Forumumuza Hoş Geldiniz

Hoşgeldiniz. Ücretsiz içerikler ve özel hizmetler sizi bekliyor. Hemen üye olun!

Niçin-ler alacaklı, Çünkü-ler borçlu ise ?

usenenadam

Yeni Üye
9 Kas 2009
80
0
0
75
Niçin yazıyoruz?..
Yazmak bir ihtiyaç mıdır?.. Yazmak için yanıp tutuşmamızda, nazlı kalemi zarif kağıdı unutturan şehr-i internet ne kadar etken olmuştur?..
Dünyevi veya manevi acılarımız mı bizi yazmağa itiyor?..
Yoksa google ve copy-paste hazırlop cumburlop ile, bu iş artık kolay bir iş midir..
Muhabbetlerde; "Okudun mu?" sorusunun yerini "izledin mi?" aldı gitti malumumuz.. Niye?..

Okumak deyince sadece mekteplerin akla geldiği, metroda otobüste vs. eli kitaplı üç kişinin bile görülmediği, gazetecisinin ya siyasetten burnunu çıkaramadığı, ya da yediği yemeği, bebişini, ibişini yazmaktan öte gidemediği, ilk orta ve yüksek eğitiminin de hevaa-civa*** olduğu bu ülkede, ne kadar üretip ne kadar yazabilinir?..***(facebook ta bir yeni mezun doktorumuz aldığı pardon alamadığı eğitimi bir çarşaf dolusu yazmış kii,, breh breh breh...)

Hayata, insana, düşünceye, felsefeye ilişkin - hatta son zamanlarda "osho, ruh eczanesi, secret, sonsuzluğa açılan kapı, ferraariisini seven ama satan kowboy.. vb. gibi, çağın insanının artık temiz hava gibi ihtiyaç duyduğu
manevi arınma ve kurtuluş vadeden kitaplar, neden hep dışarıdan gelmektedir?..
İnsan atalar herhalde önce yazmıştır ki ardından okuma kuma gele..
Onlar nasıl başlamış bilmem amma, zat-ı garibim şehr-i internetin duvarlarıyla başlamıştır.. (Yazacak yer mi vardı efenim? Gazetelere fax ile yollardık, onlar sallardı.)

Evet ey faniler niçin yazıyoruz?..
Haa?..
Niiçünn?...........
 

sisifos

Yeni Üye
25 Ocak 2010
18
0
1
32
kendi adıma söyleyeyim:

ben yazmazsam çıldırırım... abartı değil bu gerçek...şiir yazarken içimi kusuyorum, bilinçaltımı boşaltıyorum. hikaye yazarken hayallerimi biraz olsun somutlaştırıyorum ve günlük yazarken kendimi tanıyorum. daha çok yolum var biliyorum. istediğim gibi yazmam için kırk kütüphane devirmem gerek belki... belki çok farklı duyguları tatmam gerek. şimdilik bilinmezlerdeyim hiç bir şeyden emin olamıyor, sürekli sorguluyorum. emin olduğum tek şeyse yazmanın benim için bir tutkuolması.ama bazen kelimelerden tiksinmiyor da değilim. çok itici, sahtekar ve yetersiz geliyor kelimeler. keşke resim yeteneğim olsaydı diyorum o zaman. bir kadının güzelliğini kelimelerle değil renklerle anlatabilseydim. ya da bir müzisyen olsaydım diyorum içimde alev alan tarifi zor duyguları şiirin imgelemiyle değil müziğin notalarıyla anlatabilseydim.
ama sonra pişman oluyorum ve aklıma cemil meriç geliyor
Kelime
Tanrı, yıldızlarla oynayan bir çocuk.
Senin yıldızların kelimeler, söyle raksetsinler, alev saçlarıyla sonsuz bahçesinde hayallerinin.
Kelime ormanda uyuyan dilber; şair uzaklardan gelen şehzade.
Öyle seveceksin ki kelimeleri, sana yetecekler.
Yıldızlar tanrı’ya yetmiş mi?
Kelimeler benim sudaki gölgem, okşayamam onları, öpemem. Bir davet olarak güzel kelime ve muhterem. Gönülden gönüle köprü, asırdan asıra merdiven.
Kelime kendimi seyrettiğim dere. Kelime sonsuz, kelime adem.

yazıyorum gün olur bir gün biri anlar beni diye
yazıyorum gün olur belki anlarım kendimi diye...
 

Nejdet Evren

Yeni Üye
19 Ağu 2008
3,589
179
63
61
Niçe'nin çoğu düşüncesine katılmasam da bazı sözlerini önemsiyorum; diyor ki, " insanların yazdıklarımı okumaya zamanlarını harcamalarına üzülüyorum, kendi düşüncelerini üretmelerini daha çok isterdim" diye...imgeler sorguluyor ve yeniyi zorluyorsa eğer bunları paylaşmak gerekir; bunu hem kendimiz için hem diğerleri için yaparız. Bir zorunluluk olmasa da Zola'nın sonsuz çığlığında söylediği gibi " her kazanım bunun için daha önceden çaba harcayanların eseridir" paylaşmak belki de bir vicdan muhasebesidir; hem geçmişe ve hem de geleceğe dair.

neden yazılıyor?
 
M

monaliza

Ziyaretçi
Düşünmek,yazmak ve okumak. İnsan'ı insan yapan temel ögeler bana göre. Yaşamda gördüğüm o ki; düşünmekten aciz olan, yazmaktan; yazmaktan aciz olan, okumaktan aciz.
Peki; düşünen insan düşüncelerini,düşlerini nasıl paylaşacaktır yazmasa, yazan insan nasıl gelişecektir, düşünerek yazanları okumasa?
Kişisel,düşünsel,fikirsel gelişim nasıl sağlanacaktır? Gelişim sağlanmadıkça yaşamsal tad nerede duracaktır.

Hmm,Ferrarisini satan bilge dedinizde aklıma geldi;
Bir düşünce ekersin, bir eylem biçersin
Bir eylem ekersin,alışkanlık biçersin
Bir alışkanlık ekersin,bir karakter biçersin
Bir karakter ekersin,kaderini biçersin.

Dahası kalmadı kanımca. Ben de ruhuma sevgiyi ektim, sevgi biçmekteyim hayattan.

Duygu sellerimi,
beynimin içinde dönüp dolaşan şeyleri,
kırları,böcekleri,çiçekleri
Ruhumu besleyen her şeyi
kelimelerle barıştırıp, yazmayı seviyorum. Belki ışık olurum çevreme. Belki bir yıldız gibi, bir anlam ifade ederim yeryüzüne.

Okumak,ne ufuklar açıyor bana,gitmediğim yerlere gidiyor,hayal bile edemediğim düşlerin kahramanı oluyorum an be an.

Yazmadan,okumadan tüketilen bir ömür sadece akıllara ziyan kendimce. Sevgilerimle.
 
22 Şub 2009
426
0
0
54
pek muhterem üşenen adam;nedense senin nikini görünce birden aklıma oblomow geliyor:) fakat yazıtlarını görünce fikrim değişiyor.ve severek okuyorum.bakış açını yakalayıp,var olan bütün gerginliğimi bir an için bile olsa atıyorum.

yazıyoruz veya yazmaya çalışyoruz,kendimizi anlamak için
yazıyoruz anlayabiliyorsak uygulamak için,
yazıyoruz anlaşılmak için
yazıyoruz analşıldığımızı görmek için,
yazıyoruz bende varım bu dünya da deyiverip kendimizi tatmin etmek için,
yazıyoruz egolarımızı tatmin etmek için,
yazıyoruz gerçeklerimize,yanlışlarımıza birilerinin de ortak olması için,
yazıyoruz yaşamda yapmak isteyipte, yapamadıklarımız için,
bazen bir inkar bazende bir dolaylı olarak itiraf için.
 

usenenadam

Yeni Üye
9 Kas 2009
80
0
0
75
ey şehrin yabancısı, felsefe dünyasının yerlisi:) nick im ironi amaçlıdır ammaa, hangimizde yok ki üşenmek ve az-çok oblomov'luk.. aslında ilginç olur mu ki bir başlık altında -ikisini bir- işlemek..
 

usenenadam

Yeni Üye
9 Kas 2009
80
0
0
75
yaz yazı yaz kışı yaz baharı beklemeden yaz

Yazmak da acı çekmenin başka bir şeklidir. Ama yazı yazabilen için, içinde birikmiş kelimeleri kağıda dökememek daha can yakıcı olduğundan, çeresiz kalem ömürlük bir yoldaş ilan edilir... (Alıntı)
... Logaritmik aritmetiğimin perspektifinde gönye gezdiren gizemli gölgeler, üç ucu açık üçgenlerle on yedi yerime zincir örmüş. Kırmak içün kıvırırken kördüğüm olmuşum. Çizimini çözemiyorum. Tereyağının cozurtusunda İskender'i arıyorum. Garson İskender geliyor "Kesemem abi ben bunu" deyip gidiyor. Çaaresizlik içinde böğürürken böğürtlen çiçeklerini uyandırmışım. Özür diliyor, prangamın çelikten çilesinde çil çil çiseliyorum. Akıl bahçemin peyzajında gizlenen ısırgan otu fırsattan fesat çıkarmış, ruh-u derunumun esrarına süzülmüş, ısrarla sürtünüp taaciz ediyor. Sırnaşık bir sarmaşık gibi sarıp sarmalıyor tırmalıyor yakıyor. - Ey ısırgan! Dimağımı bırak.. damağımı yak.. "-Olmaz, bunun tadı daha kıyak."
Amigdala'm kaltaklaşıyor.. Hipotalaus'um yaltaklanıyor.. Tahrik oluyorum. Isırganın yakışına yakışına kene gibi yapıştım emiyorum. Beni deli divane eden, üç ucu açık aç üçgenlerden örülü zinciri kırmalıyım. Isırganın yakışına yakışına yapıştım şehvetle emiyorum. Dişlerim kırılıyor..
Dudaklarım yanıyor..
Parmaklarım kanıyor..
Yazı değil bu..
Leke.


 
Tüm sayfalar yüklendi.

Yeni Konular

Üst