Ontoloji ,Varolma Bilinci, Üzerine Sorgulama, Düşünme ve Sorular

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe.Net Soruyor! kategorisinde "ictenlik" tarafından oluşturulan Ontoloji ,Varolma Bilinci, Üzerine Sorgulama, Düşünme ve Sorular başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 481 kez görüntülenmiş, 7 yorum ve 1 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe.Net Soruyor!
Konu Başlığı Ontoloji ,Varolma Bilinci, Üzerine Sorgulama, Düşünme ve Sorular
Konbuyu başlatan "ictenlik"
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan "ictenlik"

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Ontoloji (Varolma Bilimi ya da bilgisi) nedir hiç düşündünüz mü?

Descartes : Acaba var mıyız? Var mıyım?
Düşünüyorum (varolup varolmadığımı sorgulayabiliyorum ve bundan kuşku duyuyorum, kuşkuya düştüm) o halde sanırım varım

Kuşku nedir?
Descartes'in varolduğu/varoluşu hakkında kendini ve varoluş/varolanı eş-bilmesi kesin değil miydi?

Realite kesin değil midir?

Kesinsizlik nedir?

Bir de Descartes'in sorusu sizce şunlara yakın mı uzak mı?

Özgür irade ben miyim? Benim mi ? Bu ben miyim? Beni yaşayan ben mi?yim?

Varlığım benim mi? Bu ben ben miyim?

Özgür iradem, varlığım, varoluşum, benim olarak benim mi?

Bunun yaklaşık olarak (ben' in ve) kendi istencinin kendine ait ve dair olduğunun tanıtlanması yani kendi varlık ve varolmasının kendine ait kendi oluşun sorgulanması, gözden geçirilmesi vb olduğunu söyleyebilir miyiz?
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Konuya katılım olmadı o halde kendim bir şeyler karalayayım

Ontoloji üzerine en keskin bulduğum içeriğin ve sorgulamanın Parmenides'in On Natura (Doğa üzerine) adlı şirri olduğunu ara ara belirtiyorun. Bu ontoloji ve varlıksal başlangıç vb sorgusu üzerine nitelikli bir uslamlama dizgesidir ve farklı şekillerde ifade edilebilse de kabaca şöyledir.

-----------------
Eğer varolmasaydık (ve yokolsaydık) baştan beri varolmamaımz gerekirdi çünkü aksi yokluktan bir doğuş demektir ve bu mümkün olamaz ve eğer yokolsaydık bu durumda hiçbir zaman bilinemez ve bulunamazdık, bunun bilincinde olamazdık
Varız ve bunun farkında ve bilincindeyiz
Yoktan varolmuş ve doğmuş olamayız çünkü yokluğun/hiçliğin bilinci, mevcudiyeti olamaz ve düşünülemsi mümkün değildir.
O halde baştan beri ya var ya da yokolmalıyız.
Yok değiliz o halde baştan beri varız.
-------------------

Parmenides'in uslamlsmasını diğer bir çok düşünürden ayıran şu.
O baştan beri ya var ya da yok olmamız gerektiğini ve bunun tersinin mantıksız olacğaını söyler. Bu durumda bir oluşma ya da ilk ögeye ihtiyaç kalmıyor.
Buna hiç başlamamış bir sonsuzluk ve varolmamış bir öylece hep varolma vb. diyebiliriz.

Bu düşünceyi bir çok alan ve forum ve grupta tartışmaya çabaladığımda insanların bunu kavramsallaşıramadığını gördüm. Bu şuna benziyor. Tanrıya inanç gibi bir başlangıca inanç var ve tanrıın tabu oluşu gibi başlangıç inancı da bir tabu ve bu tabıuyu çok azımız yıkabildi. Yani tanrıdan kurtulan pek çok özne bile başlangıç kavramından kurtulamadı ve başlangıç kavramından ayrı düşünemiyor ve başlangıç kavramından kendini kurtaramıyor.
Bunu yapabilmenin yani başlangıç kavramı dışında varlığı ele alabilmenin ve düşünebilmenin ontolojinin tüm berraklığını sağlayacağını ve bunu yapabilenimiz için ortada bir varoluş omntoloji sorunu ya da bunalımı da kalmayacağını öngörüyorum çünkü bu oluş, kadercilik ve determinizm gibi inançlar dışında varoluşumuzu olduğu gibi olan bir zorunluluk haline getirir. Yani ya olması gerken budur ya da sonsuz olasılıktan biri de budur ve aslında bu ikisi birbiriyle pek çelişmeyecektir.

Parmenides dışında da doğa ya da ilk çağ filozofları şuna inandı.

Yoktan var ve vardan yok olamayız. O halde bunu basitçe çözümlemeyi deneyelim.

(Varlık ya da biz)

a- Yoktan varolamazsak vardan varolduk
b- Hiçbir zaman varolmadık çünkü hep vardı ve vardık çünkü zaten yok değildik.
Var yokla antidir ve varolma yokolma ile çelişiktir. Bir şey iyok olarak işaretleyebilmek için bile onun zaman içindeki varlığından sözetmeliyiz. Yani yok kavramı bile var'a dair bir işaretlemedir ve yok kavramı varolan bir şeyin zaman içindeki hareket ve değişlimini belirtir.

Yani aslında vardan varolasak bile var vardı ve aslında vardık.

Birilerimiz tıpkı tanrının ilk özne ve ilk hareket ettirici oluşu gibi tanrıyı ve özneyi dışlayarak kendine bir ilk madde ya da ilk hareket arıyor.
Bunun da hatalı olacağını söylüyoruz.
Tanrı gibi bir ilk yoktu ancak hareket ya da madde cinsinden de bir ilk yoktu ve olamaz. Buunn tersi çelişktir.

Kabaca başlayan biter ya da sonlanır ve hareket eden durur.

Varlık her anlamda başlangızçsız ve sonsuzdur. Ontolojinin temeli budur. Bunu anlarsak felsefe başlıyor.
 
Son düzenleme:

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
(Varlık ya da biz ya da tüm bu şeyler)

Sonsuz ya da olmadan/oluşmaksızın ya da zamansız nasıl varolabiliriz ki? için cevaplarım

Varolmadı çünkü yok değüildi.
Oluşmadı çünkü antioluşuk değildi.

Birincisi; (varlık, zaman, biz ya da tüm bu şeyler) yok değildi ve varolmadı.
Yok değildik ve varolmadık ya da varlık hiç bir zaman yokolmadığı için varolmadı da
Oluşmamış değildi ve bu yüzden oluşmadı
Oluşmamış bir şeyler olmayı ve oluşmayı beklemiyordu
Olmamış değildi ve olgunlaşmadı
Yokolan şeyler varolmaya dönüşmedi

Bunların hepsi iyi incelenirse aynı sistematik hataya vurgu yapar.

Ontoloji çözümleri her zaman basittir -aklın yolu birdir- ama neden gözükmez._?

Tanrı ile sınırlanmış birine karşı bilgi veremem çünkü incelemeyi reddeder. Yani tanrı tersi bilgi almayı, tanrının yokluğu olasılığını düşünmeyi ve değerlendirmeyi reddeder ve bu konuda sınırlanmıştır. Din kurumsal bir bilgi otoritesidir ve kişi ancak bu kurumsal yapının toplıumsal çapta geniş bir yıkımı, dönüşümü ya da büyük toplumsal güruhların aydınlanması ve değişimi ile değişebilirdi. Kişi çoğunluğun inancına ya da katılımına ihtiyaç duyuyor, bağımsız yol alamıyor. Sürü ya da grup bilinci.

Aynısı bilim içinde sözkonusu. Bugün sözde bilimseverler tanrı engelini kaldırdıklarını söylüyorlar oysa aynı engelin başka bir biçemi ile karşı karşıyalar. İlk varlık ve başlangıcın kayıp ilk öznesi olarak tanrıyı kaldırıp bunun yerine bir ilk madde ya da patlama dayatıyorlar. Başlangıcın ilk tekilliği özne olmaktan kurtuldu oysa bu sefer madde, hiçlik, bilinmeyen durum cinsinden başka bir tekillik sözkonuzu.

Bir başlangıç tekilliği yok çünükü başlangıç yok.

Cevap bu kadar basit oalbilir m ive göremiyor olaiblir miyiz?
Evet, kesinlikle evet. Yığınların tersini söylemesi bunu değiştirmiyor. Birilerinin igeçmişte din adına yaptığı gibi bugün bilim adına böbürlenmesi de bu gerçeği örtbas etmeyecek.
Bunu dünyada üç kişi söylüyor olas ada değişmeyecek.

Bunu söylemek için kurumsal bir otorite olmak gerekmiyor. Otoreite gücüne ihtiyaç gerekmiyor. Bu özgür bilgidir. Özgür olduğu için kurumsal otorietlerinizde olmaycak çünkü kendi varlıklarını tehdit ede.r Bir çeşit Catch 22 çelişkisi gibi. Yani doğal yaşam sürsek ve ilaca gereksinim olmasa ilaç sanayi ve tıp endüsrtsisi olmazdı Silah sanayi ya da ilaç sanayi kendini çürütmez ya da yıkmaz yani anti bilgiyi üretemez. Mevcut bilimsel sistmede kendini sınırlayan ve kuşatan antiye açılmaz. Varlığını sürdürür ve statükoyu denetler.

Milyonların ynıalgısı evet tutsaksanız bilgi sizi özgür kılar. Bunu kimse istiyor mu?
. Tıpkı din gibi bilimsel otorieteye bağlı milyonlar ve yığınlar oradan haber bekliyor ve bunu asla görmeyecek Bilim onların yeni kutsal dini. Bu medeniyet uygarlık gelişimle ilgili değil. tatüko topğuna sıkar mı? Bilimden nemalansam bilimi ortadan kaldırmayı göze alır mıydım?
Dünyanın küre olduğunu kabul edersen tüm fiziği değiştirmelisin. Başsız ontolojiyi kabul edersen bu tüm mevcut otorite biçemlerini ve kurumsal yapılarını sarsardı. O yüzden paralel ve denetlenen bir yalanı sürdürmek akıllıca. Bilmiyoruz yalanı, diğer ilk tekillik yalanı. Çözülemez araştırıyoruz yalanı ki nedne kendi aklınla dğeil oradan başklarından cevap arıyordun?
 
Son düzenleme:

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Tanrısı olmayan dinlerde var. Örneğim budizm ama bu tüm dinleri temsil etmiyor. Bu tüm dindarları da temsil etmiyor. Dinleri Dalai Lama yönetmiyor çünkü parası ve gücü yok kaldı ki cennet ve huri ya da akademik kariyerde vaad etmiyor. Solucanlara zarar vermeme öğretisi vaad ediyor.

İlahiyat/teoloji bugün sözde bilimi temsil eden aynı akademilerinizde de yapılanmış bir formasyondur. Bu sanırım tanrı bilimi ya da tanrının incelenmesi anlamına geliyor. Eminim varlığını yokluğunu anlayıp, araştırıp gerçeği bulup kavradıklarında size açıklama yapmakla güdülenmişlerdir ve eminim sorumlulukları da budur ve tanrı konusunda en dürüst en objektif olanlarımız onlardır çünkü akadmeik düzeyde tanrıbilimi eğitimi alıyorlar. Tanrıbilim insanlarılar.

Eğer ilahiyatçılarınız bunu yapmıyorsa üzülmeyin çünkü fizik bilim insanlarınız evreni ve fiziğin sınır ve sırlarını aramak ve size açıklamakla kesin meşgullerdir.

Eğer Dalai Lama'ı başkan yapsaydım dünyada sınır ya da silah kalmazdı.
Bu ifadeyle yalnızca bir aptal kapışır.
Eğer Dalai Lama'yı başkan yapsaydım yepyeni bir biliminiz olurdu. Mevcut otoriteleriniz e=mc2 den patlayıcı yapıyor. Bomba yapıyor. Cern'e harcanan 20 milyar dolarla ya da buna benze başka şeylerle ileri tıbbi görüntülenme ya da sağlık yatırımı yapılsa hasta kalmazdı. Neye inandığınız beni ilgilendirmiyor. Yalnızca bakarasan görüyorsun ya da nereye bakarsan onu görürdün.
 

EvilBeauty

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
13 Ocak 2022
Mesajlar
52
Tepkime puanı
17
Puanları
8
Konum
izmir türkiye
Üniversite Bölümü
bilg prog
@"ictenlik", mesela video oyunlarını yapmaktaki amacımız ne? gerçeklikten uzaklaşmak gerçek dünya acı verici ve yaptığımız seçimlerin kötü sonuçları telafi edilemicek derecede zararlı olabiliyor. Gerçeklikten uzaklaşmak istiyoruz çünkü gerçek gerçekten rahatsız edici sadece video oyunlarına indirgemezsek sigara alkol uyuşturucu bunlarda aynı işlevi görüyor.Gerçeklerin acısını dindirmemizi sağlıyor ama video oyunları dememin sebebi sanal bi gerçeklik oluşturacak zekaya geldik ve bundan sonra sanal ile gerçekliği ayırt edilemez derecede geliştirip sanal bi dünya yaratırsak ve bu dünyadaki gerçeklerden orda uzaklaşmak isteyenler orda sanal ama gerçeklikten ayırt edemiceği bi gerçekte var olursa ve hafızalarıda burdaki gerçekliği hatırlamazsa ordaki gerçekliğe odaklanırsa demem o dur ki ya şuan bu durumun içindeysek ya şuan kavanozdaki bir beyin isek ve çılgın bilim adamı o beyine sinyaller göndererek gerçeği algıladığımızı sanmamızı sağlıyor ise ve gerçek dediğimiz şeyde sadece görüntüden ibaret ise? aslında elimize dokunduğumuzda böyle bişey gerçekleşmiyor bu sadece bir görüntü gerçekleşen o elektrik sinyallerinin beyinde yaptığı titreşim yani aslında herşey beyinde oluşuyor. elimize dokunduğumuzda hissi elimizde hissettiğimizi sanıyoruz ama bu tamamen bir yanıltmaca o his aslında beynimizde oluşuyor.Bu yüzden herşey görecelidir belkide çünkü herkes kendi beynindeki simulasyonda yaşıyor bu bi çeşit özel göreleliği anlamamızda yardımcı demiyimde daha farklı fikirler ortaya atmamızı sağlıyor.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
@"ictenlik", mesela video oyunlarını yapmaktaki amacımız ne? gerçeklikten uzaklaşmak gerçek dünya acı verici ve yaptığımız seçimlerin kötü sonuçları telafi edilemicek derecede zararlı olabiliyor. Gerçeklikten uzaklaşmak istiyoruz çünkü gerçek gerçekten rahatsız edici sadece video oyunlarına indirgemezsek sigara alkol uyuşturucu bunlarda aynı işlevi görüyor.Gerçeklerin acısını dindirmemizi sağlıyor ama video oyunları dememin sebebi sanal bi gerçeklik oluşturacak zekaya geldik ve bundan sonra sanal ile gerçekliği ayırt edilemez derecede geliştirip sanal bi dünya yaratırsak ve bu dünyadaki gerçeklerden orda uzaklaşmak isteyenler orda sanal ama gerçeklikten ayırt edemiceği bi gerçekte var olursa ve hafızalarıda burdaki gerçekliği hatırlamazsa ordaki gerçekliğe odaklanırsa demem o dur ki ya şuan bu durumun içindeysek ya şuan kavanozdaki bir beyin isek ve çılgın bilim adamı o beyine sinyaller göndererek gerçeği algıladığımızı sanmamızı sağlıyor ise ve gerçek dediğimiz şeyde sadece görüntüden ibaret ise? aslında elimize dokunduğumuzda böyle bişey gerçekleşmiyor bu sadece bir görüntü gerçekleşen o elektrik sinyallerinin beyinde yaptığı titreşim yani aslında herşey beyinde oluşuyor. elimize dokunduğumuzda hissi elimizde hissettiğimizi sanıyoruz ama bu tamamen bir yanıltmaca o his aslında beynimizde oluşuyor.Bu yüzden herşey görecelidir belkide çünkü herkes kendi beynindeki simulasyonda yaşıyor bu bi çeşit özel göreleliği anlamamızda yardımcı demiyimde daha farklı fikirler ortaya atmamızı sağlıyor.

Sanalı ben de gerçeklikten, fizikten ve fizik realiteden kaçış ama tersine bir kaçış olarak yorumluyorum. Daha önce benzer yorumlar sunmuştum. Hatta ben bunun için çocukların ilk 7 yaş sosyalleşmesinin saf doğa ve doğal materyallerle gerçekleştirilmesi gerekceeğine inanıyorum ya da bunu önceki yazılarımda önermiş ve ele almıştım.

Froomm'un gerçeklikten uzaklaşmak istiyoruz dediğine benzer bir yorumunu da paylaşmıştık. Ekleyelim.

Erich Fromm, insanın büyük yalnızlığından ve bu yalnızlığından kurtulmak için kendi dışındaki dünyayla bütünleşme arzusundan söz eder. Şöyle ki; İnsan doğunca, ana karnında belirli olan bir durumdan, belirsiz, tanımsız ve açık bir duruma gelir. Kendi iradesi dışında doğmuştur, iradesine rağmen ölecektir. Doğal ve toplumsal güçlerin karşısındaki çaresizliğinin farkında olması, doğadan kopuk varoluşunu dayanılmaz bir hapishaneye çevirir. Ayrılık yaşantısı kaygı yaratır. Ayrı olmak demek insanca güçlerini kullanma kapasitesinden yoksun bir şekilde dışarıda kalmak, çaresizlik ve dünyayı aktif bir şekilde kavrayamamak demektir.
İnsan, dışa yönelmediği, kendini şu veya bu şekilde dış dünyayla bütünleştiremediği takdirde delirme noktasına gelecektir. İnsanın en derin ihtiyacı, ayrılığın üstesinden gelme, yalnızlığından kurtulma ihtiyacıdır. Her çağın ve kültürün insanı, bu ihtiyaca çeşitli şekillerde karşılık vermiştir. Hayvanlara tapınma, insan kurban etme, askeri fetihler, lüks düşkünlüğü, çileci bir yaşam seçimi, işkoliklik, sanatsal yaratım, tanrı sevgisi, insan sevgisi bunlardan bazılarıdır.
Yalnızlıktan kurtulma ve bütünleşme ihtiyacının bir yolu da her türden esirikçe* durumlarda yatmaktadır. Bu durum (esiriklik), bazen ilaçların yardımıyla, bazen ritmik seslerle yaratılan translarla, bazen tütün, alkol ve uyuşturucuyla, bazen “sürüye uyma” ve işkoliklikle, bazen seks(sevgisiz) ve orgazmla, bazen sanatçı veya zanaatkâr olsun yaratıcı etkinlikle sağlanabilir.


Wall-e diye bir film var. Tavsiye ederim. Benim sık kullandığım bir sembolizma. Aslında Wall-e de ki insanlara benzemeye başladık.

Denilenlere katılıyorum.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Descartes'in sorusu (düşünüyorum öyleyse varım -kesin- den yola çıkarak acaba var mıyım sorusu) sizce şunlara yakın mı uzak mı?

Özgür irade ben miyim? Benim mi ? Bu ben miyim? Beni yaşayan ben mi?yim?

Varlığım benim mi? Bu ben ben miyim?

Özgür iradem, varlığım, varoluşum, benim olarak benim mi?

Bunun yaklaşık olarak (ben' in ve) kendi istencinin kendine ait ve dair olduğunun tanıtlanması yani kendi varlık ve varolmasının kendine ait kendi oluşun sorgulanması, gözden geçirilmesi vb olduğunu söyleyebilir miyiz?

Yine katılım ve bağ olmadığı için bir serbest karalama yaptım...

Ontoloji üzerine neyi dürüst tartışmıyoruz ya da neye bakmıyoruz?

Benlik aidiyeti ya da mülkiyeti.

Ben'e, benliğe, ve kimliğe sahip olma ya da bunun kendine mi tüm varolana mı ait olduğu gibi düşünceler...

Peki bu düşünceler bizi aydınlatabilir mi ya da ontolojik bunalımın yanıtlarını sağlayabilir mi?

Bence kesin olarak evet.

GİRİŞ

Herkes kendi benine ait olduğunu hisseder. Dahası kendine ait ve sahip olduğunu iddia eder. Bunun asşında sürekli ya da sonsuz bağlantılı/bağ olduğunu duyumsar. Geçici kendilik duyumsamasını yitimli addetmez. Benlik sonsuz duyumsanır ya da süreğen duyumsanır. Özgür iradeye gelince retorik tartışmada herkes tersini söylese de bilgisel düzeyde herkes özgür iradeyi kendi ait hisseder tanır ve hu anlamda aslında tanıtlamıştır. Buralardaki sprun dilsel bazda yapılan/verilen tartışmalar çelişik yapılandırılammış teorik eğitim bilgisi, bilim bilgisi, din bilgisi gibi şeylerdir. Adeta herkes çıksın bizi biri kurtarsın diye bakar ama doğruyu söylesende 9 köyden seni kovar.

Kopernik dünya küre diye yazdıktan kitabını bastıktan 30 sene sonra Galileo çıkıp dedi dünya yuvarlak. Yani 30 sene kendilerini aptal yerine aldılar ve Galileo yu yargılasalarda Galileo eliyle kendilerini bir dertten kurtarıp düzelttiler.

ÖRNEKLEMELER

Varolan herşey olarak varlıklaşan bir tanrı dışında bir tanrı olsaydı?

Benim ben olmam nedir/nasıldır?

Kendi olarak kendi, ben olarak ben ve bir özgür iradeden sözedemezdik. Kendimin, benliğimin ve irademin bana ait oluşundan sözedemezdim.

Daha kolayı ben benim diyemezdik. Kendimi tanrının malı kulu ve benliğimin/kendiliğin mülkiyet sahibini de tanrı olarak işaretlemeliydim. Yani ben tanrının malıyım ben ben değilim demeliydim. O benim sahibim demeliyim. Yani benliğimin sahibi tanrı olurdu.
Yani ben dışı bir tanrı varolsaydı..

Daha basiti.

Ben ben ben olarak benim diyemezdik.

Kişiliğim, benliğim bana ait ve benim malım diyemezdik.

Yani ya kul olmaktan ya da benliğin bize tanrı tarafından -geçici- verildiği ve istenirse geri alınabileceğinden ;benliğin tanrı tarafından varedildiğinden ama tanrı tarafından yokeçta edilebileceğinden sözederdik.

Bu bizi ne yapar?
Robot=kul
Kendi yapmaz.

Tanrı ve özgür irade kavramını yanyana getirip tartışan hiçkimse ne yazık ki dürüst değil ya da varoluşu üzerinde durmadı.

İkincisi nedensellik, determinizm, madde ve evrene atfedilen varlıklaşma

Bu da iyi bakılırsa yukarıdakinin aynısıdır.

Nedensellik özgür iradeyi dışlar.
Determinizm ve nedensellik kabaca her şey yaklaşık olarak ilk hareket sonucu kendinden oluyor demektir. Burada hiçbir özgür irade bulamazsın. Yani bunu diyen bir kişi durup varlığı üzerine 5 dakika düşünebilseydi !?
Determinizm kuantum evreni dışlar. Gözlemcinin yarattığı ya da gerçeklikte etkin katılımcı bir yaratıcı olduğu gerçeğini dışlar. Gözlemci yaratmıyorsa bir hiçtir. Salt maddedir ki öyle bu objektif. Subjektivite nerede?


Madde benim sebebim, ben maddeyim demek? ya da bilinçli gözlem/gözlemci varolmaksızın varolan madde bizi ve tüm bu gerçekliği üretti/doğurdu demek gibi şeyler?

İyi bakılırsa yukarıdakinin aynı.

Subjektivite nedir?

Madde olsan?
Kendini tamamen madde olarak hissederdin hiç bir seçim bilinç deneyimlemezdin..

Kuantum fiziğine atfedilen bir soru vardır. Ormanda bir ağaç düşmüşse ve kimse onu duymamışsa ses çıkarmış mıdır?


Burada ben olarak doğdum başladım, varoldum ve son bulacağım ve ben olan herşey yitip gidecek anlayışı?

Peki neden ne uğruna yaşıyorsun? Benliğin nerede?

Yine kişinin kendilik çözümlemesine bakalım. Özgür iradeyi, süreğenliği, sonsuzluğu, kendiliği dışlıyor.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst