Turkiye'ye Ozgu Pragmatizm (Yararcilik)

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Siyaset Meydanı kategorisinde evrensel-insan tarafından oluşturulan Turkiye'ye Ozgu Pragmatizm (Yararcilik) başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,067 kez görüntülenmiş, 7 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Siyaset Meydanı
Konu Başlığı Turkiye'ye Ozgu Pragmatizm (Yararcilik)
Konbuyu başlatan evrensel-insan
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan evrensel-insan
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Bugun Turkiye topraklarinda, toplumunda, iktidar ve Muhalefetinde v.s. Kisaca politikada cok buyuk "degisiklikler/yenilikler" olmakta ve her gun farkli kanallardan ve medyadan bu olaylar gozlem vermektedir.

Tc ilk pragmatizmini kurucusu Ataturk ile yasamistir. Ogun Ataturk'un pragmatizmine karsi cikanlar, burun kiviranlar acaba ile yanasanlar v.s. bugun kendilerini 80 kusur yil sonra yeni pragmatim akimin AKP pragmatizminin yaninda buluyorlar. Dogal olarak ta o gun Ataturk pragmatizmini bugun de savnanlar bu sefer AKP pragmatizmine karsi cikiyorlar.

Turkiye tarihinin bu yasadigi ikinci pragmatizm akimi oyle ya da boyle ulkeyi ve toplumu ilk pragmatizmin getirdigi herseyden alip ya eskiye ya da baska bir yere tasimak istiyor.

Bilindigi gibi Ataturk pragmatizmi vatan/millet/sakarya temelinde gunumuzde ve tarihler boyu; her turlu farkli inanis ve ideolojik gorusun kendine icinde bir yer buldugu icerige sahipti.

Kisaca ateisti de, dinlisi de, fasistide, sosyalistide, Ataturk'te kendine bir yer buldu.

Isin baska bir ilginc yani, bugunun "yeni" pragmatizminin bile Ataturk'te bir seyler bulmasi, ya da onu kendi politik cikarina arac edinerek politika yapmasi.

Peki bugunun AKP pragmatizminin alani nedir?, kimleri neden bunyesine alir, % 50'lere cikan oyuyla bir sonuc mudur/ yoksa ulkeyi ortadan ikiye bolenmidir?

Ateisti, dincisi, dindari, liberali, sosyalisti v.s. de bugun bu pragmatizmi desteklemektedir.

Gorulen o ki Ataturk'e ogun karsi cikan dinci kesimin yerini bugun AKP ye karsi cikma temelinde milliyetcilik/ulusalcilik almistir.

Peki bugunun de politik olarak kullandigi Ataturk pragmatizmi bu ulkeye neler vermis ya da verememis mi de bu yeni pragmatizm hareketi ulkeyi bu duruma getirmistir?

Evet hem Ataturk hem de AKP (RTE) pragmatizmini mukayeseli ve ulke ve toplum adina ve de ulke ve toplumun pragmatizmi adina masaya yatiralim.

Nedir bu konudaki gorus, yorum ve dusunceleriniz.

Gerci gelecek yorum gorus ve dusunceler belki tarafli olacak ama; gozlemsel notrlugun ve de duygusalliga sapmadan saglanabilecegini dusunuyorum.

Buyrun, soz sizin.
 

IdeaFante

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
21 Kas 2011
Mesajlar
76
Tepkime puanı
0
Puanları
6
Yaş
30
Millet oyunu verirken, devleti geliştirecek, toplumda refahı sağlayacak partiyi/kişiyi esas almıyor. Ayrım ve görüş farkı hemen hemen her millette düşüncelerin çoğuna yön veriyor. Şöyle ki 'x' partisini destekleyen bir şahıs x partisinin liderinin tuttuğu takıma sempati duyar x liderinin sanatsal görüşünü benimser(abartmış olabilirim ama tema böyle). Düşünce yapısı ayrımlara göre şekillenir. Toplumumuzda solcu/sağcı, alevi/sünni, komunist/faşist türünde derinden çizilen sınırlarla görüş farkı vardır. Ve kişinin, siyasette her zaman kendi tarafını öne çıkarma isteği vardır. Sonuç olarak milleti düşünenden ziyade kendi tarafını düşünen çoğunlukta.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Millet oyunu verirken, devleti geliştirecek, toplumda refahı sağlayacak partiyi/kişiyi esas almıyor. Ayrım ve görüş farkı hemen hemen her millette düşüncelerin çoğuna yön veriyor. Şöyle ki 'x' partisini destekleyen bir şahıs x partisinin liderinin tuttuğu takıma sempati duyar x liderinin sanatsal görüşünü benimser(abartmış olabilirim ama tema böyle). Düşünce yapısı ayrımlara göre şekillenir. Toplumumuzda solcu/sağcı, alevi/sünni, komunist/faşist türünde derinden çizilen sınırlarla görüş farkı vardır. Ve kişinin, siyasette her zaman kendi tarafını öne çıkarma isteği vardır. Sonuç olarak milleti düşünenden ziyade kendi tarafını düşünen çoğunlukta.

Peki sence bu neden boyle?, bir sorun da kimsenin ne oldugunun bilgisinde ve bilincinde olamamasi ve sadece kulaktan dolma bilgi ile kendini bir ist olarak tanitmasi degil mi? Ayrica gorus farki olmasi neden bir ayrim yaratiyor da, antiayrimci farkjlarin farkinda bir birliktelik yaratmiyor?

Yani farklar neden ayriliyor da, farklar olarak ve farklar korunarak antiayrimci bir sekilde bir arada tutulamiyor? Ya da tutanlar nasil tutuyor?
 

IdeaFante

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
21 Kas 2011
Mesajlar
76
Tepkime puanı
0
Puanları
6
Yaş
30
Peki sence bu neden boyle?, bir sorun da kimsenin ne oldugunun bilgisinde ve bilincinde olamamasi ve sadece kulaktan dolma bilgi ile kendini bir ist olarak tanitmasi degil mi? Ayrica gorus farki olmasi neden bir ayrim yaratiyor da, antiayrimci farkjlarin farkinda bir birliktelik yaratmiyor?

Yani farklar neden ayriliyor da, farklar olarak ve farklar korunarak antiayrimci bir sekilde bir arada tutulamiyor? Ya da tutanlar nasil tutuyor?

Farkların farkında olmak siyasetçiler için bir birliktelik gereğini değil kendinden farklı olana düşmanca saldırmayı simgeliyor. Antiayrımcılık bir amaç değil ayrımcılık bir amaç konumunda.

Peki bunlar neden böyle?

İnsanların çoğunda ortak olan duygular ve bunun farkında olan uyanık insanlar var. Ortak olan duygulardan kastettiklerimden biri 'ayrımcılığın çekiciliği'nden kaynaklanan 'kendi tarafını savunma' duygusudur. Böyle bir düşünce şekli bana göre 'toplum şeklinde yaşama'nın sonucu olarak ortaya çıkan bir olumsuzluk. Bahsettiğim uyanık insanlar bunu kendi yararlarına çevirme uğraşı içinde olanlardır. Az çok bildiğim bir olaydan bahsedeyim. Yanlış hatırlamıyorsam Afrika'da bir ülkede bulunan değerli bir madeni almak isteyen gelişmiş bir ülke madenin olduğu bölgede yaşayan insanları ikiye bölmüş. Bölünen insanlar birbirleriyle vahşice savaşmışlar ve boş kalan alanda bahsettiğim ülke emellerine rahatça kavuşabilmiş. Çok küçük bir sebeple bölünen halk birbiriyle böyle savaşabiliyor. Başka bir örnek vereyim: Hindistanda uygulanmış olan Kast sistemi. Bu sistemle sınıflara ayrılan halk birbirleriyle ilişkiyi kesecek kadar ayrıma uğrayabilmiş. Yani ayrım bir toplum zihniyetidir.

Siyasetçi dediklerimiz bu zihniyetle kendi 'fark'larından öne çıkabilen insanlar. Onların amacı da türlü türlü olabilir: para, kendi farklarını savunma ...

Bu şekilde siyasetçilerin tamamının tüm amacı budur demek istemedim elbette. Farkı olumlu olarak düşünce çeşitliliğine çevirmek istenmemesinin sebebini açıklamaya çalıştım.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Farkların farkında olmak siyasetçiler için bir birliktelik gereğini değil kendinden farklı olana düşmanca saldırmayı simgeliyor. Antiayrımcılık bir amaç değil ayrımcılık bir amaç konumunda.

Peki bunlar neden böyle?

İnsanların çoğunda ortak olan duygular ve bunun farkında olan uyanık insanlar var. Ortak olan duygulardan kastettiklerimden biri 'ayrımcılığın çekiciliği'nden kaynaklanan 'kendi tarafını savunma' duygusudur. Böyle bir düşünce şekli bana göre 'toplum şeklinde yaşama'nın sonucu olarak ortaya çıkan bir olumsuzluk. Bahsettiğim uyanık insanlar bunu kendi yararlarına çevirme uğraşı içinde olanlardır. Az çok bildiğim bir olaydan bahsedeyim. Yanlış hatırlamıyorsam Afrika'da bir ülkede bulunan değerli bir madeni almak isteyen gelişmiş bir ülke madenin olduğu bölgede yaşayan insanları ikiye bölmüş. Bölünen insanlar birbirleriyle vahşice savaşmışlar ve boş kalan alanda bahsettiğim ülke emellerine rahatça kavuşabilmiş. Çok küçük bir sebeple bölünen halk birbiriyle böyle savaşabiliyor. Başka bir örnek vereyim: Hindistanda uygulanmış olan Kast sistemi. Bu sistemle sınıflara ayrılan halk birbirleriyle ilişkiyi kesecek kadar ayrıma uğrayabilmiş. Yani ayrım bir toplum zihniyetidir.

Siyasetçi dediklerimiz bu zihniyetle kendi 'fark'larından öne çıkabilen insanlar. Onların amacı da türlü türlü olabilir: para, kendi farklarını savunma ...

Bu şekilde siyasetçilerin tamamının tüm amacı budur demek istemedim elbette. Farkı olumlu olarak düşünce çeşitliliğine çevirmek istenmemesinin sebebini açıklamaya çalıştım.

Peki sence burada iki tarafi birbiri ile savastiran ve her iki tarafa da her turlu destegi verip, onlarin her ikisinden de nemalanan zihniyeti, yine sence savasan taraflar nasil algilayacak ve savasmaktan vaz gecip, kendilerini savastiranin fark ve bilincine vararak ve de farklari temelinde birleserek kendilerini savastirana karsi savasma bilinc ve farkindaligina nasil varacaklar? Buradaki nemalanan zihniyet, emperyalist zihniyettir yaptigi da mikroayrimcilik temelinde ayrimlastirdiklarini biri biri ile savastirmaktir.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Peki sence burada iki tarafi birbiri ile savastiran ve her iki tarafa da her turlu destegi verip, onlarin her ikisinden de nemalanan zihniyeti, yine sence savasan taraflar nasil algilayacak ve savasmaktan vaz gecip, kendilerini savastiranin fark ve bilincine vararak ve de farklari temelinde birleserek kendilerini savastirana karsi savasma bilinc ve farkindaligina nasil varacaklar? Buradaki nemalanan zihniyet, emperyalist zihniyettir yaptigi da mikroayrimcilik temelinde ayrimlastirdiklarini biri biri ile savastirmaktir.
Çok hoşsunuz..İnsanlar birbirlleriyle değil, kendilerini savaştıranlarla savaşsınlar diyorsunuz..İlle de savaşılacak yani..Düşmanın adı/sanı değişecek sadece...İki kabilenin savaşı doğal zihniyetin ürünü, kabilelerin birleşip beyaz adamla savaşması numenal yeti kullanımı öyle mi? Savaş savaştır ve bunu gereksediğiniz sürece bitmeyecektir.
 

IdeaFante

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
21 Kas 2011
Mesajlar
76
Tepkime puanı
0
Puanları
6
Yaş
30
Peki sence burada iki tarafi birbiri ile savastiran ve her iki tarafa da her turlu destegi verip, onlarin her ikisinden de nemalanan zihniyeti, yine sence savasan taraflar nasil algilayacak ve savasmaktan vaz gecip, kendilerini savastiranin fark ve bilincine vararak ve de farklari temelinde birleserek kendilerini savastirana karsi savasma bilinc ve farkindaligina nasil varacaklar? Buradaki nemalanan zihniyet, emperyalist zihniyettir yaptigi da mikroayrimcilik temelinde ayrimlastirdiklarini biri biri ile savastirmaktir.

Savaştıran kişiler elbette çalışmalarını göz önünde yapmazlar. Yani savaşan tarafların kendileri üzerinde emellere sahip kişilerin farkına varmaları da kolay olmayacaktır. Ama fark ettiler diyelim. Bu durumda birleşmeleri ve bu durumdan kurtulmaları elbette toplumsal bütünlük içinde olmayacaktır. Toplum hep beraber aynı kararı veremez. Bu durumda halkı kurtaracak bir lider çıkmalıdır. Toplum içinde toplumu yönetebilecek ortak bir bilinç oluşturabilecek kişiler mevcut olmalıdır.

Peki günümüzde, ülkemizde bu nasıl çözüme kavuşur?

Bir toplulukta lider çıkması lidersizlik durumunda olabilir ancak. Zaten bir lider var ise de o liderin fiilen toplumda etkisinin az olması veya toplumun ortak görüşünden çok uzak olması gerekir. Otoritenin olmaması gerekir. Kurtuluş savaşı döneminde merkezi yönetim fiilen sona erdiği ve bağımsızlık bilincinden uzak olduğu için milletin kurtuluşu bir lidere ve halkın çoğunluğunun ortak görüşüne bağlıydı. Fakat günümüzde durum farklı. Halkta devrim, ihtilal oluşturabilecek bir sıkıntı yok. Halk birçok yönden bölündüğü için çoğunluğun ortak görüşünden bahsetmek de zor. Ayrıca devletin otoritesi yerinde. Otorite yerinde olduğu için lider ancak 'seçilen' olabiliyor. Ülkede büyük bir kargaşa olmadığından seçilmeden halka yön vermek zor. Sonuç olarak şunu söyleyebilirim ki günümüzde 'halkın karşı koyarak elde edebileceği' veya elde etme zorunluluğu olduğu bir durum olmadığından lider çıkma ihtimali 'seçim'le sınırlı olacaktır. Kurtuluş adayın kabiliyetine bağlıdır ve bana kalırsa çok üstün bir başarı ister. Çünkü aday ayrımcılık yapmaz ve herkese eşit giderse halkta ayrımcılık ruhu ağır bastığı için başarıya ulaşamayacaktır. Ayrımcılığı kullanırsa ne olur demeyeceğim çünkü biz de bunu engelleyebilecek olguyu tartışıyoruz :)
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Savaştıran kişiler elbette çalışmalarını göz önünde yapmazlar. Yani savaşan tarafların kendileri üzerinde emellere sahip kişilerin farkına varmaları da kolay olmayacaktır. Ama fark ettiler diyelim. Bu durumda birleşmeleri ve bu durumdan kurtulmaları elbette toplumsal bütünlük içinde olmayacaktır. Toplum hep beraber aynı kararı veremez. Bu durumda halkı kurtaracak bir lider çıkmalıdır. Toplum içinde toplumu yönetebilecek ortak bir bilinç oluşturabilecek kişiler mevcut olmalıdır.

Peki günümüzde, ülkemizde bu nasıl çözüme kavuşur?

Bir toplulukta lider çıkması lidersizlik durumunda olabilir ancak. Zaten bir lider var ise de o liderin fiilen toplumda etkisinin az olması veya toplumun ortak görüşünden çok uzak olması gerekir. Otoritenin olmaması gerekir. Kurtuluş savaşı döneminde merkezi yönetim fiilen sona erdiği ve bağımsızlık bilincinden uzak olduğu için milletin kurtuluşu bir lidere ve halkın çoğunluğunun ortak görüşüne bağlıydı. Fakat günümüzde durum farklı. Halkta devrim, ihtilal oluşturabilecek bir sıkıntı yok. Halk birçok yönden bölündüğü için çoğunluğun ortak görüşünden bahsetmek de zor. Ayrıca devletin otoritesi yerinde. Otorite yerinde olduğu için lider ancak 'seçilen' olabiliyor. Ülkede büyük bir kargaşa olmadığından seçilmeden halka yön vermek zor. Sonuç olarak şunu söyleyebilirim ki günümüzde 'halkın karşı koyarak elde edebileceği' veya elde etme zorunluluğu olduğu bir durum olmadığından lider çıkma ihtimali 'seçim'le sınırlı olacaktır. Kurtuluş adayın kabiliyetine bağlıdır ve bana kalırsa çok üstün bir başarı ister. Çünkü aday ayrımcılık yapmaz ve herkese eşit giderse halkta ayrımcılık ruhu ağır bastığı için başarıya ulaşamayacaktır. Ayrımcılığı kullanırsa ne olur demeyeceğim çünkü biz de bunu engelleyebilecek olguyu tartışıyoruz :)

Peki sence TC tarihinde herhangibir donem TC devleti ya da iktidar hukumetleri tarihin herhangi bir zamaninda antiayrimci olabildi mi?, her turlu etik deger konusunda, dinde milliyette, tore de v.s. olamadiysa neden olamadi ve sence "antiayrimcilik" ne demektir? Bir devlet nasil bir zihniyet ve uygulama ile, kurumsallasma ve duzen ile ayrimcilik yapmaz? Ya da sence "ayrimcilik/mikro ayrimcilik" ne demektir?

Gerci bu konuda bir basligim var, istersen goz atabilirsin. Bu arada ulke ve toplumun kendine "elit, aydin, devrimci, ilerici v.s." diyen kesimleri ne yapmaktadir?, bunlarin gorevi nedir? iktidar/muhalefet ya da ayrimcilik kuyrukculugu mu?, yoksatopluma ve farkli halklarina olan biteni anlatmak ve onlari aydinlatma cabasi mi?

Ayrica konu sence insan haklari, evrensel hukuk hak ve ozgurlukler mi, yoksa bir politikanin bu konudaki kendi cikarina yonelik ve bunlari kendi amaci temelinde arac haline getirmek mi?

Mesela, sence; Anadolu'nun her turlu etik fark mozayiginde dinde ve milliyette etnisite de ayrimcilik ve anti ayrimcilik ne demektir? Bunu kim/ne ve nasil saglar?
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst