Sanal Ortam Kişinin Kendisini Dışarıdan Görme Arzusu mudur?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde cogito tarafından oluşturulan Sanal Ortam Kişinin Kendisini Dışarıdan Görme Arzusu mudur? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,407 kez görüntülenmiş, 11 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Sanal Ortam Kişinin Kendisini Dışarıdan Görme Arzusu mudur?
Konbuyu başlatan cogito
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan elbisss

cogito

Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Ocak 2010
Mesajlar
198
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
İnsanlar internet üzerinden yaşadıkları hayatı karşılarında görmek istiyorlar.Bu bir resme bakmak, okunan kitaptan alınan notları dönüp dönüp okumak gibi bir şeydir.Erich Fromm Sahip Olmak Y a Da Olmak kitabında fotoğraf çekmenin sahip olma ihtiyacından kaynaklandığını söyler ve bunun insan yaratıcılığına engel olduğunu savunur.Ona göre yaşadığımız süreçten bir fotoğraf çemek onu bir kareye hapsetmektir.İnsanlar da facebook, msn..vs. üzerinden hayatlarını, ilişkilerini, becerilerini,bakış açılarını belli karelere sığdırıp gösteriye sunuyorlar.Eğer yaşam gösterilmekten haz alınan bir noktaya gelirse ondan sonra yaptığımız her şeyi o nedenle yapmaya başlarız.
Avatarımıza yerleştirmek için güzel bir fotoğraf çekmek, facebookta göstermek için marjinal arkadaşlıklar yaratmak, kişisel iletide göstermek için müzik dinlemek..vs. Bir süre sonra sadece göstermek değil görmek arzusu yerleşir insanın içine.Kendikendimizi görmek arzusu da kendimize yabancılaşmanın ya nedenidir ya da sonucu.
 
M

monaliza

Ziyaretçi
Hiç böyle düşünmemiştim. Sanal yada reel öylesine kendimim ki. İnsan, kendisini kandıramayacağına göre, diğerlerini kandırsa, ne kazanabilir?

Bu bir bilinç konusu sonuçta. Olasılıklar da yadsınamaz. Bu bağlamda katılabilirim size.
 

Aksiyom

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
4 Tem 2009
Mesajlar
569
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
32
Bulunduğu sanal ortama göre değişir facebook bireylerin beğenilme duygusunu tatmin ettiği yer olduğu düşüncesindeyim.
''Avatarımıza yerleştirmek için güzel bir fotoğraf çekmek, facebookta göstermek için marjinal arkadaşlıklar yaratmak, kişisel iletide göstermek için müzik dinlemek..vs. Bir süre sonra sadece göstermek değil görmek arzusu yerleşir insanın içine.Kendikendimizi görmek arzusu da kendimize yabancılaşmanın ya nedenidir ya da sonucu''
Buraya katılıyorum,bi süre sonra farkındalık yok oluyor en ilgi gören/arzu kazanan şeye dönüşülüyor.Bir de bakmışsınız herkes tek düze giyimler saçlar düşünceler..ama olsun arzular bende ya (!)
Böylelikle üretimin yerini ruhların tüketimi alıyor..ve bu masal yavaş yavaş yok oluyor..
 

cogito

Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Ocak 2010
Mesajlar
198
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Facebook ile ilgili görüşüne katılıyorum.Bireylikler dergisinde facebook ile ilgili bir yazıda Zygmunt Baumen ve Michael Schluter 'in görüşlerini yer verilmiş. Bunları paylaşmak istiyorum.

''Mahremiyetin hızla soğuyan sularında evler artık yumuşacık mahremiyet adaları değildir. Buralar, aşkın ve dostluğunpaylaşılan teneffüs avlusu statüsünden bölgesel çarpışma alanlarına, birlik şantiyesinden tahkim edilmiş istihkamlar toplamına dönüşmüştür.''(Zygmunt Bauman)

''Kendi evlerimizde sipere yattık, kapılarımızı kapadık, sonra kendi odalarımıza geri çekilip, üzerimize kapıyı kiltledik. Ev çok amaçlı bir eğlence merkezi oldu, içinde aile üyeleri bir anlamda ayrı ayrı, yan yana yaşayabildiler.''(Michael Schluter)

''....buysa fiziksel yakınlığın oluşturduğu bütün bağları ve ilişkileri ortadan kaldırmaya, işe yaramaz etmeye yeter. Hatta fiziksel yakınlık son derece anlamsız ve gereksiz bir durum haline gelmiştir. Böylelikle görüntüsüne ve görüntülerine arzuyla, şehvetle bakanlar yan yana geldiklerinde birbirlerinden hiçbir şey anlamayacaklardır. Bağlantı burada sonuna kadar en azından görsel ve onun ürettiği yazı üstünden görme temelli bir iletişim ağı olarak algılanmaya açıkken ilişki bunun hiçbir yerinde yoktur. Çünkü ilişki genelde fiziksel olarak yaşadığımız, bulunduğumuz, durduğumuz düzlemin üstünde ve yan yana olmamızla mümkündür. Dünya burada simgelerle, görsel malzemeyle tekrardan oluşturulmaktadır. Artık yaşadığımız dünyanın görüntüye bağlı olarak simgesel karşılıkları internette mevcuttur. Birine çiçek yollayabilir, bardak tokuşturabilirsiniz! Bu olurken görme hariç dört duyu da çoktan devre dışı kalmıştır. Hadi konuşmayı geçelim dokunmak, tatmak bu dünyadan değildir.
İnternette insnaın duyduğunu sandığı aslında gördüğüdür. Gösterilen dört duyuyu da dışarıda tutarak bakan karşısında iktidarını elde etmiştir....''(Bireylikler)
 

phi

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
1,906
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Bireycilik, kolektivist hareketlerin totaliter olduğunu ve insanı köleleştirdiğini düşünür. Bireyciliği ortaya çıkaran liberalizmdir ve liberalizm ile birlikte bireycilik sosyalizm, komünizm gibi bütün kolektivist hareketlerin karşısında yer alır. Çağımızın en önemli liberal düşünürlerinden olan Hayek, bireyciliğin Hrıstiyanlıktan ve klâsik eski çağdan beslendiğini, Rönesans’ta tam bir gelişme gösterdiğini ve batı medeniyetini yaratanın da bu bireycilik olduğunu düşünür.Ona göre bireycilik, “ferde fert olarak saygı göstermek; kanaat ve zevklerinin ne kadar dar olursa olsun, kendi sahası içinde kendine ait bir mesele olduğunukabul etmek; insanların ferdî kabiliyet ve temayüllerini inkişaf ettirmelerinin arzuya şayan olduğuna inanmaktır.”Hatta Hayek, bireyin önemini o kadar büyütür ki, Comte’un “garbın ezeli hastalığı, ferdin nev’e karşı isyanı”
düşüncesini, batı medeniyetini kuran kuvvetin ta kendisi olarak nitelendirir. Ahlâki anlamda bireycilik, ahlâki yükümlülüğün bireyin bilincinde doğuştan bulunduğunu, bireyin her türlü kurumun kaynağında yer aldığını, bireyin biricikliğini ve tek amaç olduğunu iddia eder. Böyle bir anlayışta birey, kendi kendisini belirleme gücüne de sahiptir. Ayrıca bireyin dışında başka bir gerçeklik kabul etmeyen bireycilik, gerçekten var olan bireydir ve toplum, bir vehimdir, soyut bir varlıktır, diye düşünür. Bireyciliğe göre dünya, sadece ben’in dünyasıdır. Her türlü toplumsal kuruma bir isyan olarak düşünülebilecek olan bireycilik, anarşizme kapı açacağı için değerler ve ahlâki hayatımız
alanında yıkıcı olma tehlikesine sahiptir. Aynı zamanda toplumsal gerçekliğin reddi, ahlâki hayatımızın kaynağındaki çelişmeyi de yok saymaktır. Oysa birey, ancak başkaları sayesinde var olduğunu anlar. Ahlâki hayatın ve değerlerin kaynağında sadece bireylerin bulunduğunu kabul etmek ve toplumun etkisini inkâr etmek, aşırı bir değer göreceliğine neden olacağı için her birey, bu görecelikten dolayı kendi eylemini meşrulaştırmakta hiçbir zorluk çekmez. Hatta böyle bir durumda ahlâksız denilebilecek bir eylemden bile bahsedilemez. Ahlâk, tamamen bireysel bir ahlâk olacağı için, “niçin bazı insanlar bazı durumlar karşısında ortak hareket ederler” sorusuna tatmin edici bir cevap verilemez. Oysa bu sorunun cevabı, bireyciliğin inkâr ettiği, bireylerdeki toplumsallıktır.
 

cogito

Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Ocak 2010
Mesajlar
198
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Evet birey başkaları sayesinde varolduğunu anlar fakat başkaları sayesinde varolmaz. Nasılki suçlu insanlar cezaevlerinde terbiye ediliyorsa uyumsuz bireylerde toplum içinde terbiye edilir.Işık Ergüden 'in hapishanelere yönelik yaklaşımıyla (''Hapishanedki insanın yaşayacağı mekanı seçme hakkı olmadığı gibi, beraber yaşayacağı insanları seçme hakkı da yoktur.Karar 'başkalarına' aittir.Kurumla yüzyüze gelmek ve tartışmak, kararları değerlendirmek, hatta değiştirmek olanaksızlığı ve kurumun kadir-i mutlaklığı kapatılan insanda her türlü kötü şeyin her an olabileceği duygusunu yaratır ve dolayısıyla herhangi bir mekanda -herşeye rağmen- özel yaşantı oluşturmak ta olanaksızlaşır. Kapatılan kişi, bir anlamda insana tutsak edilmiştir - hem gözetleyen/denetleyen insana, hem de yanındaki, kendisi de kapatılmış olan başkasına.'') bunu insanın toplum karşısındaki konumuna benzetebiliriz.Kendisi olmayı ne kadar çok isterse o kadar çok tecrit edilir.
Günümüz teknolojisiyle beraber de artık bi başkasına ihityaç duymadan kendisini kendinden tecrit edip bir takım yollarla da yeniden varlığını duyumsamaya çalışmaktadır.
 

Aksiyom

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
4 Tem 2009
Mesajlar
569
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
32
Facebook ile ilgili görüşüne katılıyorum.Bireylikler dergisinde facebook ile ilgili bir yazıda Zygmunt Baumen ve Michael Schluter 'in görüşlerini yer verilmiş. Bunları paylaşmak istiyorum.

''Mahremiyetin hızla soğuyan sularında evler artık yumuşacık mahremiyet adaları değildir. Buralar, aşkın ve dostluğunpaylaşılan teneffüs avlusu statüsünden bölgesel çarpışma alanlarına, birlik şantiyesinden tahkim edilmiş istihkamlar toplamına dönüşmüştür.''(Zygmunt Bauman)

''Kendi evlerimizde sipere yattık, kapılarımızı kapadık, sonra kendi odalarımıza geri çekilip, üzerimize kapıyı kiltledik. Ev çok amaçlı bir eğlence merkezi oldu, içinde aile üyeleri bir anlamda ayrı ayrı, yan yana yaşayabildiler.''(Michael Schluter)

''....buysa fiziksel yakınlığın oluşturduğu bütün bağları ve ilişkileri ortadan kaldırmaya, işe yaramaz etmeye yeter. Hatta fiziksel yakınlık son derece anlamsız ve gereksiz bir durum haline gelmiştir. Böylelikle görüntüsüne ve görüntülerine arzuyla, şehvetle bakanlar yan yana geldiklerinde birbirlerinden hiçbir şey anlamayacaklardır. Bağlantı burada sonuna kadar en azından görsel ve onun ürettiği yazı üstünden görme temelli bir iletişim ağı olarak algılanmaya açıkken ilişki bunun hiçbir yerinde yoktur. Çünkü ilişki genelde fiziksel olarak yaşadığımız, bulunduğumuz, durduğumuz düzlemin üstünde ve yan yana olmamızla mümkündür. Dünya burada simgelerle, görsel malzemeyle tekrardan oluşturulmaktadır. Artık yaşadığımız dünyanın görüntüye bağlı olarak simgesel karşılıkları internette mevcuttur. Birine çiçek yollayabilir, bardak tokuşturabilirsiniz! Bu olurken görme hariç dört duyu da çoktan devre dışı kalmıştır. Hadi konuşmayı geçelim dokunmak, tatmak bu dünyadan değildir.
İnternette insnaın duyduğunu sandığı aslında gördüğüdür. Gösterilen dört duyuyu da dışarıda tutarak bakan karşısında iktidarını elde etmiştir....''(Bireylikler)
Gerçekten mükemmel tespitler.Paylaşımından ötürü teşekkürler.
 

Mühendis

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
3 Eki 2009
Mesajlar
271
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
67
Egosunu tatmin etme arzusuyla,ne kadar 'en' olduğunu gösterdiği/gördüğü/görüldüğü sandığı bir ortamdır.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
sanal ortam yeni bir "kitle" oluşturmaktadır; iletişimsizler kitlesi. gerçi hızlı/etkili ir iletişim aracına da dönüştürülebilir. insanın doğasında olmayan tembellik eğilimi onu sanal dünyada alabildiğine tüketme düşüncesine doğru sürükler. uygarlıklar kent denilen yapılar ile birlikte ortaya çıkmış ve sosyal olanı sürekli törpleyerek günümüze kadar gelmişlerdir; uygarlık denilince hemen gelişmişlik akla gelmemelidir; uygarlık bir tükenmişliktir aslında...kişilerin bir-takım-sitelerde görünme isteklerinin altında yalnızlık duygusu yatmaktadır. sanal dünya kendine dışardan bakmak değildir. sanal kalmak tam anlamıyla öz-güven yoksunluğu ve sosyal paylaşımsızlıktır temeli tüketime dayanır bu nedenle de caziptir. kişinin tamamen kendi denetimi altında ve kendini tam güvende duyumsadığı bu alan aslında tam anlamıyla öz-güveninin yokluğunu benimsemesinden başka bir şey değildir. bu nedenle mümkün oldukça sanal kalmamak ve onu yıkmak gerektiği kanısındayım. bilgi iletimi, duygu ve düşüncelerin soğuk iletimi ile aynı olamaz. sokakların kaotik durumda olması insanları güven duydukları ev denilen olguya sürükler; sokaklar insanların olmasına karşın öyle değildir; bunu kimler yaratır; eve kapanan insanlar sanal dünya ile sokaklara açılırlar ki, o sokaklar farklıdır. dokunamaz, göremez ve işitemezsin. istediğinde çeker gidersin, hesapsız, kitapsız ve yasasız. sürekli sanal kalmanın br tür sorumsululuktan kaşmak olduğu açıktır.
sanal dünyanın görüntüsüne kapılmamak gerek.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Sosyal Medyanın Gençlerin İmajına Olan Korkunç Etkisini Gösteren Çalışma

Sosyal medyadaki rol modellerinin gençler üzerindeki etkisini incelemek isteyen Selfie Harm projesinde, gençlerin kendi imajlarına bakışları ele alındı. Sosyal medyanın etkileri çok uzun süredir tartışmalara konu oluyor. Özellikle gençler için sosyal medya oldukça önemli ve sanal dünyadaki imajlarını oldukça önemsiyorlar.

Selfie Harm projesi de gençlerin sosyal medyadaki davranışlarını incelemeyi amaçlıyordu. Kısaca Rankin olarak bilinen fotoğrafçı John Rankin Waddell, 13-19 yaş arasındaki gençlerin fotoğraflarını çekti. Daha sonra da gençlere fotoğraflarını düzenlemeleri için kısa bir zaman verdi. Rankin sonucu “İnsanlar idollerini taklit ediyor, gözlerini büyütüyor, burunlarını küçültüyor ve tenlerini parlaklaştırıyor, ve hepsi de sosyal medya beğenileri için.” diyor.

1c0501cb6a7a969bed965d0a3066ad0ead614480.jpeg


Proje, M&C Saatchi ve MTArt tarafından Visual Diet projesinin bir parçası olarak tasarlandı. Visual Diet, imajın akıl sağlığını nasıl etkilediğini araştıran bir çalışma. Her seri hem orijinal hem de düzenlenmiş olan fotoğrafı gösteriyor.

Bu fenomene genellikle Snapchat Dismorfiyası deniyor. Dismorfik kişiler, vücutlarındaki olmayan bir kusurla aşırı şekilde uğraşıp duruyorlar. Snapchat Dismorfiyası da Beden Dismorfik Bozukluğu (BDD) kapsamında ele alınıyor. (Araştırmanın doğru sonuç vermesi için Rankin, fotoğraf düzenleme uygulamalarını kullanmayı bilmeyen gençlere uygulamaları kullanmayı öğretti.)

Bu uygulamaların aslında oldukça eğlenceli olduklarını belirten fotoğrafçı, durumun sanal bir sahte kimlik yaratma aşamasına geldiğinde ise hastalık olarak tanımlandığını belirtiyor.

“En son serim, Selfie Harm için. Gençleri fotoğrafladım & görseli ‘sosyal medyaya hazır hale gelene kadar’ düzenlemeleri ve filtreler koymaları için onlara verdim. İnsanlar idollerini taklit ediyor, gözlerini büyütüyor, burunlarını küçültüyor ve tenlerini parlaklaştırıyor, ve hepsi de sosyal medya beğenileri için. Bu da neden FOMO (Bir şeyleri kaçırma korkusu), mutsuzluk, yüksek anksiyete ve Snapchat dismorfiyası dünyasında yaşadığımıza dair bir başka sebep. Sosyal medyanın insanların kişisel imajlarına verdiği hasarı kabul etmenin zamanı.

LÜTFEN NOT ALIN: Katılımcıların çoğunluğu orijinal görüntülerini seçti."


Rankin bu konuda tek suçlunun sosyal medya olmadığını, hiper-idealleştirilmiş modeller sunan reklam endüstrisinin de suçlu olduğunu söylüyor. Fransa gibi ülkeler, üzerinde oynama yapılmış görsellerin belirtilmesini zorunlu kılan yasalar bile çıkarttı.

Visual Diet, sosyal medyadaki narsist imajların olumsuz sonuçlarına dikkat çekmenin yanında olumlu görsel içeriğin de pozitif etkisi olduğunu göstermeyi amaçlıyor. MTArt’tan Marine Tanguy, insanların anlamlı ve olumlu içeriklerle karşılaştıklarında daha iyi olduklarını söylüyor.

Tanguy, Kim Kardashian’ın Instagram’da Louvre müzesinden 50 kat fazla takipçisi olduğunu söylüyor. Normal gündelik görsellerin tüketilmesinden ziyade anlamlı içerik tüketilmesini tavsiye eden Tanguy, daha ilham verici içeriklerden oluşan bir görsel diyet tavsiye ediyor.

Kaynak: webtekno.com/sosyal-medyanin-genclerin-imajina-olan-korkunc-etkisini-gosteren-calisma-h63365.html

b5d286ec9330682c5ad1f52433e80c300363e9de.jpeg
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Selena Gomez, instagram hesabını dondurup bir açıklama yapmıştı ve bu yaşanan olay, sosyal medyanın kendini iyi hisseden bir insana bile neler yapabileceğine uygun bir örnek teşkil ediyor. Instagram CEO'su çağrıda bulunup 'eleştirilere açık olduğunu' ifade etse de bu sorunlar daha çok kullanıcılardan kaynaklanıyor ve çoğu zaman yasalar bile işlemiyor. Ne yazık ki bazı insanlar sosyal medyayı sadece hiç tanımadığı insanlara sebepsiz yere saldırmak için kullanmakta ve hal böyle olunca da çoğu kullanıcı bu alanları terk etmek zorunda kalıyor.

'Yorumlar kötü hissettiriyordu'
Selena Gomez, geçtiğimiz günlerde Instagram hesabını dondurduğuna dair bir mesaj yayınlamış, çok özel bir şey paylaşmak istediği zaman asistanının telefonunu kullandığı söylemişti. Uygulamanın özgüvenini zedelediğini söyleyen Gomez, “Instagram’ı çok fazla kullanıyordum ama gençler için çok sağlıksız olduğunu düşünüyorum, kendim için de. Zamanı yorumları okumaya harcamak çok üzücü. Bunları okuyup görmek kendim ve bedenim hakkında kötü hissettiriyordu” ifadelerini kullanmıştı.

 
Son düzenleme:

elbisss

Kahin
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
28 Mar 2019
Mesajlar
1,322
Tepkime puanı
266
Puanları
83
sanal ortamı ne amaçla kullandığımıza bağlı gerçek manada sanal ortamlar beenim gözümde yaşayan bir sanal şehirdir Bu sanal şehir ağları o kadar büyük ki hangi şehirde hangi denizde olmak istemek sadece sizin elinizin avuçları içerisinde bir tıklama mesafesinde diyebilirim Sanal ortamları faydalı kullanabilmek bunun yanı sıra faydalar alabilmek oldukça önemli diyebilirim birbirimizden öğreneceğimiz o kadar çok bilgiler var ki yeter ki bilgileri alırken süzgecten geçirip faydalı olanları alabilelim..

Sanal ortamlarla tanısalı yaklaşık 11 yıl olur geçen süre zarfı içerisinde bir çok şey öğrendim en çok öğrendiğim husus ise sanal ortamdaki insan alışveriş döngüsüydü ve bunun gibi bir çok şey aslında öğrendim demeyelim çünkü halen yeni yeni şeyler öğrenebiliyorum...

Sanal ortamlarda 2008 yılında yer aldıgımda aslında nasıl bir dünya içerisinde olduğumu tam manasıyla bilmiyordum herkesle konuşmak olan arzum akabinde paylaşmanın değerini anlamam aslında zaman aldı çünkü yazışırken sana dönmeyen olabiliyor bununla birlikte aslında gözükende olmuyordu sonraları kendime sordum ve dogru cevabı bulmuştum gözükmek için değil gerçektende samimi paylaşım yapmamın benim için gerçek kimliğime daha uygun olduğunu öğrendim görmek isteyen zaten bir şekilde ulaşıp görüyordu önemli olan sayılar yada like lar değildi özde olan gerçek samimi cümlelerin yer alması doğal olması yapmacık olmaması aslında gerçekte kimlik

neyse buradada olması tek arzumdu geçen süreç içerisinde bir çok paylaşımlar öneriler projeler vss sundum sundukça aslında insanın gerçekte paylaşma arzusunun değeri daha güzel anlaşıldığını farkettim oyun sitesinde ilk başlarda dergi editörüyken 6 ay gibi süre zarfında derginin yöneticilerinden biri haline gelmiştim sanırım realdeki sevecen halimi ve pozitif bakışımı burayada lanse edebilmişim ve samimi olabilmişim ki kısa sürede bir çok yere sanal ortamlarda geldim o dönem içerisinde forumda yöneticilik teklifinin de gelmesi bana sunulan en güzel hediyelerden bir tanesiydi aslında öğrenecek çok şeylerim olduğunu halen düşünüyorum çünkü sanal yelpazee çok geniş bir cografya bu cografyada bir çok şeyler edinebileceğimiz gibi bir çok şeyler de paylaşmış olacağız like ların bence bir önemi yok önemli olan paylaşımları ölümsüzleştirmek bir gün sizler bizler burada olmasak da paylaşımlar paylaşım yaptıgınız yerler kapanasıya kadar tarihin sayfalarında kalacak her paylaşımın mutlak bir ömrü oluyor tıpkı insan ömrü gibi o yüzden çok üstünde durmamak sadece anın güzelliklerini paylaşabilmek diye düşünmekteyim.

Böyle.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst