yolculuk üstüne

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Düzyazı kategorisinde messier tarafından oluşturulan yolculuk üstüne başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,948 kez görüntülenmiş, 8 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Düzyazı
Konu Başlığı yolculuk üstüne
Konbuyu başlatan messier
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan İstanbul

messier

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2012
Mesajlar
24
Tepkime puanı
0
Puanları
1
Yaş
48
Bir adım; yere basan iki ayak arasındaki uzaklık değildir, gövdeyi taşıyan bir ayak, ileten öteki ayak - ve, bir önceki ile bir sonrakilerde hep yer değiştiren ayaklar arasında sağlanan sürekli devinimdir.
Yürüdüğümüz yoldaki yerler, yolumuzun yönüne katılır.

Kişinin yükü olmasaydı, yürümeyi de seçebilirdi - Yolun dışına çıkıp gitmeyi...

Yola çıkan kişi, yerle bir olmazsa, bir yere varır sonunda.

Yol, iki yer arası değildir - yer, iki yol arasıdır.

Kişiler yan yana yürümesini bilmiyorlar ki - hep birbirlerinin üstüne üstüne yürüyorlar.

Homeros’un deyimi hala geçerli: Çoğunluk, insanların neredeyse hepsi, ”bir”(er) yük olarak yaşıyorlar yeryüzün(d)e.

Özgürlük yürümekse, açılmamış belirsiz yollarda yürümektir.

Sahici yürüme, yol açmadır.

Yürünmemiş yol, yol değildir.

İnsan durup dinelme bilmez bir gezgin olduğunu (Erek karanlıkta durur) onu bilmez. Olsun varsın, önemli olan: yolu bilir.!

Kendi yönünü bulamayan kişi için “yol” yoktur. - bir sürüklenmedir bütün “yürüme”si

Yola bir kez çıkmış kişi, dursa bile artık, hep, yolda kalacaktır.

Yön de yoldur, yer de.
Yerlerimiz, hep yeni yollarımızın başları; yollarımız da,hep yeni yerlerimizin sonları ola.

Dünyasını kendi çevresinde kendisi kurmuş, kendine varan her yolun sonuna yalnızca kendisinde bulunan bir yer koymuş kişi kendi yerinden dışarıya çıkan yolu nasıl bulsun ki?

Yeri yalnız kendi yeri, yolu yalnız kendi yolu olan kişi, ne yerinde ne yolunda başka kişilere rastlamayacaktır – rastladıkları da hep, onun ne yerini, ne yolunu anlayanlar olacaktır.

Sahici yerini bilmeyen kişi için, yön de yoktur, yol da – meğer ki, kendi yersizliğinden bir yön ve bir yol çıkara, edine.

Bir yola çıkan kişi, bir yerden bıkandır; bir yerde konaklayan ise, bir yolda yorulan – bu iki konum böylesine farklı.

Kendine yeni bir yol arayan kişinin yönünü, eski yerinin koşulları ile kendi güdüleri,yönelimleri, el birliği ile hazırlarlar.

Çünkü yollar bulunmaz: yürünür, yerlerde ise olsa olsa, durulur – onlar, bulunur artık, yürünmez....

Kişi, yoldaş diye, ancak kendi ulaşabildiği yerlere varabilecek, daha ileriye yürüyemeyecek kişiler seçiyorsa, kendisi de duruyor demektir.

Bir yerde ( “ Bir süre için” diyerek ) dinelen kişi için en büyük tehlike o yere yakınlık duyması; o yeri, bütün yollarının sonu, bütün yönlerinin ereği sanması; yerleşebileceği bir yer saymasıdır – en büyük tehlike huzurlu yerlerdir – mezardır orası.

Her bir yorgun yolcunun dineldiği yer, dinelmiş bir yolcunun yola çıktığı yerdir.

İçinde yeniye yer tanımayan bir “düzen “, eskinin düzensiz karışımından başka bir yere ulaşamaz.

Her an ayrıyı, aykırıyı, yeniyi yaşayan kişi, düzenli bir yaşam yaşıyordur.

Köleliğe tek çare,herhalde; zincirlerini koparmak ve zincirsiz kalmak değil, kendi zincirlerini kendisi yapmış, kendisi kendi ayaklarına takmış, bağlamış olmaktır.- özgürlük de budur...(Hani”kendi kendisinin efendisi olmak”tan söz ediliyor ya.....)
Yürüme - Oruç ARUOBA
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
Eskiden boş zamanlarımda gar veya otogarlara takılırdım sırf insanları seyretmek için..Kimi hüzünlü kimi sevinçli kimi yeni bir hayata başlangıç için yola çıkmış ve bir çok sebepten dolayı bir yerden bir yere giden insanlar..Nedense bunları izlemek hoşuma giderdi.Kendimde az yolculuk etmedim hani..Ülkemizin en güneyinden en kuzeyine en doğusundan en batısına gezdim durdum..En sevdiğim mekanlardan biride dinlenme tesisleridir.,aynı otogarlar hava limanları gibi yolcuları barındırırlar.Aklıma eskinin kervansarayları gelir zaman zaman tozlu yollardan gelmiş deve kervanları,ticaret malları,kültür sirkülasyonu..Yollar ve yolcular,özlem hasret umut barındırır..Özgürlüğe açılan kapıdır yollar..Önemli olan bırakıp gidebilmektir bazen umarsızca..Yollar dosttur arkadaştır.Ne sırlar gizlidir bir anlatsa..

Umuda yolculuk yapanların yolu açık olsun..
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
58
''yarın gece gideceğim bu kentten / bir ırmağa yolcuyum, sular çekiyor beni / yüreğimden başka taşıyacak yüküm yok / sayılmazsa göğsümden düşen kuş ölüleri..'' h.e.
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
58
''başka diyarlara,başka denizlere giderim, dedin / bundan daha iyi bir kent vardır bir yerde nasıl olsa. / sanki bir hükümle yazgılanmış bir çabam; / ve yüreğim sanki bir ceset gibi gömülmüş oraya./daha ne kadar çürüyüp yıkılacak böyle aklım?/ nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam burada/ gördüğüm kara yıkıntılarıdır hayatımın yalnızca/ yıllar yılı yıktığım ve heder ettiğim hayatımın''.../ yeni ülkeler bulamayacaksın, bulamayacaksın yeni denizler./hep peşinde, izleyecek seni durmadan kent, dolaşacaksın/ aynı sokaklarda ve aynı mahallede yaşlanacaksın /ve burada bu aynı evde ağaracak aklaşacak saçların/ hep aynı kente varacaksın, bir başka kent bekleme sakın/ne bir gemi var ne de bir yol sana/ nasıl heder ettiysen hayatını bu köşecikte/ yıktın onu işte yok ettin tüm yeryüzünde... k.k.
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
58
neden böyle uzak uzak, neden böyle ey uzakçıl, işte hastan buracak/ acımaksa işte burda, sevmekse işte burda, neden uzak ey uzakçıl?/ nedir sende bu tutkunluk uzaklarda can çekişen bir sarıya a kaçak/ ağlamaksa işte burda, sarıysa işte sarı, neden uzak ey uzakçıl?/ mavi mi istersin, yeşil mi, kırmızı mı, pembe mi, mor mu, yak artık şu ışığı / tutunmaksa işte burda, kül olmaksa işte ateş, neden uzak ey uzakçı?l / bırakıp neden böyle, neden böyle bu yakını elinin gölgesindeki/ gitmek mi sanıyorsun sen yoksa güzelliği, neden böyle uzak ey uzakçıl?... h.h.k.
 

Turgut Saka

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Eki 2009
Mesajlar
498
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
40
acilen trabzon dan sivas a gitmem gerekmişti, hemen terminale koşup bilet sormaya başladım... bulamadım. fazlaca dil dökünce sonunda bir firma görevlisi beni gönderecek bir araç bulmuştu. hem de araç sıfırdı, tam doluydu ve yalnızca en ön koltuğu boş kalmıştı... şaşırdım biraz ama gene anında bileti aldım... beklemeye başladım. bekledim bekledim...
sonunda görevli beni yanına çağırarak kardaşum dedi... bak kardaşum araba terminale gelemeyi, değirmendere nin oradan alacak seni.. iyi dedim... beraberce değirmendere ye gittik. beklemeye başladık... bir araç geldi... kamyon... baktım şoförle konuşuyor bizimki, dedim bu ne?! adam aynen şöyle dedi e araç sıfır(gerçekten yepyeni bir kamyon), bak ön koltuğu da boş, bende yalan yok... neyse dedim neyse... mecburen bindim.. yola çıktık.. ne yalan söyleyeyim, klimalı genişçe koltuklu çok rahat bi araçtı... yolun yarısında şoför, bak uşağum ben erzincan a kadar gideceğum, seni orda biyere bırakacağum, dakka başı araba geçer... battı balık yan gider dedim... yolda arabanın bozulmasını falan anlatmayayım şimdi... neyse iyi muhabbet de oldu yolda, eğlenceliydi baya...
erzincan a geldik, kamyondan indim vedalaştık vs...
beklemeye başladım. incecik giyinmişim ve hava buz gibi. hayatımda o kadar üşüdüğümü hatırlamıyorum... bir saatten fazla tir tir titremiştim. kimse yok... gidecek yer yok... bir buçuk saat oldu... sonunda dayanamadım uzakta gördüğüm bir ışığa doğru yürüdüm. bir taksi durağı ve karşısında bir benzinci... koştum önce benzinciye doğru durumu anlattım ve biraz da ısındım... bir deprem o oldu o ara... fazlamı titriyorum dedim ama milletin kaçıştığını görünce durumu anladım...
neyse pompacılar beni taksi durağına doğru yönlendirdi... taksiciler de, gardaş burdan otobüs geçmez. seni şuraya götürelim ordan geçer... sırf ısınmak için taksiye bindim... taksici ile de muhabbet iyi giderken bir baktım taksimetre kapalı... ya boşver yaaa dedi... iyi dedim... cidden iyiydi.
neyse taksici de bırakıp gitti.. enkaz beklemeye başladı... bir saat iki saat... güneş doğdu... gelen giden yok... uykudan ölüyorum. yorgunum ve üşüyorum. lokanta açıldı içeri girdim. beklemeye devam, gizliden de uyumaya çalışıyorum... ye ye nereye kadar...
neyse tırlar gelmeye başladı... öğlene doğru (ki oraya kadar yaşadıklarım da ilginçti) sonunda bir tırla(çok iyi biri idi, en muhabbetlisi, çıkarcı olamayanı o idi) anlaştım ve sivas-suşehrine varmıştım...
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
Ne zaman yola çıksam kim el kaldırsa alırım arabama,çünkü yolda kalan insanların halinden yolda kalan anlar,onlarca kez yolda kalmış biri olarak..bir hayli değişik insanı yoldan topladım.Birde bu insanlar genelde zorda kalmış sıkıntılı insanlar oluyorlar yoksa neden yolda kalsın ki.Yol uzun ise muhabbetleri anlattıkları da o insanın size olan biraz da mahçubiyetinden kaynaklanan güvenini artırıyor..Şimdiye kadar hiç kötü insana rast gelmedim İnşaallah bundan sonrada gelmem..Devir kötü olsa da ben yolda kalmışları toplamaya devam edeceğim.Belli mi olur belki günü birinde sizi de alırım yoldan..:)Tüm yolda kalmış insanların Allah yar ve yardımcısı olsun diyorum..Yolda kalmak gerçekten zor..
 

messier

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2012
Mesajlar
24
Tepkime puanı
0
Puanları
1
Yaş
48
.....................
Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın.
Bu şehir arkandan gelecektir.
Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın,
aynı mahallede kocayacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda.
Başka bir şey umma-
Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte,
öyle tükettin demektir bütün yeryüzünü de...

k.k
 

istanbul

Üye
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2010
Mesajlar
213
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
İstanbul hayranı olarak her hangi bir günümün yol hikayesinden bahsedeyim.
Sabah çıtır çıtır sokak simidini alr ve Eminönü vapuruna binerim.Bir kısmını kendin yer bir kısmını Martılara atarsın. Kıyamazsın seyretmeye : İstanbul kışın ayrı, yazın ayrı baharlarda ayrı güzel. Her mevsimi sana seni anlatmakta. Bazen puslu bazen canlı bazen romantik bazen sert ve donuk.. Ancak her daim gerçek.
Eminönü en değişmeyen yeri olarak kaldı güzel İstanbulumun. Her birinin başka başka yolculuklara dalan insanların arasına karışırsın sen de, tıpkı hakikat yolculuğun gibi. Yavaş yavaş yürürken Bizans ve Osmanlı tarihinin arasından , kahve kokusuna dayanamaz ve közde Türk kahvemi içerim.Yolculuk devam eder, Mısır Çarşısına doğru.Renk renk bitkiler, şifa aramaya gelenler.Eski geleneklerimizi bana kokusu ile görselliği ile yaşatan yer. Burada yolculuğumu koku ile yapmaya başlarım ..Kapalıçarşı renk renk ışık ışık orada fazla yorulur hızlı geçerim yolcu yolunda gerek ...
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst