Selviden öykü

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe.Net Arşiv kategorisinde meyelan tarafından oluşturulan Selviden öykü başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 430 kez görüntülenmiş, 0 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe.Net Arşiv
Konu Başlığı Selviden öykü
Konbuyu başlatan meyelan
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan meyelan

meyelan

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ağu 2013
Mesajlar
785
Tepkime puanı
26
Puanları
28
Kızıl kum...yatağında can çekişerek kıvranıp duran,kan sıcağı suyu ,ne kadar iştahla ciğerlerine çekerse çeksin,biraz ötede köyün girişinde,dayanamayıp; daha bulanık ,daha kokulu , kusuyordu.Kör bir bıçakmışcasına biraz kopuk biraz keskin bir hatla ,iki parçaya ayırıyordu kocaman köyü.Biraz tahta ve yağlı urganla bağlanırdı taşlı yollar birbirine,sallanarak geçerdi insancıklar ,aşağı mahalleden diğerine.Çözülür düğümler tek tek,yıllardır akıp giden kızıllığın nefesiyle.
Doran için ne koku değişiyordu,ne de kan suyunun kenarına iliştirip getirdiği bahar çiçekleri, mevsimi çakılıp kalmış nevbahardan alıp, hercai menekşelerin gününe çekebiliyordu.
Gece boyu ocağı karıştırıp odun atarken sorular soran annesinin ,karşısında dizlerini sıvazladığı,boncuk boncuk ter döktüğü ateşin önünde oturup;istediği bütün cevapları aynı ateşe ,sabaha karşı; tek bir soruyla cevaplıyordu Doran.''....peki tamam ama , bu ellerimdeki koku hiç geçmeyecek mi?''
Çıtır çıtır konuşan son odun parçası, yanan ve hiç yanmamış olan yanıyla suskun sönüveriyordu bu soruyla. Doran kalan kuru yanı atmıyordu ateşe ,minderinin üzerinde uyuyordu.
Aynı vakitte uyanıyordu hep ; güneş ufukta sönmeden az önce...sakin ve kızılken. Bir at bileğine varmayan suyun içinden kuyruğunu ve yelesini sallayarak ,miras kalan tüm asaletiyle,usul tebdille dereden geçerken...Güneşin parlaklığıyla, yüzünü hiç göremediği bir ipek kumaş yumağı süzülüp geçiyordu suyun karşısına. Sırtını verip oturdu bir selvinin gövdesine, selvi omzuna bastırıp tutuyordu Doran'ı hayal atının ardından gitmesin diye.Eli otların serinliğinde atın salına salına sazlıklardan kıyıya çıkışını izliyordu....Sonra annesi bir bardak çay sesiyle kaldırıyordu Doran'ı rüyasından,her nasılsa hep aynı sonda.Rüzgarda sazlıklar sallanıp dururken,peşinden gidemediği at oracıkta gözden kaybolurken,ellerine otların serinliği geçmişken,kalbindeki küllerden tazecik bir har; filizlenmişken...

Bir anne,bir oğul,biraz ümit,bir yığın emek,hepsini içine alabilecek küçük bir hiç vardı bu evde.Hep arkasından bakılan gidenler,bir de geleceğine dahi ümit edilmeyen bir düş.

Doran çıktı evden,''bir atım olsaymış'' deyip ,katırını çıkardı ahırdan.Hayal günlüğünü ..ikiye bükülüp elle taşınmaktan cildi,kapağı görünmesin ele güne diye ters katlamaktan sayfaları,sağını solunu imlemekten cümleleri yıpranan...kitabını alıp yola koyuldu.Bir selvi bulmaya ,omuz omuza suya bakmaya heves ..

Gittiği yönler günbegün küçük açılarla genişliyordu.Ama dallarını kan suyuna bırakan bir; selvi de bulamıyordu.Katır aklına estikçe katırlaşıyor; rüyasının izini arayan Doran'la dalga geçiyordu.

Biraz kendi haline bırakıyordu Doran kır katırını, ulvi bir işaret vehmiyle,sonra insana özgü bir harisle dizgini çekiyordu,vuruyordu karnına ''deehhh''.

Sonunda yorgun katır ikindi vakti selvi olmayan bir ağacın dalına bağlanıp nefeslenme imkanı buldu.Doran 'da ovayı seyredip iç geçirme ve uzun uzun sessiz türküler; söylemek için bir huzursuzluk hatırası.Katırın soluk alıp vermesinde ki düzensizlik ,hırıltıları,foşurtuları duyulmadı o ince hayalde.

Nice sonra oturduğu yar başından dönünce gördü Doran,katırının açık gözlerini.Babasının gözlerini kapattığı gibi kirpiklerinden aşağı çekip kapattı perdesini.

Uzun bir yoldu yokuş aşağı; kolayca indi.Bağların içinden ustaca geçti.Yolların kestirmelerini seçti.Katırını,huysuz yoldaşını bıraktı ama üzülmedi....
 
Son düzenleme:
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst