- Konbuyu başlatan
- #1
- Katılım
- 1 Kas 2012
- Mesajlar
- 3,434
- Tepkime puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 68
Bilindigi gibi, felsefenin Metafizik dalinin, yani varlik ile ilgili one surulen kuramlarin insanoglu tarihi boyunca iki ana one surum olarak tartisagelmistir.
Birincisi bu tartisma ve bu one surumlerin her turlu etik ve ideolojik ve de izmsel one surumlari bilimsel degildir.
Ayrica bilisselligi de icermezler. Icermezler, cunku bilissellik insanoglu fenomeni beynin, yani karmasik dinamik sisteminin zihni yani, soyutlama, soyut uretme, soyut deger ve soyuk kavram yonudur.
Zihnin numenal yeti olarak bilinen soyut yetileri- Zihniyet, dusunce, akil, hafiza, algi, bilinc, farkindalik v.s. olarak siralanabilir.
Varliksal/ontolojik one surumlerden biri olan materyalizm, zihnin farkina ortaya koymak yerine; maddenin bir sekli olarak degerlendirir. Dolayisi ile nesnelligini madde temeli olan beyin ile ortaya koyar.
Yine varliksal/ontolojik one surumlerden biri olan idealizm de, dusunce one surumu olan monizm temelinde, beyni de zihni de yetilerini de degerlerini de soyutlamasini da insanoglu disi bir guce verir.
Burada materyalizmin, insanoglunu maddelestirmesinin akilciligi ile, idealizmin insanoglunu kullastirmasinin akilciligi aynidir.
Bilim ise varliksal olarak bir kesinlik ve mutlaklik icermez. Sadece gozlemini ortaya koydugu tabani fenomen olarak nitelendirir ve ne oldugu monist/dualist ve mutlak tartismasina girmez.
Buradaki ilk sorun, her iki birbirine zit one surumunde insanoglu varligini algilayamamasi ve farkinin farkini ortaya koyamamasidir.
Buradan iki ana sonuc cikar.
Insanoglunu ya bir madde nesnellige ya da bir kul kolelige teslim etmek ve hic bir sekilde zihinsel degisimini zihninin onu yonlendirdigini ve yonettigfini bilissel olarak algilayamamak.
Halbuki tum one surumler zaten bir soyutlama urunu ve insanoglunun soyutlama yetisinin bir ozelligidir.
Matewryalizmin soyutu, soyutlamayi, soyut deger ve kavramlari "yok" olarak algilayamamasi, idealizmin de bu temelde soyutu baska bir guce vermesidir.
Cunku materyalizme gore oznellik, ozellik, ozsellik, ve de her turlu soyut; maddenin bir degisimidir.
Idealizme gore de, tanrinin insanoglunu yonlendirmesi ve yonetmesidir.
Kisaca daha once de ara ara ve konu ve de kavramina gore deginilen, her ikisinin de insanoglu varliginin farkinda olmamalari birinin maddeye digerinin de kula ozdes kilmalaridir.
Maddecilik, özdekçilik veya materyalizm, her şeyin maddeden oluştuğunu ve bilinç de dahil olmak üzere bütün görüngülerin maddi etkileşimler sonucu oluştuğunu öne süren, a priori olan hiçbir metafiziksel kavram kabul etmeyen felsefi kuramıdır. Bir diğer deyişle madde, varolan tek tözdür. Maddecilik "fiziksel maddenin tek veya esas gerçeklik olduğu" yönündeki kuramdır.
Maddeci kuram, monist varlıkbilim sınıfına aittir.
Materyalizme gore- Her sey maddedir
Idealizme gore- Hersey dusuncedir.
Burada indirgemeci ve determinist monism temelinde "hersey" "bunun (madde ya da dusunce) disinda baska bir mustakil var olan varlik yoktur" demektedirler.
Yalniz, materyalizmin madde temelinde; maddenin ne oldugu ortak bir algi degildir. Yani;
madde; herseyin ondan meydana geldigi "tek cesit bir madde mi vardir (hyle), ya da madde cesitleri mi vardir? madde surekli/daimi mustakilligini koruyanve cogulcu formlari ifade edebilen midir? (hylomorphism), ya da sayisal ozel degismeyen icerikler midir? (atomism), kalitimsal ozellikleri var midir? (substance/mustakillik teorisi),ya da bunlardan yoksun mudur? prima material-on material)
Yukaridakilerden hangisidir, bunun bir ortak algisi yoktur.
Ayrica, mustakilliginin (substantial) varlik olarak ebati ortaya konamaz.
Dolayisi ile, materyalizm de ne oldugu ortak olarak ortaya konamayan bir madde temeli vardir.
Materyalizme gore fenomen dislanmiyabilir.
Yalniz materyalizmin maddesi metafizik/ontolojik/varliksal olarak alinan "sabit, degismez" tabandir. Fenomen ise algiya gozlem veren olarak bilimsel tabandir.
Ustelik bilimsel olan, fenomenal tabanin metafizik/varliksal olarak ne oldugunun tartismasina girmemektir.
Cunku bilim fenomeni, degil; gozlemini ortaya koyar.
Ayrica fenomen tabani uzerine, metafizigin varlik temelli bir ideolojisi de vardir ve adi; fenomenolojidir.
Fenomenoloji ya da görüngübilim, kurucusu Edmund Husserl olan bir felsefe akımı. 20. yüzyılın ilk çeyreğinde görülen bilimlerdeki ve düşüncedeki genel bunalım içinde doğup gelişen bir felsefe akımıdır. Husserlci fenomenoloji, bu bağlamda, Metafiziği sona erdirerek somut yaşantıya dönmek ve böylece tıkanmış olan felsefeye yeni bir başlangıç yapmak iddiasıyla ortaya çıkmıştır.
Bir felsefe akımı olmaktan çok bir yöntem olarak tarif edilmesi yaygındır. Fenomenoloji, her şeyden önce, fenomeni, yani dolaysız olarak verilmiş olanı betimlemeye dayanan bir yöntemdir çünkü. Bunu nasıl yaptığı ya da yapıp yapamadığı, yani yöntemin iddiasını geçerli kılmak bakımından teorik düzlemdeki statüsü tartışılırdır. Öte yandan, fenomenoloji, bu yöntem üzerinden kavramlar ve kategoriler geliştirerek özgün bir felsefe akımı da meydana getirir.
20. yüzyıl felsefesinde ve kuramsal tartışmalarında etkili ve belirleyici bir yere sahiptir Fenomenoloji. Heidegger'den Sartre'a, Frankfurt Okulu'ndan Foucault'a ve Postmodern düşünürlere kadar pek çok düşünür ve felsefe eğilimde etkisi görülür.
Fenomenoloji, genel felsefe akımlarında olduğu gibi özne-nesne ilişkisini konu edinir. Nesneyi, en genel anlamda öznenin dış dünya ile kurduğu ilişkilerinde algıladığı, deneyimlediği şey'ler olarak görmesiyle pozitivizm ve ampirizm'le aynı noktada dursa da, temelde fenomonoloji bu iki felsefe akımına karşı çıkar. Bu karşı çıkış en başta, tek tek nesnelerin ele alınması konusunda ortaya çıkar. Tek tek nesneler, Fenomenolojiye göre, belirli genel yasalara bağlı şeyler değil, varlıkları yalnız raslantı kavramıyla açıklanabilir olan şeylerdir. Ayrıca, dolaysız olarak verilmiş olanı betimlemeye dayalı bir yöntem olmasıyla ilkin doğabilimini dışta bırakır ve böylece her iki teorik eğilimi yadsır.
Fenomenoloji, yaygın olarak kullanılan deyişle, öz'lerin araştırılması konusudur. Cünkü, bütün sorunlar sonunda özlerin betimlenmesi sorununa geri götürülebilir. Ancak, bu noktada ayrımı belirginleştirmek gerekir; Fenomonoloji, öz’lerin bilimi degil, öz’ü görüleyen Bilinç’in bilimidir aslında. Algının ya da bilincin özü'nün betimlenmesi sorunu, fenomenolojinin konusudur.
Fenomenolojik bakışa göre, gerçekliğin kendiliği diye bir şey olamaz. Çünkü, gerçeklik, her zaman kendine yönelmiş bir Bilinç tarafından bilinen bir gerçekliktir. Yani kendisine yönelen bilinc tarafından görülen, algılanan ve bilincine varılan bir şeydir. Öyle ise, dünya deneyimlerimizin tamamı, bilinç tarafından kurulmuştur, en somut algılardan en soyut matematik formüllerine kadar. Bu nedenle fenomenoloji, Bilinç'in sistematik incelemesini hedefler. Hareket noktası olarak belli bir epistemolojiye dayanma düşüncesinden uzak durur.
Birincisi bu tartisma ve bu one surumlerin her turlu etik ve ideolojik ve de izmsel one surumlari bilimsel degildir.
Ayrica bilisselligi de icermezler. Icermezler, cunku bilissellik insanoglu fenomeni beynin, yani karmasik dinamik sisteminin zihni yani, soyutlama, soyut uretme, soyut deger ve soyuk kavram yonudur.
Zihnin numenal yeti olarak bilinen soyut yetileri- Zihniyet, dusunce, akil, hafiza, algi, bilinc, farkindalik v.s. olarak siralanabilir.
Varliksal/ontolojik one surumlerden biri olan materyalizm, zihnin farkina ortaya koymak yerine; maddenin bir sekli olarak degerlendirir. Dolayisi ile nesnelligini madde temeli olan beyin ile ortaya koyar.
Yine varliksal/ontolojik one surumlerden biri olan idealizm de, dusunce one surumu olan monizm temelinde, beyni de zihni de yetilerini de degerlerini de soyutlamasini da insanoglu disi bir guce verir.
Burada materyalizmin, insanoglunu maddelestirmesinin akilciligi ile, idealizmin insanoglunu kullastirmasinin akilciligi aynidir.
Bilim ise varliksal olarak bir kesinlik ve mutlaklik icermez. Sadece gozlemini ortaya koydugu tabani fenomen olarak nitelendirir ve ne oldugu monist/dualist ve mutlak tartismasina girmez.
Buradaki ilk sorun, her iki birbirine zit one surumunde insanoglu varligini algilayamamasi ve farkinin farkini ortaya koyamamasidir.
Buradan iki ana sonuc cikar.
Insanoglunu ya bir madde nesnellige ya da bir kul kolelige teslim etmek ve hic bir sekilde zihinsel degisimini zihninin onu yonlendirdigini ve yonettigfini bilissel olarak algilayamamak.
Halbuki tum one surumler zaten bir soyutlama urunu ve insanoglunun soyutlama yetisinin bir ozelligidir.
Matewryalizmin soyutu, soyutlamayi, soyut deger ve kavramlari "yok" olarak algilayamamasi, idealizmin de bu temelde soyutu baska bir guce vermesidir.
Cunku materyalizme gore oznellik, ozellik, ozsellik, ve de her turlu soyut; maddenin bir degisimidir.
Idealizme gore de, tanrinin insanoglunu yonlendirmesi ve yonetmesidir.
Kisaca daha once de ara ara ve konu ve de kavramina gore deginilen, her ikisinin de insanoglu varliginin farkinda olmamalari birinin maddeye digerinin de kula ozdes kilmalaridir.
Maddecilik, özdekçilik veya materyalizm, her şeyin maddeden oluştuğunu ve bilinç de dahil olmak üzere bütün görüngülerin maddi etkileşimler sonucu oluştuğunu öne süren, a priori olan hiçbir metafiziksel kavram kabul etmeyen felsefi kuramıdır. Bir diğer deyişle madde, varolan tek tözdür. Maddecilik "fiziksel maddenin tek veya esas gerçeklik olduğu" yönündeki kuramdır.
Maddeci kuram, monist varlıkbilim sınıfına aittir.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Materyalizme gore- Her sey maddedir
Idealizme gore- Hersey dusuncedir.
Burada indirgemeci ve determinist monism temelinde "hersey" "bunun (madde ya da dusunce) disinda baska bir mustakil var olan varlik yoktur" demektedirler.
Yalniz, materyalizmin madde temelinde; maddenin ne oldugu ortak bir algi degildir. Yani;
madde; herseyin ondan meydana geldigi "tek cesit bir madde mi vardir (hyle), ya da madde cesitleri mi vardir? madde surekli/daimi mustakilligini koruyanve cogulcu formlari ifade edebilen midir? (hylomorphism), ya da sayisal ozel degismeyen icerikler midir? (atomism), kalitimsal ozellikleri var midir? (substance/mustakillik teorisi),ya da bunlardan yoksun mudur? prima material-on material)
Yukaridakilerden hangisidir, bunun bir ortak algisi yoktur.
Ayrica, mustakilliginin (substantial) varlik olarak ebati ortaya konamaz.
Dolayisi ile, materyalizm de ne oldugu ortak olarak ortaya konamayan bir madde temeli vardir.
Materyalizme gore fenomen dislanmiyabilir.
Yalniz materyalizmin maddesi metafizik/ontolojik/varliksal olarak alinan "sabit, degismez" tabandir. Fenomen ise algiya gozlem veren olarak bilimsel tabandir.
Ustelik bilimsel olan, fenomenal tabanin metafizik/varliksal olarak ne oldugunun tartismasina girmemektir.
Cunku bilim fenomeni, degil; gozlemini ortaya koyar.
Ayrica fenomen tabani uzerine, metafizigin varlik temelli bir ideolojisi de vardir ve adi; fenomenolojidir.
Fenomenoloji ya da görüngübilim, kurucusu Edmund Husserl olan bir felsefe akımı. 20. yüzyılın ilk çeyreğinde görülen bilimlerdeki ve düşüncedeki genel bunalım içinde doğup gelişen bir felsefe akımıdır. Husserlci fenomenoloji, bu bağlamda, Metafiziği sona erdirerek somut yaşantıya dönmek ve böylece tıkanmış olan felsefeye yeni bir başlangıç yapmak iddiasıyla ortaya çıkmıştır.
Bir felsefe akımı olmaktan çok bir yöntem olarak tarif edilmesi yaygındır. Fenomenoloji, her şeyden önce, fenomeni, yani dolaysız olarak verilmiş olanı betimlemeye dayanan bir yöntemdir çünkü. Bunu nasıl yaptığı ya da yapıp yapamadığı, yani yöntemin iddiasını geçerli kılmak bakımından teorik düzlemdeki statüsü tartışılırdır. Öte yandan, fenomenoloji, bu yöntem üzerinden kavramlar ve kategoriler geliştirerek özgün bir felsefe akımı da meydana getirir.
20. yüzyıl felsefesinde ve kuramsal tartışmalarında etkili ve belirleyici bir yere sahiptir Fenomenoloji. Heidegger'den Sartre'a, Frankfurt Okulu'ndan Foucault'a ve Postmodern düşünürlere kadar pek çok düşünür ve felsefe eğilimde etkisi görülür.
Fenomenoloji, genel felsefe akımlarında olduğu gibi özne-nesne ilişkisini konu edinir. Nesneyi, en genel anlamda öznenin dış dünya ile kurduğu ilişkilerinde algıladığı, deneyimlediği şey'ler olarak görmesiyle pozitivizm ve ampirizm'le aynı noktada dursa da, temelde fenomonoloji bu iki felsefe akımına karşı çıkar. Bu karşı çıkış en başta, tek tek nesnelerin ele alınması konusunda ortaya çıkar. Tek tek nesneler, Fenomenolojiye göre, belirli genel yasalara bağlı şeyler değil, varlıkları yalnız raslantı kavramıyla açıklanabilir olan şeylerdir. Ayrıca, dolaysız olarak verilmiş olanı betimlemeye dayalı bir yöntem olmasıyla ilkin doğabilimini dışta bırakır ve böylece her iki teorik eğilimi yadsır.
Fenomenoloji, yaygın olarak kullanılan deyişle, öz'lerin araştırılması konusudur. Cünkü, bütün sorunlar sonunda özlerin betimlenmesi sorununa geri götürülebilir. Ancak, bu noktada ayrımı belirginleştirmek gerekir; Fenomonoloji, öz’lerin bilimi degil, öz’ü görüleyen Bilinç’in bilimidir aslında. Algının ya da bilincin özü'nün betimlenmesi sorunu, fenomenolojinin konusudur.
Fenomenolojik bakışa göre, gerçekliğin kendiliği diye bir şey olamaz. Çünkü, gerçeklik, her zaman kendine yönelmiş bir Bilinç tarafından bilinen bir gerçekliktir. Yani kendisine yönelen bilinc tarafından görülen, algılanan ve bilincine varılan bir şeydir. Öyle ise, dünya deneyimlerimizin tamamı, bilinç tarafından kurulmuştur, en somut algılardan en soyut matematik formüllerine kadar. Bu nedenle fenomenoloji, Bilinç'in sistematik incelemesini hedefler. Hareket noktası olarak belli bir epistemolojiye dayanma düşüncesinden uzak durur.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.