Yarım Kalan Aşklar Neden Unutulmaz?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Psikoloji kategorisinde Objectivity tarafından oluşturulan Yarım Kalan Aşklar Neden Unutulmaz? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 4,063 kez görüntülenmiş, 24 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Psikoloji
Konu Başlığı Yarım Kalan Aşklar Neden Unutulmaz?
Konbuyu başlatan Objectivity
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Objectivity

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Yarım kalan aşklar unutulmaz derler. Bunu merak eden Rus psikolog yarım kalan aşkların neden unutulmaz olduğunu araştırdı. Sonucunda Zeigarnik etkisini keşfetti. Zeigarnik etkisi, ilk kez Rus psikolog Bluma Zeigarnik tarafından keşfedilmiştir ve yarım kalmış, tamamlanmamış şeylerin daha kolay hatırlanabildiğini ortaya koyan bir kavramdır. Bu etki bize, yarım kalmış aşklarımızı unutamayışımızı, yarıda bıraktığımız şeylerde sürekli aklımızın kalışını çok net açıklar aslında ve “Devam edecek” şeklinde en önemli yerinde yarıda bırakılan diziler, bu psikolojik etkinin en bariz örneklerinden sayılabilir.

Zeigarnik etkisi çalışmalarında, ilk olarak garsonlardan ilham alınmıştır.

1920’lerin ortalarında tamamı psikologlardan oluşan bir arkadaş grubu, Berlin Üniversitesi restoranına gider. Grubun siparişlerini tek bir garson alır ancak siparişleri hiçbir şekilde kaydetmez. Bu durum psikologlardan birisinin dikkatini çeker ve hatta restorana geri dönüp garsona bu kadar siparişi nasıl aklında tuttuğunu sormasına sebep olur. Garsonun cevabıysa basittir; garson, siparişlerini aklına yazıp, yemekleri kişilere verdikten sonra aklından sildiğini söyler bu meraklı adama.

Bir sürü şeyi aklında tutup işini bitirdikten sonra da aklından sildiğini söyleyen garson, Rus öğrenci Bluma Zeigarnik’in dikkatini çeker…

Zeigarnik ve hocası Kurt Levin, konuyla ilgili çeşitli çalışmalar yaparlar ve karşılaştıkları sonuç, bitirilmemiş işlerin zihni meşgul etmeye devam ettiği olur. Oysa iş bittiğinde, zihin bu meşguliyetten kurtulmakta ve o durumu kolayca silmektedir. Ve Zeigarnik, zihnin bu faaliyeti ile ilgili çeşitli deneyler gerçekleştirir.

Bunlardan ilkinde Zeigarnik, deneklerden, bir seans sırasında, birkaç kez, belli renkteki boncukları, onlara verilen sıraya göre dizmelerini ister. Ama bu boncuk dizimi sırasında, denekleri engeller ve işlerini yarım bırakmalarını sağlar. Aradan belli bir zaman geçtikten sonra deneklere, hangi dizimlerin akıllarında kaldığını sorar. Ve deneklerin tamamının cevabı, kendilerine yarım bıraktırılan boncuk dizimleri olduğu yönündedir.

Diğer deneyde ise yarım bıraktığı bazı işleri olan deneklerden, bir roman okumaları ve sonra da romandaki tüm detayları anlatmaları istenir. Bunun sonucunda, deneklerin romana tam anlamıyla konsantre olamadıkları ve detayları yeteri kadar hatırlamadıkları görülür.

Bir başka denek grubundan da aynı şey istenir ancak bu sefer durum biraz farklıdır. Çünkü bu kez deneklere, yarım bıraktıkları o işleri tamamlamak konusunda plan yapmaları için izin verilmiştir. Bunun sonucunda ise işlerini tamamlama konusunda plan yapabilen denekler, okudukları romana dair detayları; diğer denek grubuna göre daha iyi hatırlamıştır.

Sonuçta, yeni bir işe daha rahat geçilebilmesi için, yarım bırakılan işin tamamlanması konusunda, zihnin bir baskısı olduğu ortaya çıkar.

Yarım Kalan Aşklar Neden Unutulmaz?

Zihnin bilinç dışı çalışan kısmı, bilinç dahilinde çalışan kısma, yarım kalan işin bitirilmesi konusunda baskı yapmaktadır. Aksi durumda, sonraki işler bu durumdan negatif yönde etkilenecektir. Zeigarnik Etkisi, yarım kaldığını düşündüğümüz veya gerçekten yarım kalan aşkımızı neden bir türlü unutamadığımızı da açıklıyor aslında ya da gün içinde devamını hatırlayamadığımız bir şarkının tüm gün kafamızı meşgul etmesini.

Mesele tamamen o yarım kalmışlık, eksiklik duygusu. Bunu sonuçlandırdığımızda, hayatımıza çok daha rahat bir şekilde devam etmemiz mümkün. Kısaca, geçmişe ait planlayıp yapamadığımız tüm projelerimiz bize Zeigarnik etkisi olarak geri dönüyor diyebiliriz.

 

tazmanyayahnisi

Üye
Yeni Üye
Katılım
20 Eyl 2017
Mesajlar
148
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Aşkta ilkeler çok önemlidir
1)Dürüstlük ve sadakat
2)Güven duygusu
3)Saygı sadece aşıklar arasında değil doğaya insana saygı
4)Vicdan
5)Merhamet
6)Cinsellik

Bu uyumu yakalayanlar bence mutlu olur....
 

ihaveanidea

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2017
Mesajlar
848
Tepkime puanı
8
Puanları
18
Aşkta ilkeler çok önemlidir
1)Dürüstlük ve sadakat
2)Güven duygusu
3)Saygı sadece aşıklar arasında değil doğaya insana saygı
4)Vicdan
5)Merhamet
6)Cinsellik

Bu uyumu yakalayanlar bence mutlu olur....


Saydıklarından 6 hariç geri kalanların "aşkın vasıflarından" çok "insanlık vasıfları" ile ilgisi var.

O halde her insan ilk beş vasıf(insan olmak) yerine getirdikten sonra 6.ncı ve son özellik olan cinselliği birisi ile yaşadığında o kişiye aşık olur gibi bir tez çıkıyor yazdıklarından.



Bir yeri atlamışsam düzeltir misin?
 

ÜstünKişi

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
21 Ocak 2018
Mesajlar
744
Tepkime puanı
114
Puanları
43
Aşk; üreme içgüdüsünün duyguya dönüşmüş halidir.Sayın Lefty'nin verdiği deney örneğindeki gibi yarım bırakılan işler unutulamaz. Aşk da üreme işinin bir parçası olduğu için yarım bırakıldığında o da unutulmaz.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Aşk; üreme içgüdüsünün duyguya dönüşmüş halidir.Sayın Lefty'nin verdiği deney örneğindeki gibi yarım bırakılan işler unutulamaz. Aşk da üreme işinin bir parçası olduğu için yarım bırakıldığında o da unutulmaz.

Aşk unutulmuyor, aşık olduğunuz kişi ile yaşayacaklarınız tamamlanamadığı zaman aklınızda takılı kalıyor, o kişiyi zihninizden atamıyorsunuz. Çevremizde yok mu örneği? Terk edilenlere bir bakın, yıllarca aynı insanı unutamıyorlar. Tüketilmiş bir aşk ile yarım kalan aşk çok farklıdır. Kıyaslama ile hep yeni gelende, o eski aşkı ararsınız.

---------- Mesajlar Birleştirildi at 23:28 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 22:40 ----------

Beynin ödül sistemi ayrılık yaşayan kişide devreye girmediği için, kişi mutsuz olur ve uzun süre o kişiyi unutamaz. Kişi kendini mutlu edecek aktivitelerle ancak bu süreci aşabilir.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Saydıklarından 6 hariç geri kalanların "aşkın vasıflarından" çok "insanlık vasıfları" ile ilgisi var.

O halde her insan ilk beş vasıf(insan olmak) yerine getirdikten sonra 6.ncı ve son özellik olan cinselliği birisi ile yaşadığında o kişiye aşık olur gibi bir tez çıkıyor yazdıklarından.

Bir yeri atlamışsam düzeltir misin?

Cinsellik aşkın ön koşulu olamaz, ne yazık ki günümüzde öyle gibi bir algı yaratılmaya çalışılsa da, çok şükür halen bu kadar basit olmadığının idrakinde insanlar var. Tazmanyayahnisi kendi cevabını verecektir ama ben de bu yorumu beğendiğim için, kendi görüşümü eklemek isterim.

İlişkilerde öncelikle dürüstlük ve samimiyet önemlidir. Tanıma sürecinde güven duyabilmek için bir insana, karşındakinin ne kadar içten davranıp, davranmadığını anlamaya çalışırsın. Herkese her an yapılan ucuz sevgi gösterileri ve yapay sözcükleri değil, samimiyeti ararsın. Bazen sadece fikizsel bir çekimle de başlayabilir fakat tanıma süreci yine bu belirttiğim şekilde ilerler. Karşındakinin kişiliği, yakışıklı ya da güzel olmasından daha önemlidir ama hangi yaşlarda? Tabii ki 20'li yaşlarda değil. Tazmanyayahnisi de daha önce okuduğum kadarı ile 40'lı yaşlarda ve ben onun ne demek istediğini çok iyi anladım. Cinsellik en sondaydı dikkat edersen çünkü bu yaşlarda artık farklı şeyler önem kazanıyor. Aşkta cinsellik de vardır fakat salt cinsellik için aşık olunmaz. Kaldı ki bizler çabuk tüketilmiş aşklara ve daldan dala konan günübirlik ilişkilere karşıyız. Ayşe güzel diye ona aşık olup, 3 ay sonra da Fatma'ya aşık olan, aynı sahte sözleri sarf eden ve duygular besleyenleri dikkate bile almıyoruz.

Kalitesiz aşklar (sözde aşklar) her yerde yaşanıyor ve sonra da mutsuz insanların sayısı artıyor. Mesele her önüne gelenle bir şeyler paylaşmak değil, doğru insanı bulmak ve bulamıyorsan da birileriyle hiç boşa zaman harcamamaktır.

Cinsellik bir ihtiyaç değildir bana göre ve içinde aşk yoksa zaten iki tarafın birbirini kullanıp, bir kenara atması kadar yapay bir deneyimdir. Bu kişiyi yorar aslında ve birgün karşısına gerçekten aşık olabileceği birisi çıktığı zaman da ona verecek bir şeyi kalmamıştır çünkü ucuz birliktelikler ile tüketmiştir, o yaşanabilecek en güzel duyguları...

Yarım kalan aşklarda ise kişi bir beyninde hayali yaşatır, durur. Onunla olmayı ve yaşamayı gözünde o kadar abartır ki sanki o yoksa dünya dönmemeye başlar. Oysa bu kişinin kendi beyninin yarattığı, sahte bir aşktır. Paylaşım yok, karşılık yok sadece bir hayalet sevgili var ve zihninde döner durur. Bu noktada kişi kendisini mutlu edecek aktiviteler bulamaz ve o hayale saplanıp kalırsa, bu süre uzar gider. Yeni geleni fark edemez. Kısaca kendi kendine eziyet eder. Beyin, o kişinin gittiği gerçeği ile yüzleşmelidir ancak o zaman bu acılı süreç sona erer.
 

ihaveanidea

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2017
Mesajlar
848
Tepkime puanı
8
Puanları
18
Cinsellik aşkın ön koşulu olamaz, ne yazık ki günümüzde öyle gibi bir algı yaratılmaya çalışılsa da, çok şükür halen bu kadar basit olmadığının idrakinde insanlar var. Tazmanyayahnisi kendi cevabını verecektir ama ben de bu yorumu beğendiğim için, kendi görüşümü eklemek isterim.

İlişkilerde öncelikle dürüstlük ve samimiyet önemlidir. Tanıma sürecinde güven duyabilmek için bir insana, karşındakinin ne kadar içten davranıp, davranmadığını anlamaya çalışırsın. Herkese her an yapılan ucuz sevgi gösterileri ve yapay sözcükleri değil, samimiyeti ararsın. Bazen sadece fikizsel bir çekimle de başlayabilir fakat tanıma süreci yine bu belirttiğim şekilde ilerler. Karşındakinin kişiliği, yakışıklı ya da güzel olmasından daha önemlidir ama hangi yaşlarda? Tabii ki 20'li yaşlarda değil. Tazmanyayahnisi de daha önce okuduğum kadarı ile 40'lı yaşlarda ve ben onun ne demek istediğini çok iyi anladım. Cinsellik en sondaydı dikkat edersen çünkü bu yaşlarda artık farklı şeyler önem kazanıyor. Aşkta cinsellik de vardır fakat salt cinsellik için aşık olunmaz. Kaldı ki bizler çabuk tüketilmiş aşklara ve daldan dala konan günübirlik ilişkilere karşıyız. Ayşe güzel diye ona aşık olup, 3 ay sonra da Fatma'ya aşık olan, aynı sahte sözleri sarf eden ve duygular besleyenleri dikkate bile almıyoruz.

Kalitesiz aşklar (sözde aşklar) her yerde yaşanıyor ve sonra da mutsuz insanların sayısı artıyor. Mesele her önüne gelenle bir şeyler paylaşmak değil, doğru insanı bulmak ve bulamıyorsan da birileriyle hiç boşa zaman harcamamaktır.

Cinsellik bir ihtiyaç değildir bana göre ve içinde aşk yoksa zaten iki tarafın birbirini kullanıp, bir kenara atması kadar yapay bir deneyimdir. Bu kişiyi yorar aslında ve birgün karşısına gerçekten aşık olabileceği birisi çıktığı zaman da ona verecek bir şeyi kalmamıştır çünkü ucuz birliktelikler ile tüketmiştir, o yaşanabilecek en güzel duyguları...

Yarım kalan aşklarda ise kişi bir beyninde hayali yaşatır, durur. Onunla olmayı ve yaşamayı gözünde o kadar abartır ki sanki o yoksa dünya dönmemeye başlar. Oysa bu kişinin kendi beyninin yarattığı, sahte bir aşktır. Paylaşım yok, karşılık yok sadece bir hayalet sevgili var ve zihninde döner durur. Bu noktada kişi kendisini mutlu edecek aktiviteler bulamaz ve o hayale saplanıp kalırsa, bu süre uzar gider. Yeni geleni fark edemez. Kısaca kendi kendine eziyet eder. Beyin, o kişinin gittiği gerçeği ile yüzleşmelidir ancak o zaman bu acılı süreç sona erer.



Öncelikle aşktan anladığımız nedir ve özellikle şunu sormak istiyorum,aşkın kaynağı nedir?


Farklı düşünüyorsan belirt ancak bence aşkın kaynağı "duygulardır".


Duygular ise her an değişebilen izlenimler,etkileşimler değil mi?




Misal küçük bir çocuğu yanağından öptüğünde "sevgi" hissederken,sevgilinle kavga ettiğinde "üzüntü" hissedersin.


Şu diyeceğimi önyargılarını yıkarak dinlemeni rica ediyorum.




O halde aşkı da duygulara dayandırmışsak(hala aksini savunabilirsin.) değişmesini yani son tahlilde yok olmasını ve artık hiçbir şey hissedemediği karşı cinsi bırakıp,diğeri ile ilişki yaşamak ve aşk duygusunu tekrar alevlendirmek istemenin insana ve insanlığa ne zararı var?




Kommensal ilişkileri tenzii ederim.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Öncelikle aşktan anladığımız nedir ve özellikle şunu sormak istiyorum,aşkın kaynağı nedir?
Farklı düşünüyorsan belirt ancak bence aşkın kaynağı "duygulardır".
Duygular ise her an değişebilen izlenimler,etkileşimler değil mi?
Misal küçük bir çocuğu yanağından öptüğünde "sevgi" hissederken,sevgilinle kavga ettiğinde "üzüntü" hissedersin.
Şu diyeceğimi önyargılarını yıkarak dinlemeni rica ediyorum.
O halde aşkı da duygulara dayandırmışsak(hala aksini savunabilirsin.) değişmesini yani son tahlilde yok olmasını ve artık hiçbir şey hissedemediği karşı cinsi bırakıp,diğeri ile ilişki yaşamak ve aşk duygusunu tekrar alevlendirmek istemenin insana ve insanlığa ne zararı var?
Kommensal ilişkileri tenzii ederim.

Aşk bana göre beynin yarattığı hastalıklı bir süreç çünkü insan tüm dengelerini yitiriyor. Biyolojik açıdan ise neslin devamı için yaratılan zorunluluğu maskeleyen tutku.

Aşkın belli bir süresi var tabii, o süre sonrası insan boşluğa düşüyor. Aşk yoksa ilişki biter demek de doğru olmaz fakat bence çoğu insan aşka bağımlı ve yaşı kaç olursa olsun aşkın yarattığı o heyecanı, tekrar tekrar bulmaya çalışıyor. Yerine koyabileceklerin ne yazık ki çoğu insanı tatmin etmediği için de eşlerine ihanet ediyorlar.
Sen eşini bırakıp başkası ile mi aşkı alevlendirmekten bahsediyorsun yani bir yabancı ve salt cinsellik ile? Bu kabul edilemez bana göre korkunç geliyor hatta çünkü taraflar aşkı kaybetmiş ve yerine de bir şey bulamıyorsa, ayrılmalıdır ya da olan halini kabullenmelidir. İhanet korkunç bir şey, bu ön yargı değil her ihanet bana göre çok zalimce geliyor. Bir dostun ihaneti ile sevdiğinin ihaneti hiç fark etmez.


*Acil çıkmam gerekiyor, gelince cevap yazarım.
 

ihaveanidea

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2017
Mesajlar
848
Tepkime puanı
8
Puanları
18
(...)Kaldı ki bizler çabuk tüketilmiş aşklara ve daldan dala konan günübirlik ilişkilere karşıyız. Ayşe güzel diye ona aşık olup, 3 ay sonra da Fatma'ya aşık olan, aynı sahte sözleri sarf eden ve duygular besleyenleri dikkate bile almıyoruz(...)


Alevlendirmek derken cinselliği kastetmemiştim tabii ki.Tam olarak alıntıladığım yer hakkında soru soruyorum.


Daldan dala,günübirlik ya da başka bir şey olsa da aşkın temeli duygular değil mi ve hissedemediğim duygular için beni neden dikkate almıyorsun?
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Alevlendirmek derken cinselliği kastetmemiştim tabii ki.Tam olarak alıntıladığım yer hakkında soru soruyorum.


Daldan dala,günübirlik ya da başka bir şey olsa da aşkın temeli duygular değil mi ve hissedemediğim duygular için beni neden dikkate almıyorsun?

Aşkın temeli duygular ve duyguları oluşturan beyin yani beynin salgıladığı hormonlar fakat bundan fazlası var. Ruh faktörü de çok önemli. Görmeden sevmek mesela bir insanı ancak ruhun devreye girmesi ile mümkündür.

Samimi duygular var, bir de kölesi olduğumuz hormonların esiri olduğumuz zorunlu duygular var. Ben özgürce yaşanacak samimi duygular için beynin de özgür olması gerektiğini savunanlardanım. Verdiğim örnekte samimiyet yok, kişi hormonlarının kölesi gibi her gördüğü güzel ya da yakışıklıya çekim hissediyor yani özgür iradesi ile değil, vücut mekanizmasının ona sağladığı imkanlar ile yaşıyor. Herkes ile benzer duyguları yaşamaya başlarsan bir süre sonra bu duygular senin için anlam ifade etmez ve hak edecek kişi denk geldiği an tükenmiş olursun.

Birçok insan yüzlerce sevgili yapabilir, özellikle kendine güveni olanlar için hiç problem değildir fakat karşındaki gönlüne hitap etmiyor ya da his oluşmuyorsa zaman kaybıdır, ne işin var o insanla ki, birbirinizi sadece kullanıyorsunuz demektir.
 

tazmanyayahnisi

Üye
Yeni Üye
Katılım
20 Eyl 2017
Mesajlar
148
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Sn:ihveanidea ve Sn.Lefty bu tartışma çok önemli burdan devam edersek önümüze çok konu çıkabilir ,
mesela ben 17 yaşımdayken askımın ya afganistanda ya da fransa da olduğuna inanıyordum yani benden çok uzakta ve hiç bir şekilde arkadasıma aşık olmadım ben aşık olmadan önce bu kıza asık olucağım derdim tabi sonra huyunu suyunu anlayana kadar iş işten geçmiş oluyordu ama yinede hiç bir hanımı ben terk etmedim zaten fazla insanla çıkmadım asklarımda genelde platonik oldu ama bugun dönüp baktığımda ben işçileri sevmeyen ,içinde vicdan taşımayan,zayıfa merhamet etmeyen,dürüst olmayan önce kendine yani ,olduğu gibi görünmeyen öyle yaşamayan,maddi çıkarlar peşinde koşan,ilime değer vermeyen,şiddetsiz( yani bizim islamcıların dindarlığını mesela ben biraz şiddet sarmalında bulurum),politik olmayan sosyalizme inanmayan,tasavvufa inanmayan,dinlere inanışlara saygı göstermeyen,etrafına saygı göstermeyen,iyiliğe inancı olmayan,ve salt cinsellik için kurgulanmış ilişkilere yani günü birlik ilişkilere yelken açan, özeli olmayan,dirayetli olmayan,ufka bakmayan,ahirete inanmayan,insana güvenmeyen,saf olmayan,birine aşık olmak istemem...

Sn.Lefty beni çok iyi anlamış bunlar insani özellikler olabilir ,ama sn.ihveanidea insanın içinde kötülükte var ben görünmeyen iblisin varlığınıda inkar etmiyorum o yüzden iyi olmalı benim aşkım ve beni ilk zorlukta terk etmemeli,ben kendime güveniyorum iyi olan beni sevecektir sonrası paylaşım zaten,yolumuz insanlığa faydalı olmak olduktan sonra birbirimizn hatalarını görmeyiz,cinsellik te öenmli ama aşkın ikinci yüzü ve cinsellik ilkeler olunca güzel yoksa bir ihtiyac gidermeden farksız olur çünkü herşeyin sonu akıl yitirilir,güzellik geçer,insan insana bıkar,para harcanır,ama iyilik gitmez bir kez tadını alan bırakmaz bu sevdayı zaten ben bir kez asık olmaya proglamladım kendimi ama hayat maalesef olmadı,ama evlilik yolunda kimseyle ilerleyemedim benimde hatalarım var tabii ....

O zaman şu iki iyi birbirine ancak asık olabilir sonrası birbirinden değer görme ve paylaşımlar yani iki kötünün ask yasadığını ben iddia etmiyorum yani duygular vardır ihtirasta olabilir ama sönümlencek şeylerdir,o zamansa daha iyisini bulursan mı diye soruyorsun sn ihveanidea işte o zaman şunu derim ihanet eden iyi olamaz yani seni mutlu edeni aldatmassın,tabii bunlar ancak cinsellik kısmı evlilikten sonra yasanmalı...

Eğer sevilmessen değer görmessen nasıl cinsellik yasarsın veya su ilken yoksa evlilik kurumuna saygın yoksa nasıl iyi olur ve sevebilirsin...
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
@tazmanyayahnisi

Yaşlara göre seçimler de değişiyor. Genç yaşlarda fiziki görünümün cazibesine kapılırken, yaşımız biraz ilerleyip olgun düşünmeye başlayınca, sizin de ifade ettiğiniz gibi karakter, vicdan, dürüstlük gibi daha kalıcı kriterlerin peşine düşünüyoruz. Güzellik belli bir noktadan sonra insana cazip gelmiyor daha farklı özellikleri ile o insanı sevmek istiyorsunuz. Aşk, insanda çok karmaşık bir ruh hali yaratıyor ve kararlar da sağlıklı verilemiyor. Aşkın büyüsü er ya da geç bitiyor, işte o noktada sizi birbirinize çeken ne kalacak elinizde, en önemli mesele bu.

Gelip geçici ilişkiler ile insanlar duygularını tüketiyorlar ve bazen de yanlış insana kapılıp, ruh sağlıklarını kaybedecek noktaya geliyorlar. Sinemaya ya da tatile yalnız gitmemek için sevgili bulanlar var. Her ay başka birisine aşk duyduğunu iddia edenler var. Bu ortamda seçici bir insana denk gelmek gerçekten çok zor. Bu çağda sağlıklı ilişki yürütememe sebebi ile çoğu insan yalnız kalmayı seçiyor çünkü önüne gelene kapılan birileri ile olmak herkesin tahammül edebileceği bir durum değil. Maddiyat takıntılı ya da görsellik, kariyer için karakteri beş para etmezlere prim verenler var. Bu yapaylığı midesi almayanlar da doğal olarak izole bir hayat yaşamaya çalışıyorlar. Ahmet'e aşık, 2 ay sonra Mehmet'e sevdalı sonra da sırf parası var diye İbrahim ile evleniyor. Benim böyle insanlara tahammül edecek sabrım kalmadı, çevremdekilerin hepsini hayatımdan uzaklaştırdım. Aşk her insana duyulacak kadar basit değil ve aşık olmak da o kadar kolay değildir. Çok yakışıklı-güzel diye bir insana aşık olabilirsiniz ama tanıdıkça üstüne eklemeler gelmeli yoksa kısa sürede bitecektir.

İnsanların birbirini ilişki bazında kullandığı bu çağda gerçek aşk-sevgiyi bulabilenler çok şanslı insanlar ve yarım bile kalmış olsa, o hissettiğiniz kaliteli duygular bence bir ömre bedeldir çünkü o hissi yakalayabileceğiniz insan sayısı çok azaldı, beraberinde güven duymak çok zorlaştı. İnsanları belli çıkarlar uğruna, hissetmediğiniz duygular ile kandırıp, yapay sözcükler söylemek yerine ilişkilerinizi ya hakkı ile yaşayın ya da hiç yaşamayın, bu kadar basit aslında.
 
Son düzenleme:

tazmanyayahnisi

Üye
Yeni Üye
Katılım
20 Eyl 2017
Mesajlar
148
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Bir çok insan acaba iyi biri olmadığımı için aşkı tam manasıyla yasayamıyor yoksa askmı onların yarasını kanatıyor karar veremiyorum,bazı insanların eşleri iyi kendileri kötü,bazılarının kendileri iyi eşleri kötü,ki bazılarının da her iki eşde kötü olduğunu görüyorum,umarım herkesin karşısına iyi insanlar çıkar bu iş arkadaslığı içinde Böyle,özel hayatdaki arkadaslık içinde Öyle,eş secimininde Şöyle, kader denen bir şey var, ama şu var, secim yaparken yanıltmayan hamleler yapmak elimizde yani rızkını helal yoldan kazanan,zina yapmamış,çıkar ilişkilerine sırtını dönmüş erdemli insanlarla,ilim arzu eden insanlarla tanışmak görüşmek mümkün...

Böyle ,Şöyle,Öyle elbiss anmış oldum...
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Bir çok insan acaba iyi biri olmadığımı için aşkı tam manasıyla yasayamıyor yoksa askmı onların yarasını kanatıyor karar veremiyorum,bazı insanların eşleri iyi kendileri kötü,bazılarının kendileri iyi eşleri kötü,ki bazılarının da her iki eşde kötü olduğunu görüyorum,umarım herkesin karşısına iyi insanlar çıkar bu iş arkadaslığı içinde Böyle,özel hayatdaki arkadaslık içinde Öyle,eş secimininde Şöyle, kader denen bir şey var, ama şu var, secim yaparken yanıltmayan hamleler yapmak elimizde yani rızkını helal yoldan kazanan,zina yapmamış,çıkar ilişkilerine sırtını dönmüş erdemli insanlarla,ilim arzu eden insanlarla tanışmak görüşmek mümkün...

Böyle ,Şöyle,Öyle elbiss anmış oldum...

İyi insan olmak ya da olmamakla ilgisi yok sadece o çekimi hissedeceğiniz kişi denk gelmiyor veya yanlış insana hissediyorsunuz ve yıpratıcı oluyor.
İnsanları iyi tanıdığınızı sanıyorsunuz fakat öyle olmadığını zamanla anlıyorsunuz. Aşk, çok güzel ama bir o kadar da tehlikeli bir duygu, insanı darmadağın edebiliyor. Aşık insan yapacağı seçimlere çok dikkat etmelidir, boşuna "Aşkın gözü kördür." dememişler.

İyi eş ya da kötü eş değil de, insanlar tatmin edici özellikler ile birbirlerini tercih etmedikleri zaman balon bir evlilik ya da ilişki yaşamış oluyorlar, bir süre sonra da birbirlerinden nefret ediyorlar. "Sevdiğim insan bu mu?" diye hayıflananlara, neyini sevmiştin dediğin zaman, verecek cevap bulamıyor. Seçici olmak ve laf olsun diye birileri ile zaman harcamamak bu açıdan önemli.
 

davi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
20 Mar 2018
Mesajlar
11
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Çünkü henüz yenmemişsindir onu!
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Çünkü henüz yenmemişsindir onu!

Yenmek değil de yaşanmamış olana duyulan merak ya da karşı tarafı gözünüzde abarttığınız için sanki özel olanı kaçırmışsınız hissi gibi bir şey oysa yaşayıp, görseniz belki de ayrılan taraf siz olacaksınız.
 

davi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
20 Mar 2018
Mesajlar
11
Tepkime puanı
0
Puanları
0
tabi gizem ve bilinmeyeler, merak perdedir. yalnız bu durumun bir savaş olduğu bir gerçek. kendini kabullendirme çabası sürecini aştıktan sonra geriye hiçbir şeyin kalmayışı durumudur.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
tabi gizem ve bilinmeyeler, merak perdedir. yalnız bu durumun bir savaş olduğu bir gerçek. kendini kabullendirme çabası sürecini aştıktan sonra geriye hiçbir şeyin kalmayışı durumudur.

Kabullendirme sonrası karşı taraf donanımlı birisi ise, aşk bitse bile aslında vazgeçmek o kadar da kolay değil fakat aşkın gözü kör olduğu için doğru analiz yapılamadan aşık olunuyor genelde.
Aşkta iki taraf da birbirine eşit düzeyde aşık değilse bu üstünlük savaşı yaşanıyor fakat taraflar eşitse aslında böyle bir süreç hiç yaşanmıyor.
 

davi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
20 Mar 2018
Mesajlar
11
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Aşkta karşılıklı aşk yoktur. aksi halde var olan aşk değildir. aşkın özü, aşığın yenilgisinden kaynaklanan zafer arayışıdır.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Aşkta karşılıklı aşk yoktur. aksi halde var olan aşk değildir. aşkın özü, aşığın yenilgisinden kaynaklanan zafer arayışıdır.

Ne demek istediğinizi anlayamadım, iki taraf da aşık ise bu karşılıklı aşktır. Başka ne şekilde ifade edilebilir ki?

"Aşkın özü, aşığın yenilgisinden kaynaklanan zafer arayışıdır." Şahsen bu tanımlamayı da anlayamadım, kendi deneyimlerinizden yola çıkıyorsunuz galiba.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst