Şükrü Kızılot yazıları

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Ekonomi kategorisinde chimera tarafından oluşturulan Şükrü Kızılot yazıları başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 12,390 kez görüntülenmiş, 33 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Ekonomi
Konu Başlığı Şükrü Kızılot yazıları
Konbuyu başlatan chimera
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan chimera

chimera

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
9 Mar 2008
Mesajlar
463
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
56
sukru.jpg



Sağlıkta eller cebe
|Hürriyet Gazetesi| |22.03.2008|


ÖZELLİKLE son birkaç yılda, sağlıkla ilgili önemli gelişmeler oldu ve "Sağlıkta Dönüşüm" başlığı altında ifade edilen bazı düzenlemeler yapıldı. Buna göre;

1- Kamu hastaneleri, Sağlık Bakanlığı çatısı altında toplandı.

2- SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı, Sosyal Güvenlik Kurumu adı altında birleştirildi.

3- SSK’lıların serbest eczanelerden ilaç alabilmelerine olanak sağlandı.

4- Sosyal güvenlik sistemi bünyesinde yer alan kişilerin, özel sağlık kuruluşlarından hizmet alabilmeleri sağlandı. Vatandaş kendi tercihine göre kamu hastanelerine ya da ciddi bir ödeme yapmaksızın özel hastanelerin birine gidebildi.

Bu gelişmeler kuşkusuz vatandaşı memnun etti ve seçim sonuçlarına da yansıdı.

Ancak, sağlıkta bir süredir vatandaşın canını sıkan bazı gelişmeler göze çarpıyor.

ELLER CEBE

1- Özel Hastaneye Gitmek Zorlaşıyor

Bir süredir tartışılan sosyal güvenlikle ilgili yasa tasarısına göre; çalışanlar, ailesi ve emekliler ile bunların dul ve yetimleri, özel hastanelerden yararlanabilmek için "özel hastane farkı" olarak sağlık hizmeti bedelinin "yüzde 20’sine kadar" bir tutarı cepten ödeyecekler. Mevcut uygulamada, böyle bir zorunluluk yoktu. Hastalar, istedikleri özel hastaneye doğrudan başvurabiliyorlardı. Bazı hastaneler, hastalara bildirip, onların rızasıyla tetkik ve tedavi hizmetleri için fark alırken, bazıları da almayabiliyordu. Örneğin kalp, göz, anjiyo ameliyat ve operasyonlarında, hiç fark alınmıyordu. Alınacak fark ücretin tutarında, kurumlar arası rekabet, tedavi veren sağlık kuruluşlarının yapısı, bu tedavi için SGK’nın ödediği tutar gibi faktörler belirleyici oluyordu.

Yeni sistemde örneğin 8.000 YTL’lik açık kalp ameliyatı bedelinin yüzde 20’si olan 1.600 YTL hastadan istenecek. Kaldı ki kadın doğum, üroloji, beyin cerrahi, ortopedi vs. de bedelin yüzde 20’sini hastadan alarak hizmet sunmak da mümkün değil. Böyle olunca, vatandaşın özel hastanelerde ve sağlık kuruluşundaki tedavi olayı zorlaşacak ve kamu hastanelerinde yığılmalar tekrar başlayacak.

Bu arada, özel hastanelerin de bir kısmı sıkıntıya girecek. Çünkü özel hastanelerde tedavi görenlerin yüzde 98’i SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı ile bağlantılı.

2- Diş Protezine Yaş Sınırı

Diş protezlerine "yaş sınırı" getirilmesi sonucu, 18 yaşını doldurmamış veya 45 yaşından gün almamış kişiler, protez bedelinin yarısını cepten ödeyecekler.

3- Protez ve İlaç

Hastalar; protez, ortez ve ilaç bedelleri için yüzde 10 ve yüzde 20 arasında değişen oranlarda "katılım payı" ödeyecekler.

4- Yoksulluk Sınırına İnce Ayar

Genel sağlık sigortası primlerini, devletin ödeyeceği kişiler için, "asgari ücretin üçte biri" olarak belirlenen yoksulluk sınırının tanımı değiştiriliyor ve hanenin tüm gelirleri göz önüne alınıyor. Böyle olunca yoksul vatandaşların büyük bir bölümü sağlık sigortası ödemekle yükümlü tutulacak.

5- Belirsizlik

Çalışanlar ile emekli, dul ve yetimlerin yararlanacakları sağlık hizmetlerine ilişkin tedavi yöntemleri, ilaç ve tıbbi malzemelerin miktar ve sürelerinin belirlenme yetkisi kurum yönetimine bırakılarak "belirsizlik" yaratılıyor.

DEVLETİN KATKISI AZALIYOR

Görülen o ki Devlet, "sosyal devlet" olma özelliğini bir tarafa bırakarak, sağlık hizmetleri ile ilgili masrafları karşılamada desteğini azaltmaktadır. Bu durumda, parası olanlar özel hastanelere gidebilecek, parası olmayanlar ise, kamu hastanelerinde sıraya girecek. Bu da sağlıkta ciddi bir "geri adım" olacak. Yeni sistem, verimliliği, rekabeti ve kaliteyi de azaltacak. Bu arada özel sektöre hastane açma yerini, zamanını, tipini, çalıştıracağı eleman sayısını Sağlık Bakanlığı söyleyecek, istediği zaman değiştirebileceği kriterler, ciddi bir baskı unsuru olabilecek. PekiÖ Böyle bir sektörün örneği Türkiye’de var mı, dünyada kalmış mıdır?

Yeni sistemde, halkın sağlığa harcadığı paranın artacağı ve kamunun katkısının azalacağı bu tabloda, vatandaşın cepten harcayacağı paranın da yıllar ilerledikçe artacağı göze çarpıyor.

Sağlık sistemi "koruyucu" değil, "tedavi edici" olduğu sürece vatandaş elini daha çok cebine atacağa benziyor...
 

chimera

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
9 Mar 2008
Mesajlar
463
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
56
Ynt: Şükrü Kızılot yazıları

SSK sigortalısının hangi hakları kayboluyor
|Hürriyet Gazetesi| |18.03.2008|
O kadar çok ki... Hangisinden başlayalım.

Geçtiğimiz hafta yoğun şekilde tartışılan, bu hafta da tekrar değerlendirilmesi beklenen bu haklar, milyonlarca vatandaşı ilgilendiriyor. Belli başlı olanları sıralayalım.

EMEKLİ AYLIĞI ALT SINIRI DÜŞÜYOR

Şu anda SSK’lıya 558, Bağ-Kur’luya 320, memura da 741 YTL’den aşağı aylık bağlanmıyor. Yeni Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı ile aylık bağlamadaki alt sınır, asgari ücretin yüzde 35’i yani bugünkü ücrete göre 213 YTL olarak belirleniyor.

EMEKLİLİK KOŞULLARI AĞIRLAŞIYOR

Şu anda 7 bin gün olan, emeklilikte aranan prim ödeme gün sayısı, Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle, her yıl 100 gün artırılıyor. 2028 yılında da 9 bin güne yükseliyor. Bu da emeklilik süresini artırıyor.

Mevcut sistemde emeklilik yaşı kadınlarda 44-58, erkeklerde 48-60. Yeni sistemde, 2036-2048 arasında emeklilik yaşı; kadınlarda kademeli olarak 58’den 65’e, erkeklerde ise 60’dan 65’e yükseltiliyor.

AYLIK BAĞLAMA ORANI AZALIYOR

Şu anda, işçilerin çalıştığı ilk 10 yıl için yüzde 3.5, sonraki 15 yıl için yüzde 2, daha sonraki yıllar için yüzde 1.5 aylık bağlama oranı uygulanıyor.

Böylece 25 yıl çalışan işçi yüzde 65 aylık bağlama oranı üzerinden emekli aylığına hak kazanıyor. Yeni düzenlemeyle bu oran çalışılan her yıl için yüzde 2 katsayısı ile sınırlanıyor. Böylece 25 yıllık çalışan için aylık bağlama oranı yüzde 50’ye düşüyor.

ÖLÜM AYLIĞI ZORLAŞIYOR

Mevcut sistemde, ölüm aylığını hak etmek için 5 yıl sigortalılık süresi ile 900 gün prim ödemiş olma koşulu aranırken yeni yasa ölüm aylığı için 1800 gün prim ödeme arıyor.

ÖZEL HASTANE ENGELİ

Çalışanlar ile emekli, dul ve yetimler, yasa çıktığında, özel hastaneden yararlanabilmek için sağlık hizmet bedelinin yüzde 20’sini cepten ödeyecekler.

Evimizin yakınında bir halk ekmek büfesi var.

Dün sabah baktım, yaklaşık 30 kişi, bir ekmeği 5 Yeni Kuruş ucuz alabilmek için kuyrukta.

5 Yeni Kuruşun bile hesabını yapanlar başta olmak üzere, geniş bir halk kesimi için, özel hastanelerden yararlanabilmek, artık hayal olacak, kamu hastanelerinde kuyruklar oluşacak.

CENAZE YARDIMI İNDİRİLİYOR

Asgari ücretin üç katı tutarındaki "cenaze yardımı", bir asgari ücret tutarına indiriliyor.

GEÇİCİ İŞÇİLERE DÜŞÜK AYLIK

Düşürülen alt sınır nedeniyle, özellikle mevsimlik, geçici süreli ve yarı zamanlı çalışanlar, daha az aylık alma durumuyla karşı karşıya kalacaklar.

EVLİLİK YARDIMI DÜŞÜYOR

Yetim kız çocuklarına, evlenmeleri halinde, aylıklarının 24 katı tutarında ödenen evlilik yardımı (çeyiz parası), aylığının 12 katına düşürülüyor.

DUL EŞE İKİNCİ KAYIP

Çalışan veya gelir alan çocuksuz dul eşin ölüm aylığı oranı, yüzde 75’ten yüzde 50’ye indiriliyor.

GÜNCELLEME ORANI YÜZDE 30’A İNİYOR

Mevcut uygulamada SSK ve Bağ-Kur’da sigortalının üstünden prim ödenen kazançları "TÜFE + Gayri Safi Yurt İçi Hasıla Artış Oranı (Gelişme hızı)"nda artırılarak güncelleniyor.

Yeni Yasa ile kazançların güncellenmesinde gelişme hızının, yüzde 100’ü yerine yüzde 30’u kadar pay verilecek.

MALÛL AYLIĞI ZORLAŞIYOR

Bugün için 1800 gün prim ödemesi olan ve çalışma gücünün 2/3’ünü kaybedenlere malûl aylığı bağlanırken, yeni Yasa 1800 gün prim ödemenin yanında "10 yıl sigortalılık süresi" şartı getiriyor.

EMZİRME YARDIMI DÜŞÜYOR

5510 sayılı Yasa ile; doğum tarihinden itibaren doğum yapan sigortalıya veya sigortalının çalışmayan eşine, çocuğun yaşaması şartıyla 6 ay süresince asgari ücretin 1/3’ü oranında yapılması gereken emzirme yardımı, yeni Yasa ile bir defaya mahsus olmak üzere asgari ücretin 1/3’ü kadar ödenecek.

Yukarıda sıralananlar, SSK sigortalılarının Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı’na göre, kaybolan haklarından bir kısmı.

Bunlar dahi "yeni düzenlemede kimsenin hiçbir hakkı kaybolmuyor" diyenleri tekzip ediyor. Kuşkusuz, bu konuda Başbakan’ı yanıltanları da...
 

chimera

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
9 Mar 2008
Mesajlar
463
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
56
Ynt: Şükrü Kızılot yazıları

Emekli olanlar aylık için 27 yıl daha bekleyecek
|Hürriyet Gazetesi| |27.03.2008|

SOSYAL Güvenlik Yasa Tasarısı’nda yer alan prim ödeme gün sayısının, 9.000 günden 7.200 güne indirildiği, emeklilik yaşının ise 65 olarak kaldığı açıklandı.

Emeklilik için aranan prim ödeme gün sayısının 7.200’e indirilmesi, tek başına bir çözüm getirmiyor. Örneğin, 18 yaşında işe başlayan ve aralıksız çalışan bir kadın, 38 yaşına gelince, 7.200 gün prim ödemiş ve emeklilik için aranılan gün sayısını tamamlamış olacak. Ancak, emekli aylığı almaya hak kazanabilmek için 65 yaşına kadar yani 27 yıl daha bekleyecek!..

ORTASI YOK MU?

Nasreddin Hoca’ya sormuşlar:

- Yazı mı seversin yoksa kışı mı?

O da şu yanıtı vermiş:

- Biri çok sıcak, diğeri de soğuk. İkisinden birini sevmeye mecbur muyum. İkisinin ortası olan ilkbahar ve sonbahar var. Niye onlardan birini sormuyorsun?

Fıkrada olduğu gibi, tamam kadınlar 38 yaşında emeklilik olmasın ama 65 yaşında da olmasınlar. Bu ikisinin ortası yok mu?

Düşünebiliyor musunuz?

Emeklilik için aranılan 7.200 gün prim ödeme tamamlanıyor ama emekli aylığı alabilmek için 27 yıl daha bekleniyor. Bunun adı da "reform" oluyor!..

Peki, prim ödeme gün sayısının 7.200’e indirilmesi ne anlam ifade ediyor?

Kadınlar için verdiğimiz örnek, erkekler için de geçerli. 18 yaşında işe başlayan bir erkek, ara vermeden çalıştığında, 38 yaşına geldiği zaman 7.200 gün pirim ödemiş olacak. Başka bir anlatımla, emeklilik için aranan prim ödeme gün sayısını 38 yaşında tamamlayacak ama emekli aylığı almaya 65 yaşında hak kazanacağı için, aylık için 27 yıl daha bekleyecek. Bu durum da kayıt dışılığı artıracak.

PEKİ YA DİĞERLERİ

Görüldüğü gibi, "Büyük bir taviz gibi" kamuoyuna açıklanan, prim ödeme gün sayısının 9.000 günden, 7.200 güne indirilmesi, çalışanların geneli için tek başına bir anlam ifade etmiyor.

Kuşkusuz olay bununla bitmiyor. Diğer sorunlar da var. Birkaç örnek verelim.

- Aylık Bağlama Oranı İndiriliyor

Somut bir örnek verelim; Bu gün emekliliğini talep eden ve 9.000 gün prim ödemiş bulunan Hüsamettin Kesekağıdı’na, yüzde 65 oranı üzerinden aylık bağlanacak. Yeni düzenlemeye göre, bu oran yüzde 50 oluyor.

- Güncelleme Katsayısı Düşürülüyor

Bunun teknik açıklaması, başlı başına bir yazı konusu o nedenle özet bilgi verelim. Aylık bağlanmasına esas olan kazancın güncellenmesinde gelişme hızının yüzde 100’ü esas alınıyordu. Yeni düzenlemede bu oran yüzde 30’a indiriliyor. Bu da bağlanacak aylığı aşağı çekiyor.

- Dul Kadınlar: Mevcut sistemde, kocası ölen çocuksuz dul kadına, yüzde 75 oranı üzerinden "dul aylığı" bağlanırken, yeni sistemde bu oran yüzde 50’ye indiriliyor.

- Yetim Kızlar: Tepkiler üzerine geri adım atıldı. Yetim kızlar evlendiklerinde 24 aylık çeyiz parası almaya devam edecekler. Ancak dul kadınlara ödenen 24 aylık evlenme yardımı kaldırılıyor.

- Emzirme Yardımı: 5510 sayılı yasa ile asgari ücretin üçte biri oranında 6 ay süre ile ödenmesi öngörülen "emzirme yardımı", yeni düzenlemede bir aya indiriliyor. Ancak, bu tutarın yükseltilmesi için Çalışma Bakanlığı’na yetki verilmesi düşünülüyor.

Kaybolan haklar, yukarıdakilerden ibaret değil. Arka arkaya yazsak "Pehlivan tefrikası" gibi olur.

TBMM Genel Kurulu’nda görüşmelerine bu gün başlanacak olan tasarıda, ne gibi değişiklikler olacağını ya da olmayacağını, herkes gibi biz de merak ediyoruz.

Çocuğunuzu hemen SSK’lı yaptırın

YENİ Sosyal Güvenlik Yasası çıkmadan önce sözgelimi bir gün önce işe başlayan kişinin, toplam prim ödeme gününün ilk 10 yılında her yıl için yüzde 3, sonraki her yıl için yüzde 2 oranında aylık bağlanacağı için, 25 yıl sonundaki emekli aylığı prime esas kazancın yüzde 60’ı olacak. Bu nedenle 18 yaşını doldurmuş çocukların öğrenci de olsa yeni yasa çıkmadan SSK sigortalısı olması halinde ilerde emekli aylığında 10 puanlık bir artış söz konusu olacak. Zira yasadan sonra sigortalı olanların, aylık bağlama oranı, sigortalılık sürelerinin her yılı için yüzde 2 olacak.
 

chimera

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
9 Mar 2008
Mesajlar
463
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
56
Ynt: Şükrü Kızılot yazıları

Aileler çocuklarını sigortalı ettirme telaşındalar
|Hürriyet Gazetesi| |11.04.2008|
ANNE ve babalar için çocuklarının önemini uzun uzun anlatmaya gerek yok.

Bir kelime ile her şeyleri...

Bugünlerde, anne ve babalar farklı bir telaş içindeler.

"Çocukları sigortalı yaptıralım mı yaptırmayalım mı?" diye sorup, bunun ne gibi avantajları olabileceğini öğrenmek istiyorlar.

AVANTAJLARI

1- Şu anda Meclis’te görüşülen ve önümüzdeki haftalarda yasalaşması beklenen yeni sosyal güvenlik yasası ile;

- Emeklilik yaşının kadınlarda 58’ten 65’e, erkeklerde ise 60’tan 65’e yükseltilmesi amaçlanıyor.

Yasa çıkmadan önce sigortalı olanlarda, emeklilik yaşı kadınlarda 58, erkeklerde 60 olarak uygulanacak.

Başka bir anlatımla, kadınların 7, erkeklerin de 5 yıl önce emekli olabilme avantajları doğacak.

Yasa çıktıktan sonra sigortalı olanlarda, emekli aylığı hesaplanırken, aylık bağlama oranı her yıl için yüzde 2 olarak uygulanacak.

2- Yasa çıkmadan sigortalı olanların ileride emekli aylıkları hesaplanırken, aylık bağlama oranı ilk 10 yıla ait olan, her yıl için yüzde 2 yerine yüzde 3 olarak uygulanacak. Bu da emekli aylığının 10 puan fazla bağlanacağı anlamına geliyor. Örneğin 25 yıl prim ödeyen birine, yüzde 50 yerine yüzde 60 oranında emekli aylığı bağlanacak.

3- Yeni yasa, emeklilikten sonra ücretli olarak çalışanların, aylıklarının kesilmesini öngörüyor. Yasadan önce sigortalı olanlar, emeklilikten sonra aylıkları kesilmeden, işçi statüsünde çalışabilecekler.

4- Yasadan önce sigortalı olanlar, 7 bin 200 yerine 7 bin prim ödeme gün sayısı ile emekli olmaya hak kazanacaklar.

Görüldüğü gibi, 18 yaşını tamamlamış çocukların, yasadan önce sigortalı olmalarında yarar var.

Ayrıca, 18 yaşını tamamlamış ev kadınları da Bağ-Kur’dan "isteğe bağlı sigortalı" olup, emeklilik yaşı ve aylık bağlama oranı avantajından yararlanabilirler.

KÜÇÜK ÇOCUKLARIN DURUMU

Çok sayıda okurumuz da küçük çocuklarının ya da torunlarının, sigortalı olup olamayacağını soruyorlar.

Bu sorunun, tek bir yanıtı yok. Birden fazla yanıtı var.

- 15-18 yaş arasındaki çocuklar: Genç işçi statüsünde büro işleri, fırın, pastane ve içkisiz lokantalarda komilik gibi işlerde çalışabiliyorlar.

- 15 yaşından küçük çocuklar: İş Kanunu’nun 71. maddesi uyarınca çalıştırılması yasak. Bu yasağa uymayanlara 904 YTL "idari para cezası" kesiliyor. Ancak, 14 yaşını dolduran ve ilk öğrenimini tamamlamış olan çocuklar, "çocuk işçi" statüsünde çiçek toplama, gazete ve dergi dağıtımı gibi hafif işlerde çalıştırılabiliyor.

İş Kanunu’ndaki yaş sınırlaması, esnaf yanında çalışan çocuklar için geçerli değil (İş K. Md. 4). Buna göre en fazla üç kişinin çalıştığı bakkal, manav, terzi, berber, kuaför gibi esnafların yanında "çıraklık sözleşmesi" ile çalışanlar da yaşı kaç olursa olsun SSK’ya bildirilir. Bu da emeklilik için başlangıç sayılır.

- 14 yaşından küçük çocuklar, çalıştırılırsa sigortalı olur ancak çalıştırılması kanunen yasak olduğu için işverene 904 YTL ceza kesilir. Ancak reklamlarda, dizi filmlerde, sinema filmlerinde, manken olarak defilelerde, sirklerde çocukların yaptığı gösterilerde vb. yerlerde çalışan çocukların sigortalı olması mümkün. Örneğin 9 aylık çocuk da 4 yaşındaki çocuk da sigortalı olabilir. Aksi halde olamaz.

Sosyal Güvenlik Kurumu Başkan Vekili Tahsin Güney’in de açıkladığı gibi;

- Yaşı kaç olursa olsun, reklam filminde ya da dizi filmde oynayan bir çocuğun sigortalı olması gerekiyor.

- Ağır işte, çocuk çalıştırılması mümkün değil. Örneğin; "5 aylık çocuğu fabrikada çalışıyor gösterirseniz bu, denetimlerde ortaya çıkar" sigortalılığı kabul edilmez.

Küçük çocuklar sigortalı olduklarında, yukarıda sıralanan avantajlardan yararlanabilirler.
 

chimera

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
9 Mar 2008
Mesajlar
463
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
56
Ynt: Şükrü Kızılot yazıları

Çocukları sigorta ettirmek için 30 Nisan son gün
|Hürriyet Gazetesi| |19.04.2008|

SON birkaç haftadır, çocukları sigorta ettirmenin avantajları tartışılıyor. "Çocukları sigorta ettirelim mi ettirmeyelim mi?" tartışmaları devam ederken, süre de kısalıyor.

Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı Meclis’te görüşülürken, çarşamba günü eklenen bir hükümle, 30 Nisan 2008 Çarşamba günü dahil, sigortalı olan çocuklar avantajlı olacaklar.

ÇOCUĞUN AVANTAJLARI NE?

1- Yaş Avantajı: Kız çocuğu 65 yerine 58, erkek çocuğu da 65 yerine 60 yaşında emekli olabilecek.

2- Emekli Aylığı Avantajı: Hem kız hem de erkeklere, 10 puan fazla aylık bağlanacak. Örneğin 25 yıl çalışıp prim ödeyene, yüzde 50 yerine yüzde 60 aylık bağlanacak.

3- Prim Gün Sayısı Avantajı: Hem kız hem de erkek çocuk, yıllar sonra 7.200 gün yerine 7.000 gün prim ödeyerek emekli olabilecekler.

4- Emeklilik Sonrası Çalışma Avantajı: Hem kız hem de erkekler, ileride emekli olduğunda, emekli aylığı kesilmeden, destek primi ödeyerek çalışabilecek.

Bu avantajlardan, 30 Nisan 2008 tarihine kadar, bir gün dahi olsa, sigortalı çalışanlar yararlanabilecek.

ÇOCUKLAR SİGORTALI OLABİLİR Mİ?

Evet, olabilir.

Sigortalı olabilmek için, yasada belirtilmiş bir yaş sınırı yok. Yaşı ne olursa olsun, çalıştırılan çocukların sigortalı yapılması gerekiyor. Ancak bu, her yaştaki çocuğun her işte çalışabileceği anlamına gelmiyor. Örneğin, üç aylık bir çocuğun, inşaat işyerinde ya da lokantada çalışıyor gösterilerek sigortalı yaptırılması, yanlış olur. Yaptırılırsa da iptal edilir. Ancak, küçük çocuklar; reklam filmi, TV dizisi, defilelerde mankenlik, katalog çekiminde fotomodellik gibi işlerde çalıştırılıyorsa, sigorta yaptırılması gerekir.

Çocukların çalışabilecekleri ve çalışmayacakları yerleri Hürriyet’te 12 Nisan 2008 günü yazmıştık. Özetle;

- 15-18 Yaş Arasındakiler: Büro işleri, pastane ya da içkisiz lokantalarda, komilik gibi işlerde çalışabiliyor.

- 15 Yaşından Küçük Olanlar: Belli işlerde çalıştırılması mümkün (Çocukların, yaşlarına göre çalıştırılabileceği ya da çalıştırılamayacağı işlerin ayrıntılı listesi için Bkz. www.yaklasim.com)

Yaş sınırlaması, esnaf yanında çalışan çocuklar için geçerli değil (İş Kanunu Md. 4). Buna göre, en fazla üç kişinin çalıştığı bakkal, kasap, manav, terzi, berber, kuaför gibi esnafların yanında, "çıraklık sözleşmesi" ile çalıştırılanlar, yaşı kaç olursa olsun sigortalı olabilir.

SİGORTALILIĞIN İPTALİ

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetkilileri, yaptıkları açıklamalarda "çocukları sigortalı yaptıran işyerlerinin inceleneceğini ve fiilen çalışmayan çocukların sigortalılıklarının iptal edileceğini" belirttiler.

Bir işyerinde çalışmayan kişinin, çalışıyor gibi gösterilmesi ve bu durumun da işyerinde yapılacak denetimde, fiilen tespit edilmesi halinde, gerekli işlemin yapılacağı kuşkusuzdur. Ancak, o işyerinde, bir ya da birkaç gün ya da hafta çalışan birinin, gerçekte hiç çalışmadığının tespiti, işyeri yetkilisi ve çalışanların, aksi yönde yani "çalışmadı" diye ifade vermedikleri sürece çok zor.

İşverenin "Evet bu kişi, işyerimde 2 gün çalıştı" demesi halinde, aksini kanıtlamak ve sigortalılığı iptal etmek, imkansıza yakın bir olay.

KİME NE GETİRİYOR NE GÖTÜRÜYOR

Pazartesi gününden itibaren dizi yazı halinde ayrıntılı olarak açıklayacağız.
 

chimera

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
9 Mar 2008
Mesajlar
463
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
56
Ynt: Şükrü Kızılot yazıları

Sosyal güvenlik reformu kime ne getiriyor,ne götürüyor
|21.04.2008|

Uzun süredir tartışılan Sosyal Güvenlik Reformu ile ilgili “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda Değişiklik Yapan Kanun Tasarısı”, geçtiğimiz Perşembe günü Meclis’te kabul edilerek yasalaştı. Şimdi sıra Cumhurbaşkanı’nın imzasında…

Yasaya bütünüyle baktığımızda, vatandaş açısından “bardağın boş tarafının” daha fazla olduğunu görüyoruz. Özellikle yasa yürürlüğe girdikten sonra sigortalı olacaklar açısından ciddi kayıplar söz konusu. Mevcut sigortalıların da bazı sosyal haklarında gerileme oluyor.

Halk arasında kullanılan “Yediden yetmişe kadar herkese gerekli” diye bir söz var. Sosyal güvenlik olayı bunun da ötesinde “Doğumdan ölüme hatta öldükten sonra da kalanlara” gerekli ve çok önemli.

Olaya bu yönüyle baktığımızda, yeni yasa ile vatandaşa ilave avantajlar sağlamak yerine, devletin sosyal güvenlikle ilgili harcamaları azaltıp, tabloda belirtilen sosyal güvenlik açığını aşağı çekmenin amaçlandığı göze çarpıyor.

HAYATIMIZDA NELER DEĞİŞECEK?

EMEKLİLİK YAŞI ARTIYOR

· Emeklilik için şu anda kadınlarda 58, erkeklerde 60 olan yaş sınırı, kademeli olarak artacak ve 2048 yılından itibaren, kadın ve erkek 65 yaşından itibaren emekli olabilecek.

PRİM GÜN SAYISI DA ARTIYOR

· SSK’lılarda emeklilik için aranan prim ödeme gün sayısı, 7 bin günden 7 bin 200 güne çıkarıldı.

EMEKLİ AYLIĞINI BAĞLAMA ORANI DÜŞECEK

· Aylık bağlama oranı düşecek. Sigortalılara, ilk 10 yılda her yıl için yüzde 3,5 olarak uygulanan aylık bağlama oranı, ilk yıldan itibaren yüzde 2 olarak uygulanacak. Buna göre, 30 Nisan 2008 tarihinden sonra işe başlayan işçilere, 10 puan daha düşük aylık bağlanacak. Örneğin 25 yıl prim ödeyip emekli olacak bir işçiye yüzde 60 yerine, yüzde 50 oranında aylık bağlanacak.

ÖLÜM AYLIĞINDA SÜRE MEMURLAR AÇISINDAN 1800 GÜNE İNDİRİLDİ

· Sosyal Güvenlik Yasası ile ölüm aylığına hak kazanma koşulları yeniden düzenlendi. Devlet memurları açısından ölüm aylığına hak kazanmada gerekli olan prim gün sayısı 3600 günden 1800 güne indirildi. SSK’lılarda ise her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıllık sigortalılık süresi ve 900 prim günüyle ölüm aylığı bağlanabilecek.

Bağ-Kur’lularda ise mevcut 1800 gün prim ödemiş olma koşulu değişmedi.

SAĞLIK YARDIMI ALMAK İÇİN 30 GÜN YETECEK

· Sigortalının kendisi, bakmakla yükümlü olduğu eşi ve çocukları ile ana ile babasının sağlık hizmetlerinden yararlanabilmesi için 30 gün prim ödemiş olması yeterli olacak.

Mevcut düzenlemede sigortalının kendisi için 90 gün, eş ve çocukları ile ana ve babası için ise 120 gün prim ödemiş olması gerekiyordu.

60 günden az borcu bulunan Bağ-Kur’lu sağlık hizmeti alabilecek. İsteğe bağlı sigortalılar ile bakmakla yükümlü oldukları kişilerin ise sağlık hizmetlerinden yararlanabilmeleri için prim ve prime bağlı borcu bulunması gerekecek.

Sigortalıların işsiz kaldığı tarihten geriye doğru bir yıl içinde 90 günlük zorunlu sigortalılıkları varsa, kendileri ve bakmakla yükümlü oldukları kişiler, işsiz kaldıkları tarihten itibaren 90 gün süreyle sağlık hizmeti alabilecekler. 90 gün prim ödemesi yoksa 10 gün süre ile sağlık hizmeti alınabilecek.

DOĞUM YAPAN KADINA 4 YIL BORÇLANMA HAKKI

· Sigortalı kadınlara, ücretsiz doğum ya da analık izin süreleri ile doğum yaptıkları tarihten itibaren çalışmadıkları iki yıllık süreyi borçlanma hakkı verildi. Bu hak en çok iki çocuk için kullanılabilecek. Böylece kadınlara, doğumdan sonraki çalışmadıkları dönemi dört yılı geçmemek üzere borçlanarak emekliliğe saydırma imkanı tanınmış oldu.

YEŞİL KART KALKIYOR

· Yeşil kart uygulaması, 2 yıl sonra bitecek.

DUL EŞİN AYLIĞI DÜŞECEK

· Çalışan dul eşe bağlanacak olan aylık, yüzde 75’ten yüzde 50’ye inecek.

BAĞ-KUR’LUYA BORÇLANMA

· Bağ-Kur sigortalılığı niteliği taşıdığı halde Sosyal Güvenlik Kanunu’nun yürürlüğe gireceği tarihe kadar Bağ-Kur kayıt ve tescillerini yaptırmayanların hak ve yükümlülüğü, Kanunun yürürlük tarihinden itibaren başlayacak.

Ancak Bağ-Kur sigortalılığı, Kanunun yürürlük tarihinden itibaren başlatılanlar, 4.10.2000 tarihi ile sigortalılıklarının başlatıldığı tarih arasındaki vergi mükellefi oldukları süreleri borçlanabilecekler.

BANKA SANDIKLARI KALKIYOR

· Banka sandıkları Sosyal Güvenlik Kurumu’na devredilecek.

ÇALIŞAN EMEKLİNİN AYLIĞI KESİLECEK

· Yasa yürürlüğe girdikten sonra sigortalı olanlar, emekli olduktan sonra çalışırlarsa, emekli aylıkları kesilecek. Yasa yürürlüğe girmeden önce sigortalı olanlar, emekli olduklarında destek primi ödeyerek, başka bir işte çalışabilecekler.

MEVCUT EMEKLİLERİN MAAŞI DÜŞECEK Mİ?

Mevcut emeklilerin telaş etmesine gerek yok. Almış oldukları aylıkta herhangi bir düşüş olmayacak.
EN ÇOK SORULAN SORU


HEMEN EMEKLİ OLMAYI TAVSİYE EDER MİSİNİZ?

Hürriyet okurları, gönderdikleri e-posta ve fakslarda, en çok “Bu yıl emekli olmayı tavsiye eder misiniz?” diye soruyorlar. Yeni yasa nedeniyle, çok kişi telaşa kapılmış durumda.

Bir yere gidiyoruz, yanımıza yaklaşıp “Yeni yasanın yürürlüğe gireceği tarihten önce, emekli olmamızda fayda var mı?” diye soruyorlar. Üniversitede, öğrencilerin en çok sorduğu soru “Hocam, evdekiler şu soruyu size sormamızı istediler; hemen emekli olsunlar mı yoksa çalışmaya devam mı etsinler?”

Özetle, herkes bu sorunun yanıtını arıyor. Yeni yasa ile birlikte işçi, memur, esnaf, sanatkar ve daha birçok kişi emeklilik yaşının uzayacağı ve gelecek yıllarda, emekli aylığının düşeceği endişesi içinde...

YANIT : Emekli olmaya hak kazanmış olanların, emekli olma telaşına düşmelerine gerek yok. Çünkü, emekliliğe hak kazananlar yasadan olumsuz etkilenmeyecekler.

Yeni yasa yürürlüğe girmeden önce TC Emekli Sandığı, SSK ya da Bağ-Kur sigortalısı olup, emekliliğe hak kazananların, prim ödeme gün sayıları ve emekliye ayrılma yaşı değişmeyecek.

Yeni yasa, geç emekliliğe teşvik ediyor. Emekliliğe hak kazanmış olanların, yasa yürürlüğe girdikten sonra çalışmaya devam etmeleri durumunda, eskisine oranla, daha yüksek aylık almaları söz konusu.

1 MAYIS 2008’DEN ÖNCE BİR GÜN SİGORTALI OLMANIN AVANTAJI

1 Mayıs 2008’den önce “1 gün dahi” sigortası bulunanlar için emeklilik yaşı veya prim ödeme gün sayısı değişmiyor. Halen, SSK; Bağ-Kur ve Emekli Sandığı Kanunlarına göre emeklilik yaşı kadın için 58, erkek için 60 olarak uygulanıyor. 1 Mayıs 2008 tarihine kadar 1 gün dahi sigortalı olanlar için emeklilik yaşı veya prim ödeme gün sayısında değişiklik olmayacak.

Emekli olabilmek için 1 Mayıs 2008 tarihine kadar işe başlayanlarda 7.000 gün olan süre, 1 Mayıs 2008’den itibaren sigortalı olanlarda, 7.200 güne çıkacak. Ayrıca emeklilik yaşı da yine kademeli olarak 65’e çıkacak.

1 Mayıs 2008’den önce sigortası olanların aylık bağlama oranı, ilk 10 yılın her yılı için yüzde 3 olacak.
 

chimera

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
9 Mar 2008
Mesajlar
463
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
56
Ynt: Şükrü Kızılot yazıları

Bir Gecede Çok Şey Değişecek
|22.04.2008|

Yeni Sosyal Güvenlik Reformu ile bir gecede çok şey değişecek. Bunlardan ikisi, yeni sigortalı olacakları ilgilendiriyor.

Örneğin 30 Nisan 2008 Çarşamba gecesi yatağa girenler, sabah uyandıklarında, kendilerini veya yakınlarını ilgilendiren, bir önemli olayla karşılaşacaklar.

EMEKLİ AYLIĞI YÜZDE 20 FARKEDECEK

1) 30 Nisan 2008 Çarşamba Günü Sigortalı Olanlar :

Yıllar sonra emekli olurken, yüzde 20 fazla emekli aylığı alacaklar.

Örneğin; 25 yıl prim ödemesi halinde, yüzde 60 oranında emekli aylığı bağlanacak.

2) 1 Mayıs 2008’de Sigortalı Olanlar :

Örneğin 25 yıl prim ödemişlerse, yüzde 50 oranında emekli aylığı bağlanacak.

Burada, yüzde 50 yerine yüzde 60 oranı üzerinden aylık bağlanması, 50’ye göre, yüzde 20 fazla aylık bağlanacağı anlamına geliyor.

EMEKLİ AYLIĞI KESİLECEK

30 Eylül 2008 gecesi yatağa girenler, sabah uyandıklarında kendilerini veya yakınlarını ilgilendiren bir başka önemli olayla karşılaşacaklar.

1) 30 Eylül 2008 Günü Sigortalı Olanlar :

Yıllar sonra emekli olduklarında, başka bir işte çalıştıkları zaman, emekli aylıkları kesilmeyecek. Emekli aylıklarının yüzde 15’i oranında “Sosyal Güvenlik Destek Primi” ödeyecek.

2) 1 Ekim 2008’de Sigortalı Olanlar :

Yıllar sonra emekli olduklarında, tekrar herhangi bir işte çalışırlarsa (milletvekilleri hariç), emekli aylıkları kesilecek.

Milletvekillerinin emekli aylığı, Anayasa’da bu konuda yer alan “özel bir hüküm” nedeniyle kesilemiyor (Bkz. Anayasa Md. 86/2).

MAAŞ ALMAK İÇİN BOŞANANA CEZA

Yıllardır sürdürülen ilginç bir uygulama var. Daha önce Hürriyet’te de yazdığımız gibi, evli karı-koca var. Kadın, kocasından muvazaalı (danışıklı) şekilde boşanıp, ölen babasından emekli aylığı alıyor. Ancak kocası ile birlikte yaşamaya da devam ediyor.

Yaşam koşullarının ağırlaşması ve ikinci bir gelire ihtiyaç, çok kişiyi bu yola zorluyor.

Bu durumda olan onbinlerce, hatta yüzbinlerce kadın var.

Yeni yasa ile ölüm geliri ve aylık bağlanması için eşinden danışıklı olarak boşanma olayı önleniyor. Buna göre, eşinden boşandığı halde boşandığı eşi ile birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilecek. Ayrıca, geriye doğru on yıllık sürede ödenmiş olan tüm paralar, kanuni faiziyle geri alınacak.

BORDRODAKİ ÜCRET EMEKLİLİKTE ÖNEMLİ

Yeni sistemde, emekli aylığı; üzerinden prim ödenen kazanç tutarı ne kadar yüksek ise, o kadar yüksek olacak.

Yeni sistem yüksek emekli aylığı için; uzun süre prim ödemeyi ve yüksek kazanç bildirmeyi teşvik ediyor.

Bu aşamada, özellikle işçi statüsünde çalışanların, yeni dönemde kendilerine yapılan tüm ödemelerin ücret bordrosunda gösterilip gösterilmediğini kontrol etmelerinde yarar var.

Yeni düzenlemenin, asgari ücret üzerinden bildirimde bulunup, daha yüksek ücret ödenmesini, bir ölçüde engellemesi bekleniyor.

ÜCRETLER BANKAYA

Yeni yasanın yürürlüğe girmesi ile birlikte, işçilere yapılan tüm ödemelerin, banka hesaplarına yatırılması zorunluluğu getirmeye Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı’ndan sorumlu Devlet Bakanlığı müştereken yetkili olacak.

Bu düzenleme ile işverenlerin düşük ücret bildirimi ve kayıtdışı istihdamın önlenmesi amaçlanıyor. Ancak yasa dışında önlem alınmazsa sözgelimi etkin bir denetim yapılmazsa, kayıtdışı ödemelerin yine nakit olarak yapılmasının, kısa dönemde önlenmesi çok zor olacak.

GERÇEK DIŞI BORDROYA 3 YILA KADAR HAPİS

İşverenlerin, işçilere yaptıkları ücret ödemesini, bordroda gerçek tutarın altında göstermeleri “muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlenmesi” olarak kabul edilecek. Bu durumda;

1- Gerçek ücret ile bildirilen ücret arasındaki farkın; gelir vergisi, damga vergisi ve sigorta primi işverenden, cezası ile birlikte istenecek.

2- İşveren hakkında, “1 yıldan 3 yıla kadar hapis” cezası uygulanacak (Bkz. VUK Md. 359).

ASKERLİK BORÇLANMASI İÇİN ACELE EDİN

Yeni yasa, askerlik borçlanması nedeniyle yapılacak ödemeyi artırıyor. Yeni yasa yürürlüğe girince, askerlik borçlanması; günlük asgari ücret ile günlük asgari ücretin 6,5 katı arasında olmak üzere, sigortalının kendisinin belirleyeceği günlük kazancın yüzde 32’sinin, borçlanılacak gün sayısı ile çarpılması suretiyle hesaplanacak.

Yeni yasa yürürlüğe girmeden askerlik borçlanması yapılması halinde, mevcut asgari ücretin günlük brüt tutarının (20,28 YTL’nin) yüzde 20’si esas alınıp, borçlanma gün sayısı ile çarpılmak suretiyle, ödenecek tutar hesaplanıyor.

Buna göre; 540 gün borçlanacak birisi;

- Yasa yürürlüğe girmeden önce, 2.190 YTL

- Yasa yürürlüğe girince 3.504 YTL

ödeyecek.

KIZ ÇOCUKLARINA SAĞLIK HİZMETİ 18 YAŞINDA KESİLİYOR

Yasaya göre evlenmemiş ve çalışmayan kız çocukları 18 yaşından sonra prim ödemek zorundalar. Kızlar okula gitmiyorsa herhangi bir işleri de yoksa sağlık yardımından yararlanabilmek için 18 yaşından itibaren prim ödemek zorunda olacaklar.

Mevcut sistemde kız çocukları, evlenmediği ya da sigortalı olarak bir işte çalışmadığı sürece, anne-babası üzerinden, “yaşam boyu” sağlık hizmetinden yararlanabiliyordu.

Yeni sistemde; ilk öğretimden sonra 18 yaşına, lisede 20, üniversiteye giderse 25 yaşına kadar anne-babası üzerinden, sağlık hizmetlerinden yararlanabilecek.

Kızlar bu yaştan sonra, “sağlık primi” ödemek suretiyle sağlık hizmetlerinden yararlanabilecek.
 

chimera

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
9 Mar 2008
Mesajlar
463
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
56
Ynt: Şükrü Kızılot yazıları

Cumhurbaşkanı’nın oğlu bile 14.5 yaşında sigortalı oldu
|25.04.2008|

SON bir haftadır çocukların sigortalı olup olamayacağı konusunda sorular yağıyor.

Bilmeyenler için açıklayalım. 1 Mayıs 2008’den önce sigortalı olanlar;

1- İleride emekli olduklarında, 10 puan fazla emekli aylığı alacaklar.

2- Emekli olduktan sonra çalıştıklarında, emekli aylıkları kesilmeyecek.

Başka avantajlar da var ama özellikle bu iki avantaj, çocuğu olanları, 1 Mayıs 2008 tarihinden önce, çocukları sigortalı yaptırmaya zorluyor. Sigortalılık için 30 Nisan Çarşamba son gün oluyor.

Salı günü de yazdığımız gibi, bir gece de çok şey değişecek.

SİGORTALILIK İPTAL OLUR MU?

Okurlarımız, bir yandan çocuklarının sigortalı olarak çalışmasını arzu ediyor, bir yandan da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetkililerinin "Çocukların sigortalı yaptırıldığı işyerlerinin inceleneceği ve fiilen çalışmayan çocukların sigortalılıklarının iptal edileceği" şeklinde biraz da gözdağı veren açıklamalarından çekiniyorlar.

Bir kez daha belirtelim, sigortalı olmak için yasada belirtilmiş bir yaş sınırı yok. Örneğin Cumhurbaşkanı’nın oğlu Mehmet Emre Gül bile, 14 yaş 7 ay 24 günlük iken SSK sigortalısı oldu (SSK Sicil No: 0601200622215) ve 24 gün SSK sigortalısı olarak çalıştı. Dün Hürriyet’te okudunuz. Başbakan’ın, Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün’e "Memo’nun kaydını yaptın mı?" sorusuna, Aygün’ün "Sayın Cumhurbaşkanı ve eşinin izin muvakatıyla kaydını yaptık" yanıtından öğrendiğimize göre, o şimdi 16 yaşında ve Ticaret Odası’na kayıtlı bir iş adamı. Hukuki açıdan, bir çocuğun 14 yaşında SSK sigortalısı olması ya da 16 yaşında ticaretle uğraşmasına bir engel yok.

YAŞ SINIRI YOK

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, sigortalı olmak için yasada belirtilmiş bir sınır yok. Ancak 15-18 yaş arasındakiler ve 15 yaşından küçük olanlar, belli işlerde çalışabiliyorlar (Kapsamlı liste için TIKLAYINIZ...)

Çocukların, yukarıda belirtilen avantajdan yararlanabilmeleri için, bir gün dahi sigortalı olmaları yeterli.

Bu olayda, çocuğun sigortalı olarak çalıştığı yerdeki işverenin "Evet işyerimde şu kadar gün çalıştı" demesi halinde, bunun aksini kanıtlamak ve sigortalılığı iptal etmek, imkansıza yakın bir olay.

Genel Sağlık Sigortası artık zorunlu olacak

YENİ düzenleme ile Genel Sağlık Sigortası, zorunlu oluyor.

Buna göre, aile içinde kişi başına düşen gelirin 203 YTL’yi aşması durumunda, kişiler kendi GSS primlerini ödemek zorunda olacaklar. Bunun tutarı 24-146 YTL arasında değişiyor.

Ailede eşlerden biri adına prim ödendiğinde, bakmakla yükümlü olunan eş ve çocuklar ile ana ve baba sağlık hizmetlerinden yararlanabilecek.

Üç çocuk için yasada ince ayar gerekiyor

BAŞBAKAN’ın son günlerde sık sık "Her kadın en az üç çocuk yapmalı" diyor. Ancak, Meclis’te kabul edilen Sosyal Güvenlik Yasası, kadın çalışanları, yalnızca iki çocuk yapmaları halinde "hizmet borçlanması" yoluyla destekliyor. Üçüncü çocuk için hizmet borçlanması desteği, yasada yer almıyor.

Yasa kadın çalışanlara, askerlik borçlanmasında uygulandığı gibi, borçlanma hakkı tanıyor. Buna göre, kadın çalışanlar, yeni yasanın yürürlüğe girmesi ile birlikte, doğum ve analık izinlerinde geçirdikleri süreyi, borçlanmak suretiyle sigortalılık sürelerine ekletebilecekler. Bu borçlanma en fazla iki doğum ile sınırlı ve her doğumda iki yıl olmak üzere, en çok dört yıl için yapılabilecek.

Üçüncü çocuk için doğum ve analık izinlerinde geçirdikleri süreyi borçlanamayacaklar. Belli ki yasaya son anda eklenen bu değişiklik sırasında, Başbakan’ın "her kadın en az üç çocuk yapmalı" sözü dikkate alınmamış.

Yasa yürürlüğe girmeden işe giren memur şanslı

YENİ sosyal güvenlik sisteminde, yasadan önce işe giren memurların emeklilik hakları, tümüyle korunuyor. Mevcut memurlar, çalıştıkları her yıla karşılık "emekli keseneğine esas alınan son maaşları üzerinden" yüzde 3 "aylık bağlama oranına" tabi olacak.

Yasa yürürlüğe girdikten sonra ilk defa işe girecek olan memurlar, çalıştıkları her yıl için "prime esas kazançları üzerinden" yüzde 2 aylık bağlama oranına tabi olacak. Görüldüğü gibi, yasadan sonra işe başlayan memurların emekli aylığı düşüyor.

YENİ MEMURDA EMEKLİ AYLIĞI DÜŞÜYOR

1 Ekim 2008 tarihinden itibaren işe giren memur, 25 yıllık sürenin sonunda maaşının değil, "prime esas kazancının" yüzde 50’si oranında; 30 yıllık çalışmanın sonunda ise yine prime esas kazancın yüzde 60’ı oranında emekli aylığı alabilecek.

Eski memurlar, enflasyon kaç çıkarsa çıksın, Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) artsın ya da azalsın hiç etkilenmeyecekler. Emekli aylıkları, çalışırken aldıkları son maaşa göre hesaplanacak.

Yeni memurlar, çalışma süreleri boyunca fiilen aynı statüdeki memurlardan daha yüksek prim ödeseler dahi, bu primler güncellenirken GSYH’deki artışın yüzde 30’u göz önüne alınacağı için, emekli aylıkları eski memurlara kıyasla düşük olacak.

AYLIK ARTIŞINDA ESKİLER AVANTAJLI

Eski memurların emekli aylıkları, şu anda olduğu gibi, memur maaş katsayısındaki artış oranında artacak. Gelişme hızından da yararlanacakları için, emekli aylıkları reel anlamda düşmeyecek.

Yeni memurların emekli aylıklarındaki artış, yılda iki defa ocak ve temmuz aylarında, bir önceki altı aylık dönemde gerçekleşen TÜFE artışı kadar artacak.
 

chimera

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
9 Mar 2008
Mesajlar
463
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
56
Ynt: Şükrü Kızılot yazıları

Çocuklar için bir şans daha var
|03.05.2008|


ÇALIŞANLARIN yarısının sigortasız olduğu ülkemizde, sigortalı olmak için insanların bir kilometrelik kuyruk oluşturacağını söyleseler inanır mıydınız?

Kimsenin inanmayacağı bu olay, özellikle 28 ve 29 Nisan günlerinde gerçekleşti.

Binlerce, onbinlerce kişi, "sigortalılık girişi" yaptırabilmek için uzun kuyruklar oluşturdu. Ancak, kendilerini değil, çocuklarını sigortalı yaptırabilmek içinÖ

YENİ BİR ŞANS

Olay yalnızca çocukları değil 18 yaşından büyük olanları da kapsıyor.

1 Mayıs 2008’den önce sigortalı olarak işe başlayan ve bir gün dahi olsa çalışanlar; son olarak 29 Nisan günkü yazımızda sıralanan, bir çok avantajdan yararlanabilecekler.

Bu arada, işe giriş bildirgesini 1 Mayıs 2008’den önce veremeyenler için de bir şans var.

Sigortalı olarak, bu tarihten önce çalıştıklarının, önümüzdeki günlerde de bildirilmesi mümkün.

Örneğin 28 Nisan 2008 tarihinde işe başlanıldığı, 5 Mayıs ya da izleyen tarihlerde de bildirilebilir. Bu durumda, "geç bildirim" nedeniyle, işverene 608,40 YTL "idari para cezası" kesilir. Çocuk ya da büyük de 28 Nisan 2008 tarihi itibariyle, sigortalı olarak başlangıç yapmış olur. Daha ötesi Haziran ya da Temmuz aylarında da 1 Mayıs 2008 tarihinden önce işe başlayanlar bildirilebilir. Bu durumda, idari para cezası biraz artar ve 608,40 YTL’lik ceza 76,05 YTL fazla olarak ödenir.

ÇARPIK BİR TABLO

Çocukların sigortalılığı konusunda, ülkemizde şimdiye kadar örneği görülmeyen, "çarpık bir tablo" ortaya çıktı.

Yasa, daha Resmi Gazete’de yayınlanıp yürürlüğe girmeden, 30 Nisan 2008 olarak belirlenen süre sona erdi!.. Daha açık bir anlatımla, 30 Nisan günü geçti ama sürenin 30 Nisan olduğunu belirten yasa ortada yoktu!.. Bununla vatandaşa deniliyor ki;

"Ey vatandaş, hukuken ortada olmayan yasayı, önceden bilip, buna göre sigortalı olacaktın ya da çocuğunu sigorta ettirecektin!.."

Maalesef, böyle bir çarpık tablo ortaya çıktı.

Okurlarımızdan, ODTÜ Psikoloji Bölüm Başkanı Prof.Dr. Nebi Sümer bu olayı "... bütün lise son sınıf öğrencilerine hasta olmadıkları halde, rapor verilmesi gibi toplu bir etik ihlaline" benzetiyor ve "bütün etik ihlallerde olduğu gibi burada da sonuçta, çalışma azmi, performansa ve yetkinliğe güvenme, hakçalık, eşitlik gibi taşıyıcı değerlerdeki erozyona" dikkati çekerek, "bu hükümet döneminde yaşanan etik erozyonun (ahlaki çöküntünün) faturasının, Sosyal Güvenlik Yasası ile kazanılacak getiriden çok daha yüksek olabileceğini" vurguluyor.

Maalesef acı ama gerçek tablo buÖ

Ne diyelim... Bize göre bu olayda, çocuğunu daha iyi bir gelecek için sigorta ettiren vatandaşlardan çok, onları bu duruma düşürenler "Biz nerede yanlışlık yaptık" diye düşünmeliÖ

Çocuklara verilen harçlığın vergisi

YAKINDA çıkacak bir yasa ile; eş ve çocuğa ev, oto ve para vermenin gelir vergisine tabi olacağına ve yüzde 15-35 arasında vergi ödeneceğine dair yazımızla ilgili çok sayıda soru aldık.

En çok sorulan da öğrenim gören çocuğa, her ay verilen 500-600 YTL ya da eşinin ek kartı ile hesabından çektiği 300-500 ya da 1000-2000 YTL’nin vergi durumu ile ilgiliydiÖ

Birincisi, böyle bir yasa henüz çıkmadı. Ancak, ay sonuna kadar çıkması bekleniyor.

İkincisi, olayda 2.500 YTL’lik bir istisna var. Bu istisna, yıllık olarak değil, yapılan her ödeme için uygulanıyor. Bu nedenle çocuğa ve eşe verilen 500-600 ya da 1000-2000 YTL, gelir vergisine tabi olmayacak.

Çocuğun veya eşin hesabına 50-100 bin YTL gibi ya da daha fazla bir para aktarılırsa veya eş ve çocuk hesaba ortak edilirse, hesap tutarının yarısı 2.500 YTL’yi aştığında gelir vergisi ödenecek
 

chimera

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
9 Mar 2008
Mesajlar
463
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
56
Ynt: Şükrü Kızılot yazıları

Mezarda emeklilik beşikte sigortalılığı başlattı
|10.05.2008|

YENİ Sosyal Güvenlik Yasası ile birlikte, dünyada benzeri olmayan ilginç olaylar Türkiye’de yaşandı.

1 Mayıs 2008’den önce, bir gün dahi olsa sigortalı olanların; 65 yerine kadınlarda 58, erkeklerde 60 yaşında emekli olabilmesi, emekli aylığının 10 puan fazla bağlanması, emekli olduktan sonra çalıştıklarında, emekli aylıklarının kesilmemesi gibi avantajlar, küçük büyük demeden, yüzbinlerce kişinin, sigortalı olmasına neden oldu.

BEŞİKTEKİ SİGORTALILAR

Sosyal Güvenlik Kurumu’nun ilgili müdürlüklerinde, şu anda açılmamış torbalar içinde, posta ya da APS ile gönderilen "İşe başlama bildirimleri" var. Bu nedenle kesin sayı da belli değil.

Şimdiye kadar yapılan belirlemelere göre, sadece nisan ayında;

0-2 yaş arasında, 1037 çocuk sigortalı oldu. Bu bir dünya rekoru!..

Diğerlerine gelince; 3-5 yaş arası 2 bin 322, 6-8 arası 2 bin 644, 9-11 arası 3 bin 874, 12-14 arası 2 bin 150, 15-17 arası 89 bin 859, 18 yaş ve üstü 337 bin 069 kişi olmak üzere, çoğu Nisan ayında, toplam 438 bin 957 kişi ilk kez sigortalı oldu. Bu sayı, geçen yılın nisan ayında 71 bin 636 idi.

Hemen belirtelim, bu yasa ilk kez Haziran 2006’da kabul edilip 1 Ocak 2007’de yürürlüğe girecek şekilde Resmi Gazete’de yayınlandığında da yüzbinlerce çocuk ilk kez sigortalı olmuştu. Örneğin 2006 yılının tamamında 1 milyon 413 bin kişi ilk kez sigortalı olurken, bu sayı 2007’de 238 bin olmuştu.

65’DE EMEKLİLİK 85’DE ÖLÜM

Emeklilik yaşı 65’e yükseltilirken, ortalama emeklilik yaşı beklentisinin de 85 olduğu açıklandı. Ortalama ömrün 85 olması için, 2 yaşında, 10 yaşında ya da 50-60 yaşında ölenlerin de olduğu göz önüne alınırsa, çok sayıda insanın da 100 hatta 110-120 yaşına kadar yaşaması gerekiyor.

Özellikle insan sağlığı ile uğraşan bilim adamları, nedense bu konuda bir açıklama yapmadılar. Bu da olayın ayrı bir yönü...

UYANIK ŞARKICI

1 Mayıs’tan önce çocukların sigorta ettirilmesine sağlanan avantajlar, bundan yüzbinlerce YTL kazanç sağlayan, çok sayıda uyanığın ortaya çıkmasına da neden oldu. Özellikle küçük çocukların sigortalı gösterilebileceği; reklam ajansları, film yapımcıları, manken ajansları, anne-babadan 1.000-2.000 YTL arası bir para alıp, çocukları işyerlerinde çalışıyor gösterdiler.

Bunlardan birini de perşembe günü Referans’ta okuduk. www.muzikkent.com internet sitesinde, büyükçe bir ilan ile "sigorta için geç kalmadınız" diye talep toplayan uyanık şarkıcı, "öğreten şarkıcı" albümüne klip çekmek için, 29 Nisan’da şirket kurmuş. Çocukları, hem sigortalı edip hem de ulusal kanallara dağıtacağı video klipte oynatmak için, 1500 YTL talep ediyormuş. Şirketi 29 Nisan’da kurduğu için de 29 ya da 30 Nisan’da işe başlayan çocukları, hem de "cezasız olarak" 29 Mayıs’a kadar, Kurum’a bildirebiliyor.

Kuşkusuz, bu yola başvuran veliler ve bu tür organizasyonu yapanlar tartışılabilir ama asıl tartışılması gereken vatandaşları bu duruma düşürenler olmalı...
 

chimera

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
9 Mar 2008
Mesajlar
463
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
56
Ynt: Şükrü Kızılot yazıları

İşçi, memur ve esnafın gelir vergisine indirim yok
|24.05.2008|

BİR süredir gazete ve televizyonlarda; işçi, memur ve esnafın, gelir vergisi oranının düşürüleceğine dair haberler yayınlanıyor.

Sözü dolandırmadan hemen belirtelim, böyle bir yasa tasarısı ortada yok.

Yasa tasarısı olmadığı gibi, Maliye Bakanlığı’nda böyle bir düşünce de yok!..

İnanmayanlar, bir tarafa not etsin ve üç ay sonra ya da yıl sonuna doğru, o nota baksınlar. Aradan geçen zaman zarfında, böyle bir indirimin ya da indirimle ilgili yasa tasarısının hala ortada olmadığını fark edecekler.

NİYE YOK?

Habere göre, yüzde 35 olan en yüksek oran, yüzde 30’a belki de 25’e inecekmiş.

Diyelim ki indi... Bu indirimin; işçi, memur ve esnafa bir faydası yok!

Neden mi?

Hemen açıklayalım.

Şu andaki yüzde 35 oranı, yıllık tutarı 44 bin 700 YTL’nin üzerinde olan gelirlere uygulanıyor. 2009 yılında ise, yıllık tutarı yaklaşık 48 bin YTL’nin üzerindeki gelirlere, yüzde 35 oranı uygulanacak.

Diyelim ki oran yüzde 35’den 30’a indi.

Aylık geliri, 4 bin, yıllık 48 bin YTL’nin üzerinde olan işçi, memur ve esnaflar, bu indirimden yararlanacaklar.

Şimdi soruyoruz;

Ayda 4 bin YTL’nin üzerinde ücreti olan, tanıdığınız memur var mı?

Pekiii... İşçi ya da esnaf var mı?

Kuşkusuz yok!..

O halde, gelir vergisi tarifesindeki en yüksek oranın; yüzde 35’den 30’a, hatta 25’e indirilmesinin; esnaf, sanatkar, işçi ve memura, gelir vergisi yönünden bir faydası yok!..

FİLMİ SEYRETMİŞTİK

Bu filmi, 2004 yılı sonunda da seyretmiştik.

Başbakan; işçi, memur ve esnafın, gelir vergisi oranının 5 puan indirildiği müjdesini vermişti. O tarihte, 78 bin YTL’yi aşan gelirlerde vergi oranı 5 puan indirilmişti.

Biz de "Başbakan’ı Kim Yanıltıyor?" başlığı altında, Türkiye’de yılda 78 bin YTL’nin üzerinde ücret geliri olan işçi, memur ya da esnaf olmadığını ve bu uygulamadan, (Başbakan dahil) hiçbir ücretlinin yararlanamayacağını belirtmiştik.

Sonradan duyduğumuza göre, olayı fark eden Başbakan, Maliye Bakanı’na "Abi bu indirimden bırak işçi, memur ve esnafı ben bile yararlanamıyormuşum" demişti!..

Taban oranın yani yüzde 15 olan oranın, yüzde 10’a indirilmesine gelince; bu da olanaksız. Yaklaşık 5 milyar YTL’lik vergi kaybı olur. Bunu telafi edecek kaynak bulunamayacağına ve bütçe devamlı açık verdiğine göre, bu indirim de masal gibi bir şey!..

Doktor ve diş hekimlerine POS cihazı zorunluluğu

1 Haziran 2008 tarihinden itibaren, serbest meslek faaliyetinde bulunan doktorlar, diş hekimleri ve veteriner hekimler, işyerlerinde POS (Point of sale) cihazı bulundurmak zorunda olacaklar.

Bu tarihten itibaren doktorlar ve hekimler, kredi kartı ile yapılacak ödemelerde, POS cihazı kullanacaklar, POS cihazının fişi de "serbest meslek makbuzu" olarak kabul edileceği için, hastalarına ayrıca "serbest meslek makbuzu" düzenlemeyecekler (Bkz. 379 No.lu VUK Tebliği).

POS’lardan her günün sonunda "günlük kapanış raporu" (Z Raporu) alınacak.

1 Haziran 2008 tarihinden itibaren, POS cihazlarını işyerinde bulundurmayanlara, VUK Mükerrer Md. 355/1’e göre 1.490 YTL "Özel Usulsüzlük Cezası" kesilecek. Günlük kapanış raporu almayanlara ise, her tespit için ayrı ayrı olmak üzere 25 YTL "ikinci derece usulsüzlük" cezası kesilecek.

Doktorlar aman dikkat, POS cihazı almayı unutmayın!..
 

chimera

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
9 Mar 2008
Mesajlar
463
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
56
Ynt: Şükrü Kızılot yazıları

Şimdi de 30 yaş ve üstü tartışması
|31.05.2008|

TÜRKİYE ilginç bir ülke...Şimdi de 30 yaşın üstünde olanlarla ilgili yeni bir tartışma başladı.

Neymiş efendim, "Yeni İstihdam Yasası" 19-29 yaş arasındaki erkekleri işe alanlara, "çok özel bir avantaj" sağlıyormuş. Bunun için de 30 yaş ve üstündekiler işten çıkartılıp, yerlerine 19-29 yaş arasındaki erkekler işe alınacakmış.

Böyle olunca da "Sigorta Primi İşveren Hissesi" İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanacakmış.

İşveren de sigorta primi işveren hissesini ödemekten kurtulacakmış!.

Özetle; mış..mış..mış..

DOĞRUSU NE?

Ne olacak, yok böyle bir şey!

Yeni İstihdam Yasası, işyerinde "çalışanlara ilave olarak" işe alınan kadınlar ile 19-29 yaş arasındaki erkeklere "özel bir avantaj" sağlıyor. Daha açık bir anlatımla, (1 Temmuz 2008’den önceki altı aylık dönemde kayıtlı sigortalıların dışında) 1 Temmuz 2008’den önceki bir yıllık dönemde bildirilen ortalama sigortalı sayısına ilave olarak, 1.7.2008-30.6.2009 döneminde işe alınan ve fiilen çalıştırılanlar için, "prim avantajı" sağlanıyor.

Örneğin; işyerinde bir yıllık dönemde ortalama 40 işçi çalışıyorsa, bu 40 sayısının üzerindeki işe alınan kadın ve 19-29 yaşındaki erkek işçiler için avantaj sağlanıyor. Daha açık bir anlatımla; 40 kişi çalıştıran işyerinde, (30 yaş ve üstünde dahi olsa) 5 kişi işten çıkarılıp, 5 kişi işe başlatılırsa, herhangi bir avantaj sağlanmıyor. Uygulama bir yılla sınırlı. 1 Temmuz 2009’dan itibaren yeni işe alınanlarda ise, yüzde 1 bile avantaj yok (Geçici Md. 7 için TIKLAYINIZ..).

Özetle, 30 yaş ve üzerinde olup, şu anda herhangi bir işte çalışanlar endişe etmesinler.

ATILAN TAŞ VE KURBAĞA

Halk arasında zaman zaman kullanılan "Attığın taş, ürküttüğün kurbağaya değmedi" diye bir söz var.

Bu olay da öyle...

30 yaş ve üzerindeki işçinin, işten çıkartıldığını düşünelim.

Ne yapacak işveren?

Örneğin 10 yıl hizmeti olan 1.000 YTL ücret alan bir işçiyi işten çıkarmışsa;

1- 10 yıllık "kıdem tazminatı" olarak, 10.000 YTL ödeyecek

2- 8 haftalık "ihbar tazminatı" olarak, yaklaşık 2.000 YTL ödeyecek.

3- İşçinin haksız çıkarılma nedeniyle kötü niyet tazminatı talebi ve kullanmadığı izinler varsa onların ödenmesi de söz konusu olabilecek.

Peki... Avantaj ne olacak?

Bir işçi için, asgari ücretin işveren sigorta primi yaklaşık 125 YTL.

O da 5 yıl süre ile ve her yıl 20 puan düşecek!..

Ayrıca, 1 Ekim 2008’den itibaren, sigorta primi işveren hissesi de tüm işçiler için 5 puan düşecek. O zaman bu avantaj biraz daha azalacak.

Görüldüğü gibi "Atılan taş, ürkütülen kurbağaya değmeyecek".

Kaldı ki çıkartılan işçinin yerine başka işçi alınması durumunda, "özel prim avantajı" yok!

HATA NEREDE?

İstihdam paketindeki hata; kadın erkek arasında, yaş ayırımı yapılmasında!..

Bir söyler misiniz... Niçin kadında yaş sınırı yok da erkekte 19-29 yaş sınırı var?

Evet, niçin?

Şimdi, 30 yaşında bir erkek işsiz ise ya da işinden çıkartılmışsa, yeni iş bulma imkanı, kendinden küçük yaşta olanlara kıyasla çok zayıf olacak.

Peki... Bu adam ve çoluğu çocuğu ne yapacak? Ne yiyip ne içecek?

32 yaşında, bir erkek "Arkadaş, sen yaşlısın" diye işe alınmayacak!..

32 yaşındaki yaşlı ise 40 yaşındaki, 50 yaşındaki ne?

Peki... Yeni yasaya göre emeklilik yaşı 65 olduğuna göre, 60 yaşındakinin durumu ne?

Beyler... Güldürmeyin adamı.

Kaldırın şu kadın erkek arasındaki yaş ayırımını.

Yoksa... Dünyaya rezil olacağız!..
 

chimera

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
9 Mar 2008
Mesajlar
463
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
56
Ynt: Şükrü Kızılot yazıları

Çeyizleri nereden aldın
|01.06.2008|


YENİ evliler, özellikle de evlenecek olanlar, aman dikkat!..

Maliye bu kez de "Çeyizleri nereden aldın?" sorgulamasına başladı.

Bazı illerde, evlendirme memurluğundan, evlenen çiftlerin isim ve adreslerini alan Maliyeciler, edindikleri listelere göre kontrol yapıyorlar.

TAKILAN ALTINLAR

Öncelikle merak edilen bir hususu belirtelim; düğünlerde takılan altın bilezik, kolye, altın lira, pırlanta, elmas, yakut, inci ya da paralar, yeni evlenen çift açısından, vergiye tabi değil.

Bu nedenle, düğünde gelen hediyeler ve takıların, vergisi yok. Ayrıca "Bunları kim taktı?" diye sorgulama da söz konusu değil.

ALINAN EŞYALAR

Maliyecilerin araştırması, düğün harcamaları ile ilgili...

Evlenen çiftlere, halı, mobilya, perde, beyaz eşya ve altınları nereden aldıkları, düğünü hangi salonda yaptıkları, nikah şekeri, davetiye ve düğün fotoğraflarının vs. "Faturası var mı?" diye sorularak, kaç YTL ödedikleri araştırılıyor.

Ardından duruma göre, satışı yapan işyerine, mağazaya, matbaaya, fotoğrafçıya ve düğün salonuna gidilip "Şu tarihte falanca kişiye şu malı satmışsınız" ya da "Salonunuzu kiralamışsınız" denildikten sonra, faturası soruluyor.

CEZASI DA VAR

Fatura ibraz edemeyenler hakkında tutanak tutulup; "Özel usulsüzlük cezası", "Gelir" ya da "Kurumlar Vergisi" ve KDV ile "vergi ziyaı cezası" isteniyor. Duruma göre, fatura almayana da ceza kesiliyor. Özetle, şeytanın aklına gelmeyen yol, maliyecinin aklına geliyor.

Yeni evliler, aman dikkat... Fatura almayı unutmayın!..

Katil öldürdüğü kişinin eşine maaş ödeyecek

ÖNÜMÜZDEKİ ekim ayının başından itibaren, adam öldürenleri iki ayrı ceza bekliyor. Bunlardan biri, ceza mahkemelerinin vereceği ceza. İkincisi ise, öldürdüğü kişinin eşine ve çocuklarına maaş ödeme cezası!..

Buna göre, bir kişi işçi, memur, işveren, esnaf ya da isteğe bağlı sigortalı olan birini öldürürse, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), ölenin dul eşine ve çocuklarına maaş bağlayacak. Ancak bağlanacak aylığın başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, cinayeti işleyenden alınacak!..

Bu uygulama yalnızca ölüm halinde değil, malul kalan sigortalıya yapılan ödemeler için de geçerli. Yani sigortalıyı öldürmeyip ya da öldüremeyip malul bırakan kişi de malul sigortalıya bağlanan aylığın yarısını ödeyecek (5510 Sayılı Yasa Md. 39).
 

chimera

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
9 Mar 2008
Mesajlar
463
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
56
Ynt: Şükrü Kızılot yazıları

Başbakanı ve cumhurbaşkanı olmayan ülke
|10.06.2008|

ÜLKEYİ biliyorsunuz ama başbakanı ve cumhurbaşkanı olmadığının farkında olmayabilirsiniz.

Cennet gibi olan bu ülkeyi dolaşırken, hayranlığınızı gizleyemiyorsunuz.

Neredeyse hiçbir sorunları yok.

Pardon küçücük bir sorunları var. Ülkede çocuk sayısı artsın isteniyor.

Bu nedenle yakında, doğum kontrol hapı ve doğumu önleyici ilaçların satımı, ülke genelinde yasaklanacakmış.

Kişi başına düşen gelir 54 bin ABD Doları, enflasyon yüzde 1. İşsizlere son aylıklarının yüzde 80’i (bekarlarda yüzde 70’i) oranında "işsizlik yardımı" veriliyor. Nüfusu Türkiye’nin onda biri, yüzölçümü de 18’de biri kadar ve AB’ye üye değil. Dünyadaki saatin yarısı üretiliyor.

Evet... Tahmin ettiğiniz gibi İsviçre’den söz ediyoruz.

YAŞAM KALİTESİ EN YÜKSEK

Hafta sonu, Milli Takımımızın Portekiz maçını izlemek için Cenevre’deydik... Avrupa’nın en dağlık ülkesi olan İsviçre’nin Güneybatı ucunda kalan Cenevre, zirveleri karlı Alp Dağları’nın, kartpostalları andıran panoramasıyla herkesi büyüleyen bir şehir. Yeryüzünde, yaşam kalitesi en yüksek kent seçilen, İsviçre’nin Fransız aksanlı kenti Cenevre, bir Avrupa masalından fırlamış Ortaçağ asilzadeleri kadar şık, zengin ve kültürlü.

BM (Birleşmiş Milletler), ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü), WHO (Dünya Sağlık Örgütü) ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi gibi birçok uluslararası örgütün merkezi yine burada. Kentte çalışanların yaklaşık yüzde 50’si yabancılardan oluşuyor. Bir yasa örneğin vergi yasası çıktığında, 100 gün içinde yasaya karşı 50 bin imza toplanabilirse, yasa için halk oylaması yapılabiliyor.

Yazımızın girişinde başbakan ve cumhurbaşkanı yok demiştik.

Evet yok!.. 7 federal konsey üyesi arasından, bir yıllığına seçilen bir kişi, her yıl başkanlık ediyor.

KAYITDIŞILIK VE VERGİ

Ülkede, kayıtdışılık ve vergi kaçağı minimum düzeyde...

İki nedeni var;

1- Vergi oranları çok düşük,

2- Kayıtdışı yollardan edinilen gelir ve servet saptandığında, cezası çok ağır.

Özetle deniyor ki; "Arkadaş, ben senden çok az vergi alacağım. Buna rağmen kaçırırsan, o zaman seni perişan ederim."

Şimdi, vergi oranlarına göz atalım.

1- KDV oranı yüzde 7.6. Turizmde ise yüzde 3.6 olarak uygulanıyor.

2- Gelir Vergisi oranı, kantonlara göre değişiyor. Örneğin Zürih’te 11 bin 090 İsviçre Frankı (yaklaşık 14 bin YTL) Asgari Geçim İndirimi var. Bu tutar Türkiye’de yaklaşık 3 bin 360 YTL.

- 75 bin İsviçre Frankı’na kadar olan kazancın vergi oranı yüzde 3.8,

- 75 bin İsviçre Frankı’nı (yaklaşık 95 bin YTL’yi) aşarsa yüzde 12,

- 150 bin İsviçre Frankı’nı (yaklaşık 190 bin YTL’yi) aşarsa yüzde 20.3,

- 1 milyon İsviçre Frankı’nı (1 milyon 250 bin YTL’yi) aşarsa aşan kısım için yüzde 40,

Türkiye’de 38 bin 700 YTL’yi aşarsa, gelir vergisi oranı, aşan kısım için yüzde 35.

3- Kurumlar Vergisi ise, yüzde 8.5’den başlıyor, yüzde 33’e kadar çıkıyor.

Özetle, İsviçre’de düşük vergi oranları ve etkin denetimle, vergi kaçakçılığı önleniyor. Her şeye rağmen vergi kaçıran olursa, onlar da en ağır şekilde cezalandırılıyor.

Olay bu...
 

chimera

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
9 Mar 2008
Mesajlar
463
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
56
Ynt: Şükrü Kızılot yazıları

Uyanıklar ve uyuyanlar
|28.06.2008|

O kadar çok ki... Bir yıl boyunca yazsak yine bitmez.

Temel, Almanya’da otobanda ters yola girmiş. Bunu fark eden hava trafik polisi de;

- Dikkat, dikkat. Birisi otobanda ters yola girmiş, hızla gidiyor. Dikkat... dikkat...

diye anons yapmaya başlamış. Ters yola girenin kendisi olduğunu fark etmeyen Temel’de karşıdan gelen otomobilleri görünce, kafasını havaya kaldırarak seslenmiş;

- Hanci birisu, hanci birisu... bir surü, bir surü...

Bu ülkede de uyanıklar ve uyuyanların hangi birisi, o kadar çok ki bir sürü...

İNCE BİR HESAP

Konumuz, Türkiye Kızılay Derneği ile ilgili...

Bildiğiniz gibi, Türkiye Kızılay Derneği, yardımlar toplayan ve bu yardımları ihtiyaç sahiplerine dağıtan bir kurum. Yapılan yardımların çoğunu, yardımseverlerin belirtilen banka hesaplarına yatırdığı YTL ve dövizler oluşturuyor. Yatırılan paralar o bankalarda nemalanıyor yani faiz geliri elde ediliyor. Daha sonra banka, faizi öderken ya da ana paranın üzerine eklerken, herkese uyguladığı gibi yüzde 15 stopaj (vergi kesintisi) yapıyor.

İşte burada olay karışıyor.

Nedenine gelince, Türkiye Kızılay Derneği 1606 sayılı Kanun’un birinci maddesi uyarınca, her türlü vergiden muaf...

Bu durumda, Kızılay Derneği yetkililerinin ne yapması gerekiyor?

Maliye Bakanlığı’ndan, faiz gelirlerinin vergiden muaf olduğuna dair bir yazı alıp, banka şubesine verecekler. Banka da vergi kesmeyecek.

Ancak, böyle yapmıyorlar. Vergi dairesinden "düzeltme" de talep etmiyorlar. Her defasında yani herhangi bir banka vergi kestiğinde, gidip vergi mahkemesine dava açıyorlar. Kuşkusuz davayı da kazanıyorlar. Kaybeden Maliye de mahkeme masraflarını ödüyor.

Kızılay’ın avukatına da 350 YTL (duruşmalı dosyalarda 450 YTL) ödüyor. Sonra Maliye karara karşı itiraz ya da temyiz yoluna başvuruyor. Bitmedi bir de karar düzeltme derken, her biri için Maliye ayrıca, masraf ve Kızılay’ın avukatına "vekalet ücreti" ödüyor. Bu da her dosya için yaklaşık 1.000 YTL vekalet ücreti oluyor. Avukat da vergi kesildikçe, her olaya dava üstüne dava açıyor.

UYUYANLAR

Kızılay Derneği Genel Başkanlığı, Maliye Bakanlığı’na başvurup, faiz gelirlerinin stopaja (vergi kesintisine) tabi olmadığına dair resmi bir yazı alsa, bunu da banka şubelerine verse, mahkemelik bir olay olmayacak. Kesilen vergiyi de aylar hatta yıllar sonra geri almaya çabalamayacak.

Maliye Bakanlığı’da hangi derneklerin ve vakıfların mevduat faizinden vergi kesilmeyeceğini, Bankalar Birliği’ne bir yazı ile bildirse, boş yere ihtilaf çıkmayacak. Zaman ve emek kaybı olmayacak. Üste de dünyanın masrafını ve vekalet ücretini ödemeyecek.

Salaklık belgesi isteyen vatandaş

BİR okurumuz, çocuklarına miras bırakmak için kendisine "salaklık belgesi" verilmesini istiyor.

- 2006 yılında SSK’ya 10 bin YTL prim borcu ve 50 bin YTL faizi için 60 aylık taksitlendirme başvurusunda bulunmuş. 26 ay 1.000 YTL’den 26 bin YTL ödemiş.

- 2008’de çıkan son afla, dosyasını kapatmak istediğinde, faiz borcunun yüzde 85’inin silineceğini öğrenmiş.

Oturup hesaplamış; hiç ödeme yapmamış olsa 60 bin YTL toplam borçtan 10 bin YTL prim + 7 bin 500 YTL faiz toplam 17.500 YTL ödeyerek kurtulacaktı. Şimdi ise ödediği 26 bin YTL’ye ilave 13.600 YTL yani 39.600 YTL ödemesi gerekiyor.

Okuyucumuz; "Tamam, ben ve benim gibiler devlet liyakat madalyası beklemiyoruz ama bana hiç olmazsa SALAKLIK BELGESİ verirler mi? Bunu çocuklarıma miras bırakmak istiyorum" diyor.
 

chimera

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
9 Mar 2008
Mesajlar
463
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
56
Ynt: Şükrü Kızılot yazıları

İşsizlik oranında maskelenen gerçekler
|02.07.2008|

SON açıklanan rakamlara göre, ülkemizde işsizlik oranı yüzde 10.7’ye ulaştı. Bu oran, maalesef son 20 yılın en yüksek oranı... İşsizlik oranı yüzde 10.7 demekle, 2 milyon 496 bin vatandaşımızın işsiz olduğu ifade edilmek isteniyor. Bu arada çok kişi; "Açıklanan yüzde 10.7 oranı ve işsiz sayısı gerçek tabloyu yansıtıyor mu?" diye soruyor. Kısaca yanıtlayalım; maalesef yansıtmıyor!..

HESAPLAMA DIŞI İŞSİZLER

Nedenine gelince; gerçekte işsiz oldukları halde "işsiz" tanımına sokulmayan milyonlarca kişi var. Örneğin;

TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) verilerinde, "iş bulma ümidi olmayanlar" başlığı altında gözüken 722 bin kişi var. Bunlar, işsiz sayısına dahil edilmiyorlar. "Biraz daha net açıklar mısınız, bu tanıma girenler kim?" diye soranlar için açıklayalım; bölgelerinde iş bulunmadığına veya bölgede kendisine uygun iş olmadığına inanan veya nereden iş arayacağını bilmediği için iş aramayan ancak iş başı yapmaya hazır olduğunu belirten kişiler, bu tanıma giriyor. Açıklanan işsiz sayısında, bu kişiler gözükmüyor. Çünkü bunlar "resmi işsiz" tanımına uymuyor. İşsiz sayılabilmek için, son üç aydır iş arıyor olma koşulu var. Siz eğer son üç ay içerisinde iş aramaktan umudunuzu yitirmişseniz ve çaresiz bir şekilde herhangi bir iş arama faaliyetine girişmediyseniz, işsiz de sayılmıyorsunuz. Bu koşullar altında bulunanları sayısı 722 bin. Aslında bu kişiler çok açık bir şekilde işsiz. Ama gelin görün ki işsizlik hesaplamalarına dahil edilmiyorlar. Edilseler, işsizlik oranı yüzde 13.8 olacak.

MEVSİMLİK İŞSİZLER

İşsizlik konusunda ilgi çekici bir başka nokta da "mevsimlik çalışanlar" grubunda yer alanlarla ilgili. Mevsimlik çalışanlar da işsizlik oranı ile ilgili istatistiklerde, işsizlikle ilgilendirilmiyorlar. Bu insanlar, yaz aylarında inşaatlarda, tarlalarda ve benzeri mevsimlik işlerde çalışıyorlar. Diğer aylarda (genellikle bir eğitime ve vasfa sahip olmadıkları için) iş aramıyorlar bile. 600 bin civarında olan bu insanlar da işsiz sayısına dahil edilseydi işsizlik oranı yüzde 16.5’e çıkacaktı.

ÜCRETSİZ AİLE İŞÇİLERİ

İşsizlik olayının tam göbeğinde olduğu halde işsiz sayılmayan bir başka grup da "ücretsiz aile işçileri" ile ilgili. Bu insanlar genellikle çiftte, çubukta çalışan; anasına, babasına, eşine yardımcı olan kişiler olup, en ufak bir sosyal güvenceye ve ücretli düzene sahip değiller. Sayıları ise 2 milyon 619 bin kişi. Toplam istihdamın yüzde 12.6’sını oluşturuyorlar. AB ülkelerinde, bu grupta yer alanların oranı yüzde 2-3’ü geçmiyor. Ücretsiz aile işçileri, imkan olsa ücretli bir işe hemen girecekler. Nitekim bunların büyük bir bölümü kendini "işsiz" olarak görüyorlar. Yukarıdaki açıklamalara göre, ülkemizdeki işsizlik oranı, ücretsiz aile işçilerinin sadece üçte birini dahil ettiğimizde, yüzde 20.7’ye ulaşıyor. Tamamını dahil edersek daha da artacak. Görüldüğü gibi, gerçek işsizlik oranı, açıklananın iki katı!.. Hatta daha fazlasıÖ Sayın Başbakan "Herkes en az üç çocuk yapsın" diyor ama işsizlik de çığ gibi büyüyor. Çocuk başına "asgari geçim indirimi" olarak verilen günlük 22 Yeni Kuruş (üçüncü çocuktan itibaren 15 Yeni Kuruş) olayı çözmüyor!..
 

chimera

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
9 Mar 2008
Mesajlar
463
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
56
Ynt: Şükrü Kızılot yazıları

1.4 milyon çocuğun sigortası iptal mi
|08.07.2008|


ÖNCEKİ gün, yayınlanan "1 milyon 400 bin çocuğun sigortası iptal ediliyor" başlıklı haber büyük heyecan uyandırdı. Habere göre; 30 Nisan 2008 tarihine kadar, yeni sigortalı sayısı 1 milyon 700 bine çıkmış.

Bu sayı içinde 1 milyon 400 bin sigortalı çocuk varmış.

VATANDAŞ NE DİYOR?

Hürriyet’in internet sitesinde, gün boyu "En çok okunan haber" buydu.

Okurların, ilgimizi çeken bazı yorumları da aşağıdaki gibiydi:

- Cumhurbaşkanı, milletvekili ve bir çok siyasinin çocukları da iptal edilecek mi?

- O da bir şey mi. Bu ülkede milyonlarca çocuğun geleceği iptal edilmiş durumda.

- Devlet uyanık; önce paraları aldı, sonra iptal ediyor.

- Gelir vergisi ve SSK primlerini alırken, çocuk olduğunu göremediler mi?

- 1 milyon 400 bin çocuk, 2 milyon 800 bin anne baba demek. İptal edemezler.

- Kanuna aykırı olsaydı, Cumhurbaşkanı’nın 14,5 yaşındaki çocuğu sigortalı olmazdı.

İPTAL EDİLEBİLİR Mİ?

Kimse endişe etmesin, 1 milyon 400 bin çocuğun sigortası topluca iptal edilemez.

Çocuklar, gösterilen işyerinde, 1 gün dahi çalışmışlarsa, sorun yok.

Örneğin, Sayın Cumhurbaşkanı "Benim çocuğum, Ali Babacan AŞ’de çalışmıştır" dedi.

Bu durumda, aksi ispat edilemediği sürece, hiçbir şey yapılamaz. Sigortası da iptal edilemez.

Çocuğunu çalıştıran anne-baba, "Evet, çocuğumuz bu işyerinde çalıştı" derse, işveren de bunu doğrularsa, müfettişin aksini ispat etmesi gerekir. O da çok zor...

Ancak, anne-baba; "Çocuğumuzun emekliliğiyle ilgili bazı avantajlardan yararlanabilmesi için, bir tanıdığımızdan rica ettik. Çalışmış gibi gösterdi" diye ifade verirse, çocuğun sigortalılığı iptal olur.

İşveren "Benden rica ettiler, ben de 1 gün ya da 10 gün çalışıyor gibi gösterdim" derse yine iptal olur.

Antalya’da bir şirket 1500 çocuğu birkaç gün içinde işe alıp sigortalı yapmış.

Bu gibi uç örneklerin dışında, çocuğun, sigortalılığını iptal etmek, aksi kanıtlanamadığı sürece mümkün değil. Aksi kanıtlanmadan, yoruma dayalı keyfi bir uygulamayı da yargının iptal etmesi söz konusu...

DENETİM İMKANSIZ

Sigortalılığın iptali için, sayısı 1 milyon 400 bin sigortalı çocuğun, tek tek denetlenmesi gerekir. Denetim elemanları, tüm işlerini bırakıp bununla uğraşsalar dahi, yapılacak denetim 10 yıl sürer.

Kaldı ki denetim elemanlarının, çok daha önemli işleri var.

FIKRA GİBİ

Bir okurumuz da; Nasreddin Hoca fıkrasını hatırlatıyor.

Nasreddin Hoca’nın evine hırsız girmiş. Komşular da; "İnsan evi boş bırakır mı?", "Eve sağlam bir kilit niye asmadın?", "Evde değerli eşya bırakılır mı?" diye hocayı eleştirdiklerinde, Hoca dayanamayıp "Ya komşular, hep beni suçluyorsunuz. Peki bu hırsızın hiç mi suçu yok" demiş.

Okuyucumuz, fıkrayı anlattıktan sonra "Sürekli olarak, çocuklarını sigortalı ettirenler suçlanıp, üzerlerine gidiliyor. Peki... Bu uygulamaya zemin hazırlayıp,1 milyon 400 bin çocuğun, işe giriş bildirgesini ve sigorta primini alıp, sigortalı yapanların hiç mi suçu yok" diye soruyor.

Evet... Doğru söze ne denir?
 

chimera

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
9 Mar 2008
Mesajlar
463
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
56
Ynt: Şükrü Kızılot yazıları

Cep telefonuna vergi yüzde 42 mi, 58 mi
|06.08.2008|

CEP telefonu, günlük yaşantımızın adeta bir parçası oldu.

Öyle ki çok kişi, birden fazla cep telefonu kullanır hale geldi.

İnsanlar birbirine "Bu cep telefonları yokken biz ne yapıyorduk?" diye soruyorlar.

Daha önce de yazdık, cep telefonu vergisinde "dünya rekoru", Türkiye’ye ait... Türkiye’den sonra Tanzanya ve Uganda geliyor!..

VERGİ ORANI
Geçen hafta gazetelerde, "ceple konuşmada, yüzde 58 vergi ödeniyor" şeklinde haberler vardı. Bunun üzerine önceki gün, Maliye Bakanlığı’nın "GSM faturalarında her 100 YTL’nin 41,77 YTL’si vergi olarak Hazine’ye aktarılıyor" açıklaması yayımlandı.

Birbirinden farklı iki açıklama, vatandaşın da kafasını karıştırdı. Bize soruyorlar; "Cep telefonunda vergiler toplamı yüzde 58 mi yoksa 42 mi?" diye...

Öncelikle bir noktayı belirtelim; 42 ya da 58, her ikisi de "dünya rekoru".

Ardından, cep telefonundan alınan vergi ve benzeri diğer kesintilere ait tabloya yer verelim.

Cep telefonundan alınan vergilerle ilgili toplam oranın yüzde kaç olduğu, olaya nereden bakıldığına bağlı.

Maliye Bakanlığı açıklamasındaki örnek aşağıdaki gibi.

CEP TELEFONU ÜZERİNDEKİ YASAL YÜKÜMLÜLÜKLER (2008 YILI)

1) Özel İletişim Vergisi (Yeni Tesis)
27.80 YTL

2) Telsiz Ruhsatname Ücreti
10.72 YTL

3) Telsiz Kullanım Ücreti
10.72 YTL

4) Özel İletişim Vergisi (ÖİV) (%)
25

5) Hazine Payı (%)
15

6) Kurum Masraflarına Katkı Payı (KMKP) (%)
0.35

7) KDV (%)
18


Konuşma Ücreti: 34.83 YTL

- Masraf katkı -0.12 YTL

- Hazine Payı yüzde 155.22 YTL

- KDV yüzde 186.27 YTL

- ÖİV yüzde 258.71 YTL

- Telsiz K. Üc.0.83 YTL

Devlete Toplam 21.15 YTL

Buna göre hesaplama yaptığımızda;

34.83 YTL’lik konuşma ücreti nedeniyle Devlete yapılan toplam ödeme 21.15 YTL.

O halde 21.15 / 34.83 = yüzde 60. Yani Maliye tarafından verilen örneğe göre yapılan hesaplamada, konuşma ücretinin yüzde 60’ı kadar vergi vb. ödeme var.

Peki, Maliye’nin açıklamasındaki yüzde 42 nereden çıkıyor? Hemen açıklayalım.

Maliye’nin hesaplaması; konuşma ücretinin tutarı ile vergileri kıyaslama yerine, vergiler dahil toplam tutar içindeki verginin oranını esas alarak yapılıyor.

Başka bir örnek verelim; Satıcı firma, bir malın satış bedeline yüzde 18 KDV’yi de ekleyerek, (KDV dahil) satış tutarını belirliyor. Etikete de KDV dahil fiyatı yazıyor.

Bu etiket fiyatının 400 YTL olduğunu (339.16 mal bedeli + 60.84 KDV) varsayalım. Maliye’nin hesabına göre, mal satış bedelinin (400,00 / 60.84 =) yüzde 15’i KDV oluyor. Oysa vatandaştan mal bedeli olan 339.16 YTL üzerinden yüzde 18 yani 60.84 YTL KDV alındığı ayrı bir gerçek.

Hemen belirtelim, vergi dahil tutar üzerinden "yüzde 15 Hazine payı" GSM operatöründen alınıyor. Ayrıca Hazine Payı’ndan da KDV hesaplanıyor.

Özetle, verilen örnekte vergiler toplamı, konuşma ücretine göre, yüzde 60, vergiler dahil tutara göre yüzde 42 oluyor.

Cep telefonu vergisinde, AB ortalaması yüzde 19, dünya ortalaması ise yüzde 17. Türkiye’de vergilerin düşürülmesi kaçınılmaz gözüküyor.
 

chimera

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
9 Mar 2008
Mesajlar
463
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
56
Ynt: Şükrü Kızılot yazıları

Emlakçının sünneti ve camdan ev
|30.08.2008|

HABERİ Hürriyet’te okudunuz; oğlunun sünneti için stadyum ve helikopter kiralayıp, 10 bin kişiyi ağırlayarak 3 gün 3 gece düğün yapan İsmail Dengiz, 2007 yılı kazancı olarak 8 bin 500 YTL beyan edip, 1325 YTL vergi ödemiş.

Gelirinden vergiyi düşerek hesaplama yapıldığında, aylık net geliri 598 YTL’ymiş.

Maliye tarafından inceleme başlatılınca da "Düğün eşimin dostumun katkısıyla oldu. Ben ayağımı yorganıma göre uzatan bir insanım" demiş...

O KADAR ÇOK Kİ

Dün Mehmet Y. Yılmaz’ın da yazdığı gibi, ülkemizde, bu veya benzeri durumda olan onbinlerce hatta yüzbinlerce kişi var.

Bunlardan kimi lüks otellerde görkemli düğün yapıp, ünlü sanatçıları çağırıyor, kuş sütünden başka her şeyin olduğu düğünlerde, yüzbinlerce YTL’yi ya da doları havaya saçıyor.

Kimi milyonlarca dolara, lüks yatlar, katlar, villalar, otomobiller alıyor. Kendisi, eşi ve çocukları, paraya para demiyorlar.

Ödedikleri vergiye gelince, asgari ücretli kadar ya var ya da hiç yok!.

Dünyaca ünlü marka saatlerin, çantaların ve kıyafetlerin, en çok satıldığı ülkelerden biriyiz. Dünya markaları, Türkiye’de mağaza açma yarışındalar...

DEĞİRMENİN SUYU

Maliye Bakanı, üç yıl önce "Adam 30-35 yaşına gelmiş, altında lüks arabası, yatları, katları, su gibi para harcıyor. Ödediği doğru dürüst bir vergi de yok. Bunları çağırıp ’Arkadaş, bu değirmenin suyu nereden geliyor?’ diye soracağız" demişti.

O günden bu yana, ne 30-35 ne de 50-60 yaşındakilere böyle bir soru soruldu.

Şu anda yürürlükte olan mevzuata göre; birisi gidip ev, araba, yat, kat, 10 milyon YTL’ye arsa, 100 milyon YTL’ye otel alırsa "Arkadaş, sen kimsin, necisin? Bunu alacak parayı nereden buldun. Geçmişte ne işler yaptın?" diye sorulamıyor.

Çünkü yasa böyle...

Daha doğrusu, bu yönde sorgulamaya olanak sağlayan, halk arasında da "Nereden buldun?" diye bilinen yasa maddesi, (9 Ocak 2003 Tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 4783 sayılı yasa ile) yürürlükten kaldırıldı.

Yeme, içme, kıyafet, okul parası, eğlence, lüks oto, yurtiçi ve yurtdışı seyahatler, hizmetçi, bakıcı vs. giderlerin de kaynağı sorgulanamıyor. Çünkü, bununla ilgili de bir yasa yok.

CAMDAN EV

George Nerbert’in "Camdan evde oturanlar başkalarına taş atmamalıdırlar" diye güzel bir sözü var.

Ülkemizdeki, onbinlerce hatta yüzbinlerce kişinin durumu, bu söze uyuyor.

Dün Yılmaz Özdil’in de yazdığı gibi, oğlunu sünnet ettiren dönemin ekonomi bakanı, beş yıldızlı otelin göbeğine "padişah otağı" gibi yatak kurdurup, ayak ucuna "altın sandık" koymamış mıydı? Başbakan da 10 bin kişilik uluslararası Lütfi Kırdar Kongre Salonu’nda nikah, Dolmabahçe Sarayı’nda da yemekli düğün yapmamış mıydı?

Kendisi ve ailesinin, serveti ve harcamalarının kaynağını açıklayamayanlar ya da sorulmasını istemeyenler (yani camdan evde oturanlar), başkalarının serveti ve harcamaları ile ilgili konuşamıyorlar, kaynağını soramıyorlar ya da bu yönde yasa çıkartamıyorlar. Başka bir anlatımla, başkalarının evine taş atamıyorlar. Oysa, dünyadaki uygulama bunun tam aksi...

Bir gün camdan evde oturmayanların gelmeleri ve sayısının da çok olması dileğiyle...
 

chimera

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
9 Mar 2008
Mesajlar
463
Tepkime puanı
2
Puanları
18
Yaş
56
Ynt: Şükrü Kızılot yazıları

Oruç tutma vergisi ve ramazan ziyafetleri
|20.09.2008|

RAMAZANDA oruç tutan işçilerle ilgili oruç tutma vergisini belki duymuşsunuzdur. Bu vergi, oruç tutanlara verilen erzaklarda ortaya çıkıyor.

Üstelik hem gelir vergisi hem de KDV olarak...

ERZAK DAĞITIMI

Ramazanda oruç tutan işçilere, işyerinde yemek yedirilemediği için nakit olarak yemek parası ya da (un, şeker, yağ, pirinç gibi) erzak veriliyor.

Bu nakit para ya da erzakların KDV dahil bedeli, "ücret" olarak kabul ediliyor ve hem gelir vergisine hem de damga vergisine tabi tutulması gerekiyor.

Buna karşılık, oruç tutmayan işçilere, işyerinde yemek verilmesi durumunda, bu yemeklerin bedeli, hiçbir vergiye tabi değil (Bakınız Gelir Vergisi Kanunu, Md.23/8).

Oruç tutanlara, ramazan ayında verilen yemek parası tutarı ya da erzağın bedeli, işçinin o ayki ücretine eklenmek suretiyle, "artan oranlı tarifeye göre" gelir vergisine tabi tutuluyor.

Eylül ayında işçilere ödenen ücretlerin tutarı, genellikle vergi tarifesinin ikinci ya da üçüncü dilimine girdiği için, gelir vergisinin oranı da yüzde 20 ya da yüzde 27 olur.

ALIŞVERİŞ ÇEKİ

Oruç tutanlara, yemek parası veya erzak verme yerine alış-verişlerde kullanılmak üzere çek verildiği durumlarda, bunun KDV dahil tutarı "ücret" olarak kabul edilir. GVK Md. 40/1’e göre gider yazılır.

Alış-veriş çekinin satışı, KDV’ye tabi değil. Çünkü, bu aşamada mal teslimi söz konusu olmuyor.

Alış-veriş çekini satan firmalar, bunu dekont vererek belgelendirir ve aldığı bedeli de "avans" olarak muhasebeleştirebilirler. Alış-veriş yapıldığında da fatura düzenlerler.

Alış-veriş çeki ibraz edilerek yapılan mal teslimlerine, o mal için belirlenmiş KDV oranı uygulanır (MB 26.01.2001 Tarih ve 5166 sayılı Özelgesi).

RAMAZAN ZİYAFETLERİ

Bugünlerde, hangi otele gitseniz, bir şirketin "iftar yemeği" var. Özellikle lüks oteller, yüzlerce davetli ile dolup taşıyor.

Şirketlerin çalışanlarına ya da eş-dost ve tanıdıklarına, müşterilerine ve bayilerine iftar yemeği vermesi, güzel bir olay. Bu vesile ile biraraya geliyorlar, güzel bir dayanışma oluyor.

İftar yemeklerine bir diyeceğimiz yok ama faturalarına diyeceğimiz var. Şirketler, iftar yemeği ile ilgili olarak otele ya da restorana ödeme yaptıklarında, doğal olarak fatura da alıyorlar.

Ardından "yemek bedeli" yazılı bu faturayı, defterlerine gider kaydediyorlar. KDV’sini de indirim yolu ile bir anlamda geri alıyorlar.

İşte burada bir sakatlık var.

Şirketlerin, defterlerine gider yazabilecekleri harcamaların "ticari kazancın elde edilmesi ve sürdürülmesi ile ilgili" olması gerekiyor.

Şirketin, eşleriyle birlikte ya da eşsiz olarak, personele ya da eşe-dosta verdiği, iftar yemeğinin faturasını gider yazmasında ciddi sorun var.

Bayilere ve müşterilere yönelik iftar yemekleri, biraz daha farklı. Bunlarla ilgili faturalar "temsil ve ağırlama giderleri" kapsamına sokulup, gider yazılabilir. Ancak bazı inceleme elemanlarının, bu uygulamayı da eleştiri konusu yapabileceğini ve gider kabul etmeye yanaşmayabileceğini de vurgulamakta yarar var.

Şirketler iftar yemeği verdiklerinde, bunun faturasını gider yazmazlarsa ya da faturayı patron cebinden öderse, ortada bir sorun kalmaz.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst