Siz ne biçim insanlarsınız?!

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Köşe Yazıları kategorisinde evrensel-insan tarafından oluşturulan Siz ne biçim insanlarsınız?! başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 899 kez görüntülenmiş, 0 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Köşe Yazıları
Konu Başlığı Siz ne biçim insanlarsınız?!
Konbuyu başlatan evrensel-insan
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan evrensel-insan

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
LEVENT GÜLTEKİN-Islamci Yazar

acikcenk@gmail.com / @acikcenk

Kutsal kitaplarda geçen, çok bilinen bir hikaye var:

Anne çocuğunu kaybeder. Yana yakıla arıyordur. Bir süre sonra çocuk bulunur. Fakat o arada bir başka kadın daha, feryat figan ederek çocuğun kendi çocuğu olduğunu iddia ediyordur. İki taraf da çok kararlıdır. Bu duruma bir türlü çözüm bulunamaz ve mesele kadıya taşınır.

Kadı birçok yol dener fakat bir çözüm bulamaz. Sonunda şöyle der: “Çocuğu ortadan ikiye keselim, yarısı birinize, diğer yarısı da birinize.”

Annesi olduğunu iddia edenlerden biri öneriyi hemen kabul eder. Fakat diğer anne, “Hayır, tamam çocuk benim değil, siz alın” der. Bunun üzerine kadı, “Gerçek anne bu çocuğun ölmesine razı olmaz” diyerek çocuğu, çocuktan vazgeçen kadına verir.

Gerçek sevgi bazen iddialardan vazgeçerek gösterilir

Bu hikaye bize hayatın her şeyden, bütün iddialardan, bütün hesaplardan, bütün sahiplenmelerden, bütün çatışmalardan daha değerli olduğunu anlatıyor. Yaşama bağlanan bir umut var bu hikayede. Yaşasın, belki bir gün kavuşurum diye saklanan bir umut o.

Esasında bize, gerçek sevginin bazen iddialardan vazgeçerek gösterildiğini anlatıyor.

35 gencimizi kaybettik. 32’si Suruç’ta, kütüphane kurmak için Kobani’ye gidecek çocuklardan, diğerleriyse Adıyaman’da askerlik yapan bir genç ve Şanlıurfa’daki iki polis. Bu ülkenin, hayatının baharında, gencecik, yaşam dolu 35 evladı, sorumlu olmadıkları bir çatışmanın vahşetine kurbanı edildi.

Böyle bir acının ardından hepimizin dilinin lâl olması gerekiyordu. Söyleyecek sözümüzün kalmaması gerekiyordu. Fakat öyle olmadı.

Gencecik çocukların ölümleri üzerinden iktidar hesapları yapıldı. Öyle sözler duyduk, öyle cümleler okuduk ki insanlığımızdan utandık.

Siz bu ülkeyi nasıl seviyorsunuz Allah aşkına?

Mesela ülkeyi hepimizden daha çok sevdiğini söyleyen MHP lideri Devlet Bahçeli’nin ilk cümlesi şu oldu: “Türkiye’de yardım edilecek yer ve insan bitmiştir de geriye bir tek Kobani mi kalmıştır?”

Size ne oldu Sayın Bahçeli? Siz bu ülkeyi nasıl seviyorsunuz Allah aşkına? Merhameti, vicdanı, insanlığı olmayan sevgi mi olur?

Bu ülkenin hayatını kaybetmiş evlatları için söyleyecek bir sıcak cümleniz yok mu? Nasıl bir hırs içindesiniz ki en acı olaydan bile siyasi bir yorum çıkarıp ideolojik bir kazanım güdüyorsunuz? Sizin içinizdeki merhamet, vicdan, insanlık damarı kurumuş sayın Bahçeli, farkında mısınız?

20 yıldır siyaset yapıyorsunuz. Ve bu ülkeyi hepimizden daha çok sevdiğinizi iddia ediyorsunuz. Ve sizin de söz sahibi olduğunuz bu ülke kendi çocuklarının hayatını koruyamıyor. Bu utanç size ömür boyu yeter.

Ne yazık ki aynen o hikayedeki, çocuğun ortadan ikiye bölünmesini kabul edecek kadar sahte sevgi gösterisinde bulunan kadına benziyorsunuz. “Kan dökülsün, fakat benim dediğim olsun” diyenlerdensiniz.

Siz ülkeyi değil, içi boş, mantıktan, zekadan, insanlıktan uzak bir ideoloji sayesinde elde ettiğiniz o koltuğu seviyorsunuz.

Bunu hepimiz görüyoruz.

Beş değil 55 yıl daha iktidar olsanız neye yarar ki?

Bir diğeri Cumhurbaşkanı Erdoğan. Bu ülkenin 33 evladı ölmüş. Ülkenin en sorumlu makamındaki ve toplumun lideri sayılan birinin terörü kınamaktan başka ağzından bu çocuklar için sıcak bir cümle duymadık.

Peki size ne oldu Sayın Cumhurbaşkanı? Siz, içinizdeki sevgiyi, merhameti, vicdanı ne uğruna bütünüyle söküp attınız? Bu ülkenin evlatlarının canını, hayatını koruyamıyorsunuz. Beş değil 55 yıl daha iktidar olsanız neye yarar ki?

Siz ki, “Kimsesizlerin kimsesi olacağım” diyerek siyasete atılmıştınız. Ne oldu size?

Bu çocukların ailelerinden sıcak bir başsağlığı mesajını niçin esirgediniz? Mavi Marmara’da öldürülen Furkan Doğan’a duyduğunuz acıyı bu çocuklara niçin duymadınız? Furkan Doğan’ın ailesine gösterdiğiniz sıcaklığı, yakınlığı, merhameti bu çocukların ailelerinden niçin esirgediniz?

Nedir derdiniz? Bu kinle, bu öfkeyle, bu ayrımcılıkla nereye varacaksınız?

Ülkemiz, sizin siyasi hırslarınız yüzünden bir iç savaşa gidiyor. Bunu siz de biliyorsunuz. Siz de aynen o kadın gibi, “Yarım olsun. Gerekirse parçalansın ama benim olsun” diyenlerdensiniz farkında mısınız?

“Milletim, milletim ” diyerek siyaset yapıyorsunuz. Fakat iktidar olmak için milleti, gençleri, çocukları harcayabiliyorsunuz.

İktidar uğruna insanlığınızdan vazgeçmişsiniz

Diğer taraftan üç kuruşluk menfaat uğruna iktidar etrafında konuşlanmış tetikçi güruh… Daha çocukların cesetleri yerdeyken, bu vahşetin üzerinden iktidar hesabı yapıyorsunuz.

Çocuklarımız ölüyor, siz siyasi zafer peşindesiniz. Vahşetten, kaostan faydalanarak koalisyonların ne kadar kötü olduğunu anlatıp bize ya ölüm ya tek başına AK Parti iktidarı seçeneğini sunuyorsunuz.

O çocukların niçin öldüğünü değil, orada niçin olduklarını mesele ediniyorsunuz. 33 gencecik insan ölmüş. Normal bir insan gibi bu çocuklara üzülemiyorsunuz bile. Çünkü iktidar uğruna insanlığınızdan vazgeçmişsiniz.

Bütün makamlar, saraylar, hanlar, servetler sizin olsa neye yarar ki insan olmadıktan sonra?

Yıl olmuş 2015, hala silahla mesafe kat edeceğinizi düşünüyorsunuz

Sadece bunlar değil. Bir de PKK var. Suruç’ta canından olan çocuklar siz, “Barış ve özgürlük” dediğiniz için Türkiye’nin farklı ilerinden kalkıp oraya kadar gelmişlerdi. Amaçları dostluğu, kardeşliği, birliği pekiştirmekti.

Onların bu çabasına saygı duymadınız. Hâlâ silahı, ölmeyi, öldürmeyi bir yol olarak görüyorsunuz.

Ve “Bu çocukların intikamını alıyoruz” diye iki polis öldürdünüz. Eğer bu çocuklar yaşasaydı sizin yüzünüze tükürürdü. Yıl olmuş 2015, hala silahla mesafe kat edeceğinizi düşünüyorsunuz.

Sırf Ortadoğu çöplüğünde kendinize iktidar alanı açmak için bu ülkenin farklı illerinde yaşayan bütün Kürtlerini ağır bir töhmet altında bırakıyorsunuz. Yaşama zerre kadar değer verdiğiniz yok.

‘Özgürlük mücadelesi veren’ bir örgüte yakışmayacak derecede küçük hesaplar peşindesiniz. Ne yazık ki siz o hikayedeki yalancı kadın kadar bile Kürt halkına sevgi beslemiyorsunuz. Özgürlük için, barış için, demokrasi için, eşitlik için bildiğiniz tek mücadele yöntemi ölmek ve öldürmek.

Kendi çocuklarını öldüren insanlarda merhamet, sevgi, samimiyet aranır mı?

Ülke yangın yerine döndüğünde kimin haklı olduğunun kıymeti yok

Ve kendini haklı görüp siyasi ve ideolojik kazanım hırsıyla bu ateşe odun taşıyan herkes… Bu ülkenin başına bir iş geldiğinde bilin ki kimin haklı olduğunun zerre kadar kıymeti yok.

Ülke yangın yerine döndüğünde, can pahasına sürdürdüğünüz etnik mücadelenin de, din mücadelesinin de, ideoloji mücadelesinin de zerre kadar kıymeti kalmayacak.

Mezarlıklar sizin gibi ideolojik ve etnik mücadele verip hem kendi hayatlarını, hem de başkalarının hayatlarını heba eden insanlarla dolu.

Bir gün siz de öleceksiniz. Kürt olarak öleceksiniz veyahut Türk olarak öleceksiniz. Falan dine veyahut filan ideolojiye mensup olarak öleceksiniz

Sonuçta hepimiz için ölüm var. Fakat esas olan insan gibi yaşamaktır.

O da ne yazık ki bu ülkede en az bulunan şey.

 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst