-Teodise Problemi- (Tanrının kötülüğü üzerine)

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde Thetoyman tarafından oluşturulan -Teodise Problemi- (Tanrının kötülüğü üzerine) başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 6,121 kez görüntülenmiş, 48 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı -Teodise Problemi- (Tanrının kötülüğü üzerine)
Konbuyu başlatan Thetoyman
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan evrensel-insan

Thetoyman

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
13 May 2014
Mesajlar
88
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Öncelikle merhabalar, Bu sitede daha yeniyim.
"Tanrı iyi mi ? kötü mü ? ya da "diye bir başlığa rastladım ve bu konuyu biraz daha açma gereği duydum.

İlk olarak Şer problemi M.Ö 4.yy da Epikuros' la başlamıştır

"Tanrı, ya kötülükleri ortadan kaldırmak ister de, kaldıramaz; veya kaldırabilir, ama kaldırmak istemez; ya da ne kaldırmak ister ne de kaldırabilir, yahut da hem kaldırmayı ister hem de kaldırabilir. Eğer ortadan kaldırmak istiyor da kaldıramıyorsa, O güçsüzdür; ki bu durum Tanrı’nın karakteriyle uyuşmaz; eğer ortadan kaldırabiliyor fakat kaldırmak istemiyorsa, O kıskançtır; ki bu da aynı şekilde Tanrı ile uyuşmaz; eğer O ne ortadan kaldırmayı istiyor ne de kaldırabiliyorsa, hem kıskanç hem güçsüzdür, bu durumda da, Tanrı değildir; eğer hem ortadan kaldırmayı istiyor hem de kaldırabiliyorsa -ki yalnızca bu Tanrı’ya uygundur-, o zaman kötülüklerin kaynağı nedir? Ya da o kötülükleri niçin ortadan kaldırmamaktadır?"

Hippolu Aziz Augustinus 4.yy da Şer problemine "kötü" kavramına girişerek başlar. Kötü diye bir şey yoktur. Kötü dediğimiz şey iyinin noksanlığıdır. Karanlık diye bir şey yoktur. Karanlık dediğimiz şey aydınlığın noksanlığıdır. Bu kavram tanımı Augustinus, Platonun gençlik döneminde yazdığı " Gorgias" ( Söylev sanatı üzerine) adlı eserinden almıştır.

Kötülük diye birşeyin iyinin eksikliği olduğunu söyledikten sonra, tanrının insana özgürlük seçim hakkı vermesinden bahseder. Yani dünyada sadece iylik olsaydı özgürlük diye bir şey olamazdı. İnsan hem iyiyi hem kötüyü seçebilecek ki özgür bir varlık olabilsin. Yani dünyada ki kötülüklerin suçlusu tanrı değildir. İnsan özgürdür özgürce seçim yapar ve suç onundur.

18.yy David Hume ( Doğal kötülükler )
18.yy da Avrupa da büyük depremler olmaktadır. Bu depremlerde toplu ölümler olmaktadır. Hume, bu yüzden şer problemini tekrar gündeme getirir ve Augustinus'un verdiği cevapta eksik bulur...
Hume'un tümevarım, şer problemi, agnostisizmi ele aldığı eseri " İnsan Doğası üzerine bir inceleme" de
Peki insanın özgür olabilmesi için iyilik seçimi de kötülük seçimi de olmalıdır. Buraya kadar kabul, peki insan seçimine bağlı olmayan ve insanın elinde olmayan "doğal kötülükler" yüz bin kişinin öldüğü deprem ? Bu kadar insanın ölmesi gerekiyormuydu ? Tanrı neden o kadar insanı öldürdü ?
" Tanrı kötülüğü önlemek istiyor da gücü mü yetmiyor?Öyleyse o güçsüzdür.Yoksa gücü yetiyor da kötülüğü önlemek mi istemiyor?Öyleyse o iyi niyetli değildir.Hem güçlü, hem de iyi ise, bu kadar kötülük nasıl oldu da var oldu "

ve 1. Ahlaki kötlük 2. Doğal kötlük 3. ise Leibniz in ortaya attığı "Metafiziksel Kötülük"tür

"Tanrı varsa kötülük nereden geliyor? Tanrı yoksa iyilik nereden geliyor? Eskiler kötülüğün kaynağını, Tanrı'dan bağımsız ve yaratılmamış olduğuna inandıkları maddede görüyorlardı; fakat her varlığın Tanrı'dan geldiğine inanan bizler kötülüğün kaynağını nerede bulacağız?"

Evet ben genel hatlarıyla ele aldım.( "Doğal kötülükler" problemine cevap verilememiştir bildiğim kadarıyla)
Kötülük problemini ele alan birçok Filozof vardır. Arzu eden paylaşabilir.
Kendi düşünceleriyle birlikte...
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Ben kendim özgün Tanrı sorgumalarım ve dergilemelerimde o kadar çok çıkarımsama yaptım ki;
(şunun için belirttim, yukarıdaki benzeri sunum yapmam münkün değil; yazım çokluğu nedeniyle)

Sonuç olarak;
Belki tanrı nedir? nasıldır? kime ve neye göredir? Kime göre kimdir? benzeri sorular, ve bunun dışında;
Tanrı düşüncesinin subjektivitesinin aşılması ve genişletilmesinin ölçütü ne? gibi sorular, ve hatırlayamadığım başkaları belki de öncel olarak sorulmalı yanıtlanmalı ve yanıtlamalarda makul uzdaşı sağlanmalıdır, Sağlanmalıdır ki örneğin bu içerik ve konu bi yere varsın, bence;

Örneğin Tanrı bana göre ise, benle sınırlı ise subjektiftir ve subjektifliği geçerlidir; Herkese tümlenebilecek bi Tanrı yoktur;
Örneğin kişi inanmıyor ve yok sayıyorsa onun için yoktur,

var kabulünde bile tanımlanması gerekecektir, Örneğin dinlerin ya da modern teizmin mi diyelim tanımı ikilikli bi Tanrıdır ancak Panteizmin Tanrısı varlıkla bütündür ya da varlık bütünüdür ve birliklidir, varlıkla birliklidir/bağlıklıdır;

Her sonuçta Tanrı mutlak kötülüğü barındıramaz; Kötülüğün kaynağı ve sebebi değildir;

Değildir çünkü Tanrının tanımı gerçek tanımı tüm gözlemcidir; Bu bi düşünde, tüm gözlemciler toplamıdır; Ya da başka bi düşünde, tüm gözlem olgusu varsayımının dayanağıdır; Ya da bilinen ve kabul gören şekliyle ve biçimiyle tümü gözleyen/gözleyebilendir; Ama ve ancak tümü gözlemleyendir dediğimizde onu varlıktan bölüp çıkarıp ayrıklaştırıyorsunuz;

Hayır şöyle açalım bunu;
tüm varlığı ve varoluşu gözlemleyebilen odak/ ya da odak noktası imgesi, bu düşünüşün bile kendisi;
ya da sadece kavramsal yada matematiksel olarak bu dayanağa atanmış varolmayan olgu bile (matematiksel atamanın varlığıyla- varsayımsal olarak) Tanrıdır;

O halde; bu durumda; Tanrı kötülüğün mutlak kaynağı ve üreticisi neden değildir?
Tümsel bi gözleme kötülük yansımayacaktır, Bunlar sadece doğal biçimlerle/ doğal oluşlarla olan bitenlerdir; akanlardır, gerçklik içinde akanlardır, gözlem içinde/içinden akanlardır, Gerçekliğin kendi özgün devinimi ve olunumudur; hepsi;
Kötülük/kötüsellik subjektiftr, Objektiviteye dayatılamaz, sonuç sunmaz, sonuç belirmez; Objektivite içinde kötülük ya da kusur unsuru ve belirteci bulunmaz-bulunamaz;

Objektif bi gözlemci tüm bu olanlarda kusur ya da eksiklik (yada esriklik benzeri biçmez,biçemez-) görmez, göremez; Açıktır; Sadece izler ve gözlemler ve varolur;

Tümsel bi gözleme kötülük yansımayacaktır, (Tümsel bi gözleyici yoksa bile, soyutlanmış tümsel bi gözlem imgesine ya da matematiksel belirtecine ya da soyutuna dahi) Ama sonuç olarak benim Tanrım tümsel gözlem soyutu oldu ya da oluverdi; Varlık olarak Tanrı "tümvarolan" dır, Bende başka tanımı bulunmaz; Hatta Tanrı ifadelerimi bunun ile takaslayabilirim bile; Varoluşun tüm unsurları aynı anda Tanrıdır ki bu bütünlüğünü ve varoluş bütünlüğünü de ifade eder;
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Tanrı gökyüzünden belirse... kötülükle ilgili soruları ona sorsak..bizi ikna edebilir mi? beni ikna edemez mesela.. o zaman ne yapacak Tanrı? ya benim aklımı dönüştürecek ya da kalbime kendi hakikatini dikte edecek..böylece Tanrının saflarına bende katılacağım..ve sözde hakikate ereceğim öyle mi? bu açıkça bir saçmalık olurdu..benim Tanrının varlığından/bilincinden ayrılışım zaten günah ile başlamadı mı???

Kötülük varsa Tanrı yoktur tezi ile Tanrının yokluğuna atıf yapmak ne kadar doğru??? kendi türüne karşı bu kadar acımasız/kötü olabilen bir başka bir tür yok..asıl tuhaf olan bu kadar kötü olabilmemiz değil mi? insan bu kadar muazzam kötülükleri tek başına yapamaz diyordu bir filmde..bu akıl almaz ve doğal sürece sığdırılamaz kötülük üzerinden cehenneme,şeytana ve dolayısı ile Tanrının varlığına atıf yapıyordu filmde john travolta:)
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
görevimiz tehlike filmindeki kutu gibi...görevleri açıklar ve kutu kendi kendini imha eder...tanrı kendi kendini imha mı etti acaba...ne tuhaf.. :(
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
İnsanlık şunu deseydi;
Biz insanlığın mitolojilerini , bilgilerini, dinlerini, geçmiş türlerini, türsel kökenlerini inceledik;
Bunun dışında toplu bilincin dışavurumlarına ve genel insanlık travmasına baktık,
Psikoloji ve toplum bilimle de yoğurduk verileri ve; oturduk-düşündük,taşındık, hepsini bi araya koyduk ;

İnsanlığın geçmişte dünyadışı zeka ile fiziksel ya da zihinsel herhangi yolla etkileştiği ya da etkileşmiş olabileceği sonucuna vardık;
Ve ama nasıllarını bilmiyoruz; ya da bu gerçerk mi değil mi bilmiyoruz; emin değiliz ve olamayız da ama bunu düşünüyoruz-sorguluyoruz sadece;
VE düşünüp, sorgulamıyız da tüm bunlar orada yatarken;

Din değil mitoloji de, insan hafızası ve psişeside bi denklem ve etkense buyrun;

İyi Tanrılar ve kötü Tanrılar var mitlerde; Ve geldiler bazıları insanlıkla yaşadılar; Bunu gökten ya da dış dünyadan gelen başka zekalar olarak düşünelim;

İyiler sadece bilgi vermiş sunmuş olsun; Ya da bi şeyler öğretmiş-öğretmeyi denemiş ya da toplumla birlikte yapmış olsunlar;
İnsanların bunlardan yardım istediğini-beklediğini ve umduğunu düşünelim; Kötülere karşı ya da kötülüğe karşı ya da başka biçimlerde;
Onların da biz sizin ve hatta onlarında-başklarınında gelişiminize müdahale edemeyiz ve sizinle sadece bilgi paylaşabiliriz; Sizi bu anlamda koruyamayız ve böyle bi etkileşim sunamayız dediğini düşünelim,
Ayrıca bize tapınmayın dediğini, VE yine de insanların onlara tapındığını; Tapınmasa bile onları yüksek gördüğünü düşünelim;

Kötü Tanrılara gelince;
Kötülerde güç, iktidar, enerji ve tapınç çağrışımları oluşturmuş ya da beklemiş olsun; Bunlar, tapıncı ve itaati kendileri dilenmiş-beklemiş-istemiş olsun;
Hatta yakıp yıkmış olsunlar;
Sodom ve Gomara ya da Babil Kulesi ya da başka hikayeler; 3- 3,5 metrelik devler
İnsanlığı korkutmuş, sindirmiş olsunlar ve bunun insan ırkında o kadar kötü-korkunç hatta travmatik sonuçları olsun ki, Bu bizim için bi toplu amnezi yaratmış olsun, Tarihsel kopukluk; hafıza unutkanlığı, Kaza travma şoku gibi büyük şoklar;
İnsanlığın toplu hafızası yitmiş, bilincinde büyük kopukluklar oluşmuş olsun;

Eğer insan olamadığı/olamadığı her şeye Tanrı diyorsa;
İşte o Tanrılar ama aslında "Tanrı olmayan o Tanrılar" kötüdür; Kötülüğünde insanla ve Tanrıyla birlikte kaynağıdır o zaman;

(Tüm bunlar gerçeklikte bulunan verilerle yoğrulmuş ve harmanlanmıştır, Sonuç olarak hepsi insan hafızasına,düşüncesine ve psişesine ilişkindir)
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Örneğin; Sadece sinemanız;
Uzaylı istilası ve yıkımlarla ve apokaliptik uçurumlarla dolu;
Sadece rüya ya da benzeri biçimde düşünce dışavurum yorumlayan biri bile tüm bunlara,
Sadece bu ve benzer dışavurumlara bakarak bile bunları söyleyebilir ve yorumlayabilirdi;

İnsanoğlu gökten sevgi beklemiyor, Gökten felaket bekliyor;
Ve gökten beklediği umduğu göksel tehlikelere-yıkımlara, tehditlere ve bilinmezlere karşı kendini savunacak koruyacak göksel başka Tanrılar, iyiler, iyilikler arayıp duruyor;

Ve kendilerine yardım vermeyen sunmayan, kendilerini korumayan Tanrılara küsüyorlar, Göksel tehlikelere karşı onları başka göksel güçlüler korumalılar;
Gelişmiş zekalar ve bilinç varsa bizi neden kormuyor diyor örneğin; Korunma arıyor; Sığınma arıyor;
Bu değil insanoğlu;
Kendi ayakların üzerinde duracaksın; Kendini kendin savunacaksın
Kendi bilincini yapacaksın,
Kendi bilincinin kontrolünü eline alacaksın;
Kendi teknolojini, gücünü, birliğini ve birlikteliğini üreteceksin;
Varsa ve gelecekse, gelirse ve olursa hazır olacaksın;
 

Thetoyman

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
13 May 2014
Mesajlar
88
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Kötülük varsa Tanrı yoktur tezi ile Tanrının yokluğuna atıf yapmak ne kadar doğru???
Aslında baştan aşağı doğru. J.Locke' nin çıkarımına baktığımızda bunu görürsünüz


  1. Tanrı vardır.
  2. Tanrı mutlak iyidir.
  3. Tanrı herşeye kadirdir.
  4. Kötülük vardır.
Yukardaki maddelerden herhangi üçünü kabul eden kişi, dördüncüsünü reddediyor olmalıdır. Yani:

  • Eğer Tanrı varsa (madde 1) ve mutlak iyiliği (madde 2) istiyorsa ve istediği herşeyi yapabilecek kadar güçlüyse (madde 3) , o zaman kötülük olmamalıdır.
  • Eğer Tanrı varsa (madde 1) ve sadece iyiliği istiyorsa (madde 2), fakat dünyada kötülük varsa (madde 4) o zaman Tanrı istediğini yapamıyor demektir, böylece Tanrı herşeye kadir değil demektir.
  • Eğer Tanrı varsa (madde 1) ve herşeye kadirse (madde 3) ve kötülükte varsa (madde 4), o zaman Tanrı kötülüğü yaratmıştır, o zaman Tanrı mutlak iyi değildir.
  • Son olarak, eğer Tanrı aynı zamanda mutlak iyi (madde 2) ve herşeye kadir (madde 3) ise ve buna rağmen kötülük varlığını sürdürüyorsa (madde 4), o zaman böyle bir Tanrı varolamaz.
Burada ki önermeler dünyaya müdahale eden tanrı ( teist ) inançların destekledikleri önermeler olduğuna göre, bir de siz bakınız çıkarımlara hata var mı.

( Aslında bunu epikur de yapıyor. Daha ayrıntılı olarak onun yazılarına baktığımızda )
 

Thetoyman

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
13 May 2014
Mesajlar
88
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Her sonuçta Tanrı mutlak kötülüğü barındıramaz; Kötülüğün kaynağı ve sebebi değildir;

Değildir çünkü Tanrının tanımı gerçek tanımı tüm gözlemcidir; Bu bi düşünde, tüm gözlemciler toplamıdır; Ya da başka bi düşünde, tüm gözlem olgusu varsayımının dayanağıdır; Ya da bilinen ve kabul gören şekliyle ve biçimiyle tümü gözleyen/gözleyebilendir; Ama ve ancak tümü gözlemleyendir dediğimizde onu varlıktan bölüp çıkarıp ayrıklaştırıyorsunuz;

Hayır...
din kitaplarını okuyalım; Tanrının sadece mutlak gözlemci olmadığını görürüz, "iyilik isteyen", "müdahale eden", en mükemmel olan ve " Hayır ve şer de ondan gelir " ifadeler görürüz. Kaza ve kader onun elindedir.
Sizin mutlak gözlemci tanrınız daha çok deizme yakın fakat şer problemi tamamen teizm inancının problemidir. Zaten mutlak gözlemci bir tanrı, müdahale eden bir tanrı olmadığı için bu dünyada olanlar için onu sorumlu zaten tutamayız.
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Aslında baştan aşağı doğru. J.Locke' nin çıkarımına baktığımızda bunu görürsünüz


  1. Tanrı vardır.
  2. Tanrı mutlak iyidir.
  3. Tanrı herşeye kadirdir.
  4. Kötülük vardır.
Yukardaki maddelerden herhangi üçünü kabul eden kişi, dördüncüsünü reddediyor olmalıdır. Yani:

  • Eğer Tanrı varsa (madde 1) ve mutlak iyiliği (madde 2) istiyorsa ve istediği herşeyi yapabilecek kadar güçlüyse (madde 3) , o zaman kötülük olmamalıdır.
  • Eğer Tanrı varsa (madde 1) ve sadece iyiliği istiyorsa (madde 2), fakat dünyada kötülük varsa (madde 4) o zaman Tanrı istediğini yapamıyor demektir, böylece Tanrı herşeye kadir değil demektir.
  • Eğer Tanrı varsa (madde 1) ve herşeye kadirse (madde 3) ve kötülükte varsa (madde 4), o zaman Tanrı kötülüğü yaratmıştır, o zaman Tanrı mutlak iyi değildir.
  • Son olarak, eğer Tanrı aynı zamanda mutlak iyi (madde 2) ve herşeye kadir (madde 3) ise ve buna rağmen kötülük varlığını sürdürüyorsa (madde 4), o zaman böyle bir Tanrı varolamaz.
Burada ki önermeler dünyaya müdahale eden tanrı ( teist ) inançların destekledikleri önermeler olduğuna göre, bir de siz bakınız çıkarımlara hata var mı.
( Aslında bunu epikur de yapıyor. Daha ayrıntılı olarak onun yazılarına baktığımızda )

Madem önermeler teizm inancından alınıyor teizm inancının diğer önermelerine de bakmak gerekir. tek başına bu dünyanın bir sınav dünyası olduğu,insanların burada denemeden geçirildiği teizm inancı bu çıkarımları bertaraf etmeye yeter.

Tanrı mutlak iyidir : dünya geçici ve sonludur .Tanrı insanı burada geçici bir yaradılışla yaratmıştır. burası bir imtihan alanıdır. imtihan gereği Tanrı tarafından imana iyiye ve doğruya davet edilen insan seçim yapmakta özgür bırakılmak zorundadır. o yüzden kötülük yoluda açıktır Tanrı ise daima iyiye ve doğruya davet eder.

Tanrı herşeye kadirdir. işte bu cümlenin altı doldurulmalıdır. madem teizm inancına karşı kullanıyor öncelikle teizm inancına göre doldurulmalıdır. sonrada felsefi olarak doldurulmalıdır.

Öncelikle Tanrının mahiyeti veya ontolojisi hakkında bir bilgimiz yok. zaten akıl metafizik alanda oldukça yetersiz kalmaktadır bana göre. örneğin Tanrı herşeye kadirdir sözü; hem Tanrı hiçbirşey demektir hemde Tanrı herşey demektir. Şöyle açayım; Tanrı sevgisi denir mesela. Tanrının duygularımı vardır ya da değiştiremeyeceği istençleri mi vardır? eğer herşeyi değiştirebiliyorsa Tanrı neye göre seviyor? sevmekten vazgeçmeyeceğinin garantisi ne? kıssadan hisse bu önerme hem herşeydir ama diğer yandanda hiçbirşey. öyleyse bu önerme sakat ya da geçersiz konuma düşebilir bakış açısına göre..

***

Akla dayalı olarak yapılan her seçim bizi ''Tanrı vardır''a götürebileceği gibi ''Tanrı yoktur''a da götürebilir . bu da aklın; Tanrı ile veya metafizik alanla ilgili güvenilmez bir rehber olduğunun kanıtıdır. akıl insanı belli bir noktaya kadar getirir. sonrasında sıçrama yapmak gerekir iman alanına... teizmde kabul gören inanç sistemi budur... teizmi rasyonel zeminden irrasyonel zemine doğru yapılan sıçramadan sonraki alanlarla eleştirmek doğru ve adil bir ölçü değildir bana göre..
 

Thetoyman

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
13 May 2014
Mesajlar
88
Tepkime puanı
0
Puanları
0
" tek başına bu dünyanın bir sınav dünyası olduğu,insanların burada denemeden geçirildiği teizm inancı bu çıkarımları bertaraf etmeye yeter."
Kesinlikle yetmez. İçinde çelişmiş olur yine
Tanrının iyi olması iyiyi istemesi ve adil olması bunlara karşı gelir. Çünkü bu hayat imtihanı adil ve eşit bir imtihan değildir. Tanrının zenginlikle sınadığı bir kişiyle, 6 yaşındayken üvey babası tarafından cinsel istismara uğrayan bir kız çocuğunun girdiği imtihandan bahsediyoruz. Adil ve iyiyi isteyen bir tanrının dünyada ki imtihanı, derseniz bu dünyada ki herkes imtihandaysa...
Adalet ve iyiyi isteyen bir tanrı bizi imtihan ediyor fakat imtihanın adil bir imtihan olmadığına dair size dünyadan belki de yüzbinlerce örnek verilebilir. inanca girmek istemezdim. Burada teodiseden bahsediyoruz. Çünkü insanların birşeylere inanma güdüsü felsefi alandan çıkmış psikolojik alanlarda incelenir durumda fakat girmek zorundayım.

Bilişsel psikolog Melvin Lerner'in 1980 yılında yayınladığı " Adil bir dünyaya inanç: Temel bir aldanma" eserinde inanç konusunu uzun uzun ele alır. Şöyle der " İnsanlar adil bir dünyada yaşadıklarına inanmaya ihtiyaç duyarlar ". İnsanların "Tanrının imtihanı" gibi ürettiği ahlaki postulatları, adaletsiz dünyada kendi güvenlik duygularını korumak için ürettiklerini söyler. Şöyle bir örnek verir: Tecavüz kurbalarının çoğunlukla kısa etek giydiği veya flörtöz olduğu gibi gerekçelerle " bunu çağırdığı" öne sürülerek suçlu sorumluluktan kurtarılmakta sorumluluk kurbanın omuzlarına bırakılmaktadır. Yani kısa etek giyersen tecavüze uğrarsın fakat giymezsen kimse sana dokunmaz gibi bir sonuç çıkar ve bu insanı rahatlatır. ( Aslında kadının kısa etek giyip giymediği tamamen söylentiden ibarettir. )

Tanrı mutlak iyidir: dünya geçici ve sonludur .Tanrı insanı burada geçici bir yaradılışla yaratmıştır. burası bir imtihan alanıdır. imtihan gereği Tanrı tarafından imana iyiye ve doğruya davet edilen insan seçim yapmakta özgür bırakılmak zorundadır. o yüzden kötülük yoluda açıktır Tanrı ise daima iyiye ve doğruya davet eder. ( Buna zaten David Hume 'un sorusu yeterli olacaktır. )


"Akla dayalı olarak yapılan her seçim bizi ''Tanrı vardır''a götürebileceği gibi ''Tanrı yoktur''a da götürebilir . bu da aklın; Tanrı ile veya metafizik alanla ilgili güvenilmez bir rehber olduğunun kanıtıdır."

Aklın güvenilmez olduğunu göstermez. Tanrı kavramının güvenilmezliğini gösterir. " Saf aklın eleştirisi " in ön sözünde ne diyor. İnsanın kafasında bazı sorular oluşur. Bu soruları yadsıyamaz fakat cevap da veremez.
Tanrı vardır= Tez , Tanrı yoktur = Antitez bunların cevabını bulamayız. Bu da sizin söylediğiniz de aklın güvenilmez olduğunu değil " Tanrı" kavramının güvenilmez olduğunu gösterir. Çünkü "Tanrı vardır " Önermesinin gerçeğe uygunluğunu pozitif bilimler bulur. Mantığın bu önermeyi alabilmesi için önermenin gerçeğe uygun -yani doğru- bir önerme olması gerekir. Çünkü doğruluğu veya yanlışlığı kanıtlanamayan bir önermeyle mantıki bir çıkarım yapılırsa: düşünce yolu doğru olur yani mantıken doğru olur fakat çıkarımın doğruluğu veya yanlışlığının gerçeğe uygunluğundan söz edemeyiz. Doğru önermeleri referans alarak, doğru akıl yürütme ile varılan sonuç bir gün yanlış çıkarsa, ancak o zaman aklın güvenilmez bir kanıtı olmuş olur.

(Teodise sorunu bilimin değil, dinlerin sunduğu kavramları referans aldığından çıkarımları böyle yapar. Bu sıfatların gerçekle çelişmesi ve bu çelişkilerden tanrının yokluğu sonucuna varırlar. Bu sonuca varılabilir de varılmayabilir de bu konumuz değil. Fakat din kitaplarının çelişki içerdiği sonucuna varılabilir )
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
ben bu konuda üzgün uzatımlar yerine şunu öneriyorum;
Kişi teizmin tanrısını kabul etmiyorsa; yani o onun için yoksa onu yani olmayanı yermeli mi? (ki ben-de yapmışımdır bunu;)
Yunus misali ne varlığına sevinirim ne yokluğuna yerinirim; ( bu sözü böyle yaptım ben;))
İnanan kişileri yermekse evet kendi geçmişime bakayım onu yeriyor muyum? bilmiyorum, (olmuştur)

Yermemek derken şunu söyledim,
Kişi için varsa , kişi ona kötülük yüklemez ya da yükleyemez;
Kişi için yoksa olmayanın zaten tanımı yoktur, tanımsızdır, Ya da tanımı yokluk ve olmamalılıktır;
Diğerlerinin tanımladığı bi şeyin ya da sanının felsefesi olur o zaman değil mi? olmaz mı?
Bunun üzerine felsefe gütmek ne kadar sağlıklı bilmiyorum;
Ama ona düşünce yöneltmekse ve acabaysa ya da nedense bilmiyorum ne olur,
başa döneyim ben;

Örneğin gerçekten ben şimdiki düşünce yapımla yeryüzündeki kötülüğün kaynağını arasam; Objektiviteye yaslanmış bi düşücede kötülük belirmiyor olurdu bu açık ve net ama çok net, Daha subjektif aransam bunu buraya yazamıyorum bile ben; Ya insanın kendisi, subjektif tanrı ve tanrılar ortaklığı ama o tanrı değil ve onlar tanrı değil ben biliyorum (benim için); Ne diyebilirim ki, susarım; Ama örneğin benim düşüncemde insanlığın (bi kısmının) tanrı sandığı ya da dediği kötülük öznesi olan ama benim düşüncemde tanrı olmayan dış uzay ya da dış dünya güçleri var; Ve genel insanlıkta çok çok az kişide kabul gören ya da karşılık gören bi düşünce bu; Çok ama akıl karı değil, Zorlu bi yol ve felsefe ve ucu metafizik ve bilinmeyen ruhçuluğa(sprituailzme) dayanıyor bu verinin ve genel kabul gören bilinen bi veri ya da veri bütünlüğü değil ki; nasıl sunulabiliri örneğin düşünüyorum;
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Sodom ve gomarayı yıkan varsa o benim tanrım değil sevgili okuyan; (ben olduğunu biliyorum (kendimce) ve inanıyorum benim için o örneğin sevimsiz bi uzay uygarlığı bi istilacı belki ve bize bunu anlatıyorda kuran kitabı deşifreleri doğru yapılmıyor olmaz mı? sizce? örneğin onlar tanrı değiller ama kendilerine tanrı diyorlar ve bu da açıkça olgu olarak orda beliriyor olamaz mı? bu benim savım;)
Babi'i yıkan gerçek özne , o benim tanrım değil, olmaz olamaz; (aynı şey; bakın insanlar o yok der, ben o var ve başkası diyorum farkımız bu, hatta düşman o diyorum, kötülüğün kaynağı hepsi değil ama birazı o (benim için böyle açık açık yazdım yazıyorum)

kaldı ki insanları yakmakla tehdit eden bi tanrı olsun;
Derim ki ona kardeşim yanacak mı? O yanarken ben cehennemde mi olacağım? cennette mi?
bakarım olmadı;

cennet cennet dedikleri bi kaç köşkle bi kaç huri,
ben istemem cennetini bana kardeşim( seni) gerek kardeşim;
bana cennet değil kardeşim gerek derim;
bna onu (cennet) değil seni( diğer herkes-(kardeşim;)) gerek derim;

gel oturalım konuşalım bunu;
Onunla konuşurum ya hep ya hiç dostum; ya anlaş ya savaşalım, Başkaldırırım sana tanrım olsanda;

olmadı mı?
yanarım geçmiş aşığı gibi; cehnenemden çok yanarım, öyley anarım aşktan;
benim ateşim cehennemden büyük; (derim)
benim ateşim cehennemi gölgelik eder;
varıp ol gögelikte biraz yatasım gelir derim; (yunus gibi)

yunus bu sözleri eğri söylemedi, aşkola; Sözümü bozarlarsa gerğinde 1000 yıl sonradan düzeltirim ben; (yunus öylesine sözün gelişi olsun, hadi bozan olursada benim şimdi ettiğimler için olsun; ben kendi geleceğime güvenmiş olayım;)

neden onu değil seni gerek sevgili okuyan;?
(metnini büyük bölümü yunus sözlerine ve düşüncelerine atıflardır;)
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
eğer yunus inanıp güvenip ona sen diyorduysa iyi tanışıyordu bende öyle diim o zaman; (siz bile demiyorsa;)
iyi tonışırım ben onunla bile diyemem değil mi?
iyi tanışırım ben seni dediğimle;

yunus sormuş ki senli benli olmuş ya da sormuş mu ki senli benli olmuş;
ee işte sen ,ben ne fark var;
senle ben arasında fark var mı?
yunus gibi inanırım düşünürüm ben-(de)

yunusa gölgelikmiş cehennem, ee bana da öyle;
ee benim tanrım kötülük kaynağı değil, bana kötülük yapmaz değil benim ki hiç kimseye yapmaz; kötülük kaynağı değil çünkü; eşit ve adildir; aynımı bana yaşatır tam eşitiyle, aksi inansam ben yanlış inanırım bilirim tam aksine;

insanları yakmak kötülük mü değil mi bi karar verin o zaman?

bu kötülük değilse yeryüzünde zaten kötülük yok;

sodomu gomarayı ve babili yıkmak (daha başka neler yapmak) kötülük değilse yeryüzünde hiç kötülük yok o zaman?
Örneğin benim tanrı dediğim diyebileceğim bi olgu (bütün olarak-bütünlükle) bunu yapmazdı;

değerli dostlar bu tatışmayı sürdürürseniz, siz bilirsiniz, benim dilim ; gebedir bi şeylere; doğar soora o sözler; siz bilirsiniz, bana yazmak düştü bunları delilikten;
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
hayır dilim gebe dedim sanırım yanlış anlaşılmasın ; yazmayın cevabını alırsınız demiş gibi oldum düşündüm ve bu nedenle ben açıklama yapmalıyım;
yanlış anlaşılmak istemiyorum ve peşinen açıyorum ben;

Tanrı adilse eşit davramalı ve ceza vermeli değil mi, Örneğin adam öldürmekle sonsuz yanmak eşit mi? sonsuz yanmak ne kadar;
Örneğin tanrı eşit olsun adam öldürene kendi ölmüş gibi (aynı biçimde ve aynı acıyla) birebir aynını yaşatsın, acı çektirene birebir aynını yaşatsın; Bunu yapmaz mı? kadir tanrımız, (ben bunu diler ister ve razı gelirdim-ki hatta razı gelmekten öte adillik sıfatından bunu beklerdim ve buna inanırdım;) Eşit olan bu değil mi; ÖRneğin ben tanrıya karşı bunu (bunun aksini) savunurum, Suç ve ceza savunması yapar ve bilgi ve mantık isterim ve sorarım açık yüreklilikle,
Örneğin bu zaten karma inancıdır ve çoklu yaşamda, dünyada birden çok yaşama inanıldığında anlaşılabilir, VE bence/bizce bi çok tasavvuf düşünürü de bunu görüyordu, Örneğin Maşuki çok uç bi örnek ama bize bu inanç ve geleneğin bi takım dergahlarda olduğunu gösteriyor, Bİ çoğu toplum önünde konuşamıyordu belki, Belki yıllarca dergah kapılarında bekletinlere yılalr sonra hazırsa bunlar söyleniyordu, Başka ne ve neler olabilirki siz düşünün, vahdet-i vücut mu örneğin sadece;

Bakın ben bunları kendim inandığım geçmişim sorgulamları ve dergilemelerim olarak yazıyorum, Ki daha nicesi var;

Bundan başka, tuttuğum etmediğim sözler düşünceler vardır ama belki yürek dağlayan ve dağlayabilecek olan sözler ve düşüncelerdir örneğin belki bilmiyorum ve oldukça çekiniyorumda bazen ifade etmekte; Çünkü bilmiyorum kişi bunu duyduğunda ne tepki veriri, duygusal, öfkesel, ya da hüzünsel ne tepki verir ya da tam tersi? çünkü benim için tanrı olgusunu konuşmak çok kolay ve kimseyi kırmakta üzmekte istemem;
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Şu sözümü son yazayım o zaman;
benden dileği, isteği, kırgınlığı, dargınlığı, küskünlüğü olan söylesin belirtsin;
Yazmamı istemeyen yazma desin;
Kırılan kırıyor bu sözler desin;
Daha ağır ithamları duyguları sözleri olan söylesin
ben duymaya açığım ve duyarım
site kuralını ihlal etmiyorsa içindeki herb bir sözü söz birbir söylesin
ha ediyorsa mail mesaj tutmasın sözünü birbir söylesin etsin
alıp başım üstüne de koyayım;

ben tanrımın adaletine inanıyorsam ve güveniyorsam hiç şüphe etmem ki adil olacaktır;
aksi ona inanmamam güvenmemedir; geçmiştede bütün mantıksal çıkarımlarım ve inançsal tutumlarım böyleydi;

geçmişte de böyle inandım ben; ben yakmamışsam kimseyi yakmayacaktır;
ben yakmışsam ise hazır olduğumda yanmaya hazır olduğumda yaktığım kadar yakacaktır;
çünkü yanan ve yakılan o sözleri ettiğinde gereğinde yanmaya hazırdır,
tıpkı bugün ben gibi;
din üzerine söz söylerim ve bazen korksamda toplum önünde en ağır ölüme hazırım örneğin;
sadece alıkonulup gizli işkenceden korkarım, çekinirim ama gelirse sabretmeye gebe; aklıma tutarım bazen bakarım yüküne;
toplum önünde teşhirli hiç bir ölümden yakımdan korkmam çekinmem;
tüm diğer söyleyenlerde öyledir bence;
yanmaktan korkana ateşten korkan çekinene su veremem;
inancımdan başka, ben böyle inanırım;

sonuna kadar ve tam, hiç mi hiç şüphe duymaksızın ve barındırmaksızın; inancıma ispat sunamam; sunulmaz,bulunmaz,yoktur;
kalbime el basarım;
içtenliğime ve dürüstlüğüme el basarım;
-
sözlerim gerçektir yüreğim kardeştir,
uğraşım bitmez hiç bir zaman -(pentagram sonsuz'dan tüm sözleri ya da anatolia bilmiyorum emin değilim;)
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Kesinlikle yetmez. İçinde çelişmiş olur yine
Tanrının iyi olması iyiyi istemesi ve adil olması bunlara karşı gelir. Çünkü bu hayat imtihanı adil ve eşit bir imtihan değildir. Tanrının zenginlikle sınadığı bir kişiyle, 6 yaşındayken üvey babası tarafından cinsel istismara uğrayan bir kız çocuğunun girdiği imtihandan bahsediyoruz. Adil ve iyiyi isteyen bir tanrının dünyada ki imtihanı, derseniz bu dünyada ki herkes imtihandaysa...
Adalet ve iyiyi isteyen bir tanrı bizi imtihan ediyor fakat imtihanın adil bir imtihan olmadığına dair size dünyadan belki de yüzbinlerce örnek verilebilir. inanca girmek istemezdim. Burada teodiseden bahsediyoruz. Çünkü insanların birşeylere inanma güdüsü felsefi alandan çıkmış psikolojik alanlarda incelenir durumda fakat girmek zorundayım.

Bilişsel psikolog Melvin Lerner'in 1980 yılında yayınladığı " Adil bir dünyaya inanç: Temel bir aldanma" eserinde inanç konusunu uzun uzun ele alır. Şöyle der " İnsanlar adil bir dünyada yaşadıklarına inanmaya ihtiyaç duyarlar ". İnsanların "Tanrının imtihanı" gibi ürettiği ahlaki postulatları, adaletsiz dünyada kendi güvenlik duygularını korumak için ürettiklerini söyler. Şöyle bir örnek verir: Tecavüz kurbalarının çoğunlukla kısa etek giydiği veya flörtöz olduğu gibi gerekçelerle " bunu çağırdığı" öne sürülerek suçlu sorumluluktan kurtarılmakta sorumluluk kurbanın omuzlarına bırakılmaktadır. Yani kısa etek giyersen tecavüze uğrarsın fakat giymezsen kimse sana dokunmaz gibi bir sonuç çıkar ve bu insanı rahatlatır. ( Aslında kadının kısa etek giyip giymediği tamamen söylentiden ibarettir. )

Tanrı mutlak iyidir: dünya geçici ve sonludur .Tanrı insanı burada geçici bir yaradılışla yaratmıştır. burası bir imtihan alanıdır. imtihan gereği Tanrı tarafından imana iyiye ve doğruya davet edilen insan seçim yapmakta özgür bırakılmak zorundadır. o yüzden kötülük yoluda açıktır Tanrı ise daima iyiye ve doğruya davet eder. ( Buna zaten David Hume 'un sorusu yeterli olacaktır. )


"Akla dayalı olarak yapılan her seçim bizi ''Tanrı vardır''a götürebileceği gibi ''Tanrı yoktur''a da götürebilir . bu da aklın; Tanrı ile veya metafizik alanla ilgili güvenilmez bir rehber olduğunun kanıtıdır."

Aklın güvenilmez olduğunu göstermez. Tanrı kavramının güvenilmezliğini gösterir. " Saf aklın eleştirisi " in ön sözünde ne diyor. İnsanın kafasında bazı sorular oluşur. Bu soruları yadsıyamaz fakat cevap da veremez.
Tanrı vardır= Tez , Tanrı yoktur = Antitez bunların cevabını bulamayız. Bu da sizin söylediğiniz de aklın güvenilmez olduğunu değil " Tanrı" kavramının güvenilmez olduğunu gösterir. Çünkü "Tanrı vardır " Önermesinin gerçeğe uygunluğunu pozitif bilimler bulur. Mantığın bu önermeyi alabilmesi için önermenin gerçeğe uygun -yani doğru- bir önerme olması gerekir. Çünkü doğruluğu veya yanlışlığı kanıtlanamayan bir önermeyle mantıki bir çıkarım yapılırsa: düşünce yolu doğru olur yani mantıken doğru olur fakat çıkarımın doğruluğu veya yanlışlığının gerçeğe uygunluğundan söz edemeyiz. Doğru önermeleri referans alarak, doğru akıl yürütme ile varılan sonuç bir gün yanlış çıkarsa, ancak o zaman aklın güvenilmez bir kanıtı olmuş olur.

(Teodise sorunu bilimin değil, dinlerin sunduğu kavramları referans aldığından çıkarımları böyle yapar. Bu sıfatların gerçekle çelişmesi ve bu çelişkilerden tanrının yokluğu sonucuna varırlar. Bu sonuca varılabilir de varılmayabilir de bu konumuz değil. Fakat din kitaplarının çelişki içerdiği sonucuna varılabilir )


Öncelikle şunu söyleyeyim ; tüm söyleyeceğimiz şeyler farazi kalmaya mahkumdur. kimse için kanıt veya dayanak elbette yoktur. bu sebeple genel üzerinden değil kendi inanç ve düşüncelerim üzerinden cevaplar vermeye çalışacağım. ve teizm inancının akliliği üzerine katkıları olan düşünürlerden alıntılar yapacağım.

Benim teist inanışımda deizme veya panteizm pek yer yok. benim inancım vahiy üzerine kurulu. elçilere inanıyorum. inancımım rasyonel dayanağı onlara olan güvenimdir.

***
sorularınızla ve konumuzla direkt ilgili olmasada kendimce ufuk açıcı bulduğum alıntılarım şunlar;

İnananlar dine ve Tanrı’ya aklın otoritesiyle değil; fakat tanrısal çağrı ve vahiyle bağlanırlar. gusdorf

Dinin temel önermelerinin delile, kanıta ihtiyacı yoktur. Bu önermelerin kökü insanın özünde bulunmaktadır. Bu öz de yaradılışından itibaren insanla birliktedir. Herhangi bir dini önermenin doğruluğunu ispatlayan bir delil aynı zamanda onun yanlışlığını da ispatlayabilir.Rasyonel alandaki kanıtlar dini doğmaların hem lehinde hem de aleyhinde olabilmektedir. Alvin Plantinga

Akıl ve nesnellik bizi imana götürmez. kierkegaard.

Nesnellikten uzak subjektif yapıya sahip olduğu için Tanrı’yı, hiç kimse tahminen ya da nesnel biçimde bilemez.Tanrı yalnızca öznellik içinde bilinebilir.Birey, kendi öznelliği içinde Tanrı’yı tanır ve ona yönelir. kierkegaard.

Tanrı’ya iman, bilinmeyene imandır. iman,rasyonel bir araştırmayla elde edilemez. rasyonel zeminde yapılan araştırma
sınırsızdır. Belli bir sonu yoktur. Ortaya konulmuş olan her entelektüel çabadan haberdar olmayı zorunlu kılar. Tam bitti derken başka bir çalışma ortaya çıkar ve nihayetinde insan tüm bilgilere sahip olmadan, dolayısıyla imanını inşa etmeden, sona gelmiş olur. kierkegaard

imanda subjektif yeterlilik ön planda olmalıdır Çünkü imandaki objektif kesinsizlik, insana kendi iradesi
istikametinde hareket serbestisi sağlar. imana irade ve sezgi ile ulaşılır. kierkegaard

Aklımızın sınırlı olduğu ve metafizik alanın da aşkın bir alan olduğu doğrudur; bu durumda bu alanla ilgili kesin rasyonel
bilgiye hiçbir zaman ulaşamayacağımız da doğrudur. Tanrı inancının akliliği. cafer sadık yaran

İmanın kendine has bir mantığı vardır. Bu mantık aklın mantığı ile çelişmektedir. İman eden kişi aklın mantığından imanın mantığına bir sıçrama yapar. Saçma olan kategorilerde bundan sonra bir paradoks kalmaz.kierkegaard

Tanrı, inancın değil de bilginin konusu olsaydı insanın özgürlüğünden ve ahlakın otonomluğundan söz etmek mümkün olmazdı. kant
***
Tanrı konusunda geleneksel teizm inancı üzerinden önermeler sunulup sonra çıkarımlar yapılabilir. ancak ben Tanrı konusunda herhangi bir doğru önerme olabileceğini düşünmüyorum. çünkü Tanrı bilginin değil inancın ve güvenin konusudur. Tanrının aldanmaz ve aldatmaz olduğuna inanırız. bunun için herhangi bir kanıtta olamaz. düşününsene Tanrı belkide bundan önce size cehenneminde 10 bin yıl azap etti sonrada bunu size unutturdu. ne yapabilirsiniz??? koca bir hiç. çünkü karşınızda bir Tanrı var ve sizin hiçbir şansınız yok..

Tanrı kavramının insanın evrimsel eksikliklerinden,güdülerinden veya psikolojisinden doğduğunu iddia edenlerin; Adalet duygusunun,ahlakın ve vicdanın nasıl insanda varolduğu konusunda Tanrıdan başka atıf yapacak yerleri var mı?

***
Bana görede dünyada adalet falan yok, bu imtihan olayınıda anlamış değilim ,bir çok vahiy bilgisinide...hatta vahiy yolunu da anlamış değilim..sadece alim denilenler değil herkes Tanrının sözlerini evirip çeviriyor..tam bir kaos tam bir karmaşa...Tanrı bu yolu seçmiş ve artık elçi göndermeyide bırakmıştır..ve olması gerekende olmuştur bana göre..
**
David Hume'nin doğal kötülükler sorusuna da bir cevabım yok..bir çok acıyıda bu dünyada neden bulunduğumuzu da çok anlamış değilim zaten.. Bir tanrıyı mı daha çok anlayabiliriz yoksa bir insanı mı? tabiki bir insanı..bu sebeple benim düşünce dünyam öncelikle insandan yanadır.. Tanrıyı veya Tanrı inancını savunmaktan önce insanı savunmalıyız bana göre..

 

Thetoyman

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
13 May 2014
Mesajlar
88
Tepkime puanı
0
Puanları
0

"ancak ben Tanrı konusunda herhangi bir doğru önerme olabileceğini düşünmüyorum. çünkü Tanrı bilginin değil inancın ve güvenin konusudur. "

Evet bunu yazmıştım. Tanrı kavramı bilimsel bir kavram değil dini bir kavramdır. İmana dayalıdır.

...

Genelde Kierkegaard'dan alıntı yapmışsınız. Bende severim Kierkegaard'ı fakat zor bir adam en iyi anladığım kitapları " Ölümcül hastalık umutsuzluk " la " baştan çıkarıcının günlüğü " dür. Bunları dili daha sade, diğerleri zor hele ki " İroni kavramı " " Korku ve titreme" ilginç adamdır ilginç.

Herhalde cevap vermem gereken soru bu :)
"Tanrı kavramının insanın evrimsel eksikliklerinden,güdülerinden veya psikolojisinden doğduğunu iddia edenlerin; Adalet duygusunun,ahlakın ve vicdanın nasıl insanda varolduğu konusunda Tanrıdan başka atıf yapacak yerleri var mı?"

Özür dilerim ama var. Nörolojinin bulmuş olduğu "Ayna Nöronları",
bilişsel psikolog Marco locoboni empati gibi duyguların nöral temelli olduğunu söyler.
mesela bir katil görüyorsunuz ve katilin yaptığını görüyorsunuz. Ayna nöronları" bu bana da olursa" hissi uyandırıyor. Kişinin vicdanı sızlıyor, kişi haklının hakkını haksızın cezasının almasını istiyor. Kişi bunun kötü bir şey olduğunun kanısına varıyor. / Bunların hepsi empati temelli olduğuna göre empatide ayna nöronu temelli olduğuna göre...

 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Evet bunu yazmıştım. Tanrı kavramı bilimsel bir kavram değil dini bir kavramdır. İmana dayalıdır.

...

Genelde Kierkegaard'dan alıntı yapmışsınız. Bende severim Kierkegaard'ı fakat zor bir adam en iyi anladığım kitapları " Ölümcül hastalık umutsuzluk " la " baştan çıkarıcının günlüğü " dür. Bunları dili daha sade, diğerleri zor hele ki " İroni kavramı " " Korku ve titreme" ilginç adamdır ilginç.

Herhalde cevap vermem gereken soru bu :)
"Tanrı kavramının insanın evrimsel eksikliklerinden,güdülerinden veya psikolojisinden doğduğunu iddia edenlerin; Adalet duygusunun,ahlakın ve vicdanın nasıl insanda varolduğu konusunda Tanrıdan başka atıf yapacak yerleri var mı?"

Özür dilerim ama var. Nörolojinin bulmuş olduğu "Ayna Nöronları",
bilişsel psikolog Marco locoboni empati gibi duyguların nöral temelli olduğunu söyler.
mesela bir katil görüyorsunuz ve katilin yaptığını görüyorsunuz. Ayna nöronları" bu bana da olursa" hissi uyandırıyor.[/COLOR][/SIZE][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/COLOR]

Kierkegaardı sevmeyen ölsün :p

Siz ayna nörönlar dersiniz ben 'yaratılış' derim. içinden gene çıkamayız :) 6 aylık bebeklerin bile empati yapabildiğine dair deneyler izlemiştim.
işte aynı şeyleri başka türlü yorumlaya biliriz..hepimiz tarafız. objektif beyin yoktur. bilimin objektif metojolojisi bana göre şüphelidir. pozitivist-determinist düşüncelerin şaşasından fazla etkileniyoruz bazen.gerçekte öyle mi acaba? ayrıca yaşam nesnel ve objektif birşey değil ki.hepimiz biriciğiz ve özneliz. geleneksel felsefenin nesnelliğine karşı yaşasın öznellik ve kierkegaard diyorum :)
 

Thetoyman

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
13 May 2014
Mesajlar
88
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Kierkegaardı sevmeyen ölsün :p

Siz ayna nörönlar dersiniz ben 'yaratılış' derim. içinden gene çıkamayız :) 6 aylık bebeklerin bile empati yapabildiğine dair deneyler izlemiştim.
işte aynı şeyleri başka türlü yorumlaya biliriz..hepimiz tarafız. objektif beyin yoktur. bilimin objektif metojolojisi bana göre şüphelidir. pozitivist-determinist düşüncelerin şaşasından fazla etkileniyoruz bazen.gerçekte öyle mi acaba? ayrıca yaşam nesnel ve objektif birşey değil ki.hepimiz biriciğiz ve özneliz. geleneksel felsefenin nesnelliğine karşı yaşasın öznellik ve kierkegaard diyorum :)


Neyse objektifliğe cevap vermeyeyim :) Sadece şunu söyleyeyim. " Dünya olduğu gibi olan herşeydir " den yola çıkmalı.
Neyse hiçbirine cevap vermeyeyim.

kendine zarar vermediği sürece ve başkasına zarar vermediği sürece kim ne yaparsa yapsın diyorum.
Güzel sohbetti
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst