Toplumsal Kisilik ve Kendine Gore Yonlendirme Aliskanligi

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Sosyoloji kategorisinde evrensel-insan tarafından oluşturulan Toplumsal Kisilik ve Kendine Gore Yonlendirme Aliskanligi başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 5,694 kez görüntülenmiş, 21 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Sosyoloji
Konu Başlığı Toplumsal Kisilik ve Kendine Gore Yonlendirme Aliskanligi
Konbuyu başlatan evrensel-insan
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan evrensel-insan
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Daha once de belirttigim gibi; ulkemizde, birey yetistirme, egitim-ogretim ve yerlesmis sistemi olmadigindan; aldigi verilerle yetisen, buyuyen bir kisi; toplumun belirli bir kesiminin ideolojik inancsal, etiksel dogrulariyla, buyumekte ve yetismektedir.

Hal boyle olunca da, kisisel bir yetisim olmamakta; ulkemizde ancak toplumsal kisilik olusmaktadir. Bu toplumsal kisilikler, kutuplasarak ve biribirlerini, kendi toplumsal dogrularina yonlendirmeye ikna etmekle sanki yukumludurler.

Bunun iki olumsuz etkisi vardir. Birincisi, toplumsal kisilige sahip kisi; hic bir zaman kendi dogrularini degerlendirmemekte ve kendi tarafi toplum yapisinin bu dogrularini sahiplenmekte ve sabitlemektedir.

Bunun en buyuk zarari; birey yetisimini, olusumunu ve bilincini onlemesi; kisilerin kendine oz degerleri kendi kisisel iradesi yerine, toplumun belirlemesidir.

Bu da; kisinin, sadece toplum ile paralel bir dusunce ve davranis gelistirmesini ve kendi kisisel dusunce ve davranisi gelistirememesini saglar.

21. yuzyilda; tamamen bir kisinin kendi ayaklari uzerinde durabilmesine ters bir olusumdur, bu olgu.

Isin diger bir yonude; aynaya bakmayi bilemeyen ya da aynanin varligindan bihaber; toplumsal kisilik, tum yonlendirmesini, kendi disindaki; baska bir kisiye ve genelde de kisiligine yonelerek dusunur ve davranir.

"soyle yap, boyle davran, bunu yanlis dedin/yaptin, dogrusu bu, neden boyle diyorsun/yapiyorsun? bunu diyemezsin/yapamazsin, sen busun, boyle dusunuyorsun," v.s. temelli kisiyi yonlendirici bir konuma koyar kendisini.

Bunun da en buyuk zarari; kendisinin birey olma bilincini almasini onledigi gibi; bu tip bir yonlendirmeye yonelik mudahele ile, baskalarinin da birey olmasini onler.

Aslinda tum bunlar; tarihler boyu gelen; alisilagelmis, otomatiklesmis ve yerlesmis; dusunce ve davranisin bir urunudur. Dolayisiyle, burada bu toplumsal kisiligi uygulayan kisilerin, herhangibir "sucu" da yoktur.

Cunku toplum ancak boyle kutuplasarak ve biz-oteki olarak ayrisarak aralarinda dogru mucadelesi vermektedirler. Cunku bu dogrular, kisilerin degil; hangi toplumsal yapiya ait ise kisi; o toplumsal yapinin dogrularidir.

Iste bu nedenlerden dolayi; her yonlu, birey olma yetistirimi, ulkemizde onlenmekte, bireysel hak ve ozgurlukler; politik bir ideolojik inancsal dogruya, ya da dogrular arasi mucadeleye alet edilmekte; bilgi alisverisi, bilinclenme, v.s. nin yerini; toplumsal kisiliklerin; kendi dogrusal tartismalarla; birbirlerini kendi dogrularina cekme mucadelesi surmekte, bu da; her seyden once; dusunceler arasi bir mucadele yerine ve mantiksal bir yanasim yerine; kisilerin, dogrulari arasi bir mucadeleye donusmekte, kisilerin birbirinin kisilik degerlerine yonelmekte ve duygusal bir; kisilik surtusmesine yol acmaktadir.

Bu da nihayi sonucta; kisilerin, birbirlerini kendilerini tanitim yerine; karsi tarafin etiketlenmesine, kisinin kendini daha ortaya koymadan; karsi tarafin onun adina getirdigi pesin hukum ve onyargili suclamasina muhatap olmaktadir.

Bilemiyorum ama; ulkenin aydinlari, elit kismi v.s. olarak; bu 18. ve 19. yuzyil aliskanligindan artik kurtulunmasi gerekiyor.

Aksi, ne bir hak ve ozgurluk, ne bir birlik ve beraberlik, ne bir ortak yanasim; sadece bir politik ideolojik inancsal dogrunun, digeri uzerindeki hakimiyeti; toplumsal kutuplasma, biz-oteki mucadelesi ve damgalamasi; etiketleme ve zaman ve secim ile el degistiren topliumsal iktidar ve muhalefet cekismesinden baska bir adim ilerleyemeyiz.

Bence, ilk hedefimiz; toplumsal kisiligimizi; insan ozlu ve mumkunse evrensel, yani ayrimci olmayan bireysel kisilige dondurmemiz ve bu bilinc icin kendi kendimizi ve degerlerimizi nedenlememiz-sorgulamamiz ve kendi degerlerimizi kendi oz irademizle olusturmamiz gerekiyor.

Kendimiz disinda kalan baska kisilerle de iliskimizi; onlari taniyarak ve onlarin kendilerini nasil ortaya koyuyorsa, oyle algilayarak ve mudahele yerine; biribirimizin bilgisini, bilincini, deneyini ve gozlemini bir birimizin ustune katarak dusunmemiz ve davranmamiz gerekiyor. En azindan, su andan itibaren baslayarak.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Aslinda tum bunlar; tarihler boyu gelen; alisilagelmis, otomatiklesmis ve yerlesmis; dusunce ve davranisin bir urunudur. Dolayisiyle, burada bu toplumsal kisiligi uygulayan kisilerin, herhangibir "sucu" da yoktur.
Aynen öyle...Osmanlı imparatorluğu, çok dilli, çok dinli...yapısını tek paydaya indirgeyen bir sistem kurdu..Padişah ve kulları, tebaası..Özel mülkiyetin de olmadığı bu rejimde, insanlar yenilmez bütünün, imparatorluğun organik birer parçası olarak yer aldılar.Cumhuriyetle, var olan sistemin yerine "birey" temelli hukuk ve seçilmiş yöneticiler geldi...Geldi gelmesine ama, birey "altyapısı" ortada yok...İnsanlar şimdi padişahın kulları değildi..Ama neydi/kimdi o zaman? Aileden başlamak kaydıyla , herkes , alışageldiği yaşam algısını kurumlara yanstmaya başladı..Çünkü yüzyıllardır bilip,gördüğü oydu.Evde baba, işyerinde amir/patron, okulda öğretmen, köyde toprak ağası, mecliste vekil.. vb padişahlık tahtına oturdu..Türkiyede kapitalizmin bu denli yaygın olmadığı zamanlarda bu sıkı-belirlenmişlik yumuşayarak kendini dönüştürmeye başlamıştı ki, herşey yine değişti..Artık padişahlık baba, koca, öğretmen...vb statüsel olmaktan çıkıp kapitale kilitlendi..Padişahlık parasız sökmüyordu.Artık sermaye/ holding sahipleri tahta çıkıp şekillendirmeye başladılar yaşam algısını...Sermaye el değiştirdikçe insanlar da pinpon topları gibi uçlara savrulmaya başladı.O yüzden işimiz zor..Kolay gele...
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Cagmizda demokrasiden, haktan ve hukuk devletinden bahsedebilmek icin, o ulkede yasiyan halk dedigimiz kesim bireysellestirerek, bir birey bilinci tasimali ve bilinc sayesinde hak ve ozgurluklerini koruyabilmelidir. Bu da toplumda, bireylerin olusturduklari ve haklarini ariyabilecegi sivil kuruluslarin ortaya cikmasiyla mumkundur.

Eger bir ulkede, birey degilde ailenin bir ferdi, toplumun bir ferdi, halktan biri, abisinin kardesi, babasinin oglu, ve saire varsa, birey yoktur. Dolayisiyla olmayan birey, ne hak ve ozgurluklerinden haberdardir, nede bulundugu toplumda dusunduklerini rahatca ifade edebilmek hakkina sayiptir. Ya baba baskisi ya mahalle baskisa ya okul baskisi ya din baskisi ya milliyet baskisi, ve buna benzer topluma yerlesik bilimum baskilarla buyur. Ya o baskilara boyun eyer, yada isyan eder. Iste 87 yildir, Turkiye'yi idare edenler, devlet eli ile ve kendi istedikleri dogrultusunda toplum yandas ve vatandas yetistirdiklerinden, birey yetistirememislerdir.

Ne zaman Turkiye birey yetistirmeye karar verir, ve o yetistirdigi bireye taniyacaga hak ve ozgurluklerin hukukunu yaratir, iste o zaman bireyi hur, bireysel haklarini rahatca savunabilen, bunu bir isyan veya bas kaldiris degilde bir bilinc temelinde yapan bir toplum olusur, iste bu toplumun bireyleri kendi bireysel goruslerini rahatca nasil savunabiliyorsa, karsisindaki bireyinde karsi goruslerini saygiyla karsilamayi ogrenir. Boylece bireyler arasinda saygi dayanismasi baslar, ve hicbir birey kendisine ogretilen, vede empose edilen toplumun deger yargilarini, ahlakini, dini ve milli anlayisini biribirine kabul ettirmeye calismaz. Boylece toplumun icindeki bireyler bir mozaik cesitliligi icinde ve bilincli bir sekilde birbirlerini algiliyarak, birbirlerine saygi duyarak bereberce yasamayi ogrenirler.

Kisaca, 87 yildir, Turkiye'nin idare sekline ne denilirse denilirsin, ne tartisilirsa tartisilsin, ana sorunu birey ve bireyin bilinci olan bireysel hak ve ozgurlukler, ve devletin gorevi olan bunu koruyucu hukukun temelindeki sivil toplum orgutlerini yaratamamasidir.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Tarihde felsefi gelisme sudur: Karl Marx'in ve Friedrich Engels'in ortaklasa teorisini ortaya attigi ve Lenin'in carlik Rusya'sini yikarak pratikde uyguladigi buyuk sovyet devriminden sonra (ki bildiginiz gibi Soviet Sosyalist Cumhuriyet Birligi yerine, sadece Rusya sabit kalmak sartiyla, birsuru devletler ortaya cikmis yani 1990'larda Soviet Sosyalist Cumhuriyet Birligi parcalanmistir. Ve yine bilindigi gibi, bunu takiben Yugoslavya parcalanmistir.

Tekrar felsefenin tarihine donucek olursak, Fredrich Nietzsche (1844-1900) ortaya nihilizm diye bir felsefi acilim atmis ve bu butun dunyada buyuk etkisi gorulecek sekilde (gunumuzde cokca raslanmaktadir) yayilmis ve yayilmaktadir.

Nihilizm kisaca, herhangibir temel, ana, esas, kok tanimayan, ve evrensel nebir dogrunun nebir gerceyin, nede herhangibir ilkenin yok olusunu genel ahlaki, geleneksel, moral, v.s gibi kulturel, toplumsal, milli, dini, v.s tum deger yargilarini sifir kokene indirgeyen bir felsefedir. Bu felsefenin diger bir yanida hayali kahramanlar yaratmaktir (Superman, Spiderman, Harry Potter, Batman v.s)

Gelelim onemli konuya. Amerikan Idealizmi, felsefi akim olarak, Marxism/Leninism, ve onun devami olan, ayni zamanda herseyin sonu anlamina gelen nihilizm'in paralelinde, 1900'lerin baslarinda ortaya atilmis pragmatizim, existentializm ve son olarak neo-pragmatizm felsefeleri olarak gelismis, ve bugunki Amerika'nin dunyaya meydan okuyan cani istediginde istedigi ulkeyi iskal eden, ve bunuda bilumum kandirmacalarla susluyebilen, hem teorik, hem pratik, hem kulaga hos gelen, vede soyle boyle cok cazip! bir yapi kazanmistir.

Bugun dunyada bu idealizmi teorik olarak yenebilecek herhangibir felsefi gorus maalesef ortaya atilamamistir.

Oyuzden nihilizmden sonra dunya her yonuyle bir kaosa girmis, hem bireysel hemde toplumsal guc hem hukukun, hemde adaletin, ve maalesefki insanligin sonunu hazirlamistir. Bugun bireyler rahatca bas kaldirabilmekte, baskalarinin rahatca canina kiyabilmekte, hatta bunlari yaparken zevk aldiklarini soyluyebilmektedirler. (Hanibal filmde oldugu gibi). O yuzden artik dunyada insani vicdan rafa kalkmis, yerini vicdansiz akil almistir. Ve bu akil sadece ya bir bireye ya bir topluma ya bir zumreye hizmet eder duruma gelmis, ve bu vicdansiz akli uygulamamanin nedeni ortadan kaldirlmistir. Yani bireyler kolayca ve memlunlukla birer canavar kesilebilirler.

Hatrlatmak isterimki, Marksist ideoloji'deki "ulkelerin kendi kaderlerini kendilerinin tayin hakki" biraz degistirilerek "ulkelerin kaderlerinin amerikan idealizmi ile tayin hakki"na donusturulmustur ve donusturulmektedir.

Tabii bu ideolojinin birde dini yonu vardirki, bu bilindigi gibi evangelizim'dir ve nihayi amaci Yahudi'lere hizmettir. Bunun icin yapmasi gereken Hiristiyanligin butun kollarini (Katolik, Protestan, Ortodoks) yanina alarak, once Islamiyeti ve Islamiyetin hakimiyetini dunya uzerinden silmek ve nihayi amacta Hiristiyan'ligida Yahudi'lige donusturerek, dunyayi tek din ideolojisi altinda istedigi gibi yonetmeyi amaclamaktadir.

Bilmem su soruyu hic kendinize sordunuzmu: Turkiye topraklari neden bir filozof yetistiremiyor, ve dunya'ya acilim getirecek fikirleri ortaya atamiyorda sadece ortaya atilmis fikirleri ustelik yeteri kadar algilayamadan takibe ve yoruma calisiyor, yani kisaca fikir konusunda dunyada liderlik yerine, hep takipcilik yapiyor.

Bu konuda bilhassa nihilizmin, bireyci akilciligi; kendi turu insanoglunu kendine rakip sectigi icin, algilanmasi gereken en onemli dusunce ve davranis seklidir. Cunku, Dunya bu konuda bir suru tarihi kisilik yetistirmis (Hitler, Stalin, Mussolini, Bush, Saddam, Kaddafi, Usame Bin Ladin v.s.) ve hala da yetistirmektedir.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Kisaca, 87 yildir, Turkiye'nin idare sekline ne denilirse denilirsin, ne tartisilirsa tartisilsin, ana sorunu birey ve bireyin bilinci olan bireysel hak ve ozgurlukler, ve devletin gorevi olan bunu koruyucu hukukun temelindeki sivil toplum orgutlerini yaratamamasidir.
Son 2 paragrafa katılmıyorum..Neden cumhuriyete endekslendi?Bu insanlar 87 yıl önce gökten mi indi?Elbette belli bir yapının etkilerini taşıyacaklar.87 yıl içinde bir sürü hata yapılmıştır hala da yapılmaktadır ama faturayı cumhuriyete,dolaylı olarak da Atatürk'e kesmeniz manidar..Ayrıca ben suçlu/suçlular da aramıyorum.Sadece basit bir neden-sonuç analizi yapmaya çalıştım...
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Son 2 paragrafa katılmıyorum..Neden cumhuriyete endekslendi?Bu insanlar 87 yıl önce gökten mi indi?Elbette belli bir yapının etkilerini taşıyacaklar.87 yıl içinde bir sürü hata yapılmıştır hala da yapılmaktadır ama faturayı cumhuriyete,dolaylı olarak da Atatürk'e kesmeniz manidar..Ayrıca ben suçlu/suçlular da aramıyorum.Sadece basit bir neden-sonuç analizi yapmaya çalıştım...

Ozel bir durum yok. Ben Anadolu'nun hic bir tarihi doneminde yetistirilemeyen bireye zaten degindim.

Burada onemli olan TC tarihinde de bunun one cikmamasidir. Boyle bir olanak oldugu halde. Yani, Ataturk'te birey yetistirme uzerine bir girisimde bulunmamistir. Kendisi de zaten toplumsal kisilige sahipti.

En azindan osmanli'dan ayrilan diger topraklar ve milliyetler (balkanlar mesela) bu konuda adimlar atmislardir. Tabi onlarin dini temelinin islam olmamasinin da rolu buyuktur.

Oyuzden ortada bir fatura kesme yok. Ayrica bu 87 yilin sadece 15 yili Ataturk ile ilgili.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Ozel bir durum yok. Ben Anadolu'nun hic bir tarihi doneminde yetistirilemeyen bireye zaten degindim.

En azindan osmanli'dan ayrilan diger topraklar ve milliyetler (balkanlar mesela) bu konuda adimlar atmislardir. Tabi onlarin dini temelinin islam olmamasinin da rolu buyuktur.
Balkanlar -Eğer oradaki Türk-müslüman toplumları kastediyor iseniz- (coğrafyasından dolayı)zaten avrupa kültürüyle daha içiçe..Merkezi yönetimden kısmen de olsa daha bağımsız..Ayrıca Balkanlara anadoludan gönderilen Türk boyları, -görece-daha hümanist ve hoşgörülü bir İslami yorum içeren Bektaşi kültüründen gelmekteydiler.Bunların da etkisi olabilir..
Cumhuriyet döneminde birey yetiştireme konusuna gelince;
-natonun bir parçası olmakla üstlendi(ril)ğimiz misyon
-Osmanlı döneminin elitlerinden/aşiret yöneticilerinden oluşan meclis yapılanması
-Halkın çok küçük bir bölümünün okur-yazar olması ki-bazan gündeme taşındığı gibi; halk şakır şakır okuyordu da harf devrimiyle bundan koparıldı savları gülünesidir--
-İlkel (makineleşmemiş)tarım aşamasında olan anadoludaki üretim biçiminin şekillendirdiği kültürel altyapının "bireyselleşmeye" izin vermemesi
- doğu-güneydoğudaki feodal yapılanmaların "oy"karşılığında görmezden gelinmesi,buna göz yumulması
ilk anda aklıma gelenler bunlar..liste uzatılabilir..
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Kişilik tanımlanırken “toplumsal kişilik” “bireysel kişilik” ayrımı olguyu anlaşılmaz duruma düşürdüğü gibi, düşünceyi de bulanıklaştırmaktadır. Her şeyden önce kişilik toplumsal zeminde ortaya çıkar; toplumsal zemin olmayan hiçbir yerde ne kişi ne de kişilikten söz edilebilir. “Ben” in kişiliği “sen” ve “o” na göre, “senin kişiliğin “ben” ve “o”na göre, “o”nun kişiliği aynı şekilde “ben” ve “sen” e göre ortaya çıkar. Bir adada yaşayan biyolojik insan yapılı canlı ne insandır ne de kişidir.

Bu ayrımı belirledikten sonra kişiliğin bastırılması, yozlaştırma, kimliksizleştirme ve sürüleştirme olgularının ele alınması gerekir. Bunların hiç biri “toplumsal kişilik” olarak tanımlanamaz.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Balkanlar -Eğer oradaki Türk-müslüman toplumları kastediyor iseniz- (coğrafyasından dolayı)zaten avrupa kültürüyle daha içiçe..Merkezi yönetimden kısmen de olsa daha bağımsız..Ayrıca Balkanlara anadoludan gönderilen Türk boyları, -görece-daha hümanist ve hoşgörülü bir İslami yorum içeren Bektaşi kültüründen gelmekteydiler.Bunların da etkisi olabilir..
Cumhuriyet döneminde birey yetiştireme konusuna gelince;
-natonun bir parçası olmakla üstlendi(ril)ğimiz misyon
-Osmanlı döneminin elitlerinden/aşiret yöneticilerinden oluşan meclis yapılanması
-Halkın çok küçük bir bölümünün okur-yazar olması ki-bazan gündeme taşındığı gibi; halk şakır şakır okuyordu da harf devrimiyle bundan koparıldı savları gülünesidir--
-İlkel (makineleşmemiş)tarım aşamasında olan anadoludaki üretim biçiminin şekillendirdiği kültürel altyapının "bireyselleşmeye" izin vermemesi
- doğu-güneydoğudaki feodal yapılanmaların "oy"karşılığında görmezden gelinmesi,buna göz yumulması
ilk anda aklıma gelenler bunlar..liste uzatılabilir..

Hayir, sadece Turk etnisite ve musluman olanlara degil, oranin kendi etnisitesi ve dini inanci olan cografi toplumuna da deginiyorum.

Sende, aslinda kendince "neden birey yetistirilmiyor?" sorusuna kendi algi ve bilgince yanitlar vermissin ve daha da verilebilecegini soylemissin.

Ozaman benim su paragrafima bir sey demiyorsun, zaten o paragraf tum bu basligin ozeti.

Kisaca, 87 yildir, Turkiye'nin idare sekline ne denilirse denilirsin, ne tartisilirsa tartisilsin, ana sorunu birey ve bireyin bilinci olan bireysel hak ve ozgurlukler, ve devletin gorevi olan bunu koruyucu hukukun temelindeki sivil toplum orgutlerini yaratamamasidir.-e.i.-

Onemli olan birey yetistirilmemesinin nedenlerinden ziyade, bu olanagin oyle veya boyle toplumsal, sosyal v.s. olarak kullanilmamis olmasidir.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Kişilik tanımlanırken “toplumsal kişilik” “bireysel kişilik” ayrımı olguyu anlaşılmaz duruma düşürdüğü gibi, düşünceyi de bulanıklaştırmaktadır. Her şeyden önce kişilik toplumsal zeminde ortaya çıkar; toplumsal zemin olmayan hiçbir yerde ne kişi ne de kişilikten söz edilebilir. “Ben” in kişiliği “sen” ve “o” na göre, “senin kişiliğin “ben” ve “o”na göre, “o”nun kişiliği aynı şekilde “ben” ve “sen” e göre ortaya çıkar. Bir adada yaşayan biyolojik insan yapılı canlı ne insandır ne de kişidir.

Bu ayrımı belirledikten sonra kişiliğin bastırılması, yozlaştırma, kimliksizleştirme ve sürüleştirme olgularının ele alınması gerekir. Bunların hiç biri “toplumsal kişilik” olarak tanımlanamaz.

Insanoglu birinin toplumsal olmasi baskadir, kendi dusuncesi yerine toplumun dusuncesini uygulamasi baskadir.

Toplumsal kisilik, bir kisinin bulundugu cografya ve toplumda ona dogumdan itibaren verilen her turlu etik (milli,dini, ahlaki, toresel, ananevi, sosyal, siyasal, toplumsal v.s.) degeri, veriyi ve tabuyu oldugu gibi uygulayip, ya da uygulamayip, uygulamayana, ya da uygulayana karsi toplumsal kutuplasmak, taraf olmak ve biz/oteki ayrimciligi yaratmaktir.

Toplumsal kisilige sahip bir kisi, verilen degerleri sorgulamadan, ne oldugunu algilamadan ve ustelik yasaminin da onune koyarak bu degerler icin yasayan ve aklini inandirdigi bu degerlere dogru temelinde baskalarini da cekmeye calisan ve kendi inandigi dogrulari, baskalarina empoze eden, baski kuran ve mudahele eden, dusunce ve davranisa ship kisinin kisiligidir.

Bireysel kisilik ise (birey bilinci ile karistirilmamalidir), kisinin genelde kendi varliginin ve kendine kendi iradesiyle kabul ettigi degerlerin savunucusu olandir, topluma ve etrafina ters dusebilir, ama bu onu etkilemez. Cunku onun icin kendi dusunce ve davranisi onemlidir ve hak ve ozgurluklerinin bilincinde ve farkindadir.

Bu konuile ilgili, asagidaki linkte yer alan mesajlari okuyabilirsin.

http://www.felsefe.net/psikoloji/5217-birey-ve-birey-bilinci-uzerine.html
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Kişilik tanımlanırken “toplumsal kişilik” “bireysel kişilik” ayrımı olguyu anlaşılmaz duruma düşürdüğü gibi, düşünceyi de bulanıklaştırmaktadır. Her şeyden önce kişilik toplumsal zeminde ortaya çıkar; toplumsal zemin olmayan hiçbir yerde ne kişi ne de kişilikten söz edilebilir. “Ben” in kişiliği “sen” ve “o” na göre, “senin kişiliğin “ben” ve “o”na göre, “o”nun kişiliği aynı şekilde “ben” ve “sen” e göre ortaya çıkar. Bir adada yaşayan biyolojik insan yapılı canlı ne insandır ne de kişidir.

Bu ayrımı belirledikten sonra kişiliğin bastırılması, yozlaştırma, kimliksizleştirme ve sürüleştirme olgularının ele alınması gerekir. Bunların hiç biri “toplumsal kişilik” olarak tanımlanamaz.

Tamamen katılıyorum.Kişilik kazanımı sosyolojik bir olgudur.Üretim ilişkilerinden koraılarak ele alınamaz.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Ozaman benim su paragrafima bir sey demiyorsun, zaten o paragraf tum bu basligin ozeti.

Kisaca, 87 yildir, Turkiye'nin idare sekline ne denilirse denilirsin, ne tartisilirsa tartisilsin, ana sorunu birey ve bireyin bilinci olan bireysel hak ve ozgurlukler, ve devletin gorevi olan bunu koruyucu hukukun temelindeki sivil toplum orgutlerini yaratamamasidir.-e.i.-

Onemli olan birey yetistirilmemesinin nedenlerinden ziyade, bu olanagin oyle veya boyle toplumsal, sosyal v.s. olarak kullanilmamis olmasidir.
Diyorum..87 yıllık süreç , bilerek/bilmeyerek/önemsemeyerek/çıkar gözetilerek vb nedenlerden dolayı iyi değerlendirilememiş olabilir, öyle de görünüyor..87 yıl öncesini kimlik yapılanmasında "birey" oluşturma miladı gibi ele almamak gerektiğini yineliyorum..
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Diyorum..87 yıllık süreç , bilerek/bilmeyerek/önemsemeyerek/çıkar gözetilerek vb nedenlerden dolayı iyi değerlendirilememiş olabilir, öyle de görünüyor..87 yıl öncesini kimlik yapılanmasında "birey" oluşturma miladı gibi ele almamak gerektiğini yineliyorum..

Ben onu milad olarak ele almadim, yeni dunyanin yeni bir TC olarak ele aldim. Ama ne yazikki caga ayak uyduramadi, cagin gerisinde kaldi.

Cag gerisinde kalis, aslinda 1699 karlofca andlasmasi ile basladi ve ilerleyerek devam etti. TC bunu telaffi edebilirdi, ama etmedi/edemedi.

Bugun TC en azindan caga gore 300 yil geride bir yasam ve iliski surmektedir. O yuzden de, birey toplumu degil; vatandas toplumudur. Vatandaslik algisi dunyada Ingiliz ic Savasinda (1650) gecerliydi.

Birey olma bilinci ise 1900 lere rastlar.

Kisaca caga gore TC vatandasligi cagin 300 yil gerisindedir. Eger vatandasta "devrimci sorgulama" numenal yetisi gelismezse, bu hesaba gore toplumsal kisiligin, bireysel kisilige donusumu eger toplum cemaat toplumuna geri donmezse,evrimci olarak, ancak 2300 lerde mumkun olacaktir.

Isin ilginci, numenasl yeti kullanim ve paylasimi bilinclilik ve farkindalik ile paraleldir, yani evrimsel olarak kendi kendine gelebilecegi de suphe goturur.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Vatandas teriminin tarihi ve dil kokeni

Vatandasin, dil kokenini algilamak icin once ingilizce'den ornek verelim.Vatandasin ingilizcesi, citizien demektir. Kokenide city yani sehirden gelir.

Fransa ihtilalinden sonra ortaya cikan burjuva da sehirli demektir.Kisacasi, 1600 ingiltere ic savasiyla baslayan ve Fransa ihtilaliyle hiz ve katilim kazanan yapi yerlesim merkezi temelindeki sehirlesme olmustur.Bu sehirlesme, milliyeti ve onun milliyetciligini de yaratmis, boylece sehirlilesenler, milliyetci bir icerik kazanmistir.

Turkce deki hemseri, hemsehri temelli bir kelime olup, ayni sehirden-aynisehirli anlamina gelir.

Milliyet ve sehir kavramlari tarih sahnesinde yokken,eskiden bu tip kavramlar yer ,yerlesik ve yerli kokenliydi. Yani cografi bir icerikteydi.Bir cografya uzerinde-yer-yasayan yerlesik halka yerli denirdi.

Ingiliz ic savasi ve Fransa ihtilali'nden sonra yer once sehir, sonra bu sehirleri bir toprak butunlugu altinda birlestiren vatan veya yurt, yani yine ingilizceden ornek verirsek land-toprak parcasi-temelinde birlesti.

Ingilizcede nation ulus demek olup, nasci kokeninin nat temelindeki,dogal,tabi dogum icerigindedir. Yani dogdugu yer icerigini alir.

Nationality.dogdugu-geldigi- yeri ve citizienship ise yerlesik oldugu yeri belirtir.O yuzden Britanya da sonradan british olmak isteyen bir kisi naturalization asamasindan gecmek zorundadir. Yani tabilestirilmelidir.Tabilestirilemeyen yabanci kokenliler British--Britanyali- yani Briton olamaz.

Yalniz hem tabilestirilip British olabilir, hemde geldigi-dogdugu-yeri koruyup, cifte kimlik-pasaport- sahibi olabilir.

Iste bu citizienship ve nationality-ki bu ayrica etnik koken olarak ta ayrilmistir- farki, Turkiye gibi burjuva demokratik devrimini tamamlamamis ulkelerde icicedir.

Bu da karisiklik yaratmaktadir.Cunku etnik koken-geldigi yer yani milli-dini kokeni, yerlesik oldugu yer, yani yerlisi oldugu yer ve dogdugu yer kavramlari Turkiye de yeteri kadar acik degil; ve icerik olarak gelismemistir.

Diyelim bir vatandas irak'ta dogmus, etnik kokeni kurt ve yerlesik olarak Turkiye de yasiyor.Bu kisinin vatandasligi, hangi temele dayanacak?

O yuzden yer ve tarihsel gelisimi olan sehir ve toprak butunlugu, yerli,o toprak butunlugunde yasayan ve yerlesik-ki yerlilik ve yerlesiklik kisinin yasaminda yer degistirebilir-ayri temeller gosterebilir.

Vatandas ise sadece toprak butunlugu yanlisi anlamina gelir. Icerik olarak yerlilik ve yerlesiklik icicedir.

Ne kokeni nede dogdugu yeri icermez.Oyuzden basina bir koken ekleme ihtiyaci duyulur.Bu koken toprak butunlugu temelinde Turk vatandasi olsa bile,etnik koken acisindan belirtilmemistir.Yani bir Kurt vatandasi veya Alevi vatandas terimleri yerlesmemistir.

Turkiye deki vatandas sadece toprak butunlugu temelindedir,etnik koken temelinde degil.Bu da ister istemez kendisini Turk kokeninden saymayan vatandaslar icin sorun yaratmaktadir.

Bu da aslinda zoraki-vatandasa danismadan-dayatilan bir asimilasyondur. Cunku vatandasa tabilestirilme hakki ve ozgurlugu sunulmamistir, taninmamistir.

Burjuva devrimini tamamlayamamis bir toplumda belki bu normal karsilanabilir ama;dunyanin gelismislik temelinde vatandas hakli olarak etnik kokenini kullanmak ve yasamak istemektedir.

Dunya gelismislik temelinde,Turkiye.nin bu gelisimdeki geriligi-ki temel tarih 1600 lerdir-ister istemez bu sorunlarla karsilasmasini saglamaktadir.

Tevekkeli degil, amerikan idealizmi bu bilincle,Turkiye yi 1600 lere cekmekte hic bir zorluk cekmeyecegini dusunmekte ve bunu da simdilik basarabildigini gosterebilmektedir.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Tevekkeli degil, amerikan idealizmi bu bilincle,Turkiye yi 1600 lere cekmekte hic bir zorluk cekmeyecegini dusunmekte ve bunu da simdilik basarabildigini gosterebilmektedir.


Saptamalarınız doğru..Ama Türkiye, sınıflı bir topluma geçemeden demokrasiye geçti.Üretim temelli bir sınıf bilinci hiç oluşmadı.Sanayi devrimini yapmadan kapitalizme geçti.Bu onu bağımlı ve yarı-sömürge kıldı.Hiçbir mücadele ve talep olmadan da "demokrasi" oluverdi.İçi boş..şimdi de ortaçağ temelli "ümmetçilik" masalının peşine takıldı.Biraz da bununla eyleşelim bakalım..Sivil toplum örgütlenmesini beceremediğinden, bunu cemaatlerle yapmaya çalışıyor.Sonuçta -gücenmesin ama -Serdar Ortaç'ın yaz günü şarkısına benzer bir "ortaya karışık" servis edilecek...Dediğim gibi, çoook uzun bir süreçte adım adım çözümlenebilir sorunlar...
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Saptamalarınız doğru..Ama Türkiye, sınıflı bir topluma geçemeden demokrasiye geçti.Üretim temelli bir sınıf bilinci hiç oluşmadı.Sanayi devrimini yapmadan kapitalizme geçti.Bu onu bağımlı ve yarı-sömürge kıldı.Hiçbir mücadele ve talep olmadan da "demokrasi" oluverdi.İçi boş..şimdi de ortaçağ temelli "ümmetçilik" masalının peşine takıldı.Biraz da bununla eyleşelim bakalım..Sivil toplum örgütlenmesini beceremediğinden, bunu cemaatlerle yapmaya çalışıyor.Sonuçta -gücenmesin ama -Serdar Ortaç'ın yaz günü şarkısına benzer bir "ortaya karışık" servis edilecek...Dediğim gibi, çoook uzun bir süreçte adım adım çözümlenebilir sorunlar...

Onemli olan her beynin sadece sorunlari siralamasi degil; siralanan sorunlar icin bir amac temelinde cozumler uretmesi ve bu cozumleri de yasama gecirmesidir. Iste bu cozumlerin temelini birey bilinci teskil eder. Birey bilinc ve farkindaligi alamamis bir beyinin, sadece tarafkarlarin birinin pesinden aklini onun dogru olduguna inandirarak suruklenmesidir. Yani toplumsal kisiligin, ya onculugu ya da kuyrukculugudur.

Ustelik bu tarafkarlik ayrimci, cikarci olacagindan da tum toplumu ve farkli halklarinin hak ve ozgurluklerini icermez. Sadece kendi kutupsal aklini inandirdigi seyler icin mucadele eder. Mesela turbanlilar turban ozgurlugu, laikler turban yasaklanmasi icin, ya da laikler din ozgurlugu dinciler islam baskisi ve tek duze sunnilik icin.

Dolayisiyle hic bir akilci cozum, tum toplumu ve farkli halklarinin her birinin insan haklari, evrensel hukuk ve hak ve ozgurluklerini esdeger bir bicimde saglamaz.

Ustelik birey bilinci yoksa, talep edilen hak ve ozgurlukte bilincli degil; sadece politikayi arac olarak kullanan bir politik gorusun amacina hizmet olur.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Onemli olan her beynin sadece sorunlari siralamasi degil; siralanan sorunlar icin bir amac temelinde cozumler uretmesi ve bu cozumleri de yasama gecirmesidir..

Çözümlerim bireyseldir.Bunların sonucunda bir tavır alış/duruş ortaya koyarım..Birey olarak üstesinden gelemeyeceğim sorunlara da çözüm üretmeye kalkmam.
Her toplum varoluş sürecinde çalkantılar yaşamıştır..yaşamaktadır..Bu da bireye/onun algısına yansıyacaktır.Yüzmeyi öğrenen kişi, su alan gemide, diğerleriyle birlikte batmayı beklememelidir..Ama böyle bir durumda diğerlerine yüzme dersi vermeye çalışmak da safdillik olur..
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Çözümlerim bireyseldir.Bunların sonucunda bir tavır alış/duruş ortaya koyarım..Birey olarak üstesinden gelemeyeceğim sorunlara da çözüm üretmeye kalkmam.
Her toplum varoluş sürecinde çalkantılar yaşamıştır..yaşamaktadır..Bu da bireye/onun algısına yansıyacaktır.Yüzmeyi öğrenen kişi, su alan gemide, diğerleriyle birlikte batmayı beklememelidir..Ama böyle bir durumda diğerlerine yüzme dersi vermeye çalışmak da safdillik olur..

Cozumlerin bireysel olmasi bireyi ilgilendiren konularda gecerlidir. Yalniz, unutmamak gerekirki, birey yalniz degildir ve toplum icinde yasamaktadir. Dolayisiyle ve genelde bireyin cikari iki turludur, ya bireysel cikardir ve topluma ters duser, ya da toplumsal cikardir ve toplumun bir kismina uyar ve bir kismina ters duser. Onemli olan ise insansal cikardir. Dolayisiyle bir birey insanlikdisi hic bir dusunce ve davranisa kendi cikarina da uysa, destek vermemelidir ve aksine insansal her turlu cikarda, kendi bireysel cikarinin da oldugunun bilinc ve farkina varip, destek vermelidir.

Yani ...e gore; bireysel ve toplumsal degil; insansal olmali, bireysel olarak ta; insansal hak ve ozgurluklerin koruyuculugunu ve kollayiciligini icermelidir.

O yuzden bir ...e gore saptamak, en azindan bireye, bireysel ya da insansal bir yol gosterecektir
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Cozumlerin bireysel olmasi bireyi ilgilendiren konularda gecerlidir. Yalniz, unutmamak gerekirki, birey yalniz degildir ve toplum icinde yasamaktadir. Dolayisiyle ve genelde bireyin cikari iki turludur, ya bireysel cikardir ve topluma ters duser, ya da toplumsal cikardir ve toplumun bir kismina uyar ve bir kismina ters duser. Onemli olan ise insansal cikardir. Dolayisiyle bir birey insanlikdisi hic bir dusunce ve davranisa kendi cikarina da uysa, destek vermemelidir ve aksine insansal her turlu cikarda, kendi bireysel cikarinin da oldugunun bilinc ve farkina varip, destek vermelidir.

Yani ...e gore; bireysel ve toplumsal degil; insansal olmali, bireysel olarak ta; insansal hak ve ozgurluklerin koruyuculugunu ve kollayiciligini icermelidir.

O yuzden bir ...e gore saptamak, en azindan bireye, bireysel ya da insansal bir yol gosterecektir
Size sedece ortalama 10 haneli bir apartmanın yönetim toplantısına katılmanızı önerebileceğim..O zaman, neyin bireysel, neyin toplumsal, neyin insansal ve nasıl algılanmakta olduğuna aklınız şaşar..
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Size sedece ortalama 10 haneli bir apartmanın yönetim toplantısına katılmanızı önerebileceğim..O zaman, neyin bireysel, neyin toplumsal, neyin insansal ve nasıl algılanmakta olduğuna aklınız şaşar..

Unutmayin ki, ben de bir bireyim, bende toplumda yasiyorum ve benim de kendi yasam ve iliskilerim var. Iste buralarda evrensel-insan zihniyeti sadece bana hizmet ediyor. Yani ortada bir eylem, karar alma v.s. varsa; ben de herkes gibi bir bireyim vce herkes gibi kendi soz hakkim var.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst