Satyricon XIV - ...

XIV.


…düşününce, aynı fransız takvim yaprakları gibi koyutsal
ve bir imi; henüz okunmuş, şairden çalıp şiirsizliğimde
becerememek de var, eşlik etmiyorsa beden aklın fingosuna
lay lay lay, en kolay şarkımız bile bilir
bu çağı bize sormadan başlattılar ve tragedya
herhangi bir dizgide tiner çekip ancak canlandı
"albatros!!!
bana bi tur ver; venüsten dönüp geleyim
Babiller onu batıramıyor…"





…havada can alıcı bir kehanet tadı var
böylece karı gibi süsleniyor şair enstrümanlarının arasında; felsefe
ve fırtınayı öngörmeyenlerde yaşıyor, biraz sarhoşlar
aynı nuhu çağırır gibi annesi limandan, alkolik…







…benim dizgimde çağ başlatırken hiç sormadılar madonna
durmadan sikiş ve çocukları işlenmiş birer lanet (sentetik)
çöktüler evrenden karım neyse, intikam:
şeffaf bir gaz odasıdır prezervatif…






…düşününce, Macar rapsodisi düdük kalır aramızda
çünkü sende kını hafif sökülmüş bir kılıç gibi şövalyeyi kesiyorsun, aldattın
"değirmenlerimizde sevişme madonna, ekmek yiyoruz"
ve intikam şimdi kanat ağırlığında, ezici bir zerdüşt, ama tanrı öldürülemiyor
fener tutup, çocuğunu sokuyorsun gözümüze (babasız kalmasın)
"albatros
bi tur ver
değirmene gidip geleyim
meryem film çeviriyor"






…tek düze şiirsizlikte;
lizst pandiği ile sıçrar piano…

XV.


Büyük şair bir tin kolajıymış
çünkü evren tozunu süzen filtre; şiirsizlik
diyor ki yasa bulununca ahlak olur
elma düştü, bizdendir…



sen kırıntı bırakan karıncasın, yaratıcılığın muhakkak
üzülme dans edemiyorum diye, uzam arttıkça hareket sıradanlaşır
bu gezegenlerin kur yapmasına benzer, birbirine meteor atıp…
elbet türlerinden geçeceksin, sonra biraz soğuk…



şiir kağıttan küçük ise yazmak olmaz
yerini yasa almalı…
yani mezar şairden büyük, öldürülmeli…

XVI.


…öfke, dişlerini beğenmeyen yırtıcıda manik…
kelimeler ormancıya gidiyor, trajedi ve dasein
o sıra cigaranın tohumu yuvarlanıyor
spil dağı salt eğim: "sisifos, allah sana emanet
ihanet olmaz…"



…ben yokken…

XVII.



sokuluyorsun ya; iki ayna arası sonsuzluk oyunu,
yengecin kök-sap arayışını terbiye edip
sonra çeşit şair muhabbeti (kısa kes, gece de olsa bizim)
çünkü beceremiyorsun şiirsizliği bile,
dilin kıskaç taklidi…



biliyor musun rüzgarı tanımlamak, biraz da kanatsızların işi
sonra av kuyruksuzların…
ve çoğu gözlerini kapatıp biçim verir evrene
neden; zorunluluk bir beklenti oyunudur…



şimdi sana tarihi, koca bir gökdelenden atabiliyorum mesela
yahut gezegenin tekinde boşalan kadını görebiliyorum artık
(sonra mekik dildosu arıyoruz)
Nestor!!! bizim gemimiz kalmadı ki destan yazalım
baksana en çok bedbine yakışıyor kütle çekimi…



bitmez, bu tavır yengeç taklidi şairindir (ibnesi makbul)
fakat tükenmiş gibi aykırı hamleniz, (tekrar)
konuşma sırası aşkta, (sus, hepsi yazıldı)
sonra kıza denk gelmiş bahtsız (makat umudu koca ülkesi)
işin ne, boz gitsin…
kulağına fısıldadın mı Nestor (kurşuna replik)
"ay küçücük, at ölü
sana da gider endülüs iti…"




farkındayım, haksızlık ediyorum sonsuzca ayna olabilir yüreğiniz
evreni ereksiz görmek için otuzbir çekmeli şair
fakat arkasında müziğin olmadığı şiiri kurgularken
ve betimleyip kuyruklu uçarın av karesini
…unutkanlık
unutkanlık
…yazdıktan sonra ancak çekebildim.



sakın, paçoz bir tarih gibi el değiştirmiyoruz ki biz
birileri gelip gidiyorsa, durup bekleyenler hep mi orospu
sonra gezegen kaçışı (dairesel ancak) ve kadın!; suların koca bir atmosfer yaratıyor
benimkiyle idare etmeyi öğreneceksin… (burada surman nestor destanını çalar)



bitmez, çünkü bozum salt yapısal değil maddeyi de koşullandırır
yoksa bunlar yazıp yazıp sanacaklar
ki
biz hepimiz birbirinden güzel, güzeller olduk
aklımızı koyduk masaya, duygular, polenler
aşk
aşk
aşk, sus…
ay da neyin nesi at göreyim…

XVIII.

-…beni new york sokaklarında bekle,
püre kıvamında bir mağaza çıkışı
sonra hafif havada french press (cogito kokusu)
aniden sırıtışı ki katilin, sarılmak isteyebiliriz
(duyduğun berman şiir değil, ötesidir)
elimde fazladan bir post olacak
ve yakamda olan her şey buharlaşıyor…-



biraz şarap tortusu kaçarda genzimize
öksürürsek ağzımız bar sinekleriyle dolabilir
sana ademi söyledim mi bilmem
ama böbreğini çıkartıp asmalıydı dalına ağacın, elma oyunu
kimse anlamazdı ne olup bittiğini
(fakat annenizi kimler sikmiş olabilir; gayet açık bir kapıydı)
sonra şarap vermut olup kadehimizde
içersek; içimize şiir kaçacak…


…bozulmuş akıl var yanımda fazladan (raf ömrü uzundu halbuki)
biraz da ısıyla ışınma ve spektrum
sana sokratı bulabilirim (şarapçının teki şimdilerde, açlıktan ölecek)
bunaldın mı yoksa; çağ avrupasına benzedin berman
yanımda hap var cigara var…



-…yanan her şey ağırlaşır, odun külünden hafif
ve simurg koca götlü bir müptezeldir artık…-

XIX.

Şehir süzülmesi; dağ, taş ölüsü
öyle bir sokak doğrusundayım (aman)
köşede kediler tokuşturmakta, kalplerini
her an bir yasanı bölebilirim doğa kardeş
yahut bölünebilmektir zaten yasanın ereği…



canımsın; biz kimlerin kimlerin bilmem nesiyiz
doğanın elediği hayvanın son kozu; akılmış…



….ve dağı süzmek, her yerinde evrenimizin avcı ölüsüdür (marsı yabana atma)
çünkü dağın özü mutlak bir mekansızdır, ve o an
romantizme köpek gibi işeyebilirim, hırrrrrrr
kediler kaçarken unutur kalplerini, depresifsiniz,
…ki atom içinde sıkışmıştır varlıkları (schrödinger)


canımsın, hani değişmeyen tek şeydi…
nerede o eski logoslar!




…daha var, statik denizcinin yalan yanlış tahminidir poseidon
hesabının tutmadığı şey'e bilinç atfet (ilk kural)
bulduğunda değişkeni tarihle taşak geç (ikinci kural)
canımsın, adem; nerede oğlum yaprağın
"kadına verdim; kanamakta ve ölmemektedir"




her an bir pornoyu ölçebilirim şair kardeş
tabi biraz da şiir fortçusuyum…

XX.

Henüz çözülmemiş kayalarda yaşıyoruz, dalgalar vuruyor diye abartmayınız
o sesi size kim anlattı bilmem, fakat aklımda şarap şişesi kırılmıştı
dökülen yoktu dökülen, çünkü boş şişe hava tebessümü
mevsim karışımı ve hiçbir zaman dolu olarak görülmemişti
şarap yakıştırmadır.









Pansiyon çiçeklerinde saksı kırıyorum, bir bilsen uyanmasını yıkıntıların
ve daha bir rahatım bu aralar yataktan çok yatmaya kendime
balıkçının ritmi alıkoyacak birazdan, aklım şaraplanıyor
nasıl çözülmüşse teknesi, her bir parçası balık
şarap ise yakıştırmadır.









Ritim üst üste gelen damarın sızlayacak hazzı ve ağırlıymış
çünkü kadın zorbalığı yansıdıkça melankolik şiirlerinize
damarlarının atmasıyla bile tahrik olabilir insan
…söz gelimi dökülmesiyle kasıklarına şarabın
(ve içine kaçanları tatmak dilini sokmaktan geçer)
evet, abartmak yok, henüz çözülmemiş bir kaya
bu olmadı! Daha çok sahne perdesine benzeyen bir amsın
ve seyirciler gelip gittikçe dalgalar boyu; çözülmeyen kadın-üstü, gerçek
şarap ise ritmik yakıştırmadır.

XXI.

diyorlar ki, meleklere dizgin takmışsın
gözleri boyanmış, simsiyah değil meleklere
sonra birbirine öpüşmeyi öğreten iki kedi
bulantı haplarını senden almış…





yok, öyle değil dağınıklığım, bütün parçalarıma ulaşmış boşluk
kanat dağıtılan bir sıraya karışmak için rüşvet
kadın pazarlığı, limandan geçen gemiye demir atıp
ve terinde çözülmeyen kılları almalısın çünkü meleklerde biraz kaltak
bilincin yerine gelmesi: "bana kanat yok mu?"
saat bütün demir atmaların kendinden geçmesi tik tak tik tak





Bilmiyorum, biri resmini çizmiş, şair destan yazmış
en akıllısı nedenini söyledi katliamının
…apaçık meleklere dizgin takmışsın
onların gözleri boyalıydı, bembeyaz değil meleklere
ve kedi alırken pozisyonunu daha çok misyoner
bunu senden öğrenmiş…





şimdi evreni terk et, yerine kalacak birini bul terazi bozulmasın
gittiğin evrende fazla kanat var mı bak, beni çağır
rüşvet, kadın pazarlığı ve bu sefer atılmış bir demire gemi takılsın
ama liman ama değil, kıllarını kaltak gibi süsle bıyıklı adamların
sonra sürünerek zamanın ötesinden bana gelmelisin orospum
şimdi her şey yerli yerinde, sahne bütün senaryolara hazır
ve melekler üstümüze düşecek siyah – beyaz: bum bum!!





Uyanış: "peki bana su yok mu?"
bardakla değil, parmağının ucuyla birazcık, ağzından geçirip
çünkü okyanuslarda boğulmuş gibi, küçük bir ada kalmalı gerçek
demir atıp batıralım onu ve bana en çok
ayaklarını ver tutayım ellerin melek dizginlesin…

XXII.

Ona kalbinden bir tutam verebilirsin fazlası romantik
görüşmelerini de deniz kıyısına atfedip
fener gibi dönebilirsin ve dünya dinamo
diyelim seni de alacaklar yanlarına binlerce balık sürüsü
şaşırma ama onların sadece yüzgeçleri
böyle masalları avutmak lazım, gerisi gecenin sebepsiz renkleridir
gör ki dünya yumak ve bitiyor, hırkasını ören giyip kaçacak…





…nasıl evcilleşti ışık, gecenin biraz utangaç kızlığı
zarı görününce kapattı eteklerini ve köşe başı çevrilmişti yüzgeçlerle
toprağa dalmayı deneyen herkes biraz ahmak oluyor
solucan bir balık ziyafeti iken bile






dip, kusurun bilenmiş hali ama öldürecek kadar keskin değil
bali poşetinde okyanus uyutan bir kaptan
onun ziftinde yüzgeçler solucanımsı, söyle bu da mı masal!
sen hücrelerini eğit, ışık yanı başında mırmırlayacak
artık fener gibi dönebilirsin ve dünya atom değirmeni…





Nereye dönersen dön hepsi dalmak oluyor
yüzey dediğin kendi sihrinde boğulan bir masal
sen bu sihre nokta koy şihir olsun
dünya h sabiti…