Mevcudatın varlığının kökeni problemi

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde Prens Ernak tarafından oluşturulan Mevcudatın varlığının kökeni problemi başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 29,045 kez görüntülenmiş, 188 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Mevcudatın varlığının kökeni problemi
Konbuyu başlatan Prens Ernak
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan ls2

epoché

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Eki 2016
Mesajlar
134
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Tabii ki hikaye değil.

Metin, kaç şekilde incelenebilir? Bir hikâyeyi, hikâye olmayan metinden ayıran nedir? Kuran hikâye değilse, nedir?

Çoğu insan dinlerin ya da Kur'an'ın gerçek anlamını bilmiyor fakat bu öğrenemeyecekleri anlamına gelmez tabii önce bu yanlış durumun farkına varmaları gerekiyor.

1) “gerçek anlam” kavramını temsil edebilmek üzere, anlamın objektifliğini ne üzerinden kesinledin?

2) durumun yanlış-ya da-doğruluğunu belirleyen karar mercî nedir-neresidir?

3) farkına varmaları gerekiyor - bunu sağlayacak olan nedir?

Yaşatılan İslam ile gerçek İslam arasındaki farkı ancak kişiler kendileri öğrenebilirler

Gerçek islam dediğin, insanların anlıklarından ve yaşadıklarından ötede bir yerde mi duruyor? Bir metnin (ya da kültürel bir metafiziğin), senin onu kendi varoluş koşullarına dayalı içeriklendiriş biçiminden ötede bir gerçekliği mi var?

IŞİD tarzı örgütler sanki İslam'ı temsil ediyormuş gibi yanlış bir algı var.

Herkes temsil ettiği şeye bir şey diyebilir, fakat bu adına islam denen metafiziğin bir olgu olarak öz varlığını değil, sadece birilerinin bir şeyi temsil edip, bunun adına da islam koyduklarından ötede bir şeyi göstermez, öyle değil mi?

Kötü niyetli birileri dini kendine kılıf ediyor diye samimi inançlıları da aynı kefeye koyamayız.

Samîmi inançlı - sahtekâr inançlı şeklinde bir ayrım yapma hakkını kendine nasıl veriyorsun? Belki bir IŞİD'li, “kendi inancında” senden çok daha samîmidir, olamaz mı?
 
Son düzenleme:

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Metin, kaç şekilde incelenebilir? Bir hikâyeyi, hikâye olmayan metinden ayıran nedir? Kuran hikâye değilse, nedir?
1) “gerçek anlam” kavramını temsil edebilmek üzere, anlamın objektifliğini ne üzerinden kesinledin?

2) durumun yanlış-ya da-doğruluğunu belirleyen karar mercî nedir-neresidir?

3) farkına varmaları gerekiyor - bunu sağlayacak olan nedir?

Gerçek islam dediğin, insanların anlıklarından ve yaşadıklarından ötede bir yerde mi duruyor? Bir metnin (ya da kültürel bir metafiziğin), senin onu kendi varoluş koşullarına dayalı içeriklendiriş biçiminden ötede bir gerçekliği mi var?

Herkes temsil ettiği şeye bir şey diyebilir, fakat bu adına islam denen metafiziğin bir olgu olarak öz varlığını değil, sadece birilerinin bir şeyi temsil edip, bunun adına da islam koyduklarından ötede bir şeyi göstermez, öyle değil mi?
Samîmi inançlı - sahtekâr inançlı şeklinde bir ayrım yapma hakkını kendine nasıl veriyorsun? Belki bir IŞİD'li, “kendi inancında” senden çok daha samîmidir, olamaz mı?

Kur'an pozitif bilimin kartezyen mantığı ile anlaşılamaz. Kendine göre bir dili ve gerçekleri vardır. Bu soyut akılla değil canlı bir akılla yani sezgiye dayalı yöntemlerle anlaşılabilir. Kur'an'ı anlamak isteyen önce sembolik dilini çözmelidir, bu da ancak Ezoterizm, Okültizm, Sembolizm ve Tasavvuf çalışması ile mümkün olabilir. Kur'an'ın mutlak gerçeğine başka temas yolu yoktur, pozitif bilim metodları ile kavranamaz. Gitar çalmak için nota öğrendiğiniz gibi Kur'an'ı anlamak için de dilini yani sembolleri öğrenmek zorundasınızdır. Kadim Metinler, Mitolojiler, piramit duvar resimleri, Arkeolojik bulgular, Tasavvuf ve dinler birbirini doğruluyor. Allah'ın varlığının idrakine varamayan birisi Kur'an'ı da anlayamaz. Herkesin bilinç yapısı aynı değil, zamanı gelmeyen birisine bu yol şimdilik kapalıdır. Belli çalışmalar yapılmadan da idrak elde edilemez. Namaz, oruç, dua, meditasyon v.b. uygulamalar ile Rab Planı ile bağlantı kurulmalıdır yoksa aniden bir farkındalık beklemek, hayal olur. Siz bu konulara zaten sıcak bakmıyorsunuz, bu sebeple de doğal olarak ne anlatmaya çalıştığımı da anlayamıyorsunuz.
Kur'an'ı çok iyi bilen veya Rabbini bilen birisi IŞİD'in ne olduğunu da çok iyi bilir ve farkı görür. Onların neye inandığının önemi yok, gerçek İslam bu değil ve örgütün amacı zaten İslam'ı çökertmek, kitleleri korkutmak ve İslam'ı kötü tanıtmaktır.
Xmatrix'in de ifade ettiği gibi devir artık bireysel kurtuluş devridir yani herkes kendi yolunu kendi çizecektir. Düzelmeyedebilir çünkü insanlar bilinçsiz yaşıyor. Kitlelere doğruyu anlatmak o kadar kolay olsaydı geçmişte bir sürü filozof katledilmez ya da dışlanmaz, peygamberler kabul görürdü. Sürü psikolojisi ile yaşayan, araştırmadan atıp tutan insanlara neyi ne kadar anlatabiliriz, bilmiyorum sadece yaşayıp göreceğiz.
 
Son düzenleme:

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
@Dijital ,@xmatrix ,@M3CSL

Söyledikleriniz güzel şeyler amenna. ancak Kuran sizlerin inandığı gibi veya bizlere anlatıldığı gibi bir mushaf değil maalesef. metafizik ihtiyaç ve korkularla yavaş yavaş yüzleşerek ve yavaş yavaş arınmaya çalışarak düşünün,araştırın ve okuyun. aklınıza ve vicdanınıza sığmayan konuların üzerine yoğunlaşın. sonrası zaten gelecektir. bu sözlerin tanrı sözleri olamayacağını anlamaya başladığınızda üzerine kurduğunuz o ''heybetli anlamların'' hepsinin birer birer çöktüğünü göreceksiniz.

size demiyorum ki bir yaratıcıya inanmayın inanın hatta bu yaratıcıya küçüklügümüzden beri bize yüklenen alışkanlıklarınızı bırakmadan islami ritüellerle inanın. böylesi daha kolay olacaktır. ben böyle yapıyorum. umarım bir yaratıcı, yaratan veya yücelik vardır ve herkes hakettiğini bulur...
 
Son düzenleme:

epoché

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Eki 2016
Mesajlar
134
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Felsefî eleştiri (hâtta felsefeye girmeden, salt mantıksal eleştiri) kabûl etmiyosan bir şey diyemem, hani bildiğimi-sandıklarım mutlak doğrulardır, sâdece bu doğrudur (aklımdaki), geri kalanı değersizdir-geçersizdir — şeklinde bir tutumdaysan, zâten tartışmanın da anlamı olmaz :) çünkü ortada bir tartım olmaz, sen belirli bir çeperi muhafaza etmeye çalışırsın (ne olduğuna-olabileceğine bakmadan), ben hariciyâttan eleştiri yaparım, ama sentez üretemeyiz.. /diye düşünüyorum

şimdilik bu konuda son kez şansımı deneyeyim ;)

Kur'an pozitif bilimin kartezyen mantığı ile anlaşılamaz. Kendine göre bir dili ve gerçekleri vardır. Bu soyut akılla değil canlı bir akılla yani sezgiye dayalı yöntemlerle anlaşılabilir. Kur'an'ı anlamak isteyen önce sembolik dilini çözmelidir, bu da ancak Ezoterizm, Okültizm, Sembolizm ve Tasavvuf çalışması ile mümkün olabilir. Kur'an'ın mutlak gerçeğine başka temas yolu yoktur, pozitif bilim metodları ile kavranamaz.

Dediğin her şeyi kabûl ettiğimi var-say; sen bana “Kuran'ı anlamak” denen şeyin neye tekâbül ettiğini nasıl gösterebilirsin?

Sözünü ettiğin “sembolik dili” çözmek, belirli bir coğrafyadaki belirli bir paradigmanın belirli bir kitlesine mi “nasip” oluyor sâdece? Mesela ben Kuran'ı kabûl etmeyen Sûfiler tanıdım, hâtta duymuşsundur, İbn-i Arabî var, kendi yazmalarında islam peygamberi Muhammed'i Allah'a tapmakla suçlamış.

Senin, temâsında bulunduğunu iddia ettiğin ve dile getirdiğin bir metafizik olan “Kuran'ın mutlak gerçeği” hakkında ürettiğin kesinliği temelleyen parametreler nelerdir; çekinmeden ortaya bu tip iddialar koyabildiğine göre, elinde, ideolojiden ya da inançtan başka bir şeyler olmalı diye düşünüyorum, yanlış mı? Dikkat edersen, savunduğun metafiziğin siyâseti gâyet ciddi sonuçlar doğuran, toplumsal bir sorun, demek ki bu savunuya değecek bir şeyler olmalı elinde...

Gitar çalmak için nota öğrendiğiniz gibi Kur'an'ı anlamak için de dilini yani sembolleri öğrenmek zorundasınızdır. Kadim Metinler, Mitolojiler, piramit duvar resimleri, Arkeolojik bulgular, Tasavvuf ve dinler birbirini doğruluyor.

Verdiğin anâlojiyi anlayamadım, müzikâl notasyonu empirik tabanda öğreniyorsun, çünkü metodoloji, duyumun nesneleri üzerinden sistematize edilen semboller üzerinden oluşturuluyor, gitar da yine aynı şekilde, duyumların nesnesi..

Metin ise önsel-alımda metafiziktir, nesnel temelli değilse (açıkladığı kavramlar, empirik test olanağı sağlamıyorsa), üzerinden üretilen herhangi bir kavram da nesnel değil, öznel imgelem hâlinde kendi seyrine devam eder.

Yani “şunlar birbirini doğruluyor” demenin nesnel bir temeli yok, tamâmen öznel, kendi dünya tasavvuruna dâir..

Allah'ın varlığının idrakine varamayan birisi Kur'an'ı da anlayamaz. Herkesin bilinç yapısı aynı değil, zamanı gelmeyen birisine bu yol şimdilik kapalıdır. Belli çalışmalar yapılmadan da idrak elde edilemez. Namaz, oruç, dua, meditasyon v.b. uygulamalar ile Rab Planı ile bağlantı kurulmalıdır yoksa aniden bir farkındalık beklemek, hayal olur.

“Zübargandolfzosyalzühtübuşt'un varlığının idrağına varamayan birisi, Gurur ve Önyargı'yı da anlayamaz. Herkesin bilinç yapısı aynı değil, zamanı gelmeyen birisine bu yol şimdilik kapalıdır. Belli çalışmalar yapılmadan da idrak edilemez. Kımız, suruç, hua, epilasyon v.b. uygulamalar ile Barb Planı ile bağlantı kurulmalıdır yoksa aniden bir farkındalık beklemek, hayal olur.”

İki paragraf arasında epistemolojik alım temelinde ne gibi bir fark olduğunu bana izah edebilir misin?

Siz bu konulara zaten sıcak bakmıyorsunuz, bu sebeple de doğal olarak ne anlatmaya çalıştığımı da anlayamıyorsunuz.

Ne anlatmaya çalıştığını anlıyorum, sorun: hataya ihtimâl dahi vermiyorsun.

Kur'an'ı çok iyi bilen veya Rabbini bilen birisi IŞİD'in ne olduğunu da çok iyi bilir ve farkı görür. Onların neye inandığının önemi yok, gerçek İslam bu değil ve örgütün amacı zaten İslam'ı çökertmek, kitleleri korkutmak ve İslam'ı kötü tanıtmaktır.

Ben de temel olarak şunu söylemek istemiştim; Kuran “bilinemez”, sadece “içeriklendirilir”, çünkü metin, “metafizik”.

Metafizik, her insan tekinin, varoluş koşullarına şartlı gelişen kendi içeriklendiriş biçimlerini "bilgi" addettiği bir soyutlama deryâsıdır, oysa ortada metine dâir herhangi bir bilgi yoktur, onun üzerinden üretilmiş bir dünya tahayyülü vardır, ve mevzu metine bir sıfat biçmekse, bu tahayyüllerin hiç biri de bir diğerinden üstün ya da alçak değildir, sâdece kendi şartlı yorumlarını barındırırlar. Bu bağlamda senin Kuran üzerinden IŞİD'i ne kadar eleştirme hakkın varsa, IŞİD de aynı oranda seni eleştirme hakkına sâhiptir, çünkü, bir metinden çıkarılacak olan anlam, bir algı kipini temelleyen ontolojik duruma şartlıdır (insanın epistemolojisi, ontolojisidir), dolayısıyla nesnel temeli bulunmayan herhangi bir simgesel şey, bağımsız bir olguya işâret etmez olup, sanaldır, nam-ı diğer: metafizik.

Xmatrix'in de ifade ettiği gibi devir artık bireysel kurtuluş devridir yani herkes kendi yolunu kendi çizecektir.

Herkes kendi yolunu çizecektir de, bu yolun Kuran ya da herhangi belirli bir şey üzerinden çizilmesi şart mı? Evrensel bir etik tüzüğü var da, bunun da maddeleri mi yazılı?

Düzelmeyedebilir çünkü insanlar bilinçsiz yaşıyor. Kitlelere doğruyu anlatmak o kadar kolay olsaydı geçmişte bir sürü filozof katledilmez ya da dışlanmaz, peygamberler kabul görürdü. Sürü psikolojisi ile yaşayan, araştırmadan atıp tutan insanlara neyi ne kadar anlatabiliriz, bilmiyorum sadece yaşayıp göreceğiz.

“Filosof” sıfatıyla “peygamber” kavramını ne tür bir gerekçeyle aynı dizgeye dâhil edebiliyorsun, merak ediyorum?
 
Son düzenleme:

M3CSL

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Ağu 2016
Mesajlar
258
Tepkime puanı
30
Puanları
28
Sizin10 yıl önceki bilgi birikiminiz ya da şimdiki hayata bakış açılarınız aynı mı, o zaman doğru dedikleriniz yanlış çıkmadı mı? Onun için tekâmül ve bilenle bilmeyen ondan dolayı bir olmuyor.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Felsefî eleştiri (hâtta felsefeye girmeden, salt mantıksal eleştiri) kabûl etmiyosan bir şey diyemem, hani bildiğimi-sandıklarım mutlak doğrulardır, sâdece bu doğrudur (aklımdaki), geri kalanı değersizdir-geçersizdir — şeklinde bir tutumdaysan, zâten tartışmanın da anlamı olmaz :) çünkü ortada bir tartım olmaz, sen belirli bir çeperi muhafaza etmeye çalışırsın (ne olduğuna-olabileceğine bakmadan), ben hariciyâttan eleştiri yaparım, ama sentez üretemeyiz.. /diye düşünüyorum
şimdilik bu konuda son kez şansımı deneyeyim ;)
Dediğin her şeyi kabûl ettiğimi var-say; sen bana “Kuran'ı anlamak” denen şeyin neye tekâbül ettiğini nasıl gösterebilirsin?
Sözünü ettiğin “sembolik dili” çözmek, belirli bir coğrafyadaki belirli bir paradigmanın belirli bir kitlesine mi “nasip” oluyor sâdece? Mesela ben Kuran'ı kabûl etmeyen Sûfiler tanıdım, hâtta duymuşsundur, İbn-i Arabî var, kendi yazmalarında islam peygamberi Muhammed'i Allah'a tapmakla suçlamış.

İbn-i Arabi ve Hallac asla doğru anlaşılamamıştır ve yine sorun batıni bilgi eksikliğidir. Kur'an'ı kabul etmiyor derken "Arif için din yoktur" sözünü mü kastediyorsunuz? Hangi yazma, eser adı nedir? "Arif için din yoktur" sözü dinsiz yaşayın anlamında değildir. Tasavvuf'da belli kademeler aşıldıktan sonra din bir yol olmaktan çıkar çünkü idrak kapasitesi artmıştır. Şayet Hakk'ı bir inanç sistemi ile kayıt altına almaya kalkarsanız şekilciliğe girer, oysa "Hakk" tüm şekillerden uzaktır. Varlığın birliği, tanrılık iddiası değildir. İnsan gölge bir varlıktır, ne O'dur ne de O'ndan ayrıdır ve bu idrak ancak Ariflik mertebesinde anlaşılabilir. Kurdukları cümleleri anlamak, kısıtlı idrakle mümkün değil bu sebeple Hallac katledilmiştir. Bu konular yine çok derin bir araştırma ve tam bir ilim gerektirir. Kendi eserlerinde bu durumu dile getirmiştir.

"Söylediklerimin hepsi Allah'ın kalbimize verdiği ilhama dayanır. Sahih bir akide, tümü ile Keşf ve Şuhud'a dayanır. Keşf'de kat'iyyen hata olmaz ama İstidlal'de yanılma çok olur."
Futuhat-ı Mekkiye

Senin, temâsında bulunduğunu iddia ettiğin ve dile getirdiğin bir metafizik olan “Kuran'ın mutlak gerçeği” hakkında ürettiğin kesinliği temelleyen parametreler nelerdir; çekinmeden ortaya bu tip iddialar koyabildiğine göre, elinde, ideolojiden ya da inançtan başka bir şeyler olmalı diye düşünüyorum, yanlış mı? Dikkat edersen, savunduğun metafiziğin siyâseti gâyet ciddi sonuçlar doğuran, toplumsal bir sorun, demek ki bu savunuya değecek bir şeyler olmalı elinde...

Allah'ın varlığının bilincinde olan (içten gelen bilgi akışı) birisi olarak dinleri detaylı araştırdığım zaman tüm eski öğretiler, tabletler, mağara resimleri, mitolojilerin birbiri ile uyumunu gördüm. Bugün Kur'an'da bahsi geçen Sâbii'ler şu an araştırması devam eden Göbekli Tepe'de yaşayan uygarlıktı. Kur'an'da henüz tam ortaya çıkartılamamış bir matematiksel düzlem var ve bu konu çok ciddi araştırma gerektiriyor. Dr. Ömer Çelakıl'ın sitesinden bir örnek vermek gerekirse;

Şems Suresi Kur'an'ın 91. ayetidir.

"GÜNEŞ'İN HİDROJEN VE HELYUMDAN OLUŞU
Atomlar bölümünde elementlerin yani atom isimlerinin Kuran'da yer aldığını gösteren önemli kanıtlar sunmuştuk. Bunu destekleyen kanıtlardan birisine de Şems(Güneş) Suresinde rastlıyoruz. Bildiğiniz gibi Güneş ağırlıklı olarak Hidrojen(H) ve Helyum(He) atomlarından oluşmaktadır. Güneş'in yüzde 90'dan fazlası H ve He simgeli atomlardan oluşur ve yaydığı ısı ile ışık da bu elementlerin termonükleer reaksiyonları sonucunda açığa çıkar...

Kısacası Güneş denildiğinde aklımıza ilk olarak H-HE atomları gelir. Ve çok ilginçtir ki Kuran'daki Şems(Güneş) suresindeki onbeş ayetin hepsi istisnasız olarak H-E harfleriyle bitmektedir. Özet olarak Güneş(Şems) suresindeki tüm ayetler hidrojen(H) ve helyum'un(HE) simgesiyle bitmektedir ve dolayısıyla Kur'an Güneş'in hidrojen ve helyum'dan oluştuğuna 14 asır öncesinden işaret etmektedir. Örneğin Helyum 19.yüzyılda keşfedilmiştir yani Kuran'dan asırlar sonra...

Bunu bir rastlantı olarak değerlendiremeyiz çünkü Kuran'da Güneş(Şems) suresinden başka hiçbir sure baştan sona H-HE harfleriyle bitmiyor. Aslında Güneş suresi'nin numarası yani 91 rakamı da dikkat çekicidir. Güneşde yer alan H (hidrojen) elementi doğada geri kalan diğer 91 elementi de oluşturur.İlginçtir ki H (hidrojene) dikkat çeken Şems(Güneş) sureside tam 91. suredir.Laboratuarlarda atom numaraları arttırılabilmektedir fakat doğada hidrojenden sonra uranyum'a kadar 91 element vardır ve bunlar yine hidrojen çekirdeklerinin birleşmesiyle meydana gelir."


Altın Oran, Entropi Yasası, evrenin geçmişinin tamamlanmış bir sonsuz olduğunun iddiasının anlamsızlığı yani bir tasarımcısı ve başlangıcının olma zorunluluğu çünkü "yokluktan varlığa geçişin bir sahibi yoksa neden şu an yoktan var olan nesneler oluşmuyor?" diye düşünmenin zorunluluğu, Bing Bang Teorisi, Kuantum Teorisi v.s. yani savunduğunuz ontolojinin sınırlarının dışına çıkmayı başarabilirseniz sizin de görebileceğiniz gerçekler var. Galileo'nın ifadesi ile; "Tabiatın kitabı matematik dilinde yazılmıştır; onun harfleri geometrinin şekilleridir. Bunu anlamak ve yorumlayabilmek için matematik dilini bilmeniz gerekir."
Verdiğin anâlojiyi anlayamadım, müzikâl notasyonu empirik tabanda öğreniyorsun, çünkü metodoloji, duyumun nesneleri üzerinden sistematize edilen semboller üzerinden oluşturuluyor, gitar da yine aynı şekilde, duyumların nesnesi..
Metin ise önsel-alımda metafiziktir, nesnel temelli değilse (açıkladığı kavramlar, empirik test olanağı sağlamıyorsa), üzerinden üretilen herhangi bir kavram da nesnel değil, öznel imgelem hâlinde kendi seyrine devam eder.
Yani “şunlar birbirini doğruluyor” demenin nesnel bir temeli yok, tamâmen öznel, kendi dünya tasavvuruna dâir..
“Zübargandolfzosyalzühtübuşt'un varlığının idrağına varamayan birisi, Gurur ve Önyargı'yı da anlayamaz. Herkesin bilinç yapısı aynı değil, zamanı gelmeyen birisine bu yol şimdilik kapalıdır. Belli çalışmalar yapılmadan da idrak edilemez. Kımız, suruç, hua, epilasyon v.b. uygulamalar ile Barb Planı ile bağlantı kurulmalıdır yoksa aniden bir farkındalık beklemek, hayal olur.”

İki paragraf arasında epistemolojik alım temelinde ne gibi bir fark olduğunu bana izah edebilir misin?

Kendi dünya tasavvurum değil tabii ki hep söylediğim gibi temelinde büyük bir araştırma geçmişi ve tüm bu araştırmaların sentezi yatıyor. Bu araştırmaların hepsini buraya aktarma imkanım olmuyor.

Ne anlatmaya çalıştığını anlıyorum, sorun: hataya ihtimâl dahi vermiyorsun.
Hata tabii ki olabilir yolun başındayız fakat birbiri ile uyumlu kaynaklar, güvenli bir şekilde ilerlememe olanak tanıyor.

Ben de temel olarak şunu söylemek istemiştim; Kuran “bilinemez”, sadece “içeriklendirilir”, çünkü metin, “metafizik”.

Metafizik, her insan tekinin, varoluş koşullarına şartlı gelişen kendi içeriklendiriş biçimlerini "bilgi" addettiği bir soyutlama deryâsıdır, oysa ortada metine dâir herhangi bir bilgi yoktur, onun üzerinden üretilmiş bir dünya tahayyülü vardır, ve mevzu metine bir sıfat biçmekse, bu tahayyüllerin hiç biri de bir diğerinden üstün ya da alçak değildir, sâdece kendi şartlı yorumlarını barındırırlar. Bu bağlamda senin Kuran üzerinden IŞİD'i ne kadar eleştirme hakkın varsa, IŞİD de aynı oranda seni eleştirme hakkına sâhiptir, çünkü, bir metinden çıkarılacak olan anlam, bir algı kipini temelleyen ontolojik duruma şartlıdır (insanın epistemolojisi, ontolojisidir), dolayısıyla nesnel temeli bulunmayan herhangi bir simgesel şey, bağımsız bir olguya işâret etmez olup, sanaldır, nam-ı diğer: metafizik.

Metafizik de IŞİD'in yarattığı saçmalıklar Kur'an ile uyum sağlamıyor. Kendilerince fetva yayınlayıp, uydurmaya çalışıyorlar. Bu durumun kabul görmesi de tamamen bilinçsiz bireylerin katkısı ile oluyor.

Herkes kendi yolunu çizecektir de, bu yolun Kuran ya da herhangi belirli bir şey üzerinden çizilmesi şart mı? Evrensel bir etik tüzüğü var da, bunun da maddeleri mi yazılı?

Tekamül yolunda herkes seçiminde özgürdür yoksa tek tip insanlar olurdu, bu kadar çeşitlilik yaratılmazdı. Sorun çeşitliliğe tahammülsüzlükten kaynaklanıyor. Herkes yolunu nasıl çizmek istiyorsa çizsin. Mesele de bu zaten; Allah bile kulun seçimine saygı duyup zaman verebiliyorken, insanlar dayanamıyor. Doğru yapan da çıkacak yanlış yapan da yoksa ne işimiz var bu dünyada? Eğer özgür irademizle evrende nedensel etki oluşturamıyorsak o zaman tekamül sürecimiz de anlamsızdır. Ben şu an bu yorumu yazmayı seçtim, cevapsız da bırakabilirdim değil mi? Bu özgür iradenin bir yönü değil de nedir?

“Filosof” sıfatıyla “peygamber” kavramını ne tür bir gerekçeyle aynı dizgeye dâhil edebiliyorsun, merak ediyorum?

Mabetlerde eğitim gören filozoflardan bazıları Hz. İsa örneğinde de gördüğünüz gibi hakikat yolunda belli bir eğitim planı oluşturmaya çalışıyorlardı. Çoğu anlaşılamadığı gibi maalesef önleri de kesildi. Şu an bile anlaşılamıyorlar. Dinler öncesi bazı filozoflar inisiyatik eğitime dahil edilmişti, Orfe-Heredot-Pisagor-Sokrates-Eflatun gibi.

Pisagor Ezoterizmi
Ezoterizm'de Pisagor büyük inisiyelerden biri olarak kabul edilir. Delphoi’te, Mısır’ın Teb ve Memphys kentlerinde ve Babil’de bulunmuş olan Pisagor, inisiyatik eğitim aldıktan ve uzun gezilerinden sonra, Taranto Körfezi’nin uç noktasındaki bir Dor site-devlet’i olan Croton’da (Crotona) bir enstitü açarak kendi ezoterik ekolünü kurmuştur.
 
Son düzenleme:

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Sizin10 yıl önceki bilgi birikiminiz ya da şimdiki hayata bakış açılarınız aynı mı, o zaman doğru dedikleriniz yanlış çıkmadı mı? Onun için tekâmül ve bilenle bilmeyen ondan dolayı bir olmuyor.

Bu mantıkla ne elde edebilirsin dostum?

aynı mantığı peygamberlere de uygula o zaman. onların doğru dedikleri yanlış çıkmalıdır ki çıkmıştır zaten. dünya dönmektedir mesela. ibrahimi dinler yanılmıştır.

Bizler tekamül ediyorsak zaten mutlak doğrular yok demektir. öyleyse inanmayanlar neden kurumuş yapraklar gibi parçalanıp ateşe atılmaktadır?

İbrahimi dinler tekamül diye birşeyden bahsetmiyor. tekamül din ile doğrudan çelişir zaten. açık ve net biçimde sonsuz cennet ve cehennemden bahsediyor dini metinler hemde defalarca tekrarlayarak. bu tekamülü kim uydurduysa harbi harika bi icat :) sonsuz plan sonsuz olgunlaşma bu nasıl bir saçmalıktır ya..
 

M3CSL

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Ağu 2016
Mesajlar
258
Tepkime puanı
30
Puanları
28
Bu mantıkla ne elde edebilirsin dostum?

aynı mantığı peygamberlere de uygula o zaman. onların doğru dedikleri yanlış çıkmalıdır ki çıkmıştır zaten. dünya dönmektedir mesela. ibrahimi dinler yanılmıştır.

Bizler tekamül ediyorsak zaten mutlak doğrular yok demektir. öyleyse inanmayanlar neden kurumuş yapraklar gibi parçalanıp ateşe atılmaktadır?

İbrahimi dinler tekamül diye birşeyden bahsetmiyor. tekamül din ile doğrudan çelişir zaten. açık ve net biçimde sonsuz cennet ve cehennemden bahsediyor dini metinler hemde defalarca tekrarlayarak. bu tekamülü kim uydurduysa harbi harika bi icat :) sonsuz plan sonsuz olgunlaşma bu nasıl bir saçmalıktır ya..

Mutlak doğru %100 doğru tabikide yok, bunun oranları var, iyilik güzel bir şey onunda fazlası zarar bildiğiniz üzere,,para harcamak iyidir fazlası kötüdür,herşey dengede ve kararında güzeldir
O seviyeye çıkabilmek karşılıklı çıkarları dengeleyebilmek her seviyeden insanı anlamak empati yapabilmek için akıl önemli, onun düzgün işletilmesi için bilgi ve tecrübe. Yoksa her insanın yaptığının kendince haklı bulduğu sebepleri vardır.

Peygamberlerinde hata yaptığını biliyoruz bu arada zaten :)
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Eyvallah M3CSL. sonuç olarak kutsal metinler tekamülden bahsetmez. din üzerine masal yazıp görüşlerini kutsala dayandırmak haliyle öğretilere/felsefelere bambaşka bir hava katıyor...sadelik,iyilik ve doğruluk olmayan yerde büyüklükte yücelikte yoktur diyor imzamı atıyorum :)
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst