Reha Yünlüel

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde P'den Ş'ye kategorisinde kalliope tarafından oluşturulan Reha Yünlüel başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,080 kez görüntülenmiş, 3 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı P'den Ş'ye
Konu Başlığı Reha Yünlüel
Konbuyu başlatan kalliope
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan kalliope

kalliope

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
23 Ara 2008
Mesajlar
727
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
amorti

biletimi,
kör bir piyangocunun
titreyen ellerinden çekiyorum
savrulmuş hayatıma bir amorti vursa
bu, en büyük ikramiye bana!

sen'lerden örülmüş bir duvarın kenarından yürüyorum
sen'lerden örülmüş o duvara tutunarak
yalnızlıklardan kaçıyorum güya
yalnızlıklarıma birer davetiye gönderirken

ben o sen'leri bölüyorum
o sen'ler beni
bölük pörçük hayatımı
iliklemeye çalışıyorum beceriksiz ellerimle!

yamalı bir kum torbasına dönmüşüm
kendimi dövmekten geliyorum
bir iş dönüşü saati
yorgunum, bitkinim
dargınım kendime!

cevapları kendi içinde saklı sorguların
binlerce soruya gebe bakışlarında
bir sümüklüböceğin kabuğunu sürüklediği çaresizlikte
sürüklüyorum kendimi
bir kaplumbağanın "evim" dediği heyecanda
taşıyamıyorum artık bedenimi!

kendimi ispiyonluyorum
bir casusun kurşuna dizilme hakkını
görebilmek için kendimde

terazi burcundan gündönümlerinde
akşamdan kalma yorgun bir gündüzün sarhoşluğu,
kazandığı savaşlardan topladığı madalyaları
ağlayarak sayan bir askerin gölgesiyim

ahh!
göz özü görmeyen bir havada
fareli köyün kavalcısını arıyorum:
ömrümün kalan kısmına hükümlü
peşinatsız dört taksit sudan ucuz üç kuruşluk acılarımı
dökmesi için denize!

 

kalliope

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
23 Ara 2008
Mesajlar
727
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
çapak

tanrılaşmış gözlerle bakıyordu öylece
çapaksız ve tanrılaşmış gözlerle

bir yıldız aktı gökyüzünde
gökyüzü simsiyahtı
o bembeyaz minik gözlerini bir kenara bırakırsak
bir dilek aktı gökyüzüme
gökyüzüm bembeyazdı
o simsiyah devasa gözlerimi bir kenara bırakırsak

tanrılaşmış gözlerle bakıyordu
çapaksız ve tanrılaşmış gözlerle
bakışları pasaportsuz geçti kayıtlarıma
bakışları kayıtsızdı

haberler, haberler, haberler
okunuyordu televizyonlarda
haberlerden habersizdim
bir tek tanrılaşmış gözlerden haberliydim

tanrılaşmış gözlerle bakıyordu
çapaksız ve tanrılaşmış gözlerle

gözlerini okumaya çalıştım bir an
gözleri sisliydi
tanrıdağı gibi sisli
elinizi uzatsanız ileriye doğru
elinizi göremezdiniz

tanrılaşmış gözlerle bakıyordu
çapaksız ve tanrılaşmış gözlerle

bir gözü diğerinin gölgesiydi sanki
nereye gitse onu takip ediyordu
nereye gittiğini bilmeyen sisli ve puslu bir gözü
bazen o bir göz
diğerini itekliyordu öte tarafa doğru

tanrılaşmış gözlerle bakıyordu öylece
çapaksız ve tanrılaşmış gözlerle
nedenlerle uğraşmayan tanrılaşmış gözlerle
herşeyi bulabilirdiniz o tanrılaşmış gözlerde
romeo ve juliette'i, o otobüs şoförünü, o otobüsü,
necla teyze'yi, radyoda çalan istek "sıradaki" parçayı,
kestiğiniz tırnakları, yirmilik dişinizi, dokuzyüzkırkbeşi,
asker postallarını, postal askerleri, vs.'yi, vd.'ni bulabilirdiniz.

tanrılaşmış gözlerle bakıyordu öylece
çapaksız ve tanrılaşmış gözlerle
gözlerim, burnum, kulaklarım;
suretim eriyordu bakışlarında
bilmemkaç santigrat ya da fahrenhayt derecede

tanrılaşmış gözlerle bakıyordu
çapaksız ve tanrılaşmış gözlerle
bir çift göz ancak bu kadar tanrılaşabilirdi herhalde
beş asırlık ulu çınarların uğultularına
ancak böylesine tanrılaşmış gözlerde dokunabilirdiniz

beş asırlık ulu çınarların uğultusu

kulaklarınız kaldıramayabilirdi böylesine ululaşmış sesleri
ses denebilir miydi buna
hem bir fısıltı, hem bir çığlık
hem bir gözdağı, hem bir davet

tanrılaşmış gözlerle bakıyordu
çapaksız ve tanrılaşmış gözlerle
uçurtmasız gökyüzünde
uçurtmalar uçurabilecek kadar kudretli tanrılaşmış gözlerle
sadece bakıyordu o kadar
ne en ufak bir ses, ne bir hareket
yalın ve yakıcı
çığlıklardan oluşmuş bir örgünün dokusu kadar yoğun

tanrılaşmış gözlerle bakıyordu
yitik canların peşisıra giden bir keman sesine bakar gibiydi
-keman sesinin tanrının sesi olduğunu biliyor muydunuz
bana da bir kemancı söylemişti-
yitik canların peşisıra giden bir keman sesine bakar gibiydi
çapaksız ve tanrılaşmış gözlerle

tanrılaşmış gözlerle bakıyordu
tanrılaşmış gözlerle öylece
çapaksız ve tanrılaşmış gözlerle
belki hiçbirşeye bakmıyordu
hiçbirşey görmediği gibi
herşeye baktığını aynı anda
ama aynı anda
herşeyi gördüğünü zannederdiniz

büyülenmiş bir şekilde bekliyorduk
kitlenmiş umarsız gözlerimizle
ne istese yaptırabilirdi
bir kımıltısı yeterdi belki de bakışlarının
öylece bakıyordu
çapaksız ve tanrılaşmış gözlerle
varlıklarımızı hiçe indirgecesine
ya da yükseltgercesine, bilmiyorum

bakıyordu
ölen birinin
o son anda baktığı kadar tanrısaldı bakışları

yorulmakbilmez tanrılaşmış gözlerle bakıyordu
öylesine çapaksız
öylesine tanrılaşmış gözlerle
bir yumruk
nasıl avucuna alır ve sıkarsa
öylesine sıkan tanrılaşmış gözlerle sarıyordu beynimizi
bir yumruk
öylesine bir yumruk işte
ama böylesine tanrılaşmış bir yumruk

boğazınızdaki bir yanma bir tıkanma gibi
işte öylesine bir yumruk
can acıtan bir yumruk

bir çift bakış
bir yumruk gibi
böylesine bakardı işte
öylesine çapaksız
öylesine tanrılaşmış

ambulanslar geçiyordu
yüklerini iyice tutmuş
sirenler, sirenler, sirenler
öylesine asap bozucu
insanı,
ambulansın yükü
olduğuna inandıracak kadar
asap bozucu

tanrılaşmış gözlerle
sirenlerle alâkadar olmayacak
kadar kayıtsız
tanrılaşmış gözlerle
çapaksız
öylece bakıyordu

kalbim sıkışıyordu
korku eyerini yüklemeye başlamıştı sırtıma
(çapaksız ve tanrılaşmış gözlerle
öylece...)

korku!
insan neden korkardı ki
neden korkardı
(öylesine tanrılaşmış...)
neden kalbim böylesine umarsız sıkışıyordu!
(öylesine çapaksız...)
neden çöreklenirdi
yumuşacık bir mindere oturmanın rahatlığıyla?!

tanrılaşmış gözlerle bakıyordu
çapaksız,
çapaksızlığınca tanrılaşmış gözlerle
öylece

anbean değişen tanrılaşmış gözlerle
tanrılaşmış kocaman gözlerle
çapaksız kocaman gözlerle
(sanki bir saniye önce
bir yıldız akmamış gibiydi gökyüzünde
bir dilek akmamış gibiydi gökyüzümde)
öylesine bakıyordu
anbean değişen tanrılaşmış gözlerle

anbean büyüyüp küçülen gözbebeklerinden
sızanları biriktirseniz
birbirine bağlar
ve gökyüzüne bir merdiven kurardınız
o korkunç
o kocaman
o tanrılaşmış gözlerden

tanrılaşmış gözlerle bakıyordu
kırar gibi tüm kapıları
sert
ama şefkatli bir dokunuş kadar yumuşak
aynı zamanda
işte öylesine tanrılaşmış

bir çift patlamaya hazır saatli bomba gibiydi
gözbebekleri
öylesine patlamaya hazır
patlamadan patlamış gibi duran
alev alev
bir çift alevden top gibiydi gözleri
yanan ve yakan
bakarken o gözlere eliniz yanardı
elimin yandığı gibi
böylesine somut, böylesine gerçek
böylesine çapaksız

düşlerle, hayallerle, umutlarla bezeli
yaralarla, acılarla, kayıtsızlıklarla bereli

tanrılaşmış gözlerle bakıyordu
tanrılaşmış gözlerle
tanrılaşmış...

öylece bakıyordu
çapaksız...
 

kalliope

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
23 Ara 2008
Mesajlar
727
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
ayaklarım üşüyor sevgilim!


bir ateş
bir ateş düşüyor cumbalardan
sadece iki kişi yürüyor sokaklardan:
bir ben
benden uzak
bir ben
bana yakın

şaşkınlığın kurduğu tuzaklar
çemberlerden atlıyor
birer aslan gibi
şaşkınlığın ayaklarına kapanıyorum
bir şüpheci edasıyla

bir kurumuş ağacım!
filizlerine özlemli
özlemlerine filizli
bir eprimiş kumaş!
yazgısına ilmekli
ilmeklerine gizemli

soruyorum
yumruğum masada!
soruyorum
haykırışlar içinde!
-ne soruyorum
tabii ki biliyorum-

acıların payandasında
kuru kupkuru iki yüzüm
bir çift kirli yüz ya da

bacaklarım sakat
bir tekerlekli sandalyede
o bir tekerlekli sandalyenin
tekerleklerini kıskanıyorum

sokaklarda
koşarak tekerlek çeviren çocukların
çevirdikleri tekerleklere yakınım
çöpten bacaklarına uzak


ben:
bu sakat bacaklarımla,
ben!
bana uzak ve benden yakın ben'lerle
ben!

ben:
sen'siz ben!
yani:
hiç ben!
bacaklarımı
cumbalı bir evin
cumbasından sarkıttım

bir şey var ki
tüm benlerimle birlikte herkes
ve herşey, ve sen dahi
-cumbamdaki o kırık saksılı
beyaz gardenya dahi-
biliyor,
kendi kendime sakladığım
kendi kendime saklandığım
o kırık saksılı beyaz gerçeğimi:

ben hep sokaklardaydım,
sokaklardan dışarı hiç çıkmamıştım ki!
 

kalliope

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
23 Ara 2008
Mesajlar
727
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
şairini arayan şiir


1. nüsha

hatırı sayılır tövbelerde
mahzun bir kör bıçakla
kestiğim bileklerim!
ahhh!

2. nüsha

ipnotize edilmiş bir kilidin
herhangi bir anahtara
karşıkoyamaz şuursuz tavrında
diz çöküp
kaybedilmiş bir çıngırağın
o kaybedilmiş sesinden
medet ummalarım!
haaayır!

3. nüsha

aynada her gün
görmek zorunda kaldığım
mendebur suretimin
o başıboş, o avare nüshaları!
pöhhh!

4. nüsha

kendimi kaybettiğim zamanlarda
bulduğum
o otomatik hükümsüzlüklerimin
karanlığında
birdenbire parlayan
otomatik bir tabancadan
izinsiz ayrılarak
kulaklarımdan hiç ama hiç gitmeyen
o bir çift vızıltı
ben'g! ben'g!
ve kulaklarımda
gelmesinden
hiçbir zaman umut kesilmedik
o nüshalararası ahenk!
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst