- Konbuyu başlatan
- #1
- Katılım
- 29 Şub 2012
- Mesajlar
- 18
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 29
özgürlük karşımızdaki kavrım özgürlüğünün başladığı noktada bitiyor. genel olarak bir özgürlük kavramı yoktur o zaman.
bir hata var. mahkeme salonlarında "adalet mülkiyetin temelidir" yazmaz. "adalet MÜLKÜN temelidir" yazar. burada ki mülk, sahip olunan mal anlamında değildir. devlet anlamına gelir. Osmanlı'da ki yönetici üç sınıftan bahsedilir, ilmiye(din adamları), seyfiyye(asker) ve mülkiye(saray). bugünkü bürokrasi içinde mülkiye sınıfı denebilir. kısacası mahkeme salonlarında ki sözün anlamı "adalet DEVLETİN temelidir" anlamındadır.Senin hak dediğin şey mülkiyet ilişkisi ile çoktan sınırlanmıştır. Eşitliğin olmadığı bir yerde temel hak ve hürriyetlerden söz edilemez. Edilseydi mahkeme salonlarında adalet mülkiyetin temelidir diye bir ibare bulunmazdı.
özgürlük tutsaklığın hissedildiği yerde başlar diyor Erich Fromm bey abimiz.
özgürlük karşımızdaki kavrım özgürlüğünün başladığı noktada bitiyor. genel olarak bir özgürlük kavramı yoktur o zaman.
doğru..Kendi özgürlüklerimizin sınırını bile çizmekte zorlanıyorken-çünkü "insan" olarak sınırlarımızdan hala emin olmadığımızı düşünüyorum-dışarıdan/içeriden sınır çizildiğinde hemen bunun içsel muhakemesine dalıyoruz..İnsan, sınırlandıkça özgürlüğünü sorgular..Başka bir deyişle, özgürlüğümüzü/özgürlük arayışımızı tutsaklık besler.
Sosyal açıdan düşünecek olursam,başkasının özgürlüğü benim özgürlüğümü sınırlayamaz.Ancak yılların öğretisi olarak kazınmıştır kafalarımıza özgürlüğe saygı."Kendi eylemlerimize karşı saygı beklememiz için diğerlerinin eylemlerine nispeten kendi eylemlerimizi sınırlama" öğretisi toplumsal bir doktrinden başka bir şey değil.Demek istediğim şu ki seni sınırlayan öbürünün özgürlüğü değil,saygı takıntın.
Sosyal açıdan düşünecek olursam,başkasının özgürlüğü benim özgürlüğümü sınırlayamaz.Ancak yılların öğretisi olarak kazınmıştır kafalarımıza özgürlüğe saygı."Kendi eylemlerimize karşı saygı beklememiz için diğerlerinin eylemlerine nispeten kendi eylemlerimizi sınırlama" öğretisi toplumsal bir doktrinden başka bir şey değil.Demek istediğim şu ki seni sınırlayan öbürünün özgürlüğü değil,saygı takıntın.
Saygı, takıntı değildir.Empati yeteneği gelişmiş birey, eylemlerini sınırlarken sosyal bir varlık olduğu bilinciyle hareket eder.Burada yine "hür" irade kavramı karşımıza çıkar.İsterseniz saygıyı rafa kaldırabilirsiniz pekala..
Saygı, takıntı değildir.Empati yeteneği gelişmiş birey, eylemlerini sınırlarken sosyal bir varlık olduğu bilinciyle hareket eder.Burada yine "hür" irade kavramı karşımıza çıkar.İsterseniz saygıyı rafa kaldırabilirsiniz pekala..
rica etsem şu yeteneği gelişmiş insan brey EMPATİ anlamını kendinize göre veya algılarınızla açıklıyabilrimsiniz.....