YAŞAMAK iNSANIN İŞİDİR

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde evadne_Ss tarafından oluşturulan YAŞAMAK iNSANIN İŞİDİR başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,176 kez görüntülenmiş, 5 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı YAŞAMAK iNSANIN İŞİDİR
Konbuyu başlatan evadne_Ss
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan UpBot

evadne_Ss

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
27 May 2010
Mesajlar
41
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Yolda bir tanıdığınızIa karşılaşırsınız:
“ Nasılsın? Dur bakayım, biraz kilo mu almışsın?»
Canınız sıkılıır. Biraz kilo aldığınızın siz de farkındasınızdır.
Ekmeği azaltıp, bazı yemekleri görmezden gelip uğraşıp dururken bu söz canınızı sıkar.
Bır arkadaşınıza rastlarsınız:
“ Özledim seni, epeydir görüşmedik. Ne o, sen uykusuz mu kaldın?»
“ Bilmem, neden sordun?»
“ Şekerim baksana, göz ucunda bayaaı çizgiler olmuş.»
Canınız sıkılır. Son günlerde iyi uyuyamadığınızı biliyordunuz. Ama, bunun böyle söylenmesi, fark edilmesi canınızı sıkar. ilk karşılaşmalarda söylenen sözleri, bir süredir düşünüyorum. insanların birbiriyle karşılaşmalarındaki tavırları ne kadar önemlidir. ilk sözler, ilk el sıkışmalar, ilk bakışlar. Çok önemli,çok.
Ama, dikkat ediyorum. ilk sözler genellikle, fizik görünüşle ilgili oluyor. Ayrıca, genellikle olumsuz oluyor.
«Hayret ettim, ne kadar bozulmuş. Kendini iyice bırakmış.» «Şişmanlamış, deforme olmuş. Bu yaşta artık veremez de.”
«Yüzüne dikkat ettin mi? Çok çizgilenmiş. Bakmak gerekir
şekerim .”
“ Üstündekini gördün mü? Iyice rüküşlük. Böyle değildi ama.»

Bu tür davranışlara, içe biriktiriimiş bir bencillik dersek doğru olur mu bilmiyorum.
Belki de, gizlenmiş mutsuzlukların, açıklanmamış hoşnutsuzlukların bilinçdışı dürtüsüdür böyle davranışlar.
insanların böyle karşılaşmalarında, kendilerinden söz ettiklerinde de olumsuz şeylere öncelik verdiklerini görüyorum.

“Vallahi ne olsun? Çocukların okulu başladı, işi bitiremiyorum., Ne yapsan boşuna. Her gün aynı işler, aynı didinme. Kimsenin seni düşündüğü yok.»

“Geçende bir hastalık geçirdim. Safrakesesiymiş. Tahliller falan. Artık perhiz yapmak gerekiyor. Şimdi biraz iyiyim ama.»

“Sorma, birkaç gün kaçalım da dinlenelim dedik. Burnumuzdan geldi. İnsana dünyada rahat yok derler, doğruymuş. Anlatsam şaşarsın. Yeri değil ya. İşte günler gelip geçiyor .”

İnsanlar birbiriyle karşılaştığında neden bu kadar yakınma, , neden bunca sıkıntı aktarılır diye düşünüyorum.

Belki de, doğru dürüst yaşamayı beceremiyoruz da, onun yansımalarıdır bunlar.
Belki de, caddelerimizde yürüyen insanların yüzü Ondan böylesine asıktır.
Belki de, toplu yaşadığımız hiçbir yerde kahkaha sesi duyulmamakta.
Belki de, yaşama sevincini yitirdik de farkında değiliz. Belki de, yaşamaya bırakmıyorlar bizi.
Ne çok belki var.

ilk karşılaşmalarda insanın davranışı aslında çok önemli ipuçları veriyor.
Önceden kararlaştırılmamış davranışların izlerini.
Önceden düşünülmemiş sözleri.
Önceden hazırlanmamış hareketleri.

Oysa, şunları duymak ne güzel olurdu: «Epeydir görüşmedik, dur bakayım. Sahi, bana söyler misin, her zaman böyle güzel olmayı nasıl başarıyorsun?»
«Seni çok özledim. Geçen gün bir film gördüm. Tam senin seveceğin filmdi. Aklıma geldin, sen de görseydin diye düşündüm. Onu mutlaka gör.”
«Nerelerdesin? Birbirimizi göremiyoruz. Yeni bir çiçek yetiştirdim. Sana ondan bir filiz vereyim. Hiç değilse aynı çiçeğe bakarız.”

Dostlar arasında sıkıntıları paylaşmak, kuşkusuz güzel. Ama, sıkıntıları yüklemek, paylaşmak değil ki.
Geçenlerde, uzun yıllar görmediğim bır arkadaşıma rastladım. Uzun yıllar dediğim, on yıldan fazla birbirimizi görmemişiz.
Sarıldık birbirimize. ilksözü:
«Sen kilo almışsın» oldu.
Düşündüklerimi açıkladım:
“ Tamam, ben kilo aldım. Ama bak on yıldan fazla görüşmedik. Beni görünce aklına bu mu geldi? Konuşacak nice konumuz varken.»

Neden duygularımız değil? Neden düşündüklerimiz değil? Neden hayatın güzellikleri değil? Neden böylesine tıkanığız? Neden yaşadıklarımız değil?
Belki de, hayatımızın düğümleri bu soruların yanıtlarında yatıyor.

Bilirsiniz. biraz çok gülsek, içimize bir korku gelir: “ Çok güldük, ağlayacağız galiba.»
Neden biraz gülmenin arkasından ağlama gelsin? Nerelerden süzülüp gelmiş bu “ acıya dönük yaşam?»
Elbette sıkıntıları biliyoruz. Dertleri biliyoruz. Acıları biliyoruz. Ama. yaşamak bütün bunlara tıkanıp kalmak değil.

Yaşamak sıkıntıları. dertleri. acıları aşarak. yaşama sevincini bulmak, diriltmek,yeşertmek demek. insanın buna gücü var.

İnsanın, yaşama gücüne sahip olduğunu bilmesi gerekiyor. “Siz öyle diyorsunuz ama. benim yaşadıklarımı bilmiyorsunuz .. Günler hep birbirinin aynı. Tam biraz nefes alayım diyorum, karşıma yeni bir sıkıntı çıkıyor .”

Bu yalnız sizin hayatınız değil ki.
Binlerce, milyonlarca insanın hayatı böyle.
Ama siz de bir güç var ve siz bunun farkında değilsiniz sanıyorum.
Bu güç, YAŞAM GÜCÜ'dür.
Eğer bu “yaşama gücü” olmasaydı, insanlar sıkıntılarını, dertlerini, acılannı aşabilir miydi?
Doğaya bakın.
Güneş her akşam batıyor, ertesi sabah yeniden doğuyor. Güneş her gün yeniden doğuyor.
Bunun anlamı vardır.
Yeni doğan her gün, insanın yeniden doğuşudur, insanın yeni bir güne gözlerini açışıdır, insanın yeniden doğan dünyaya yeniden gelişidir.
Yanılmayın, hiçbir gün diğerinin aynı değildir.
Güçlüklerinizi yenebilirsiniz. Yaşama gücünüz bütün sıkıntıların üstesinden gelebilir. Yeter ki, siz buna ve kendinize güvenin.
Mutsuzsunuz değil mi? Bilin ki, mutlu olabilirsiniz. Yeter ki kendinize güvenin.
Yaşamak insanın omuzlarına binip de, çekilmez bir yük halini alınca, insan kendisinin ne kadar güçsüz olduğunu düşünür, hiçbir şey yapma isteği duymaz.
Bilin ki, bu geçicidir. Yaşama gücünüz size destek olacaktır, bu güçlükleri aşacak desteği size verecektir.

Yeter ki, bunu bilin, buna inanın, kendinize güvenin.
işte o zaman, içinizde duyduğunuz yaşama gücü çevrenize de yansıyacaktır.
İşte o zaman, karşılaştığınız insanlarda iyi şeyler görecek, onlara iyi şeyler söyleme isteği duyacaksınız.

Yaşamak insanın hakkıdır. Sizin ve herkesin...
Hayatınıza güzel şeyleri getirin. Dünyanın bütün güzellikleri insan içindir. Müzik, resim, kitaplar. çiçekler, filmler, tiyatro oyunları ... Yaşamaya üşenmeyelim.
Bir gün, epeydir görmediğiniz bir dostunuza telefon edin. Hiçbir nedeni olmadan arayın onu. Bilin ki, dostunuzu sevindireceksiniz.
Ve siz de sevinç duyacaksınız. Yaşama sevincini duyacaksınız.
 

Süreyya Önal

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
16 Nis 2010
Mesajlar
469
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
Yaşamak..aşama...amak

başı-sonu /ölüm-kalım meselesi etmeden aşama/aş ama! nasıl? üret nafakanın mücadelesini ver ama körlemesine değil seninle aynı nefesi soluyan canlı-cansız tabiatın farkındalığından da ruhen beslen,içine girmeden bilemeyeceğin kıyısından yanaşıp da ahkam kesemeyeceğin kadar derindir de.. yaşamak :))

sabah sabah güzeldi bu konu yaşa yın/yaş ayalım değilmi ama,türkçeye b ayılıyorum bu arada ;):):):)
 

evadne_Ss

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
27 May 2010
Mesajlar
41
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Yaşamak..aşama...amak

başı-sonu /ölüm-kalım meselesi etmeden aşama/aş ama! nasıl? üret nafakanın mücadelesini ver ama körlemesine değil seninle aynı nefesi soluyan canlı-cansız tabiatın farkındalığından da ruhen beslen,içine girmeden bilemeyeceğin kıyısından yanaşıp da ahkam kesemeyeceğin kadar derindir de.. yaşamak :))

sabah sabah güzeldi bu konu yaşa yın/yaş ayalım değilmi ama,türkçeye b ayılıyorum bu arada ;):):):)

derinliği sezebilmek yaşamaya başladığının göstergesi
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
yaşamak, sonsuz evrende solumak; nefese nefese ve fakat özgürce olmalı derim...
 

ayşenur

Üye
Yeni Üye
Katılım
25 Ağu 2010
Mesajlar
236
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
neden bilmem ama bunu paylaşmak geldi içimden...?

KORO

Birdenbire yapayalnızsanız her yerde
Ve bundan korkuyorsanız
En küçük şeylerden bile. Örneğin birine saati sorsanız
Karşıdan karşıya geçseniz bir caddede
Sesinizi alçaltıp dikkatle bakaraktan çevrenize
Biriyle bir şeyler konuşsanız
Ve her gün kitaplar, dergiler alsanız. Postacı her gün mektup getirse
Sözgelimi bir resmi dairede
Fazlaca oyalansanız
Şöyle bir iki otobüs kaçırsanız üst üste, neden olmasın
Kaldı ki, hiçbir şey yapmasanız bile
Tuhaftır
Sanki herkes kuşkuyla bakacaktır yüzünüze.

Ve işte bir lokantaya girdiniz, garsonla çene çaldınız
Şarapla yiyecek bir şeyler söylediniz, hepsi bu kadar

Biraz da güldünüzdü aklınızdan geçen bir şeye
Ya gülünç bir olaya, ya önemsiz bir söze
Ama az ötede düğmeleriyle oynayan
Ve yiyen tırnaklarını bir adam
Duraksız sizi izliyordur belki de.

Ya da bir dernekte üyesiniz, azıcık mutlusunuz
Ya da küçük bir memur bir banka servisinde
Durmadan suçlusunuz
Durmadan suçlusunuz
Durmadan suçlusunuz ve artık kendinizi
Gücünüz yok ödemeye.

Giderek siz oluyorsa bütün bir kalabalık
Yüzünüz yüzlerine benziyorsa, giysiniz giysilerine
Ansızın bir hastanın kendini iyi sanması gibi
Gücünüz yetse de azıcık bağırsanız
Bir yankı: durmadan yalnızsınız
Durmadan yalnızsınız.

edip cansever
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst