Küçük Gezegen Sistemi Keşfedildi (NASA)

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Bilimsel Makaleler kategorisinde Ferdinand Bardamu tarafından oluşturulan Küçük Gezegen Sistemi Keşfedildi (NASA) başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,411 kez görüntülenmiş, 8 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Bilimsel Makaleler
Konu Başlığı Küçük Gezegen Sistemi Keşfedildi (NASA)
Konbuyu başlatan Ferdinand Bardamu
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan ls2

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Bu yazı science.nasa.gov/science-news/science-at-nasa/2013/20feb_tinyplanets/ adresinden çevirdim

Kepler (Uzay Teleskopu) Minik Gezegenlerden Oluşan Bir Sistem Keşfetti

Şubat 2013: Nasa’nın Kepler görevinde çalışan bilim insanları, bizim güneşimize çok benzeyen bir güneş sistemine ait, şimdiye kadar bulunmuş en küçük gezegenin de dahil olduğu yeni bir gezegen sistemi keşfettiler.

Gezegenler, Kepler – 37 adı verilen bir sistem içerisinde bulunmaktalar. Bu sistem bizden 210 ışık yılı uzaklıktaki Lyra yıldız kümesinin içerisinde yer alıyor. Kepler - 37b olarak adlandırılan en küçük gezegen, bizim ayımızdan biraz daha geniş, Dünya’nın üçte biri büyüklüğünde. Merkür’den daha küçük. Bu keşfi önemli kılan da bu .

Ay büyüklüğündeki gezegen ve iki başka yoldaşı daha, Nasa’nın , “yaşanabilir bölge” içinde yahut yakınında, başka deyişle suyun, yüzeyinde sıvı olarak var olabileceği Dünya büyüklüğünde gezegenleri araştırma projesi olan Kepler görevinde çalışan bilim insanları tarafından bulundu. Her ne kadar, Kepler-37 sistemi içerisinde yer alan güneş, bizim güneşimizle benzerlikler gösterse de, sistemin kendisi, bizim güneş sistemimizden oldukça farklı.

Astronomlara göre Kepler-37b gezegeninin bir atmosferi bulunmuyor ve bildiğimiz kadarı ile gezegenin koşulları yaşamsal ihtiyaçları karşılayacak düzeyde değil. Bu küçük gezegen, neredeyse tamamen, kayalık bir yapıya sahip. Bize daha yakın olan Kepler- 37c ise Venüs’den biraz daha küçük, Dünya’nın üç çeyreği büyüklükte. Kepler-37d, bize daha uzak ve büyüklüğü de Dünya’nın iki katı kadar.

Normal bir yıldızın yörüngesinde dolanan, keşfedilmiş ilk uzak gezegenler devasa boyutlardadır. Teknolojinin ilerlemesine paralel olarak, küçük ve daha küçük gezegenler de tespit edilmeye başlanmıştır. Kepler projesi bize, Dünya-büyüklüğündeki uzak gezegenlerin de yaygın olarak var olduğunu göstermiştir.

“Kepler bile ancak gözlemlediği en parlak yıldız etrafındaki küçük gezegenleri tespit edebiliyor” diyor Jack Lissauer, Nasa Ames Araştırmalar Merkezi Moffet Field Kaliforniyadan. “Gerçek şu ki Kepler-37b’nin keşfi, böyle küçük gezegenlerin yaygın olarak bulunabileceğini ve araştırmalar devam ettikçe, şaşkınlık uyandıracak bir çok bulgunun elde edileceğini göstermiştir”

Kepler-37 sistemine ev sahipliği yapan yıldız, daha soğuk ve küçük olmasına karşın, bizim güneşimiz ile aynı sınıflamada yer almaktadır. Bu üç gezegenin dolandığı yörüngenin yıldıza olan uzaklığı, Merkür ve güneş arasındaki mesafeden daha azdır. Haliyle, gezegen yüzeyindeki sıcaklık oldukça yüksektir ki bu durum da gezegenler üzerinde yaşam olamayacağını ortaya koymaktadır. Kepler – 37b, Merkür ve Güneş arasındaki uzaklığın, üçte biri kadar bir mesafede yer alan yörüngesindeki bir turu 13 günde tamamlar. Kor halindeki bu gezegenin tahmini yüzey sıcaklığı, bir peni içerisindeki çinkoyu eritebilecek sıcaklık olan 800 Fahrenheit (426 santigrat) derecedir. Kepler-37c ve Kepler – 37d ise sırasıyla 21 ve 40 günlük yörüngelerinde dolanmaktadırlar.

“Gözlemleyebileceğimiz alan içerisinde bulunan az sayıdaki sakin ve parlak yıldızdan birinin etrafında dönen, bizim güneş sistemimiz içerisindeki gezegenlerden daha küçük bir gezegeni ortaya çıkardık” diyor Sonoma Kaliforniya’daki Bay Area Çevresel Araştırmalar Enstitüsünde Kepler için çalışan Thomas Barclay. Kendisi aynı zamanda Nature dergisinde yayınlanan son çalışmanın başyazarlığını yapmıştır. “bu çalışma göstermiştir ki keşfedilecek gezegenler, bizim güneş sistemimizdeki gezegenlere nazaran, çok daha küçük olabileceği gibi, büyük de olabilir”

Araştırma ekibinin kullandığı bilgiler, aynı anda ve kesintisiz bir şekilde, 30 dakikada bir 150.000 yıldızın parlaklığını ölçme kapasitesine sahip Kepler uzay teleskopu vasıtası ile edinildi. Herhangi bir gezegen, teleskopun görüş açısında yer alan bir yıldızın önünden geçme rotasında iken, yıldızdan gelen ışığın belli bir yüzdesini de engellemektedir. Bu durum, yıldızın ışığında bir azalmaya neden olmakta ve bu şekilde, gezegenin önünden geçtiği yıldıza göre boyutu tespit edilmektedir.

Gezegenin boyutunu doğru bir şekilde hesaplayabilmek için, yıldızın boyutunu bilmek gereklidir. Kepler 37’nin yıldızına ait daha çok bilgi edinmek için, bilim insanları, yıldızın yüzeyinin altında meydana gelen kaynama hareketleri sebebiyle oluşan ses dalgalarını incelediler. Jeologların, Dünya’nın içyapısını anlamada depremler tarafından yaratılan sismik dalgaları incelemesi gibi, Kepler 37’nin yıldızını incelemek için de asterosismoloji denilen benzer bir yöntem kullanıldı.

Ses dalgaları, yıldızın içine hareket ederek, buradan dışarıya bilgi taşımaktalar. Bu dalgalar, Kepler’in, yıldızın parlaklığındaki ani titreşimler olarak algıladığı bir titreşime sebep olmaktalar. Tıpkı çan kulesindeki çanlar gibi, küçük yıldızlar yüksek tonda titreşirken, daha büyük olanlar düşük tonda titreşmekteler. Küçük yıldızların parlaklığındaki zar zor fark edilir, yüksek frekanslı titreşimleri ölçebilmek oldukça zordur. Bu nedenle, bundan önce, asterosismik analizlerin konusu daha çok güneşten büyük yıldızlar olmuştur.

Kepler’in ölçüm hassasiyeti vasıtası ile astronomlar yeni bir kilometre taşına erişmiş oldular. Güneşin üççeyreği kadar bir yarıçapa sahip olan Kepler – 37’nin yıldızı, şimdilik astronominin çan kulesindeki en küçük çan konumunda. Yıldızın yarıçapını, %3 lük bir hata payı ile biliyoruz. Bu hata payı oranı fevkalade düşük bir orandır.




Production editor: Dr. Tony Phillips | Credit: Science@NASA

Kaynak: science.nasa.gov/science-news/science-at-nasa/2013/20feb_tinyplanets/
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Bu yazı science.nasa.gov/science-news/science-at-nasa/2013/20feb_tinyplanets/ adresinden tarafımca çevrilmiştir

Ay büyüklüğündeki gezegen ve iki başka yoldaşı daha, Nasa’nın , “yaşanabilir bölge” içinde yahut yakınında, başka deyişle suyun, yüzeyinde sıvı olarak var olabileceği Dünya büyüklüğünde gezegenleri araştırma projesi olan Kepler görevinde çalışan bilim insanları tarafından bulundu. Her ne kadar, Kepler-37 sistemi içerisinde yer alan güneş, bizim güneşimizle benzerlikler gösterse de, sistemin kendisi, bizim güneş sistemimizden oldukça farklı.

Astronomlara göre Kepler-37b gezegeninin bir atmosferi bulunmuyor ve bildiğimiz kadarı ile gezegenin koşulları yaşamsal ihtiyaçları karşılayacak düzeyde değil. Bu küçük gezegen, neredeyse tamamen, kayalık bir yapıya sahip. Bize daha yakın olan Kepler- 37c ise Venüs’den biraz daha küçük, Dünya’nın üç çeyreği büyüklükte. Kepler-37d, bize daha uzak ve büyüklüğü de Dünya’nın iki katı kadar.

Bu tür araştırmaları yaparken başka bir yaşam alanı bulunur ise ne olacağını şahsen çok merak ediyorum. Dünyanın sonu geldi nasılsa başka yaşam imkanı bulup kurtulmalıyız düşüncesinde olduklarından çok eminim.
Bu gidişle 3. dünya savaşı çıkmasa bile başka dünyalar ile savaş çıkacağı kesin görünüyor, er ya da geç bulacaklarından hiç kuşkum yok...
 

alpine

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
11 Nis 2009
Mesajlar
480
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Insanin yasami baska gezegenlere yolculuk etmeye yeter mi, cok supheli. Buyuk oranda bilim kurgu isler bunlar. Belki Mars olabilir, ama bunun otesi Startrekcilik olur.

Yani yuksek ihtimal, insanin soyu gunes denen yildiz civarlarilarinda tukenecek, yitip gidecek.
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
İnsanın yerçekimsiz ortamda uzun süre kalması, fizyolojik olarak olumsuz sonuçlara sebep oluyor. Bu nedenle, gezegenler arası uzun soluklu yolculuklar yapmak oldukça zorlu. Buna karşın, bu konuda çalışılmıyor da değil.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Bilim insanları bu tür araştırmaları dünya dışı farklı yaşam olan gezegenleri bulmak için ve dünyanın özelliklerine benzer başka bir gezegene ulaşmak için yapıyorlar. Bu durumda yolculuk yapabilmek için gerekli araştırmaları da yürütüyorlardır.

Ölümsüzlük üzerine de ciddi çalışmalar yapıldığına göre şayet ölümsüzlüğü bulamasalar bile ömrü uzatmayı başarabilirlerse dünyadan başka yaşanabilecek bir yer bulmaları şart, bizlere ne kadar akıl dışı görünse de bu konulara ciddi kaynak ayıran ve araştırma yapan ülkeler var. Tüm dünya nüfusunu alıp gideceklerini sanmıyorum zaten işlerine yarayacak kadar insan yeterli olacaktır.
 

alpine

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
11 Nis 2009
Mesajlar
480
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
İnsanın yerçekimsiz ortamda uzun süre kalması, fizyolojik olarak olumsuz sonuçlara sebep oluyor. Bu nedenle, gezegenler arası uzun soluklu yolculuklar yapmak oldukça zorlu. Buna karşın, bu konuda çalışılmıyor da değil.

Calisiyorlardir tabi ama akli basinda hicbir bilim insani senin belirttigin ve belirtmedigin bircok sebeplerden bu gezegenlere birgun gideriz yerlesiriz diye bu arastirmalara soyunmuyordur. Bizimkisi merak iste, cevremizde ne var ne yok bakiyoruz, yoksa gidip Kepler-37b'de soyle bogaza karsi bir raki balik yapariz diye hayal kuran oldugunu sanmiyorum.

Ama olsa ne sahane olurdu ha :) Kepler-37b'nin cuprasi iyi oluyormus, asterosismoloji yontemiyle anlamislar.
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Diğer gezegenlerde kolonizasyon amaçlı çalışmalar olduğunu biliyorum, ancak bunlar nelerdir ve kimler tarafından yapılıyor incelemiş değilim.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Scientific American adlı derginin son sayısında insanoğlunun Dünya'dan sonra nereye yerleşim kurabileceği tartışıldı.

2005'te NASA'dan Michael Griffin, yaptıkları çalışmaların amacını "İnsanoğlu yüz binlerce veya milyonlarca yıl yaşamak istiyorsa başka gezegenleri kolonileştirmek zorunda" diye açıklamıştı.

NASA'nın 2000 yılında 200 milyon dolar harcayacak gerçekleştirdiği bir araştırmada en pratik Dünya dışı koloninin Ay'da bulunan kraterlerden birinde yapılabileceği ortaya çıktı. Kraterde yaşamak insanları uzaydan gelen radyasyondan koruyacak. Ay'da aynı zamanda karbon, silikon, alüminyum ve su dâhil birçok kaynak da bulunuyor.

Bazıları ise Ay'ı geçip kaynak açısından daha zengin olan Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün'ün uydularına göz dikmemiz gerektiğini belirtiyor. Ancak yine de Ay'dan sonra koloni olarak en fazla konuşulan gezegen Mars.

Tabii bazıları da gezegenlere ihtiyaç olmadığını ve Dünya'nın yörüngesinde yer alacak uzay kentlerinin de gelecekte söz konusu olabileceğini belirtiyor.

Kaynak; airnewstimes.com / 24 Mart 2011
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Başka gezegene gidersek ordaki tek canlı organizma biz olacağız demektir. örneğin insanın bakterilere ,toprağın organizmalara ihtiyacı var..topraksız bitkide olmayacağına göre işler karışır..insan organizması psikolojiyi geçtim gerekli kaloriyi ve oksijeni alarak devam edemez.. bunları taşımamız gerekir..eğer taşıma su ile değirmenin dönmeyeceği savı doğruysa filmin sonunda to be continued değil the end yazar :)
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst