Ölüm'ü Kabullenmek

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde yumitrix tarafından oluşturulan Ölüm'ü Kabullenmek başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,638 kez görüntülenmiş, 22 yorum ve 2 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Ölüm'ü Kabullenmek
Konbuyu başlatan yumitrix
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Raphael

yumitrix

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
15 Nis 2020
Mesajlar
1
Tepkime puanı
2
Puanları
3
Konum
Amasya
Üniversite Bölümü
Bilgisayar Mühendisliği
Bir yakınınızı kaybettiğinizde hissettiğiniz o duyguyu nasıl anlatırsınız?

Yani önce bi inanmıyorsunuz, fakat zaman geçtikçe, taşlar yerine oturdukça anlıyorsunuz ki o asla geri gelmeyecek.
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Anlatabilecek bir duygu değil.. ama kısmende olsa tarif etmeye çalışırsam, öldüğü düşüncesine bakmak uçurumdan aşağı düşüyor hali gibi, düştüğünüzü görüyor ama birşey düşünemiyorsunuz,sadece o düşme anını yaşıyor ve o tuhaf duyguyu hissediyorsunuz..başka deyisle öldü gerçeğine karşı bir düşünce geliştirilemiyor..ve tabiki sürekli o uçurumdan düşer halinde kalınamıyor.. düşüncelerinizi oradan çekiyor ve hayata bakıyorsunuz tekrar..başka şansınızda yok sürekli uçurumdan aşagı düşemezsiniz..

ve dostum zamanla duygu ve düşüncelerin dönüşecek..yaşa ve gör.. ne diyeyim başka..
 

elbisss

Kahin
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
28 Mar 2019
Mesajlar
1,322
Tepkime puanı
266
Puanları
83
Acıyı ve Hüznü tarif etmek yersiz olur ancak düşen ocaklarda daha belirğin yaşanabiliyor...

Ölüm her insan için kaçınılmaz ve yaşanması gereken duygulardan biri....Nasıl hayatta bir çok duyguları alıp yaşarken hissediyorsak ölüm anında da bunu hissedeceğiz....

Acının düştüğü ev birer matem havası içerisinde olur hani derler ya sözün bittiği an diye gerçektende öyle bazen şaka gibi görürsün olmaz dersin ama hayatın şakası yoktur zamanı vakti geldiğinde istediği kişiyi aramızdan alır...

O yüzden derler ya güzel günlerin her anını sevdiklerinizle doya doya yaşayın diye çünkü böyle günlerin telafisi bir daha yoktur...

Sevgiyle kalmak dileğiyle diyelim..

Böyle.
 

NuriKara

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
3 Ara 2018
Mesajlar
565
Tepkime puanı
106
Puanları
43
Bir insan ölünce artık acı çekmez, niye üzülüyoruz o zaman? Birincisi bir insan yakınını kaybedince kendisi için üzülür. Sadece kendisi için üzülmesede her insan kendisi için üzülür. Artık onsuz yaşaması gerekir çünkü. Gandi öldüğünde hintliler ve birtakım severleri böyle yüce gönüllü bir insanın ölmesine artık bu dünyayı güzelleştiremeyecek olmasına üzülmüşlerdir.

Bazı insanlar öldüğü gerçeğini kabüllenmek istemezler. Hayatlarından çıkarmayı kabüllenmeyi istemezler. Bir anıya dönüşsün istemezler. Bazıları bunu ihanet gibi algıladıklarını söyler. Bazıları bunu kendileri için yaptıklarının farkında değil...
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Bir insan ölünce artık acı çekmez, niye üzülüyoruz o zaman? Birincisi bir insan yakınını kaybedince kendisi için üzülür. Sadece kendisi için üzülmesede her insan kendisi için üzülür. Artık onsuz yaşaması gerekir çünkü. Gandi öldüğünde hintliler ve birtakım severleri böyle yüce gönüllü bir insanın ölmesine artık bu dünyayı güzelleştiremeyecek olmasına üzülmüşlerdir.

fazla maddeci ve çıkarcı /bencil bir yorumlama.. herşeyi akla ve doğaya dayandırarak açıklamak isteyenlerin düşüncesi bu, evet böyle yapılınca daha bilimsel olunuyor ancak mızrak çuvala sığmıyor..varlık ve varoluş bilebildiğimizin ve kavrayabildiğimizin çok ötesinde, bu büyük gerçegi hafife almamak gerekiyor bana göre..
 

ÜstünKişi

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
21 Ocak 2018
Mesajlar
744
Tepkime puanı
114
Puanları
43
Bir süre üzülüp bu duyguya sebep olan hormon hangisiyse onun geçmesini beklerim (veya diğer güçlü duyguları açığa çıkaracak şeyler yaparak içinde bulunduğum durumdan kurtulmaya çalışırım.) Sonrasında durumu değerlendirip, zihnimde o kişinin olmadığı yeni bir gelecek planı çizerdim.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
yaşamak ölmek içindir; ölümsüz bir yaşam formu henüz bulunmamaktadır; öyle ise onun kabulü zaten yaşamı kabul etmekle başlayan bir olgudur. sonsuz evrende canlılar sonlu bir hayat yaşar ve ölüm her şekilde bir bahane bularak hayatı sonlandırır; yok olan- yahatımızdan ansızın çıkan- tüm canlıların o ana kadar doldurdukları yerin boşluğu, sevincin hüzünle yarıldığı bir yerdir ve o yerin verdiği hüzün kişiye göre farklı algılanır, yaşanır...her hal ve şartta bir iz kalır geriye; o ize temas ederek, dokunarak, dillendirerek hüznün yarattığı boşluğu doldurmaya çalışır ve sıramızı bekleyerek hayatı devam ettiririz...
 

karalüferböceği

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
20 Şub 2019
Mesajlar
24
Tepkime puanı
14
Puanları
3
Yaş
21
fazla maddeci ve çıkarcı /bencil bir yorumlama.. herşeyi akla ve doğaya dayandırarak açıklamak isteyenlerin düşüncesi bu, evet böyle yapılınca daha bilimsel olunuyor ancak mızrak çuvala sığmıyor..varlık ve varoluş bilebildiğimizin ve kavrayabildiğimizin çok ötesinde, bu büyük gerçegi hafife almamak gerekiyor bana göre..
İki saattir NuriKara'nın yorumunu sizin anlattığınız gibi benzer bir yazı ile cevaplamaya çalışıyorum[dum]. Yazamamamın sebebi geçmiş ben ve şimdiki benin ve hissediyorum ki gelecek benin çatışmasından dolayı. Bu hepimiz için geçerli. Aslında problemin sebebi belli. Bilim ve inanç... Nerede bilmeliyiz, nerede inanmalıyız? Hepimiz cahilliğe kurban gitmemek için insanoğlunun bilgi yığınına sığınıyoruz. İnanılan her şeyin daha sonra yanlış olup bize hata yaptırma ve bunalıma sürükleme ihtimali var çünkü. Özellikle insan gibi her şeye mantık arayan bir canlı için inanç ve mantık dengesi hayati. Bu konunun forumunu okurken ve az önceki cevabımı yazmaya çalışırken beni bu çok zorladı. Önerim hepimiz ne bilimsel gerçekleri[psikiyatri hafife alınmamalıdır, ahlaki etiği oluşturur] ne de soyut inançları[tanrı,sevgi,vb.] sadece görelim, bütüne bakalım bütün olalım.
 
  • Sevdim
Tepkiler: ls2

ÜstünKişi

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
21 Ocak 2018
Mesajlar
744
Tepkime puanı
114
Puanları
43
İki saattir NuriKara'nın yorumunu sizin anlattığınız gibi benzer bir yazı ile cevaplamaya çalışıyorum[dum]. Yazamamamın sebebi geçmiş ben ve şimdiki benin ve hissediyorum ki gelecek benin çatışmasından dolayı. Bu hepimiz için geçerli. Aslında problemin sebebi belli. Bilim ve inanç... Nerede bilmeliyiz, nerede inanmalıyız? Hepimiz cahilliğe kurban gitmemek için insanoğlunun bilgi yığınına sığınıyoruz. İnanılan her şeyin daha sonra yanlış olup bize hata yaptırma ve bunalıma sürükleme ihtimali var çünkü. Özellikle insan gibi her şeye mantık arayan bir canlı için inanç ve mantık dengesi hayati. Bu konunun forumunu okurken ve az önceki cevabımı yazmaya çalışırken beni bu çok zorladı. Önerim hepimiz ne bilimsel gerçekleri[psikiyatri hafife alınmamalıdır, ahlaki etiği oluşturur] ne de soyut inançları[tanrı,sevgi,vb.] sadece görelim, bütüne bakalım bütün olalım.

İnanç, mantık dengesi dışarıdan bakıldığında her ne kadar sağlıklı gözükse de aslında insanoğlunun en büyük ikiyüzlülüklerinden birisidir.

İnsan zihninde anlayamayacağını düşündüğü şeyi temsil eden bir hayal yaratır ve buna inanır. Ancak hayatını sürdürebilmesi için gerçek şeyleri bilmeye de ihtiyacı vardır, bu yüzden bu işlerinde mantığını kullanır. İşte bu inanç-mantık dengesidir; insan etkileyebileceği şeylerde mantık arar, etkileyemeyeceği şeylere inanır.

Ölümü kabullenmek mantık-inanç dengesine güzel bir örnektir. İnsan ölümün öncesine etki edebilirken sonrasına etki edemez. Ölüm öncesi için tıp, eczacılık vb. bir çok kapsamlı bilgi öğrenmişken, ölüm sonrası için inançları "cennete cehenneme gitti, şehit oldu vb." öteye gidemez, ancak yine de bunlara bağlılıkla inanmayı sürdürür.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
bilmiyorum/nötr/non.. duygusuz ya da belirsiz.. durumun kendi..
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
İki saattir NuriKara'nın yorumunu sizin anlattığınız gibi benzer bir yazı ile cevaplamaya çalışıyorum[dum]. Yazamamamın sebebi geçmiş ben ve şimdiki benin ve hissediyorum ki gelecek benin çatışmasından dolayı. Bu hepimiz için geçerli. Aslında problemin sebebi belli. Bilim ve inanç... Nerede bilmeliyiz, nerede inanmalıyız? Hepimiz cahilliğe kurban gitmemek için insanoğlunun bilgi yığınına sığınıyoruz. İnanılan her şeyin daha sonra yanlış olup bize hata yaptırma ve bunalıma sürükleme ihtimali var çünkü. Özellikle insan gibi her şeye mantık arayan bir canlı için inanç ve mantık dengesi hayati. Bu konunun forumunu okurken ve az önceki cevabımı yazmaya çalışırken beni bu çok zorladı. Önerim hepimiz ne bilimsel gerçekleri[psikiyatri hafife alınmamalıdır, ahlaki etiği oluşturur] ne de soyut inançları[tanrı,sevgi,vb.] sadece görelim, bütüne bakalım bütün olalım.

Evet. bende şu an için tamda dediğiniz konumdayım. İslamla bağımı kopardıktan ve tırnak içinde boş bir inanç olduğunu anladıktan sonra topyekun Tanrı,iman veya inanç karşıtı olmadım. çünkü biliyorum ki bunlar birbirinden ayrı kavramlar. belki bunda bilimi ve metodolojisini gerçeğe giden en güvenilir yol veya tek yol olarak görmemem de etkilidir. bilimsel olana elbet saygım var.ancak bana göre bilim metodolojiside fena halde yanılıyor olabilir. bilimin varlık ve varoluşu topyekun kavradığına inanmak bence iman gibidir. (inanan ve güvenen) insanı,duygularını,aklını ve yaptıklarını yüceltmiyorum bizlerde diğer canlılar gibiyiz. bizleri ve eylemlerimizi önemseyen bir yaratıcı veya tanrı olduğunada inanmıyorum. ancak temellendiremesem de iyiliğe inanıyorum, yani iyi olmanın bir anlamı olabileceğine inanıyorum ve varlığın ve varoluşun şuan için kıyısından bile gecemediğimiz bambaşka bir realiteye sahip olabileceğine inanıyorum..

bu muthiş gizemi çözdüğünü söyleyen hatta ima eden her doktrine şüpheyle bakmalıyız, kimsenin elinde mutlak hakikatten bahsedecek kanıt yok, kanıtı bu kadar güçsüzken hakikattan bahsetmek küstaklık gibi geliyor hatta bana,olasılıklardan ve kişisel inancından bahsedenlerse bence en doğru yaklaşım içinde olanlardır..
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
İnanç, mantık dengesi dışarıdan bakıldığında her ne kadar sağlıklı gözükse de aslında insanoğlunun en büyük ikiyüzlülüklerinden birisidir.

İkiyüzlülük olarakta tanımlanabilir elbet ama biraz sert kaçmış sanki genç,freudun inançlara sanrı demesi gibi sert. biz insanoğlu tamamen akıllı yaratıklar değiliz çok karmaşık bir bileşkeyiz, asla tamamen tutarlıda olamayız. yani başka deyişle paradoksal bir canlıyız..

sende bunları görebiliyorsundur, ne demek istediğimi anladığını düşünüyorum..
 

ÜstünKişi

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
21 Ocak 2018
Mesajlar
744
Tepkime puanı
114
Puanları
43
İkiyüzlülük olarakta tanımlanabilir elbet ama biraz sert kaçmış sanki genç,freudun inançlara sanrı demesi gibi sert. biz insanoğlu tamamen akıllı yaratıklar değiliz çok karmaşık bir bileşkeyiz, asla tamamen tutarlıda olamayız. yani başka deyişle paradoksal bir canlıyız..

sende bunları görebiliyorsundur, ne demek istediğimi anladığını düşünüyorum..
Amacın sert olması değildi. İkiyüzlülükten kastım: İnsanların mantığı hayatlarının her alanında kullanırken aynı doğallıkta mantıksız inançlarına bağlı kalabilmeleridir.
 
  • Beğen
Tepkiler: ls2

sultani yegah

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
9 Nis 2018
Mesajlar
15
Tepkime puanı
2
Puanları
3
Kırk gün kırk çıra yanar da yürekte.Diğerleri sönse de biri ömür boyu yanar da o hiç sönmezmiş...
 

Serçe

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2021
Mesajlar
136
Tepkime puanı
30
Puanları
28
Konum
Araf
Teslimiyet hissediyor insan. Ne için mücadele ettiğini ve edeceğini düşünüyorsun herşey boş geliyor.
 

EvilBeauty

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
13 Ocak 2022
Mesajlar
52
Tepkime puanı
17
Puanları
8
Konum
izmir türkiye
Üniversite Bölümü
bilg prog
fazla anlamlar yüklediğimizi düşünüyorum hayata bu bir döngü evrim her zaman uyum sağlayanın ve güçlü olanın hayatta kalmasını sağlar bütün olay bu. Özel mözel olduğumuza inanmıyorum. Dünya kötü adaletsiz çirkin bir yer. Ama adaletli davrandığı bi yer var oda ölüm. Fight dirty diye bi terim var batıda kullanılır yaygın olarak bunu uygulayarak hayatını yaşayanlar hayatta kalma olarak daha yüksek şansa sahip oluyolar veya kaliteli yaşamak olarak. Evet dünya iyilerin kazandığı bir yer değil. Öteki tarafın olmasını yürekten çok istesemde dolayısıyla insanların bu dünyadaki suçlarından cezalandırılmasınıda aynı şekilde böyle bi yerinde olduğuna inanmıyorum. Ne düşünmem nasıl hissetmem gerektiğini bilmiyorum sadece çok sinirliyim onu biliyorum.
 

Serçe

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Eyl 2021
Mesajlar
136
Tepkime puanı
30
Puanları
28
Konum
Araf
Eğer ödül ve ceza kavramları olmasaydı evet fazla anlam yüklemiş olurduk. Ama bu hikayenin sonunda bedeller ve ödüller oldugunda insan kendine yolculuğa çıkıyor zaman zaman ve nereye gideceğini bilmemek ruhaniyeti darlıyor.
Ciddiye almamak ve düşünmemek aptallık olur. Hassas bir Terazi de tartılmak var işin sonunda.
 

Raphael

Üye
Yeni Üye
Katılım
4 Ocak 2022
Mesajlar
189
Tepkime puanı
39
Puanları
28
Konum
Zonguldak
Ölümden kurtulmak için en iyi yöntem mumyalanmaktır. Kişinin organları çıkartılıp mumyalandığında ve doğru sihirli formüller okunduğunda (Tabi bmumyalanmış bedenin taş mabedin içerisinde ölümden sonra harcayacağı paralarla da muhafaza edilmesi gerekir) zaten gerçek manada ölüm söz konusu değildir. Kişinin ruhu mabedin içinde heykellerin içinde filan yaşamaya devam etmektedir.
 

EvilBeauty

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
13 Ocak 2022
Mesajlar
52
Tepkime puanı
17
Puanları
8
Konum
izmir türkiye
Üniversite Bölümü
bilg prog
Ölümden kurtulmak için en iyi yöntem mumyalanmaktır. Kişinin organları çıkartılıp mumyalandığında ve doğru sihirli formüller okunduğunda (Tabi bmumyalanmış bedenin taş mabedin içerisinde ölümden sonra harcayacağı paralarla da muhafaza edilmesi gerekir) zaten gerçek manada ölüm söz konusu değildir. Kişinin ruhu mabedin içinde heykellerin içinde filan yaşamaya devam etmektedir.
fazla dikkat çekiyosun yapma
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst