- Konbuyu başlatan
- #1
- Katılım
- 30 Nis 2012
- Mesajlar
- 1,302
- Tepkime puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 42
Bu yazı science.nasa.gov/science-news/science-at-nasa/2013/20feb_tinyplanets/ adresinden çevirdim
Kepler (Uzay Teleskopu) Minik Gezegenlerden Oluşan Bir Sistem Keşfetti
Şubat 2013: Nasa’nın Kepler görevinde çalışan bilim insanları, bizim güneşimize çok benzeyen bir güneş sistemine ait, şimdiye kadar bulunmuş en küçük gezegenin de dahil olduğu yeni bir gezegen sistemi keşfettiler.
Gezegenler, Kepler – 37 adı verilen bir sistem içerisinde bulunmaktalar. Bu sistem bizden 210 ışık yılı uzaklıktaki Lyra yıldız kümesinin içerisinde yer alıyor. Kepler - 37b olarak adlandırılan en küçük gezegen, bizim ayımızdan biraz daha geniş, Dünya’nın üçte biri büyüklüğünde. Merkür’den daha küçük. Bu keşfi önemli kılan da bu .
Ay büyüklüğündeki gezegen ve iki başka yoldaşı daha, Nasa’nın , “yaşanabilir bölge” içinde yahut yakınında, başka deyişle suyun, yüzeyinde sıvı olarak var olabileceği Dünya büyüklüğünde gezegenleri araştırma projesi olan Kepler görevinde çalışan bilim insanları tarafından bulundu. Her ne kadar, Kepler-37 sistemi içerisinde yer alan güneş, bizim güneşimizle benzerlikler gösterse de, sistemin kendisi, bizim güneş sistemimizden oldukça farklı.
Astronomlara göre Kepler-37b gezegeninin bir atmosferi bulunmuyor ve bildiğimiz kadarı ile gezegenin koşulları yaşamsal ihtiyaçları karşılayacak düzeyde değil. Bu küçük gezegen, neredeyse tamamen, kayalık bir yapıya sahip. Bize daha yakın olan Kepler- 37c ise Venüs’den biraz daha küçük, Dünya’nın üç çeyreği büyüklükte. Kepler-37d, bize daha uzak ve büyüklüğü de Dünya’nın iki katı kadar.
Normal bir yıldızın yörüngesinde dolanan, keşfedilmiş ilk uzak gezegenler devasa boyutlardadır. Teknolojinin ilerlemesine paralel olarak, küçük ve daha küçük gezegenler de tespit edilmeye başlanmıştır. Kepler projesi bize, Dünya-büyüklüğündeki uzak gezegenlerin de yaygın olarak var olduğunu göstermiştir.
“Kepler bile ancak gözlemlediği en parlak yıldız etrafındaki küçük gezegenleri tespit edebiliyor” diyor Jack Lissauer, Nasa Ames Araştırmalar Merkezi Moffet Field Kaliforniyadan. “Gerçek şu ki Kepler-37b’nin keşfi, böyle küçük gezegenlerin yaygın olarak bulunabileceğini ve araştırmalar devam ettikçe, şaşkınlık uyandıracak bir çok bulgunun elde edileceğini göstermiştir”
Kepler-37 sistemine ev sahipliği yapan yıldız, daha soğuk ve küçük olmasına karşın, bizim güneşimiz ile aynı sınıflamada yer almaktadır. Bu üç gezegenin dolandığı yörüngenin yıldıza olan uzaklığı, Merkür ve güneş arasındaki mesafeden daha azdır. Haliyle, gezegen yüzeyindeki sıcaklık oldukça yüksektir ki bu durum da gezegenler üzerinde yaşam olamayacağını ortaya koymaktadır. Kepler – 37b, Merkür ve Güneş arasındaki uzaklığın, üçte biri kadar bir mesafede yer alan yörüngesindeki bir turu 13 günde tamamlar. Kor halindeki bu gezegenin tahmini yüzey sıcaklığı, bir peni içerisindeki çinkoyu eritebilecek sıcaklık olan 800 Fahrenheit (426 santigrat) derecedir. Kepler-37c ve Kepler – 37d ise sırasıyla 21 ve 40 günlük yörüngelerinde dolanmaktadırlar.
“Gözlemleyebileceğimiz alan içerisinde bulunan az sayıdaki sakin ve parlak yıldızdan birinin etrafında dönen, bizim güneş sistemimiz içerisindeki gezegenlerden daha küçük bir gezegeni ortaya çıkardık” diyor Sonoma Kaliforniya’daki Bay Area Çevresel Araştırmalar Enstitüsünde Kepler için çalışan Thomas Barclay. Kendisi aynı zamanda Nature dergisinde yayınlanan son çalışmanın başyazarlığını yapmıştır. “bu çalışma göstermiştir ki keşfedilecek gezegenler, bizim güneş sistemimizdeki gezegenlere nazaran, çok daha küçük olabileceği gibi, büyük de olabilir”
Araştırma ekibinin kullandığı bilgiler, aynı anda ve kesintisiz bir şekilde, 30 dakikada bir 150.000 yıldızın parlaklığını ölçme kapasitesine sahip Kepler uzay teleskopu vasıtası ile edinildi. Herhangi bir gezegen, teleskopun görüş açısında yer alan bir yıldızın önünden geçme rotasında iken, yıldızdan gelen ışığın belli bir yüzdesini de engellemektedir. Bu durum, yıldızın ışığında bir azalmaya neden olmakta ve bu şekilde, gezegenin önünden geçtiği yıldıza göre boyutu tespit edilmektedir.
Gezegenin boyutunu doğru bir şekilde hesaplayabilmek için, yıldızın boyutunu bilmek gereklidir. Kepler 37’nin yıldızına ait daha çok bilgi edinmek için, bilim insanları, yıldızın yüzeyinin altında meydana gelen kaynama hareketleri sebebiyle oluşan ses dalgalarını incelediler. Jeologların, Dünya’nın içyapısını anlamada depremler tarafından yaratılan sismik dalgaları incelemesi gibi, Kepler 37’nin yıldızını incelemek için de asterosismoloji denilen benzer bir yöntem kullanıldı.
Ses dalgaları, yıldızın içine hareket ederek, buradan dışarıya bilgi taşımaktalar. Bu dalgalar, Kepler’in, yıldızın parlaklığındaki ani titreşimler olarak algıladığı bir titreşime sebep olmaktalar. Tıpkı çan kulesindeki çanlar gibi, küçük yıldızlar yüksek tonda titreşirken, daha büyük olanlar düşük tonda titreşmekteler. Küçük yıldızların parlaklığındaki zar zor fark edilir, yüksek frekanslı titreşimleri ölçebilmek oldukça zordur. Bu nedenle, bundan önce, asterosismik analizlerin konusu daha çok güneşten büyük yıldızlar olmuştur.
Kepler’in ölçüm hassasiyeti vasıtası ile astronomlar yeni bir kilometre taşına erişmiş oldular. Güneşin üççeyreği kadar bir yarıçapa sahip olan Kepler – 37’nin yıldızı, şimdilik astronominin çan kulesindeki en küçük çan konumunda. Yıldızın yarıçapını, %3 lük bir hata payı ile biliyoruz. Bu hata payı oranı fevkalade düşük bir orandır.
Production editor: Dr. Tony Phillips | Credit: Science@NASA
Kaynak: science.nasa.gov/science-news/science-at-nasa/2013/20feb_tinyplanets/
Kepler (Uzay Teleskopu) Minik Gezegenlerden Oluşan Bir Sistem Keşfetti
Şubat 2013: Nasa’nın Kepler görevinde çalışan bilim insanları, bizim güneşimize çok benzeyen bir güneş sistemine ait, şimdiye kadar bulunmuş en küçük gezegenin de dahil olduğu yeni bir gezegen sistemi keşfettiler.
Gezegenler, Kepler – 37 adı verilen bir sistem içerisinde bulunmaktalar. Bu sistem bizden 210 ışık yılı uzaklıktaki Lyra yıldız kümesinin içerisinde yer alıyor. Kepler - 37b olarak adlandırılan en küçük gezegen, bizim ayımızdan biraz daha geniş, Dünya’nın üçte biri büyüklüğünde. Merkür’den daha küçük. Bu keşfi önemli kılan da bu .
Ay büyüklüğündeki gezegen ve iki başka yoldaşı daha, Nasa’nın , “yaşanabilir bölge” içinde yahut yakınında, başka deyişle suyun, yüzeyinde sıvı olarak var olabileceği Dünya büyüklüğünde gezegenleri araştırma projesi olan Kepler görevinde çalışan bilim insanları tarafından bulundu. Her ne kadar, Kepler-37 sistemi içerisinde yer alan güneş, bizim güneşimizle benzerlikler gösterse de, sistemin kendisi, bizim güneş sistemimizden oldukça farklı.
Astronomlara göre Kepler-37b gezegeninin bir atmosferi bulunmuyor ve bildiğimiz kadarı ile gezegenin koşulları yaşamsal ihtiyaçları karşılayacak düzeyde değil. Bu küçük gezegen, neredeyse tamamen, kayalık bir yapıya sahip. Bize daha yakın olan Kepler- 37c ise Venüs’den biraz daha küçük, Dünya’nın üç çeyreği büyüklükte. Kepler-37d, bize daha uzak ve büyüklüğü de Dünya’nın iki katı kadar.
Normal bir yıldızın yörüngesinde dolanan, keşfedilmiş ilk uzak gezegenler devasa boyutlardadır. Teknolojinin ilerlemesine paralel olarak, küçük ve daha küçük gezegenler de tespit edilmeye başlanmıştır. Kepler projesi bize, Dünya-büyüklüğündeki uzak gezegenlerin de yaygın olarak var olduğunu göstermiştir.
“Kepler bile ancak gözlemlediği en parlak yıldız etrafındaki küçük gezegenleri tespit edebiliyor” diyor Jack Lissauer, Nasa Ames Araştırmalar Merkezi Moffet Field Kaliforniyadan. “Gerçek şu ki Kepler-37b’nin keşfi, böyle küçük gezegenlerin yaygın olarak bulunabileceğini ve araştırmalar devam ettikçe, şaşkınlık uyandıracak bir çok bulgunun elde edileceğini göstermiştir”
Kepler-37 sistemine ev sahipliği yapan yıldız, daha soğuk ve küçük olmasına karşın, bizim güneşimiz ile aynı sınıflamada yer almaktadır. Bu üç gezegenin dolandığı yörüngenin yıldıza olan uzaklığı, Merkür ve güneş arasındaki mesafeden daha azdır. Haliyle, gezegen yüzeyindeki sıcaklık oldukça yüksektir ki bu durum da gezegenler üzerinde yaşam olamayacağını ortaya koymaktadır. Kepler – 37b, Merkür ve Güneş arasındaki uzaklığın, üçte biri kadar bir mesafede yer alan yörüngesindeki bir turu 13 günde tamamlar. Kor halindeki bu gezegenin tahmini yüzey sıcaklığı, bir peni içerisindeki çinkoyu eritebilecek sıcaklık olan 800 Fahrenheit (426 santigrat) derecedir. Kepler-37c ve Kepler – 37d ise sırasıyla 21 ve 40 günlük yörüngelerinde dolanmaktadırlar.
“Gözlemleyebileceğimiz alan içerisinde bulunan az sayıdaki sakin ve parlak yıldızdan birinin etrafında dönen, bizim güneş sistemimiz içerisindeki gezegenlerden daha küçük bir gezegeni ortaya çıkardık” diyor Sonoma Kaliforniya’daki Bay Area Çevresel Araştırmalar Enstitüsünde Kepler için çalışan Thomas Barclay. Kendisi aynı zamanda Nature dergisinde yayınlanan son çalışmanın başyazarlığını yapmıştır. “bu çalışma göstermiştir ki keşfedilecek gezegenler, bizim güneş sistemimizdeki gezegenlere nazaran, çok daha küçük olabileceği gibi, büyük de olabilir”
Araştırma ekibinin kullandığı bilgiler, aynı anda ve kesintisiz bir şekilde, 30 dakikada bir 150.000 yıldızın parlaklığını ölçme kapasitesine sahip Kepler uzay teleskopu vasıtası ile edinildi. Herhangi bir gezegen, teleskopun görüş açısında yer alan bir yıldızın önünden geçme rotasında iken, yıldızdan gelen ışığın belli bir yüzdesini de engellemektedir. Bu durum, yıldızın ışığında bir azalmaya neden olmakta ve bu şekilde, gezegenin önünden geçtiği yıldıza göre boyutu tespit edilmektedir.
Gezegenin boyutunu doğru bir şekilde hesaplayabilmek için, yıldızın boyutunu bilmek gereklidir. Kepler 37’nin yıldızına ait daha çok bilgi edinmek için, bilim insanları, yıldızın yüzeyinin altında meydana gelen kaynama hareketleri sebebiyle oluşan ses dalgalarını incelediler. Jeologların, Dünya’nın içyapısını anlamada depremler tarafından yaratılan sismik dalgaları incelemesi gibi, Kepler 37’nin yıldızını incelemek için de asterosismoloji denilen benzer bir yöntem kullanıldı.
Ses dalgaları, yıldızın içine hareket ederek, buradan dışarıya bilgi taşımaktalar. Bu dalgalar, Kepler’in, yıldızın parlaklığındaki ani titreşimler olarak algıladığı bir titreşime sebep olmaktalar. Tıpkı çan kulesindeki çanlar gibi, küçük yıldızlar yüksek tonda titreşirken, daha büyük olanlar düşük tonda titreşmekteler. Küçük yıldızların parlaklığındaki zar zor fark edilir, yüksek frekanslı titreşimleri ölçebilmek oldukça zordur. Bu nedenle, bundan önce, asterosismik analizlerin konusu daha çok güneşten büyük yıldızlar olmuştur.
Kepler’in ölçüm hassasiyeti vasıtası ile astronomlar yeni bir kilometre taşına erişmiş oldular. Güneşin üççeyreği kadar bir yarıçapa sahip olan Kepler – 37’nin yıldızı, şimdilik astronominin çan kulesindeki en küçük çan konumunda. Yıldızın yarıçapını, %3 lük bir hata payı ile biliyoruz. Bu hata payı oranı fevkalade düşük bir orandır.
Production editor: Dr. Tony Phillips | Credit: Science@NASA
Kaynak: science.nasa.gov/science-news/science-at-nasa/2013/20feb_tinyplanets/