Yaşamak İnsanın İşidir

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde Dr. Can Güngen tarafından oluşturulan Yaşamak İnsanın İşidir başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,757 kez görüntülenmiş, 5 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı Yaşamak İnsanın İşidir
Konbuyu başlatan Dr. Can Güngen
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan UpBot

Dr. Can Güngen

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
29 Eki 2008
Mesajlar
31
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
60
Yaşamak İnsanın İşidir-Erdal Atabek

Yolda bir tanıdığınızIa karşılaşırsınız:
“ Nasılsın? Dur bakayım, biraz kilo mu almışsın?»
Canınız sıkılıır. Biraz kilo aldığınızın siz de farkındasınızdır.
Ekmeği azaltıp, bazı yemekleri görmezden gelip uğraşıp dururken bu söz canınızı sıkar.
Bır arkadaşınıza rastlarsınız:
“ Özledim seni, epeydir görüşmedik. Ne o, sen uykusuz mu kaldın?»
“ Bilmem, neden sordun?»
“ Şekerim baksana, göz ucunda bayaaı çizgiler olmuş.»
Canınız sıkılır. Son günlerde iyi uyuyamadığınızı biliyordunuz. Ama, bunun böyle söylenmesi, fark edilmesi canınızı sıkar. ilk karşılaşmalarda söylenen sözleri, bir süredir düşünüyorum. insanların birbiriyle karşılaşmalarındaki tavırları ne kadar önemlidir. ilk sözler, ilk el sıkışmalar, ilk bakışlar. Çok önemli,çok.
Ama, dikkat ediyorum. ilk sözler genellikle, fizik görünüşle ilgili oluyor. Ayrıca, genellikle olumsuz oluyor.
«Hayret ettim, ne kadar bozulmuş. Kendini iyice bırakmış.» «Şişmanlamış, deforme olmuş. Bu yaşta artık veremez de.”
«Yüzüne dikkat ettin mi? Çok çizgilenmiş. Bakmak gerekir
şekerim .”
“ Üstündekini gördün mü? Iyice rüküşlük. Böyle değildi ama.»

Bu tür davranışlara, içe biriktiriimiş bir bencillik dersek doğru olur mu bilmiyorum.
Belki de, gizlenmiş mutsuzlukların, açıklanmamış hoşnutsuzlukların bilinçdışı dürtüsüdür böyle davranışlar.
insanların böyle karşılaşmalarında, kendilerinden söz ettiklerinde de olumsuz şeylere öncelik verdiklerini görüyorum.

“Vallahi ne olsun? Çocukların okulu başladı, işi bitiremiyorum., Ne yapsan boşuna. Her gün aynı işler, aynı didinme. Kimsenin seni düşündüğü yok.»

“Geçende bir hastalık geçirdim. Safrakesesiymiş. Tahliller falan. Artık perhiz yapmak gerekiyor. Şimdi biraz iyiyim ama.»

“Sorma, birkaç gün kaçalım da dinlenelim dedik. Burnumuzdan geldi. İnsana dünyada rahat yok derler, doğruymuş. Anlatsam şaşarsın. Yeri değil ya. İşte günler gelip geçiyor .”

İnsanlar birbiriyle karşılaştığında neden bu kadar yakınma, , neden bunca sıkıntı aktarılır diye düşünüyorum.

Belki de, doğru dürüst yaşamayı beceremiyoruz da, onun yansımalarıdır bunlar.
Belki de, caddelerimizde yürüyen insanların yüzü Ondan böylesine asıktır.
Belki de, toplu yaşadığımız hiçbir yerde kahkaha sesi duyulmamakta.
Belki de, yaşama sevincini yitirdik de farkında değiliz. Belki de, yaşamaya bırakmıyorlar bizi.
Ne çok belki var.

ilk karşılaşmalarda insanın davranışı aslında çok önemli ipuçları veriyor.
Önceden kararlaştırılmamış davranışların izlerini.
Önceden düşünülmemiş sözleri.
Önceden hazırlanmamış hareketleri.

Oysa, şunları duymak ne güzel olurdu: «Epeydir görüşmedik, dur bakayım. Sahi, bana söyler misin, her zaman böyle güzel olmayı nasıl başarıyorsun?»
«Seni çok özledim. Geçen gün bir film gördüm. Tam senin seveceğin filmdi. Aklıma geldin, sen de görseydin diye düşündüm. Onu mutlaka gör.”
«Nerelerdesin? Birbirimizi göremiyoruz. Yeni bir çiçek yetiştirdim. Sana ondan bir filiz vereyim. Hiç değilse aynı çiçeğe bakarız.”

Dostlar arasında sıkıntıları paylaşmak, kuşkusuz güzel. Ama, sıkıntıları yüklemek, paylaşmak değil ki.
Geçenlerde, uzun yıllar görmediğim bır arkadaşıma rastladım. Uzun yıllar dediğim, on yıldan fazla birbirimizi görmemişiz.
Sarıldık birbirimize. ilksözü:
«Sen kilo almışsın» oldu.
Düşündüklerimi açıkladım:
“ Tamam, ben kilo aldım. Ama bak on yıldan fazla görüşmedik. Beni görünce aklına bu mu geldi? Konuşacak nice konumuz varken.»

Neden duygularımız değil? Neden düşündüklerimiz değil? Neden hayatın güzellikleri değil? Neden böylesine tıkanığız? Neden yaşadıklarımız değil?
Belki de, hayatımızın düğümleri bu soruların yanıtlarında yatıyor.

Bilirsiniz. biraz çok gülsek, içimize bir korku gelir: “ Çok güldük, ağlayacağız galiba.»
Neden biraz gülmenin arkasından ağlama gelsin? Nerelerden süzülüp gelmiş bu “ acıya dönük yaşam?» Elbette sıkıntıları biliyoruz. Dertleri biliyoruz. Acıları biliyoruz. Ama. yaşamak bütün bunlara tıkanıp kalmak değil.

Yaşamak sıkıntıları. dertleri. acıları aşarak. yaşama sevincini bulmak, diriltmek,yeşertmek demek. insanın buna gücü var.

İnsanın, yaşama gücüne sahip olduğunu bilmesi gerekiyor. “Siz öyle diyorsunuz ama. benim yaşadıklarımı bilmiyorsunuz .. Günler hep birbirinin aynı. Tam biraz nefes alayım diyorum, karşıma yeni bir sıkıntı çıkıyor .”

Bu yalnız sizin hayatınız değil ki.
Binlerce, milyonlarca insanın hayatı böyle.
Ama siz de bir güç var ve siz bunun farkında değilsiniz sanıyorum.
Bu güç, YAŞAM GÜCÜ'dür.
Eğer bu “yaşama gücü” olmasaydı, insanlar sıkıntılarını, dertlerini, acılannı aşabilir miydi?
Doğaya bakın.
Güneş her akşam batıyor, ertesi sabah yeniden doğuyor. Güneş her gün yeniden doğuyor.
Bunun anlamı vardır.
Yeni doğan her gün, insanın yeniden doğuşudur, insanın yeni bir güne gözlerini açışıdır, insanın yeniden doğan dünyaya yeniden gelişidir.
Yanılmayın, hiçbir gün diğerinin aynı değildir.
Güçlüklerinizi yenebilirsiniz. Yaşama gücünüz bütün sıkıntıların üstesinden gelebilir. Yeter ki, siz buna ve kendinize güvenin.
Mutsuzsunuz değil mi? Bilin ki, mutlu olabilirsiniz. Yeter ki kendinize güvenin.
Yaşamak insanın omuzlarına binip de, çekilmez bir yük halini alınca, insan kendisinin ne kadar güçsüz olduğunu düşünür, hiçbir şey yapma isteği duymaz.
Bilin ki, bu geçicidir. Yaşama gücünüz size destek olacaktır, bu güçlükleri aşacak desteği size verecektir.

Yeter ki, bunu bilin, buna inanın, kendinize güvenin.
işte o zaman, içinizde duyduğunuz yaşama gücü çevrenize de yansıyacaktır.
İşte o zaman, karşılaştığınız insanlarda iyi şeyler görecek, onlara iyi şeyler söyleme isteği duyacaksınız.

Yaşamak insanın hakkıdır. Sizin ve herkesin...
Hayatınıza güzel şeyleri getirin. Dünyanın bütün güzellikleri insan içindir. Müzik, resim, kitaplar. çiçekler, filmler, tiyatro oyunları ... Yaşamaya üşenmeyelim.
Bir gün, epeydir görmediğiniz bir dostunuza telefon edin. Hiçbir nedeni olmadan arayın onu. Bilin ki, dostunuzu sevindireceksiniz.
Ve siz de sevinç duyacaksınız. Yaşama sevincini duyacaksınız.
 

serotonin

Üye
Yeni Üye
Katılım
1 Mar 2010
Mesajlar
109
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
Başkalarının mutsuzluklarıyla beslenen ve mutlu olan insanlar vardır, sizi görnce dakka bir gol bir hemen negatif birşey söylerler ve sizin tüm gününüzü mahvederler. Böylesi insanların tedavi edilmelerinin öncelikle kendileri için iyi olacağı kanaatindeyim. Hatta üzülürüm onlar için... mutsuzlar ....

Diğer bahsettiğiniz türde başka bir alemdir. Onlar da ilgiyi kendi üzerlerine çekmek için ya hastalardır ya birine kızgın...ama mutlaka ve mutlaka mutsuz olamak için bir dertleri vardır (:)

Çok gülmek ardından ağlamayı getirir sözü benim içinde enteresandır, enteresan olma sebebi; çok güldüğümde ya ağlarım ya can sıkıcı bir olay yaşarım, bunun cevabını çok düşündüm ve sanırım buldum; Her şey kararında güzel, ne eksik ne fazla... tam dozunda olmalı.

''Yeni doğan her gün, insanın yeniden doğuşudur, insanın yeni bir güne gözlerini açışıdır, insanın yeniden doğan dünyaya yeniden gelişidir.''
evet doğru, hergün yeni bir doğuş ve her gün yeni bir şanstır

Leo Buscaglia bir gün, anfide dersini dinleyen öğrencilerine der ki; '' üç gün ömrünüz kalsa ne yapardınız?'' hepsi sırayla ve heyecanla cevap verir... Leo öğrencilerine döner ve der ki...pekii neden üç gün ömrünüz kalsın diye bekliyorsunuz... şimdi yapın!!

Evet arkadaşlar ertelemeyin kendinizi, güne gülerek başlayın, herşeyin bir sebebi vardır, boşuboşuna helak etmeyin kendinizi, mantıklı olun , bedeninizi sevin, doğayla temas edin. siz varsanız herşey var, siz yoksanız hiçbirşeyin anlamı yok... siz bu nedenle önemlisiniz, siz kendinizi önemsemez ve sevmezseniz, bunu başkalarından beklemeye hakkınız yoktur.

Ben beni seviyorum, gerisi benden sonrakilerin sorunu (;

 

Aksiyom

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
4 Tem 2009
Mesajlar
569
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
32
Size katılıyorum doktor,benimde hep yakındığım şey buydu.Paylaşımlarımızın türü ve doyumu değişti.Kendiliğimizde olan olumsuzlukları karşıyla doyurmaya başladık,ve böylece insanlık türümüz tamamen acı çeken bir türe dönüştü.''Çok gülen çok ağlar'' dendi.Sevincimiz hep doruklarda dipe indirildi...Birbirimizin açıklarından(!) haz duymaya başladık ve unuttuk yine insanlık değerlerimizi ve muhabbeteki muhammedimizi.
Saygılar.
 

usenenadam

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
9 Kas 2009
Mesajlar
80
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
74
hayat güzellikler hayırlar vere
cümbür cemaat yaşampervere
........
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Bu yazı çevremdeki bazı kişileri hatırlattı bana:) 24 saat iyi görünmek için verdikleri mücadale ve sürekli kusur arayan sorgulayacı bakışları...
Bu tip insanlar o kadar çok ki, iş çevresinden tutun da akrabalarınıza kadar negatiflik aşılamaya çalışan bir sürü insan var.
Kilo almış - kilo vermiş ya da çökmüş...İnsanların bu tip durumları ile beslenen o kadar çok kişi var ki maalesef.
Konuşacak birşeyleri olmadığı için olabilir mi acaba diye hep düşünmüşümdür ya da içlerindeki korkuların tümüyle dışa vurumu da olabilir.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst