- Konbuyu başlatan
- #1
- Katılım
- 30 Nis 2012
- Mesajlar
- 1,302
- Tepkime puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 42
Benim mantalitemde şuydu; madem dini bilgiler bilimsel bilgiyle ilişkilendirilemiyor.bilimsel bilgiyle de dini bilgiler ilişkilendirilemez. biri örtüştürürken suçluysa sizde karşıtlarken suçlusunuz. aynı düzlemde buluşamıyorlarsa. aynı düzlemde karşıtlanamazlarda. kısaca siz bilimsel bilgiyle Tanrı yanılgısı gibi bir iddiaya varamazsınız. varmamanız gerekir. ama varmışsınız. bu çelişkidir.
Bakış açımı izah edeyim. Anlayacağınızı umuyorum.
Kutsal kitapların, herhangi bir bilim dalının alanına giren bir konu ile ilgili iddiaları varsa ve bu iddia söz konusu bilim dalı tarafından bulgulananlarla örtüşmüyor ise, otorite bilimdir. Bu nedenle bilimsel bulguların dine uygunluğuna bakmak mantık dışıdır. “Bilimsel iddia söz konusu olduğunda”, dinsel içeriğin bilimsel olana uygunluğuna bakılacaksa bakılabilir. Ancak dine uygunluk göstermiyor diye bilimsel olan reddedilecekse kıyaslamak anlamsızdır. Fikrinizi değiştirmeyecekseniz hiç bakmayın. Neden bakıyorsunuz? Dini bilime göre konumlandırmayacağınıza göre, bilimi dine göre konumlandıracaksınız demektir. Genelde olan da budur. Örnek "Evrimi reddetmeliyim, inancıma ters olabilir". Olabilir şeklinde örnekledim. Çünkü dine de biyolojiye de hâkim olmanın “h” si yok genelimizde. Evrimi ancak biyoloji biliminin sınırları içerisinde tartışırsanız anlamlıdır. Eğer biyoloji eğitiminizin çapı belli ise (ki genelin eğitim seviyesi malumumuz) bu bilimsel gerçeği nasıl reddedersiniz? İşin uzmanları hatalı, siz/sizler isabetli misiniz? Akıl var mantık var.Bu reddediş temelsizdir. Böyle olduğu içindir ki “Evrime inanmıyorum!” biçiminde ifade edilir genelde. Evrim bir inanç meselesi değildir. Siz bunu bir inanç meselesine dönüştürüyorsunuzdur. Kaldı ki inancınızla evrimi reddederken, bir yandan da dinsel olan ile bilimsel olanı birbirinden ayrı düşünmemiz gerektiğini söylüyorsunuz. Görüldüğü gibi bu mümkün olmuyor.
Başka başlıklarda ifade ettiğim gibi bilim ve din arasına duvar öremezsiniz. Mümkün değildir. İşte bu nedenle siz/sizler evrimi inancınızla reddedebiliyorsunuz. Bunların birbirlerine karşılıklı etkide bulunmasını engelleyemezsiniz. Çünkü din camide, kilisede, bilim de laboratuarda değildir. İkisi de insanın bilincindedir. Bu ikisi, insan bilincini belli biçimlerde şekillendirir. Bu şekillendirme de paralellikten çok, zıtlık üzerinedir. Karşı karşıya gelenler de örneğin bu forumda olduğu gibi (siz ve ben) insanlardır.
“O halde dini de bilimsel ölçütlerle değerlendirmeniz anlamsızdır, çelişkilidir” söyleminizi kendi açımdan isabetli bulmuyorum. Bu söylem, bilimi laboratuara, dini mabedlere hapsetmiş bir anlayışla izah edilebilir ancak. Bilimsel olmak bir bilinç durumudur. Bilimsel olmak, en basit anlamı ile kişinin gerçeğin kendisini öğrenme amacıyla hareket etmesi, inancı, hissiyatı ne olursa olsun, gerçeğe sırt çevirmemesi, inancı ve hisleri doğrultusunda gerçekliği çarpıtma amacı gütmemesi demektir. Buna bilimsel düşünüş ahlakı diyorum. Gerçek sizi yaralasa da ona gözlerinizi kapatmıyorsanız, bilimsel tutum odur. Yani mağaradan çıkarken gözünüz ışıktan rahatsız olacak diye çıkmazlık etmemelisiniz. Ben bilim ve din arasında birini otorite kabul etmek gerekir diyorum. Bu ikisi aynı önceliğe sahip olamaz. Bu sebeple tutumumda bir çelişiklik değil uyum vardır. Din, bilimin otoritesini tanımalıdır. Anlaşılmasın ki inanç sistemlerini sahip olmadıkları şeyler ile eleştireceğiz ve ben yönetici sıfatımla bunu görmezden geleceğim. Hiçbir konu özelinde yapılmaması gereken bir şeydir bu. Buna ya cehalet ya da terbiyesizlik denir. Öte yandan bir eleştiri varsa ve sert bir eleştiri ise, bunu saldırı olarak da anlamamak gereklidir.
Kaldı ki dinin gerçekliğini kendisi ile değil ancak ve ancak bilimsel olanla sınayabilirsiniz. “Dağlar yerinde durur mu sandınız? Oysa onlar hareket eder” tarzındaki söylemlerin gerçekliğini ortaya koyacak olan bilimsel olandır (jeolojidir, astronomidir vb.) Yani “Din, bilimin söylediğini mi söylüyor, yoksa ters mi düşüyor?” diye bakarsınız.-- Burada kişisel bir kıyaslama yapmak gerekmiyor. Bu iki güç, insan bilincine ve toplumuna rehberlik ettiği için kaçınılmaz olarak karşı karşıya geliyorlar.-- Burada amaç bilimsel olanı değil, dinsel olanı sınamaktır. ---Rehberlik meselesinde ibre, uzun vadede, bilimsel olana dönmektedir--- Bu süreç neticesinde tersi bir çıkarımı ---bilimsel olanın dine uygunluğunu---dolaylı olarak yaparsınız. Eğer dolaylı değil de direkt olarak bu ters çıkarımı yapıyorsanız, isabetli bir noktada değilsiniz demektir. Muhtemelen Afganistan yahut Pakistan benzeri ülkelerde böyle yapılıyordur.
Örneklemek için evrim meselesine dönelim; çünkü dinsel ve bilimsel çatışmanın ön cephesi gibi bir konumdadır. Ben evrim uzmanı mıyım? “U” su değilim. Denirse ki “İyi işte sen de bilmiyorsun, ben de bilmiyorum. O halde ikimiz de aynı pozisyondayız. Sen körü körüne kabul ediyorsun, ben de körü körüne itiraz.”. Hayır, aynı konumda değiliz. Ben bu işin erbabı ne diyorsa onu diyorum. Ben bilimsel olanı esas alıyor ve saygı duyuyorum. Tercihimi bilimden, bilimsellikten, bilim insanından yana koyuyorum. “Sıradan” bir kimsenin bilime saygı duyup da evrimi reddetmesi gibi bir yaklaşım makul değildir. Bu yaklaşım saygı değil sınırlayıcılıktır. Bilimsel olanı dinsel olanla sınırlamaktır. Ben işin erbabından hareket ediyorum, siz/sizler konu ile alakası olmayan, konunun hâkimi olmayan, uzmanlığı bu olmayan kaynaklardan edindiklerinle karşı çıkıyorsun.
Denirse ki “Ama kutsal kitaplarda her şeyin bilgisi vardır; bilmem ne kaç mertebedir, bu sırra erişmek de zordur” vb. Bir şey değişmez çünkü varsayımdır. “Vardır” diyorsun çünkü öyle inanmışsın. Bir anlığına “vardır” diyelim. Bu sefer de çözen yoktur diyebiliriz. Çözmediysen, başka çözene rastlamadıysan, demek ki her şeyin bilgisinin olup olmadığını bilmiyorsundur. Kaldı ki çözdüğünü iddia eden biri var ise nereden anlaşılacak? Bu sırra eriştiğinin ispatı nedir? Suda mı yürüyecek? Ölü mü diriltecek? Saf enerjiye mi dönüşecek? Şiirsel laflar mı edecek? Ne yapacak? Bu sorular cevaplansın diye söylemiyorum. Konunun ne kadar öznel olduğunu ve benim düşünme prensibimi ortaya koyuyorum. Ucu açıktır her yere çekilebilir.