Yamyamlik masali

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Köşe Yazıları kategorisinde nilüfer tarafından oluşturulan Yamyamlik masali başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,684 kez görüntülenmiş, 1 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Köşe Yazıları
Konu Başlığı Yamyamlik masali
Konbuyu başlatan nilüfer
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan glsezinrs

nilüfer

Üye
Yeni Üye
Katılım
29 Kas 2008
Mesajlar
246
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
YAMYAMLIK MASALI



Bundan bilemediniz yirmi yıl öncesine kadar Afrika, çoğumuzun kafasında insan eti yiyen ilkel ve vahşi insanların yaşadığı büyük bir kara parçasıydı.Sömürgeci düzenin sürdürülmesi amacıyla tezgahlanıpsunulan bir yamyamlık masalınmı, sanırım çoğumuz anımsarız. Jomo Kenyatta, Kenya'da bağımsızlık savaşı açtığında, gazeteler Mau-Mau'ları insan eti yiyen yamyamlar diye göstermişlerdi. Uygarlıkla ilişkisi olmayan bu 'yamyam'ları, eski deyimler 'zaptürapt' altında tutmak gerekiyordu .Yiyip içip sömürgecilere dua etmeliydik: bu vahşiler günün birinde öteki kara parçalarında da atlayıverirlerse halimiz nice olurdu? Bir kazanda haşlanmamak için, Afrika'nın sahiplerinin orda kalması zorunluydu.

Geçenlerde Güney Amerika'da bir uçak kazasına uğrayıp sağ kalarak And Dağları'ndaki kuş uçmaz kervan geçmez bir bölgeye düşenlerin, kurtarılmayı beklerken kazada ölenleri yemek durumunda kaldıklarını okuyunca bu 'yamyamlık' masalı geldi aklıma. Önce, “Kim bilir, belki de insan eti yiyen bu kazazedeler arasında, Kenyatta'nın amyamlığına inanmışlardan biri de vardı” diye güldüm. Sonra düşündüm: İnsanoğlu, doğa karşısındaki savaşını, bizim uygarlık düzenimizin sınırları dışında sürdürmek durumunda kalınca nasıl da değişiyor. And Dağları'na giden kurtarma ekipleri biraz daha geç kalsaydılar, ölü insan etini yiyip tüketen sağlar, en güçsüz olandan başlayarak birbirlerini öldürüp yiyeceklerdi belkide. Buradan, William Golding'in o büyük ve seçkin romanı Lord of flies'ı (sinekler tanrısı)anımsadım. Roman, tatile giden bir grup ilkokul çocuğunun, bir uçak kazası geçirerek ıssız bir adaya düşüşleri ile başlar. O, hepsi de seçkin ailelerin ince, uygar,çıtkırıldım çocuklarının, doğanın ilkel yaşam koşulları karşısında barbarlaşmaları; doğa yasası gereği gürbüzün zayıfa karşı giriştiği kaba,aman vermez ve korkunç zorbalık anlatılır. Ilkokul çoçuklarının, ıssız adadaki yaşamlarını düzenlemek için örgütlenişleri ilkel bir kabile düzenindedir;avlanma,barınak kurma vb. Ile ilgili işbölümünün yapısı ve totem ayinleriyle tam bir kabile yaşamıdır bu.

Bizim uygarlık ölçülerimiz, içinde bulunduğumuz toplum yapasını belirleyen ilişkilerin ulaştığı düzeye bağlıdır. Afrika'daki borro kabilesine bağlı bir insanın dünyayı yansıtışı, elbette bizimkine benzemeyecek. Ama bu benzemezliği ölçü alıp onları 'geri'likle nitelemek geçerli sayılabilir mi? Fransız toplumbilimcisi L.Levy Bruhl, Bororo kabilesi insanının kendisini hem bir papağan hem de bir buğday tanesi saymasına bakarak bir genellemeye varmış, bu ve buna benzer toplulukların insanlarının ilkel bir mantaliteye sahip olduğunu söylemişti. Bruhl, 'bizim'uygarlığımızın mantığının “bir şey hem kendisi hem de başka şey olamaz” ilkesine başvurarak bir sonuca varıyordu. Gel gelelim, sömürge çağının bilmi de değişiyor bugün. Çağımızın büyük düşünürlerinden biri olan Levi-Strauss, “ilkel” toplumla “uygar” toplum arasında bir ilerlilik ya da gerilik ayrımından söz edilemeyeceğini ortaya koymuştur. Ona göre, Bruhl'ün 'ilkel'dediği insanlar, en az bizim kadar uygardırlar;değişiklik,her iki uygarlıkta düşüncenin birbirinden farklı semboller sistemiyle dile getirilmesindedir. Montaigne'in dediği gibi, “aklın kurallarına uyarak barbar diyebiliriz yamyamlara ama bize benzemiyorlar diye barbar diyemeyiz.”

Söz montaigne'den açılmışken, “Yamyamlar Üstüne” adlı denemesindeki çok sevdiğim bir bölümü buraya aktarmadan edemezdim. Kral Charles çağında Fransa'nın Rouen kentine gelen üç yamyam kralın önüne çıkarılır: “kral uzun uzun konuştu onlarla. Yaşayışımız, zenginliğimiz , güzel şehir örneğimiz gösterildi. Sonra bizimkilerden biri ne düşündüklerini, en çok neyi beğendiklerini sordu. Yamyamlar üç şey söylerdiler; üçüncüsünü ne yazık ki unutmuştum. En başta şaştıkalrı şey sakallı, güçlü kuvvetli, silahlı bir sürü adamın çocuk yaşındaki bir krala bekçilik,uşaklık ettikleri,niçin bunlardan birinin kral seçilmediği olmuş. Ikincisi, kendi dillerinde bir tek bedenin, eli ,kolu,parçaları,birbirinin yarısı olarak anlatılan insanlardan kimilerinin neden bolluk, rahatlık içinde keyif sürüp de birçoklarının dilenciler gibi kapılarda açlık ve perişanlık içinde yaşadıkları olmuş.”

Yamyam aklı işte, ne olacak!



(Hilmi Yavuz, "Yamyamlık Üstüne", Yeni Ortam,10 ocak 1973)
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
YAMYAMLIK MASALI



Söz montaigne'den açılmışken, “Yamyamlar Üstüne” adlı denemesindeki çok sevdiğim bir bölümü buraya aktarmadan edemezdim. Kral Charles çağında Fransa'nın Rouen kentine gelen üç yamyam kralın önüne çıkarılır: “kral uzun uzun konuştu onlarla. Yaşayışımız, zenginliğimiz , güzel şehir örneğimiz gösterildi. Sonra bizimkilerden biri ne düşündüklerini, en çok neyi beğendiklerini sordu. Yamyamlar üç şey söylerdiler; üçüncüsünü ne yazık ki unutmuştum. En başta şaştıkalrı şey sakallı, güçlü kuvvetli, silahlı bir sürü adamın çocuk yaşındaki bir krala bekçilik,uşaklık ettikleri,niçin bunlardan birinin kral seçilmediği olmuş. Ikincisi, kendi dillerinde bir tek bedenin, eli ,kolu,parçaları,birbirinin yarısı olarak anlatılan insanlardan kimilerinin neden bolluk, rahatlık içinde keyif sürüp de birçoklarının dilenciler gibi kapılarda açlık ve perişanlık içinde yaşadıkları olmuş.”

Yamyam aklı işte, ne olacak!



(Hilmi Yavuz, "Yamyamlık Üstüne", Yeni Ortam,10 ocak 1973)

Paylaşım için çok teşekkürler.Seni tekrar forumda görmek çok daha güzel..
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst