- Konbuyu başlatan
- #1
- Katılım
- 5 Ağu 2020
- Mesajlar
- 108
- Tepkime puanı
- 27
- Puanları
- 28
- Konum
- usa
- Hangi Felsefe Akımına Yatkınsınız ?
- Epistemoloji
Bu konu beynin nasil calistigini, nasil dusundugunu, nasil hissettigini ogrenmek amaciyla acilmistir.
Dolayisiyla bu baslik altinda beyni ve icindeki norokimyasal yapi ve iletisimi aciklayacagim.
Bir günde kaç kez düşündüğünüzü, kaslarinizi kac kez hareket ettirdiğinizi yada hissettiginiz duygularin norokimyasal cercevede nasil gerceklestigini hic dusundunuz mu?. Peki, bu olayların her birinin gerçekleşmesi için vücudunuzun hayati organi olan beyninizin hangi bolumlerinin calistiginı, kas sayısıni ve tum noronal islemler icin hangi kimyasalların gerekli olduğunu hiç düşündünüz mü? Bunu matematiksel olarak gostermek sanirim akıllara durgunluk verirdi.
Beynimiz ve vücudumuz arasındaki etkileşim gerçekten şaşırtıcı ve bir şeyler ters gitmedikçe düşünmeme eğiliminde olduğumuz bir şeydir. Norobilim, sinir sistemi ve beyin araştırmalarına ayrılmış çok disiplinli bir alandır. Biyoloji, kimya, bilgisayar bilimi, tıp, matematik, genetik ve tabii ki psikoloji gibi alanları içerir. Biyo- psikoloji, sinirbilime benzer bir alandır, ancak yontemsel olarak daha kisitli bir şekilde davranışın ve zihinsel süreçlerin biyolojik temelinin bilimsel yanasimina odaklanmıştır. Beynimizin düşündüğümüz, hissettiğimiz ve yaptığımız her şeyde nasıl bir rol oynadığını anlamak için, en baştan başlamalıyız: tek bir sinir hücresiyle.
Noronlarin yapisi ve Calisma prensipleri
Bir noronun yapisini gormektesiniz.
Nöronlar, sinir sisteminin yapı taşlarıdır. Deneyimlediğimiz her şey bir nöronla başlar. Bir nöron, uyarımı alan ve bilgiyi vücuttaki diğer nöronlara ileten küçük, uyarılabilir bir hücredir. Nöronlar yapısal olarak nispeten basitken, nöronun her bir parçası, bilgi iletme söz konusu olduğunda özel bir işleve sahiptir. Nöronların birbirleriyle nasıl "konuştuklarını" anlamadan önce, nöronun anatomisini incelemek ve her bir bileşenin oynadığı önemli rolü anlamak gerekir.
Nöronlar yapı olarak oldukça basitken, sinir sisteminin işleyişinde hayati bir rol oynarlar.
Tipik bir nöronun gür dallardan olusan bir ucu, gayet şık bir gövdesi ve "parmak tipi" dallara sahip başka bir ucu vardır. Nöronun cok fazla dali bulunan ucunda dendritler vardır, bu da bir ağacın dallarına benzedikleri için aslında "dal" anlamına gelir. Dendritlerin, onundeki nörondan sinyal veya bilgiyi yakalamak gibi önemli bir gorevi vardir.
Önünüze bir kova para yerleştirildiğini ve elinizi daldirdiginizda istediğiniz kadar kapmak için sadece bir elinizi kullanabileceğinizin söylendiğini hayal edin. Elinizi kovaya nasıl koyardiniz? Olabildigince fazla sayida parayı almaya çalışıyor olsaydınız, Alani geniş tutmak icin, parmaklarınızı mümkün olduğunca acar yada uzatirdiniz. Bu örnekte parmaklarınız nöronun dendritleri gibidir: Gelen sinyali "yakalama" şanslarını artırmak için geniş bir alana uzanırlar. Tıpkı el ve kolların vücuda bağlı olması gibi, dendritler de soma adi verilen hücre gövdesine bağlıdır. Soma kelimesi "vücut" anlamına gelir ve hücrenin genetik bilgisini barındıran hücre çekirdeğini içerir. Akson, bilgiyi nöronun sonuna kadar taşımaktan sorumlu uzun, ince bir liftir. Örnek olarak kendi vücudumuzla devam edersek, akson omurgamız olacaktır. Tıpkı cesitli bağların omurgamızı koruduğu gibi, miyelin kılıfı adı verilen yağlı bir doku tabakası aksonu kaplar.
Bunlara ek olarak, miyelin kılıfı başka bir önemli işleve daha hizmet eder. Bu yağlı katman, bilginin aksondan aşağıya aktarılmasını hızlandırır (bunu kaydiraktan kayma gibi düşününebilirsiniz). Aksonun ucu ise, bir sonraki nöronun dendritleri tarafından yakalanmak üzere bilgiyi o yone göndermekten sorumludur. Aksonun ucu, dendritlerden daha az olmasına ragmen cesitli dallardan olusur ve her dal, uçta, terminal düğmesi olarak adlandırılan (veya bazen akson terminali olarak anılır) şişmiş bir kısım içerir. Aslinda bunu brokoli gibi dusunebilirsiniz. Terminal düğmesi, nöronların birbirleriyle "konuşmasını" sağlamak için kullanılacak kimyasalları içerir.
Noronlar Arasi Iletisim Nasil Oluyor?
Nöronlar çok sosyal canlılardır. Ağ adı verilen büyük topluluklarda yaşarlar ve sinir adı verilen sıkı gruplar halinde kümelenirler. Nöronlar hayatta kalmak için birbirleriyle temas halinde olup, yine birbirlerine bağlıdır ve hem birey olarak hem de daha büyük grupların parçası olarak çalışırlar. Nöronlar, aslinda ilginctir bazi dedikoducu insanların yaptığı gibi iletişim kurar. En yakın arkadaşına sabirsizlikla "en son aldigi haberi" paylasmak için okul koridorlarinda kosan sekizinci sınıf öğrencisini hayal edin. Arkadaşına ulaştığında kulağına fısıldar; arkadasi güler ve bir sonraki öğrenciye söylemek için yola çıkar. Elbette, nöronlar bilgiyi fısıltılar yerine enerji ve kimyasallar yoluyla iletirler, ancak temel iletişim modelleri sanki sosyal kelebeğe benzer.
Sinirsel Dürtü
Nöronların hem kendi içindeki hem de aralarindaki aktivite hem elektriksel hem de kimyasal olaylardır. Bir aksiyonyada hareket potansiyeli, nöron içinde hareket eden kısa bir elektrik yüküdür. İlk başta sunu hatirlayin, sinirsel dürtü elektriksel bir olaydır. Dürtü nöronun sonuna ulaştığında, bilgiyi bir sonraki nörona "aktarmak" için kimyasal bir durum haline gelir. Nöronlar birbirine dokunmadan, bu eletrik islemini birbirlerine transfer ederler.
Noronun icindeki iyon farkini gormektesiniz.
Çoğu zaman, nöronlar birbirlerine sinyal göndermeye hazırlanip beklerler. Nöronlar sıvıyla çevrili oldugu gibi, kendileri de sıvıyla doludur. Bu sıvı, elektrik yüklü atomlar olan iyonları içerir. İyonlar pozitif veya negatif yüklü olabilir. Bir nöron dinlendiğinde, nöronun içi, nöronun dışına göre daha negatif yüklüdür. (Yukaridaki resimde bunu goruyorsunuz)Nöronun zarındaki bu yük farkı, nöronu önceki nöronlardan gelen mesajlara hızlı bir şekilde yanıt vermeye hazırlayan şeydir. Ok ve yayla oku atmaya hazırlandiginizi düşünün. Ok geri çekildiğinde, geriye dogru bir gerginlik ipi dışarı çeker ve serbest bırakıldığında ok fırlatilmis olur. Hücrenin dışına göre hücre içindeki negatif yük, geri çekilen ok gibidir. Bu gerilim durumuna hücrenin dinlenme potansiyeli denir.
Hucre icindeki negative yuk, geri cekilmis ipteki ok gibidir. Yani, gelen mesaji iletmek icin tetikte beklemektedir.
Bazı pozitif yüklü iyonlar hücre zarına nüfuz eder ve yeterli pozitif iyon hücreye ulasildiginda hücre depolarize olur yani negatifler azalir. Hücre yeterince pozitif hale geldiğinde, hücre eşiğine ulaşır ve bir aksiyon-hareket potansiyeli oluşur. Nöronların iki secenekli eylem plani vardır: Ya ateşlerler ya da hic bir sey yapmazlar. Dolayısıyla, eşiğe ulaşıldığında, yani mermi namluya ulastiginda aksiyon potansiyelini durduracak hiçbir şey yoktur. Bu ilkeye ya hep ya hiç yasası (all-or-none law) denir. Aksiyon potansiyeli soma yakınında başlar ve akson boyunca terminal düğmelerine doğru ilerler. Bu asamada hücre zarının tamamı bir anda geçirgen hale gelmiyor; yine de elektrik yükleri aksonda "sıçrar" veya aşağı doğru yayılır. Nöronun "dinlendiği" ve tekrar ateşlenemediği (ya hep ya hic yasasi demistik hatirladiniz mi?) refractory period dönem olarak adlandırılır.
Sinaptik iletim
Nöronlar uyarıcı veya inhibe edicidir. Bu, bir sinyale yanıt olarak, bir nöronun sinyali bir sonraki nörona (uyarıcı) geçirerek "ateşleyebileceği" veya sinyali iletmeyerek ateşini (engelleyici olarak) tutabileceği anlamına gelir. Komşu nöronlara bilgi aktarımı, sinirsel bir uyarının kimyasal kısmıdır.
Daha önce de belirtiltigim gibi, nöronlar aslında birbirine bağlı değildir. Nöronun terminal düğmeleri ile bir sonraki nöronun dendritleri arasında sinaps veya sinaptik yarık adı verilen çok küçük bir boşluk vardır. Sinapsa sinyal ileten nörona presinaptik nöron, sinapstan sinyal alan nöron ise postsinaptik nöron olarak adlandırılır.
Elektriksel dürtü bir nöronun sonundaki terminal düğmelerine ulaştığında, ayni elektriksel olay kimyasal bir olay haline gelir. Terminal düğmelerinde küçük, sıvı dolu keseler bulunur. Bu keseler, nörotransmiterler (sinir sisteminin kimyasal postacilari) içerir ve aksiyon potansiyeli tarafından uyarıldıklarında patlarlar ve nörotransmiter sinapsı doldurur.
Aynı anda açılan bir dizi su balonunu hayal edin; balonlar keseciklerdir ve içindeki su nörotransmiterdir. Nörotransmiterler olmasaydı, nöronlar iletişim kuramazdı ve biz yaşamı deneyimleyemezdik. Burada kesecik olarak betimledigim vesicle patladıktan sonra, bu nörotransmiterlerden bazıları sinaps boyunca hareket eder ve komşu nöronun dendritlerini kimyasal olarak uyarır. Nöronların dendritleri, gelen nörotransmiterleri "yakalamaya" hazır özel reseptörlere sahiptir. Çeşitli nörotransmiterler, kendi spesifik reseptör proteinlerine sahiptir. Gelen mesajı almak için, nörotransmiterin, kapıyı açmak için bir anahtarın bir kilide sığması gerektiği gibi, reseptöre "uyması" gerekir. Post-sinaptik nöron kimyasal sinyali aldığında, onu elektrik sinyaline dönüştürür ve yeterince güçlüyse, post-sinaptik nöronda bir aksiyon yani hareket potansiyeline neden olur.
Asagidaki 37 saniyelik videoyu izleyebilirsiniz.
Norotransmitterlerin Davranislarimizdaki Etkisi
Her nöron tipik olarak yalnızca bir tür nörotransmitere sahiptir, ancak birçok farklı nöron, nörotransmiterlerini sinapsa aynı anda salgılar. Postsinaptik nöronun ateşlenip ateşlenmeyeceği, uyarıcı ve engelleyici mesajların dengesiyle belirlenir – aslinda bu biraz oyları saymaya benziyor. Postsinaptik nöron basitçe çoğunluk ile calisir. İşleri daha da karmaşık hale getirmek için, nörotransmiterler ya uyarıcı ya da engelleyici olma eğilimindeyken, işlevleri postsinaptik nöronun dendritleri üzerindeki gerçek reseptörler tarafından belirlenir. Yani, aynı nörotransmiter, bir nöron üzerinde inhibe edici (inhibitory) bir etkiye sahipken, diğerinde uyarıcı bir etkiye sahip olabilir. Gelin simdi düşüncelerimiz, duygularımız ve davranışlarımız üzerinde en büyük etkiye sahip olan bazı önemli nörotransmiterlere bakalım.
Acetylcholine: Uyaricidir. Kas hareketleri, hafiza ve dikkat hususunda etkilidir.Dusuk oldugu durumlarda Alzheimer'a neden olur.
Dopamine: Birseylerden zevk almamizi saglayan duygular,hafiza ve hareketle iliskilidir.Dusukken depresyona ve Parkinson'a, yuksekken sizofreniye neden olur.
Serotonin: Uyaricidir, ruh halinizle ve uykunuzla iliskilidir. Dusukken Anksiyeteye (ozellikle OCD) ve depresyonayuksekken de Serotonin sendromuna sebep olur.
Norepinephrine:. Sizi hizlandirir. Dusekken bipolar bozukluga ve depresyona, yuksekken de heyecan, yerinde duramama, hoplama, ziplamaya neden olur.
Glutamate: Ogrenme, hafiza husunda etkilidir. Dusukken sinus, migren,, Parkinson, depresyon ve ansiyeteye neden olur.
Reseptörler, vücut içinden (ör. Nörotransmiter, hormonlar) veya vücut dışından kaynaklanan kimyasalların (ör. Alkol, yasadışı ilaçlar, reçeteli ilaçlar) yutulmasından kaynaklanan kimyasallarla etkinleştirilebilir. Bir agonist, hücre reseptörlerine bağlanan ve biyolojik bir yanıt üreten bir nörotransmiter veya ilaçtır. Yani, bireysel nöronlar durumunda, bir agonist gerçek nörotransmiter olabilir veya postsinaptik nöron üzerinde uyarıcı veya inhibe edici bir etki uygulayan "benzeri bir sey" olabilir. Nikotin bir agonisttir ve sigarayı bırakmaya çalışan birçok kişi, Nicorette sakızı veya Chantix reçetesi gibi bir nikotinik agonist kullanmıştır. Nicorette sakızı aslında nikotin içerirken Chantix, nikotinik agonist görevi gören başka bir ilaç içerir. Chantix, nikotinik reseptörleri uyarır (yani, reseptörlerin yine de nikotin aldıklarını düşünmelerine neden olur) ancak saf nikotinden daha az etki yaratır.
Konuya ilgi ve katilim olursa devam edebilirim.
Dolayisiyla bu baslik altinda beyni ve icindeki norokimyasal yapi ve iletisimi aciklayacagim.
Bir günde kaç kez düşündüğünüzü, kaslarinizi kac kez hareket ettirdiğinizi yada hissettiginiz duygularin norokimyasal cercevede nasil gerceklestigini hic dusundunuz mu?. Peki, bu olayların her birinin gerçekleşmesi için vücudunuzun hayati organi olan beyninizin hangi bolumlerinin calistiginı, kas sayısıni ve tum noronal islemler icin hangi kimyasalların gerekli olduğunu hiç düşündünüz mü? Bunu matematiksel olarak gostermek sanirim akıllara durgunluk verirdi.
Beynimiz ve vücudumuz arasındaki etkileşim gerçekten şaşırtıcı ve bir şeyler ters gitmedikçe düşünmeme eğiliminde olduğumuz bir şeydir. Norobilim, sinir sistemi ve beyin araştırmalarına ayrılmış çok disiplinli bir alandır. Biyoloji, kimya, bilgisayar bilimi, tıp, matematik, genetik ve tabii ki psikoloji gibi alanları içerir. Biyo- psikoloji, sinirbilime benzer bir alandır, ancak yontemsel olarak daha kisitli bir şekilde davranışın ve zihinsel süreçlerin biyolojik temelinin bilimsel yanasimina odaklanmıştır. Beynimizin düşündüğümüz, hissettiğimiz ve yaptığımız her şeyde nasıl bir rol oynadığını anlamak için, en baştan başlamalıyız: tek bir sinir hücresiyle.
Noronlarin yapisi ve Calisma prensipleri
Bir noronun yapisini gormektesiniz.
Nöronlar, sinir sisteminin yapı taşlarıdır. Deneyimlediğimiz her şey bir nöronla başlar. Bir nöron, uyarımı alan ve bilgiyi vücuttaki diğer nöronlara ileten küçük, uyarılabilir bir hücredir. Nöronlar yapısal olarak nispeten basitken, nöronun her bir parçası, bilgi iletme söz konusu olduğunda özel bir işleve sahiptir. Nöronların birbirleriyle nasıl "konuştuklarını" anlamadan önce, nöronun anatomisini incelemek ve her bir bileşenin oynadığı önemli rolü anlamak gerekir.
Nöronlar yapı olarak oldukça basitken, sinir sisteminin işleyişinde hayati bir rol oynarlar.
Tipik bir nöronun gür dallardan olusan bir ucu, gayet şık bir gövdesi ve "parmak tipi" dallara sahip başka bir ucu vardır. Nöronun cok fazla dali bulunan ucunda dendritler vardır, bu da bir ağacın dallarına benzedikleri için aslında "dal" anlamına gelir. Dendritlerin, onundeki nörondan sinyal veya bilgiyi yakalamak gibi önemli bir gorevi vardir.
Önünüze bir kova para yerleştirildiğini ve elinizi daldirdiginizda istediğiniz kadar kapmak için sadece bir elinizi kullanabileceğinizin söylendiğini hayal edin. Elinizi kovaya nasıl koyardiniz? Olabildigince fazla sayida parayı almaya çalışıyor olsaydınız, Alani geniş tutmak icin, parmaklarınızı mümkün olduğunca acar yada uzatirdiniz. Bu örnekte parmaklarınız nöronun dendritleri gibidir: Gelen sinyali "yakalama" şanslarını artırmak için geniş bir alana uzanırlar. Tıpkı el ve kolların vücuda bağlı olması gibi, dendritler de soma adi verilen hücre gövdesine bağlıdır. Soma kelimesi "vücut" anlamına gelir ve hücrenin genetik bilgisini barındıran hücre çekirdeğini içerir. Akson, bilgiyi nöronun sonuna kadar taşımaktan sorumlu uzun, ince bir liftir. Örnek olarak kendi vücudumuzla devam edersek, akson omurgamız olacaktır. Tıpkı cesitli bağların omurgamızı koruduğu gibi, miyelin kılıfı adı verilen yağlı bir doku tabakası aksonu kaplar.
Bunlara ek olarak, miyelin kılıfı başka bir önemli işleve daha hizmet eder. Bu yağlı katman, bilginin aksondan aşağıya aktarılmasını hızlandırır (bunu kaydiraktan kayma gibi düşününebilirsiniz). Aksonun ucu ise, bir sonraki nöronun dendritleri tarafından yakalanmak üzere bilgiyi o yone göndermekten sorumludur. Aksonun ucu, dendritlerden daha az olmasına ragmen cesitli dallardan olusur ve her dal, uçta, terminal düğmesi olarak adlandırılan (veya bazen akson terminali olarak anılır) şişmiş bir kısım içerir. Aslinda bunu brokoli gibi dusunebilirsiniz. Terminal düğmesi, nöronların birbirleriyle "konuşmasını" sağlamak için kullanılacak kimyasalları içerir.
Noronlar Arasi Iletisim Nasil Oluyor?
Nöronlar çok sosyal canlılardır. Ağ adı verilen büyük topluluklarda yaşarlar ve sinir adı verilen sıkı gruplar halinde kümelenirler. Nöronlar hayatta kalmak için birbirleriyle temas halinde olup, yine birbirlerine bağlıdır ve hem birey olarak hem de daha büyük grupların parçası olarak çalışırlar. Nöronlar, aslinda ilginctir bazi dedikoducu insanların yaptığı gibi iletişim kurar. En yakın arkadaşına sabirsizlikla "en son aldigi haberi" paylasmak için okul koridorlarinda kosan sekizinci sınıf öğrencisini hayal edin. Arkadaşına ulaştığında kulağına fısıldar; arkadasi güler ve bir sonraki öğrenciye söylemek için yola çıkar. Elbette, nöronlar bilgiyi fısıltılar yerine enerji ve kimyasallar yoluyla iletirler, ancak temel iletişim modelleri sanki sosyal kelebeğe benzer.
Sinirsel Dürtü
Nöronların hem kendi içindeki hem de aralarindaki aktivite hem elektriksel hem de kimyasal olaylardır. Bir aksiyonyada hareket potansiyeli, nöron içinde hareket eden kısa bir elektrik yüküdür. İlk başta sunu hatirlayin, sinirsel dürtü elektriksel bir olaydır. Dürtü nöronun sonuna ulaştığında, bilgiyi bir sonraki nörona "aktarmak" için kimyasal bir durum haline gelir. Nöronlar birbirine dokunmadan, bu eletrik islemini birbirlerine transfer ederler.
Noronun icindeki iyon farkini gormektesiniz.
Çoğu zaman, nöronlar birbirlerine sinyal göndermeye hazırlanip beklerler. Nöronlar sıvıyla çevrili oldugu gibi, kendileri de sıvıyla doludur. Bu sıvı, elektrik yüklü atomlar olan iyonları içerir. İyonlar pozitif veya negatif yüklü olabilir. Bir nöron dinlendiğinde, nöronun içi, nöronun dışına göre daha negatif yüklüdür. (Yukaridaki resimde bunu goruyorsunuz)Nöronun zarındaki bu yük farkı, nöronu önceki nöronlardan gelen mesajlara hızlı bir şekilde yanıt vermeye hazırlayan şeydir. Ok ve yayla oku atmaya hazırlandiginizi düşünün. Ok geri çekildiğinde, geriye dogru bir gerginlik ipi dışarı çeker ve serbest bırakıldığında ok fırlatilmis olur. Hücrenin dışına göre hücre içindeki negatif yük, geri çekilen ok gibidir. Bu gerilim durumuna hücrenin dinlenme potansiyeli denir.
Hucre icindeki negative yuk, geri cekilmis ipteki ok gibidir. Yani, gelen mesaji iletmek icin tetikte beklemektedir.
Bazı pozitif yüklü iyonlar hücre zarına nüfuz eder ve yeterli pozitif iyon hücreye ulasildiginda hücre depolarize olur yani negatifler azalir. Hücre yeterince pozitif hale geldiğinde, hücre eşiğine ulaşır ve bir aksiyon-hareket potansiyeli oluşur. Nöronların iki secenekli eylem plani vardır: Ya ateşlerler ya da hic bir sey yapmazlar. Dolayısıyla, eşiğe ulaşıldığında, yani mermi namluya ulastiginda aksiyon potansiyelini durduracak hiçbir şey yoktur. Bu ilkeye ya hep ya hiç yasası (all-or-none law) denir. Aksiyon potansiyeli soma yakınında başlar ve akson boyunca terminal düğmelerine doğru ilerler. Bu asamada hücre zarının tamamı bir anda geçirgen hale gelmiyor; yine de elektrik yükleri aksonda "sıçrar" veya aşağı doğru yayılır. Nöronun "dinlendiği" ve tekrar ateşlenemediği (ya hep ya hic yasasi demistik hatirladiniz mi?) refractory period dönem olarak adlandırılır.
Sinaptik iletim
Nöronlar uyarıcı veya inhibe edicidir. Bu, bir sinyale yanıt olarak, bir nöronun sinyali bir sonraki nörona (uyarıcı) geçirerek "ateşleyebileceği" veya sinyali iletmeyerek ateşini (engelleyici olarak) tutabileceği anlamına gelir. Komşu nöronlara bilgi aktarımı, sinirsel bir uyarının kimyasal kısmıdır.
Daha önce de belirtiltigim gibi, nöronlar aslında birbirine bağlı değildir. Nöronun terminal düğmeleri ile bir sonraki nöronun dendritleri arasında sinaps veya sinaptik yarık adı verilen çok küçük bir boşluk vardır. Sinapsa sinyal ileten nörona presinaptik nöron, sinapstan sinyal alan nöron ise postsinaptik nöron olarak adlandırılır.
Elektriksel dürtü bir nöronun sonundaki terminal düğmelerine ulaştığında, ayni elektriksel olay kimyasal bir olay haline gelir. Terminal düğmelerinde küçük, sıvı dolu keseler bulunur. Bu keseler, nörotransmiterler (sinir sisteminin kimyasal postacilari) içerir ve aksiyon potansiyeli tarafından uyarıldıklarında patlarlar ve nörotransmiter sinapsı doldurur.
Aynı anda açılan bir dizi su balonunu hayal edin; balonlar keseciklerdir ve içindeki su nörotransmiterdir. Nörotransmiterler olmasaydı, nöronlar iletişim kuramazdı ve biz yaşamı deneyimleyemezdik. Burada kesecik olarak betimledigim vesicle patladıktan sonra, bu nörotransmiterlerden bazıları sinaps boyunca hareket eder ve komşu nöronun dendritlerini kimyasal olarak uyarır. Nöronların dendritleri, gelen nörotransmiterleri "yakalamaya" hazır özel reseptörlere sahiptir. Çeşitli nörotransmiterler, kendi spesifik reseptör proteinlerine sahiptir. Gelen mesajı almak için, nörotransmiterin, kapıyı açmak için bir anahtarın bir kilide sığması gerektiği gibi, reseptöre "uyması" gerekir. Post-sinaptik nöron kimyasal sinyali aldığında, onu elektrik sinyaline dönüştürür ve yeterince güçlüyse, post-sinaptik nöronda bir aksiyon yani hareket potansiyeline neden olur.
Asagidaki 37 saniyelik videoyu izleyebilirsiniz.
Norotransmitterlerin Davranislarimizdaki Etkisi
Her nöron tipik olarak yalnızca bir tür nörotransmitere sahiptir, ancak birçok farklı nöron, nörotransmiterlerini sinapsa aynı anda salgılar. Postsinaptik nöronun ateşlenip ateşlenmeyeceği, uyarıcı ve engelleyici mesajların dengesiyle belirlenir – aslinda bu biraz oyları saymaya benziyor. Postsinaptik nöron basitçe çoğunluk ile calisir. İşleri daha da karmaşık hale getirmek için, nörotransmiterler ya uyarıcı ya da engelleyici olma eğilimindeyken, işlevleri postsinaptik nöronun dendritleri üzerindeki gerçek reseptörler tarafından belirlenir. Yani, aynı nörotransmiter, bir nöron üzerinde inhibe edici (inhibitory) bir etkiye sahipken, diğerinde uyarıcı bir etkiye sahip olabilir. Gelin simdi düşüncelerimiz, duygularımız ve davranışlarımız üzerinde en büyük etkiye sahip olan bazı önemli nörotransmiterlere bakalım.
Acetylcholine: Uyaricidir. Kas hareketleri, hafiza ve dikkat hususunda etkilidir.Dusuk oldugu durumlarda Alzheimer'a neden olur.
Dopamine: Birseylerden zevk almamizi saglayan duygular,hafiza ve hareketle iliskilidir.Dusukken depresyona ve Parkinson'a, yuksekken sizofreniye neden olur.
Serotonin: Uyaricidir, ruh halinizle ve uykunuzla iliskilidir. Dusukken Anksiyeteye (ozellikle OCD) ve depresyonayuksekken de Serotonin sendromuna sebep olur.
Norepinephrine:. Sizi hizlandirir. Dusekken bipolar bozukluga ve depresyona, yuksekken de heyecan, yerinde duramama, hoplama, ziplamaya neden olur.
Glutamate: Ogrenme, hafiza husunda etkilidir. Dusukken sinus, migren,, Parkinson, depresyon ve ansiyeteye neden olur.
Reseptörler, vücut içinden (ör. Nörotransmiter, hormonlar) veya vücut dışından kaynaklanan kimyasalların (ör. Alkol, yasadışı ilaçlar, reçeteli ilaçlar) yutulmasından kaynaklanan kimyasallarla etkinleştirilebilir. Bir agonist, hücre reseptörlerine bağlanan ve biyolojik bir yanıt üreten bir nörotransmiter veya ilaçtır. Yani, bireysel nöronlar durumunda, bir agonist gerçek nörotransmiter olabilir veya postsinaptik nöron üzerinde uyarıcı veya inhibe edici bir etki uygulayan "benzeri bir sey" olabilir. Nikotin bir agonisttir ve sigarayı bırakmaya çalışan birçok kişi, Nicorette sakızı veya Chantix reçetesi gibi bir nikotinik agonist kullanmıştır. Nicorette sakızı aslında nikotin içerirken Chantix, nikotinik agonist görevi gören başka bir ilaç içerir. Chantix, nikotinik reseptörleri uyarır (yani, reseptörlerin yine de nikotin aldıklarını düşünmelerine neden olur) ancak saf nikotinden daha az etki yaratır.
Konuya ilgi ve katilim olursa devam edebilirim.