- Katılım
- 30 Nis 2012
- Mesajlar
- 1,302
- Tepkime puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 42
Marksist doktrinde devlet , sınıf çatışmasının üzerine inşa edilmiş ve hakim sınıfın , ezilen sınıf üzerinde baskı kurma aygıtı olarak tanımlanmıştır..Devletin bu baskı unsurlarının en önemlileri ise ordu ve bürokrasi olarak ifade edilmiştir..Bu nedenle devlet proleterler tarafından ele geçirildiğinde, ordunun halk ordusuna dönüştürülmesi ve burjuva demokrasisine özgü bürokratik yapının kırılmasının gerekliliği ortaya konmaktadır..Marksist teoride bürokrasi , üst burjuva sınıfların, kendi yanında yer alacak bir orta burjuva yaratması olarak tanımlanmaktadır. Bu orta sınıfa verilmiş özlük hakları ile bir ayrıcalıklı durum yaratılır ve devlet otoritesinin , nihayetinde de hakim sınıfın , ezilen sınıf üzerinde (burada burjuvazinin , proleterler üzerinde) kurmuş olduğu baskı rejimi sağlamlaştırılmış olur.Bu anlamda bürokrasinin kırılabilmesi için Lenin Devlet ve devrim eserinde , bürokratların seçimle iş başına gelmesine ek olarak, istendiğinde görevden kolayca alınabilecekleri bir sistemin hayata geçirilmesinin (ki böylece herkes bürokrat olabilecek ve herkesin bürokrat olabileceği bir yerde , bürokrasi ayrıcalığını kaybedecektir), bürokratların maaşlarının işçi ücreti seviyesine çekilerek yine bu anlamda ayrıcalıklarının ortadan kaldırılmasının gerekliliğini vurgulamıştır..Kısacası bu şekilde burjuva bürokrasisi dönüştürülecek ve ortadan kaldırılacaktır..SSCB nin katı bürokrasisi göz önüne alındığında, bu işlemin son tahlilde gerçekleşmemiş olduğu ifade edilebilir..İşte kırılamamış bu bürokrasi sebebi ile, kararların tepeden inmeliği ve bunun neticesinde işçilerin gerçek anlamda karar alma pozisyonundan dışlanmaları, üretimde verimlilik artışlarının önüne geçmiştir..Çünkü üretimde verimlilik teknolojik gelişmeye bağımlıdır ve teknolojik ilerleme ise ancak fikir alışverişi yani karar alma sürecinin aşağıdan yukarıya ve yukarıdan aşağıya ortak bir şekilde gerçekleştiği bir ortamda gerçekleşebilir..Kişinin özgür bir şekilde kendini ifade etme şansının olmadığı, kısıtlandığı bir durumda ortaya yani birşeyler koyma ihtimali görece düşüktür..Bu verimsizlik mevzusu özellikle Stalin döneminden sonra ciddi bir problem olarak kendini göstermiştir..
""Örneğin 1965 yılında ortalama Sovyet tarım işçisinin verimliliği,ABD'li meslektaşının %14'ü dür..Sovyet taım işçisi 6 kişiyi besleyebilirken,ADB'li meslektaşı 43 kişiyi beslemektedir..İşgücü verimliliğine bakılırsa 1961-70 döneminde %6,4 tür...sermaye/hasıla oranı 1961 - 65 yıllarında %2,1 dir...""
tırnak içerisindeki kısım Hasan İslatince'nin İktisadi sistemler kitabının 205. sayfasından alıntılanmıştır..
Komünist sistemde, üst düzey bir üretim miktarı ön koşuldur..Çünkü bu sistemde bölüşüm "herkesin ihtiyacına göre" şeklinde ifade edilmiştir..Kısacası, bir sınır yoktur denebilir..Bu sebeple, verimsiz bir üretim sisteminin,o toplumu komünist bir topluma dönüştüremeyeceği açıktır..
""Örneğin 1965 yılında ortalama Sovyet tarım işçisinin verimliliği,ABD'li meslektaşının %14'ü dür..Sovyet taım işçisi 6 kişiyi besleyebilirken,ADB'li meslektaşı 43 kişiyi beslemektedir..İşgücü verimliliğine bakılırsa 1961-70 döneminde %6,4 tür...sermaye/hasıla oranı 1961 - 65 yıllarında %2,1 dir...""
tırnak içerisindeki kısım Hasan İslatince'nin İktisadi sistemler kitabının 205. sayfasından alıntılanmıştır..
Komünist sistemde, üst düzey bir üretim miktarı ön koşuldur..Çünkü bu sistemde bölüşüm "herkesin ihtiyacına göre" şeklinde ifade edilmiştir..Kısacası, bir sınır yoktur denebilir..Bu sebeple, verimsiz bir üretim sisteminin,o toplumu komünist bir topluma dönüştüremeyeceği açıktır..