- 19 Ağu 2008
- 3,589
- 179
- 63
- 61
teknik bir olumsuzluğu düzeltirken, katılımcı arkadaşlarıma yürekten teşekkür ediyorum
--------------------------------------------------------------------------------
TEOLOJİ-PSİKANLİS ÇÖZÜMLEME/İNSAN
İnsan tür olarak diğer canlılardan kendisini hep farklı görmüştür. Bir yandan diğer türleri sürekli izlemiş, taklit etmiş ve onlar gibi kitlesel çoğalmayı önemsemiş olmasına karşın...İnsan farklıydı. Üretim ilişkileri ile gelişen bir düşüncesi ve tarihsel belleği ile farklılaşmaktaydı. Bu durum onun daha üstün olduğuna değil daha yetenekli olmasına işarettir. O, bunu yanlış yorumlamıştır.
Tanrılar vardı hem gök-yüzünde hem de yer-yüzünde ve dahası yer-altında...Sayıları da çoktular ilk zamanlarda; iyilik tanrıları, kötülük tanrıları, aşk tanrıları, savaş tanrılar; teolojik düşüncesinde insan hep iyilik tanrıları ile kötülük tanrılarını savaştırmıştır; bunu yaparken kendi var-olması ile ilgili bir arayışı sürüklemiştir. İnsan denen canlı nedir? Kimdir? Kimin hizmetindedir? Kötü olarak belirlediğini nasıl yok edebilir? Bir yandan tanrılar savaşırken diğer yandan insanlar savaşımlarını sürdürmekteydiler; öyle bir zaman dilimi geçmişti ki, artık insanlar tüm savaşımlarının tanrısal bir buyruktan kaynaklandığına inanmaya başlamışlardı...Ortasında-kalmıştı-çağın...Zemberek tersinden dönüyordu. Zeus’un yokluğunu kanıtlamaya çalışmak onun varlığını kanıtlamayla eşleşmeye başladı. Aydınlandığı söylendi yer-diliminin; güneş bir yerlerden doğmuş ve dünya da efendice etrafında dönmeye başlamıştı bir kere...
Aydınlanmacılar demişlerdi ki “her doğan insan, salt bu nedenle haklara sahiptir” ...Gözler bir kere kamaşmaya görsün. Yalanı bile gerçek görürler o zamanlar... Giyotinler aydınlanmacıların enselerinde çarpacaktı zamanı...Söz ve eylem örtüşmeyecek ve salt insan doğmakla hak sahibi olmak ayrışacaktı. Tanrılar gökten indirilmişti. Merkeze konulan insan olmuştu. Bir haymatlos ile tabiyetli kişi arasında haklar açısından fark ortaya çıktığında yer-yüzü-cennetinde yeni din ortaya çıkmış sayılırdı. İnsan hala teolojiden kurtulamamış ve farklı bir yönde onun esareti altına girmişti. Tolojinin üstünlüğüne diyecek yoktu.
Bilinç maddi olguya dayanmakla kendisini teolijik düşünceden uzaklaştırmak eğilimindeydi. Bu materyalist yaklaşımın teolojiye devşirilmesi elbette kolay değildi ve bir zekayı gerektiriyordu. Freud hayranlık verecek bir zeka ile maddi bilinci bilinç-altı-na çekerek bir yandan maddeci dünya görüşünü korurken diğer yandan tersi kanıtlanamayacak bir teolojik veriyi sundu. Görüntü “insan hakları” gibi göz kamaştırıcıydı. Yeni bir din ve onu dile getiren temsilcisi bulunmuştu. İnsanlar rahatlayabilir ve evlerine huzurla gidebilirlerdi. Bilinç-altlarında gizli olanı ne o ne diğeri ne de Freud bilmese de?!...
Bilinç-altı yeni bir dinsel doktirin olarak ortaya çıktı. Zeus ile yaratılışı açıklamak ile bilinç altına sıkıştırılan libido ile tüm üretim ilişkilerini açıklamak arasında özünde bir fark yoktur. İnsan türü göz kamaştıran olgulara oldum olası hayranlık duymuştur. Aynayı keşfetmeden önce sudaki resmine hayranlıkla bakan insan türü bundan o kadar etkilenmiştir ki, tersini gösterse de aynalara hayran kalmış ve onun çarpıklığına teslim olmuştur. –tüm insanlar saçlarını ayna karşısında düzeltirler!?-
Bilinç-altı, olmayan bir alandır/yoktur. Bilinç ve tarihsel belleğin kendisi tüm edimleri/davranışları/duyguları açıklamaya yeterlidir ve buna gücü yeter. Açıklayamadıklarını da karanlık ve bilinmeyen bir noktaya odaklamadan sabırla açıklamak için araştırmalarını sürdürür.
Bilinenler bilinmeyenlerin yanında bir hiç-tir...
21 Temmuz 2009, Batı
--------------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.
nejdet
--------------------------------------------------------------------------------
insan türü, olan-ı açıklamak isterken tarihsel belleğini kullanır ve bu da bilinçsel bir süreçtir. bilincin oluşmasındaki maddi doku onun olguyu açıklamasına engel değildir.
--------------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.
zarok
--------------------------------------------------------------------------------
Dean: anlıyorum inançlısın, senin adına seviniyorum çünkü eminim işleri senin için kolaylaştırıyodur, senin gibi inançlı olan biri daha vardı, annem! her gece bizi yatağımıza yatırır ve meleklerin bizi koruyacağını söylerdi, bu bana söylediği en son şey oldu...
Sam: bunu bana hiç anlatmamıştın
Dean: söyleyecek ne var, yanılıyordu, onu koruyan hiç bir şey yoktu...
Sam: ben sadece inanmak istedim Dean, hem de çok istedim, bu işi yapmak çok zor, bi başımızayız, dünyada ki tüm kötülüklerin içine çekildiğimi hissediyorum, kaderimi düşündükçe, sonumun ne olacağını düşündükçe...
Dean: onu kafana takma, ben sana göz kulak olurum
Sam: olursun biliyorum ama sen tek başınasın Dean, başka bir şeyin de bize göz kulak olduğunu düşünmeye ihtiyacım vardı, ilahi bi gücün daha, yüce bi varlığın... hem belki...
Dean: belki ne?
Sam: belki böylece kurtulabilirim...
--------------------------------------------------------------------------------
Allah'ım senden başka hiçbirşeyi olmayan ben,senden başka herşeyi olanlara acırım.Konfiçyüs
nejdet
--------------------------------------------------------------------------------
bu olgu onu gerçekten kurtaracak mı?
Hasan Sabbah'ın öğrencilerini çağrıştırdı. -inanca yapılan vurgu yönünden-
-----------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.
zarok
--------------------------------------------------------------------------------
kimbilir belki de
--------------------------------------------------------------------------------
Allah'ım senden başka hiçbirşeyi olmayan ben,senden başka herşeyi olanlara acırım.Konfiçyüs
nejdet
--------------------------------------------------------------------------------
sevgili Zarok,
bilinç-altı denilen olguyla/ya da bilinçle ne şekilde ilişkilendirdiğini -yukarıdaki diyalogu- bilmek isterim
--------------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.
zarok
--------------------------------------------------------------------------------
Sam: belki böylece kurtulabilirim...
Sanırım siz tanrı ile bilinç-altı arasında bir fark görmüyorsunuz.Yada sizce tanrı olgusu sevgi arayışının sonucu ortaya çıkmıştır..vs..
''Belki öyledir,belki de değildir.'' tek söylediğim
-----------------------------------------------------------------------------
Allah'ım senden başka hiçbirşeyi olmayan ben,senden başka herşeyi olanlara acırım.Konfiçyüs
sümeyra
--------------------------------------------------------------------------------
zarok sence sam'in kurtulmayı umud ettiği şey nedir?belki öyledir ya da değildir derken neyi kastediyorsun bilmek isterim?
--------------------------------------------------------------------------------
felsefe yapmak ölümü anlamaya çalışmaktır..CİCERO
zarok
--------------------------------------------------------------------------------
kurtulmayı umud ettiği şey
ölümden korkuyor musunuz mesela ?
--------------------------------------------------------------------------------
Allah'ım senden başka hiçbirşeyi olmayan ben,senden başka herşeyi olanlara acırım.Konfiçyüs
nejdet
--------------------------------------------------------------------------------
forumdaki açıklamamda tanrı ile bilinç-altı denilen alanın bir-aynı olgular olduğunu zaten belirtmiş durumdayım. formumu dikkatli izlerseniz bunu göreceksiniz.
--------------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.
sümeyra
--------------------------------------------------------------------------------
tabiki korkmuyorum..
-------------------------------------------------------------------------------
felsefe yapmak ölümü anlamaya çalışmaktır..CİCERO
nejdet
--------------------------------------------------------------------------------
Nazım ne diyor
"ne ölümden korkmak ayıp
ne de düşünmek ölümü"
sorun bu değildir. ancak sorunu ve forumu başka kanallara çekmenin düşünce tartışmasına pek yararı olmayacaktır kanısındayım. sözünü etttiğim yeni açılımın -ki aban göre öyle- kişisel bir yanı yoktur. mesele korkmak ya da korkmamak değildir. Bilinmeyenden hareketle bilinen açıklanmaya çalışılıyor ise işte orada biraz durmak gerekecektir. bazı ezberlerin bozulası için nedenini tartışmak gerekir. Bilinç-altını kurucusu dahi tanımlayamamışken bu tanımlanmayandan hareketle bilinen/bilinçsel edimler top-yekün nasıl açıklanabilir? sorun buradadır.
--------------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.
sümeyra
--------------------------------------------------------------------------------
sorun bahsettiğin gibi açıklanamayan edimler değildir sadece..ölüm korkusunun altında yatan etkenler o kadar geniş ki nejdet zarok'un vurgu yaptığı noktadan hareket etmek bize bilinçaltının var olup olmadığıyla ilgili bir açılım sağlayacaktır.
-------------------------------------------------------------------------------
felsefe yapmak ölümü anlamaya çalışmaktır..CİCERO
nejdet
--------------------------------------------------------------------------------
yanlış hatırlamıyorsam Heraklit "ölüm yoktur" diyor. Gerçekten ölüm yoktur; yalnızca dönüşüm vardır. Korkular salt ölüm/dönüşüm ile sınırlı değildir. Korkuların maddi/tarihsel/çevresel/psikolojik bir sürü belirleyeni ve nedeni vardır. şimdi kalkıpta korkular bilinç-altında gizlenen/bastırılan duygular olarak daha sonra sapma şeklinde ortaya çıkıyorlar dersek bu önermedeki "bilinç-altı" kavramı/olgusu açıklanmaya muhtaçtır. Değinmek istediğim de budur zaten; "bilinç-altı" var mıdır? yok mudur? ben yoktur diyorum ve bu olgu/bilinç-altının varlığını benimsemek olgusu yeni bir tanrı olgusuyla eştir.
______________
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.
sümeyra
--------------------------------------------------------------------------------
ölüm korkusunun çok boyutlu açılımlarla değerlendirilmesi gereken bir olgu olduğu konusunda sana katılıyorum nejdet fakat bu belirleyenler bireyde korku unsurunu ortaya çıkarırken hangi iteleyici etken hareketlendirir onu?verilmesi geren cevap budur.
--------------------------------------------------------------------------------
felsefe yapmak ölümü anlamaya çalışmaktır..CİCERO
nejdet
--------------------------------------------------------------------------------
ölüm korkusunu yaratan olgular ile bilinç/bilinç-altı arasında bir bağlantı var mı demek istiyorsun? varsa bunu açıklar mısın?
--------------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.
sümeyra
--------------------------------------------------------------------------------
ölüm korkusunu yaratan olgular ile bilinç arasında doğrudan,bilinçaltıyla ise dolaylı bir bağlantı var..şöyle ki;ölüm korkusunun belirleyenleri bilinç düzeyinde duyguların oluşumunu sağlayan etkenler olurken,zamanla pratik hayatın kaçınılmaz handikapında kaybolup gittiğini sandığımız,sürekli yadsıdığımız bir olgu olan ölüm/dönüşüm duygusu bilincin derin sularına saklanarak düşünülmesi ertelenmeye mahkum olarak karşımıza çıkmaktadır.Burası tam olarak bilinçaltı dediğimiz yerdir.
------------------------------------------------------------------------------
felsefe yapmak ölümü anlamaya çalışmaktır..CİCERO
nejdet
--------------------------------------------------------------------------------
psikanalist yaklaşımda bilinç-altı bastırılan duyguların sapma şeklinde ortaya çıkışlarından söz eder. ölüm korkusunun içselleştirilip bir kıyıda saklanmasında bastırılan bir duygu yoktur. dürtülerin bastırılması ile korkuların gizlenmeleri aynı olgular olmasa gerek. Bilinç-altı denilen olguya, psikyatrislerin kişiyi uyutarak/hipnoz ederek çocukluğuna inmeleri suretiyle ulaşılabileceği ve bu duygulardan bastırılanların açığa çıkartılması ile tedavinin yapılacağı temel mantığına dayanmaktadır. hasta hiç bir zaman kendi bilinç-altı denilen olgusunu göremez; bir aktarıcıya gereksinim duyar; onun söylediklerine inanmaktan başka şansı yoktur. üstelik, bireysel tüm sapmaların neredeyse cinsel bastırılmaların bilinç-altı denilen alanda sıkıştırılmış olmasından kaynaklandığı tezine yer verilmektedir ki, üretim ilişkilerinin hiç kıymeti harbiyesi kalmamaktadır. duygu ve düşüncelerin bastırılması olasıdır ki bilinçle ulaşılabilir ve nedenleri bilinebilir olgulardır; bunları anlamak ve çözümlemek için tanımı yapılamayan karanlık bir noktadan/bilinç-altından söz etmek bilimsel olmaktan uzaktır.
--------------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.
sümeyra
--------------------------------------------------------------------------------
dürtülerin bastırılması ve korkuların gizlenmesi aynı olgular değildir elbette fakat sonuçalrı aynı noktada birleşir,maslow'un üzerinde durduğu ihtiyaçlar hiyerarşisine gönderme yaparak bunu açıklamak daha olanaklı,şöyle ki;insanın dürtülerinin doyrulmasıyla hayatı yorumlaması/algılayışı orantılı olarak süreklilik gösterir dolayısıyla yaşamı kendini gerçekleştirmiş bir ruhsal bütünlükle algılayan insan ölümü de korkusuzca karşılayacaktır.
--------------------------------------------------------------------------------
felsefe yapmak ölümü anlamaya çalışmaktır..CİCERO
nejdet
--------------------------------------------------------------------------------
Kendi kendisine şiddet uygulayan tek canlı türünün insan olduğu düşünülebilir. Amacı, şekli, hedefi ne olursa olsun ve haklı/haksız, doğru/yanlış değerlendirmeler bir yana, intihar/canlının yaşam fonksiyonlarını bilerek sonlandırması şeklindeki eylemi kendisine karşı uyguladığı şiddetin en yoğun olanıdır. Bireyin kendisine yönelttiği fiziksel ve duygusal daha düşük yoğunluktaki şiddet türlerinin diğer canlı türlerinde olmadığı/görülmediği söylenebilir. Balinaların toplu intiharları ve ateş çemberinde çıkışsız kalan akrebin kendisini zehirleyerek intiharlarında insan türüne yaklaştıkları görülmektedir. Nasıl değerlendirildikleri ayrı bir konu olmakla birlikte bu eylem tarzının, şiddetin belki de en yoğun istenç durumu olduğu söylenebilir. Evet, akrep olsun, balina olsun, insan olsun bu eylem tarzında en yoğun ve en kararlı istenç içerisinde bulunurlar ve hepsinin de eylemleri istençlerine bağlıdır. İstençlerin ne şekilde oluştuğu/etkiyen faktörler konu dışı tutulmuştur. Balinaların bu davranış biçimi, özünde her ikisinden kısmen ayrışır. Bu eylem biçimlerinden en farklı olanı ve çizgileri net olanı ise akrebin davranış biçimidir. Her üç eylem tarzının ortak noktası ise, eylemin görüntüde ve fizikte etkileri doğrudan kendi beden ve ruhlarında açığa çıkar ancak yöneldikleri hedef özneleri daima diğer canlılar/ötekiler olur. Bu durum, akrebin eyleminde çok net bir şekilde görülebilmektedir. Akrep hareket/devinimi algılar; kendisini ateş çemberine alan olgu da hareketli/devingendir. Şiddetin öznesi kendisi olduğu halde, kendisini ateş çemberi ile çevreleyen hareketli olguyu hedef seçerek kendisine karşı en yoğun şiddeti uygular. Akrep için bu ateşten çemberi ören olgunun/insanın almış olduğu hazdan –nasıl bir haz ise!- önemi yoktur. Bu olgu, ateş çemberi şeklindeki şiddetin, kendisini zehirleme şeklindeki şiddete neden olması ile şiddetin şiddet doğurduğuna güzel bir örnek teşkil etmektedir. Şiddetin içerisine haz alma duygusunun katılmış olması irdelenmeye değerdir. En belirgin şekilde insan türünde ortaya çıkan ve kısmen kedigillerde ve sırtlanlarda belirginleşen keyfi şiddetin haz alma duygusu ile örtüşmesi şiddetin temeline bu duygunun nasıl yerleştiğinin açıklanmasını gerektirmektedir. Şiddetin temelinde egemenlik kurma eğilimi ve düşüncesi yatmaktadır. Ateş çemberindeki akrebin kendisini sokmasından haz duyan insanın temeldeki duygulanımı, sosyal/tarihsel bir birikim olan akrebin kendisini/insanı sokarak öldürdüğü bilincinin yarattığı gizli öfke/kin duygusudur. -Öfke ve kin temelde ayrışırlar. Bu konuya daha sonra yer verilecektir.- Kin duygusu şiddet ile birleştiğinde narsistçe bir haz alma duygusu ortaya çıkar. Bu durumu insan türünü ilginç bir noktaya doğru çekmektedir. Şöyle ki, duygusal olarak kendisinden daha gelişkin ve fakat sosyal/tarihsel/ekonomik/politik olarak güçsüz olan/bırakılan kadın cinsine erkeğin yönelttiği cinsel şiddetin altında da aynı kine dayalı haz alma duygusu yatmaktadır. Bu kin duygusunun temelinde ise, kadının doğurganlığı yatmaktadır
duyguları bastırılmış olan kişi de isterse ölümü bilerek ve korkusuzca karşılayabilir. demek ki ölümü korkusuzca karşılamak için bastırılmamış olmak gerekmiyor.
--------------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.
sümeyra
--------------------------------------------------------------------------------
korkusuzca karşılamanın iki nedeni vardır,birincisi onu arzulamak(bu da bastırılmış duygularla çok ilgilidir bir yönüyle) ikincisi ise olgunluğa ermişlik,yani tam anlamıyla var olabilmek,içinde hiçbir sekilde ''boşluk'' duygusunun olmaması..
--------------------------------------------------------------------------------
felsefe yapmak ölümü anlamaya çalışmaktır..CİCERO
nejdet
--------------------------------------------------------------------------------
ölümün arzulanabilirliğini düşünmüyorum. yukarıdaki örneklerden açıklamaya çalıştığım gibi bu eylemin hedefi diğer öznelerdir. Bu eylem bilincin en yoğun istencidir ki, artık orada bastırılmış duyguların olması söz konusu olamaz. bilincin olduğu yerde bilinç-altına yer veremeyiz. diye düşünmekteyim.
--------------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.
sümeyra
--------------------------------------------------------------------------------
intihar eyleminin bireyin kendisine uyguladığı en büyük şiddet olarak algılanmasını doğru bulmuyorum,kimileri için bu bir tercihdir ve üst düzey felsefik bir belirleyeni vardır.
------------------------------------------------------------------------------
felsefe yapmak ölümü anlamaya çalışmaktır..CİCERO
nejdet
--------------------------------------------------------------------------------
"Şiddetin kökeni" adlı formumda bu konuya oldukça geniş yer verdim ve hala yazımını sürdürmekteyim. Kendi yaşamına son verme eyleminin en yoğun bilinçsel şiddet olmasını onun doğru/yanlış/haklı/haksızlığından ayrı olarak değerlendiriyorum.
--------------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.
sümeyra
--------------------------------------------------------------------------------
aksini iddia ediyorum ki intihar şiddetten kaçınma davranışıdır.
--------------------------------------------------------------------------------
felsefe yapmak ölümü anlamaya çalışmaktır..CİCERO
nejdet
--------------------------------------------------------------------------------
bu tesbitin şiddeti nasıl tanımladığımıza göre değişir. şiddet olgusu da diğer olgular gibi izafi bir yapıyı taşımaktadır. onun/şiddetin değişmez kökleri var mıdır? araştırmaya değer.
--------------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.
zarok
--------------------------------------------------------------------------------
Gözleri kapalı korkularımız var hepimizin
Ağzı mühürlü,kulağı sağır
Ben sizler kadar bilimsel ve felsefi cümleler kuramıyorum ne yazık ki
O yüzden düşünceleriniz için tek yapabileceğim şey ''belki öyledir,belki de değildir'' demek.
Belki haklıyız,belki de saçmalıyoruz bilmediğimiz şeylere bilindik giysiler giydirirken
iyi forumlar...
--------------------------------------------------------------------------------
Allah'ım senden başka hiçbirşeyi olmayan ben,senden başka herşeyi olanlara acırım.Konfiçyüs
nejdet
--------------------------------------------------------------------------------
sevgili Zarok,
burada düşüncelerimizi açıklıyor ve hep beraber doğruyu bulmaya çalışıyoruz; söz oyunu da yapmıyoruz. en güzeli nedir biliyor musun; içten ve su gibi duru sözcüklerle düşüncelerini açıklamaktır; bu yeti hepimizde/herkeste vardır. kendine yönelik eleştirini karşı-eleştiri olarak aldım ve fakat kabul etmedim. lütfen düşüncelerini rahatlıkla söyle ve bundan dolayı sana teşekkür kalayım. düşüncelerine/düşüncelerime katılmasam/katılmasan da... sevgiyle kal
--------------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.
zarok
--------------------------------------------------------------------------------
Benim amacım söylediklerinizin üzerine,yamacına,kıyısına iliştirecek bir düşüncem olmadığını belirtmekti.
Yanlış anlaşılma oldu ise affola...
--------------------------------------------------------------------------------
Allah'ım senden başka hiçbirşeyi olmayan ben,senden başka herşeyi olanlara acırım.Konfiçyüs
nejdet
--------------------------------------------------------------------------------
herkes /ya da ben öyle olduğumu söyleyeyim/ hem öğretmen hem öğrencidir. senden öğreneceklerimiz/öğreneceklerim de olacak.
--------------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.
--------------------------------------------------------------------------------
TEOLOJİ-PSİKANLİS ÇÖZÜMLEME/İNSAN
İnsan tür olarak diğer canlılardan kendisini hep farklı görmüştür. Bir yandan diğer türleri sürekli izlemiş, taklit etmiş ve onlar gibi kitlesel çoğalmayı önemsemiş olmasına karşın...İnsan farklıydı. Üretim ilişkileri ile gelişen bir düşüncesi ve tarihsel belleği ile farklılaşmaktaydı. Bu durum onun daha üstün olduğuna değil daha yetenekli olmasına işarettir. O, bunu yanlış yorumlamıştır.
Tanrılar vardı hem gök-yüzünde hem de yer-yüzünde ve dahası yer-altında...Sayıları da çoktular ilk zamanlarda; iyilik tanrıları, kötülük tanrıları, aşk tanrıları, savaş tanrılar; teolojik düşüncesinde insan hep iyilik tanrıları ile kötülük tanrılarını savaştırmıştır; bunu yaparken kendi var-olması ile ilgili bir arayışı sürüklemiştir. İnsan denen canlı nedir? Kimdir? Kimin hizmetindedir? Kötü olarak belirlediğini nasıl yok edebilir? Bir yandan tanrılar savaşırken diğer yandan insanlar savaşımlarını sürdürmekteydiler; öyle bir zaman dilimi geçmişti ki, artık insanlar tüm savaşımlarının tanrısal bir buyruktan kaynaklandığına inanmaya başlamışlardı...Ortasında-kalmıştı-çağın...Zemberek tersinden dönüyordu. Zeus’un yokluğunu kanıtlamaya çalışmak onun varlığını kanıtlamayla eşleşmeye başladı. Aydınlandığı söylendi yer-diliminin; güneş bir yerlerden doğmuş ve dünya da efendice etrafında dönmeye başlamıştı bir kere...
Aydınlanmacılar demişlerdi ki “her doğan insan, salt bu nedenle haklara sahiptir” ...Gözler bir kere kamaşmaya görsün. Yalanı bile gerçek görürler o zamanlar... Giyotinler aydınlanmacıların enselerinde çarpacaktı zamanı...Söz ve eylem örtüşmeyecek ve salt insan doğmakla hak sahibi olmak ayrışacaktı. Tanrılar gökten indirilmişti. Merkeze konulan insan olmuştu. Bir haymatlos ile tabiyetli kişi arasında haklar açısından fark ortaya çıktığında yer-yüzü-cennetinde yeni din ortaya çıkmış sayılırdı. İnsan hala teolojiden kurtulamamış ve farklı bir yönde onun esareti altına girmişti. Tolojinin üstünlüğüne diyecek yoktu.
Bilinç maddi olguya dayanmakla kendisini teolijik düşünceden uzaklaştırmak eğilimindeydi. Bu materyalist yaklaşımın teolojiye devşirilmesi elbette kolay değildi ve bir zekayı gerektiriyordu. Freud hayranlık verecek bir zeka ile maddi bilinci bilinç-altı-na çekerek bir yandan maddeci dünya görüşünü korurken diğer yandan tersi kanıtlanamayacak bir teolojik veriyi sundu. Görüntü “insan hakları” gibi göz kamaştırıcıydı. Yeni bir din ve onu dile getiren temsilcisi bulunmuştu. İnsanlar rahatlayabilir ve evlerine huzurla gidebilirlerdi. Bilinç-altlarında gizli olanı ne o ne diğeri ne de Freud bilmese de?!...
Bilinç-altı yeni bir dinsel doktirin olarak ortaya çıktı. Zeus ile yaratılışı açıklamak ile bilinç altına sıkıştırılan libido ile tüm üretim ilişkilerini açıklamak arasında özünde bir fark yoktur. İnsan türü göz kamaştıran olgulara oldum olası hayranlık duymuştur. Aynayı keşfetmeden önce sudaki resmine hayranlıkla bakan insan türü bundan o kadar etkilenmiştir ki, tersini gösterse de aynalara hayran kalmış ve onun çarpıklığına teslim olmuştur. –tüm insanlar saçlarını ayna karşısında düzeltirler!?-
Bilinç-altı, olmayan bir alandır/yoktur. Bilinç ve tarihsel belleğin kendisi tüm edimleri/davranışları/duyguları açıklamaya yeterlidir ve buna gücü yeter. Açıklayamadıklarını da karanlık ve bilinmeyen bir noktaya odaklamadan sabırla açıklamak için araştırmalarını sürdürür.
Bilinenler bilinmeyenlerin yanında bir hiç-tir...
21 Temmuz 2009, Batı
--------------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.
nejdet
--------------------------------------------------------------------------------
insan türü, olan-ı açıklamak isterken tarihsel belleğini kullanır ve bu da bilinçsel bir süreçtir. bilincin oluşmasındaki maddi doku onun olguyu açıklamasına engel değildir.
--------------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.
zarok
--------------------------------------------------------------------------------
Dean: anlıyorum inançlısın, senin adına seviniyorum çünkü eminim işleri senin için kolaylaştırıyodur, senin gibi inançlı olan biri daha vardı, annem! her gece bizi yatağımıza yatırır ve meleklerin bizi koruyacağını söylerdi, bu bana söylediği en son şey oldu...
Sam: bunu bana hiç anlatmamıştın
Dean: söyleyecek ne var, yanılıyordu, onu koruyan hiç bir şey yoktu...
Sam: ben sadece inanmak istedim Dean, hem de çok istedim, bu işi yapmak çok zor, bi başımızayız, dünyada ki tüm kötülüklerin içine çekildiğimi hissediyorum, kaderimi düşündükçe, sonumun ne olacağını düşündükçe...
Dean: onu kafana takma, ben sana göz kulak olurum
Sam: olursun biliyorum ama sen tek başınasın Dean, başka bir şeyin de bize göz kulak olduğunu düşünmeye ihtiyacım vardı, ilahi bi gücün daha, yüce bi varlığın... hem belki...
Dean: belki ne?
Sam: belki böylece kurtulabilirim...
--------------------------------------------------------------------------------
Allah'ım senden başka hiçbirşeyi olmayan ben,senden başka herşeyi olanlara acırım.Konfiçyüs
nejdet
--------------------------------------------------------------------------------
bu olgu onu gerçekten kurtaracak mı?
Hasan Sabbah'ın öğrencilerini çağrıştırdı. -inanca yapılan vurgu yönünden-
-----------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.
zarok
--------------------------------------------------------------------------------
kimbilir belki de
--------------------------------------------------------------------------------
Allah'ım senden başka hiçbirşeyi olmayan ben,senden başka herşeyi olanlara acırım.Konfiçyüs
nejdet
--------------------------------------------------------------------------------
sevgili Zarok,
bilinç-altı denilen olguyla/ya da bilinçle ne şekilde ilişkilendirdiğini -yukarıdaki diyalogu- bilmek isterim
--------------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.
zarok
--------------------------------------------------------------------------------
Sam: belki böylece kurtulabilirim...
Sanırım siz tanrı ile bilinç-altı arasında bir fark görmüyorsunuz.Yada sizce tanrı olgusu sevgi arayışının sonucu ortaya çıkmıştır..vs..
''Belki öyledir,belki de değildir.'' tek söylediğim
-----------------------------------------------------------------------------
Allah'ım senden başka hiçbirşeyi olmayan ben,senden başka herşeyi olanlara acırım.Konfiçyüs
sümeyra
--------------------------------------------------------------------------------
zarok sence sam'in kurtulmayı umud ettiği şey nedir?belki öyledir ya da değildir derken neyi kastediyorsun bilmek isterim?
--------------------------------------------------------------------------------
felsefe yapmak ölümü anlamaya çalışmaktır..CİCERO
zarok
--------------------------------------------------------------------------------
kurtulmayı umud ettiği şey
ölümden korkuyor musunuz mesela ?
--------------------------------------------------------------------------------
Allah'ım senden başka hiçbirşeyi olmayan ben,senden başka herşeyi olanlara acırım.Konfiçyüs
nejdet
--------------------------------------------------------------------------------
forumdaki açıklamamda tanrı ile bilinç-altı denilen alanın bir-aynı olgular olduğunu zaten belirtmiş durumdayım. formumu dikkatli izlerseniz bunu göreceksiniz.
--------------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.
sümeyra
--------------------------------------------------------------------------------
tabiki korkmuyorum..
-------------------------------------------------------------------------------
felsefe yapmak ölümü anlamaya çalışmaktır..CİCERO
nejdet
--------------------------------------------------------------------------------
Nazım ne diyor
"ne ölümden korkmak ayıp
ne de düşünmek ölümü"
sorun bu değildir. ancak sorunu ve forumu başka kanallara çekmenin düşünce tartışmasına pek yararı olmayacaktır kanısındayım. sözünü etttiğim yeni açılımın -ki aban göre öyle- kişisel bir yanı yoktur. mesele korkmak ya da korkmamak değildir. Bilinmeyenden hareketle bilinen açıklanmaya çalışılıyor ise işte orada biraz durmak gerekecektir. bazı ezberlerin bozulası için nedenini tartışmak gerekir. Bilinç-altını kurucusu dahi tanımlayamamışken bu tanımlanmayandan hareketle bilinen/bilinçsel edimler top-yekün nasıl açıklanabilir? sorun buradadır.
--------------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.
sümeyra
--------------------------------------------------------------------------------
sorun bahsettiğin gibi açıklanamayan edimler değildir sadece..ölüm korkusunun altında yatan etkenler o kadar geniş ki nejdet zarok'un vurgu yaptığı noktadan hareket etmek bize bilinçaltının var olup olmadığıyla ilgili bir açılım sağlayacaktır.
-------------------------------------------------------------------------------
felsefe yapmak ölümü anlamaya çalışmaktır..CİCERO
nejdet
--------------------------------------------------------------------------------
yanlış hatırlamıyorsam Heraklit "ölüm yoktur" diyor. Gerçekten ölüm yoktur; yalnızca dönüşüm vardır. Korkular salt ölüm/dönüşüm ile sınırlı değildir. Korkuların maddi/tarihsel/çevresel/psikolojik bir sürü belirleyeni ve nedeni vardır. şimdi kalkıpta korkular bilinç-altında gizlenen/bastırılan duygular olarak daha sonra sapma şeklinde ortaya çıkıyorlar dersek bu önermedeki "bilinç-altı" kavramı/olgusu açıklanmaya muhtaçtır. Değinmek istediğim de budur zaten; "bilinç-altı" var mıdır? yok mudur? ben yoktur diyorum ve bu olgu/bilinç-altının varlığını benimsemek olgusu yeni bir tanrı olgusuyla eştir.
______________
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.
sümeyra
--------------------------------------------------------------------------------
ölüm korkusunun çok boyutlu açılımlarla değerlendirilmesi gereken bir olgu olduğu konusunda sana katılıyorum nejdet fakat bu belirleyenler bireyde korku unsurunu ortaya çıkarırken hangi iteleyici etken hareketlendirir onu?verilmesi geren cevap budur.
--------------------------------------------------------------------------------
felsefe yapmak ölümü anlamaya çalışmaktır..CİCERO
nejdet
--------------------------------------------------------------------------------
ölüm korkusunu yaratan olgular ile bilinç/bilinç-altı arasında bir bağlantı var mı demek istiyorsun? varsa bunu açıklar mısın?
--------------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.
sümeyra
--------------------------------------------------------------------------------
ölüm korkusunu yaratan olgular ile bilinç arasında doğrudan,bilinçaltıyla ise dolaylı bir bağlantı var..şöyle ki;ölüm korkusunun belirleyenleri bilinç düzeyinde duyguların oluşumunu sağlayan etkenler olurken,zamanla pratik hayatın kaçınılmaz handikapında kaybolup gittiğini sandığımız,sürekli yadsıdığımız bir olgu olan ölüm/dönüşüm duygusu bilincin derin sularına saklanarak düşünülmesi ertelenmeye mahkum olarak karşımıza çıkmaktadır.Burası tam olarak bilinçaltı dediğimiz yerdir.
------------------------------------------------------------------------------
felsefe yapmak ölümü anlamaya çalışmaktır..CİCERO
nejdet
--------------------------------------------------------------------------------
psikanalist yaklaşımda bilinç-altı bastırılan duyguların sapma şeklinde ortaya çıkışlarından söz eder. ölüm korkusunun içselleştirilip bir kıyıda saklanmasında bastırılan bir duygu yoktur. dürtülerin bastırılması ile korkuların gizlenmeleri aynı olgular olmasa gerek. Bilinç-altı denilen olguya, psikyatrislerin kişiyi uyutarak/hipnoz ederek çocukluğuna inmeleri suretiyle ulaşılabileceği ve bu duygulardan bastırılanların açığa çıkartılması ile tedavinin yapılacağı temel mantığına dayanmaktadır. hasta hiç bir zaman kendi bilinç-altı denilen olgusunu göremez; bir aktarıcıya gereksinim duyar; onun söylediklerine inanmaktan başka şansı yoktur. üstelik, bireysel tüm sapmaların neredeyse cinsel bastırılmaların bilinç-altı denilen alanda sıkıştırılmış olmasından kaynaklandığı tezine yer verilmektedir ki, üretim ilişkilerinin hiç kıymeti harbiyesi kalmamaktadır. duygu ve düşüncelerin bastırılması olasıdır ki bilinçle ulaşılabilir ve nedenleri bilinebilir olgulardır; bunları anlamak ve çözümlemek için tanımı yapılamayan karanlık bir noktadan/bilinç-altından söz etmek bilimsel olmaktan uzaktır.
--------------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.
sümeyra
--------------------------------------------------------------------------------
dürtülerin bastırılması ve korkuların gizlenmesi aynı olgular değildir elbette fakat sonuçalrı aynı noktada birleşir,maslow'un üzerinde durduğu ihtiyaçlar hiyerarşisine gönderme yaparak bunu açıklamak daha olanaklı,şöyle ki;insanın dürtülerinin doyrulmasıyla hayatı yorumlaması/algılayışı orantılı olarak süreklilik gösterir dolayısıyla yaşamı kendini gerçekleştirmiş bir ruhsal bütünlükle algılayan insan ölümü de korkusuzca karşılayacaktır.
--------------------------------------------------------------------------------
felsefe yapmak ölümü anlamaya çalışmaktır..CİCERO
nejdet
--------------------------------------------------------------------------------
Kendi kendisine şiddet uygulayan tek canlı türünün insan olduğu düşünülebilir. Amacı, şekli, hedefi ne olursa olsun ve haklı/haksız, doğru/yanlış değerlendirmeler bir yana, intihar/canlının yaşam fonksiyonlarını bilerek sonlandırması şeklindeki eylemi kendisine karşı uyguladığı şiddetin en yoğun olanıdır. Bireyin kendisine yönelttiği fiziksel ve duygusal daha düşük yoğunluktaki şiddet türlerinin diğer canlı türlerinde olmadığı/görülmediği söylenebilir. Balinaların toplu intiharları ve ateş çemberinde çıkışsız kalan akrebin kendisini zehirleyerek intiharlarında insan türüne yaklaştıkları görülmektedir. Nasıl değerlendirildikleri ayrı bir konu olmakla birlikte bu eylem tarzının, şiddetin belki de en yoğun istenç durumu olduğu söylenebilir. Evet, akrep olsun, balina olsun, insan olsun bu eylem tarzında en yoğun ve en kararlı istenç içerisinde bulunurlar ve hepsinin de eylemleri istençlerine bağlıdır. İstençlerin ne şekilde oluştuğu/etkiyen faktörler konu dışı tutulmuştur. Balinaların bu davranış biçimi, özünde her ikisinden kısmen ayrışır. Bu eylem biçimlerinden en farklı olanı ve çizgileri net olanı ise akrebin davranış biçimidir. Her üç eylem tarzının ortak noktası ise, eylemin görüntüde ve fizikte etkileri doğrudan kendi beden ve ruhlarında açığa çıkar ancak yöneldikleri hedef özneleri daima diğer canlılar/ötekiler olur. Bu durum, akrebin eyleminde çok net bir şekilde görülebilmektedir. Akrep hareket/devinimi algılar; kendisini ateş çemberine alan olgu da hareketli/devingendir. Şiddetin öznesi kendisi olduğu halde, kendisini ateş çemberi ile çevreleyen hareketli olguyu hedef seçerek kendisine karşı en yoğun şiddeti uygular. Akrep için bu ateşten çemberi ören olgunun/insanın almış olduğu hazdan –nasıl bir haz ise!- önemi yoktur. Bu olgu, ateş çemberi şeklindeki şiddetin, kendisini zehirleme şeklindeki şiddete neden olması ile şiddetin şiddet doğurduğuna güzel bir örnek teşkil etmektedir. Şiddetin içerisine haz alma duygusunun katılmış olması irdelenmeye değerdir. En belirgin şekilde insan türünde ortaya çıkan ve kısmen kedigillerde ve sırtlanlarda belirginleşen keyfi şiddetin haz alma duygusu ile örtüşmesi şiddetin temeline bu duygunun nasıl yerleştiğinin açıklanmasını gerektirmektedir. Şiddetin temelinde egemenlik kurma eğilimi ve düşüncesi yatmaktadır. Ateş çemberindeki akrebin kendisini sokmasından haz duyan insanın temeldeki duygulanımı, sosyal/tarihsel bir birikim olan akrebin kendisini/insanı sokarak öldürdüğü bilincinin yarattığı gizli öfke/kin duygusudur. -Öfke ve kin temelde ayrışırlar. Bu konuya daha sonra yer verilecektir.- Kin duygusu şiddet ile birleştiğinde narsistçe bir haz alma duygusu ortaya çıkar. Bu durumu insan türünü ilginç bir noktaya doğru çekmektedir. Şöyle ki, duygusal olarak kendisinden daha gelişkin ve fakat sosyal/tarihsel/ekonomik/politik olarak güçsüz olan/bırakılan kadın cinsine erkeğin yönelttiği cinsel şiddetin altında da aynı kine dayalı haz alma duygusu yatmaktadır. Bu kin duygusunun temelinde ise, kadının doğurganlığı yatmaktadır
duyguları bastırılmış olan kişi de isterse ölümü bilerek ve korkusuzca karşılayabilir. demek ki ölümü korkusuzca karşılamak için bastırılmamış olmak gerekmiyor.
--------------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.
sümeyra
--------------------------------------------------------------------------------
korkusuzca karşılamanın iki nedeni vardır,birincisi onu arzulamak(bu da bastırılmış duygularla çok ilgilidir bir yönüyle) ikincisi ise olgunluğa ermişlik,yani tam anlamıyla var olabilmek,içinde hiçbir sekilde ''boşluk'' duygusunun olmaması..
--------------------------------------------------------------------------------
felsefe yapmak ölümü anlamaya çalışmaktır..CİCERO
nejdet
--------------------------------------------------------------------------------
ölümün arzulanabilirliğini düşünmüyorum. yukarıdaki örneklerden açıklamaya çalıştığım gibi bu eylemin hedefi diğer öznelerdir. Bu eylem bilincin en yoğun istencidir ki, artık orada bastırılmış duyguların olması söz konusu olamaz. bilincin olduğu yerde bilinç-altına yer veremeyiz. diye düşünmekteyim.
--------------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.
sümeyra
--------------------------------------------------------------------------------
intihar eyleminin bireyin kendisine uyguladığı en büyük şiddet olarak algılanmasını doğru bulmuyorum,kimileri için bu bir tercihdir ve üst düzey felsefik bir belirleyeni vardır.
------------------------------------------------------------------------------
felsefe yapmak ölümü anlamaya çalışmaktır..CİCERO
nejdet
--------------------------------------------------------------------------------
"Şiddetin kökeni" adlı formumda bu konuya oldukça geniş yer verdim ve hala yazımını sürdürmekteyim. Kendi yaşamına son verme eyleminin en yoğun bilinçsel şiddet olmasını onun doğru/yanlış/haklı/haksızlığından ayrı olarak değerlendiriyorum.
--------------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.
sümeyra
--------------------------------------------------------------------------------
aksini iddia ediyorum ki intihar şiddetten kaçınma davranışıdır.
--------------------------------------------------------------------------------
felsefe yapmak ölümü anlamaya çalışmaktır..CİCERO
nejdet
--------------------------------------------------------------------------------
bu tesbitin şiddeti nasıl tanımladığımıza göre değişir. şiddet olgusu da diğer olgular gibi izafi bir yapıyı taşımaktadır. onun/şiddetin değişmez kökleri var mıdır? araştırmaya değer.
--------------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.
zarok
--------------------------------------------------------------------------------
Gözleri kapalı korkularımız var hepimizin
Ağzı mühürlü,kulağı sağır
Ben sizler kadar bilimsel ve felsefi cümleler kuramıyorum ne yazık ki
O yüzden düşünceleriniz için tek yapabileceğim şey ''belki öyledir,belki de değildir'' demek.
Belki haklıyız,belki de saçmalıyoruz bilmediğimiz şeylere bilindik giysiler giydirirken
iyi forumlar...
--------------------------------------------------------------------------------
Allah'ım senden başka hiçbirşeyi olmayan ben,senden başka herşeyi olanlara acırım.Konfiçyüs
nejdet
--------------------------------------------------------------------------------
sevgili Zarok,
burada düşüncelerimizi açıklıyor ve hep beraber doğruyu bulmaya çalışıyoruz; söz oyunu da yapmıyoruz. en güzeli nedir biliyor musun; içten ve su gibi duru sözcüklerle düşüncelerini açıklamaktır; bu yeti hepimizde/herkeste vardır. kendine yönelik eleştirini karşı-eleştiri olarak aldım ve fakat kabul etmedim. lütfen düşüncelerini rahatlıkla söyle ve bundan dolayı sana teşekkür kalayım. düşüncelerine/düşüncelerime katılmasam/katılmasan da... sevgiyle kal
--------------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.
zarok
--------------------------------------------------------------------------------
Benim amacım söylediklerinizin üzerine,yamacına,kıyısına iliştirecek bir düşüncem olmadığını belirtmekti.
Yanlış anlaşılma oldu ise affola...
--------------------------------------------------------------------------------
Allah'ım senden başka hiçbirşeyi olmayan ben,senden başka herşeyi olanlara acırım.Konfiçyüs
nejdet
--------------------------------------------------------------------------------
herkes /ya da ben öyle olduğumu söyleyeyim/ hem öğretmen hem öğrencidir. senden öğreneceklerimiz/öğreneceklerim de olacak.
--------------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.