İnsan ne sanal ne de günlük hayatta hiç kimseye kendini kabul ettirmeye mecbur değildir. Herkesin kendine has bir tarzı olmalı, başkalarına benzeyenin orjinal bir tarafı kalmıyor tabii bu kötü yönde değil, iyi bir tarzdan bahsediyorum.
Sanal ortamda ise çok fazla kendini kaybeden insan var, bu kadar değişkenlik normal kabul edilemez. Savundukların değişebilir, gelişebilir fakat farklı niklerle tiyatro çevirmek çok çocukça ve anlamsız bir tavırdır. Tek bir nikle belli bir konuda görüşlerini ortaya koymak varken, her gün başka karakterlere bürünmek insanın inandırıcılığını yok ediyor. Yaş ile ilgili bir durum bence ve ciddi bir kuşak farkı örneği...
Facebook, Instagram veya Twitter'da bu yaşanmıyor çünkü insanların yakın çevreleri de takipteler ve hiç kimse film çeviremiyor fakat her üç sosyal paylaşım sitesinin de zaman kaybı olduğu gerçeğini asla ortadan kaldırmıyor.
Tartışma platformları ise daha nitelikli üyelerden oluştuğu halde bu sahtelik sebebi ile bir süre sonra katılımcı sayısı da azalıyor. Fikir alışverişi için bulunan insanlar bu fake hesapların küfür ve hakaret veya oyunları sonucu ortamdan soğuyorlar. İnsanlarla dalga geçmek için sahte hesap açanların şahsen ben IQ seviyelerinden ve ruh sağlığından şüphe ediyorum. Bir ihtimal şaka amaçlı yapılabilir belki ama bu durumu çok uzatmamak gerekiyor. Bir üyeye kafayı takan ve onunla uğraşmak için gece-gündüz mesai harcayanlar var, bu normal bir durum değildir.
Şu konuda haklısınız, karakter sağlamsa böyle şeyler ile bozulmaz fakat sağlam karakterli birisi de bana göre bu işlere zaman harcamaz.
Mevlana'nın sevdiğim bir sözü vardır; "Ne fark eder ki kör insan için elmas da bir cam da. Sana bakan bir kör ise, sakın kendini camdan sanma."
Sanal dünyada insanları doğru analiz edemeyen bazı kendini bilmezler, kendince sahte niklerle o kişiyi aşağılamaya çalışıyor fakat kendi yerlerde haberi yok, kalitesizliğin tabiri caizse "dibine vuruyor." ve utanmadan bir de inkar ediyor ya, cidden anlaşılır bir durum değil tam bir klinik vaka...
Çok güzel açıkladınız teşekkür ederim. Ben kendimce analiz etmeye çalıştım ama ifadelerimden bu konuya en az sizin kadar üzüldüğümü anlamışsınızdır. İş ailede bitiyor. Ailesi çocuğunun doktor olmasını mühendis olmasını istiyor küçükten beri zihinsel baskı kuruyor farkında olmadan. Elbette onun kötülüğünü istemiyor hiç bir anne baba çocuğunun kötülüğünü istemez. Ama farkında olmadan en büyük kötülüğü de çocuğa onlar yapar. Yani bu mühendis doktor olmak aşırı zorken ve bu ülkede para kazanmak çok zorken, çocuk hayallerini daha küçükten toprağa gömüyor. Okulda iyi arkadaş bulamayınca internete yöneliyor. Tüm bunların öfkesini (yalnızlığının acısını) milletten çıkarıyor. Ahlaklı çocuklar bir gurubun parçası olmak istiyor ve okulda herkes yedi yirmi dört instagram'da youtube'da bilmem nerede kafası beş karış havada çocukların içine girmek için onların yaptığını yapıyor. Duygusal boşluk çok üzücü bir şey. Bunu anlatan çok güzel bir film var; Victoria. Şiddetle tavsiye ederim. Benim başıma da böyle şeyler gelmişti. Aah, ah. Ben 19 yaşımdayım yani yeni kuşaktan sayılırım ama sınıfımdaki öğrencilere bakınca kendimi 40 yaşındaymışım gibi hissediyorum. İnşallah saçlarım erken beyazlamaz