Nietzsche ve Eğitim

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe Makaleleri kategorisinde birebir tarafından oluşturulan Nietzsche ve Eğitim başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 7,069 kez görüntülenmiş, 13 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe Makaleleri
Konu Başlığı Nietzsche ve Eğitim
Konbuyu başlatan birebir
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Mühendis

birebir

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Şub 2010
Mesajlar
115
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
NIETZCHE AND EDUCATION

Talip KABADA YI*

ÖZET: Nietzsehe'nin tarih ve tarih eğitimiyle çok yakından
ilişkili olan eğitim ve eğitim felsefesine ilişkin görüşleri,
onun genel felsefe görüşü içinde en çok göz ardı edilen
bir yandır. Pek çok kişi onun eğitime ilişkin fikirlerini
ya bilmemekte ya da onun eğitimin önemi hakkında söylediklerini
kolay bir şekilde anlamamaktadır. Ne ki Nietzsehe
ve felsefesinde, eğitimde en önemli sorunlardan birisi
olan, bilginin nasıl aktanlacağı sorununa ve insanlığı putlardan
ve yanılmalardan nasıl özgür kılaeağımıza ilişkin
çok çarpıcı yanıtlar bulmak oldukça olanaklıdır.
ANAHTAR KELİMELER: Tarih, Tarih Felsefesi, Eğitim,
Eğitim Fei.l'efesi
ABSTRACT: Nietzsehe's viı;ws of edueation and of philosophy
of edueation related to history and philosophy of
historyare the most negleeted aspeet of his general philosophy.
A number of people either do not know anything
abou! Nietzsche's edueational ideas or do not figure out easily
what he said regarding the importanee of edueation.
However, it is highly possible to find very striking answers
akin to the liberation of mankind from its idols and illusions
and the question of how to transfer knowledge, whieh
is one of the most important problems of edueation.
KEY WORDS: History, Philosophy of History, Educarion,
Phi/o.l'ophy of Education.

GiRiş
Rosa Maria Dias'ın aktardığına göre, Nietzsche'nin
hayatı boyunca esas ilgi alanı, eğitim
ve kültür olmuştur.. Onun düşüncelerinde
eğitim ve kültür birbirinden ayrı tutulamazlar;
yani, bir eğitim tasarımından yoksun bir kültürün
dayanaksız kalacağı gibi, kendisini destekleyip,
besleyecek bir kültür olmaksızın da eğitim
olanaklı değildir. Nietzsche'ye göre, eğitim sistemi
hümanist bakışı terk edip, bilimsel bakışı
benimsediği için, eğitim bayağılaşmış ve eğitimin
hedefi de faydalı ve kar getiren insanlar yetiştirmek
olmuştur. Dias'a göre Nietzcshe, kültürün
zayıflatılmasından birinci derecede devleti
ve iş adamlarını sorumlu tutar. Bunlar, bireyin
yavaş yavaş olgunlaşmasına ve kendi kendini
sabırla biçimlendirip, oluşturmasına engel olurlarken,
gençlerin para kazanmasını ve kazandırmasını
olabildiğince çabuk öğrenmelerini sağlayan
bir eğitim sistemi oluşturmak isterler.* Bununla
beraber, Nietzsche'nin eğitim ile eğitim
felsefesine ilişkin fikirleri ve tespitleri, onun genel
felsefe görüşü içinde en çok unutulan ve göz
ardı edilen bir yandır. Bu yüzden bu çalışmanın
konusu, Nietzsche'nin yapıtlarını temele alarak,
onun eğitimi özellikle de çağındaki tarih eğitimini
nasıl ele alıp, tasarladığı nı çözümlernek, aydınlatmak
ve filozof Nietzsche'den eğitim hakkında
öğrenebileceğimiz hala çok şeyolduğunu
ortaya koymak olacaktır.
Nietzsche Zamana Aykırı Düşünceler adlı
yapıtının içinde yer alan, Tarihin Yaşam için Yarar
ve Zararları kısmında, çağını klasik felsefede
bulduğu ölçütlere göre değerlendirir ve yargılar;
yani, çağına klasik felsefe perspektifinden
bakar; çünkü onun zamana aykırı düşünceleri
Yunan kültürü çalışmalarının bir sonucudur ve o
bunun böyle olduğunu sık sık tekrarlar. Nietzsche'
nin bu yazısındaki problemi bir anlamda çağındaki
en önemli sorundur; hatta çağının hastalığıdır.
Nietzsche'ye göre çağı tarih ateşinden
kıvranmaktadır; bir kültür doktoru olan Nietzsche'
de bu hastalığı teşhis etmiş ve incelemek üzere
nesne edinmiştir.
*Arş. Gör., ır Ü. Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü
. Daha fazla bilgi için bakınız, Rosa Maria Dias, "Nietzsche and Education", Brazil: Encyclopedia of Philosophy of Education Online, 2001.
181 Talip Kabadayı [ J. of
Ed 20

Nietzsche yazısına, yaratıcılığa en temel tehdit
olan bilgi için bilgi edinmeyi temellendirmek
ve göstermek için Goethe'den bir alıntıyla başlar.
"Etkinliğimi artırmadan ya da doğrudan
doğruya yaşamıma bir şey katmadan, bana yalnızca
bilgi veren her şeyden nefret ederim"(1).
Nietzsche'nin gönderme~e bulunduğu bilgi, tarihsel
bilgidir; aslında tarih çalışmasıdır. Tarih,
özellikle o dönemde, Alman üniversitelerinde
moda bir bilimdir ve bu modaya kapılan Nietzsche'nin
çağdaşları canlılıklarını yitirmiş ve
geleceği istedikleri şekilde biçimlendirme kapasitelerini
kaybetmişlerdir. Ona göre elbette tarihe
ihtiyacımız var; ancak ona yaşam ve eylemde
bulunmak için ihtiyacımız var. Demek ki tarih,
yaşam için yararlı olduğu sürece ve ona hizmet
ettiği ölçüde değerlidir; yani, tarih her durumda
değerli değildir. Örneğin, yaşamı çirkinleştiren,
kötü eylemleri ört bas eden tarih değerli değildir.
Nietzsche bu düşüncenin zamana aykm olduğunu
söyler. Neden? Çünkü herkesin büyük
bir başarı ya da zafer olarak aldığı, kabul ettiği
bir şeyi, Nietzsche zararlı, eksik ve hasta olarak
görüyor. Ona göre "fazlaca çoğaltılmış bir erdem,
bizim için fazlaca çoğalmış bir kötülükten
daha zararlı olabilir"; bunu söylerken tarih eğitiminin
aşırı yaygınlaşmasına göndermede bulunuyor
(1). Nietzsche yazısına, insanı unutan, anda
yaşayan ve dolayısıyla da insandan daha mutlu
olan hayvan sürüsüyle karşılaştırarak devam
eder. İnsan unutmayı öğrenemediği için hep
anımsar ve geçmişi hatırlar; yani tarihselolarak
yaşar. Dahası, insan geçmişin farkında olmaktan
ve zamanın akıp gitmesinden rahatsızlık duyar.
Öte yandan, hayvan tarih dışı yaşar; yani anımsamadan,
anda yaşar. Aslında tarih dışı yaşamak,
unutabilme kapasit~sidir ve işte bu yüzden
hayvanın yaşamı daha çok arzulanandır; çünkü
hayvan için hatırlamadan, mutlu yaşamak olanaklıdır
cı).
İşte unutmakapasitesindenyoksun bir insan,
mutsuzluğa mahkumdur. Eğer yanılmıyorsam,
Nietzsche'ye göre unutmak, yaratıcı bir eyleme
atılmak için, insanın yükten, kendisini engelleyen
şeylerden kurtulmasıdır; elbette burada söz
konusu olan aşm tarihten ve tarih eğitiminden
kurtulmaktır. Öte yandan geçmişin hatırası olmadan,
insanların insanlaşamayacaklarını da
göz ardı edemeyiz. İnsan, tarih duygusu geliştirerek
ve geçmişi şimdinin yararına döndürerek,
hayvanların üzerine yükselir ve hakiki insan
olur. Geçmişin günümüzün mezar kazıcısı olmaması
için ve geçmişin unutulma sınırını da belirleyebilmek
için, insan, bir toplumun, kültürün
ve kendisinin plastik gücünün ne kadar büyük
olduğunu bilmek zorundadır. Bu güç, geçmiş ve
yabancı olan şeyi, insanın kendisine uygun ve
yararlı şekilde geliştirme ve uydurma yetisidir.
Bu yeti insanların bazılarında az, bazılarında ise
çoktur. Nietzsche'ye göre tarihsel ve tarih dışı
olma, bir insanın, halkın ve kültürün sağlığı için
aynı ölçüde gereklidirler. Bu demektir ki, insan
doğru zamanda hatırlamasını, doğru zamanda
unutmasını bilmelidir. Demek ki mesele, hatırlama
ve unutma arasında doğru bir denge bulmadadır.
Mutluluk ve doğru eylemde bulunma da
buna bağlıdır aslında. O halde denge, tam bir insan
yaşamı ortaya koyar (I).
Nietzsche'ye göre, eğer insan pek çok durumda,
içinde her büyük tarihselolayın başladığı
tarih dışı atmosferi sezip, bundan haz duysaydı,
bu insan bilen bir varlık olarak kendisini tarih
üstüne yükseltebilirdi (1). Buraya yükselenler
, tarihte yaşamaya ya da yer almaya artık devam
etmek istemezler çünkü şunun farkına vanrlar:
tüm olayların tek koşulu, eylemde bulunan
insanın ruhundaki adaletsizliktir. Tarihsel
insan, geçmişe bir göz atmayla geleceğe sıçrar;
cesaretini yaşamak için ateşler ve bir gün adaletin
geleceğine inanır. Buna karşılık tarih üstü insan,
bu düşüncelerin, mutluluk, erdem vb... şeyleri
getirip getirmeyeceğine kuşkuyla bakar;
çünkü ona göre geçmiş ve şimdi bir aynıdır cı).
Nietzsche'ye göre tarih üstü insan, tarihin anlamsız,
eşit derecede değersiz anlar dizisinden
başka bir şeyolmadığını kavramasının sonucu
olarak bulantı ve tiksinti duyar; ancak bu görüş
eylemden kaçınmayı öğütlemektedir.
Özetleyecekolursak, tamamıyla üstün ve bilimsel
bir disiplin olarak görülen tarih ve tarih
eğitimi, yönlendirici ve engelleyici olmamalıdır;
tersine, tarih daha yüksek bir güç tarafından
yönlendirilmeli ve kontrol edilmelidir. Tarih veya
tarih çalışması ancak o zaman yeni bir yaşam
akışına ve kültüre yol açacak ve yararlı olacaktır.
Nietzsche şimdi yaşama hizmet edebilecek
üç tür tarihten söz eder. Birincisi, eylemde bulunan
ve tutkulu insanla ilg1ıi anıtsal tarih; ikincisi
koruyan ve saygı gösteren insanla ilgili antikacı
tarih; üçüncüsü ise acı çeken ve kurtuluşa
gereksinim duyan insanla ilgili eleştirel tarihtir.
Ancak Nietzsche, bu tarihlerin kolayca kötüye
kullanılabileceğini de söylemeden geçmez.
Anıtsal tarih özellikle enerji dolu ve güçlü
insanla ilgilidir. Büyük uğraş veren, örneğe, öğretmene
ihtiyaç duyan ve çağdaşları arasında
bunları bulamayan insanla ilgilidir anıtsal tarih.
Demek ki anıtsal tarih, geçmişin büyük insan ve
olaylarına göndermede bulunarak, büyüklük örnekleri
sunar (1). Anıtsal tarihin değeri ve günümüz
insanına yararı, bir zamanlar olanaklı olan
büyüklüğün, tekrar olanaklı olabileceğidir (1).
Çalışıp, çabalayan insanın elbette örneklere ihtiyacı
vardır ve bunları yaşayan insanlar arasında
bulamaz. Bu yüzden anıtsal tarih bu insana, büyük
insanların hayatları, bireylerin mücadelelerindeki
büyük anlar ve geçmişte mümkün olan
şeyin, şimdi ve gelecekte de yapılabileceğine
dair bir inanç ve güven sağlar. Ancak anıtsal tarih
yaşam için zararlı da olabilir. Benciller ve fanatikler,
bu tarih tarafından imparatorlukların
yok edilmesi, kralların öldürülmesi ve devrim ve
savaş yapmak üzere yönlendirilmişlerdir. Ayrıca
anıtsal tarih analojilerle yanıltır ve güçlü olanları
yanlış yönlendirebilir. Güçlü olmayan, zayıf
insanlar anıtsal tarihi incelerken, anıtları klasikleştirirler
ve onlara tapa~lar. Anıtsal tarihin en
yararsız ve değersiz kullanımı, büyük insanların
eylem ve çabalarına engelolmaktır (1).
Antikacı tarih geçmişi koruyan ve ona saygı
duyan insanla ilgilidir. Aslında bu tarih, muhafazakar
ve hürmetkar kafalara aittir çünkü bu insan
geçmişe saygı ve sevgiyle bakar; eski çağların
kalıntılarını dikkatle korur. Ayrıca kendisinin
içinde bulunduğu koşulları, kendisinden

182
sonra gelenler için muhafaza eder ve bu şekilde
yaşama hizmet etmiş olur. Bu insanın, geçmişin
ayrıntı ve bulanıklığını doğru anlama yeteneği
yanında, sabır ve girişkenliği de vardır. Antikacı
zihnin en büyük değeri, bir millet ya da bireyin
zorlu koşullarına dokunaklı bir haz ve memnuniyet
duygusu devredebilme yeteneğinde yatar
(1). Ancak antikacı anlamdaki tarih, etkinliği
ve eylemde bulunmayı engelleyebilir çünkü o
sadece yaşamı muhafaza eder, onu üretmez. Dahası
bu tarih, yeni olan her şeyi yadsıyabilir ve
eski olan her şeyi ölümsüz olarak övebilir (1).
Anıtsal ve antikacı tarih yanında, insanın
eleştirel tarihe de ihtiyacı vardır. Bu tür tarih,
geçmişten gelen ve yaşayan adaletsizliklere ışık
tutar. İşte, bu tarih bir anlamda antikacı tarihin
karşısında yer alır; yani, eleştirel tarih, antikacı
tarihe karşı bir tür panzehirdir. Eleştirel tarih
geçmişi parçalar ve yeniden belirleyip, tanımlar.
Her şeyi korumak kadar her şeyi yok etmenin de
yaşama zarar verebileceğine dikkatimizi çeker.
Bu tarih bizi, geçmişin ve şimdinin zincirlerinden
kurtararak, olayların üzerimizdeki baskısını
azaltır. Öte yandan, eleştirel tarih geçmişi yargılayıp,
tamamıyla yok ettiğinde yaşam için zararlı
olacaktır çünkü bizler daha önceki kuşakların
ürünleriyiz ve köklerimizi onlarda buluruz (1).
Birkaç cümleyle söylersek, Nietzsche'ye göre
tarihin değeri, yaşama hizmet etmesindedir.
Bütün insanlar ve uluslar, farklı amaç, enerji ve
isteklerine göre bu tarih türlerinden birisine ihtiyaç
duyarlar. Bu ihtiyaç duyma bilgiye susamışlığı
dindirmek için değil, yaşama amacı içindir.
Tarih ancak yaşam ve onun istekleri tarafından
yönlendirilip yönetildiğinde anlaşılır ve değerli
hale gelir. Tarihin ve tarih eğitiminin yaşam
üzerindeki aşırı hakimiyeti ve ağırlığının yol açtığı
zararlar da birkaç cümleyle şöyle sıralanabilir:
bireyin kişiliği zayıflatılmış; insanların iç güdüleri
yok edilip, olgunlaşmaları engellenmiş ve
yaratıcılık söndürülmüştür. Tarihin doğru anlaşılması,
onun yaşama hizmet etmesini kolaylaştıracaktır
ve böylece tarih ve tarih çalışması insanlığı
putlardan ve yanılmalardan kurtarmanın
temelini oluşturacaktır.
183 Talip Kabadayı [ J. of
Ed 20

Nietzsche yazısına çağının eğitim sistemine
eleştiriler getirerek devam eder çünkü ona göre
bu eğitim sistemi aşırı tarihin bekçiliğini yapmaktadır.
Halbuki insan için esas olan, yaşamayı
öğrenmek ve tarihi, yaşamayı öğrendiği hayatın
hizmetinde kullanmaktır. İşte Nietzsche bu
yüzden gençlere dayatılan tarih eğitimini protesto
eder. Ona göre Alman kültürü, kültür hakkında
bir tür pilgidir ve bu bilgi hem yanlıştır hem
de yapaydır; çünkü bu kültür yaşamdan çıkıp,
gelişen bir kültür değildirDolayısıyla Almanlar
çevrelerindeki kültürlerin içinde boğuldukları
için Alman kültürü diye bir şey yoktur aslında.
Eğitim de bu yanlış ve kısır kültür kavramına
dayandırılmış ve ondan çıkarsanmıştır (1). Böyle
bir eğitimin amacı da özgürce eğitilmiş, yaratıcı
insanlar ortaya çıkarmak değil; öğretilmiş
insan ve yaşamı mümkün olduğunca nesnel olarak
gözlernek için kendisini yaşamdan çeken
araştırmacı üretmektir. Ioanna Kuçuradi'nin aktardığına
göre Nietzsche, bir hedef ve merkezden
yoksun olan bir eğitimin, hislorik eğitim
olarak yapıldığını ve eğitimden beklenenin de,
eğitilen insanı elden geldiğince çabuk yürüyen
ansiklopedi yapmak olduğunu dile getirir (2).
Anlaşılan o ki Nietzsche, bireyin özgürce gelişimine
olanak sağlayan bir eğitim tasarlamaktadır.
Böyle bir eğitimin sonucu olarak özgür ve yaratıcı
insanlar, yarattıklarıyla diğer insanlara yol
gösterip, hedefler koyacaklardır. Elbette yukarıda
tarihle ilgili dile getirilen hedefle ortaya çıkan
eğitim, doğal değildir ve bunun farkına varanlar
da bu eğitimle henüz tam olarak şekillenmemiş
kişilerdir. Bunu bir de bu eğitimin doğal içgüdülerini
henüz yok etmediği gençler fark edebilirler.
İşte bu moda eğitimi ortadan kaldırmak isteyenler,
gençlerin kendilerini ifade edip, aşmalarına
yardımcı olmalıdırlar. Eğitimcilere göre
gençler, eğitimlerine kültür bilgisiyle başlamalıdırlar
, yaşam bilgisiyle değiL. Elbette bu bilgi
gence tarihsel bilgi şeklinde yavaş yavaş verilir.
Nietzsche bunu açık kılmak için şu güzel örneği
verir: genç ressamlar bir ustanın atölyesine değil
de hatta en yetenekli ve öğretici usta olan Doğaya
değil de sanat müzeleri ve galerilerine gönderilirler
(1). Demek ki modern eğitimin amacı,
eğitimli, özgür ve yaratıcı insanlar yetiştirmek
değil; bilgiçlik taslayan bilim ve tarih adamı yetiştirmektir.
Bu yüzden eğitimli insan ile tarih
eğitimi almış insan; yani geçmiş ve pek çok konu
hakkında olabildiğince çok şey bilen insan,
birbirinden tamamen farklıdır. Nietzsche'ye göre
biz modern insanlar kendi kendimize hiçiz ve
ancak geçmişin adetleri, sanatları, felsefeleri,
düşünceleri ve dinleriyle kafalarımızı doldurduğumuzda
düşünülmeye değer hale geliriz. Elbette
açlık duyulmadan alınan bu bilgiler zararlı
olacak ve yaşamın şekillendirici plastik gücünü
tüketecektir. Böylece Nietzsche'ye göre, kişilik
zayıflatılır; içgüdüler yok edilir; olgunlaşma engellenir
ve yaratıcılık söndürülür (1). Kuçuradi'ye
göre Nietzsche, bilme ihtiyacı ve bilgi açlığı
duymadan eğitim sırasında kilolarca bilgiyle
doldurulan modern insanda sindirme gücü ve
yoğrulabilirlik olmadığını öne sürer (2).
Şimdi konumuzu daha açık kılmak için Nietzsche'nin
öteki yapıtlarında eğitimle ilgili söylediklerine
bakalım.
Böyle Buyurdu Zerdüşt adlı kitabının Eğitim
Ülkesi Üstüne başlıklı kısmında Nietzsche
şöyle der: "gerçek, kendi suratlarınızdan daha
iyi maske takamazdınız; ey günümüz insanları!
Sizi kim tanıyabilir ki!"(3). Demek ki çağdaş
eğitim, kişilerin kendileri olmalarını engelleyip;
yaratma yerine kendilerini gizlernelerine yol açıyor.
Nietzsche böyle insanlara katlanamadığını
söyler. "İçime acılık veren şu ki, ne çıplakken
katlanabiliyorum size ne de giyinmişken, ey günümüz
insanları!" (3). Bu demektir ki, bu insanlar,
eğitimsizken de çağdaş eğitim aldıktan sonra
da, aynılar; hiç değişmiyorlar. Dahası, bu insanlar
her düşünceye karşı çıkarlar, kendilerinin
tek hakikat olduğunu ve her şeyi bildiklerini savunurlar.
İşte bu yüzden bu insanlar kısırdır.
Yine aynı yapıtın Bilginler Üstüne başlıklı
kısmında Nietzsche şöyle söyler: "bilginler
evinden ayrıldım ve kapıyı çarptım ardımdan.
Gönlüm pek aç kaldı onların sofrasında; onlardakine
benzer, ceviz kırar gibi bilgi araştırma
ustalığı yok bende" (3). Nietzsche burada bir
bilgiden diğerine çok çabuk geçilmesini eleştirir;
çünkü bu bilgilerin sindirilmesi, yoğrulması
Nietzche ve Eğitim 184
gerekir. Ayrıca Nietzsche, bir yere kapanıp,
araştırma, inceleme ve felsefe yapmaktansa, özgür
ortamda, özellikle doğada, engellemelerden,
baskılardan akademisyen ve bilginlerin değer atfetrnelerinden
uzak bir şekilde bilgi araştırma
ustalığı kazanmayı savunur. "Serin gölgede oturup,
her şeyi seyreden bilginler, bilgelik taslarlar
, yapmacıktırlar ve karmaşıklıktan hoşlanırlar;
ayrıca birbirlerini yakından ve kuşkulu gözetlerler"
(3). Gördüğümüz gibi Nietzsche sade
olmayı, hileli olmamayı savunur.
Tan Kızıllığı'nda kısaca şunları dile getirir
Nietzsche: derisini değiştirmeyen yılan nasıl
yok olup gidecekse, fikirlerini değiştirmek istemeyen
kafalar da öyle yok olup gideceklerdir
(4). Bir genci baştan çıkartıp, bozmanın en emin
ve kestirme yolu, ona, kendisinden farklı düşünenlerden
ziyade, kendisi gibi düşünenlere çok
saygı göstermesini salık ~ermektir (4).
İyinin ve Kötünün Ötesinde adlı yapıtının
ikinci bölümünde şunları buluruz: insanlığın gelişimi
ve eğitimi için en büyük sorumluluk filozoftadır.
Demek ki sadece filozof zihinlerimizin
doğalolarak aydınlanmasını sağlayabilir (5).
Putlann Alacakaranlığı adlı eserinde Nietzsche
der ki: Eğitimciler için görmeyi, düşünmeyi
ve konuşup, yazmayı öğrenmek mutlak
olarak gereklidir; bu gerekli üç şeyin hedefi,
soylu bir kültürdür (6).
İnsani Çok İnsani adlı kitabında Nietzsche
şöyle der: "Eğitimcileri eğitecek olanlar, ilkin
kendilerini eğitmelidirler! Ve ben onlar için yazıyomm"(
7) .
Son tahlilde, Nietzsche'ye göre bilgi parçaları,
eğitimin körletilmesine ve zayıflatılmasına
yol açıyor ve daha da kötüsü bilim ve sanat; bilim
adamları ve sanatçılar da buna destek veriyorlar.
Mevcut "eğitimlilerle" işbirliği de boşunadır;
çünkü onların yaptığı tek şey hastalığı inkar
etme yollarını arayıp, doktorlara, özellikle
kültür doktorlarına engelolmaktır. Bir diğer tehlike,
eğitimsiz sınıfların çağdaş eğitim salgınına
yakalanmaları ve bu sahte, sözde eğitimi de evrensel
hale getirmeye çalışmalarıdır. Nietzsc-

* Ebedi doğruluk
he'ye göre tüm bu olumsuzluklardan kaçınmak
için ilkin tarih dışı düşünmeyi öğrenmeliyiz,
sonra elde hazır bulduğumuz eğitimi yadsımalıyız
ve onu savunmamalıyız. Yeni eğitimin temeli
aeterna veritas * olmalıdır (1). İnsanların bir
yanını aşırı geliştiren, bir yanını ise bastıran eğitime
karşı çıkılmalıdır. Nietzsche'nin istediği,
insanın her yanını geliştiren bir dengedir; dolayısıyla
dengeli bir eğitimdir. Ona göre, iyi eylesin
ve davransın diye, pek çok zincir vumlur insana
ve o da böylece daha kibar ve dikkatli olur.
Aslında bu zincirler hakim moral ve eğitimin hatalı
ve eksik kavramlarıdır. Bu zincirler ve etkileri
atıldığında, zihin özgÜrlüğüne kavuşan insanlar
övülmeli ve onlara değer verilmelidir. İşte
ancak böyle bir eğitim, kişinin yeni şeyler yaratmasını,
bütün eylemlerinin tamamen kendisine
ait olmasını sağlayabilir. Bu kişi ve insan eğitiminin
asıl amacı, yaratıcı ya da üst insanların
tesadüfen değil; bilerek ve bilinçli bir şekilde ortaya
çıkartılmasıdır. Bu insanlar yarattıklarıyla
bu dünyaya anlam (lar) katarlar ve öteki insanlara
yeni hedefler koyarlar.

KAYNAKLAR
[1] Nietzsche, F. "Untimely Meditations", RJ. Hollingdale.
Cambridge. Cambridge University Press.
s: 59-119 (1983).
[2] Kuçuradi, loanna. "Türk Felsefe Araştırmalarında
Ve Üniversite Öğretiminde Alman Filozofları"
, Ankara. Türkiye Felsefe Kurumu Konferansıarı.
S:71 (1986).
[3] Nietzsche, F. ''Thus Spoke Zarathustra", WaIter
Kaufman. Portable Nietzsche. New York. The Wiking
Press. s: 231-237 (1973).
[4] Nietzsche, F. ''The Dawn", Walter Kaufman. Portable
Nietzsche. New York. The Wiking Press. s: 92
(1973).
[5] Nietzsche, F. ''Beyond Good and Evil", RJ. Hollingdale.
New York. Penguin Books. s: 70-74
(1990).
[6] Nietzsche, F. ''Twilights ofthe Idols", Walter Kaufman.
Portable Nietzsche. New York. The Wiking
Press. s:511 (1973).
[7] Nietzsche. F. "Human All Too Human", Walter
Kaufman. Portable Nietzsche. New York. The
Wiking Press. s: 50 (1973.
 

Mühendis

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
3 Eki 2009
Mesajlar
271
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
67
Nietzche;

Emekçi yığınlarının, geri diye tanımlanan iyi yetişmemişlerin, soysuzların, halkların ve ırkların kökünün kazınmasını,toplumu üst insan ve sürüler olarak ikiye ayırarak yaratmaya çalıştığı üstün insanın yanında yer alarak, demokrasi ve sosyalizme karşı mücadele edilmesi gerektiğini savunur.
Bunun gereği olarakta çağının/ülkesinin mevcut eğitim sistemine (Tarihine/kültürüne/sınıfsal yapısına ….) karşı çıkarak üst insanı yaratacak yeni bir tarih yazılmasını ister.
Onun felsefesi ! anlayışı , ırk teorisi Alman faşizminin yol göstericisi olmuş ve ideolojik öncülüğünü yapmıştır.(Böyle Buyurdu Zerdüşt ,Deccal)[FONT=&quot]

[/FONT]
 

birebir

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Şub 2010
Mesajlar
115
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
Merhaba Mühendis,

Elbet birçok değer yanlış anlaşıldığında fayda yerine zarar verebilir.

Niçenin üst insan gereksinimi,çağının içinde bulunduğu yapı sebebiyledir.Demokrasi ve sosyalizme savaş açmış mıdır bilmiyorum ancak aklı yarım çoğunluk yerine aklı başında tek otorite taraftarı olduğunu biliyorum ve birde ''kendisi verdiği halde,alan birileri olmasından dolayı,bu vermenin verdiği yücelme ile alana teşekkür edişine rastlamıştım ve burada minnet altında kalan,alan değil veren idi şimdi bu durumda sosyalizmden onun ne anladığı önemli.

Demokrasi,sosyalizm,kapitalizm vs bunlar son değillerdir.

Şöyle düşünüyorum;öyle bir zaman gelecek ki,insanlar geçmişe baktıklarında,geçmişin adalet hak hukuk demokrasi adına çaba sarfettikleri değerleri anlamsız bulacaklardır.Misal bu memlekette demokrasinin bir anlamı yoktur ama irandan iyidir gibi.
 

botros

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2010
Mesajlar
12
Tepkime puanı
0
Puanları
1
Yaş
45
Sn.Mühendise katılmıyorum sosyalizmi çok fazla baz alıyor sanırım,Niçe aynı zamanda biraz deli ondan nhilist olması beklenir ama sosyal fikirler üretmesi pek beklenemez yani öyle bir deli deha bu,Naziler daha sonra peşini bırakıyorlar sanırım.Yazıyı ilgiyle okudum egemen iktidara baş kaldırısı var bu yanıyla marksistlere benziyor.

Saygılarımla..
 

birebir

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Şub 2010
Mesajlar
115
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
F. NIETZSCHE

Kapitalizm;

Gölgesini satamadığı ağacı keser.
 

birebir

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Şub 2010
Mesajlar
115
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
Nietzsche’nin dünyevi ruhu

Sanayi, teknoloji ve kapitalizmin damgasını vurduğu çağımızın ruhsuz bir çağ olduğu düşüncesi sık sık dile getirilir. Bu eleştiriyi yapanların önemli bir kısmı da dini, alternatif olarak ortaya koyarlar. Oysa ruhsuzluğun panzehirinin din olması gibi bir zorunluluk yoktur. Ruhsuzluğu dünyevi bir yolla aşmak ve ortadan kaldırmak, dünyevi bir bakış açısıyla bir ruh ortaya koymak da olanaklıdır.

Bunun olanaklı olduğunu gösteren kişilerin başında 19. yüzyıl Alman filozofu Friedrich Nietzsche gelir. Nietzsche özgür ruhların ortaya çıkması gerektiğini, bu ruhların da dinden, gelenekten, görenekten özgürleşmiş, bu dünyaya inanmış, öte dünyalar kurgulamayan bireyler olduğunu söyler. Nietzsche özellikle tek tanrılı dinlerin insanı baskı altına aldığını, sıradanlaştırdığını, monotonlaştırdığını, tutkuları, içgüdüleri kısırlaştırdığını, yaratıcılığı ortadan kaldırdığını düşünür. Nietzsche de rasyonalizmi, pozitivizmi, kapitalizmi eleştirir, ama dini hiçbir zaman onun alternatifi olarak görmez. Aksine, dinin, yaşamı değillemenin, bu dünyadan umudu kesmenin, karamsarlığın, zayıflığın, içinde yaşadığımız dünyayı küçümsemenin, yaşamdan tiksinmenin göstergesi, hatta bir sonucu olduğunu düşünür.

Birçok yorumcu Nietzsche’nin nihilist olduğunu savunur. Oysa bu Nietzsche’nin tamamıyla çarpıtılması anlamına gelmektedir. (Nietzsche ne yazık ki düşünceleri en fazla çarpıtılan filozofların başında gelir; onun çarpıtılmasına dair başka bir örnek de antisemitizm ile ilgili olanıdır; Nietzsche antisemitizme, ırkçılığa, milliyetçiliğe, militarizme karşı olduğunu metinlerinde açıkça söylediği halde, ölümünden sonra Naziler tarafından da çarpıtılmış, faşizmin teorisyeni ve ilham kaynağı olarak gösterilmiştir). Nietzsche’ye göre tek tanrılı dinlere karşı çıkmak değil, aksine tek tanrılı dinlerin kendisi bir hiçlik istencinin ürünüdür. Yaşamı ve bu dünyayı değillemek, küçümsemek, bunun sonucunda da metafizik öte dünyalar ve gerçekler kurgulamak, hiçliğe, yokluğa giden bir yoldur. Nietzsche’ye göre bu görünen dünya ve yaşam dışında zaten bir şey yoktur. Bu nedenle bu dünya ve yaşamı yok saymak, geçici saymak, onun yerine sözde değişmez, ezeli ve ebedi gerçekler kurgulamak, tamamıyla nihilist bir yaklaşımdır. Nietzsche elbette nihilizm sözcüğünü değişik anlamlarda kullanır ve sözcüğün gelenekselleşmiş bir anlamına göre, yani dinin ortaya koyduğu değerlere ve sözde gerçeklere karşı çıkılması anlamında, kendisinin de nihilist olduğunu gizlemez; ancak asıl, yıkılması gereken dinin ve metafizik felsefi akımların nihilistik olduğunu, onların yıkılması sonrasında da yerine başka bir şeyin konması gerektiğini, onların yerine hiçliğin değil, ruhu olan bir varlığın konması gerektiğini, bireyin özgür bir biçimde kendi değerlerini kendisinin yaratması gerektiğini söyler.

İşte bu aşamada, Nietzsche ruhu olan, ama yine bu dünyaya ve yaşama ait olan bir şey ortaya konması gerektiğini düşünür. Bunun en üst seviyesi elbette sanatsal yaratıcılıktır. Bu nedenle Nietzsche Sofokles, Askilos, Homeros gibi Antik Yunan tragedya ve epik yazarlarını, Rönesans dönemini, özellikle de Leonardo da Vinci’yi, Fransız yazarlar Henri Beyle Stendhal ve Bernard Le Bovier de Fontenelle’i, Alman yazar Johann Wolfgang Goethe’yi ve Heinrich Heine’yi, Rus yazar Fydor Dostoyevski’yi, Amerikalı yazar Ralph Waldo Emerson’u ve daha birçok edebiyatçıyı, sanatçıyı över. Ancak Nietzsche’ye göre yaratıcı olmak için bir sanat eseri ortaya koymak gibi bir zorunluluk da yoktur. Yaşamın kendisi de yaratıcı bir biçimde yaşanabilir. Yaratıcı, özgür bir yaşam biçimidir. Nietzsche’nin özlemini duyduğu şey dünyevi bir ruhtur. Sıradanlaşmamış, bu dünyaya küsmemiş, değerlerini, inançlarını, acılarıyla, hazlarıyla bu dünyadan ve yaşamdan çıkartan yaratıcı ruh.

Nietzsche bu çerçevede evrenselciliğe, nesnelciliğe de karşı çıkar. Çünkü Nietzsche bu konuda bir kuşkucudur ve bireysel, toplumsal, kültürel, tarihsel koşullardan, içeriklerden, perspektiflerden bağımsız evrensel ve/veya nesnel gerçeklerin olabileceğine inanmaz. Evrenselcilik ve/veya nesnelcilik hem epistemolojik bir sorundur, yani bilgi felsefesi bağlamında kanıtlanamazdır, hem de yapay ve zoraki bir biçimde geçerli kılınmaya çalışılsa bile, olumsuz bir değer taşır, çünkü insanın yaratıcılığına, bireyselliğine son veren bir bakış açısıdır. Özgür birey evrensel ve/veya nesnel ölçütler, standartlar, değerler, ilkeler altında genellenemez. Felsefedeki rasyonalist metafizik gelenek de, (özellikle Platon ve Immanuel Kant gibi filozoflar), tek tanrılı dinler de, pozitivizm de bu eleştiriden nasibini alır Nietzsche’nin felsefesinde.

Öte yanda, Nietzsche tutkuları, içgüdüleri önemser, anca aklı da tamamıyla dışlamaz. Bu anlamda Nietzsche bir irrasyonalist değil, sadece bir anti-rasyonalisttir; yani her şeyi akla ve/veya evrensel ve/veya nesnel ve/veya mutlak sözde gerçeklere indirgeyen bir evren görüşüne karşıdır. Buna rağmen Nietzsche bilimlere karşı değildir; aksine biyolojik, fizyolojik, psikolojik etkenlerin önemine inanır, hatta metafizik eleştirisinde sözcüğün tam anlamıyla bir duyumcu ve deneyimcidir; her şeyin bilimlere indirgenmesine karşıdır, ama bilimin kendisine karşı değildir; hatta pozitivizm eleştirisi bile, felsefedeki metafizik geleneğe ve tek tanrılı dinlere yönelik eleştirisi ile karşılaştırdığında, asgari düzeydedir.

Nietzsche’nin bize göre eleştirilecek yönleri de vardır; bunların başında da onun sosyalizm eleştirisi gelir. Nietzsche sosyalizm eleştirisini büyük olasılıkla Karl Marx’ı okumadan geliştirmiştir. Marx’ı okusaydı eleştirisini geri çeker miydi çekmez miydi bilinmez. Ancak sosyalizm gerçekleşmeden, yani toplumsalcı bir bakış açısı dünyaya egemen olmadan, sadece Marx’ın sözünü ettiği yabancılaşma değil, Nietzsche’nin sözünü ettiği dünyevi özgür ruhların önündeki engeller nasıl ortadan kalkar, en azından bu ruhların sayısı nasıl artar, Nietzsche’nin de eleştirdiği kapitalist düzen ve din endeksli evren ve insan anlayışı nasıl bertaraf edilir, bu da tartışmalıdır ve belirsizliğini korumaktadır.

Yine de, insanlığın ilerlemesi, birçok başka nedenle birlikte, Nietzsche’nin sözünü ettiği bu ruhların artmasına da bağlıdır. Düşünce tarihi açısından baktığımızda oldukça yeni sayılabilecek bir fenomen olan Nietzsche, önümüzdeki yüzyıllarda etkisini sürdürmeye devam edecektir. Dünyevi ruhlar eninde sonunda tekrar değer kazanacak, zincirlerini kıracaklardır.

 

Mühendis

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
3 Eki 2009
Mesajlar
271
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
67
Merhabalar,

Delinin biri kuyuya taş atmış,kırk akıllı çıkaramamış.
Fırsat bu fırsat bir taş daha atayım diyorum

Haklısınız.Zararın neresinden dönülürse kardır derler.

Nietzche;
Yüksek bir kültür sadece toplumun iki farklı kastının olduğu yerde doğabilir.
diyerek çağının yapısını çok açık ifade etmiştir.(Sömüren üst-insan,sömürülen köleler)

Nietzche’ de Sosyalizm bir köle başkaldırışı olarak görülür.

Bugünkü ayaktakımı arasında en iyi hangisine kin duyuyorum? İşçinin içgüdüsünü, zevkini, kanaatkarlık hissini yıkan onu imrendiren ona öç almayı öğreten...Sosyalistler-ayaktakımına kin duyuyorum..Adaletsizlik, asla eşit olmayan haklarda bulunmamaktadır. aksine "eşit" haklar talebinde bulunmaktır. (Deccal)

Sosyalizm ; sona erdiği düşünülen en cüz'ilerin ve budalaların , yani yüzeysel insanların bir baskısı ve kıskançların , dörtte üç sahte oyuncuların , gerçekte "modern ideleri"nin mantıksal bir sonucudur.Onların , gizli anarşizmlerinin doğurduğu bir durumdur...

...sosyalizm öğretisinde , hayatın çok kötü bir şekilde olumsuzlanması , kötü bir şekilde gizlidir.Böyle bir düşünceyi nihai olarak düşünenler , kusurlu doğmuş insanlar yada ırklar olmalıdır... ( Güç İstenci )

Nietzche’ye göre , üstün ırk dışında herkes sürüdür.Eşitlik yoktur.Bu ayrımın ebedi devamı için her yol meşrudur.

Marksizm ; sınıf mücadelesinde proletaryanın tarihsel misyonunu gerçekleştirerek sosyalizme/komünizme ulaşacağını savunur.
Nietzche ise ;, idealize ettiği topluma, üstün insan diye tanımladığı bireylerin eylemiyle ulaşılacağını savunur.

Marksizm de tarihin belirleyici/ilerletici gücü sınıflar mücadelesidir.
Nietzsche de ise tarihin belirleyici/ilerletici gücü üst insan dır.

Marksizm’in sınıf kavramının yerine , Nietzsche de bireyler ve niteliksiz yığınlar, sürüler toplumu yer alır.

Marksizm’in akla ve insana duyduğu güvenin tersine ,Nietzsche acıya, işkenceye, kötümserliğin içindedir.

Marksizm sosyalizm/komünizm aracılığıyla insanlığın sınıfsız, sömürüsüz bir toplum idealine ulaşacağını ortaya koyarken
Nietzsche, toplumsal varoluşu yaratma olanağının sınırlı sayıda üst-insanla gerçekleşeceğini söyleyerek sınıfların yerine bireyleri koyar.


Nietzche’de ekonomik ve toplumsal gelişmede nesnel yasaların asla yeri yoktur.

İyide ben Marksist değilim.
Niye yazıyorum ki :)
 

birebir

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Şub 2010
Mesajlar
115
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
Nietzche’ye göre , üstün ırk dışında herkes sürüdür.Eşitlik yoktur.Bu ayrımın ebedi devamı için her yol meşrudur.

Ben üst ırktan ruhsal soylu gelişmişliği anlarım ki bununda bir milliyeti yoktur,bu sadece bir topluluktur ki her milletin içinden çıkmaktadır ve niçeye hak veriyorum,üst ırkın dışındaki yani düşünmeyi düşünemeyenlerin güdüldüğü sistemde ancak böyle olur ve adı da zaten hazırdır..demokrasi..

Platona hak vermemek elde değil,yönetim ya filozof olmalı yada filozoflar yönetim..bu kadar net anlatılamazdı yönetimin halkın eline bırakılamayacağını..

Hak eşitlik diyenlere bakıyoruz,vizyonu olmayan tonlarca adam..sırf bunların sayısı çok diye onların istediği gibi yönetilmekten acı ne var acaba?10 geri zekalı yüzünden 9 aklı başında aklını kaybedecek..biri çok güzel demişti..benim dağdaki çobanla oyum aynı olamaz diye..

Zaten bunun dışında da birşeyler yapılamadı ki,demokrasi tanımı aynen şu üstte yazan anlatımla eş değer bu memlekette..

Hani söylemler;Mayasır medeniyetler seviyesine ulaşacağız..iyi!buyrun ulaşın...tabi hepsi hikaye,masal..nietzche hiç olmazsa delikanlı gibi çıkıp siz davarsınız anlamazsınız,size çobanlar lazım demiş..ama bizdeki sahtekarlar maskeli balodaki katılımcılara 10 çekerler..efenim temokrasi var,panik yok,iş yetişir derken şunuda eklerler efenim söz hakkı halkın..ne yazık hakkın değil..sürü halka söz hakkı verilmiş ve demokrasi işte bu,oleyy söz hakkı almış olan düşüncesiz,düşünmeden yoksun baskın çoğunluk,..tabi buda başta zaten palavra..
 

Mühendis

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
3 Eki 2009
Mesajlar
271
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
67
Nietzsche’nin tarif ettiği üst insanların (kapitalistler/burjuvalar) ve işbirlikçilerinin gerçekleştirdikleri (özellikle ülkemizde) ortada iken nasıl oluyor da doğruyu/mükemmeli yine bunlarla sağlayacağız?
Bu çelişki değilmi? [FONT=&quot][/FONT]
 

birebir

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Şub 2010
Mesajlar
115
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
Sevgili Mühendis,niçe şunu der;

insan maymundan gelmiştir..fiziki olarak gelişimini tamamlamıştır ancak neden ruhsal olarak hayvan gibi davranmaktadır..??ve bunun üzerine kafa yorar ve kendince ortaya bir ahlak düzeni koymaya çalışır..lakin hayvanlarda dişiler çiftleşirken genelde en güçlü en güzel olanı seçerler..ve böylece sakat,işe yaramaz,problemli soyunda bilinçsizce önüne geçerler,niçedeki evrim anlayışını bununla eşleştirirsek,soylulara neden değer atfettiğini anlayabiliriz ve geçenlerde bri makale okudum ve orada niçenin kapitalizm taraftarı değil aksine hasmı olduğunu da gördüm...şimdi bulamadım hatrıma gelmedi,gelirse o yazıyıda asarım ve ben geçenlerde ''neden varım''adlı bir yazı yazmıştım..oradaki felsefe niçenin bir görüntüsüydü..niçe iyilere gıcık kapmaktan ziyade iyilerin övülmesinin anormalliğinden yola çıkıyor..bir toplumda iyiler övülüyorsa o toplum bitmiştir..selamlar..
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
"üst-insan/üstün insan" tanımlamaları, "güç istenci" ile değerlendirildiğinde erk-egemenin eleştirisinden çok erke egemen olmanın gerekliliği dile getirilmiş/istenmiş olacaktır. ne son, ne en, ne de üst yoktur oysa; "orman kitlesi" ve Alman ordusu ne kadar örtüşüyor dersiniz?

Niçe yanıldı?!
 

birebir

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Şub 2010
Mesajlar
115
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
Merhaba sevgili Nejdet,

aslolan kural şudur;

bir niyeti anlatmak için izlenen yollardan biri,NİYETİNİ AÇIKÇA anlatmaktır ve bu inan çok zordur..bir gerçeği olduğu gibi NET aktarmak emek ister çaba ister lakin muğlak,açık olmayan,net olmayan kelimelerle niyetini açıklamaya çalışmak,açıkça kaçmaktır...hile yapmaktır,dümen çevirmektir..çünkü anlatı net olmadığında,kişi konunun özüne ters bir çıkarım yapsa da karşı tarafa bir hayranlık duyar ve bunu çözdüğü içinde kendini kutlar...niçe kendi düşüncelerini açıklarken bu ,iki yoldan birini kullanmıştır ya açık olmuş ya dolaylı(her yöne çekilebilen) olmuştur...

dolaylı anlatım yani içinde gizem bulunan anlatımın inan değeri 5 para etmez..ama insanlar buna ne yazık ki,sonuçları itibariyle tamah etmeye devam ediyorlar..niçe de bu hataya düşmüştür,hemde fazlaca..onun anlaşılamama sorunu 200 yıl sonra ortadan kalkacaktır kendine göre ama hesap etmedği gerçek şudur;bu 200 yıl geçmeden onu yanlış anlayıp işin tam tersini anlayacakların olma ihtimali..

bir adamın verdiğinden dolayı değil,aldığından dolayı,verenin minnet altında bırakılışı ki bu niçenin ahlak anlayışıdır..böyle bir adamın kalkıpta ırkçılığı hele alman ırkçılığını savunan ve hatta bu uğurda hitlere bile ilham olan adam olma vasfını doğru bulmuyorum..hitler kendine göre anlamıştır kendine yontmuştur..selamlar
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
sevgili birebir,

haklısın insanı anlamak oldukça zor olandır. ancak buna çaba harcanması boş-una değildir. Faşizmin hazırlayanı ve günah keçsi elbette Niçe değildir, o bir filozof olarak çarpıcı düşüncelerini hiç olmasa dürüstçe ve korkmadan açıklamıştır. Unutmamak gerekir ki, Niçe "orman kitlesi" ni tanımlayan Elias Canetti'nin belirlediği gibi Alman Ordu'sundan esinlenmiştir/etkilenmiştir. Hitler'in bu düşünceleri kullanması kadar doğal bir durum olamaz; Nasyonel-sosyalizm ile bir-e-bir örtüşmektedir. Gerçi Üst/üstün-insan milliyet bazındaki ırkçılığı aşan bir tanımdır ve fakar ırkçılığı savunan -lar için yakut değerindeki düşüncelerdirler.

Niçe yanıldı...
 

Mühendis

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
3 Eki 2009
Mesajlar
271
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
67
Öncelikle insanların maymundan geldiği/türediği savı yanlış olup üstelik bunu ‘’Evrim Teorisi’’ne yamamak saptırmadır. Karşı olalım veya kabul edelim ‘’Evrim Teorisi’’ kısaca bir anlatımla insanlar ve maymunlar ortak ataları olan bir primattan bugüne ayrı ayrı evrimleşerek gelmişlerdir der.

Nietzsche’de üstün insan yaratımı ve korunmasını onun evrim! anlayışı olduğunu söylüyorsunuz.

‘’..lakin hayvanlarda dişiler çiftleşirken genelde en güçlü en güzel olanı seçerler..’’ Birebir,

Buna doğal seleksiyon diyoruz ve Nietzsche’deki tarifi;

Ben safkan bir Polonya soylusuyum, bir damla kötü kan yok bende, çok az Almanda olduğu gibi.

Sadece doğuştan ve soydan asillik vardır.

Platon,Pascal,Spinoza ve Goethe den bahsettiğim de onların kanının kendiminkin de gezdiğini hissediyorum.

Yüksek bireylerin aşk uğruna evlenmeleri ne saçma şey.Hizmetçilerle evlenen kahramanlar,terzi kadınlarla evlenen dahiler.

O zaman neden Hitler gibi bir insan! yavrusuna haksızlık yapıyoruz!
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst