Kontrol Sorunu

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Psikoloji kategorisinde evrensel-insan tarafından oluşturulan Kontrol Sorunu başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 3,555 kez görüntülenmiş, 10 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Psikoloji
Konu Başlığı Kontrol Sorunu
Konbuyu başlatan evrensel-insan
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan evrensel-insan
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Bireysel olarak; Insan olmayi ve insanlik sunmayi onleyen, en buyuk engel; control altina alma mucadelesidir.

Bu, ne anlama gelir? Bu, ait olan seyi kontrol altina almak demektir. Burada, dikkat edilecek en onemli nokta; uyusumdur. Nedir, bu uyusum?

Eger, kendine ait olani; yine kendisi kontrol altina alirsa; sorun yoktur. Ama, insanoglu; tum tarihsel yasaminda; bu uygunlugu; ta bastan bozmustur.

Yani, kendine ait olani; baska bir seye veya kisiye vermistir.

Bir, bebegin; herhangibirseyin kendine ait oldugunu; dogustan bilmesi imkansizdir. Dogal olan bu durum, baskasina o bebege ait olani kontrol altina alma yetkisi vermistir. Burada; ilk once akla, ebeveyn ve tum ailedeki; bebekten once doganlar ve bebekten once dogan cevre, ortam, ulke, milliyet, din, gelenek, gorenek, ahlak, yerlesmis yasam ve iliski sartlari v.s.

Yani, bir bebek kendine ait olani kendi kontrolune alamadan; bu kontrolu, kendinden once hazir olan bir guce, otoriteye, sisteme ve yururlukte olan herturlu, alisilagelmis dusunce ve davranisa teslim etmistir.

Burada, bir soru sormak gerekir? Peki, neden; bu hazir sistem; bu bebege; kendine ait olani control altina alma bilincini vermemistir de; bu teslim aldigi controlu devam ettirmistir?

Iste, bugun dunyada-her nerede olunursa olunsun-bu control altina alma mucadelesi; bir kisinin kendine ait olani kendi kontrolu altina almak istemi ile; halihazirda olan ve o kisinin kontrolunu teslim almis olan sistemin ve sistemin her turlu soyut ve somut teslim almis unsurunun, bunu o kisiye vermeme mucadelesidir.

Bu, mucadeledir ki; insanoglu tarihine damga vurmustur. Iste, bu kontrolu kisiden teslim almis sistem-ki bu tarihsizdir-, ilkinsanoglundan bu yanadir. Gucu, hakki, hukuku, ozgurlugu, ve bilinen bilimum sistemleri ve ideolojileri ve teorileri yaratmistir.

Dogan bir bebek; dogal olarak, kendine ait olanin kontrolunu, sisteme ve onun herturlu varolan yasamina birakmistir.

Sorumuz sudur; Bu, bebek; kendine ait olani-fiziksel bedeni ve dusunce ve davranisi-ne zaman kendi ustune alma ve kontrolunu kendi kontrol etme istemine girer?

Bu, bir bebegin uc yasina geldikten sonraki istemidir. Uc yasindan itibaren bir bebek; kendini ispate baslar ve yasi ilerledikce, kendine ait olanlari farkeder ve bunlari kendi kontrolu altina almak ister.

Peki, alabilir mi? Genelde, hayir? Neden? Basta anne-baba ve cevre; ona yasaklar koymaya, cezalar vermeye baslar. Iste, tam bu noktadan itibaren; otorite ve guc kendini gostermeye baslar.

Artik, bundan sonrasi ise bir mucadeledir. Ne, mucadelesi; bu kendisinden alinan controle itaat edip; etmeme mucadelesi.

Eger, gercekci davranir ve evrensel temelde bir tesbit yaparsak; bu otorite ve guc- baskasini itaat altina alan ve aldigi itaat altinda tutmak isteyen-basta tanri veya yaraticidir. Sonra sistemler gelir. Dini, sosyal, toplumsal, siyasal, etiksel, bilimsel, v.s. sistemler ve sonra bu sistemlerin kuruluslari ve kurulus temelleri gelir. Devlet, hukumet, polis, asker, sivil kuruluslar, sosyal, ekonomik, egitimsel kuruluslar; krallik, kolelik, feodalite, kapitalizm, demokrasi, otokrasi, oligarsi, monarsi v.s. sonra gelen; milli icerik, dini icerik, cografi icerik, ahlaki, geleneksel, goreneksel v.s. icerik. Daha sonra, toplumun degerleri, cevre, sulale, akraba ve en son aile.

Iste, butun bu otoritelerle mucadele ederek-uc yasindan itibaren-kendine ait olani kendi kontrolu altina almak durumundadir.

Yazimi; bir soruyla bitirmek istiyorum. Peki; neden, bu kontrolu, bebekten alan sistem-butunuyle-bebek kendine ait olani kendi kontrolu altina almak istedikce;ona vermez? Neden, bu teslim aldigi kontrolu, o bebek uzerinde, olene kadar surdurmek ister? Peki; dogumu ve olumu (olmek) kendi istemiyle, kendi kontrolunde olmayan bir bebegin; kendine ait olan yasam ve iliskileri, kendi kontrolundemidir? Ne, duzeyde?; bu duzey, birey olmak isteyen bir kisi icin yeterlimidir?

Insanoglunun sorunu ne mulkiyet sahipligi ne de emek sermaye celiskisi v.s. degildir. Insanoglunun sorunu kendine ait olan yasam ve iliskisini de kendi kontrolu altina alamama sorunudur.

Cunku tarihin baslangicindan beri, ilkinsanoglundan bu yana ve tarihin her doneminde, insanoglu biri kendine ait olani ona vermeyen bir sistem ile karsi karsiyadir.

Iste, bu sistem, bu vermeme mucadelesini devam ettirebilmek icin; otoriteye ve bu otoritenin verdigi herturlu sistemsel -somut veya soyut- guce ihtiyac duyar.

Bu sistemin degismeyen tek ogesi-bugune kadar-tanri ve yaraticidir. Bu sistemin en buyuk gucudur. Iste, bu tanriya verilen control altina alma gorevi; bir kisiye kadar iner.Bunu ona ve kendine veren ve bu aldigi otoriter control mekanizmasini da; yine aldigi yere geri vermeyen ve vermemek icin; herturlu, sistem yaratan-her yonuyle- insanoglununkendi onune koydugu en buyuk engelidir.Boyunduruk tutsakligidir. Butun, herseyin kokeni ve temelide, bu celiskidir.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Oto Control

Insanoglu kendi yasam ve iliski tarihinden beri, insanlasamamada oto control bilincsizligi ve farkindasizligi yasamaktadir.

Oto kontrolun iki yonu vardir. Birincisi mustakil var olarak olan varlik, insanoglu turu biri.

Digeri bu varligin turu icindeki yasam ve iliskileridir.

Tarih incelendiginde; oto control genelde, toplum icinde belirli bir konuda one cikanin, icinde bulundugu toplumu control altina almasiyla baslar.

Burada bireysel bir control yoktur, aksine o bireyin gucunun,bilgisinin, otoritesinin v.s. kisaca bir cesit ustunlugunun kontrolu vardir.

Bu control, hayvanlar aleminde de yasanir ve controlu ele almak icin, savaslar, mucadeleler olur. Toplumlarin gelismesiyle bu oto control, hiyerarsik bir dagilimla sahiplenilir ve kurallar, yasalar ve kurum, kuruluslarla sistemlesir ve duzen haline gelir.

Ondan sonrada, toplum kendi oto controlunu kendi bunyesinde saglayinca da tikir tikir isler.

En kucuk oto control birimi, ailedir. Sonra,akraba, sulale, cevre, toplum, millet olarak genisler.

Otocontrolun en onemli ozelligi erkeksel ve hiyerarsik olmasidir. Erkekler arasinda, babadan ogula v.s. aktarilir.

Toplum bu oto controlu kaybettigi zaman, ya da baska bir guc otorite bu oto controlu eline almak istedigi zaman; toplumsal bir kaos, karmasa, devrim, karsi devrim v.s. yasanir. Bu savaslarin sebebi, oto controla isyandan ziyade, isyan edenin kendsi aklinin inandigi dogrusunun oto controlu ele gecirme ve yonlendirme, yonetme cabasidir.

Oto control da, ben, bencillik, bireycilik v.s. yoktur. Sadece baskasinin controlunu ele gecirmek ve kendi controlunu baskasina vermek; ya da baskasinin controlu altinda, baskalarinin controlunu elinde tutmak vardir. Iste hiyerarsi de budur.

Nihilizm ile, dunya insanoglu tarihi yeni bir evreye girer. Bu da oto control isyanidir. Ama; burada ilginc olan bu kontrolsuz yukumsuzlugun, aslinda kontrolu guce, otoriteye vermesidir. Sosyal Darwinizm de de bu gorulur.

Buradaki oto control farki, eskiye nazaran; oto controlu eline alanin bunu baskasi adina degil;kendi adina yaptiginin bilinci ve farkindaligidir.

Iste bu kendinden yonlendirimli oto control, tarihte bireyci akilciligin baslangicidir. Buradaki bananecilik ise, baskasinin oto controlunu almamak olarak yansir. Yalniz baskasinin oto controlunu almayan, kendi oto controlunu baskasina verdiginin bilinc ve farkinda degildir.

Bireyci akilciligin, canavarligi ise; kendi controlunu bilerek ve farkinda olarak baskalarinin harcanmasina ve kullanilmasina kullanmak anlamindadir.

Iste bu yukumsuz oto control, hem dunyayi, hem de insanligi 19. ve 20. yuzyilda kana boyamistir ve hala da boyamaktadir.

Burada onemli olan ise, birey bilinci ve onun tursel self bilincidir. Yani, oto controlun, ne baskasina verilmesi, devredilmesi; ne de baskasinin oto controlunu devralma ve kendi ustune alma.

Iste bu hak ve ozgurluk anlayisi, bireyin hem kendi oto controlunu, hem de baskalarinin kendi oto controlunu saglar ve oto control bilinc ve farkindaligini almis bireyler de, birbirlerinin oto controllarina mudahele etmeden beraberce yasarlar.

Gunumuzun sorunu, bu bilinci almis bir bireyin evrensel-insan zihniyeti saygi ve vicdan algisidir.

Yani en buyuk tehlike, oto kontrolu baskasina verme tehlikesi ve en kolay hata da baskasinin oto kontrolunu elinden alma hatasidir.

Cunku, eger bir birey, bireysel bilincini, tursel selfi ile birlestirmis se; self degerleri cok yuksektir ve kolayy hata da bu yuksek self degerlere, baskalarinin kolayca oto control teslimidir.

Sonucta, self degerleri yuksek birey; eger oto controlunu baskasina veriyor ve bunun da bilincli rahatsizligini yasiyorsa, ortada sorun var demektir.

Burada kendine olan, saygisi, guveni, azmi, kararligi v.s. sinde bir sorun var demektir.

Bakasinin oto controlunu aldigi zamanda, bunun farkina vardigi an, ya da oto controlunu veren, bunu ona hissettirdigi an; bu oto controlu birakmasi ve kisinin almasini saglayabilmesidir.

Iste nihilizmin bireyci akilciliginin yukumsuz oto controlu ve toplumsal kisiliginin kendiliginden yoksun ve sadece baskalarina yonelik oto controlu; ancak birey bilinci ve farkindaliginin tursel bilinc ve farkindaliga tasinmasi ile onlenir.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Oto Control neden Gereklidir?

Peki, oto control gerekli midir ve neden gereklidir?

Bunun da iki cesit cevabi vardir.

Birincisi; dogal zihniyet ve onun egosunun yapilanis, sekillenis ve isleyis mekanizmasinin temelini olusturur.

Sonucta insandisi ve insanlikdisi temelli zihniyet; oto controlu, onceleri turun controlu temelinde, daha sonra da turun kendi kendini controlu temelinde ve en sonuncusu turun bireyci akil ile bilincli ve farkindalikli controlu temelinde gelismistir.

Oto control; dunyanin hangi cografyasinda ve toplumunda dogarsda dogsun bir bebegin, yasam ve iliskilerini geldigi dunya ve bu dunyaya insanoglunun verdigi her turlu deger, tabu ve veriye kendini ve canini adamasi ve teslim etmesidir.

Toplumsal ve bireysel olarak ta, bu kendini teslim ettigi deger, tabu ve verilere de baskasini teslim almasidir.

Insanoglu turu ve biri, yeryuzune geldiginden beri oto controlsuz yasamamistir ve yasayamaz.

Ama; insanoglu turu ve birini insansal zihniyete tasiyacak oto control ise, tamamen bilincli ve farkindalikli bir oto control olacaktir.

Sonucta insan olmak ve insanlik sunmak; bireysel mumkun degildir. Insan olmanin ve insanlik sunmanin anlami birarada yasam ve iliski surmek durumunda olan bireylerin birbirleriyle beraber, birarada ve bir butunluk ve birlik icinde yasam ve iliskilerini getirir.

Bu da birey bilincli oto controlu gerekli kilar. Cunku bir birey kendi varliginin bilinc ve farkinda oldugu surece, kendi turunun ve kendi disinda kalan ve algiladigi herseyin yasam degerini algilar. Bu da kendisinin yasam ve iliskisi baskalarinin yasam ve iliskisi demektir. Bu da herkesin kendi yasam ve iliskisini kendi bilinc ve farkindaligi ile yasarken, yine ayni bilinc ve farkindalik ile baskalarinin yasam ve iliskisine de saygi gostermesidir.

Yani, yasamak ve yasatmak birey bilinci almis bir kisinin siaridir.

Ileride oyle bir dunya duzeni kurulur ve birey kendisini turune her turlu teslim edecek ve ona guvenecek bir duzeye gelir ve turu bir butun olarak her bir bireyini kucaklarsa, belki o zaman da oto controle gerek kalmaz.

Cunku oto kontrolun birey bilincli temeli yasam korkusu/korumasidir.

Birey bu korkuyu atlatir ve yasamini turune teslim edebilecek bir dunyada yasarsa, bu korkuda kalkar.

Ama gunumuzde oto kontrol, kisilerin yasamlarini degerlere ve kendi disindaki sisteme, baskasina teslim etme/alma kontroludur. Buna olum ve sonrasi da dahildir.

Bireyler, turleri icinde yasamlarini birbirlerine mudahele etmeden ve kendi oto controlleriyle yasayacak duzen ve duzeye geldigi zaman ne yasam korkusu, ne de oto control gerekliligi kalmayacaktir.

Cunku boyle bir duzey ve duzen; bireyin turu ile butunlestigi duzey ve duzendir.

Oyuzden oto controlu, hem yasamak hem de yasatmak hem korumak/kollamak hem de baskalarinkine mudahele etmemek icin kullanalim.

Ne controlumuzu baskasina/baskaseye v.s. verelim, ne de baskasininkini kendi kontrolumuze alalim.
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
Kontrolü bir başkasına veya bir yaratıcıya devretme isteği veya gereği şu sebepten olabilir;kendi açımdan olaya baktığımda evrende henüz insanoğlu ve bilimin çözemediği pek çok açıklama bekleyen sorular dizisi var.Daha maddenin bilye mi dalga mı olduğu,higs alanı bozon dedikleri ve çoğu bilim insanının inanmadığı bir ''tanrı'' parçacığı tanımlaması,sonsuzluk,paralel verenler,reenkarnasyon,süper konumdaki atom,ve metafiziğin bir çok konusu insanoğlunu aciz bırakmaktadır.

İşte bu problemleri çözmekte yetersiz kalan insan türü,daha kendi varoluşunu çözememişken neyin kontrolünden bahsedebilir.Doğum,yaşam,ölüm ve bu yaşam devam ederken hayatın bizim karşımıza çıkardığı sürpriz ve beklenmedik doğal olaylar ve daha sayabileceğimiz pek çok bizim dışımızda gelişen ve zaten bunların kontrolünden bahsetmek bile olanaksız olan şeyler,burada bir yaratıcı gücü ister istemez düşünme ve kontrolü ona bırakma isteği oluşturur.Buna İslamiyette kaza ve kadere iman diyoruz..Ve şuna inanıyorum ne kadar bilinçlensek ve iç dünyamızdaki bu çözemediğimiz problemlerin çatışmasından kurtulsak bile mutlaka çözümünde ve açıklanmasında aciz kalacağımız noktalar olacaktır ve vardır..Ben bu nedenlerden dolayı insan türünün hiç bir zaman maddi ve ya manevi bir kontrolü tam anlamı ile eline alabileceğini sanmıyorum..
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Kontrolü bir başkasına veya bir yaratıcıya devretme isteği veya gereği şu sebepten olabilir;kendi açımdan olaya baktığımda evrende henüz insanoğlu ve bilimin çözemediği pek çok açıklama bekleyen sorular dizisi var.Daha maddenin bilye mi dalga mı olduğu,higs alanı bozon dedikleri ve çoğu bilim insanının inanmadığı bir ''tanrı'' parçacığı tanımlaması,sonsuzluk,paralel verenler,reenkarnasyon,süper konumdaki atom,ve metafiziğin bir çok konusu insanoğlunu aciz bırakmaktadır.

İşte bu problemleri çözmekte yetersiz kalan insan türü,daha kendi varoluşunu çözememişken neyin kontrolünden bahsedebilir.Doğum,yaşam,ölüm ve bu yaşam devam ederken hayatın bizim karşımıza çıkardığı sürpriz ve beklenmedik doğal olaylar ve daha sayabileceğimiz pek çok bizim dışımızda gelişen ve zaten bunların kontrolünden bahsetmek bile olanaksız olan şeyler,burada bir yaratıcı gücü ister istemez düşünme ve kontrolü ona bırakma isteği oluşturur.Buna İslamiyette kaza ve kadere iman diyoruz..Ve şuna inanıyorum ne kadar bilinçlensek ve iç dünyamızdaki bu çözemediğimiz problemlerin çatışmasından kurtulsak bile mutlaka çözümünde ve açıklanmasında aciz kalacağımız noktalar olacaktır ve vardır..Ben bu nedenlerden dolayı insan türünün hiç bir zaman maddi ve ya manevi bir kontrolü tam anlamı ile eline alabileceğini sanmıyorum..

Insanoglunun dun, bugun ve yarin ve de her doneminde gelisen yenilenen ve eskisi yanlislanan sekilde her zaman epistemolojik olarak kavramsal bilgisinin geldigi anlik siniri olacaktir ve bu hic degismeyecektir. Onemli olan bunun yenilenebilirligi, sinirsizligi ve sonsuzligudur.

O yuzden tam da inancin bahanesi bu "yetersizlik" tir. Iste bu algidan betyni gozlemden koparan ve sirf aradigi cevabi sorusuna inanc olarak verdirten.

Iste senin cumlenin bunyesindeki karamsarlik ta hem bu inanc teslimiyetinden hem de kendilik bilisselliginin yoksunlugundan kaynaklaniyor.

Sonucta ve her halukarda soran da yanit veren de soracak olanda verdigi yanittan tatmin olacak olan da insanoglundan baskasi degildir.

Benim acimdan bilimsellik, bilissellik, bilgisellik gozlemsel yanlislanabilirlik ve olgusal gecerlilik temelinde yeterlidir. Ayrica kendilik bilisselliginin getirdigi bilinc ve farkindaligim da inanca ihtiyac duymaz. Cunku konulara varliksal, yaratilissal, ideolojik, inancsal, gerceksel, dogrusal v.s. temelli metafizik olarak bakmaz.
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
Peki bu bilimsel,bilgisel,bilişsel,gözlemsel dünyanızda çözüme odaklandığınız ve bir türlü çözemediğiniz hiç bir konu yok mu..?Varsa bu sorunları hangi temelde çözebileceğinizi sanıyorsunuz, bu engin kendine güven duygusu nereden geliyor..Tek başına bir insan olarak hiç bir şeyden kimseden yardım almadan bunca sorunun altından nasıl kalkabilirsiniz..Biraz nihilist bir yaklaşım,belkide fazlasıyla..
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Peki bu bilimsel,bilgisel,bilişsel,gözlemsel dünyanızda çözüme odaklandığınız ve bir türlü çözemediğiniz hiç bir konu yok mu..?Varsa bu sorunları hangi temelde çözebileceğinizi sanıyorsunuz, bu engin kendine güven duygusu nereden geliyor..Tek başına bir insan olarak hiç bir şeyden kimseden yardım almadan bunca sorunun altından nasıl kalkabilirsiniz..Biraz nihilist bir yaklaşım,belkide fazlasıyla..

Sorunlar zaten farkina varilip, algilanip bilinc ve farkindaliga cikarilip, cozulmek icindir.

Burada onemli olan ...e goredir. Benim de ...e gorem numenal insanlik oldugundan cozum vardir. Ayrica sorunlarin temelinin algisi da onemlidir. Burada da benim algim ve bilisselligim sorunlarin sadfece bir insanoglu urunu oldugudur.

Insanoglu dahil fenomenin bir sorunu yoktur. Sorun numenaldir ve bu da numenal insanliga goredir.

Zaten evrensel-insan zihniyeti sorunu koken ve temellerinden ortaya koyar. Bunu ben acikladim.

http://www.felsefe.net/felsefenet-f...numenal-devrimi-gerceklestirme-asamalari.html
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
Daldan dala atlamaya gerek yok bence,tek linkte ''Qua'' felsefesine yönlendirmeniz tüm sorularımın cevabı olarak yeterlidir.Zaten devam etsem konu hoplaya zıplaya oraya dayanacaktır..Teşekkür ederim..
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Daldan dala atlamaya gerek yok bence,tek linkte ''Qua'' felsefesine yönlendirmeniz tüm sorularımın cevabı olarak yeterlidir.Zaten devam etsem konu hoplaya zıplaya oraya dayanacaktır..Teşekkür ederim..

Qua felsefesi sadece disaridan bakis aciusini ve notr algiyi verir. Serbest dusunurluk, aklin sinirlarini astirir, yapilandirmaci epistemoloji herseyin bir insanoglu yapilandirilmisligini ortaya koyar.

Evrensel insdan zihniyeti de; bu yapilandirilmisligin sekilsel koken ve temellerini dogal ve fenomenal zihniyet olarak verir.

O yuzden qua felsefesini uygulayabilmek bunlardan gecer.

Asil ben tesekkur ederim.
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Sorunlar zaten farkina varilip, algilanip bilinc ve farkindaliga cikarilip, cozulmek icindir.

Burada onemli olan ...e goredir. Benim de ...e gorem numenal insanlik oldugundan cozum vardir. Ayrica sorunlarin temelinin algisi da onemlidir. Burada da benim algim ve bilisselligim sorunlarin sadfece bir insanoglu urunu oldugudur.

Insanoglu dahil fenomenin bir sorunu yoktur. Sorun numenaldir ve bu da numenal insanliga goredir.

Zaten evrensel-insan zihniyeti sorunu koken ve temellerinden ortaya koyar. Bunu ben acikladim.

http://www.felsefe.net/felsefenet-f...numenal-devrimi-gerceklestirme-asamalari.html

Verilen link;

http://www.felsefe.net/felsefenet-f...insel-devrim-ve-gerceklestirme-asamalari.html
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Sorunlar zaten farkina varilip, algilanip bilinc ve farkindaliga cikarilip, cozulmek icindir.

Burada onemli olan ...e goredir. Benim de ...e gorem numenal insanlik oldugundan cozum vardir. Ayrica sorunlarin temelinin algisi da onemlidir. Burada da benim algim ve bilisselligim sorunlarin sadfece bir insanoglu urunu oldugudur.

Insanoglu dahil fenomenin bir sorunu yoktur. Sorun numenaldir ve bu da numenal insanliga goredir.

Zaten evrensel-insan zihniyeti sorunu koken ve temellerinden ortaya koyar. Bunu ben acikladim.

http://www.felsefe.net/felsefenet-f...numenal-devrimi-gerceklestirme-asamalari.html

Verilen link;

http://www.felsefe.net/felsefenet-f...insel-devrim-ve-gerceklestirme-asamalari.html
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst