Kürşat ihtilali,''41 kere maşallah'',''kırkı çıkmak'','kırklara karışmak' deyimleri nereden geliyor

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Tarih Kulübü kategorisinde Prens Ernak tarafından oluşturulan Kürşat ihtilali,''41 kere maşallah'',''kırkı çıkmak'','kırklara karışmak' deyimleri nereden geliyor başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 490 kez görüntülenmiş, 0 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Tarih Kulübü
Konu Başlığı Kürşat ihtilali,''41 kere maşallah'',''kırkı çıkmak'','kırklara karışmak' deyimleri nereden geliyor
Konbuyu başlatan Prens Ernak
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Prens Ernak

Prens Ernak

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
13 Ocak 2015
Mesajlar
1,330
Tepkime puanı
258
Puanları
83
Yaş
35
Konum
Ankara
Üniversite Bölümü
Tarih Öğretmenliği
Ünvan
Dr.
Türk Milli Kültürü- Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu:

...T’ai-tsung’un kendini “Türkler’in Göktürk Kağanı” ilan ettiği 630 senesi Doğu Gök-Türk istiklalinin sonu kabul edilmiştir. Hakanlığa bağlı kabileler ve yabancı topluluklar dağılıyor, Gök-Türk prensleri etraflarına kuvvet toplayabilecek kimseler olmadıklarından, herkes başının çaresine bakıyor, bazı gruplar Çin’e sığınıyorlardı. Gerçi başta Aşina ailesinden “kağan” lar vardı, fakat bunlar artık Çin sarayının emrinde, oraya sadakat ziyaretleri yapan, hediyeler sunan, imparatorlardan türlü unvanlar alan birer kukla idiler. Göktürkler’in acıklı durumunu; Çin sarayında imparator huuzurunda Türkler’e karşı ne yapılabileceği hususunda, cereyan eden münakaşalardan anlamak mümkündür. Neticede Kuzeybatı Çin’de (Ordos) Sed boyunda “6 eyalet” bölgesine Türkler’in yerleştirilmesi kararlaştırıldı. Bu suretle belki Türkler’in Çinlileşeceği umuluyordu. Fakat 680’e kadar geçen 50 yıl devamınca Türk milleti kendini unutmadı, dilini, örf ve adetlerini korudu, tarihinin şanlı hatıralarını ruhunda yaşattı. Bu arada ufak çapta başkaldırmalar oluyorlardı: Mesela Aşına ailesinden bir prensin Altaylar ’da Türk hakanlığını ihyaya çalışması (646-649), yine Gök-Türk hükümdarı soyundan Tuçi’nin On-ok’ların başında “kağan” ilan edilerek(676-678) Çin’e karşı Tibetlilerle ittifak etmesi. Çinliler tarafından şiddetle bastırılan bu hareketler arasında en çok hayret uyandıran,639 yılında Kür-şad’ın ihtilal teşebbüsüdür. Tang imparatorunun saray muhafız kıtasında vazife gören Gök-Türk prensi(588’de savaş meydanında ölen hakan Ye-hu’nun küçük oğlu) Kür-şad (Çince’de: Kieşê) Türk devletini ihya etmek için 39 arkadaşı ile bir gizli cemiyet kurmuş ve önce, bazı geceler tek başına şehirde dolaşan imparator T’ai-tsung’u yakalamaya karar vermişti. Fakat planın uygulanacağı gece ansızın patlayan fırtına yüzünden imparator saraydan çıkmadı. Kararın geciktirilmesini sakıncalı gören Kür-şad ve arkadaşları bu defa doğruca saraya yürüdüler. 40 Türk sarayı ele geçirip başkente hâkim olmayı düşünüyorlardı. Yüzlerce muhafız telef edildi ise de dışarıdan sevk edilen ordu ile başa çıkılamadı. Şehir yakınındaki Wei ırmağına doğru çekilen Kür-şad ve arkadaşları yakalanarak öldürüldüler.

Cihan Tarihinin En Büyük Kahramanı Kür Şad adlı makaleden, Hüseyin Nihal Atsız:

Yedinci asrın ilk yarısından Gök Türk Kağan sülâlesi arasında şahsî ihtiras ve entrikalar yüzünden devlet parçalanmak tehlikesine maruz kalmış ve nihayet işe Çinin fesadı da karışarak Gök Türk ülkesinin şark kısımları 630’da Çinin eline geçmişti. Bu arada Kieli Han da Çinliler için bulunmaz bir nimet olduğundan Kieli Han ile ona tâbi olan bütün Türkleri Çine getirdiler. Parça parça Çine dağıtılarak milliyetlerini unutturmak, çinlileştirmek siyasetini takib ettiler. Kieli Han esareti izzetinefsine yediremeyerek kederinden 634 de öldü. Bunun üzerine esir Türklerden birkaçı da teessürlerinin şiddetinden intihar ettiler.
Çinlilerin Türk ırkını kökünden kurutmak üzere aldıkları tedbirleri gören Gök Türk hükümdar sülâlesinden Kür Şad Türk devletini yeniden diriltmek için 639’da gizli bir ihtilâl cemiyeti kurdu. 40 Türk bu cemiyete girdi. Türk devletini yeniden kurmak için Çin İmparatorunu öldürmeyi ve Çin sarayında esir bulunan Türk prenslerinden Holuku’yu Türkeline Kağan ilân etmeyi kararlaştırdılar. Geceleri şehri gezmek âdeti olan Çin İmparatorunu sokakta öldüreceklerdi. Fakat ihtilâlin yapılacağı gece hava bozulduğundan İmparator Tay-tsung sarayından dışarı çıkmadı. Kür Şad, ihtilâl gecikirse farkına varılacağından çekinerek geceleyin İmparatorun muhafızlarına saldırdı. Gayet kahramanca ve çok sert bir çarpışma oldu. Türkler azlık olduklarından çekilmeğe mecbur kaldılar. İmparatorun ahırına hücum ederek en iyi atlara binip kaçtılar. Kür Şad bir ırmağı geçerken yakalandı ve öldürüldü. Bu işte dahil olamayan Holuku cenup vilayetlerine sürüldü. Fakat İmparatorluğun merkezindeki bu hareket Çinlileri o kadar korkuttu ki Türkleri çinlileştirmekten filan vazgeçerek onları Sarı Irmağının şimaline nakledip yalnız ismen kendilerine tâbi olmalarıyla iktifaya mecbur kaldılar. Bu suretle 681”deki Türk istiklâlinin tohumu atılmış oldu.

Prof. Dr. Saadettin Gömeç hocanın Kaynakların Işığında Türk Tarihinde Kürşad adlı makalesi:

Yüce Türk milleti bütün tarihi boyunca nice adsız kahramanlar yetiştirmiştir. Halâ da vatan ve millet uğruna bu isimsiz yiğitler canlarını fedâya devam ediyorlar. Bir sürü ihanete, yolsuzluğa, ahlaksızlığa rağmen, milletimizin bugün var olması ve ayakta durması bu adsız kahramanların yüzü-suyu hürmetinedir.

Bunların çoğunun isimleri belli olmadığından, sadece cefakâr ve vefakâr Türk milletinin dualarında yaşarlar. Diyebiliriz ki, Kür Şad da bunlardan biri iken, rahmetli Atsız Beğ tarafından tarihin tozlu sayfalarından çıkarılmış ve Türk tarihindeki kıymetli yerini almış olduğundan şanslıdır. Bununla birlikte, zaman zaman gereksiz yere, Kür Şad var mıydı, yok muydu gibi tartışmalar yapılıyor. Eski Türk tarihiyle ilgilenen herkes bilir ki, Kür Şad hadisesi bizatihi yaşanmış ve tarihte Kür Şad benzeri bir şahsiyet mevcut olmuştur. Bu hususta ancak şu sorulabilir; Çin kaynaklarında Kie She-schuai veya Chieh She-shuai yazılışı Kür Şad’a karşılık gelir mi, gelmez mi?

Zamanımızdan binlerce yıl önce bugünkü devletimize de adını veren Kök Türk Kağanlığı içeriden ve dışarıdan vurulan darbeler neticesinde çok kötü bir duruma düşmüştü. Vaziyeti neredeyse Türkiye Cumhuriyeti’nin 21. asrın başlarındaki haline benziyordu. Kağanlığın dâhilinde her türlü nimetten ve haktan yararlanan kavimler Çin’in kışkırtmalarıyla ayaklanmışlar, Çin imparatorluğu iyice zayıflayan Kök Türk ordularını yenmeye başlamıştı. Devletin başı olan İllig Kağan kendi teb’asının ihaneti sonucu, 630 tarihinde, birkaç kez peşindekileri atlattığı halde, Çinliler tarafından tuzağa düşürülerek yakalandı ve bazı hanedan üyeleriyle beraber Çin’e götürüldü.

Bu arada Türk tarihinin en gözü kara yiğitlerinden birisi olan Kür Şad’ın ağabeyi Tuglu (Tu-lu/ Törü) herhalde Kür Şad’ı 630 bozgunundan önce Çin’e getirmişti. Tuglu (Tu-lu/ Törü) amcasıyla kavgalıydı, hatta ona karşı Çin ile işbirliği yapma alçaklığını bile göstermişti. İşte bu yüzden başına bir şey gelmesinden korktuğu için har halde, daha çok küçük olan kardeşini de yanına alarak, Çin imparatoruna sığındı. Belki o buraya gelirken çok güzel hayaller içindeydi, ama altın bir kafesteki güvercin misali, Çin’de kendisine pek çok imkân sağlanmış olmasına ve imparatorun hassa askerleri komutanlığını yapmasına rağmen 630 yenilgisinden kısa bir süre sonra, aniden öldü (631). Henüz daha 29 yaşında idi. İnsanın aklına onun kederinden vefat etmiş olabileceği geliyor. Çünkü, Çin ile işbirliği yaparken bütün bu felaketlerin yaşanacağını belki de kestirememişti. Vefatından önce muhtemelen kardeşi Kür Şad ile de arası açılmıştı. Çok küçük olduğu halde kardeşi ona, niye burada yaşadıklarını, neden Ötüken’e gidip, taht için mücadele etmediklerini soruyor olmalıydı.

Daha evvel, tutsak alınan bir Türk kağanını herkes izlesin diye, dört-bir tarafa haber salındığını görüyoruz. Türk devletinin bu şekilde aşağılanması elbette Türkleri üzerken, bazı yabancıların da sevincine sebep oldu. Özellikle Koreliler, Türklerin yenilmesinden dolayı kutlamalarda bulundular. Amur Nehri civarlarında bulunan Tunguzlar, Çin imparatoruna hediyeler yollayarak, tabiyetine girdiklerini belirttiler. Eski savaşlarda esir edilmiş 80.000 Çinli geri döndü vs.

Kök Türkçe kaynaklarda milletin içine düşmüş olduğu bu felaket özellikle anlatılmıştır. Köl Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarında Bumin ve ondan sonra devletin başına geçen üç kağanın ardından devletin parçalanıp, zayıflaması ve sebepleri şöyle dile getiriliyor: “Bilgisiz kağanlar, kötü kağanlar tahta oturduğundan; bakanları da bilgisiz ve kötü imiş. Beyleri ve halkı düzensiz, Çin milleti aldatıcı ve sahtekâr olduğu, küçük kardeşi büyük kardeşe düşürdüğü, bey ve halkın arasını açtığı için Türk milletinin ülkesi elinden çıktı. Kağanlık tahtına oturttuğu kağanını kaybetti. Çin milletine bey olacak erkek çocuğu kul, hanım kızı cariye oldu. Türk beyleri Türk adını bıraktı. Çin beylerinin Çince isimlerini alarak, Çin imparatoru için çalıştılar”.

Tabiî ki Börülü Türkleri esir düşen kağanın yerine derhal birini seçtiler. Çinli ve ayrılıkçı güçlerle şiddetle çarpışmaya başladılar. Bu arada göz hapsindeki Türk kağanının rahatı için Çinliler her şeyi yapıyorlardı. Onlar ileride Ötüken’den kendilerine karşı vuku bulabilecek herhangi bir harekette, Çin’deki bu idarecileri kullanmayı hesaplıyorlardı. O yüzden, İllig Kağan ve çevresindekiler hoş tutulmaya çalışıldı. Bir zamanlar engin bozkırlarda, göğün altında yaşamaya alışmış olan kağan, bir sarayda oturmaktan sıkılıyor, başına gelen bütün bu felaketleri aklından çıkaramıyordu. Üstelik Çin imparatorunun lütufları ona utanç veriyordu. Bütün bunlar sadece sabık hükümdar için değil, diğer Türkler açısından da katlanılması zor şeylerdi. Kendisini herhalde bir asalak gibi görüyordu. Çinlilerin öbür Türklere karşı olan tutumları da alçakçaydı. Tabiiki bunlar onu üzüyor ve sürekli ağlıyordu. Neticede İllig Kağan, 634 yılında bu esaret hayatına dayanamayarak öldü. Onun eski bakanlarından ve çocukluğundan beridir yanından hiç ayrılmayan Ulug Toygun da üzüntüsünden boğazını kesmiş ve onunla birlikte gömülmüştü. İllig Kağan doğduğunda muhtemelen atabeğ olarak onun ellerine bırakılmıştı. Çin imparatoru bile bu sadâkat gösterisine hayran kalmış, bu beyin de İllig Kağan’ın yanına defnedilmesi emrini vermiş ve onun mezarına ağaçtan bir kitabe diktirmiştir.

Bütün bu olaylar Kürşad’ın kişiliğinde derin izler bırakıyordu. Çünkü o Çin’e gelmeden evvel Ötüken’de geçirmiş olduğu mutlu günleri, hürriyeti iyi biliyordu. Kağanın böyle adi bir şekilde yaşamaktansa üzüntüsünden öldüğünü gözleriyle görmüştü. Binlerce yıldan beri Asya’nın efendisi olarak yaşamış bir kavmin fertleri olarak o da, bu türlü bir hayatın kendilerine yakışmadığını gün geçtikçe anlamaya başladı. Onun durumu aslında Çin’de bulunan pek çok Türk’ten daha iyi idi. Yiğit, cesur bir delikanlı olduğundan, Çin ordusunda önemli görevlere yükselmişti. Hatta çok yakışıklı bu delikanlı için saraydaki prensesler yanıp-tutuşuyordu. Fakat bugün olduğu gibi, insanların bazı mevki ve makamlara geldikten sonra geçmişlerini unutmalarına karşılık, o hiçbir zaman Türk olduğunu, halkının sefaletini ve ıstırabını aklından çıkaramamış, gizliden gizliye bu aşağılayıcı vaziyet ve Çin’den güvendiği kırk arkadaşıyla beraber kurtulmanın yollarını aramıştı.

Kırk Türk ileri geleni aralarında, herkesten habersiz bir toplantı yapıp, kurtuluş plânını uygulamaya koydular. Düşünceleri kısaca şuydu: Bazı geceler tek başına şehirde dolaşan imparator T’ai-tsung’u esir alarak, Çin’den dışarı çıkmak hedefleniyordu. Ayrıca, Tuglu’nun (Tu-lu/ Törü) oğlu Ulug Kut’u (Ho- lo-ku) Ötüken’e götürerek kağan yapmaya ant içtiler. Ama plânın tatbik olunacağı gece ansızın bir fırtınanın kopması, bütün işleri alt-üst etmişti. Zaman zaman sokaklarda gezen imparator, fırtına yüzünden o gece dışarı çıkmadı. Karardan vazgeçmenin tehlikeli olabileceğini düşünen, Türk tarihinin bu gözü pek yiğitleri saraya yürümeğe karar verdiler. Birçok muhafızı öldürdükten sonra, imparatorun kapısına dayandılar. Fakat bu sırada dışarıdan yardıma koşan ordu ile baş edemediler. Herhalde Çinlilerin kılıçlarından kurtulan birkaç kişi ile birlikte Kür Şad, imparatorun ahırından atlar alıp, Wei Irmağının kıyısına kadar ulaştı. Ama fırtına ve yağmurdan dolayı kabaran nehri geçmeyi başaramadılar. Irmak ve ordu arasında sıkıştılar. Burada, teslim olmaları bile söylenmeden öldürüldüler.

Bu hareketin arkasından, Çin’de büyük bir Türk avı başladı. İsyana katılanların yakın akrabaları birer birer yakalanıp, idam olundu. Kür Şad’ın da bütün ailesi tutuklanıp, katledildi. Belki de imparator, babası Tuglu (Tu-lu/ Törü) ile yaptığı dostluk anlaşmasından dolayı, sadece yeğenini bağışlamıştı. Çin kaynaklarında aynen anlatılan bu hadise tabii ki sonuçsuz kalmadı. Çinliler bu olayın tekrarlanmasından korktuğu için, Kök Türklerin, Çin sınırlarını korusunlar diye, Sarı Nehri geçmelerine izin verdiler. Böylece, Kür Şad’ın ihtilâl hareketi ileride vuku bulacak isyanların da temelini oluşturdu.

Tarih içerisinde belki Kür Şad’ın adı unutuldu, fakat arkadaşlarıyla yaptığı fedakârlık milletin hatırasında o derece yer etti ki, Türk milleti onları “kırklara karışmak” deyimiyle her zaman andı. Biz Türkler arasında bugün, vatan ve millet uğruna can verenlerin arkasından söylenen “kırklara karıştı” deyiminin Kür Şad ve kırk arkadaşıyla alâkalı olduğunu sanıyoruz.

Maalesef bazı sahte kahramanların veya bilmem hangi ülkede ve hangi tarihte yaşamış, bizim tarihimizle uzaktan yakından ilgisi olmayan şahısların ölümleri veya doğumları basın-yayın yolu ile milletimizi sanki çok ilgilendiriyormuş gibi hatırlatılırken, varlığımızı borçlu olduğumuz Kür Şad ve kırk arkadaşı misalinde olduğu gibi, bu devlete ve millete canlarıyla, mallarıyla hizmet eden kişiler unutturulmaya çalışılsa da, Türk milleti onları hiçbir zaman unutmayacak ve rahmetle anacaktır.

Ayrıca,''41 kere maşallah'', ''kırkı çıkmak'', "kırklara karışmak" gibi deyimlerin, bu kutlu olaydan günümüze kadar geldiği rivayet edilir.

"Şu istiklal uğruna ölümdür son sözümüz,
Yanar durur sinemde hak hürriyet közümüz
Dönmediler geriye kırk yiğit ile Kürşad.
(Hüseyin Nihal Atsız)

Nasıl basit bir köy hekiminin sessiz çalışmaları kimse farkına varmadan sağlık istatistiklerinde bir yekûn tutarsa, nasıl bir piyade bölüğünün savaşı kesin sonucu hazırlayan sebebler arasında yer alırsa, ben de eserimde milli terbiyemiz için kendimce faydalı saydığım bir hamle yapacağım.(Hüseyin Nihal Atsız)

Yani Kürşad ölmüş fakat yenilmemiştir,niçin mi işte cevabı aşağıdaki vidyoda:


Ahmet TAŞAĞIL hoca Kürşad'ın ayaklanması hakkında bilgi veriyor :


Konuyla ilgili ekşi sözlükten alıntı yapılmıştır:

kür şad çuluk kağan ın oğlu bumin kağan ın torunudur.göktürk hanedanının en küçük tiginidir.

ms 620'li yıllarda göktürklerde gidişat iyi değildi,çin sürekli olarak casuslar yolluyor,bu casuslar türlü oyunlarla hanedanın ve ülkedeki diğer binlerce türk ün huzurunu bozuyor,iç çatışmaya doğru sürüklüyordu.bu dönemde göktürklerin hükümdarı çuluk kağan'dı.çuluk kağan son derece disiplinli,iyi niyetli ve başarılı bir hükümdardı.ülkeyi kontrol edebilmek için herşeyi yapıyordu.lakin çuluk kağan ın karısı içing hatun adında bir çinli idi ve o da bütün çinliler gibiydi.çuluk kagan ı zehirledi.çuluk kagan ölmeden,vasiyetinde yerine abisi kara kagan ın geçeceğini söyledi.kara kagan tahta geçti ancak,türk töresince dul yengesiyle evlendi.kara kagan abisinin aksine ciddiyetsiz ve kişiliksiz birisiydi,içing hatun un etkisinde kalıyor,kifayetsizce çinli casusların hilelerine kanıyordu.zaten kuraklık ve soguklar yerleşik düzene yeni geçmiş türkleri zorluyordu,bir yandan da iç karışıklar gelince,ms 630 da çin ordusu büyük bir savaşta türk ordusunu bozdu.çok fazla çinli öldü,ancak türklerinde sayısı az olduğu için çok fazla da türk öldü.kadınlar,çocuklar ve yaralılar si gan fu şehrine tutsaklar mahallesine yerleştirildi.

tam 9 yıl 100.000 türk çin de esir kaldı.bu esaret,bağımsızlığı ve bayrağı uğranı ölmeyi armağan sayan türk milleti için inanılmaz bir utançtı.tam 9 yıl türklerin başı öne eğik,yüzleri utanç içindeydi.ta ki kür şad ortaya çıkıncaya kadar.son savaşta prens olduğu gizlenmişti kürşad ın,çocukların arasında gelmişti,ama bugun etrafına 40 yiğidi toplamış ihtilalden bahsediyordu.etrafında ki 40 kişinin herbiri kılıç kullanmada,kargı sançmada,ok atmada,güreşmede,dövüşmede 40 çinliye bedeldi.zaten türklerin kaderiydi bu çinlilerle savaşırken,teke tek vuruşulmazdı,bir türk e 40 çinli düşerdi.
and içtiler gök girsin kızıl çıksın gök tanrı sen tanıksın diye üç kez.

her akşam çin hükümdarı gezintiye çıkardı,onlarda bir akşam takip edip hükümdarı rehin alıp,eski türk illerini ve tüm esirlerin özgürlüğünü isteyeceklerdi,farkedlir ya da istedikleri yerine getirilmezse,o zaman si gan fu daki yüz bin türk sokaga çıkacak önüne gelen çinliyi kesecek,isyan çıkaracaktı.ancak o akşam 40 kişi toplandığına deli gibi yagmur yagıyor,rüzgar esiyordu,fırtına vardı.çin hükümdari bu hava da dışarı çıkmazdı.kür şad düşündü,geri dönerlerse ihtilal duyulabilirdi,yalnız kendilerinin değil,100 bin türk ün başı kesilirdi,bir ırkın yok olması demekti bu.zaten bu hareket fazla duyulmasın diye 40 kişi toplamıştı,ama duyulursa türk ırkı dünyadan silinebilirdi.korktu.geri çekilmekten korktu.ve bumni kağan torunu,çuluk kağan oğlu kür şad akıl almaz bir cesaretle çin sarayına yürüdü.müthiş çarpışma oldu,40 türk o gece 1000 e yakın çinli öldürdü ancak çinli'lerin sayısı yoktu,bitmek bilmiyorlardı ve 40 yiğit savaşarak can verdiler.ihtilal başarılamadı.

çin i ve çin hükümdarını hatta çin hanedanını inanılmaz bir türk korkusu sardı,ne esir türklere bir şey yapabildiler ne de hemen salabildiler.türklerde inanılmaz bir hürriyet ateşi yandı,artık tek rüya geri dönmekti ötüken'e.41 yol sonra 120 bin kişilik türk nüfusunu ötüken ve civarına yerleşti.

kürşad şahsen türk tarihi boyunca bildiğim en büyük kahramandır,çünkü o ırkının bildiğimiz anlamda yok olmasına müsaade etmemiş,akıl almaz bir cesaretle mücadele etmiştir.

birlikte devrim teşebbüsünde bulunduğu kırk kişi farklı göktürk klanlarının şefleridir. bu kişiler saray baskınına katılarak kabilelerinin bağımsız göktürk devletini desteklediğini de göstermişlerdir. bunun yanı sıra mevzubahis kırk rakamının sembolik olduğunu iddia edenler de vardır.

çin esareti altında yaşamaya dayanamamış ve bu yüzden türklerin esaretten kurtulması için çin sarayına baskın vermiş yiğitlerdir, kahramanlardır.

bu her ne kadar ''başarısız bir darbe girişimi'' olarak lanse edilse de kimi insanlar tarafından, işin aslı öyle değil. kürşad ve 40 askeri bu darbeyi yaparak, türklere bağımsızlık ruhunu aşılamış, bunun neticesinde türklerden çok endişe duymaya başlayan çinliler, ''41 tane asker bunu yaptıysa, on binlerce türk neler yapmaz'' korkusuyla tüm türkleri imparatorluk sınırlarının dışına göndermiştir.

bu hârekat, 2. göktürk imparatorluğunun kurulmasına vesile olmuş, türkler bağımsızlık konusunda kendilerini ispatlamıştır.

yine ayrıca askerlerin 40 kişi olmadığı, bu sayının 60-70 kadar olduğu da ihtimaller dahilindedir. ancak kesin olan şu ki, en az 40 kişiyle bu ihtilal yapılmıştır.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst