- Konbuyu başlatan
- #1
- Katılım
- 1 Kas 2012
- Mesajlar
- 3,434
- Tepkime puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 68
20 Haziran 2013
Türkiye felsefecileri yayınladıkları bir değerlendirme metni ve destek çağrısı ile Taksim direnişini selamlıyor ve bu haklı davada “Her yer Taksim, her yer direniş” diyor
Bir çok felsefeci ve akademisyenin imzaladığı metnin tam hali ise şöyle;
TÜRKİYE FELSEFECİLERİ DİRENİŞE DESTEK VERİYOR !
Türkiye son dönemde tarihsel önemi olan bir kırılma yaşamaktadır. Gezi Parkı’nın
savunulmasıyla başlayıp tüm yurda yayılan toplumsal haraketlilik, bu ülkede felsefeyle uğraşanları
da sorumluluk üstlenmeye davet etmektedir. Ülkemiz kendi içinde oldukça farklı toplumsal
katmanlar ve kimlikler barındırmaktadır. Bu farklılıkların her birinin, diğerlerinin yaşam hakkını
engellemeden var olabilmesine imkan sağlamak ülkemize ve insanlığa karşı borcumuzdur. Bu
farklılıkların kendilerini ifade edebilecekleri özgürlük ortamının sağlanması bu anlamda adaletin
de olmazsa olmaz koşuludur. Adalet ise toplumsal barışın temelidir. Adalete ancak tüm farklı
kesimlerin eşitlik temelinde aktif katılım ve rızasıyla ulaşılabileceği aşikardır. Bugün ülkemizdeki
en can alıcı sorun farklı kesimlerin kendilerini ilgilendiren kararların oluşum süreçlerinden önemli
oranda dışlanmış olmalarıdır. Adaletsiz yasalara dayalı olarak elde edilen iktidar gücü, sonucunda
yine adaletsiz olarak uygulanır olmuş, öyle ki başkalarının yaşamına keyfi müdahalede bulunma
yetkisi olarak algılanır hale gelmiştir. Bunun en çarpıcı örneklerinden biri Gezi Parkı bağlamında
ortaya çıkmıştır. Kent sakinlerinin görüşü bir yana, yerel otorite bile yok sayılarak despotik bir
biçimde “biz karar verdik, bu parka bu bina yapılacak” denmiş olması karar sürecinin otoriter ve
dışlayıcı niteliğini tek başına gözler önüne sermeye yetmiştir. Bugün yurtta; parklar alışveriş
merkezine, rant hesaplarına; kamusal alanlar, özel mülkiyetin dışlayıcılığına, ayrıştırıcılığına
kurban edilmektedir. Üstelik bu süreçler tüm hak sahipleri dışlanarak yürütülmektedir. Sadece
Gezi Parkı değil, İstanbul’un silüeti, Karadeniz’in dereleri, metropollerin yoksul semtleri,
Akdeniz’in kıyıları talan edilmekte, Hasankeyf’teki tarih yine rant uğruna sulara gömülmek
istenmektedir. En son Reyhanli’da gördüğümüz gibi, yönetenler bu gücü onlara vermiş olanlara
hesap vermeye gerek bile duymamaktadır. Gezi’deki çığlığın tüm yurda yayılması bundandır, bu
nedenle “Her yer Taksim Her Yer Direniş” sesleriyle çınlamaktadır ülke. Ülke bir parktır artık,
farklılıkları, çeşitlilikleri, renkleri ile. Bu farklılık, renklilik parkın güzelliğidir. Bu güzelliğin nasıl
olacağı, nasıl değişip dönüşeceği muktedirlerin kararlarıyla değil, parkı çeşitlendiren, güzelleştiren
insanların aktif katılımlarıyla belirlenmelidir.
Kentlerine sahip çıkan insanlara karşı düşmanca yapılan sabah baskını ve sonrasında tüm
yurtta polisin gösterdiği her türden şiddet, yine tüm bu süreçte medyanın düştüğü durum
despotizmin boyutunu ve sistematik yapısını göstermektedir. Bu anlamda Gezi Parkı süreci
ülkemiz yönetim yapısının bir durum tespiti olmuştur. Pandoranın kutusu Gezi Parkı’nda açılmış,
demokrasimizin adeta bir röntgeni çekilmiştir.
Bugün artık, sözün gerçek sahipleri, sessiz değildir!
Felsefe insana yeni düşünme yolları açmak için kavramlar yaratır, dolaşımdaki kavramların
öyküsünü anlatır, yeni öyküler yazar. Bugün Türkiye’de insanlar, kavramları değiştiriyor,
dönüştürüyor, gerçek kılıyorlar. Bu yaşanan süreçte, birçok felsefeci de alanlarda, insanın ve farklı
türlerin haklarına saygılı, anti-militarist bir tutumla, cinsiyetçi ve homofobik söylemden uzak bir
şekilde direnmekte, barışçı taleplerini dile getirmektedir. Felsefeciler egemen güçlerin otoriter ve
insanları homojenleştirmeye yönelik bir tavırla öykülerinden kopardığı, dar tanımlamalara
hapsettiği kavramların da özgürleşmesi için mücadele etmektedir. Bizler, bu amaçla meydanlarda
değişip dönüşen kavramların öykülerini yeniden yazmayı, yeni düşünme ve eyleme şekillerinin
zorunlu kıldığı yeni kavramları araştırmayı kendimize borç biliyoruz. Bugün ülkenin meydanlarında
sürdürülen direniş toplumsal bir direniş olduğu kadar felsefi bir direniştir de!
Türkiye felsefecileri yayınladıkları bir değerlendirme metni ve destek çağrısı ile Taksim direnişini selamlıyor ve bu haklı davada “Her yer Taksim, her yer direniş” diyor
Bir çok felsefeci ve akademisyenin imzaladığı metnin tam hali ise şöyle;
TÜRKİYE FELSEFECİLERİ DİRENİŞE DESTEK VERİYOR !
Türkiye son dönemde tarihsel önemi olan bir kırılma yaşamaktadır. Gezi Parkı’nın
savunulmasıyla başlayıp tüm yurda yayılan toplumsal haraketlilik, bu ülkede felsefeyle uğraşanları
da sorumluluk üstlenmeye davet etmektedir. Ülkemiz kendi içinde oldukça farklı toplumsal
katmanlar ve kimlikler barındırmaktadır. Bu farklılıkların her birinin, diğerlerinin yaşam hakkını
engellemeden var olabilmesine imkan sağlamak ülkemize ve insanlığa karşı borcumuzdur. Bu
farklılıkların kendilerini ifade edebilecekleri özgürlük ortamının sağlanması bu anlamda adaletin
de olmazsa olmaz koşuludur. Adalet ise toplumsal barışın temelidir. Adalete ancak tüm farklı
kesimlerin eşitlik temelinde aktif katılım ve rızasıyla ulaşılabileceği aşikardır. Bugün ülkemizdeki
en can alıcı sorun farklı kesimlerin kendilerini ilgilendiren kararların oluşum süreçlerinden önemli
oranda dışlanmış olmalarıdır. Adaletsiz yasalara dayalı olarak elde edilen iktidar gücü, sonucunda
yine adaletsiz olarak uygulanır olmuş, öyle ki başkalarının yaşamına keyfi müdahalede bulunma
yetkisi olarak algılanır hale gelmiştir. Bunun en çarpıcı örneklerinden biri Gezi Parkı bağlamında
ortaya çıkmıştır. Kent sakinlerinin görüşü bir yana, yerel otorite bile yok sayılarak despotik bir
biçimde “biz karar verdik, bu parka bu bina yapılacak” denmiş olması karar sürecinin otoriter ve
dışlayıcı niteliğini tek başına gözler önüne sermeye yetmiştir. Bugün yurtta; parklar alışveriş
merkezine, rant hesaplarına; kamusal alanlar, özel mülkiyetin dışlayıcılığına, ayrıştırıcılığına
kurban edilmektedir. Üstelik bu süreçler tüm hak sahipleri dışlanarak yürütülmektedir. Sadece
Gezi Parkı değil, İstanbul’un silüeti, Karadeniz’in dereleri, metropollerin yoksul semtleri,
Akdeniz’in kıyıları talan edilmekte, Hasankeyf’teki tarih yine rant uğruna sulara gömülmek
istenmektedir. En son Reyhanli’da gördüğümüz gibi, yönetenler bu gücü onlara vermiş olanlara
hesap vermeye gerek bile duymamaktadır. Gezi’deki çığlığın tüm yurda yayılması bundandır, bu
nedenle “Her yer Taksim Her Yer Direniş” sesleriyle çınlamaktadır ülke. Ülke bir parktır artık,
farklılıkları, çeşitlilikleri, renkleri ile. Bu farklılık, renklilik parkın güzelliğidir. Bu güzelliğin nasıl
olacağı, nasıl değişip dönüşeceği muktedirlerin kararlarıyla değil, parkı çeşitlendiren, güzelleştiren
insanların aktif katılımlarıyla belirlenmelidir.
Kentlerine sahip çıkan insanlara karşı düşmanca yapılan sabah baskını ve sonrasında tüm
yurtta polisin gösterdiği her türden şiddet, yine tüm bu süreçte medyanın düştüğü durum
despotizmin boyutunu ve sistematik yapısını göstermektedir. Bu anlamda Gezi Parkı süreci
ülkemiz yönetim yapısının bir durum tespiti olmuştur. Pandoranın kutusu Gezi Parkı’nda açılmış,
demokrasimizin adeta bir röntgeni çekilmiştir.
Bugün artık, sözün gerçek sahipleri, sessiz değildir!
Felsefe insana yeni düşünme yolları açmak için kavramlar yaratır, dolaşımdaki kavramların
öyküsünü anlatır, yeni öyküler yazar. Bugün Türkiye’de insanlar, kavramları değiştiriyor,
dönüştürüyor, gerçek kılıyorlar. Bu yaşanan süreçte, birçok felsefeci de alanlarda, insanın ve farklı
türlerin haklarına saygılı, anti-militarist bir tutumla, cinsiyetçi ve homofobik söylemden uzak bir
şekilde direnmekte, barışçı taleplerini dile getirmektedir. Felsefeciler egemen güçlerin otoriter ve
insanları homojenleştirmeye yönelik bir tavırla öykülerinden kopardığı, dar tanımlamalara
hapsettiği kavramların da özgürleşmesi için mücadele etmektedir. Bizler, bu amaçla meydanlarda
değişip dönüşen kavramların öykülerini yeniden yazmayı, yeni düşünme ve eyleme şekillerinin
zorunlu kıldığı yeni kavramları araştırmayı kendimize borç biliyoruz. Bugün ülkenin meydanlarında
sürdürülen direniş toplumsal bir direniş olduğu kadar felsefi bir direniştir de!
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.