tekniklerin etkinliğini arttırmak için yapılan araştırmalar muhtemelen devam edecektir. Ama insanları teknolojinin yarattığı türden bir topluma uydurmak için sadece psikolojik tekniklerin yeterli olmayacağını düşünüyoruz. Muhtemelen biyolojik metotlar da kullanılmak zorunda kalınılacaktır. Bu bağlamda (uyuşturucu) ilaçların kullanımından zaten bahsetmiştik. Nöroloji, insan aklını değiştirecek başka yollar bulabilir. İnsan genetik mühendisliği, zaten "gen terapisi" şeklinde oluşmaya başladı ve bu metotların sonunda, vücutta aklın çalışmasını etkileyen kısımları değiştirmek için kullanılacağını düşünmemek için bir sebep yok.

150. 134. paragrafta değindiğimiz gibi endüstriyel sistemin, kısmen insan davranışındaki problemler, kısmen de ekonomik ve çevre problemleri yüzünden yoğun bir sıkıntı dönemine girdiği görülmektedir, sistemin ekonomik ve çevre sorunlarının önemli bir bölümünün sebebi insanların davranış şeklidir. Yabancılaşma, kendine güvensizlik, depresyon, düşmanlık, ayaklanma, çalışmayan çocuklar, gençlik çeteleri, yasa dışı ilaç kullanımı, tecavüz, çocukların taciz edilmesi, diğer suçlar, güvensiz seks, genç yaşta hamilelik, nüfus artışı, politik yozlaşma, ırk düşmanlığı, etnik çatışma, ideolojik mücadele, politik aşırılık, terörizm, sabotaj, hükümet dışı gruplar, nefret grupları. Tüm bunlar sistemi tehdit eder. Bu nedenle sistem insan davranışlarını kontrol etmek için her türlü pratik metodu kullanmak ZORUNDA kalacaktır.

151. Bugün tanık olduğumuz sosyal bozulma kesinlikle sadece bir şans eseri değildir. Yalnızca sistemin insanlara zorla uyguladığı koşullar yüzünden olabilir. (Bu koşulların en önemlisinin güç sürecinin bozulması olduğunu tartışmıştık.) Eğer sistem kendisini ayakta tutmak için insan davranışı üzerinde yeterli kontrol uygulamayı başarırsa, insanlık tarihinde yeni bir dönüm noktasına gelinecektir. Önceden insanın tahammül sınırının toplumların gelişmesini kısıtlaması gibi (bunu 143-144. paragraflarda da açıklamıştık) endüstriyel teknolojik toplum da ya psikolojik ya biyolojik ya da her iki metot sayesinde insanoğlunu değiştirerek bu kısıtlama gücüne sahip olacaktır. Gelecekte toplumsal sistemler, insanların ihtiyaçlarına göre düzenlenmeyecektir. Bunun yerine, insanlar sistemin ihtiyaçlarına uydurulacaktır.

152. Genel olarak, insan davranışı üzerindeki teknolojik kontrol, büyük ihtimalle totaliter bir maksat ya da insan özgürlüğünü kısıtlayacak bilinçli bir istek içermeyecektir. İnsan aklını kontrol altına alacak her yeni adın toplumun karşı karşıya olduğu bir probleme mantıklı bir çözüm olarak ele alınacaktır; alkolizmi tedavi etmek, suç oranını düşürmek ya da genç insanları bilim ve mühendislik öğrenmeye teşvik etmek gibi. Bir çok durumda insancıl bir gerekçe de olacaktır. Örneğin, bir psikiyatrist depresyondaki bir hastasına bir antidepresyon reçetesi yazarsa, ona bir iyilik etmiş olur. İhtiyacı olan birine ilaç vermemek insanlık dışıdır. Aileler çocuklarını derslerinde azimli olmaya yönelsinler diye Slyvan Öğrenme Merkezlerine gönderirken, bunu çocukların iyiliğini düşündüğünden yapar. Bazı aileler iş sahibi
olmak için uzmanlık eğitimi gerekmemesini ve çocuklarının bir bilgisayar uzmanı olmak üzere beyninin yıkanmamasını diliyor olabilir. Ama ne yapabilirler? Toplumu değiştiremezler ve eğer çocukları belli bazı özelliklere sahip olmazsa ileride işsiz kalabilir. Böylece onu Slyvan'a gönderirler.

153. Bu nedenle insan davranışı üzerinde kontrol, otoritenin kararı ile değil, sosyal evrim süreci ile başlayacaktır. (Ancak, bu oldukça HIZLI bir evrim olacaktır.) Bu, karşısında direnilemeyecek bir süreç olacaktır, çünkü her aşama, tek başına ele alındığında yararlı görülecektir, ya da en azından ilerlemenin oluşmasında yer alan kötülük yararlı görünecektir, ya da en azından ilerlemenin yapılmadığı bir durumda doğacak sonuçtan daha az zararlı görünecektir (bkz. Paragraf 127). Örneğin propaganda, çocuklara yönelik taciz ya da ırk düşmanlığını azaltmak gibi bir çok iyi amaç için kullanılmaktadır (14) . Cinsel eğitim elbette çok yararlıdır, ne var ki, cinsel eğitimin etkisi (başarılı olduğu ölçüye kadar) cinsel davranışların biçimlenişini aileden alıp okul sistemi tarafından temsil edilen devletin eline bırakacaktır.

154. Bir çocuğun büyüyünce suçlu olma olasılığını attıran bir biyolojik özelliğin keşfedildiğini ve bir gen terapisinin de bu özelliği yok edebileceğini farz edin.5 Elbette ki çocukları bu özelliğe sahip pek çok aile onlara bu terapiyi uygulatacaktır. Aksine davranmak insanlık dışı olur, çünkü eğer çocuk büyüdüğünde bir suçlu olacaksa büyük olasılıkla kötü bir yaşamı olacaktır. Ama çoğu ilkel toplumda, çocuk yetiştirme de yüksek teknolojik metotları yahut sert cezalandırma sistemleri olmamasına rağmen, bizim toplumumuza oranla düşük bir suç oranı vardır. Modern insanın, ilkel insandan doğuştan daha yırtıcı olduğunu düşünmemiz için bir sebep olmadığına göre toplumumuzdaki yüksek suç oranının nedeni, pek çok kişinin adapte olamadığı ya da olmayacağı modern koşulların insanlar üzerinde yaptığı baskı olmalıdır. Bu yüzden potansiyel suç eğilimlerini yok etmek için yapılan bir tedavi, bir bakıma insanların
sisteme uyum sağlamları için yeniden oluşturulması demektir.

155. Toplumumuz sisteme uygun olmayan herhangi bir düşünce ya da davranış biçimine "hastalık" olarak bakma eğilimindedir ve bu akla yakın bir tutumdur, çünkü bir birey sisteme uyum sağlayamazsa bu durum sisteme olduğu kadar bireye de sorun çıkarır. Bu nedenle bir bireyin sisteme uyumunu sağlamak bir "hastalığa çare" bulmak gibi görülür.

156. 127. paragrafta belirttiğimiz gibi teknolojik bir buluşun kullanımı BAŞLANGIÇTA isteğe bağlı olsa da, bu mutlaka isteğe bağlı KALACAK demek değildir, çünkü yeni teknoloji, toplumu öyle değiştirir ki birey için o teknolojiyi kullanmadan hareket etmek zor ya da imkansız hale gelir. Bu insan davranışı teknolojisi için de geçerlidir. Çoğu çocuğun çalışmaya sevk edilmesi için programlara kayıt edildiği bir dünyada, bir ebeveyn çocuğunu böyle bir programa sokmaya neredeyse zorunludur, çünkü aksi takdirde çocuğu büyüyünce kara cahil ve dolayısıyla işsiz olabilir. Ya da hiçbir yan etkisi olmadan, toplumumuzdaki çoğu insanın muzdarip olduğu psikolojik stresi büyük ölçüde azaltacak bir biyolojik tedavinin bulunduğunu farz edin. Eğer çok sayıda insan bu tedaviyi görmeyi tercih ederse, toplumdaki genel stres seviyesi düşecektir, böylece stres yaratan baskıları çoğaltmak sistem için mümkün olacaktır.

(Aslında insanlık tarihinde kısa zaman öncesine kadar çoğu kişi yerel topluluğun yarattığı eğlencenin dışında bir şeye ihtiyaç duymadan gayet iyi idare etmiştir.) Eğer eğlence endüstrisi olmasaydı, sistem şu anda bize uyguladığı stres-üreten baskıyı asla uygulayamazdı.

157. Endüstri toplumunun süreceğini düşünürsek, teknolojinin en sonunda insan davranışı üzerinde tam bir kontrole benzer bir şey elde edeceği muhtemeldir. Hiç şüphe yok ki, insanın düşünüşü ve davranışı çoğunlukla biyolojik bir temele dayanır. Deney yapan kişilerce gösterildiği gibi açlık, memnuniyet, kızgınlık ve öfke gibi duygular, beynin uygun kısımlarının elektriksel uyarılması ile açılıp kapanabilirler. Anılar, beynin belli kısımlarının tahrip edilmesi ile yok edilebilir ya da elektriksel uyarma ile öne çıkarılabilirler. İlaçlar ile halüsinasyonlar yaratılabilir ya da ruh halleri değiştirilebilir. Cisimsiz bir insan ruhu olabilir ya da olmayabilir, ama eğer varsa insan davranışının biyolojik mekanizmalarından daha güçsüz olduğu kesindir. Durum böyle olmasaydı, araştırmacılar insan duygu ve davranışını ilaç ve elektrikli akımlar ile bu kadar kolay yönlendiremezdi.

158. Herkesin yetkililerce kontrol edilebilmesi için kafalarına elektrot yerleştirilmesinin herhalde imkanı yoktur. Ama insan düşünce ve duyguların biyolojik müdahaleye böylesine açık olduğu gerçeği gösteriyor ki insan davranışını kontrol etme problemi aslında teknik bir problemdir, bir nöron (sinir hücresi), hormon ve kompleks molekül problemi; bilimsel saldırıya açık türden bir problem. Toplumumuzun teknik problemleri çözmedeki başarısına bakarsak, insan davranışını kontrol etmede büyük ilerlemeler yapılacağı pek muhtemeldir.

159. Halkın direnişi, insan davranışı üzerinde teknolojik kontrolün başlamasını önleyebilir mi?

Böylesi bir kontrolü birden bire başlatmak için bir atılım yapılırsa, elbette önler. Ama bu teknolojik kontrol uzun bir küçük ilerlemeler dizisi şeklinde olacağından, mantıklı ve etkili bir halk direnişi olmayacaktır.

(bkz. 127, 132, 153. paragraflar)

160. Tüm bunların bir bilimkurgu olduğunu düşünenlere, dünün bilimkurgusunun bugünün gerçeği olduğunu hatırlatırız. Sanayi Devrimi, insanın çevresinde ve yaşam biçiminde köklü değişikliklere yol açmıştır ve teknolojinin insan aklı ile vücuduna giderek daha çok uygulandığı düşünülürse, insanın kendisin de, çevresi ve yaşam biçimi kadar köklü bir değişikliğe uğraması muhtemeldir.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
İnsan Nesli Dönüm Noktasında

İnsan davranışını kontrol etmek üzere laboratuarda psikolojik ya da biyolojik teknikler geliştirmek başkadır, bu teknikleri birleştirip işleyen bir sosyal sisteme entegre etmek daha başkadır. İkincisini başarmak daha zordur.

Sistem sık sık varlığını tehdit eden belli başlı bazı problemlerle umutsuz bir mücadeleye girişir; bunların içinde insan davranış problemleri en önemlisidir. Eğer sistem insan davranışı üzerinden kısa zamanda yeterli bir kontrol sağlarsa, büyük olasılıkla varlığını sürdürür. Aksi takdirde yok olur. Kanımızca bu konu gelecek 40 ile 100 yıl içinde çözüme ulaşacaktır.

Farz edin ki sistem gelecek 40 ile 100 yıl içinde doğacak olan krizi atlattı. O zaman kadar, bu sorunların çözülmesi ya da en azından kontrol altına alınması gerekecektir, özellikle başı çeken problem de insanları “toplumsallaştırmak”tır, yani atalarından miras kalmış davranışları istemi tehdit edemeyecek duruma gelene dek insanları uysallaştırmak. Bu başarıldıktan sonra, teknolojinin ilerlemesine karşı başka bir engel çıkmayacak gibidir, ve büyük olasılıkla mantıksal sonuna doğru ilerleyecektir, bu da insanlar ve diğer tüm önemli organizmalar dahil dünyadaki her şey üzerinde mutlak bir kontrol anlamına gelmektedir. İnsan özgürlüğü büyük ölçüde yok olmuş olacaktır, çünkü gözetleme ve fiziksel baskı araçlarının yanı sıra, insanları yönetmek için gelişmiş bir psikolojik ve biyolojik araçlar silsilesi ve süper-teknoloji ile silahlanmış büyük kuruluşlar karşısında bireyler ve küçük gruplar aciz kalacaktır. Sadece az sayıda insan gerçek güce sahip olacaktır, ancak bu insanların özgürlüğü bile çok kısıtlı olacaktır, çünkü onların da davranışları düzenlenecektir; tıpkı bugün politikacılarımızın ve şirket yöneticilerinin, belli dar sınırlar içinde davrandıkları sürece güçlerinin koruyabildikleri gibi.

Kriz ve zor zamanlar bir kere atlatıldıktan sonra sistem insanlar ve doğa üzerindeki kontrolünü daha da hızla arttıracaktır, çünkü şu anda varolan türden engellerle artık karşılaşmayacaktır .Teknisyenler ve bilim insanlarının çözecekleri en ilginç ve zor problemler de insan vücudunu ve aklını anlamakla ve gelişimine müdahale etmekle ilgili olanlar olacaktır, “insanlığın iyiliği” için elbette.

bir “kaos dönemi”, tarihin geçmişte çeşitli devirlerde kaydettiği türden bir “sorunlar dönemi” yaşanabilir. Böyle bir sorunlar döneminden nelerin doğacağını tahmin etmek imkansızdır, ama ne olursa olsun insan ırkına yeni bir şans verilmiş olur. En büyük tehlike yıkımdan bir iki yıl sonra endüstri toplumunun kendini toparlamaya başlamasıdır. Mutlaka bir çok kişi (özellikle de güce aç tipler) fabrikaların yeniden çalışmasını isteyecektir.

Endüstriyel sistemden nefret edenler için iki önemli görev vardır. İlk olarak, bir devrimin mümkün olabilmesi için sistemin yıkılması ya da yeterince zayıflaması olasılığını arttırmak üzere sistem içindeki sosyal sıkıntıları çoğaltmak için çalışmalıyız. İkinci olarak, sistem yeterince güçten düştüğünde teknolojiye ve endüstri sistemine karşı bir ideoloji geliştirmek ve onu yaymak gerekmektedir. Böyle bir ideoloji, endüstriyel sistem yıkıldığı zaman kalıntılarının tamir edilemez ölçüde hasar göreceğini ve böylece sistemin bir daha yapılanamayacağını güvenceye almaya yardım edecektir. Fabrikalar yıkılmalı, bilimsel kitaplar yakılmalıdır, vs

Endüstriyel toplum, bütünüyle devrimci bir eylem sonucu yıkılmayacaktır. Zaten, kendi içindekigelişme sorunları, çok ciddi zorluklara yol açmadan devrimci bir saldırıya açık da olmayacak. Yani eğer sistem yıkılırsa bu ya kendiliğinden olacak, ya da devrimcilerin yardımcı olacağı yarı spontane bir süreç yoluyla olacak. Eğer yıkım ani olursa, ok insan ölecek, çünkü dünyanın nüfusu öylesine arttı ki, bu nüfusun ileri teknoloji olmadan beslenmesi olanaksız.

İlk olarak, devrimciler sistemi zaten sonunda kendi kendine yıkılabilecek kadar sorunlu hale gelmedikçe yıkamayacaklar ve sistem büyüdükçe, çöküşünün sonuçları da o denli felaket olacak; bu yüzden devrimciler çöküşün başlangıcını çabuklaştırarak bu felaketin derecesini azaltabilirler.

İkinci olarak kişi özgürlüğün ve onurun kaybıyla mücadele ederek ve ölümü dengelemelidir. Çoğumuz için, özgürlük ve onur, uzun bir yaşamdan ya da fiziksel acıların engellenmesinden daha önemlidir. Üstelik, hepimiz bir gün öleceğiz ve yaşam ya da başka bir neden için ölmek, uzun ama boş ve amaçsız bir yaşamdan daha iyi olabilir.

Üçüncü olarak, sistemin devamının, çöküşünden daha az acıya neden olacağı hiç de kesin değildir
. Sistem çoktan tüm dünyada yoğun acılara neden oldu; hala da neden olmaya devam ediyor. Yüzlerce yıldır insanlara birbirleriyle ve çevreleriyle doyurucu bir ilişki sağlayan eski kültürler, endüstriyel toplumla ilişkileri sonucu yok oldular; sonuç ise, koca bir ekonomik, çevresel, sosyal ve psikolojik sorunlar bütünü oldu. Endüstriyel toplumun devreye girmesin etkilerinden biri de, dünyanın çoğunda, geleneksel nüfus kontrolünün devreden çıkması oldu. İşte tüm yönleriyle nüfus patlaması ortadadır. Bir de, talihli olduğu varsayılan Batı ülkelerindeki psikolojik acılar var (bkz. 44-45. paragraflar). Kimse, ozon tabakasındaki deliğim, sera etkisinin ve henüz bilinemeyen diğer çevre sorunlarının sonunda ne olacağını bilmiyor. Ve, nükleer kullanımının artışından da görüleceği gibi, yeni teknoloji diktatörlerin veya sorumsuz Üçüncü Dünya ülkelerinin elinden kurtarılamıyor. Irak ya da Kuzey Kore’nin genetik mühendisliği ile neler yapabileceğini tartışmak ister misiniz?

“Aaaa!” diyecek teknoloji severler, “bilim hepsini halledecek! Kıtlığı yenecek, psikolojik sorunları ortadan kaldıracağız, herkesi mutlu ve sağlıklı yapacağız!” Tabii, ne demezsiniz. Bunu 200 sene önce de söylüyorlardı. Endüstri Devrimi güya fakirliği yok edecek, herkesi mutlu edecekti vb. Sonuç, gerçekte çok farklı oldu. Teknoloji severler, toplumsal sorunları anlamada umutsuzca saflar (ya da kendilerini kandırıyorlar).
Büyük bir değişiklik (yararlı gözükenler bile) bir topluma girdiğinde, çoğu tahmin edilemeyecek, uzun bir değişiklikler zincirine yol açar (103. paragraf); bu gerçeğin farkında değiller (ya da gözardı etmeyi tercih ediyorlar). Sonuç toplumun yıkılışıdır. Bu yüzden, teknoloji severlerin, fakirlik ve hastalığa bir son vermek, sağlıklı mutlu insanlar yaratmak vb. yolundaki çabalarının, şu andakinden bile daha sorunlu toplumsal düzenler yaratması olası. Örneğin, bilim adamları teknik olarak düzenlenmiş, yeni gıdalar üreterek kıtlığı durduracaklarının söyleyip övünüyorlar. Oysa bu, insan nüfusunun sürekli artmasına neden olacak ve kalabalığın da stres ve saldırganlığı arttırdığı gayet iyi biliniyor. Buysa, "öngörülebilir" sonuçlardan yalnızca biri. Geçmişteki deneyimlerin de gösterdiği gibi, teknik ilerlemenin "öngörülemez" yeni sorunlara yol açacağını vurguluyoruz (103. paragraf). Aslında, Endüstri Devrimi’nden bu yana, teknoloji, eski sorunları çözdüğünden daha hızlı bir biçimde yeni sorunlar üretiyor.

Yani, teknoloji severlerin "PARLAK YENİ DÜNYA"larını kusurlardan arındırmaları, uzun bir hata ve sorgulama süreci gerektirecek. Bu arada büyük acılar çekilecek. Bu yüzden de, endüstriyel toplumun devamının, yıkılışından daha az azıya yol açacağı kesin değildir. Teknoloji, insanları dönüşü olmayan bir yola sokmuştur.
 
M

Mantıksız2022

Ziyaretçi
Örneğin, bilim adamları teknik olarak düzenlenmiş, yeni gıdalar üreterek kıtlığı durduracaklarının söyleyip övünüyorlar. Oysa bu, insan nüfusunun sürekli artmasına neden olacak ve kalabalığın da stres ve saldırganlığı arttırdığı gayet iyi biliniyor. Buysa, "öngörülebilir" sonuçlardan yalnızca biri. Geçmişteki deneyimlerin de gösterdiği gibi, teknik ilerlemenin "öngörülemez" yeni sorunlara yol açacağını vurguluyoruz
Nüfus artış sorunu zaten çözülmüş vaziyette. Gıdaların içine konulan yapay tatlandırıcılar, katkı maddeleri, ziraat ilaçları direk kısırlığa yol açmasa da, insanların bağırsak florasını bozarak kısırlığa yol açıyormuş gibi görünüyor.
İnsanlar 100 sene öncesine göre çok daha sağlıksız. Bilimsel gelişmelerdeki hızlı yükseliş durmuş durumda ve toplumun IQ ortalaması düşüyor.
Araştırmalar, 1990'lı yılların başlarından beri Norveç, Danimarka, Avustralya, İngiltere, Hollanda, İsveç, Finlandiya, Fransa ve Almanca konuşulan ülkelerde IQ puanının düştüğünü ve Flynn etkisinin tersine döndüğünü göstermektedir.
 
T

TENTEN

Ziyaretçi
Nüfus artış sorunu zaten çözülmüş vaziyette. Gıdaların içine konulan yapay tatlandırıcılar, katkı maddeleri, ziraat ilaçları direk kısırlığa yol açmasa da, insanların bağırsak florasını bozarak kısırlığa yol açıyormuş gibi görünüyor.

İnsanlar 100 sene öncesine göre çok daha sağlıksız. Bilimsel gelişmelerdeki hızlı yükseliş durmuş durumda ve toplumun IQ ortalaması düşüyor.
Keşke kısırlaştırsalar.
Nüfus artışı hala devam ediyor.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Nüfus artış sorunu zaten çözülmüş vaziyette. Gıdaların içine konulan yapay tatlandırıcılar, katkı maddeleri, ziraat ilaçları direk kısırlığa yol açmasa da, insanların bağırsak florasını bozarak kısırlığa yol açıyormuş gibi görünüyor.

İnsanlar 100 sene öncesine göre çok daha sağlıksız. Bilimsel gelişmelerdeki hızlı yükseliş durmuş durumda ve toplumun IQ ortalaması düşüyor.

Buradaki satırlar Kaczynski nin eserinden. Kendisi Amerika da bir hapishane de yaşıyor.
 
M

Mantıksız2022

Ziyaretçi
Buradaki satırlar Kaczynski nin eserinden. Kendisi Amerika da bir hapishane de yaşıyor.
Şizofren bu adam. Neredeyse eşcinsel olacakmış, kıyısından dönmüş.
1966'da bir süre Kaczynski, kadın olmanın yoğun cinsel fantezileri yaşadı ve cinsiyet değiştirmeye karar verdi. Bir psikiyatrist ile görüşme ayarladı, ancak bekleme odasında fikrini değiştirdi ve randevu alma nedenini açıklamadı. Daha sonra öfkeyle psikiyatristi ve nefret ettiği diğer insanları öldürmeyi düşündü. Kaczynski bu bölümü hayatında "büyük bir dönüm noktası" olarak nitelendirdi.
 
M

Mantıksız2022

Ziyaretçi
Cinsiyet değiştirme eşcinsel olma mı?
Bu adam şizofreninin bir alt türünü yaşamış. Eşcinsel veya değil, bu konularda fazla yazmak istemiyorum.
Ama illa yazmam gerekirse;
Eşcinsellik ve şizofreninin oluşum şekilleri aynıdır, transseksüelliğin de oluşum şekli aynıdır.
Cinsiyet değiştirme eşcinsel olma mı?
Bana göre hepsi aynı. Ben hastalıklar arasında ayrım yapmıyorum. Otizm veya şizofreni nasıl bağırsak hastalığıysa eşcinsellikte-transseksüellikte yarı beyin yarı bağırsak hastalığıdır. Hatta, Aidin Salih'e başvuran bir hastası su orucuyla eşcinsellikten tamamen kurtuldu.
 
M

Mantıksız2022

Ziyaretçi
Aidin Salih'e başvuran bir hastası su orucuyla eşcinsellikten tamamen kurtuldu.
Yanlış anlaşılma olmasın yukarıda yazdıklarım her insan için geçerli değil. Sürekli deli gibi cinsel ilişkiye giren bir eşcinsel tabi ki iyileşmez. Durumdan rahatsız olması ve temiz bir hayat yaşamış olması gereklidir. Çevresinde durumunun fazla bilinmemesi gereklidir.
Yada mesela eşcinsellikten dönüşüm terapisi yapan psikologlar var. Onlara tedavi olmayı da deneyebilirler.
 
M

Mantıksız2022

Ziyaretçi
Cinsiyet değiştirme eşcinsel olma mı?
Transseksüellik, eşcinsellik filan bunların hepsi aynı şey ve aynı şekilde oluşuyor. Heteroseksüel bir insanı çocukluğundan itibaren yanlış yetiştirirsen yetiştirdiğin gibi bir insan olur.
Osmanlı'da yeniçeri ocağında yetiştirilen civelek taburu var bilirmisin emin değilim, bunlar çocukluklarından beri tecavüze uğruyorlar. Yani eşcinselliğin, transseksüelliğin psikolojik olması mümkün.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Yanlış anlaşılma olmasın yukarıda yazdıklarım her insan için geçerli değil. Sürekli deli gibi cinsel ilişkiye giren bir eşcinsel tabi ki iyileşmez. Durumdan rahatsız olması ve temiz bir hayat yaşamış olması gereklidir. Çevresinde durumunun fazla bilinmemesi gereklidir.
Yada mesela eşcinsellikten dönüşüm terapisi yapan psikologlar var. Onlara tedavi olmayı da deneyebilirler.

Herşeyi çorba ettin.

Bir. Eşcinselse zaten eşcinseldir . Cinsiyet değiştirmese de. Sanırım. Bilen düzeltsin, ben öyle anlıyorum
İki. Transeksüellik doğuştan.. ki ayrıca trans ifadesi çoğu zaman fizik anomali ile birlikte cinsiyet ve eşey organı hormon vb anomalisini de -arada cinsiyeti de- belirtiyor. Böyle biliyorum.
 
M

Mantıksız2022

Ziyaretçi
Herşeyi çorba ettin.

Bir. Eşcinselse zaten eşcinseldir . Cinsiyet değiştirmese de. Sanırım. Bilen düzeltsin, ben öyle anlıyorum
İki. Transeksüellik doğuştan.. ki ayrıca trans ifadesi çoğu zaman fizik anomali ile birlikte cinsiyet ve eşey organı hormon vb anomalisini de -arada cinsiyeti de- belirtiyor. Böyle biliyorum.
Bir şey bilmediğim konularda hiçbir zaman senin kadar iddialı konuşmadım. Forumda bir sürü felsefi çöp içerik üretmişsin, birde "bir" "iki" diye yıllarca her türlü dilden araştırdığım konularda bana ders veriyorsun. Ben sorayım o zaman; Yabancı dile ne kadar hakimsin?
Şu yazıyı okuyabilir misin? Okuyamıyorsan google çeviri kullanıp oku.
Yukarıdaki yazıda adı geçen bilimsel çalışmayı okudum. Katılmadığım noktalar var ama yine de paylaşayım.
 

Ekli dosyalar

  • Modern-Diet-and-Stress-Cause-Homosexuality-A-Hypothesis-and-a-Potential-Therapy-2017-Rita-Stra...pdf
    984.2 KB ·
    Görüntüleme: 0
M

Mantıksız2022

Ziyaretçi
Herşeyi çorba ettin.

Bir. Eşcinselse zaten eşcinseldir . Cinsiyet değiştirmese de. Sanırım. Bilen düzeltsin, ben öyle anlıyorum
İki. Transeksüellik doğuştan.. ki ayrıca trans ifadesi çoğu zaman fizik anomali ile birlikte cinsiyet ve eşey organı hormon vb anomalisini de -arada cinsiyeti de- belirtiyor. Böyle biliyorum.
Yazarın önerdiği tedavi şekilleri bence çok doğru. "Healthy diet and other behavioral measures" kısmını okuyabiliyorsan oku.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Bir şey bilmediğim konularda hiçbir zaman senin kadar iddialı konuşmadım. Forumda bir sürü felsefi çöp içerik üretmişsin,.

Benim ne ürettiğime sen karar veremezsin

Sana ya da diğerlerimize cevabımı burada geçmişte verdim

ÇÖP=Çok önemli pelge, pilgi (kısaltma)


Yo bu değil aslında benim uçan halım der ki diyor şarkı; Rüzgar onu götürecek, herşey yokolacak ama rüzgar bizi taşıyacak

İnternette çok yazdım, Bana her yeri çöpe dönüştürdüğümü söylediler, bu yüzden ben özgürce yazabilirim, Çok kişili -stabil olmayan zaman zaman da doğaçlama-çalakalem ve salt çağrışımlama, içgelimi ne gelirse yazdığım oldu, denedim her şeyi; İçimde çoklu kişi-ses ve duygudurum değiştiren deneysel bi yazım tavrım ve arayışım oldu gibi benim diyelim,

Biz buraları özgür alanlar olarak kullanıyoruz ve boş alanlar, Bİr post daha fazla fazlalık yapmaz diyoruz, Başkası daha çok yazarak aslında daha fazla boşluk açabilir, Hatta ben düşünürüm ki sıradan yazmak olası ve sıradan olmak ve tüm ifadeleri aynı herkes gibi sıradan etmekte olası, Zihinleri kurcalayacak bazen de kıracak bi şey lazım, İfadeler devrik olmalı, Kişiler ve kişilikte devrik olmalı, DEvrik düşünmeli bakmalı bazen, Zorlamalı, değiştirmeli ve itmeli-iteklemeli, Uyum göstermemeli ve uyum kırmalı, Bu yüzden çoğu zaman aldırmam kendime ve savrulurum ve savruk yazarım, NEden stabil sabit olayın bilincinde bir kişiyi olayım ben; Bir deli ayar bozar bazen; Herkes sıradan-uyumlu-olağan ve ılımlı bu beni çıldırtır

Aslında sitede olan olayları gözlüyorum ve susuyorum biliyorsunuz, HEpimiz susuyoruz ve gerçek kelimelerimzi bırakmıyoruz

Çöpün onemini, Isvec Norvec'ten cop satin alarak gosterdi.

Yani kendi çöplerini her turlu donusum icin (enerji/elektrik üretimi için) kullanip bitirmisti.

Cok seslilik ya "bas agritir"

Ya da "biribirini tamamlar"

Iste ancak ikinci algi kucaklayicidir.

Bir gün belki çöpten enerji üretmeyi denersin ve ihtiyacın olur

Çok seslilik az seslilik hakkında bir şeyler biliyorum
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Bir şey bilmediğim konularda hiçbir zaman senin kadar iddialı konuşmadım. Forumda bir sürü felsefi çöp içerik üretmişsin,

Neyi iddialı konuşmuşum ben? Bir anlat bakalım

Çöpleri de mümkünse tek tek örneklemeni isteyeceğim
Belki o arada çöpte bir şey buluruz ve sen çöp olmayanını üret ben onu okuyor olacağım

Çöp ya da değil -kendin- bir şey ürettin mi ya da üretmeyi düşünür müsün? Dene okuyalım ne üreteceğine bir bakalım...

Eşcinselliğin/translığın tedavisi gibi bir şey gündemim değil. Açlıkla/oruçla translık/eşcinsellik tedavisi gibi bir şey dedin sanırım, daha önce de dedin. İlgi kuramadım ki konuyla da ilgili değilim, neyini tartışayım..

ve bunun/bunların Theodore Kaczynski nin Sanayi Toplumunun Geleceği eseriyle, içerikle ve benim konumla ne ilgisi var? ama o konuda yorumumu belirttim

Açlıkla oruçla seksüalite, cinsel istek denetlenebilir ,kişiye daha aseksüel ya da daha cinsel istek anlamında yönetilebilir bir düzleme taşıyabilir ve yönelim değişmez hayır.nokta...
Diğer durumda oruç değil telkin/alfa hipnoz gibi bir kavramdan kişinin kendini yönelitp dönüştürmesinden/programlamasından ya da burada aracı hizmeti almasından ve orucun bu anlamda bu dönüşüme zihinsel aracı kılınmasından -kolay yönetebilir olmasını sağlamadan- sözederiz. Bunu yapan oruçtur diyemeyiz.

Bir şeyleri bilmediğim bir şeyler hakkında fikrim olmadığını varsayıyorsan bilen ve fikri olanlar ya da kendinle yazış ve tartış. Yazdın yazdım.

birde "bir" "iki" diye yıllarca her türlü dilden araştırdığım konularda bana ders veriyorsun.

ben veririm ya da öyle yazarım içime/işime nasıl geliyorsa öyle yazarım yazıyorum yazacağım ve sevmiyorsan bana yazma ve asıl sen bana ders verme!

Ben sorayım o zaman; Yabancı dile ne kadar hakimsin?

egonu nerende taşıyorsan orana hakim misin? ki!

Şu yazıyı okuyabilir misin? Okuyamıyorsan google çeviri kullanıp oku.

Yukarıdaki yazıda adı geçen bilimsel çalışmayı okudum. Katılmadığım noktalar var ama yine de paylaşayım.

Emredersin. Ben sen emrettiğin için hemen okuyorum...

Bana makale mukale deme... Ben yazar ben okurum işine gelmeyen okumaz...
 
M

Mantıksız2022

Ziyaretçi
Çöpleri de mümkünse tek tek örneklemeni isteyeceğim
Felsefenin kendisini çöp olarak görüyorum. Yazdığın şeylerin -Gaps diyeti gibiler dışında- tamamen çöp (benim için, bana göre) olduğunu düşünüyorum.
Yani senin yazdıklarınla alakası yok.
Theodore Kaczynski nin Sanayi Toplumunun Geleceği eseriyle
Ne olduğu belirsiz, katil bir teröristin yazısını buraya taşımak tam siz felsefecilere göre. Felsefe denen şeyi oldum olası sevmedim, hep samimiyetsiz geldi. Bu katilin yazısını buraya taşıyacak kadar felsefede uzmanlaştığına göre modern tıbbı da savunabilirsin. İkisi arasında fark yok.
ben veririm ya da öyle yazarım içime/işime nasıl geliyorsa öyle yazarım yazıyorum yazacağım ve yazacağım sevmiyorsan ban ayazma ve asıl sen bana ders verme!
Yukarıda dediğim gibi, İşine geldiği gibi yazmak felsefenin özünde var. İşine geldiği gibi yaz. (y)(y)(y)
Emredersin. Ben sen emrettiğin için hemen okuyorum...

Bana makale mukale deme... Ben yazar ben okurum işine gelmeyen okumaz...
Tartışmayı bana hakaret şeklinde bir soru sorarak başlattın. Şimdi okumam diyorsun. İşte bencilik tam olarak bu. Seni tutan yok dilediğin gibi saygın(!) içeriklerini üretmeye devam et.
Bunu yapan oruçtur diyemeyiz.
Bunu yapan oruç, fakat oruç sadece aracı. Her şey yaratıcının kararı.
Çöpleri de mümkünse tek tek örneklemeni isteyeceğim
Evrensel-insan sen isen, bu konuda bir şey dememe zaten gerek yok. Düşünce dünyası forumunda yazdıkların bilgi ve zeka seviyeni zaten gösteriyor. Sana iyi içerik üretmeler dilerim.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Yazarın önerdiği tedavi şekilleri bence çok doğru. "Healthy diet and other behavioral measures" kısmını okuyabiliyorsan oku.

Bir kere eşcinsellik ve transeksualite "hastalık" değildir sana bu söylendi. Adı neyse ney. Yönelim, durum, olgu.
İkincisi olmayan şeyin tedavisinden sözedilemez. Kişi/kişilere yine kendi seçimine (isteğine) yönelik cinsel tercih değişikliği aracılığı sağlama ya da bunun hizmeti gibi bir kavram/tanım getirilmeli.

Heteroluk!?
Hetero olmayanda üreyebilir. Seksin üreme işlevi . Üreme işlevi varsa üreyebilir.

Neyin tedavisi
Heteroluk normal, diğeri anormal ya da hastalık mı? Hayır değil. Geçmişte öyleydi. Kişi sorun ediyorsa cinsel yönelim değiştirmek istiyorsa vs vs..

Seksin eğlence işlevi ve cins seçimindeki eşey organı farkından başka bir şeyden sözedemezsin. Kadın ve erkek cins ya da tür değildir bu insan türüdür ve cinsiyet eşeydir...

Saçmasapan bir episteme tabanıyla bana ders vermeye kalkıyorsunuz.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst