Nöropsikiatrik hastalıklarda beslenme

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Psikoloji kategorisinde "ictenlik" tarafından oluşturulan Nöropsikiatrik hastalıklarda beslenme başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,537 kez görüntülenmiş, 10 yorum ve 3 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Psikoloji
Konu Başlığı Nöropsikiatrik hastalıklarda beslenme
Konbuyu başlatan "ictenlik"
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan TENTEN

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Nöropsikiatrik hastalıklarda beslenme
Prof. Dr. Ahmet AYDIN İÜ Cerrahpaşa Tıp Fak. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD Beslenme ve Metabolizma Bilim Dalı.

(Ekleyenin Notu: Slayt şeklinde bir sunumdan derlenmiş ve ifadeleştirilmiştir. Bu yüzden anlam kopuklukları olabilir. Orjinal slayt olarak bu linkten; izlenebiliyor..)

1 Nöropsikiatrik hastalıklarda beslenme

2 Kronik Hastalıklar Yirminci yüzyılda enfeksiyon hastalıkları azalırken, müzmin (kronik) hastalıklarda büyük bir artış olmuştur ve yirmibirinci yüzyılda bu artış bütün hızı ile sürmektedir. Yani sıcak hastalıkların yerini soğuk hastalıklar almıştır.

3 Hipertansiyon Reflü, ülser Diabet Depresyon Otizm Kanser Miyokard enfarktüsü Osteoporoz Obezite Polikistik over sendromu Romatizmal hastal ı klar Multipl skleroz, demans Diş çürükleri Prostat hipertrofisi kolitis ülseroza Hiperaktivite Astım

4 Beslenme-hastalık ilişkisi Her ne kadar adına yemin ettiğimiz modern tıbbın kurucusu Hipokrat ‘Besinler ilacınız, ilacınız besinler olsun’ demiş olsa da statükocu tıp hastalıklar ile beslenme arasındaki çok önemli ilişkileri büyük ölçüde göz ardı etmektedir. Tıp eğitiminde beslenme ile ilgili derslerin sayısı son derece düşüktür.

5 Son yıllarda nöropsikiatrik hastalıklar da diğer kronik hastalıklar gibi çok büyük bir artış göstermiştir. Bunun en önemli nedeni ortodoks tıp dünyasının her hastalık grubunda olduğu gibi beslenme ile bu hastalıklar arasındaki ilişkileri maalesef göz ardı etmesidir.

6 Nöropsikiatrik hastaların beslenmesindeki bazı önemli konular 1.Bağırsak florası bozuklukları 2.Glütensiz ve kazeinsiz diyet 3.Ketojenik diyet 4.Omega-3/omega-6 dengesi ve enflamasyon 5. D vitamini

7 Bağırsak florası bozuklukları -Nöropsikiatrik hastalıklar

8 “Bütün hastalıklar bağırsaktan başlar. Bağırsak hasta ise ise vücudun geri kısmı da hastadır.” Hipokrat

9 Probiyotikler = yararlı bağırsak mikropları Erişkin bir insan bağırsağında 100 trilyon (1,5 kg) faydalı bakteri ve mantar bulunur. Bu rakam insan hücre sayısının 10 katı kadardır. Sayıları 500’ün üzerinde olan bu bakteriler ve mantarlar normal bağırsak florasını oluştururlar. Bu bakteriler ve mantarlar 300 m2 büyüklüğünde bir yüzey oluşturan bağırsak sümüksü zarını koruyucu bir tabaka şeklinde döşer.

Berg RD. The indigenous gastrointestinal microflora. Trends Microbiol 1996; 4:430-435.

10 Probiyotiklerin görevleri Sindirim enzimlerinin (proteazlar, lipazlar, amilazlar, disakkaridazlar vb) sentezini yapmak. Vitaminlerin (K2, B1, B2, B3, B6, B12, folik asit, biyotin ve pantotenik asit) sentezini yapmak. Bağırsak duvarını zararlı maddelerden korumak ve bağırsak geçirgenliğini azaltmak. Toksinleri ve patojen mikroorganizmaları nötralize etmek. Enflamasyon ve oksidatif olayları baskılamak. Nörotransmitterlerin (serotonin, dopamin, asetilkolin, dopamin, GABA vb) sentezini yapmak.

11 Probiyotikler (mavi) patojen bakterileri (beyaz) ve toksinleri (kırmızı) bağlıyor.

12 Bağırsak-İkinci beyin İnsanların aynı embriyolojik kökenden gelişen iki sinir sistemi vardır; 1. Beyin ve omurilikten oluşan merkez sinir sistemi 2. Bağırsaklarda bulunan gastrointestinal sinir sistemi İki sinir sistemi arasındaki bağlantıyı n.vagus sağlar. Bağırsaklardan beyine giden enformasyon, beyinden bağırsağa gidenden çok daha fazladır. Bağırsaklardaki sorunlar akıl sağlığını bozarak anksiyete, depresyon ve otizm gibi hastalık tablolarına yol açar.

13 Bağırsak- Beyin bağlantısı Nöropsikiatrik hastaların nerdeyse tamamında bağırsak bağırsak florası bozuktur (disbiyozis). Bu nedenle sindirim sistemi nöropsikiatrik hastalarda beslenmeyi sağlayacağına çok önemli bir toksin kaynağı olmaktadır. Patojenik mikropların toksinleri bağırsak çeperini tahrip ederek kana geçerler ve oradan da beyine giderler. Bağırsaktan beyine akan bu toksisite beyinin normal fonksiyonlarını yapmasını engeller.

14 Probiyotikler-Nörotransmitterler I Probiyotiklerin çeşitli nörokimyasalları ürettiğini bildirmiştir (1). Bunların başında anksiyete ve depresyonda çok önemli bir rolü olan olan GABA‘nın (inhibitor nörotransmitter) gelir. Lactobaciluslar ve bifidobacterlerin glutamattan GABA oluşturduğu gösterilmiştir

(2, 3). 1.Lyte M. Probiotics function mechanistically as delivery vehicles for neuroactive compounds: Microbial endocrinology in the design and use of probiotics. Bioessays. 2011; 33:574–581. 2.Schousboe A, Waagepetersen HS. GABA: Homeostatic and pharmacological aspects. In: Tepper JM, Abercrombie ED, Bolam JP, editors. GABA and the Basal Ganglia: From Molecules to Systems. Amsterdam: Elsevier Science Bv, 2007;9–19. 3.Barrett E, Ross RP, O’Toole PW, Fitzgerald GF, Stanton C. γ-Aminobutyric acid production by culturable bacteria from the human intestine. J Appl Microbiol 2012; 113:411–417.

15 Probiyotikler-Nörotransmitterler II Serotonin (5-HT) duygudurum (mood) dahil birçok fonksiyonları olan antidepresif bir amino asit türevidir. Probiyotikler vücutta sentezlenenden çok daha fazla serotonin sentezlerler (1,2). Probiyotikler diğer önemli nörotransmitterlerin (astilkolin, norepinefrin, dopamin ) salgısını da artırırlar

(3,4). 1.Collins SM, Bercik P. The relationship between intestinal microbiota and the central nervous system in normal gastrointestinal function and disease. Gastroenterology. 2009; 136:2003–2014. 2.Desbonnet L, Garrett L, Clarke G, Bienenstock J, Dinan TG. The probiotic Bifidobacteria infantis: An assessment of potential antidepressantproperties in the rat. J Psychiatr Res. 2008; 43:164–174. 3.Roshchina VV. Evolutionary considerations of neurotransmitters in microbial, plant, and animal cells. In: Lyte M, Freestone PPE, editors. Microbial Endocrinology: Interkingdom Signaling in Infectious Disease and Health. New York: Springer, 2010: 17–52. 4.Lyte M. Probiotics function mechanistically as delivery vehicles for neuroactive compounds: Microbial endocrinology in the design and use of probiotics. Bioessays 2011;33:574–581.

16 Bağırsak florası bozukluğuna bağlı hastalıklar Kronik ishal Uyarılgan bağırsak sendromu Ülseratif kolit, Crohn hast Glüten enteropatisi (Çölyak h.) Glüten entoleransı Kronik yorgunluk Tekrarlayan enfeksiyonlar Romatizmal hastalıklar Alerjik hastalıklar Tip I Diyabet Otoimmün hastalıklar Baş ağrısı Öğrenme bozuklukları Konuşma bozuklukları Kişilik bozuklukları Otizm Dikkat eksikliği Şizofreni Depresyon Obsesif-kompulsif bozukluk Bipolar bozukluk Mültipl skleroz

17 Karbohidrattan ve rafine gıdadan zengin probiyotiklerden fakir diyet Ağır metaller, diğer kimyasallar, fizksel toksinler Mikroplar, antibiyotikler Bağırsak florasının bozulması (bağırsak geçirgenliğinin artması, sindirim bozuklukları, intestinal nörotransmitterlerin azalması, vitamin sentezinin azalması, patojen mikroorganizmaların toksinlerinin artması, enflamasyonun artması, ) Yeteri kadar sindirilmemiş gıdaların ya da uzaklaştırılamamış toksinlerin ve kanserojen maddelerin kana geçmesi Otoimmün cevabın artması, enflamasyonun artması, toksinlerin organlarda oluşturduğu hasarlar Otoimmün, enflamatuvar, alerjik,nöropsikiatrik ya da diğer dejeneratif hastalıklar

18 Bağırsak flora bozukluklarında gözlenen sindirim sistemine ait belirtiler Karın ağrısı, şiddetli gaz sancıları, geceleri uyanma Ağrı hissinin azalması (kazein ve glütenin morfin etkisi) Kabızlık, bazen ishal Sindirilmemiş yiyecek parçaları, yağlı dışkılama Gaz çıkarma / geğirme, pis koku Ağız kokusu, ağızda pamukçuk Keçi pisliği gibi ya da kum kum dışkılama

19 Bağırsak bakterileri-Davranış bozuklukları Journal of Neurogastroenterology & Motility adlı dergide yayınlanan bir araştırmada bağırsak florası bozuk olan farelerde ciddi davranış bozuklukları saptanmıştır. Aynı araştırmada çeşitli nörokimyasal bozuklukların bu davranış değişikliklerine eşlik ettiği gözlenmiştir. Neufeld KM, Kang N, Bienenstock J, Foster JA. Reduced anxiety-like behavior and central neurochemical change in germ-free mice. Neurogastroenterol Motil. 2011;23(3):255-64,

20 Depresyon-Bağırsak florası Majör depresyon tablonsunun oluşumunda enflamatuar sitokinler ve oksidan maddelerin önemli rolleri vardır. Stres bağırsak florasını bozduğu gibi, bağırsak florasınının bozukluğu da strese yol açar.

21 Probiyotikler (Psikobiyotikler)- Psikiatrik semptomlar Probiyotiklerin depresyon tedavisinde kullanılması ilk kez 2005’te önerilmiştir (1). Messaoudi ve arkadaşları L. helveticus R0052 ve B. longum probiotik kombinasyonu verilen hastalarda psikolojik stresin ve idrar serbest kortizolünün azaldığını saptamışlardır(2). Benton ve arkadaşları probiyotikten zengin yoğurt verilen kişilerde 3 hafta içinde duygudurum ve kogniktif fonksiyonlarda olumlu değişiklikler olduğunu gözlemişlerdir (3). Probiyotik (Lactobacillus casei) verilen kronik yorgunluk sendromlu hastalarda anksiyetenin azaldığı gözlenmiştir (4). 1.Logan AC, Katzman M. Major depressive disorder Probiotics may be an adjuvant therapy. Med Hypotheses. 2005; 64:533–538. 2.Messaoudi M, Lalonde R, Violle N, Javelot H, Desor D, Nejdi A, et al. Assessment of psychotropic-like properties of a probiotic formulation (Lactobacillus helveticus R0052 and Bifidobacteriu longum R0175) in rats and human subjects. Br J Nutr 2011; 105:755–764. 3.Benton D, Williams C, Brown A. Impact of consuming a milk drink containing a probiotic on mood and cognition. Eur J Clin Nutr 2007; 61: 355– 361. 4.Rao AV, Bested AC, Beaulne TM, Katzman MA, Iorio C, Berardi JM, Logan AC. A randomized, double-blind, placebo-controlled pilot study of a probiotic in emotional symptoms of chronic fatigue syndrome. Gut Pathog 2009;1:6.

22 Uyarılgan Bağırsak Sendromu / Probiyotikler/Depresyon/Anksiyete Uyarılgan bağırsak sendromu olan hastalarda depresyon ve anksiyete sık görülür. Yapılan araştırmalar probiyotiklerin bu semptomları bariz bir şekilde azalttığını göstermiştir (1,2). O'Mahony L, McCarthy J, Kelly P, Hurley G, Luo F, Chen K, et al. Lactobacillus and bifidobacterium in irritable bowel syndrome: Symptom responses and relationship to cytokine profiles. Gastroenterology. 2005; 128:541–551. Dapoigny M, Piche T, Ducrotte P, Lunaud B, Cardot JM, Bernalier-Donadille A. Efficacy and safety profile of LCR35 complete freeze-dried culture in irritable bowel syndrome: A randomized, double-blind study. World J Gastroenterol 2012;18:2067–2075.

23 Otizm-bağırsak florası Otistik çocukların neredeyse tamamının bağırsaklarında faydalı bakteri oranı düşük, zararlı bakteri ve mantar oranı ise fazladır. Zararlı bakteri ve mantarların çıkardığı toksinler mental fonksiyon ve davranışlarda bozukluklara yol açarlar. Song Y, Liu C, Finegold SM. Real-time PCR quantitation of clostridia in feces of autistic children. Appl Environ Microbiol. 2004 Nov;70(11):6459-65. Finegold SM, Molitoris D, Yuli Song Y et al. Gastrointestinal microflora studies in late-onset autism. Clin Infect Dis. 2002 Sep 1;35 (Suppl 1):S6-S16. Sandler RH, Finegold SM, Bolte ER, Buchanan CP, Maxwell AP, Väisänen ML, Nelson MN, Wexler HM. Short-term benefit from oral vancomycin treatment of regressive-onset autism. J Child Neurol. 2000 Jul;15(7):429-35.

24 Otizm-bağırsak florası D'Eufemia P, Celli M, Finocchiaro R et al. Abnormal intestinal permeability in children with autism. Acta Paediatr. 1996;85(9):1076-9. Horvath K, Papadimitriou JC, Rabsztyn A, Drachenberg C, Tildon JT. Gastrointestinal abnormalities in children with autistic disorder. J Pediatr.1999;135(5):559-63. Finegold SM, Molitoris D, Song Y et al. Gastrointestinal microflora studies in late-onset autism. Clin Infect Dis. 2002;35(Suppl 1):S6-S16. White JF. Intestinal pathophysiology in autism. Exp Biol Med (Maywood). 2003;228(6):639-49. Parracho HM, Bingham MO, Gibson GR, McCartney AL. Differences between the gut microflora of children with autistic spectrum disorders and that of healthy children. J Med Microbiol. 2005;54(Pt 10):987-91. Boukthir S, Matoussi N, Belhadj A et al. Abnormal intestinal permeability in children with autism. Tunis Med. 2010 Sep;88(9):685-6. Buie T, Campbell DB, Fuchs GJ 3rd, et al. Evaluation, diagnosis, and treatment of gastrointestinal disorders in individuals with ASDs: a consensus report. Pediatrics. 2010;125 Suppl 1:S1-18. de Magistris L, Familiari V, Pascotto A et al. Alterations of the intestinal barrier in patients with autism spectrum disorders and in their first-degree relatives. J Pediatr Gastroenterol Nutr. 2010;51(4):418-24. Williams BL, Hornig M, Buie T, et al. Impaired carbohydrate digestion and transport and mucosal dysbiosis in the intestines of children with autism and gastrointestinal disturbances. PLoS One. 2011;6(9):e24585. Williams BL, Hornig M, Buie T et al. Impaired carbohydrate digestion and transport and mucosal dysbiosis in the intestines of children with autism and gastrointestinal disturbances. PLoS One. 2011;6(9):e24585. Adams JB, Johansen LJ, Powell LD, Quig D, Rubin RA. Gastrointestinal flora and gastrointestinal status in children with autism--comparisons to typical children and correlation with autism severity. BMC Gastroenterol. 2011;11:22. Williams BL, Hornig M, Parekh T, Lipkin WI. Application of novel PCR-based methods for detection, quantitation, and phylogenetic characterization of Sutterella species in intestinal biopsy samples from children with autism and gastrointestinal disturbances. MBio. 2012;3(1). pii: e00261-11. doi: 10.1128/mBio.00261-11.

25 Sutterella-Otizm Otistik çocukların yarısından fazlasının bağırsaklarında Sutterella isimli bir bakteri saptanmıştır. Otizmi olmayan, fakat bağırsak sorunları olan çocuklarda bu bakteri saptanmamıştır. Yani Sutterella sadece otizme özgüdür. Bu bakterinin varlığı otistik çocuklarda saptanan davranış bozukluklarına katkıda bulunabilir. Williams BL, Hornig M, Parekh T, Lipkin WI. Application of novel PCR-based methods for detection, quantitation, and phylogenetic characterization of Sutterella species in intestinal biopsy samples from children with autism and gastrointestinal disturbances. MBio. 2012;3(1). pii: e00261-11. doi: 10.1128/mBio.00261-11.

26 MS-Probiyotikler Otoimmün ansefalomiyelitli hayvanlara probiyotikler verildiğinde MS aktivitesinin süprese olduğu görülmüştür (1-5). Araştırmaların sadece birinde böyle bir etki olmamıştır (6). 1.Ezendam J, de KA, Gremmer ER, van Loveren H (2008) Effects of Bifidobacterium animalis administered during lactation on allergic and autoimmune responses in rodents. Clin Exp Immunol 154:424–431 2.Yokote H, Miyake S, Croxford JL, Oki S, Mizusawa H, Yamamura T. NKT cell-dependent amelioration of a mouse model of multiple sclerosis by altering gut flora. Am J Pathol. 2008;173(6):1714-23. 3.Lavasani S, Dzhambazov B, Nouri M et al (2010) A novel probiotic mixture exerts a therapeutic effect on experimental autoimmune encephalomyelitis mediated by IL-10 producing regulatory T cells. Plos One 5:e9009 4.Ochoa-Repáraz J, Mielcarz DW, Wang Y et al (2010) A polysaccharide from the human commensal Bacteroides fragilis protects against CNS demyelinating disease. Mucosal Immunol 3:487–495 5.Takata K, Kinoshita M, Okuno T et al (2011) The lactic acid bacterium Pediococcus acidilactici Suppresses autoimmune encephalomyelitis by inducing IL-10-producing regulatory T cells. PLoS ONE 6:e27644 6.Ezendam J, van Loveren H (2008) Lactobacillus casei Shirota administered during lactation increases the duration of autoimmunity in rats and enhances lung inflammation in mice. Br J Nutr 99:83–90

27 Nöropsikiatrik hastalıklar- Enflamasyon Çeşitli çalışmalarda otizm, Parkinson, Alzheimer, MS, depresyon, demans, şizofreni gibi hastalıklarda beyinde, bağırsakta ve diğer organlarda yaygın bir enflamasyonun varlığı gösterilmiştir. Bu yaygın iltihap hali bağışıklık yetersizliği, oksidatif stres, mitokondriyal fonksiyon bozukluğu, bağırsak florası bozukluğu ve nörotransmitter bozuklukları ile karakterizedir. Enflamasyon beyine ve bağırsak hücrelerine daha az kan gitmesine (hipoperfüzyona) neden olur; hipoperfüzyon ise enflamasyonu artırır; yani tam bir kısır döngüye girilir.

28 Probiyotikler/Stres/Enflamasyon/ Hipotalamus-hipofiz-Adrenal aksı Stres Hipotalamus-hipofiz-Adrenal aksını uyararak CRH ve AVP düzeylerini yükseltir. Bu hormonlar bağırsak geçirgenliğini artırırlar. Geçirgenlik artınca sindirilmemiş moleküller kana geçerek enflamatuar maddeleri (IL-1, IL- 6, PGE2 vb) artırırlar. PGE2 direkt olarak adrenal bezi uyarır. Dinan TG, Stanton C, Cryan JF. Psychobiotics: a novel class of psychotropic. Biol Psychiatry. 2013;74(10):720-6.

29 Probiyotikler/Stres/Enflamasyon/ Hipotalamus-Hipofiz-Adrenal aksı Psikobiyotikler antienflamatuar sitokinleri (IL-10) artırırlar. Psikobiyotikler enflamatuar sitokinleri (IL-1, IL-6 ) ise azaltırlar. Sonuçta aşırı uyarılmış Hipotalamus-Hipofiz- Adrenal aksı süprese olur. Psikobiyotikler ayrıca GABA, 5-HTP gibi nörotransmitterleri artırdığı gibi bağırsak geçirgenlik artışını da azaltır. Dinan TG, Stanton C, Cryan JF. Psychobiotics: a novel class of psychotropic. Biol Psychiatry. 2013;74(10):720-6.

30 Probiyotikler/Stres/Enflamasyon/ Hipotalamus-hipofiz-Adrenal aksı Dinan TG, Stanton C, Cryan JF. Psychobiotics: a novel class of psychotropic. Biol Psychiatry. 2013;74(10):720-6.

31 Bağırsak flora testi

32 Kandidalar için tükrük testi Sabah aç karnına, bir bardak içme suyuna tükürülür. Normalde su yüzeyinde hava kabarcıkları dışında bir görüntünün oluşmaması gerekir. Suda bulanıklık, bulutsu görünüm, su dibinde çöküntü görülmesi testin pozitif olduğunun işaretleridir.

33 Bağırsak florasının normale döndürülmesi Bağırsak florasını düzeltmek oldukça zordur. Tedbirler; Un ve şekerden fakir, sebze, meyve, et ve yumurta gibi doğal gıdalardan zengin bir diyet Fermantasyon ürünleri (turşu, yoğurt, kefir, peynir, boza, sirke) bağırsak florasında bulunan probiyotikleri artırırlar. Yeterli olmuyorsa probiyotikler preparatlar Pastörizasyon ve diğer ısıl işlemler gıdalardaki probiyotikleri büyük ölçüde tahrip eder. Sezaryen doğumlardan mümkün olduğunca kaçınılması. Sindirim enzimleri takviyesi, patojen mikroplara karşı antibiyotikler, Probiyotik takviyesi

34 Glütensiz-kazeinsiz diyet

35 Glüten-kazein-Otizm Glüten ve kazein moleküllerinin sindirilmesi için dipeptidil-peptidaz IV (DPPIV) isimli bir enzim gerekir. Otistik çocuklarda cıva, kurşun ve diğer ağır metaller ve organik fosfatlar DPPIV‘i tahrip eder. Maalesef bu DPP4 enzim yetersizliğini giderecek bir şey yoktur. Alınan enzim ek verilenleri kısmen yardımcı olur ama sorunu tamamen çözemez. Bu nedenle glüten, kazein ve soya proteinleri yeteri kadar sindirilemez ve dipeptid düzeyinde kalır. Otistik çocuklarda bağırsak geçirgenliği artmıştır (leaky gut). Tamamen sindirilmemiş glüten ve kazein molekülleri (ekzorfinler, dış morfinler) bağırsaktan kana geçer. Stubbs G, Litt M, Lis E, et al. Adenosine deaminase activity decreased in autism. J Am Acad Child Psychiatry 1982;21:71-74. Pangborn J. Autism: pertinent laboratory tests. In: Rimland B, ed. DAN! (Defeat Autism Now!) 2001 Advanced Practitioner Training. San Diego, CA: Autism Research Institute; 2002.

36 Morfin etkisi Bu gıdaların sindirilmemiş protein paçaları kana geçtiklerinde morfin etkisi göstererek (vücutta az miktarda üretilen serbest morfin miktarını artırırlar (1,2). Otizmli bireylerin %95’inin idrarlarında bu bahsedilen opioid benzeri polipeptidler fazla miktarda atılırlar (3,4). Bu dış morfin bileşikleri (ekzorfin) nerdeyse şizofreni ve otistiklerde görülen ağrı eşiğinin yükselmesi, göz teması kaybı ve öğrenme becerisinde azalma, hiperaktivite, stereotipik hareketler ve self-mütilasyon (kendine zarar verme) gibi belirtilerin oluşumunda büyük pay sahibidirler (5-8). 1.Paroli E. Opioid peptides from food (the exorphins).World Rev Nutr Diet. 1988;55:58-97. 2.Grecksch G, Schweigert C, Matthies H. Evidence for analgesic activity of beta-casomorphin in rats. Neurosci Lett.. 981;27(3):325-8. 3.Erickson CA, Stigler KA, Corkins MR, Posey DJ, Fitzgerald JF, McDougle CJ. Gastrointestinal factors in autistic disorder: a critical review. J Autism Dev Disord. 2005;35(6):713–727 4.Finegold SM, Molitoris D, YuliSong Y et al. Gastrointestinal microflora studies in late-onset autism. Clin Infect Dis. 2002;35 (Suppl 1):S6-S16. 5.Reichelt K-L, Ekrem J, Scott H. Gluten, milk proteins and autism: dietary intervention effects on behavior and peptide section. J Appl Nutr 1990;42:1–11. 6.Bradstreet J, Kartzinel J. Biological interventions in the treatment of autism and PDD. In: Rimland B, ed. DAN! (Defeat Autism Now!) Fall 2001 Conference. San Diego, CA: Autism Research Institute; 2001. 7.Shattock P, Whiteley P, The Sunderland Protocol: A Logical Sequencing of Biomedical Interventions for the Treatment of Autism and Related Disorders. Sunderland. UK: Autism Research Unit, University of Sunderland: 2000. 8. Reichelt KL, Knivsberg AM. Can the pathophysiology of autism be explained by discovered urine peptides? In: Rimland B, ed. DAN! (Defeat Autism Now!) Spring 2002 Conference Practitioner Training. San Diego, CA: Autism Research Institute; 2002.

37 Morfin etkisi Sindirilmemiş süt kazeinine karşı oluşan beta-kazomorfin-7 ve buğday, yulaf, arpa ve çavdar proteini olan glütene karşı oluşan glutenomorfin-7’dir. Opioid proteinleri, beyinde ve bağırsaklarda reseptörlere bağlanarak davranış değişiklikleri, kabızlık, şişkinlik ve ishale sebep olurlar. Özetle otizmi minyatür çaplı bir morfin zehirlenmesi olarak kabul edebiliriz. Otizmli çocukların ağrıya karşı dirençli olmasının en olası nedeni budur. Diyet ile bu morfinlerin kan düzeyi azalmakta ve klinik bulgular da aynı oranda hafiflemektedir. Otizmli hastaların üçte iki kadarı kazeinsiz-glütensiz diyetten belirgin bir fayda görmektedir.

38 Glütensiz kazeinsiz diyetin yan etkileri Glüten içermeyen gıdaları ve süt ürünlerini kestiğinizde görebileceğiniz geçici, istenmeyen belirtiler ortaya çıkabilir. Bu durum bir alkol ya da uyuşturucu bağımlısının gösterdiği durumla aynıdır. Hastalarda uykusuzluk, kızgınlık, aşırı endişe, yorgunluk, gece ve gündüz terlemeleri, aşırı hareketlilik, kabızlık, ya da ishal, mide sorunları, algılamada bozukluk, otistik ve ADHD davranışlarına geri dönüşler ortaya çıkabilir. Bu belirtiler genelde diyete devam edilmesine rağmen zaman içinde azalarak kaybolur.

39 İdrarda kazein ve gliadin peptitleri

40 MS-kazein-glüten MS’li hastalarda kazein ve glüten antikorları daha yüksek bulunmuştur (1-7). Glütensiz diyet uygulanan bir hastada 6 yıl süre ile remisyon sağlanmıştır (8). Başka bir araştırmada ise diyetin faydası gösterilememiştir (9). 1.Stefferl A, Schubart A, et al. Butyrophilin, a milk protein, modulates the encephalitogenic T cell response to myelin oligodendrocyte glycoprotein in experimental autoimmune encephalomyelitis. J Immunol. 2000;165(5):2859-65. 2.Guggenmos J, Schubart AS, et al. Antibody cross-reactivity between myelin oligodendrocyte glycoprotein and the milk protein butyrophilin in multiple sclerosis. J Immunol. 2004;172(1):661-8.. 3.Reichelt KL, Jensen D. IgA antibodies against gliadin and gluten in multiple sclerosis. Acta Neurol Scand..2004;110(4):239-41. 4.Shor DB, Barzilai O, Ram M Gluten sensitivity in multiple sclerosis: experimental myth or clinical truth? Ann N Y Acad Sci. 2009;1173:343-9 5.Pengiran Tengah CDSNA, Lock RJ, Unsworth DJ, Wills AJ. Multiple sclerosis and occult gluten sensitivity. Neurology. 2004;62(12):2326–2327. 6. Frisullo G, Nociti V, Iorio R, et al. Increased expression of T-bet in circulating B cells from a patient with multiple sclerosis and celiac disease. Human Immunology. 2008;69(12):837–839. 7. Hadjivassiliou M, Sanders DS, Grünewald RA. Multiple sclerosis and occult gluten sensitivity. Neurology. 2005;64(5):933–934. 8.Hernández-Lahoz C, Rodríguez S, Tuñón A, Saiz A, Santamarta E, Rodrigo L. Sustained clinical remission in a patient with remittent-recurrent multiple sclerosis and celiac disease gluten-free diet for 6 years. Neurologia. 2009 Apr;24(3):213-5. 9.Hewson DC. Is there a role for gluten-free diets in multiple sclerosis? Hum Nutr Appl Nutr. 1984;38(6):417-20

41 Kazeinsiz-glütensiz diyet/ Şizofreni Şizofrenik hastalarda gliadin ve beta- laktoglobulin antikorları daha yüksek bulunmuştur (1,2). Kazeinsiz-glütensiz diyet uygulanan şizofrenik hastaların kliniklerinde bariz bir düzelme saptanmıştır (3). 1.Reichelt KL, Landmark J. Specific IgA antibody increases in schizophrenia. Biol Psychiatry. 1995 Mar 15;37(6):410-3. 2.Dohan FC. Genetic hypothesis of idiopathic schizophrenia: its exorphin connection. Schizophr Bull. 1988;14(4):489-94. Review. 3.Dohan FC, Grasberger JC. Relapsed schizophrenics earlier discharge from the hospital after cereal-free, milk free diet. Am J Psychiatry 1973; 130(6): 685-88.

42 Nöropsikiatrik Hastalıklarda Ketojenik Diyet

43 Enerji kaynağı olarak glükoz Beynimizin hayatiyetini sürdürebilmesi için enerjiye ihtiyacı vardır ve öncelikli olarak kullandığı enerji kaynağı da glükozdur.

44 Normal nöronlar hem glükozu hem de keton cisimciklerini enerji kaynağı olarak kullanabilirler. Ama birinci tercihleri glükozdur.

45 Glükozun hücre içine girememesi Belli hastalık durumlarında nöronlar glükozu hücre içine sokamaz ve enerji kaynağı olarak kullanamazlar. Bu durumda nöronlar tahrip olur ve fonksiyonları bozulur.

46 Nöronlar Keton cisimciklerini enerji kaynağı olarak kullanabilirler + =

47 Tip 3 diyabet-Beyin enerjisi Beyin yaşlandıkça insülin direncinin artması ya da hipometabolizma nedeni ile ve beyin glükozdan yeteri kadar yararlanamaz. Beyin aç kalır. Sonuçta nöronlar tahrip olur ve fonksiyonları bozulur ve başta Alzheimer olmak üzere çeşitli hastalıklara sebep olur. Bu duruma tip 3 diyabet denmektedir.

48 Beyin diyabeti= Tip3 diyabet

49 Nöronal glükoz alımının azaldığı hastalıklar Parkinson Down sendromu Akut beyin hasarı Diyabet Maküler dejenerasyon Glokom Dirençli epilepsi Multipl skleroz Huntington koresi ALS (Amiyotrofik lateral skleroz) Duchenne kas distrofisi Otizm GLUT-1 defekti Bu hastalıklar ketojenik diyetten fayda görebilirler Veech RL. The therapeutic implications of ketone bodies: the effects of ketone bodies in pathological conditions: ketosis, ketogenic diet, redox states, insulin resistance, and mitochondrial metabolism. Prostaglandins Leukot Essent Fatty Acids. 2004;70(3):309-19.

50 Ketonlar serebral kan akımını %40’ kadar artırabilirler. Mitokondrideki ketonlar ATP oluşumunu artırırlar. Ketonlar serbest radikallerin oluşumunu azaltıp, temizlenmesini hızlandırırlar. Ketonlar anti-enflamatuar mekanizmaları harekete geçirirler; beyin ödemini ve serebral enfarktı azaltırlar. Ketonlar serebral fonksiyonları korurlar. GABA d ü zeylerini artırırlar. Ketonların etkileri

51 Ketojenik diyetin tarihçesi Açlığın epilepsi tedavisinde kullanılması Hipokrat’a kadar dayanmaktadır. İncil’de Hz İsa’nın epilepsi tedavisini aç bırakarak tedavi ettiği bildirilmektedir. 1911 yılında epilepsinin modern anlamda tedavisinde ketojenik diyetin kullanılması Fransa’da gerçekleşmiştir (1). 40’lı yılların başlarına kadar son derece revaçta olan bu tedavi antiepileptik ilaçların piyasaya girmesiyle büyük ölçüde terk edilmiştir. Ancak son yıllarda yeniden keşfedilmiştir! Geulpa G, Marie A. La lutte contre l’epilepsie par de la sintoxication et par la reducation alimentaire. Rev Ther Medicochirugicale. 1911; 78:8-13

52 Dirençli epilepsi-Ketojenik diyet J. Hopkins hastanesinde 600 durdurulamayan epilepsi nöbeti (20 nöbet/gün; >6 epileptik ilaç) olan hatalara ketojenik diyet uygulamışlar Hastaların 1/3’ünde nöbetler durmuş. Hastaların 1/3’ünde nöbetler azalmış. Hastaların 1/3’ünde nöbetler aynı kalmış. Kinsman SL, Vining EP, Quaskey SA, Mellits D, Freeman JM, Efficacy of the ketogenic diet for intractable seizure disorders: review of 58 cases. Epilepsia. 1992; 33 (6): 1132–1136.

53 Dirençli epilepsi-Ketojenik diyet Sistematik derleme ve metaanalizlerde dirençli epilepsilerin önemli bir bölümünde ketojenik diyetin faydalı olduğu gösterilmiştir (1- 4). Fakat derlemelere dahil olan ancak birkaç çalışma çift-kör plasebo kontrollü imiş. 1.Henderson CB, Filloux FM, Alder SC, Lyon JL, Caplin DA. Efficacy of the ketogenic diet as a treatment option for epilepsy: meta-analysis. J Child Neurol. 2006;21(3):193-8. 2.Levy RG, Cooper PN, Giri P. Ketogenic diet and other dietary treatments for epilepsy. Cochrane Database Syst Rev. 2012;3:CD001903. 3.Keene DL. A systematic review of the use of the ketogenic diet in childhood epilepsy. Pediatr Neurol. 2006;35(1):1-5. 4.Lefevre F, Aronson N. Ketogenic diet for the treatment of refractory epilepsy in children: A systematic review of efficacy. Pediatrics. 2000;105(4):E46.

54 Ketojenik diyetin muhtemel etkisi glütamatın GABA’ya dönüşümünü artırmasıdır. Diğer bir neden de ketonların enerjiyi artırması ve nöronal fonksiyonları düzeltmesidir. Erecinska M, Nelson D, Daikhin Y, Yudkoff M. Regulation of GABA level in rat brain synaptosomes: fluxes through enzymes of the GABA shunt and effects of glutamate, calcium, and ketone bodies. J. Neurochem. 67 6 (1996), pp. 2325–2334. Greene AE, Todorova MT, McGowan R,Seyfried TN. Caloric restriction inhibits seizure susceptibility in epileptic EL mice by reducing blood glucose. Epilepsia 42 11 (2001), pp. 1371–1378.

55 Alzheimer-ketojenik diyet 20 Alzheimer’lı hastaya MCT’den zengin ketojenik diyet verilmiş ve kognitif fonksiyonlarda belirgin düzelme görülmüş (1). Hayvan deneylerinde de benzer sonuçlar elde edilmiş (2). 1.Reger MA, Henderson ST, Hale C, Cholerton B, Baker LD, Watson GS, Hyde K, Chapman D, Craft S. Effects of beta-hydroxybutyrate on cognition in m emory-impaired adults. Neurobiol Aging. 2004 ;25(3):311-4. 2.Wlaz P, Socala K, Nieoczym D, Luszczki JJ, Zarnowska 296 I, Zarnowski T, Czuczwar SJ, Gasior M (2012) Anticonvulsant profile of caprylic acid, a main constituent of the 298 medium-chain triglyceride (MCT) ketogenic diet, in mice. 299 Neuropharmacology 62, 1882-1889.

56 Hindistancevizi yağı-Alzheimer Dr. Mary Steve Newport kocasının yulaf ezmesine 2 tatlı kaşığı Hindistancevizi yağı koymuş. Daha sonraki günlerde kaşık sayısını giderek artırmış ve 6-7 kaşığa çıkarmış Tedavi ilk haftadan itibaren etkili olmaya başlamış. 4 ay sonra; Görme bozuklukları düzelmiş Yürümesi düzelmiş, tekrar koşmaya başlamış Yardımsız evdeki işlerini yapmaya başlamış Ayakkabılarını bağlamaya başlamış Uzun Sohbetlere başlamış Bir yıl önce adını unuttuğu bütün, hısım, akraba ve tanıdıkların isimlerini hatırlıyormuş.

57 Dr. Mary Steve Newport ve Steve Newport. Resmin altındaki karalamalar hastanın ketojenik tedavi öncesi, tedaviden 14 gün sonra ve 37. gün sonra yaptığı saat resimleri.

58 PET taramasında glükoz transportu Normal BeyinAlzheimer’lı beyin Piert M, Koeppe RA, Giordani B, Berent S, Kuhl DE. Diminished glucose transport and phosphorylation in Alzheimer's disease determined by dynamic FDG-PET. J Nucl Med. 1996;37(2):201-8.

59 ALZHEiMER’lı BEYİN-NORMALBEYİN

60 Ketojenik Diyet-ALS ALS’de nöron ölümünün temel nedeni mitokondriyal enerji metabolizmasının azalmasıdır. Ketojenik diyet mitokondriyal enerji üretimini ve membran stabilizasyonunu artırır. Ketojenik diyet ALS’li transgenik farelerin omuriliğindeki motor nöron sayısını artırmıştır. Zhao Z, Lange DJ, Voustianiouk A, MacGrogan D, Ho L, Suh J, Humala N, Thiyagarajan M, Wang J, Pasinetti GM. A ketogenic diet as a potential novel therapeutic intervention in amyotrophic lateral sclerosis. BMC Neurosci. 2006 Apr 3;7:29.

61 D,L-3-hydroxybutyrate treatment of multiple acyl-CoA dehydrogenase deficiency (MADD,) Johan L K Van Hove, et.al., Lancet 2003; 361: 1433–35 Tedaviden önce 2 ay sonra 6 ay sonra Ketojenik diyetten sonra yaygın beyaz madde tutulumu azalıyor

62 Ketojenik diyette kalori dağılımı Yağlar: %60-90 (tercihen yarısı MCT) Proteinler: %10-15 Karbohidratlar: %5-15

63 Hindistancevizi yağının diğer yağlara ne üstünlüğü var? Orta zincirli yağ asitleri (MCT) en iyi keton cisimciği kaynağıdır. Yağların içinde en fazla MCT Hindistancevizi yağında vardır. Hindistancevizi yağının yaklaşık üçte ikisi (%60) MCT’dir. Palmiye yağındaki oran %55. Anne sütünde ve tereyağında ise bu oran %12 civarındadır. Sıvı yağlardaki MCT oranı ise %10’dan çok daha düşüktür.

64 MCT’lerin özellikleri Orta zincirli yağ asitlerinin (MCT) metabolizması uzun zincirli yağ asitlerininkinden daha faklıdır. MCT safra asitlerine ihtiyaç olmadan mideden ve bağırsaktan direkt olarak emilebilmektedir. Özetle söyleyecek olursak MCT diğer yağlardan farklı olarak depolanmamakta ve daha hızlı bir şekilde keton cisimciklerine ve daha sonra da enerjiye dönüşmektedir. Bu beyin için çok büyük bir avantajdır.

65 Nöropsikiatrik hastalıklar- Omega-3

66 Omega-3/omega-6 dengesinin önemi

67 Omega-3 yağ asitlerin sinir sistemindeki görevleri Sinir sisteminin yaklaşık %10’u omega-3 yağ asitlerinden oluşmuştur. Dokazahekzoenoik asit (DHA) ve eikozopentoenoik asitlerden (EPA) oluşan bu yağlar 100 milyar sinir hücresinin yapı taşını oluşturmaktadırlar(1). DHA ve EPA nöronları serbest oksijen radikallerinin ve diğer toksinlerin oluşturduğu hasarlardan korumaktadır(2). DHA ve EPA Hücre sinyal sistemini (nörotransmitterleri) modifiye eder. Antienflematuar maddelerin oluşumunu sağlarlar. O’Brien JS, Sampson EL. Lipidcomposition of the normal humanbrain: graymatter, whitematter, and myelin. J LipidRes. 1965;6(4):537-44. Robinson JG, Ijioma N, Harris W. Omega-3 fattyacidsandcognitivefunction in women. Womens Health (LondEngl). 2010;6(1):119-34.

68 Araşidonik asit Lipooksijenaz Sikloooksijenaz Fosfolipaz A2 Proenflamatuvar (iltihap yapıcı) maddeler Omega-6 (Diyet) IV. Grup Lökotirienler II. Grup prostaglandinler

69 Araşidonik asit Lipooksijenaz Sikloooksijenaz Fosfolipaz A2 Antienflamatuvar (iltihap giderici) maddeler O mega-3 (Diyet) V. Grup LökotirienlerIII. Grup prostaglandinler

70 Omega-6 ve Omega-3 kökenli prostaglandin ve lökotirienlerin etkileri II. grup prostaglandinler, IV. Grup lökotirienler (omega-6) I. ve III. grup prostaglandinler, V. Grup lökotirienler (omega-3) Enflamatuvar Hiperaljezik Trombotik Vazokonstriktif Mitojenik Antienflamatuvar Analjezik Antitrombotik Vazodilatatör Antimitojenik

71 Diyet ve w-6/w-3 oranı Taş devri insanlarında w-6: w-3 oranı yaklaşık 1:1 ile 4:1 arasında idi. Fakat son 50-100 yılda bu oran 20-50:1’e kadar çıkmıştır. Crawford MA. Fatty acids in free-living and domestic animals. Lancet 1968;1:1329–33. van Vliet T, Katan MB. Lower ratio of n-3 to n-6 fatty acids in cultured than in wild fish. Am J Clin Nutr 1990;51:1–2.

72 Omega-6/omega-3 oranının artmasının temel nedenleri Karbohidrattan zengin gıdalar ile beslenme Balık tüketiminin azalması Poliansatüre yağların (mısır, ay çiçek vb) tüketiminin aşırı artması Hayvanların w-6’dan zengin yemlerle beslenmesi Özgür dolaşan tavuk yumurtası tüketiminin azalması Koyu yeşil yapraklı sebzelerin tüketiminin azalması Zeytinyağı ve hayvansal doymuş yağların tüketiminin azalması Simopoulos AP, Salem N Jr. n-3 Fatty acids in eggs from range-fed Greek chickens. N Engl J Med 1989;321:1412. Simopoulos AP, Norman HA, Gillaspy JE. Purslane in human nutrition and its potential for world agriculture. World Rev Nutr Diet 1995;77:47–74.

73 OMEGA-3 takviyesinin yararlı olduğu hastalıklar I Referans: Medline Medical Database 1999: Review of 1757 peer-reviewed articles Akne Akıl hastalıkları AIDS Alerjiler Alzheimer Anjina pektoris Ateroskleroz Artrit Davranış bozuklukları Demans Diyabet Ekzema Enfeksiyon Enflamatuvar hastalıklar Meme kanseri Memenin kistik hast. Felçler Görme bozuklukları Hipertansiyon Hiperaktivite

74 OMEGA-3 takviyesinin yararlı olduğu hastalıklar II İmmün yetersizlikler Kalp hastalığı Kanser Kistik fibroz Öğrenme bozuklukları Lösemi Lupus Malnütrisyon Menopoz Metastaz Multipl Skleroz Otoimmünite Obezite Otizm Kronik Yorgunluk Psoriazis Reye Sendromu Şizofreni

75 Nöropsikiatrik hastalıklar / Omega-3 Omega-3 eksikliği depresyon, demans, Alzheimer, anksiyete (endişe), saldırganlık, şizofreni ve hatta canilik gibi psikiatrik hastalıklara sebep olabilmektedir. Omega-3 takviyesi ile bu bozukluklar kısmen geriye dönüşebilmektedir (1). Bebeklere ya da emziren annelere yapılan omega-3 takviyesi hiperaktivite ve otizm gibi psikiatrik bozuklukların kısmen önlenmesi veya tedavi edilmesi mümkün olabilmektedir (2). 1.Dyall SC, Michael GJ, Whelpton R, Scott AG, Michael-Titus AT. Dietary enrichment with omega-3 polyunsaturated fatty acids reversesage-related decreases in the GluR2 and NR2B glutamate receptor subunits in rat forebrain. Neurobiol Aging. 2007;28(3):424-39. 2.Aben A, Danckaerts M. Omega-3 and omega-6 fatty acids in the treatment of children and adolescents with ADHD. TijdschrPsychiatr. 2010;52(2):89-97.

76 Omega-3 yağları-Beyaz cevher Son zamanlarda yapılan çalışmalar omega-3 yağlarının daha önce geri dönüşümsüz zannedilen beyindeki doku kaybını düzeltebileceğini göstermektedir. Yapılan bir araştırmada omega-3 yağlarını tüketmenin beyaz cevher dokusunu arttırdığı saptanmıştır. Conklin SM, Gianaros PJ, Brown SM, et al. Long-chain omega-3 fatty acid intake is associated positively with corticolimbic gray matter volume in healthy adults. NeurosciLett. 2007;421(3):209- 12.

77 Gebelik/ Omega-3/Zeka Gebelik ve emziklilik dönemlerinde annelerinden omega-3 yağ asidi (balıkyağı) takviyesi alan çocukların IQ’su (106.4) almayanlara oranla (102.3) yaklaşık 4 puan daha yüksek bulunmuştur (1). Benzer bulgular 2007’de yayınlanan başka bir araştırmada da gösterilmiştir (2). Helland IB, Smith L, Saarem K, Saugstad OD, Devron CA. Maternal supplementation with very-long-chain n-3 fatty acids during pregnancy and lactation augments children’s IQ at 4 years of age. Pediatrics 2003;111:e39-e44. Hibbeln JR, Davis JM, Steer C, et al. Maternal seafood consumption in pregnancy and neurodevelopmental outcomes in childhood ( ALSPAC study): an observational cohort study. Lancet. 2007;369(9561):578-85.

78 Otizm/ Omega-3 Araştırmalar omega-3 takviyesi yapılan otistik çocuklarda öfke nöbetleri, saldırganlık ve kendine zarar vermek gibi davranışlarda belirgin düzelme olduğunu göstermiştir (1-8). 1.Amminger GP, Berger GE, Schafer MR, Klier C, Friedrich MH, Feucht M. Omega-3 fattyacidssupplementation in childrenwithautism: a double-blindrandomized, placebo-controlled pilot study. BiolPsychiatry. 2007;61(4):551-3. 2.Bent S, Bertoglio K, Ashwood P, Bostrom A, Hendren RLA pilot randomizedcontrolledtrial of omega-3 fattyacidsforautismspectrumdisorder.J Autism DevDisord. 2011;41(5):545-54. 3.Bell JG, MacKinlay EE, et al. Essentialfattyacidsandphospholipase A2 in autisticspectrumdisorders. ProstaglandinsLeukotEssentFattyAcids 2004: 71(4): 201-4. 4.Bu B, Ashwood P, Harvey D, King IB, Water JV, Jin LW. Fattyacidcompositions of redbloodcellphospholipids in childrenwithautism. ProstaglandinsLeukotEssentFattyAcids. 2006;74(4):215-21. 5.Sinn N, Bryan J, Wilson C.Cognitiveeffects of polyunsaturatedfattyacids in childrenwithattentiondeficithyperactivitydisordersymptoms: A randomized controlledtrial. ProstaglandinsLeukotEssentFattyAcids. 2008;78(4-5):311-26. 6.Richardson AJ, Montgomery P. The Oxford-Durham study: a randomized, controlled trial of dietary supplementation with fatty acids in children with developmental coordination disorder. Pediatrics.2005;115(5):1360-6. 7.Meguid NA, Atta HM, Gouda AS, Khalil RO. Role of polyunsaturated fatty acids in the management ofEgyptian children with autism. ClinBiochem. 2008;41(13):1044-8. 8.Richardson AJ. Omega-3 fattyacids in ADHD andrelatedneurodevelopmentaldisorders. IntRevPsychiatry. 2006;18(2):155-72.

79 Hiperaktivite-omega-3 Dikkat eksikliği- Hiperaktivite sendromunun temel nedenlerinin başında omega-3 eksikliği gelmektedir. Stevens LJ, Zentall SS, Deck JL, Abate ML, Watkins BA, Lipp SR, Burgess JR Essential Fatty Acid Metabolism in Boys with Attention-Deficit Hyperactivity Disorder Am J Clin Nutr 1995;62(4):761-8 Burgess JR, Stevens L, Zhang W, Peck L. Long-chain Polyunsaturated Fatty Acids in Children with Attention-Deficit Hyperactivity Disorder Am J Clin Nutr 2000;71(1 Suppl):327S-30S

80 Mültipl skleroz-Omega-3 Omega-3 yağ asitleri antienflamatuvar eikosanoidlerin yapı taşlarını oluştururlar. Yapılan çeşitli çalışmalarda balık yağının MS semptomlarını belirgin şekilde gerilettiği görülmüştür. Gallai, V., et al. "Cytokine Secretion and Eicosanoid Production in the Peripheral Blood Mononuclear Cells of Ms Patients Undergoing Dietary Supplementation with N-3 Polyunsaturated Fatty Acids." J Neuroimmunol 56.2 (1995): 143-53. Bates, D., et al. "A Double-Blind Controlled Trial of Long Chain N-3 Polyunsaturated Fatty Acids in the Treatment of Multiple Sclerosis." J NeurolNeurosurg Psychiatry 52.1 (1989): 18-22. Weinstock-Guttman, B., et al. "Low Fat Dietary Intervention with Omega-3 Fatty Acid Supplementation in Multiple Sclerosis Patients." Prostaglandins LeukotEssent Fatty Acids 73.5 (2005): 397-404. Nordvik I, Myhr KM, Nyland H et al. Effect of dietary advice and n-3 supplementation in newly diagnosed MS patients. Acta Neurologica Scandinavica, 2000;102:143-149.

81 Peet M, Horrobin DF. A dose-ranging study of the effects of ethyl-eicosapentaenoate in patients with ongoing depression despite apparently adequate treatment with standard drugs Arch Gen Psychiatry. 2002 Oct;59(10):913-9. Klasik antidepresif ilaç tedavisine cevap vermeyen hastaların yarısından fazlasında günde 1 gram eikosapentaenoik asit verildiğinde semptomlar bariz düzelme olmuştur. Depresyon-Omega-3

82 Doğum sonu depresyon-Omega-3 Gebelik sırasında anneden fetüse aktif dokazohekzoenoik asit transferi olmaktadır. Bu durum annenin w-3 depoları ciddi olarak tüketmekte ve doğum sonu depresyona yol açmaktadır. 23 ülkede 14532 kişi üzerinde yapılan çok merkezli bir çalışmaya göre Balık yağı alan ya da balık tüketen kadınlarda doğum sonu depresyon oranı belirgin olarak daha düşük bulunmaktadır. Hibbeln JR.Seafood consumption, the DHA content of mothers' milk and prevalence rates of postpartum depression: a cross-national, ecological analysis. J Affect Disord. 2002 May;69(1-3):15-29.

83 Demans-Omega-3 Omega-3 ya da balık tüketiminin artması demans ve Alzheimer riskini azaltmaktadır. Morris MC, Evans DA, Bienias JL, et al. Consumption of fish and n-3 fatty acids and risk of incident Alzheimer disease. Arch Neurol. 2003;60(7):940-6. Barberger-Gateau P, Letenneur L, Deschamps V, Peres K, Dartigues JF, Renauds. Fish, meat and risk of dementia: cohort study. BMJ. 2002; 26;325(7370):932-3. Conquer JA, et al. Fatty acid analysis of blood plasma of patients with Alzheimer’s disease, other types of dementia, and cognitive impairment. Lipids. 2000;35(12):1305-12

84 Parkinson-Depresyon-Omega3 Hayvan (1-3) ve insan (4) araştırmalarında omega-3 yağ asitlerinin dopaminerjik sistemi etkileyerek Parkinson hastalığının tedavisi ve önlenmesinde faydalı olabileği görülmüştür. Omega-3 yağ asiti takviyesi Parkinsondaki depresyonun hafiflemesine neden olabilmektedir (5) 1.Tanriover G, Seval-Celik Y, Ozsoy O, Akkoyunlu G, Savcioglu F, Hacioglu G, Demir N, Agar A.The effects of docosahexaenoic acid on glial derived neurotrophic factor and neurturin in bilateral rat model of Parkinson's disease. Folia Histochem Cytobiol. 2010;48(3):434-41. 2.Hacioglu G, Seval-Celik Y, Tanriover G, Ozsoy O, Saka-Topcuoglu E, Balkan S, Agar A. Docosahexaenoic acid provides protective mechanism in bilaterally MPTP-lesioned rat model of Parkinson's disease. Folia Histochem Cytobiol. 2012;50(2):228-38. 3.Chang YL, Chen SJ, Kao CL, Hung SC, Ding DC, Yu CC, Chen YJ, Ku HH, Lin CP, Lee KH, Chen YC, Wang JJ, Hsu CC, Chen LK, Li HY, Chiou SH. Docosahexaenoic acid promotes dopaminergic differentiation in induced pluripotent stem cells and inhibits teratoma formation in rats with Parkinson-like pathology. Cell Transplant. 2012;21(1):313-32. 4.Bousquet M, Calon F, Cicchetti F. Impact of ω-3 fatty acids in Parkinson's disease. Ageing Res Rev. 2011;10(4):453-63. 5.da Silva TM, Munhoz RP, Alvarez C, Naliwaiko K, Kiss A, Andreatini R, Ferraz AC. Depression in Parkinson's disease: a double- blind, randomized, placebo-controlled pilot study of omega-3 fatty-acid supplementation. J Affect Disord. 2008;111(2-3):351-9.

85 Omega-3 /ALS Omega-3 verilen ALS’li SOD1 farelerde şaşırtıcı bir şekilde hastalığın ilerlemesinin hızlandığı ve yaşam süresinin kısaldığı görülmüştür. Yip PK, Pizzasegola C, Gladman S, Biggio ML, Marino M, Jayasinghe M, Ullah F, Dyall SC, Malaspina A, Bendotti C, Michael-Titus A. The omega-3 Fatty Acid eicosapentaenoic Acid accelerates disease progression in a model of amyotrophic lateral sclerosis. PLoS One. 2013 ;8(4):e61626.

86 D vitamini Nörolojik hastalıklar

87 Raşitizm ya da osteomalasi Buz dağının (D vitamini eksikliğinin) görünen küçük parçasıdır. GİZLİ D VİTAMİNİ EKSİKLİĞİ Raşitizm, osteomalasi Tip I diyabet Şizofreni Otizm KanserMültipl skleroz Depresyon HipertansiyonKalp yetersizliği Romatizmal hastalıklar Otoimmün hastalıklarİmmün yetersizlikler ObeziteKonjenital anomali Anemi TÜBERKULOZ, GRİP, DİĞER ENFEKSİYONLAR AŞİKAR D VİTAMİNİ EKSİKLİĞİ Eklampsi Astım

88 D vitamini-beyin fonksiyonları D vitamininin insan hayatında kemik metabolizması dışında çok önemli görevleri vardır. Maalesef statükocu tıp dünyası bu kemik dışı fonksiyonları yeteri kadar önemsememektedir. 23.000 kadar genimizin en az 2000‘in sağlıklı çalışması D vitamininin yeterli olmasına bağlıdır.

89 D vitamini-Beyin Gelişimi D vitamini anne karnına düştüğümüz ilk günden itibaren beyin hücrelerinin büyüme ve gelişmesini etkilemekte ve davranışlarımızı düzenlemektedir. Bu nedenle doğum öncesi, doğum sırası ve doğum sonrası yaşamımızda D vitamin yetersizliği beyin fonksiyonlarını bariz bir şekilde etkilemektedir (1,2). Ama maalesef D vitamini, birçok nöropsikiatrik hastalıkta en çok ihmal edilen nörosteroiddir (3). 1.Kalueff AV, Tuohimaa P. Neurosteroid hormone vitamin D and its utility in clinical nutrition. Curr Opin Clin Nutr Metab Care. 2007;10(1):12-9. 2.Eyles D, Brown J, Mackay-Sim A, McGrath J, Feron F: Vitamin D3 and brain development. Neuroscience. 2003;118(3):641-53 3.McGrath J, Feron F, Eyles D, Mackay-Sim A. Vitamin D: the neglected neurosteroid? Trends Neurosci. 2001;24(10):570-2.

90 İntrauterin D vitamini- Beyin fonksiyonları Birçok hayvan çalışması D vitamin yetersizliği olan annelerin yavrularında çeşitli beyin fonksiyon bozukluklarının olduğunu göstermiştir (1-4). Bu olumsuz etkiler bebeğin büyümesinin her aşamasında etkili olmakla birlikte en büyük hasarını hamileliğin erken dönemlerinde yapmaktadır (5, 6). 1.Feron F, Burne TH, Brown J, et al. Developmental Vitamin D3 deficiency alters the adult rat brain. Brain Res Bull. 2005 Mar 15;65(2):141-8. 2.Ko P, Burkert R, McGrath J, Eyles D. Maternal vitamin D3 deprivation and the regulation of apoptosis and cell cycle during rat brain development. Brain Res Dev Brain Res. 2004;153(1):61-8. 3.Burne TH, Becker A, Brown J, et al. Transient prenatal Vitamin D deficiency is associated with hyperlocomotion in adult rats. Behav Brain Res. 2004;154(2):549-55. 4.Kesby JP, Burne TH, McGrath JJ, Eyles DW. Developmental vitamin D deficiency alters MK 801-induced hyperlocomotion in the adul trat: An animal model of schizophrenia. Biol Psychiatry. 2006;60(6):591-6. 5.Burne TH, Feron F, Brown J, et al. Combined prenatal and chronic postnatal vitamin D deficiency in rats impairs prepulse inhibition of acoustic startle. Physiol Behav. 2004;81(4):651-5. 6.O’Loan J, Eyles DW, Kesby J, et al. Vitamin D deficiency during various stages of pregnancy in the rat; its impact on development and behavior in adult off spring. Psychoneuroendocrinology. 2007;32(3):227-34.

91 Mültipl sklerozun coğrafi dağılımı

92 Doğum mevsimi-MS 2012 yılında Dr Ruth Dobson ve arkadaşları Londra’da 151,978 MS’li hastayı incelemiş. Kış sonunda doğan hastalarda MS %5 daha fazla, yaz sonunda doğan hastalarda ise MS %7 daha azmış. Dobson R, Giovannoni G, Ramagopalan S.The month of birth effect in multiple sclerosis: systematic review, meta-analysis and effect of latitude. J Neurol Neurosurg Psychiatry. 2012 Nov 14.

93 Mültipl skleroz- D vitamini İlk kez 1974’de Goldberg MS’in güneşli ülkelerde daha az görüldüğünü gözleyerek D vitamini ile MS arasında ilişki olabileceği ileri sürmüştür (1). Goldberg 1986 yılında MS’li hastalara balık yağı ile birlikte günde 5.000 ünite D vitamini vermiş (2). Araştırmada plasebo grubu yokmuş ama D vitamini alan grupta relaps oranının daha düşük olduğunu gözlemiş. 1.Goldberg, P. Multiple sclerosis: vitamin D and calcium as environmental determinants of prevalence (A viewpoint) part 1: sunlight, dietary factors and epidemiology. Intern. J. Environmental Studies. 1974;6(1)19-27. 2.Goldberg P, Fleming MC, Picard EH. Multiple sclerosis: decreased relapse rate through dietary supplementation with calcium, magnesium and vitamin D. Med Hypotheses. 1986;21(2):193-200.

94 Mültipl skleroz- D vitamini I Mültipl skleroz örneği olarak farelerde deneysel otoimmün ansafelomiyelit (DOA) oluşturulmuştur. DOA oluşturulmadan önce verilen aktif D vitamini metaboliti olan kalsidiol ilerleyici paraliziyi tümüyle engellemiştir. Kalsidiol, ağır paraliziden sonra verildiğinde de semptomları büyük ölçüde geri döndürmüştür. Cantorna MT, Hayes CE, DeLuca HF. 1,25-Dihydroxyvitamin D3 reversibly blocks the progression of relapsing encephalomyelitis, a model of multiple sclerosis. Proc Natl Acad Sci U.S.A. 1996;93:7861-4.

95 D vitamininin MS’teki muhtemel etki mekanizması D vitamini gamma-interferon, tümör nekroze edici faktör ve intelökin-12 gibi enflamatuvar maddeleri azaltarak ve interlökin-4 ve transforme edici büyüme faktörü beta-1 gibi iltihap önleyici maddeleri artırarak etkilerini gösterdiği sanılmaktadır. D vitamininin diğer bir olumlu görevi de MS’li hastalarda aşırı artan nitrik oksit salgısını azaltmasıdır. D vitamini bir antioksidan olan glutatyon sentezini de artırmaktadır. Garcion E, Sindji L, Nataf S, Brachet P, Darcy F, Montero-Menei CN. Treatment of experimental autoimmune encephalomyelitis in rat by 1,25-dihydroxyvitamin D3 leads to early effects within the central nervous system. Acta Neuropathol (Berl). 2003;105(5):438- 48. Cantorna MT, Hayes CE, DeLuca HF. 1,25-Dihydroxyvitamin D3 reversibly blocks the progression of relapsing encephalomyelitis, a model of multiple sclerosis. Proc. Natl. Acad. Sci. U.S.A. 1996;93:7861-4. Hayes CE, Cantorna MT, DeLuca HF. Vitamin D and multiple sclerosis. Proc. Soc. Exp. Biol. Med. 1997;216:21-7.

96 Mültipl skleroz- D vitamini 1980’den 2001 yılına kadar incelenen 187,563 kadının 173’ünde (1:1000) bu süre içinde mültipl skleroz gelişmiştir (Nurses’ Health Study I, II). D vitamini almayan grup günde 400 IU ve üzerinde D vitamini kullanan grupla kıyaslandığında bunlarda çok daha fazla mültipl skleroz olduğu saptanmıştır. Munger KL, Zhang SM, O’Reilly E, Hernán MA, Olek MJ, Willett WC, Ascherio A. Vitamin D intake and incidence of multiple sclerosis. NEUROLOGY 2004;62:60-65

97 Mültipl skleroz- D vitamini 2010da yapılan bir araştırmada 110 MS’li çocuk hastada nöbet dönemlerinde D vitamini düzeylerinin düşük olduğu gösterilmiştir (1). Hastaların D vitamini düzeyindeki her 10 ng/mL’lik yükseklik nöbet oranında %33’lük bir azalma ile birlikte imiş. Mowry EM, Krupp LB, Milazzo M, Chabas D, Strober JB, Belman AL, McDonald JC, Oksenberg JR, Bacchetti P, Waubant E. Vitamin D status is associated with relapse rate in pediatric-onset multiple sclerosis. Ann Neurol. 2010;67(5):618-24.

98 MS’in önlenmesi- D vitamini D vitamini konusu artık o çok önemsenmektedir ki Chaudhuri isimli araştırıcı gebelik ve çocukluk çağında yeterli bir D vitamini desteğiyle MS’in tamamen önlenebileceğini bile iddia etmiştir. Chaudhuri A. Why we should offer routine vitamin D supplementation in pregnancy and childhood to prevent multiple sclerosis. Med Hypotheses. 2005;64(3):608-18.

99 D vitamini takviyesinin beyin lezyonları üzerine olan etkisi A 2012 Yılında Finlandiya’da MS’li hastalarda çift-kör plasebo kontrollü bir çalışma yapılmıştır. Hastaların bir grubuna D vitamini verilmiş ve D vitamini seviyeleri 21.6ng/mL’den 44ng/mL’ye yükselmiştir. MR’daki beyin lezyonlarında bariz bir azalma olmuştur. Soilu-hänninen M, Aivo J, Lindström BM, et al. A randomised, double blind, placebo controlled trial with vitamin D3 as an add on treatment to interferon β-1b in patients with multiple sclerosis. J Neurol Neurosurg Psychiatr. 2012;83(5):565-71.

100 D vitamini takviyesi MS riskini azaltıyor A 2012 yılında yayınlanan ve İran’da yapılan bir çalışmada D vitamini eksikliği olan kişilerde vitamin takviyesinin MS geliştirme riskini azaltıp azaltmadığını araştırmışlardır. D vitamini takviyesinin MS geliştirme riskini bariz azalttığı gözlenmiştir. Ayrıca D vitamini takviyesinin MS’li hastalarda MRI’daki optik nörit ve diğer beyin lezyonu sayısını da bariz azalttığı saptanmıştır. Derakhshandi H, Etemadifar M, Feizi A, et al. Preventive effect of vitamin D3 supplementation on conversion of optic neuritis to clinically definite multiple sclerosis: a double blind, randomized, placebo- controlled pilot clinical trial. Acta Neurol Belg. 2012;112(4):327-33.

101 Şizofreni-Bipolar bozukluk- Doğum mevsimi 250 çalışmalık bir metaanalizde Şizofreni- Bipolar bozuklukluğu olan hastaların daha çok D vitamininin çok düşük olduğu kış ve bahar sonunda doğduğu saptanmıştır. Torrey EF, Miller J, Rawlings R, Yolken RH: Seasonality of births in schizophrenia and bipolar disorder: a review of the literature. Schizophr Res. 1997 Nov 7;28(1):1-38

102 Felç-D vitamini Bir araştırmada 48 felçli kadına iki yıl boyunca günde 1000 ünite D vitamini verilmiştir. Bu nispeten düşük doza rağmen (normalde olması gereken doz: günde 5000 ünite) kas gücü artmış, kas çapının iki katına, kas lif sayısı 3 katına çıkmıştır. Sato Y, Iwamoto J, Kanoko T, Satoh K. Low Dose Vitamin D Prevents Muscular Atrophy and Reduces Falls and Hip Fractures in Women after Stroke: A Randomized Controlled Trial. Cerebrovasc Dis. 2005;20(3):187–192

103 D vitamini- Parkinson Parkinsonda substantia nigra’daki D vitamini reseptörlerinin sayısı düşüktür (1). D vitamini tirozin hidroksilaz aktivitesini artırarak dopamin sentezini artırır (2, 3). 1.Eyles DW, Smith S, Kinobe R, Hewison M, McGrath JJ. Distribution of the vitamin D receptor and 1 alpha-hydroxylase in human brain. J Chem Neuroanat. 2005 Jan;29(1):21-30.Eyles DWSmith SKinobe RHewison MMcGrath JJ J Chem Neuroanat. 2.Evatt ML, DeLong MR, Kumari M, Auinger P, McDermott MP, Tangpricha V; Parkinson Study Group DATATOP Investigators.High prevalence of hypovitaminosis D status in patients with early Parkinson disease. Arch Neurol. 2011 Mar;68(3):314-9.Evatt MLDeLong MRKumari MAuinger PMcDermott MPTangpricha VParkinson Study Group DATATOP InvestigatorsArch Neurol. 3.Puchacz E, Stumpf WE, Stachowiak EK, Stachowiak MK. Vitamin D increases expression of the tyrosine hydroxylase gene in adrenal medullary cells. Brain Res Mol Brain Res. 1996 Feb;36(1):193-6.Puchacz EStumpf WEStachowiak EKStachowiak MKBrain Res Mol Brain Res.

104 Tirozin Dehidroksifenilalanin(DOPA) Dopamin Norepinefrin Homovalinik asit MHPG aldehid Bakır C vitamini B6 vitamini Dopamin hidroksilaz Tirozin hidroksilaz Folik asit, Niasin, D vit, Demir, biyopterin Amino asit dekarboksilaz Monoamin oksidaz (MAO) Dopamin ve norepinefrin sentezini etkileyen vitamin ve mineraller Dopamin reseptörü Risperdal(-) Norepinefrin geri alımı Ritalin(-) B2 vitamini Normetanefrin MHPG aldehid Epinefrin Metanefrin Vanilmandelik asit Mg, metil verici MAOB2 vit Niasin B2 vit Mo, Fe Mg, metil verici

105 D vitamini- Parkinson Japonya’da yapılan üç araştırmada Parkinson hastalarında 25 OH D vitamini düşüklüğü ile hastalığın şiddeti arasında bir korelasyon saptanmıştır (1-3). Benzer bulgular Avrupalı (4) ve Amerikalılarda (5) da mevcuttur. 1.Sato Y, Kikuyama M, Oizumi K. High prevalence of vitamin D deficiency and reduced bone mass in Parkinson's disease. Neurology. 1997 Nov;49(5):1273-8.Sato YKikuyama MOizumi KNeurology. 2.Sato Y, Honda Y, Iwamoto J, Kanoko T, Satoh K. Abnormal bone and calcium metabolism in immobilized Parkinson's disease patients. Mov Disord. 2005 Dec;20(12):1598-603.Sato YHonda YIwamoto JKanoko TSatoh KMov Disord. 3.Suzuki M, Yoshioka M, Hashimoto M, Murakami M, Kawasaki K, Noya M, Takahashi D, Urashima M. 25-hydroxyvitamin D, vitamin D receptor gene polymorphisms, and severity of Parkinson's disease. Mov Disord. 2012 Feb;27(2):264-71.Suzuki MYoshioka MHashimoto MMurakami MKawasaki KNoya MMov Disord. 4.Evatt ML, Delong MR, Khazai N, Rosen A, Triche S, Tangpricha V. Prevalence of vitamin d insufficiency in patients with Parkinson disease and Alzheimer disease. Arch Neurol. 2008 Oct;65(10):1348-52.Evatt MLDelong MRKhazai NRosen ATriche STangpricha V 5.Ding H, Dhima K, Lockhart KC et al. Unrecognized vitamin D3 deficiency is common in Parkinson disease: Harvard Biomarker Study.Neurology. 2013;81(17):1531-7.

106 D vitamini- Parkinson riski Finlandiya’da 1978 -1980 yılları arasında yaşları 50- 79 yıl arasında olan fakat Parkinsonu olmayan 3,187 kişi 2007 yılına kadar Parkinson hastalığı açısından takip edilmiştir. 29 yıllık takip süresinde 50 kişide Parkinson gelişmiştir. 25 OH D vitamini seviyesi yüksek olanlarda Parkinson riski daha düşük bulunmuştur. Knekt P, Kilkkinen A, Rissanen H, Marniemi J, Sääksjärvi K, Heliövaara M. Serum vitamin D and the risk of Parkinson disease. Arch Neurol. 2010 Jul;67(7):808-11

107 Alzheimer- D vitamini Alzheimer’lı hastaların hipokampuslerinde (hafıza ile ilgili) D vitamini reseptörlerinin düşük sayıda olduğu gösterilmiştir (1-2). Çeşitli çalışmalarda Alzheimer’da D vitamini seviyelerinin düşük olduğu saptanmıştır (3-6). D vitamini verilen Alzheimer’lılarda hafızanın güçlendiği görülmüştür (7). 1.Balion C, Griffith LE, Strifler L, et al. Vitamin D, cognition, and dementia. A systematic review and meta-analysis. Neurology 2012;79:1397-1405. 2.Oudshoorn C, Mattace-Raso FUS, van der Velde N, Colin EM, van der Cammen TJM. Higher serum vitamin D3 levels are associated with better cognitive test performance in patients with Alzheimer’s disease. Dementia and Geriatric Cognitive Disorders 2008;25:539-543 3.Balion C, Griffith LE, Strifler L, et al. Vitamin D, cognition, and dementia. A systematic review and meta-analysis. Neurology 2012;79:1397-1405. 4.Annweiler C, Beauchet O. Vitamin D-Mentia: Randomized clinical trials should be the next step. Methods in Neuroepidemiology, 2011;37:249-258. 5.Annweiler C, Rolland Y, Schott AM, et al. Higher vitamin D dietary intake is associated with lower risk of Alzheimer’s disease: A 7-year follow-up. Journals of Gerontology: Medical Sciences 2012;67:1205-1211. 6.Afzal S, Bojesen SE, Nordestgaard BG. Reduced 25-hydroxyvitamin D and risk of Alzheimer’s disease and vascular dementia. Alzheimer’s and Dementia 2013:1-7. 7.Stein M, Scherer SC, Ladd KS, Harrison LC. A randomized controlled trial of high-dose vitamin D2 followed by intranasal insulin in Alzheimer’s disease. Journal of Alzheimer’s Disease 2011;26:477-484.

108 D vitamini yetersizliği-beyin tümörü Astrositoma ve ependinoma gibi beyin tümörü olan çocukların çok büyük bir çoğunluğu D vitamini yetersizliğinin dorukta olduğu kış mevsiminde doğmaktadır. Ko P, Eyles D, Burne T, Mackay-Sim A, McGrath JJ. Season of birth and risk of brain tumors in adults. Neurology. 2005 Apr 12;64(7):1317.

109 D vitamini yetersizliği-Epilepsi Epilepsisi olan hastaların daha çok D vitamininin en düşük olduğu kış aylarında doğdukları saptanmıştır. Procopio M, Marriott PK, Davies RJ. Seasonality of birth in epilepsy: a Southern Hemisphere study. Seizure. 2006 Jan;15(1):17–21.

110 Depresyon-D vitamini Depresyonlu kişilerin çoğunda D vitamini seviyeleri düşük bulunmaktadır. Hayvan çalışmaları D vitamininin tirozin hidroksilazı artırarak monoaminlerin sentezini de artırdığını göstermektedir. Depresyonun kış aylarında daha çok görülmesi de D vitamini eksikliğine bağlanmaktadır. Jamilian H, Bagherzadeh K, Nazeri Z, Hassanijirdehi M. Vitamin D, parathyroid hormone, serum calcium and phosphorus in patients with schizophrenia and major depression. Int J Psychiatry Clin Pract. 2012 Apr 26. Högberg G, Gustafsson SA, Hällström T, Gustafsson T, Klawitter B, Petersson M. Depressed adolescents in a case-series were low in vitamin D and depression was ameliorated by vitamin D supplementation. Acta Paediatr. 2012 Jul;101(7):779-83. Boerman R, Keet R. Reaction on "can I have some sunshine to cheer me up?" Vitamin D deficiency and depression in the elderly. Tijdschr Psychiatr. 2011;53(10):773.

111 Doğum ayı-Otizm Otistik çocukların da önemli bir bölümü D vitamininin en düşük olduğu ilkbahar aylarında doğmaktadır(1-3). Britanya’da ve İsveç’teki esmer derili göçmen çocuklarda otizmin beyaz derili çocuklardan onlarca kat daha yüksek olduğu saptanmıştır (4-6). 1.Gillberg C. Do children with autism have March birthdays? Acta Psychiatr Scand. 1990;82:152–156. 2.Mouridsen SE, Nielsen S, Rich B, Isager T. Season of birth in infantileautismandothertypes of childhoodpsychoses. Child Psychiatry Hum Dev. 1994;25:31–43. 3.Stevens MC, Fein DH, Waterhouse LH. Season of birtheffects in autism. J ClinExpNeuropsychol. 2000;22:399–407. 4.Goodman R, Richards H. Child and adolescent psychiatric presentations of second-generationAfro-Caribbeans in Britain. Br J Psychiatry. 1995;167(3):362-9. 5.Gillberg C, Schaumann H, Gillberg IC. Autism in immigrants: childrenborn in Swedentomothersborn in Uganda. J Intellect Disabil Res. 1995;39 ( Pt 2)141-4. 6.Jacobs ET, Alberts DS, Foote JA, et al. Vitamin D insufficiency in southern Arizona. Am J ClinNutr. 2008;87(3):608-13.

112 D vitamini yetersizliği-Otizm 1912 (1) ve 1938 (2) yıllarında yapılan iki araştırmada raşitik çocuklarda otistik çocuklardakine benzer motor ve mental (zihni) bozukluklar olduğu ve bunların vitamin tedavisi ile iyileştiği gösterilmiştir. İlginç olan o yılarda daha henüz otizm klinik tablosunun tarif edilmemiş olmasıdır. Çeşitli araştırmalarda otistik çocukların birçoğunun kan D vitamini seviyeleri yaşıtlarından daha düşük bulunmuştur (3-7). D vitamini eksikliği DNA onarım mekanizmalarını ve buna bağlı olarak ağır metal ve diğer toksinleri uzaklaştıran detoksifan ve antioksidan sistemleri bozmaktadır. 1.Hallerhan MM. The effect of rickets on the mental development of young children. Arch Psychol. 1938; 229: 1–67. 2.Gilmour A. The mental condition in rickets. School Hygiene 1912; 9: 6–16. 3.Grant WB, Soles CM. Epidemiologic evidence supporting the role of maternal vitamin D deficiency as a risk factorforthedevelopment of infantileautism. Dermatoendocrinol. 2009;1(4):223-8. 4.Meguid NA, Hashish AF, Anwar M, Sidhom G. Reduced serum levels of 25-hydroxy and 1,25-dihydroxy vitamin D in Egyptianchildrenwithautism. J Altern Complement Med. 2010;16(6):641-5. 5.Fernell E, Barnevik-Olsson M, Bågenholm G, Gillberg C, Gustafsson S, Sääf M. Serum levels of 25-hydroxyvitamin D in mothers of Swedish and of Somali origin who have children with and without autism. ActaPaediatr. 2010 May;99(5):645-7. 6.KoÄ￾ovská E, Fernell E, Billstedt E, Minnis H, Gillberg C. Vitamin D andautism: Clinicalreview. Res DevDisabil. 2012;33(5):1541-1550. 7.Mostafa GA, Al-Ayadhi LY. Reduced serum concentrations of 25-hydroxyvitamin D in childrenwithautism: relationtoautoimmunity. J Neuroinflammation. 2012;9:201.

113 D vitamin eksikliği- Otizmin derecesi Mısırda yapılan bir araştırmada benzer oranda güneşe maruz kalmış ve D vitamin takviyesi almamış otistik ve otistik olmayan çocukları karşılaştırmıştır. Normal çocukların ortalama D vitamin düzeyi 33ng/mL iken otistik çocuklarda bu düzey 14ng/mL bulmuşlardır. (Normal D vitamin düzeyleri 40-120ng/mL arasındadır). Araştırıcıların saptadıkları ikinci önemli bulgu ise D vitamin eksikliği ne kadar fazla ise otizmin derecesinin de o kadar ağır olduğudur. Bu iki değişken arasındaki korelasyon katsayısı -0.84 gibi son derece yüksek bulunmuştur. Mostafa GA, Al-Ayadhi LY. Reduced serum concentrations of 25-hydroxyvitamin D in children with autism: relation to autoimmunity. J Neuroinflammation. 2012;9:201.

114 Doğum Yapan Annelerde D vitamini düzeyleri Alagöl F, Shihadeh Y, Boztepe H, Tanakol R, Yarman S, Azizlerli H, Sandalcı O. Sunlight exposure and vitamin D deficiency in Turkish Women. J Endocrinol Invest 2000;23:173-7 Andıran N, Yordam N, Özon A. The risk factors for Vitamin D Deficiency in Breast-fed Newborns and their mothers. Nutrition 2002;18:47-50 Pehlivan İ, Hatun Ş, Aydoğan M Babaoğlu K, Türker G, Gökalp AS. Maternal serum vitamin D levels in the third trimester of pregnancy. Turk J Med Sci 2002;32:237-241. Erol M, İşman FK, Kucur M, Hacıbekiroğlu E. Annede D vitamini eksikliğinin değerlendirilmesi. Turk Ped Arş. 2007; 42: 29-32 İstanbul 2000 Ankara 2002 İzmit 2002 Istanbul 2005 Zaman (olgu sayısı) D vitamini düzeyi <40ng/ dL’nin altında olanlar (%) D vitamini düzeyi <25ng/ dL’nin altında olanlar (%) Yaz (48) %67 %54 Güz (50) %85 %46 İlkbahar (78) %95 %80 Kış (34) %100

115 D vitamini yetersizliğinin dereceleri Yetersizliğin derecesi25(OH) D vitamini düzeyi Ağır D vitamini yetersizliği (raşitizm) Marjinal D vitamini yetersizliği Gizli D vitamini yetersizliği Normal <10ng/mL 10-20ng/mL 20-40ng/mL 40-120ng/mL 1 ng/mL=2.5nmol/L

116 GÜNLÜK D VİTAMİNİ MİKTARI Dawson-Hughes B (1) ve Kinyamu (2) parathormon düzeyinin 100 nmol/L’den sonra baskılandığını ve bu düzeye erişmek için de ağızdan günde 10,000 İÜ, Lihares (3) ise 4000 İÜ D vitamini alınmasını önermektedirler. Diğer D vitamini uzmanları da D vitamini ihtiyacının 4000-10000 İÜ arasında olması gerektiğini söylemektedirler (4-6). Dawson-Hughes B, Harris SS, Krall EA, Dallal GE. Effect of calcium and vitamin D supplementation on bone density in men and women 65 years of age or older. N Engl J Med 1997;337:670–6. Kinyamu HK, Gallagher JC, Rafferty KA, Balhorn KE. Dietary calcium and vitamin D intake in elderly women: effect on serum parathyroid hormone and vitamin D metabolites. Am J Clin Nutr 1998;67:342–8 Linhares E, Jones D, Round J, Edwards RH: Effect of nutrition on vitamin D status: studies on healthy and poorly nourished children. Am J Clin Nutr. 1984:39(4):625-630Linhares E, Jones D, Round J, Edwards RH: Effect of nutrition on vitamin D status: studies on healthy and poorly nourished children. Am J Clin Nutr. 1984:39(4):625-630 Heaney RP, Davies KM, Chen TC, Holick MF, Barger-Lux MJ: Human serum 25-hydroxycholecalciferol response to extended oral dosing with cholecalciferol. Am J Clin Nutr. 2003;77:204-10 Zittermann A: Vitamin D in preventive medicine: are we ignoring the evidence? Br J of Nutr. 2003;89:552-572 Holick M: Vitamin D; A millennium Perspective. J Cell Biochem. 2003;88:296-307

117 Nöropsikiatrik hastalıklarda beslenme ile ilgili olarak istenilen laboratuar tetkikleri

118 Ağır metal taraması (kan, saç, idrar-DMSA ile uyarılmış-, porfirin): Cıva, kurşun, kadmiyum, arsenik, uranyum, toryum vb Kanda ve/veya İdrarda Mineraller: Kalsiyum, fosfor, magnezyum, çinko, bakır, selenyum, demir vb. Kanda Vitaminler: B12 vit, folik asit, 25-OH D vit, protrombin zamanı (K vit) vb. Bağırsak flora taraması IgG4 tipi gıda alerji testi (York, Cambridge, ImmuPro vb) Eritrositlerde omega-3/omega-6 oranı (N: 1:1) Metabolik incelemeler: İdrarda organik asit, kanda amino asit

119 Nöropsikiatrik hastalıklarda beslenme tedavisinin ana basamakları Diyet (kazeinsiz-glütensiz diyet, ketojenik diyet) Gastrointestinal sorunların giderilmesi Eksik olan vitamin, mineral ve aminoasitlerin yerine konulması Ağır metallerin temizlenmesi ve toksik çevresel faktörlerden korunma Omega-3 takviyesi D vitamini takviyesi

besahmet@yahoo.com
 
Son düzenleme:

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
NÖROLOJİK HASTALIKLARDA DİYET TEDAVİLERİ

Son yıllarda nörolojik hastalıklarda beslenme giderek önem kazanıyor. Doğru beslenme, bütün kronik hastalıklarda başarılı tedavinin temel taşıdır. Yapılan çalışmalar şizofreni, epilepsi, otizm, dikkat eksikliği bozukluğu (DEB), dikkat eksikliği bozukluğu ve hiperaktivite (DEHB) vb. hastalıklarda beslenme değişikliklerinin hastalıklar üzerine etkili olacağını gösteriyor.
Sinir hücreleri vücudumuzda beynimizden sonra en yoğun bağırsakta yer alır. Bu iki sistem arasındaki etkileşim son yıllarda gittikçe önem kazanmakta ve ‘beyin bağırsak aksı’ olarak isimlendirilmektedir.

KETOJENİK DİYET

Beslenme ile nörolojik hastalıklar arasındaki ilişkinin en klasik örneği şüphesiz ki ketojenik diyettir.1920’li yıllarda Mayo Clinic’ten Dr.Russel Wilder çocuklarda nöbetlerin sıklığını ve yoğunluğunu azaltmaya yönelik bir diyet oluşturmuştur ve günümüzde ketojenik diyet artık alternatif tedavi yöntemi olmaktan çıkıp rutin uygulamanın bir parçası haline gelmiştir. Kimi uzmanlar west sendromu gibi çocukluk çağının yıkıcı epileptik durumlarında dahi ketojenik diyetin ilk tedavi tercihi olabileceğini öne sürmektedirler.

Beynimiz enerji üretimi için öncelikle şekerleri tercih eder. Fakat açlık durumunda yağların yıkılmasıyla ortaya çıkan keton cisimcikleri de beyinde alternatif bir yakıt olarak kullanabilir. Beynin şekeri ve diğer karbonhidratları kullandığı durumda ortaya çıkan ana metabolitlerin epileptik nöbetleri tetikleyebileceği gösterilmiştir. Oysaki açlık durumunda veya ketojenik diyet altındayken beyin ketonları kullanır ve bu yeni metabolik düzende sinir uyarılırının azaldığı beynin epilepsi üretiminin gerilediği bilinmektedir.

Ketojenik diyet karbonhidrat alımını, belirli bir minimum düzeyde tutar. Protein alımı ise koruma ve tamire yeterli olacak şekilde dikkatli ölçülmektedir. Diyetin geri kalanını yağ oluşturmaktadır. Diyet listesi, deneyimli bir diyetisyen tarafından, her hasta için ayrı hazırlanmalıdır. Diyete başlamadan önce hastanın üç günlük yemek kaydının tutulması, yemek tercihlerinin belirlenmesi ve damak tadına uygun liste hazırlanabilmesi açısından önerilmektedir.

GAPS DİYETİ

Ketojenik diyet tedavisinin yarattığı etki bilim insanlarının diğer nörolojik hastalıklarda da diyet tedavilerini kullanmaya yönelmesine yol açmıştır. Gaps (Bağırsak ve psikoloji sendromu) diyeti buna bir örnektir.

Bağırsak florasındaki düzensizliklerin beyinde, etkin zararlı toksinlerin üretilmesine yol açtığı bilinmektedir. Özellikle otizmli hastalarda bağırsak florasının sağlıklı çocuklara nazaran bozulduğu, kabızlık, beslenme sorunları, kısıtlı beslenme ve kilo sorunlarının ortaya çıktığını görüyoruz.

Gaps diyetinin amacı, hasta çocukların vücudunu toksinlerden arındırmak, beynin üzerindeki toksik sisi kaldırıp gelişmesine ve doğru işlemesine izin vermektir. Bunun için ilk olarak sindirim yolunu temizleyip iyileştirerek, vücutta toksisitenin en büyük kaynağını ortadan kaldırmak ve olması gerektiği üzere onu beslenmenin kaynağı haline getirmek, ikinci olarak farklı dokularda birikmiş olan toksinleri temizlemek gerekmektedir.

Günümüzde sağlıklı gıdaya ulaşmak zorlaşmaktadır. Gıdaların içine yoğun katkı maddeleri karıştırılmakta, bu da çocukların bağırsak bütünlüğüne zarar vermektedir. Çoğu kez aileler sağlıklı olduğunu düşündükleri zararlı gıdaları çocuklara yoğun olarak vermektedirler.

Gaps beslenme protokolünde; tüm işlenmiş besinler, nişastalı sebzeler, süt şekeri laktoz, soya dahil nişastalı sebzeler ve tüm tahıllar kaçınılması gereken besinlerin arasındadır.

Diyet üç bölümden oluşur. Giriş diyeti, Tam GAPS Diyeti, GAPS Diyetinden Çıkış. Ağır vakalarda tüm aşamaları düzenli bir şekilde yapmak gerekir. 2 yıllık zorlu bir çalışmanın ardından çocuğunuzla ilgili birçok hastalık belirtisinin gerilediğini veya yok olduğunu göreceksiniz.

GLUTENSİZ – KAZEİNSİZ DİYET (GKD)

Otizmli hastalarda bir diğer tedavi yöntemi ise glutensiz-kazeinsiz diyettir. Otistik hastaların en az %95’inin sindirim fonksiyonları ağır metal ve toksinlere bağlı olarak bozulmuştur. Bu nedenle kazein (süt pıhtısı, peynir, yoğurdun susuz bölümü), gluten (buğday proteini) ve soya protein yapısındaki büyük moleküller sindirilirken küçük birimleri olan aminoasitlere parçalanamazlar. Bu şekilde kana geçerek bağışıklık sistemi ve beyinin işleyiş tarzını bozarlar. Gıdaların sindirilmemiş protein parçaları kana geçtiklerinde morfin etkisi göstererek vücutta az miktarda üretilen serbest morfin miktarını artırırlar. Diyet ile bu morfinlerin kan düzeyi azalmakta ve klinik bulgular da aynı oranda hafiflemektedir. Otistik hastaların %80 kadarı kazeinsiz-glutensiz diyetten fayda görmektedir.

-
Ben burdan otizmin nörolojik bir hasar olduğu kaydına varacağım ya da bir başka diğer ağır metal ya da toksinlere bağlı çocukluk zehirlenmesi ki bu aşı ya da diger faktörler?

bu ifade çok ilginç bir ifadedir aslında ve bu çok ilginç bir ifadelemedir de ;

Otistik hastaların en az %95’inin sindirim fonksiyonları ağır metal ve toksinlere bağlı olarak bozulmuştur.

tanımı çevresel algılama sorunları üzerinden yapılan bir hastalık için;

"Sonuçta gerçek bir oruç ve metabolik yenilenme ve sağlık 6 aylık ketojen ya da 2 yıllık GAPS diyetlerde" gibi duruyor olacak...
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Arkadaşlar tavsiyem; Fizik Test

Yüzüstü uzanın ve topuklarınızı her iki ayak içinde kalçaya değdirmeye çalışın.
Bunu yapıp yapamadığınıza bakın.
Ayakta durun ve boynunuzu hafif esneterek rahat bir şekilde sağ sol (döndürme yana yatırma) ve öne arkaya esnetin. Boynun esneme yeteneği yaklaşık 45 derece ..
Bu hareketleri tam yapıp yapamadığınıza ağrı acı kasılma ya da hareket kısıtlılığı olup olmadığına mutlaka bakın
Eğer bu denilenleri yapamıyorsanız mutlaka bir uzmana (kyropratik, manuel terapist ve diğer) ya da masöre gidin ya da kendiniz bir kaç ay sürekli ve düzenli postür egzersizleri yaparak omurgayı gevşetin ve bu denen hareket kabiliyetini alın. Geri geliyor emin olun.
Sadece şu denilen vücutta kırk tane başka soruna yolaçabilirmiş. Bunu 40 sene sonra bugün öğrendim..
Bunu önemseyin...

Arkadaşlar MS benzeri semptomu olan, yürüyüş bozukluğu olan, nörolojik ağrı yangı sinir sıkışması uyuşması olan bunların hepsi omurgayla ilgili ve hareket kabiliyeti tüm bunlar geri alınabiliyor. Cerrahhiye aldırmayın cerrahiden uzak durun bi bok bilmiyorlar ..(en azından son ana kadar.. )

Omurga 30 küsür omur bir esnemeli ve aynı hareketi yapmalı hiç bir yeri tutuk sıkışmış olmamalı. Kalça üzerine doğru yapılanmalı. Aksi taktirde ne oluyor. Prostat oluyor, hemoroit oluyor, nefes darlığı oluyor ,akciğer daralıyor diyafram sıkışıyor. Omurga 30 omur bir oynamalı tıpkı yılan gibi esnek .Bu size gücünüzü veri verecek, tüm sinir sistemi toparlanabilir... Omurganın sağlı sollu boydan boya uzayan kasına boylu boyunca eliniz yetiştiğince aşağıdan yukarı masaj yapın/yaptırın, acıyan uyuşan yerler varsa iyice bastırın gevşetin/çözün, tutuk omur kasılı kas bırakmayın, gücünüz geri gelecek sinir sisteminiz yapılandıracak...
Nöroloji felan bi bok bilgi vermiyorlar hepsi bok çuvalları

İnsan postürü omurga sağlığın temelidir. Bütün sinir akışı burdan... Bağırsak kuramları psikoloji kuramları hepsini kaldırın çöpe atın bi adamın önce omurgasına bakın düzeltin

Dahiliye muayenesi omurgada başlamalı ve postür sorunlarını çözerek, postürel kasları güçlendirerek çoğu sorun sorunların yarısı tek başına çözülebilir.
 
Son düzenleme:

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Öyle de beslenmedim ve geçiyor

Sağlık sistemi ,Merkezi Sinir sistemi ve bunun gibi şeyler hakkında

Arkadaşlar evde kendi kendime geçtiğimiz haftalarda bir süreç yaşadım. Aşağıda yaşadıklarım gerçektir.

(Muhtemelen geçmiş kazalarımda) omurgam ya belli omurlarda takılıp oradan esneklik yeteneğini kaybetmiş ki bu mümkün mü bilmiyorum ya da sorun bu değilse kendini uygun olmayan bir pozisyonda eşitleyerek/tutarak çevre dokuları/kasları çok fazla kasmış tutmuş vs bir şeyler olmuş. Ben kendimi, fıtığımı, belimi iyi edeceğim güçlendireceğim diye çabalarken sanırım bu tutuk yerler (artık kassa kas omursa omur bilmiyorum) çözülüyor. Omurun çapraz esnemelerini sırtımda hissettim. Omurgamın içinde kıvrıldığını hissettim. Omurga esnekliğini geri almaya çalışıyor. Bu hareket esnekliği omurgamda vardı ve omurgam yapabiliyorduysa daha önce hiç farkında değildim. Ney ney bilmiyorum şu an. Günlerdir bunu anlamaya çalışıyorum..

Bilinçli olarak hayatımda ilk defa merkezi sinir isteminin tüm kasları kullanarak omurgayı vakumladığına çektiğine omurları sıkıştırdığına tanık oldum, bunu hissettim. Omurgayı beli korumak için karnı vakum gibi çektiğini gördüm. Korktum ,bir kez acillik oldum derdimi anlatamadım. Dün annemle psikiyatri kavgası yapıyorduk derdimi anlatamadım.

Her neyse dün ve gece yaşadıklarım.

Omurgamı ayakta kendimi dengede tutamıyorum ya da kalkınca sırttan aşağı kaskatı olup korkup yatağa dönüyorum çünkü karın içi daha önce bilmediğim kadar sıkışıp vakumlanıyor yani nefes alamayacağım sanıyorum. Her neyse böylece sırtüstü uzandım çünkü yan felan yatsam ne rahat edebiliyorum ne de omurgam rahat edebiliyormuş gibi hissediyorum, en güvenli pozisyon sırtüstüdür diye öyle yatıyorum. Omurgayı dümdüz uzatıp sabitleyip yatıyorum .

Gece bu şekilde uzandım. Anladığım kadarıyla. Merkezi sinir sistemi tüm kasları gevşetti/gevşetiyor, omurgayı salıyor, tüm omurlar yatağa zemine değecek şekilde. Ben hiç bir şey yapmıyorum. Kalçayı oynatıyor, bacak eklemlerini hareket ettiriyor .Bir şekilde bunları hareket yeteneğini sınıyor ve en uygun düzende eşitlemeye çalışıyor ve bir süre sonra omurgayı tekrar kasarak sana geri veriyor. Bacak kaslarım -bu istemsizdir -bacak kemiğimi alıp kalçadan aşağı çekip geri getiriyor, kalçaya belli hareketler yaptırıyor. Bu tam bir gevşeme sinir sistemini rahat bırakma halinde olan bir şey mi bilmiyorum, belki de uykudaki tamir süreci gibi olabilir. Abartmayayım bana kalsa merkezi sinir sistemi serbest bırakılsın çıkmış eklemi yerine takar.

Sinir sistemim omurgayı sıktığında yataktan kalkıyorum sinir sistemi omurgayı dengeye alıyor. Omuzları sırtı salarsan rot balans yapar gibi hizalıyor ..

Gece vücudumun bir çok yerinde sinir sisteminin akışını hissettim. Bu muhtemelen daha önce az uyarılan hissiz bölgeler mi bilmiyorum .Boynum artık sağa sola çevirirken neredeyse arkayı görüyor. Hafif öne eğilen takılan sırt bölgesindeki omurlar gevşedikçe yeni bir nefes alma biçimi.

Gece yarısı insan biyolojisinde olanlar inanılmaz. Bunu uykuya çok yakın bir gevşeme ve tam bir hareketsizlik halinde ben görmüş oldum ya da görmüş ve hissetmiş oldum

Her neyse merkezi sinir sistemim her ne yaptıysa bugün iyiyim kalkabiliyorum yürüyebiliyorum
Yani ne denmesi gerektiğini bilmiyorum dün ölüyordum

Oto-immuni biliyoruz ama sinir sistemi inanılmaz bir şey..

Her neyse benim asıl söylemek istediğim sağlık sistemi.

Ben bu haldeyim ve kimse hiç bir şey yapmıyor doktora git. Önerdikleri cerrahi. Bu sorunun çözümüyle ilgisi yok .Defalarca kez doktora gidildi. Bana iki gün önce acilde -bana değil kardeşime (çünkü ben onlara göre panik atağım) doktor diyor ki beyin cerrahiye randevu al götür

Her neyse vücudumun sinir sistemimin kendini geri aldığını ya da alacağını düşünüyorum, öyle umuyor ve hissediyorum

Alt tarafım oldu sapasağlam hafif üstte (sırt ve boyun) bir iki omurda az daha sorun var gibi bakalım ne olacak_

Oturduğum yerden boynumu çevirerek yanlara arkaya 180 derece tam görüş . 360 dereceyi boynumu çevirerek görüyorum

Mesela nefes/solunum şikayeti olanlar özellikle kaburgaya bağlı omurlar ve sırtta otururken öne eğilen bölge omurlar bunların hareket açıklığını esnekliğini kontrol etsin ve dik tutsun, kaburganın olduğu omurları
Omurgaya kendi orjinal kıvrımını vererek bir nefes alında bakın

Sağ kalça sol kalçada süspansion oluştu ya da geri geldi daha önce vardıysa ben hiç bir tarihte bilmiyorum düşme travmalarıyla kaybedilmiş olmalı..
Bunu sana sağlık sistemi vermiyor bakmıyor

Omurlar yüzünden öksüremiyormuşuz bile

Nefesim 1,5 katına çıktı bir bir kaç gecede, geceler içinde oldu, öleceğim nefes alamayacağım sanarken oldu

Anladığım kadarıyla;
Ben omurga içi ve çevresi uygun hareket açıklığı ve sinir gevşemesi kas gevşemesini sağladıktan (ve emin değilim ama sanırım yeterli kardiyak performansa erişince) vücut bir yarayı onarır gibi omurganın bütün eklemlerini kalçayı aldı hizaladı çekti çevirdi yaptı bana geri verdi. Bunlar gözümün önünde oldu ben sadece içgüdülerime güvendim bedenime inandım. Bu benim durumumda öyle olabilir ve kardiyak performans ifadesini ekledim çünkü defalarca göğüs sıkıntısı darlanma yaşadım sakin kalma zor güç ve efor gerektiriyor. Bir de öyle anlıyorum ki omurga çevresindeki sinirler bu işle bağlantılı ve oradaki sorunlar nedeniyle ben nefes alabilsem bile yeterli alamadığım gibi bir his vardı

İki popo/kalça kasımı eşzamanlı çocuk gibi sıkıyorum arka bacak kaslarını hissediyor kullanıyor sıkıyorum. bunlar benim için yepyeni. Ayak bilekleri hakeza .. Bunları ne zaman kaybettiğimi unutmuşum o kadar geçmiş .10 yıl 20 yıl belki daha fazla bilmiyorum. Omurga hasarı en ufak olan bi insana ilk sağlık müdahalesi burdan. Sinir sistemi omurga çevresinde akıyor ve çevre kaslar dokular sıkışıyor ve organların hareket kabiliyetine kadar etkiliyormuş çözülüyor geri alıyorum ve görüyorum. Hissedemediğim kas ve dokular ortaya çıkıyor. Hemoroiti prostatı omurgada arayın ...
 
Son düzenleme:
  • Beğen
Tepkiler: phi

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
bacak eklemi omuz eklemi ve omurga hareket yeteneği sağlığın temeli olabilir

Arkadaşlar geçtiğimiz hafta muhtemelen ve sanıyorum ki narkolepsi ya da Bipolar türünden bir sağlık sorunu nedeniyle yani sirkadyen çevrimin (melatonin serotonin döngüsünün) uyumsuzluğu nedeniyle vücudumun uyku uyanıklığı karıştırması ve uyuyor olmam gereken bir durumda uyanık olmam ya da uyanıkken biyolojik sistemin beni uyuyor algılaması gibi bir durum ya da sorun yaşadığımı düşünüyorum

Yani merkezi sinir isteminin gece onarım bakım programı gibi bir şeye sanırım uyanık tanık oldum. Bunu ancak şimdi farkedebildim 3 gündür panik içindeyim

Arkadaşlar merkezi sinir sisteminin bir bakım programı var

Ben de şu oldu

Çoğu merkezi sinir sistemi kendi tepkileriyle kasları kitleyerek bunları yapıyor ve sen sadece izliyorsun .vücudu belli pozisyonlara alıyor ve kas hareketlerini kısıtlıyor öylece kilitliyor .

Gördüğüm kadarıyla

Önce

Vücudu sırtüstü pozisyona alıyor ve kalçadan itibaren göğüs kaburga boşluğuna kadar olan belli omurları kalçayı sabit tutarak sırtla geri sürünerek açıyor ve gevşetiyor
Bu arada bacak eklemini de gevşetiyor. Ayaktan bacak eklemine kadar tüm hareket yeteneği sinir akışını sınıyor ve eğer benim gibi kasıksan yani fıtık nedeniyle bacaklar kasılmışsa saatlerce otomatik kasılmalarla kasları gevşetiyor ve hareket yeteneğini artırıyor geri almaya çabalıyor

Daha sonra kalça bel karın bölgesi için buna benzer bir süreç yürütüyor.

Daha sonra omurları tekrar kasıp kitleyerek vücudu sağa çeviriyor ve ayakları tam karna çekerek seni bu pozisyonda kilitleyerek yere 90 derece hizalıyor. Eğer bacak eklemi hareket açıklığı uygun değil fıtık varsa eğer omuz eklemi sıkışıksa bu pozisyonu alamıyorsun

Daha sonra vücudu yüzüstü çeviriyor, eller önde yerde alın yerde ve kaburgaların bulunduğu omurların esnekliği sınanıyor ve onlar biraz gevşetiliyor omuzu ve boynu ileri iterek ve çekerek merkezi sinir sistemi omur aralıklarını açıyor boynun hareket yeteneğini sınıyor sorun varsa düzletmeye çalışıyor.

Bundan sonra diğer yana yani öncekine sağ dedik bu sefer sol yana vücudu omurga yere 90 derece açı yapacak şekilde kilitliyor, bu işlemleri sürdürüyor.

Şöyle anlıyorum. omurlar gevşediğinde o omurda çıkan sinir ağının bağlı olduğu bir bölge alan var oranın tüm yenilenmesi ya da buna benzer bir şey. Mesela bu işlem kalçada başlıyor ve boyna kadar geliyor. Boyna geldiğinde yüz kaslarını geriyor. Kaburga omurlarında akciğerlerin oralara sıcaklık ve sinir iletimleri gidiyor, değişiyor.

Arkadaşlar sağlık için eklem hareketleri önemli.. Bende bu bir kaç saat sürüyorken tam sağlıklı birinde bir kaç dakika olabilir bilmiyorum

Ama diyeceğim şu bacak eklemi omuz eklemi ve omurga hareket yeteneği sağlığın temeli olabilir
 
T

TENTEN

Ziyaretçi
18 Bağırsak flora bozukluklarında gözlenen sindirim sistemine ait belirtiler Karın ağrısı, şiddetli gaz sancıları, geceleri uyanma Ağrı hissinin azalması (kazein ve glütenin morfin etkisi) Kabızlık, bazen ishal Sindirilmemiş yiyecek parçaları, yağlı dışkılama Gaz çıkarma / geğirme, pis koku Ağız kokusu, ağızda pamukçuk Keçi pisliği gibi ya da kum kum dışkılama
Ağrı hissinin azalması belirtisi ile karın ağrısı sancı belirtileri çelişiyor.
Ayrıca faydalı bakterilerde gaz ve koku yapar.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Ağrı hissinin azalması belirtisi ile karın ağrısı sancı belirtileri çelişiyor.
Ayrıca faydalı bakterilerde gaz ve koku yapar.

Ben bağırsağı bıraktım ben omurgacıyım, omurga sağlıktır...
 
M

Mantıksız2022

Ziyaretçi
27 Nöropsikiatrik hastalıklar- Enflamasyon Çeşitli çalışmalarda otizm, Parkinson, Alzheimer, MS, depresyon, demans, şizofreni gibi hastalıklarda beyinde, bağırsakta ve diğer organlarda yaygın bir enflamasyonun varlığı gösterilmiştir. Bu yaygın iltihap hali bağışıklık yetersizliği, oksidatif stres, mitokondriyal fonksiyon bozukluğu, bağırsak florası bozukluğu ve nörotransmitter bozuklukları ile karakterizedir. Enflamasyon beyine ve bağırsak hücrelerine daha az kan gitmesine (hipoperfüzyona) neden olur; hipoperfüzyon ise enflamasyonu artırır; yani tam bir kısır döngüye girilir.

Modern tıp hala bu hastalılara gen arıyor. Gen terapisi yapmak istiyorlarmış.
Hastaları bu gen terapileri gibi masraflı ve işe yaramaz tedavilere yönlendireceklerine görevi bırakıp hiçbir şey yapmasalar, hatta hastaları aktara yönlendirseler çok çok daha yardımcı olmuş olurlar.
Çıkardıkları çoğu ilacın faydasız olduğunu kendileri de biliyor ki sorulduğunda "senin hastalığın genetik elimizden bir şey gelmiyor" diyebiliyorlar.

Bence günümüz tıp doktorluğu tamamen ortadan kalkması gereken bir meslek.
Hastaları aktara, diyetisyene filan yönlendirseler çok çok daha faydalı olmuş olurlar.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
B12 sadece ette bulunur. İşlenmiş/sentezlenmiş hazır A vitamini sadece ette bulunur. K2 vitamini ette (hayvansal gıdalarda) bulunur. Karnitin gibi kalp sağlığı için gerekli olacağı öngörülen bazı içerikler sadece ette bulunur. Ette bulunmadığı (ve eğer sebze tükerilmezse iskobrbit olunacağı varsayılan) c vitamini karaciğer, balık, su-deniz ürünlerinde bulunur yani hayvansal gıdalarda bulunmayan hiç bir vitamin besin maddesi yoktur. Aranan bitkisel süper gıdalara göre alternatif deniz ve su ürünleri ya da örneğin somon yumurtası gibi gıdalar gerçek süper besinlerdir.

Kaldı ki c vitamini oksidatif stresle vb ilişkilendirilir ve saf et yağ tabanlı bir diyet yapanlar bu sorun ortadan kalktığını düşündüğü için gerek olmayacağını düşünerek takviye olarak bunu almaz yani oksidatif stresin nedenini btki tüketimi olarak görür ve herhangi sağlık sorunu da bildirmiyorlar

B12 ve K2 sebzelerde bulunmaz ancak sebzeler fermente edilirse (turşu) yapılırsa bunun üretilececeği/sentezleneceği söylenir yani saf haliyle sebze de onlar bulunmaz

B12 eksikliği (300 altı) psikozun, zihinsel sanrıların ve psikiyatrik tanılarını çoğunun altında yatar. Bu ülkede B12 için TV'lerde hayvansal gıdayı (karaciğer) hiç anılmadan beyaz pancar turşusu öneriliyor. Karaviğer B12 deposudur, demir deposudur.

Et tüketmiyor ya da düşük tüketiyorsanız fermente sebze tüketmelisiniz. Soya, kuru fasulye gibi gıdalar dahil fermente edin. Et tüketmiyorsanız tüketebileceğiniz en nitelikli gıdalar sebze ve meyve tohumlarıdır. Soya ve fasulye başta
 
M

Mantıksız2022

Ziyaretçi
8 “Bütün hastalıklar bağırsaktan başlar. Bağırsak hasta ise ise vücudun geri kısmı da hastadır.” Hipokrat
Ne diyorduk? Bütün hastalıklar bağırsak mikrobiyotası hastalığıdır.
Otizm, down sendromu hatta şizofreni dahil olarak.

"Ketojenik diyet son şansınız olabilir" adındaki kitaptan şizofreni ile ilgili bir kesit.
Psikiatrist Dr. F.Curtis Dophan; II.nci Dünya Savaşı’ndan sonra önemli bir gözlem yaptı. Norveç, İsveç, Kanada ve ABD’de kıtlık yüzünden hastaneye başvuran şizofren vakalarının azaldığını, ancak savaştan sonra hastaneye başvuran şizofren vakalarının yeniden arttığını gözlemledi. Dr. Dohan araştırmalarına Yeni Gine yerlileri üzerinde devam etti. Bölgede eski insanlar gibi avlayıcı-toplayıcı tarzında yaşam süren yerlilerde şizofreni sıklığına baktı. 65.000 yerlide bu oran sadece iki olarak saptandı. İlerleyen yıllarda bu yerlilerin bir kısmı medeniyet olanaklarıyla tanıştılar ve buğdaya, bir buğday ürünü olan biraya alıştılar. İstatistiki verilere göre; kentsel yaşama alışan yerlilerde şizofreni olgularının eskisinin 65 katına çıktığı gözlemlenmiştir. Dr. Dophan bununla da yetinmedi; 1960’larda Philadelhia’daki bir hastanede yatan şizofreni hastalarının beslenmesindeki tüm buğday ürünlerini hastaların haberi olmadan menüden çıkarttılar. Dört hafta sonra gördüler ki şizofreninin tipik bulguları olan sanrılar (sanrı = halüsinasyon, örneğin; “içimde beni ısıran bir kedi var” gibi düşünceler) ve sosyal ilgisizlik büyük ölçüde gerilemişti. Buğdayın yeniden diyete eklenmesi ile halüsinasyonlar artmış ve sosyal ilgisizlik bulguları tekrar belirmişti.

Yeni Gine de, 65 bin yerlide sadece 2 şizofreni vakası varmış. Beslenme koşulları değişince vaka oranı 65 katına çıkmış.
 
T

TENTEN

Ziyaretçi
Ne diyorduk? Bütün hastalıklar bağırsak mikrobiyotası hastalığıdır.
Otizm, down sendromu hatta şizofreni dahil olarak.
Tek veya birkaç parametreye(değişken) bakılarak hastalığın sebebi o denilemez.
"Ketojenik diyet son şansınız olabilir" adındaki kitaptan şizofreni ile ilgili bir kesit.


Yeni Gine de, 65 bin yerlide sadece 2 şizofreni vakası varmış. Beslenme koşulları değişince vaka oranı 65 katına çıkmış.
  • Yeni Gine de eskiden herkes hastahaneye gitmiyordu.
  • Hastahanelerde detaylı araştıracak laboratuvar yoktu.(hala yok)
  • Hastahaneler teşhis ve tedaviyi giderleri karşılayacak olana veriyorlar.(kapaitalizmin parası olan düdüğü çalar )
  • ..
  • ...
  • ....
diye birçok sebep sıralanır.

Eskiden bizde de kalp ve başka organlarda ki damar tıkanıklığı teşhisi yapılamıyordu. Öldüğü zaman eceli ile öldü denilip geçiliyordu.
İstatiksel veri yoktu.
Şimdi var. Ama parası olana. (istatiksel veriye teshiş yapılanlar ameliyat olanlar giriyor)
Ücretsiz daha detaylı araştırma yapılsa daha fazla çıkar.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst