Varlık Hiçlikten Gelen Bir Bilinmeyendir. (H.İbrahim Türkdoğan )

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe Makaleleri kategorisinde faust tarafından oluşturulan Varlık Hiçlikten Gelen Bir Bilinmeyendir. (H.İbrahim Türkdoğan ) başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,777 kez görüntülenmiş, 11 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe Makaleleri
Konu Başlığı Varlık Hiçlikten Gelen Bir Bilinmeyendir. (H.İbrahim Türkdoğan )
Konbuyu başlatan faust
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Objectivity
F

faust

Ziyaretçi
Hiçlik duygusuna çeşitli sıfatlar katan dinsel mistikçiler bu duyguyu farkında olmadan bozarlar. Hıristiyan Üstat Eckhart Hiç duygusuna İsa’yı katmakla bu duyguyu köreltir; Celalettin Rumi, bu duyguya Tanrıyı katmakla bu duyguyu zayıflatır, yarı yolda kalır, hatta yolun yarısına bile ulaşamaz. Tanrı adı ya da sıfatı ve içeriği her ne olursa olsun neticede bir resimdir, oysa Hiç, resimlenemez –tıpkı Varlık gibi. Resimlenemeyen Hiç, dinsel mistikçilerin, örneğin tasavvufçuların kullandıkları katı yöntemlerle sabitleşir, böylece tünelin sonundaki ışığı göremez olurlar. Tekrarlanan ibadetleri bundandır. Yani yerinde sayarlar. Ayrıca dinsel kişilerin ibadetleri kolektif olduklarından Tek’in duyduğu Hiç’i yansıtamadıkları gibi, bastırırlar. Bu tamamen kişilik dağılmasından kaynaklanan ve dincileşmeye yol açan varoluşsal çaresizliktir. Tanrıya ermek adına kendi Benliğine teslim olacaklarına Tanrıya teslim olarak kişilik bozukluğunda bunalırlar. Ebedi bir tünelde ikamet ederler.
Rumi’nin başarısı dans edebilmiş olmasıdır, bu onun kendine özgü ibadetidir. Ancak Benliğini Tanrıya teslim edişinden dolayı Kendi olamamıştır. Oysa hakikat bireyin kendindedir. Dansında Tanrıyı arar kalmıştır netice itibarıyla. Onu kopyalayan kolektifler ve diğer tasavvufçular ise Varlık ve Hiçlik duygusunu bilmeyen ya sıradan ya da kişilik bozukluğunda tıkanan dinsel insanlardır; sezgilerini, duyularını, ruhlarını yitirmiş olanlardır. Bu nedenle biricikleşemeyip, durmadan kolektif coşku, kolektif beyin, kolektif duyu ve kolektif ruh arayan ama asla bulamamış ve bulamayacak olan tekkecilerdir. Bütün tek Tanrıcı kolektif ibadetler Varlık duygusunun yansıttığı Hiç’i ya sosyolojikleştirir ya da dinselleştirir. Tekkecilik buna en açık örnektir. Ancak biricikleşebilen, kendi tekliğinde bu duyguyu yaşarsa, kendine özgü ibadetlerini yaratacak ve neticede ermiş ve bilge olabilecektir.
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Cevap: Varlık Hiçlikten Gelen Bir Bilinmeyendir. (H.İbrahim Türkd

Bakmış Hz. Mevlanaya da hayasızca yüklense faşist olduğu çok belli olacak, kıyısından hak vermeye çabalamış biraz... konuşurken ağzından sağa sola tükürükler saçan adamlar bu tükürükleri bilim mendilleri ile yoketmeye çalışsalarda ortalık temizlenmiyor, çünkü bilim bile utanıyor ve onlara yardım etmiyor..napsınlar , baktılar olmuyor bu seferde mecburen cila ve parlatıcı kullanıyorlar...ki birileri gelsin... geeel aydınlık var geel !!! seyyar aydınlık satıcıları ve naraları.
 
F

faust

Ziyaretçi
Cevap: Varlık Hiçlikten Gelen Bir Bilinmeyendir. (H.İbrahim Türkd

Bir yerlerden başlamak gerekiyor ama donkişot hocam,bugün olmazsa yarın anlayabileceğini düşünüyorum.
 

Ümit Zafer Bağcı

Üye
Yeni Üye
Katılım
19 Kas 2012
Mesajlar
233
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Cevap: Varlık Hiçlikten Gelen Bir Bilinmeyendir. (H.İbrahim Türkd

faust, bu yazıyı kendin mi yazdın? Alıntı mı yaptın?
Kendin yazdıysan şu mevlevilerin sema anında ki duygularını nerden biliyorsun? Sen de mi sema yaptın? Veya bir semazenle mi konuştun da kişilik bozukluğu olduğunu fark ettin. İnançsızlık kafaya da vuruyor herlde. Din adına ne varsa bilinçli bilinçsiz saldırma düşüncesindesin. Semaya da el attın ya diyecek söz bulamıyorum. Şimdi yazacaklarını az çok tahmin edebiliyoru. Ben Semadan anlarım ama hiç yapmadım...
 
F

faust

Ziyaretçi
Cevap: Varlık Hiçlikten Gelen Bir Bilinmeyendir. (H.İbrahim Türkd

Ümit bu konuda hiç bir mesajını ciddiye almıyorum istediğin her şeyi yazmakta özgürsün ve ona göre yorum yap,yazı bana ait değil,bir hocama ait kendisi dünya çapında bir kaç filozofu dilimize kazandıran bir felsefecidir,ona göre yorum yap/ın.
 

Ümit Zafer Bağcı

Üye
Yeni Üye
Katılım
19 Kas 2012
Mesajlar
233
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Cevap: Varlık Hiçlikten Gelen Bir Bilinmeyendir. (H.İbrahim Türkd

Yav sen hangi üniversitede hangi bölümde okuyorsun? Bütün hocaların islama karşı mı? Yoksa bahsettiğin aynı hoca mı?
 
F

faust

Ziyaretçi
Cevap: Varlık Hiçlikten Gelen Bir Bilinmeyendir. (H.İbrahim Türkd

Hayır islamla ilgili bir durum değil genel itibariyle böyle,bu felsefe ekolu yada diğer bir sosyal bilim alanı olabilir,hepsi eleştiri kapsamında,H.İbrahim hocam bizzat ders aldığım biri değil bende zaten felsefeci değilim (kimyacıyım ve devam ediyorum ömrüm yettiğince de bu uğurda bir şeyler yapmaya çalışacağım) ama bu konuda bir çok araştırmam ve makale/denemem var,bu konuda hiç bir zaman subjektif davranmadım ahmet inam ne ise benim için h.ibrahim hoca da odur yada oruç aruoba neyse arda denkelde (ölmüştür) odur,onların makaleleri de vardır sayfada bizzat paylaştığım,illa bir anti-tez savunuyorum diye konuları açtığımı zannetme,benim ilk denemelerim arabi,spinoza,plotinus üzerinedir ve hala bu konularda araştırma yaparım,bu benim ne islam karşıtı nede din düşmanı yapar yeri gelincede eleştirimi yaparım ama şems hakkında olumsuz bir düşünceye kapılmadım şu zamana kadar ve sert karakterini takdir ederim,mevlana hakkında öyle düşünmüyorum.
 

Ümit Zafer Bağcı

Üye
Yeni Üye
Katılım
19 Kas 2012
Mesajlar
233
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Cevap: Varlık Hiçlikten Gelen Bir Bilinmeyendir. (H.İbrahim Türkd

Peki Şemsin hoşuna giden Mevlana'nın neyi senin hoşuna gitmiyor? Sadece merak ettim eleştirmek anlamında sormuyorum.
Bi de yanlış hatırlamıyorsam Mevlana'ya Yani Celaleddin Rumi'ye Mevlana ismini Şems vermiştir. Mevlana'da yokluk anlamına gelir.

Birde şunu söylemek isterim. Lisede ama özellikle üniversitede öğrenciler hocalarından etkilenir. Büyük bir grubu hocalarının etki alanına girer ve onun görüşlerini benimsemeye başlar. Sadece hatırlatmak istiyorum, eğer şuan sahip olduğun fikirlerde hocalardan etkilendiysen bence bir öz eleştiride bulunman çok iyi olacaktır. Çünkü hocan ne kadar kendini geliştirmiş olsa da profesörün profesörü olmuş olsa da en doğru karar insanın kendi yolunda çizdiği karardır. Hocaların etkisine kapılıp yanlış yola sapmanı istemem. Sadece bir hatırlatmaydı...
 
F

faust

Ziyaretçi
Cevap: Varlık Hiçlikten Gelen Bir Bilinmeyendir. (H.İbrahim Türkd

mevlana bozuk Türkçesiyle tanınır,eğitim almadı demeyin bana cahil biri değildir fetullah gülen gibi yani ilk mezunu biri de değildir zamanında okumuştur mevlana buna rağmen anlamsız hikayelerle kendini gösterir,bana sadece doğru yolu göster ve elinde ne kadar kaynak varsa sun istersen sana yardımcı olayım darul kitabı indir ve yararlan ondan.
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
Cevap: Varlık Hiçlikten Gelen Bir Bilinmeyendir. (H.İbrahim Türkd

hiçlik ve varlık, biri diğerini dışlayan (olanak vermeyen ) aykırı kategorilerdir ; o nedenle de, birinden diğerine geçilemez... hiçlik üzerinde herhangi bir işlem yapılarak ( hiçliği eğip bükerek, kesip doğrayarak...vb.) varlığa geçmek olanaklı değildir... eğer bir kategori olarak varlık varsa ve hatta bir an için bile var olmuşsa, hiçlik sonsuzcasına olanaksız demektir; ve bunun tersi de doğrudur yani hiçlik bir an için bile gerçekleşmişse, artık varlık olanaksız olur ve dolayısıyla başlık hatalıdır; yani hiçlikten gelinmez / gelinemez...
 

Ümit Zafer Bağcı

Üye
Yeni Üye
Katılım
19 Kas 2012
Mesajlar
233
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Cevap: Varlık Hiçlikten Gelen Bir Bilinmeyendir. (H.İbrahim Türkd

Mevlana zaten Afganistan'da Belh şehrinde doğmuş. Daha sonraları Konya'ya gelmiştir. Bizim ülkemizden Almanya'ya gidip yıllarca Almanca öğrenmeyen birçok insan var. Dil öğrenmekte bir meraktır. Türkçe bilmese de Arapça biliyordu ve o dönemde zaten herkes arapça bildiğinden anlaşması zor olmayacaktır. Bence mevlanayı sevmemen için farklı nedenlerin var. Sırf bu sebepten kaynaklandığını sanmıyorum. Şu darul kitabı bir türlü indiremedim. Linkini filan atsana.


birazdahaderinmavi sana katılıyorum. Mesela bir kavanozu ters çevirelim. Ve içinde hava dahil her şeyi boşaltalım. Yani içinde hiçbir şey olmasın. Kavanoza dışarıdan etki edecek bütün ilişkileride kaldıralım. Ve kavanozun içi boş hiçbir şey yok. Milyarlarca yıl bekleyelim. (Ömrümüz yetecek ya) Ne kadar zaman geçsede geçsin o kavanozun içi hep hiç kalacaktır. Kendiliğinden bir şey oluşmaz onun içinde. Yani hiçlikten canlılık madde oluşamaz. Çünkü hiçtir onu oluşturacak birşey yoktur. Ancak hiçlikten munezzeh yaratılmamış, yaratmamış ve sonsuz yaşamı olan ahad olan Allah vardır. Çünkü eğer bu yaşam hiçlikten geldi dersek mantığa, bilime aykırı olur. Bir yaratan var...
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Cevap: Varlık Hiçlikten Gelen Bir Bilinmeyendir. (H.İbrahim Türkd

Hiçlik duygusuna çeşitli sıfatlar katan dinsel mistikçiler bu duyguyu farkında olmadan bozarlar. Hıristiyan Üstat Eckhart Hiç duygusuna İsa’yı katmakla bu duyguyu köreltir; Celalettin Rumi, bu duyguya Tanrıyı katmakla bu duyguyu zayıflatır, yarı yolda kalır, hatta yolun yarısına bile ulaşamaz. Tanrı adı ya da sıfatı ve içeriği her ne olursa olsun neticede bir resimdir, oysa Hiç, resimlenemez –tıpkı Varlık gibi. Resimlenemeyen Hiç, dinsel mistikçilerin, örneğin tasavvufçuların kullandıkları katı yöntemlerle sabitleşir, böylece tünelin sonundaki ışığı göremez olurlar. Tekrarlanan ibadetleri bundandır. Yani yerinde sayarlar. Ayrıca dinsel kişilerin ibadetleri kolektif olduklarından Tek’in duyduğu Hiç’i yansıtamadıkları gibi, bastırırlar. Bu tamamen kişilik dağılmasından kaynaklanan ve dincileşmeye yol açan varoluşsal çaresizliktir. Tanrıya ermek adına kendi Benliğine teslim olacaklarına Tanrıya teslim olarak kişilik bozukluğunda bunalırlar. Ebedi bir tünelde ikamet ederler.
Rumi’nin başarısı dans edebilmiş olmasıdır, bu onun kendine özgü ibadetidir. Ancak Benliğini Tanrıya teslim edişinden dolayı Kendi olamamıştır. Oysa hakikat bireyin kendindedir. Dansında Tanrıyı arar kalmıştır netice itibarıyla. Onu kopyalayan kolektifler ve diğer tasavvufçular ise Varlık ve Hiçlik duygusunu bilmeyen ya sıradan ya da kişilik bozukluğunda tıkanan dinsel insanlardır; sezgilerini, duyularını, ruhlarını yitirmiş olanlardır. Bu nedenle biricikleşemeyip, durmadan kolektif coşku, kolektif beyin, kolektif duyu ve kolektif ruh arayan ama asla bulamamış ve bulamayacak olan tekkecilerdir. Bütün tek Tanrıcı kolektif ibadetler Varlık duygusunun yansıttığı Hiç’i ya sosyolojikleştirir ya da dinselleştirir. Tekkecilik buna en açık örnektir. Ancak biricikleşebilen, kendi tekliğinde bu duyguyu yaşarsa, kendine özgü ibadetlerini yaratacak ve neticede ermiş ve bilge olabilecektir.


Öncelikle Rumi dans etmiyordu:) Rumi sema yaparak gökyüzünden aldığı tesirleri ( manyetik enerji) yeryüzüne aktarıyordu. Bir eli gökyüzüne bir eli yere doğru dönmek sureti ile gökten aldığını yeryüzüne aktarıyordu. Bu tesir aktarımı ile ilgili majik bir uygulama ve semboldür. Ayrıca bu dönüş gökyüzü ile yeryüzünün evliliğini ifade eden bir Mevlevi sembolüdür. Tıpkı siyonist sembolü olarak algılanan gerçekte majik bir sembol olan ters üçgenli yıldız sembolü gibi...Dönüş enerji alanını değiştirmek için Mevlanın geliştirdiği ayinsel bir teknikti.

Tanrı bir resim midir? Hayır değildir, resimlenemez çünkü benzeri yoktur. Evrenimizde herşey zıddı ile varolur. İyi - kötü, aydınlık -karanlık, negatif - pozitif v.s
Tanrının zıddı var olmadığı için tek ve eşsiz olduğu için hiçbir zaman görme şansımız olmayacaktır. Zaten enerji olarak da o boyuta ulaşmamız mümkün değildir.
Musa peygamber Tanrı ile mi konuşmuştur? Tabi ki hayır sadece bağlı bulunduğu ruhsal planla irtibata geçebilmiştir. İnsan enerjisini ne kadar yükseltebilirse o kadar yüksek planlara ulaşabilir fakat Tanrıya ulaşması ya da görmesi mümkün değildir.

İbadetler kulluk yapmak için değil kişinin var olan enerjisini yükseltmesi içindir. Başka bölümde yazmıştım zaten burada tekrar etmek istemiyorum.

Varlık hiçlikten gelmiştir bu doğru fakat var olan bir daha asla yok olmayacağı için hiçlikten var olmanın ne olduğunu hiç bir zaman anlayamayacağız.

Rumi kendisiydi zaten ve bir daha dünyaya gelemeyecek kadar eşsiz, değerli bir tasavvufçuydu.

Farklı görüşler belirtmiş hocanız fakat çok dar bir pencereden bakmış, bu da onun görüşü tabii ki söylenecek pek bir şey yok.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst