Ketosis /Ketozis Nedir?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde K Harfinden Nedir? Başlıkları kategorisinde "ictenlik" tarafından oluşturulan Ketosis \/Ketozis Nedir? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,471 kez görüntülenmiş, 6 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı K Harfinden Nedir? Başlıkları
Konu Başlığı Ketosis \/Ketozis Nedir?
Konbuyu başlatan "ictenlik"
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan "ictenlik"

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113

Ketosis,
Özünde vücudun glikozdan enerji türettiği ve sentezlediği düşünülse de, düşük karbonhidratlı beslenmelerde vücudun glukozdan enerji üretmeyi bırakarak yağdan enerji sentezlemeye başlaması ve vücudumuzda (kanımızda) yağları enerjiye dönüştüren bir madde olarak ketonun dolaşmasından ismini alan (ketozis) yağa dönük enerji sentezli beslenme metodolojisi ya da vücut için yağ sentezli enerji üretim fazıdır..


----
Ketosis (kanda ketonların varlığı ya da kandaki yüksek keton oranı durumu) çoklukla açlığın ya da metobolizmada bir şeylerin ters gittiğinin işareti olarak görülerek, yanlış değerlendirilen bir kavram olagelmiştir. Oysa (eğer Tip 1 Diyabet hastası değilseniz) bu oldukça gerçeklerden uzak bir inanıştır. Tam tersine ve popüler efsanelerin zıttına, normal yağ metabolizmasının bir sonucu olan Ketonlar hücrelerimiz için temel ve vazgeçilmez bir iyileştirme enerjisi sağlarlar.

Vücudumuz ketonları, karbonhidratlardan (şeker/glükoz) gelen enerjiden çok daha sağlıklı, güvenli ve efektif bir şekilde enerji ihtiyacı için kullanır. Peki vücudumuz ketonları nasıl üretir ? Taş devri insanı gibi, karbonhidratsız ya da düşük karbonhidratlı (günde 60 gr ya da daha az karbonhidrat tüketen) bir beslenme sistemi uyguladığımızda keto-uyumlu hale geliriz.
buna ketosis diyoruz..
---

* ketosis hali kanserli hücrelerin beslenemeyip, aç kalmasına sebep olur,
* Ketosis ayrıca hücrelerimizde kalıntı şeklinde bulunan ve davranan, hücre çalışmasını kötü etkileyerek yaşlanmayı artıran proteinlerden temizler.

* Ketosis, yüksek karbonhidratlı beslenmede ortaya çıkan bir çok problemin – örneğin anksiete, aşırı iştah, asabiyet, çarpıntı , mod problemleri vb. – başarıyla üstesinden gelir. Ketojenik beslenmenin insan ve hayvanlarda tümörleri küçültebileceği , beynimizin stres ve toksisiteye karşı direncini artırdığı bu kadar açıkken, yüksek yağ tüketimine dayalı beslenmenin ana akımda bu denli kötülenmesi bir insanlık suçudur.

--


Ketojenik beslenme epigenetik değişimleri indükleyerek mitokondrinin enerji çıkışını artırır, zararlı serbest radikallerin üretimini düşürür ayrıca beyin için önemli bir nörotransmitter olan GABA’nın üretilmesini destekler.

Mitokondri enerji kaynağı olarak yağları kullandığında, toksik yükleri azalır, enerji üretici genlerin verimliliği ve enerji çıkışı artar.

Bu mucizevi iyileştirici etkinin sebepleri yağ metabolizmasında ve buna bağlı olarak ketonların karaciğerde , mitokondri bünyesinde kimyasalların hücre içerisinde bırakıldığı ama hücre dışında güçlü antienflamatuar anti-oksidanların stimüle edildiği bir mekanizma çerçevesinde üretilmelerinde yatmaktadır. Mitokondrinin durumu sağlık durumumuz için en temel anahtarlardan biridir.

Günümüzün modern dünyasında başlıca enerji kaynağı şekerdir (karbonhidrat) ve şekerin bir enerji girdisi olarak hücrenin enerji santrali olan mitokondriye aktarılmasından önce hücre sıvısında işlem görmesi gerekmektedir. Yağ bazlı enerji kaynakları için ise böyle bir işlem söz konusu değildir ve enerji üretimi için doğrudan mitokondride işlem görürler. Dolayısıyla şekerden enerji üretmek yağlara göre çok daha karmaşık ve zordur.


----

alıntılar için;
 
Son düzenleme:

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
•Ketojenik diyetin tarihçesi

Açlığın epilepsi tedavisinde kullanılması Hipokrat’a kadar dayanmaktadır. İncil’de Hz İsa’nın epilepsi tedavisini aç bırakarak tedavi ettiği bildirilmektedir.

1911 yılında epilepsinin modern anlamda tedavisinde ketojenikdiyetin kullanılması Fransa’da gerçekleşmiştir (1). 40’lı yılların başlarına kadar son derece revaçta olan bu tedavi antiepileptik ilaçların piyasaya girmesiyle büyük ölçüde terk edilmiştir. Ancak son yıllarda yeniden keşfedilmiştir!



-----------

---------- Mesajlar Birleştirildi at 07:56 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 07:50 ----------

•Alzheimer-ketojenik diyet

20 Alzheimer’lı hastaya MCT’den zengin ketojenikdiyet verilmiş ve kognitif fonksiyonlarda belirgin düzelme görülmüş (1). Hayvan deneylerinde de benzer sonuçlar elde edilmiş (2).

•Dirençli epilepsi-Ketojenikdiyet
•J. Hopkins hastanesinde "600 durdurulamayan" epilepsi nöbeti (20 nöbet/gün; >6 epileptik ilaç) olan hatalara ketojenik diyet uygulamışlar.

•Hastaların 1/3’ünde nöbetler durmuş. Hastaların 1/3’ünde nöbetler azalmış. Hastaların 1/3’ünde nöbetler aynı kalmıştır...

-------
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113


Ben eski bir karbonhidrat bağımlısıyım. Bence bu mantık değişecek.

Çünkü geçmişteki protein aşkı şimdi karbonhidrat aşkı oldu. Kliniğimde bu dediklerimi neredeyse her zaman uyguluyorum.

Diyetin arkasındaki bilimi açıklayınca göreceğiz ki sağlıklı bir yaşama kavuşmanın birden fazla yolu var.

Size vurguyla hatırlatıyorum: hayatta kalmak için karbonhidratlara gerek yok. Gerekli bir gıda değil.


İlk öğrendiğimiz şeylerden biri bu, vücudumuzun neyi yapmadığı ve ne yememiz gerektiği. Bu listede karbonhidratları bulamazsınız.

Vücudun içinde olanlardan bahsedelim sadece yemekten değil. Vücudun içinde olanları da bilmeliyiz.

İnsanlar yedikleri yemekleri yakıt olarak yakıyorlar. Hem et hem ot yiyoruz. Protein genellikle vücut yapısında kullanılıyor ve bunu konuşmayacağız.

Eğer karbonhidrat ve yağ yersek o ikisini yakıt olarak kullanırız. Eğer karbonhidrat yersek çoğunlukla karbonhidrat yakarız.

Ve yağ yersek çoğunlukla yağ yakarız. Bu en temel bilgiler.


Yağ yediğinizde enerji kaynağı ketonlar ve yağ asitleri oluyor. Bu ikisini enerji açısından tanımıyorsanız bunu size tanıtacam.

Y ekseninde günlük karbonhidratlara göre popüler diyetler. X ekseninde de kalori miktarına göre diyetler.

Sarı diyetlerin karbonhidratları o kadar düşük ki, vücudunuzun yağ yakmaktan başka yolu yok.

Sağda yukarıda olan karbonhidratlı diyetlerde glikoz yakılıyor. Sağda aşağıdaki karbonhidratsız diyetlerde ise yağ asidi ve ketonlar yakılıyor.

Bu şekilde yapılmışız. Burada yanlış bir şey yok. Gece boyunca bir şey yemeyince çoğunuz yağ yakmaya başlıyorsunuz.

Çocuklar bunu yapmakta çok iyiler. Şeker hastaları ise çok kötüler. Eğer hastaysan ve gün boyunca bir şey yiyemediysen, keton ve yağ asidi yakmaya başlarsın.

Eğer 10 gün boyunca açlık grevi yaparsan vücudun keton ve yağ asidi yakmaya başlar. Vücudun böyle işler.

Peki az karbonhidratlı diyet nasıl uygulanır? Benim kliniğimde pek çok yolumuz var. Ketojenik diyoruz çünkü enerjiyi ketonlardan almaya başlıyorsunuz.

Yumurta, bacon, şekersiz yoğurt, tavuk salatası, ekmeksiz hamburger. Atıştırmalık: zeytin, peynir çubukları, brokoli, balık
İçecekler: su, şekersiz içecekler, kremalı kahve.
Bireyler onlara verdiğim 100 kadar yiyeceğin olduğu bir listeden yiyeceklerini seçiyorlar. Onlara bu listeden istediğiniz neyse yiyin diyorum. Başka hiçbir sey yok.
Bu diyeti vejeteryen olarak bile yapabilirsiniz. Et yeme zorunluluğu yok.
Prof. Campell ile ortak noktamız bu mu acaba? Aynı şeyi değişik kelimelerle söylüyoruz.
Karbonhidratları iyi kötü diye ayırabiliriz. İyi olanlar sebzeler, kötü olanlar bugün Amerika da üretilen yapay yiyecekler. Umarım onlardan çok yemiyorsunuz.
Bu diyetler belirli aşamalara bölünebilirler. Kilo verme aşaması, kiloyu uzak tutma aşaması. Kiloyu verdikten sonra akdeniz de yendiği gibi, Fransız, Ispanyol veya İtalyanların yediği gibi yenebilir.
Ama hala kilo vereceksen böyle yiyemezsin. Daha şarap falan olmamalı. Ama gelecekte olabilir.
Kalp rahatsızlıklarının önlenmesinde İspanyol diyetinin etkileyici olduğu görüldü.

Bu kanseri ve metabolizmayı nasıl etkiliyor bakalım. Anlayın ki karbonhidratları kesmek glikozun ve insülinin azalmasına sebep oluyor.

Yani şeker (sucrose=glikoz+früktoz) kandaki şekeri arttırıyor. Şeker ve nişasta kan şekerini arttırıyor. Ekmek ve makarna gibi yiyecekler vücudunda nişastadan glikoza dönüşüyor.
Vücudunun metabolizması için, bir çay kaşığı patates yemek ile bir çay kaşığı şeker yemek arasında bir fark yok.
Tabakta değişik görünebilir, tadı değişik olabilir ama vücudunuz için bir farkı yok.

İnsülin pankreas tarafından, kandaki glikozu indirmek için salgılanır. Vücudumuz yüksek glikoz seviyesini sevmez. Kandaki miktar ciddi bir şekilde denetlenir.

İnsülin glikozu azaltırken aynı zamanda lipogenez yani yağ depolamayı da başlatıyor ve yağ yakmayı durduruyor. Yani insülini azaltmak yağ yakmayı başlatıyor.

Bu da obeziteyi çözmeyi amaçlayan az karbonhidratlı diyetin ana noktası. İnsülin azaldığında, vücut, üstünde yağ olarak bol bol yakıt olduğunun farkına varıyor.

Ve yağı yakmaya başlıyor. Az karbonhidratlı diyet kandaki glikozu azaltarak insülini azaltıyor. Bu bilgi o kadar temel ki, üniversitelerde öğretilmiyor bile.


İnsülin aynı zamanda büyümeyi teşvik eden bir hormon. Bu nedenle bizi kansere bağlıyor. İnsülini azaltmak kanser büyümesini azaltabilir.

Burada yemekten sonra kandaki glikoz ve insülin miktarını görüyoruz. 2005'teki bir araştırmadan ortaya çıkan sonuç. Eğer karbonhidrat yemezseniz kan şekeri yükselmiyor.


Yemekten sonra kan şekerinin yükseleceği öğretiliyor. Ama bu eğer karbonhidrat yiyorsan normal.
Ben bu diyeti, Duke'taki ilk araştırmamdan beri, 10-12 yıldır yapıyorum. Ve karbonhidrat yemediğim için kan şekerim yükselmiyor.
Normal olması, iyi olduğunu göstermiyor. Neyin iyi olduğunu görmek istiyoruz.
Bir hastam bana 1923'ten kalma bir diyet kitabı verdi. Bu kitap hoşuna gidebilir dedi.
Ben de böylece, insülinin keşfedilmesinden önce şeker hastalarına verilen diyeti gördüm. Bu diyet benim 1999'da araştırmaya başladığım diyetle aynıydı.
İnsülinin keşfinden önce doktorlar tarafından tavsiye ediliyordu. Yeni bir bilgi değil. Eğer şeker hastalığı için ilaç olmasaydı hep bu diyeti uygulayacaklardı.

Benim kliniğimde uyguladığım diyet de bu. Bugünün şeker hastalığı uzmanları bu diyeti bilmiyorlar.
Bu az karbonhidratlı diyet hakkında verdiğim bir saatlik sunum. Hepsine vaktim yok. Karbonhidratlar gerekli gıda değiller.
Bu diyet ile kalori konuşmadan kilo verilebilir. Bu diyetle karın açlığı azalır ve daha az yenir.

En aşağıdaki nokta. Bu diyet, kolestrolu ve trigliseridi azaltıp, kalp sorunu riskini azaltır.
Bu konuda bir sürü araştırma var ve vikipediye giderseniz ilk 50 dipnotlarla bu araştırmaları görebilirsiniz. Bulması zor değil.

Bence en iyi ve en uzun araştırma İsrailli Shai et al'a ait. O gördü ki bu diyetle iki yol içinde şahdamarındaki tıkanıklık azalıyor.

Bu konuda bir sürü araştırma var ve vikipediye giderseniz ilk 50 dipnotlarla bu araştırmaları görebilirsiniz. Bulması zor değil.
Bence en iyi ve en uzun araştırma İsrailli Shai et al'a ait. O gördü ki bu diyetle iki yol içinde şahdamarındaki tıkanıklık azalıyor.
İnsanların önceki diyetleri her ne olursa olsun. Eğer bu diyet sağlıklı mı diye meral ediyorsanız hala, onun araştırmasına bakabilirsiniz.
Nordmann tarafından 2006 yılında ve Hession tarafından 2008'de de araştırmalar yayınlandı. 2013'te şeker hastalığı ile ilgili bir tane var.

Az karbonhidratlı diyetler ile ilgili araştırmalar arttıkça zaman lehimize ilerliyor.
Peki kanser? Otto Warburg kanser metabolizmasının glikoz metabolizması olduğunu gösterdiği için Nobel Ödülü aldı.
Yani kanser hücreleri yediğin glikozu kullanıyor. Kanser bulmak için kullanılan PET (poiztron emisyon tomografi) taraması, kanser içindeki konsantre olmuş şekeri bulmak için kullanılıyor.

Eugene Fine, PET taraması yaparken, aniden kanser hücrelerine glikoz beslediğini farketti. Bunu araştırdı ve bunun eski bilgi olduğunu gördü.
Çoğu agresif kanserin fenotipi glikolitik. Yani glikoz yani şeker yiyorlar. Chen et al 2001 de bu Warburg etkisi hakkında konuştu.
Tümörlerde de glikoz hakimiyetini gösteriyor. Bu hücreler de içlerine glikoz ve glikoz enzimleri çekiyorlar.
Glikozun hareketini önleyen ilaçlar kanseri önlemek için geliştiriliyorlar.
Tümörler çoğu zaman yağ asitleri ile ketonları enerji için kullanamıyorlar. Belki kanseri şeker yemeyerek aç bırakabiliriz.
Ama bu şimdilik spekülasyon. Ama mümkün. Bazı tümörler için ketonlar zehirli. Bu bayağı önemli.

Bütün bunları göze alarak... Bu doktorları, tıp öğrencilerini şok ediyor. Tüm insan kanında toplam 5g glikoz bulunuyor.
Kanını çıkarıp baksak içinde toplam 5g glikoz var. Bu o kadar açık ama kimse dikkat etmiyor.

Eğer kan tahlili yapsak kanındaki glikoz 100mg/dL. Şeker hastaları günde pek çok kez buna bakıyorlar. 100mg/dL normal.
Bunu lise öğrencilerine göstermiştim. Eğer yetişkin bir insanda 5 litre kan var olduğunu sayarsak. Tabii küçük çocuklarda daha az.

5g veya bir çay kaşığı şeker var kanınızda. Eğer sana günde 100g karbonhidrat yemen gerek denirse... Bu kanındaki şekerin 20 katı.


Eğer hepimiz böyle yiyeceksek hepimizin şeker hastası olmadığına inanamıyorum. Pankreas hiç durmadan kandaki şekeri azaltmak için çalışıyor.
Hayvanlarda test mi? Sorun değil. Steve Freedland hayvanları ketojenik diyete sokarak tümörlerinin sayısını azalttı.
Ayrıca ketojenik olmayan az karbonhidratlı diyet ile Canola yağı tümörlerin büyümesini azalttı. Beyin tümörleri glikoza çok hassaslar. Warburg olayı zamanla daha belirginleşecek. Her kanser bu şekilde olmayacak.
Ama bir hastayı bu diyete sokup kemoterapiye sokarsak... Ben kliniğimde insanları 5 yıla kadar bu diyette tutabilirim. Bu mümkün. Ayrıca vücudun cevabı sadece glikozun azalması değil.
Ayrıca ketojenik olmayan az karbonhidratlı diyet ile Canola yağı tümörlerin büyümesini azalttı. Beyin tümörleri glikoza çok hassaslar. Warburg olayı zamanla daha belirginleşecek. Her kanser bu şekilde olmayacak.
Ama bir hastayı bu diyete sokup kemoterapiye sokarsak... Ben kliniğimde insanları 5 yıla kadar bu diyette tutabilirim. Bu mümkün. Ayrıca vücudun cevabı sadece glikozun azalması değil.

Metabolizmaki iltihaplanmayı da azalmada oluyor. Farelere kanser enjekte edildiğinde diyetteki farelerde hücrelerin büyümesi yavaşlıyor.
Kalori azalması, karbonhidrat azalmasıyla karşılaştırılıyor. Duke'ten bir öğrenci hayvanları aynı kalori seviyesinde tuttu. Ketojenik hayvanlar kilo verdi.
Kaloriler hep aynı değil. Bunun farkına vardılar ve ketojenik diyetteki hayvanlara daha fazla kalori vererek kilo verişlerini durdurdular. Ama yinede o farelerde daha az tümör büyüdü.
Hayvanlarda deney yapmak doktorlar için yeterli değil. Kanser ve insanları konu alan araştırmalar var.
İleri seviyede kanser olan insanlar az karbonhidratlı diyeti yapabilirler mi? Schmidt et al ve Eugene Fine'ın iki deneyinde de bu diyet başarılı bir şekilde uygulandı.
Connetecticut Üniversitesinden Jeff Volek bu konunun en iyi uzmanı. Bu bilimde pek çok deney yaptı. Bu araştırmada bir hastayla göğüs kanserine karşı en olumlu diyeti araştırdı.
Aynı sonuca vardılar. İnsülin azaltılmalı. Bu göğüs kanseri kaynaklarında hep yazılı. Glikozu azaltıp, insülini azaltmak.
Bunları gerçekleştirmekte az karbonhidratlı yemek oldukça başarılı. Araştırmalarında göğüs kanserine karşı başarılı bir sonuç elde ediyorlar. 2012'de yayınlandı.
Sunduğumu özetlemek istiyorum. Az karbonhidratlı diyetler yağ asidi ve ketonlar ile enerji sağlıyorlar.
Glikozu azaltarak. Bu diyetler obeziteyi, şeker hastalığını tedavide etkililer. Prof. Campell gibi ben de çok kötü durumdaki insan
İnsülini azaltmak buna bir çözüm olabilir. Şu an az karbonhidratlı diyetlerle kanseri önlemek için araştırmalar yapılıyor. Çok erken.

10 yıl önce bu az karbonhidrat yüksek yağlı diyetleri araştırmak için para bile verilmezdi. Şimdi buluyoruz. Bir sürü deney yapılıyor.

ABD ve Avustralya'da. Avustralya'dakiler çok uzun süredir devam ediyor. Sizi mekanizmaya dikkat etmenizi istiyorum.
Kanseri yaratan mekanizmeyi izleyin. Kanser ile insülin arasındaki bağı görüyoruz. Ama neyin insülini arttıdığını düşünmüyoruz.
Karbonhidratlar. Size bu bağı göstermek için burdayım. Bunu gözlemleyip daha da iyi tedavi geliştirebiliriz. Kanseri bile. Teşekkür ederim.
 
Son düzenleme:

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
"diyetteyim çıkınca görüşürüz-"
Sanırım ketoyum ve enerjim ve neşem -oldukça yerinde ve oldukça fazlası tuhaf ve değişken hissediyoruz

---------- Mesajlar Birleştirildi at 12:20 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 11:08 ----------

Beslenme konusunda okumaktan -net olarak- bıktım. Özellikle kazein ve gluten duyarlılığı (ya da genel bir duyarlılık yoksa bile az çok herkeste var ve olabilir de) deniyor..

İlginçtir ve çok ilginçtir, Vegancılar Sütü ve kazeini kötülüyor. Kazein kötüyse kötüdür ama bunun veganlıkla ne işi ilişkisi var.

YeşilGazete de süt ve kazeinle ilgili okuduğum iki yazıdan sonra bütün dünyaya bunları bıraktırmak isteyebiliriz ancak bilmiyorum. Tüm bu şeylerin bi açıklaması olmalı...

Burda şimdi karşı vegan yazmayacağım yazmayacaktım ve yazmakta istemiyordum ancak söz açıldı. veganlığın doğaya karşı şefkat olmayacağı şurdan çıkar. Aslanlar vegan beslenemez ve ot yiyerek beslenemez. Bu doğanın gerçeği ve kurumsal yapıdır. Bununla tanışmalıyız. Bu gerçektir...

Ki aslanın beslenmesindeki ölçüt aslanın beslenmesi değildir. Aslan bir karşı önleyici, tembellik önleyici olarak vardır- Aslan karşı atalettir. Aslan kapana koyulmuş tombul tembel hayvanları önler-hareket (kaçma-saklanma) üretir. Doğanın mantığı basittir/düzeyseldir..

Diğer türlü vegan olursak zaten bitkiye döneriz ya da hiç yemeyelim.

İnsan yememeli /hiç yememeli ta ki ölsün ya da güneşten fosfor sentezlesin (bir yolunu bulsun) yoksa ölsün gitsin çürüsün dense onu anlayacağım- Biz insanlar hiç yemeyelim ve bu doğayı gerekirse terkedelim. Mesela bunu dense anlayacağım- Eğer o kadar bilinçli ve insansak;
yeme fiili ile bozuşuğuz anlıyorum.. bende bozuşuğum. Tuhaf bir metabolizmayı beslemek fikri insanı mekanik hisseettiriyor ve saçma geliyor tamam ama zaten öyle tuhaf bir mekanizma ve ölümcül-ölümlü bu-o
vegan iyi hayvansal kötü. Hepsi doğasal, saçmalık

veganlık doğayı bir yönüyle yadsımaktır ya da tuhaf bir iyiniyettir ya da gelişmemiş mantık ölçütüdür-kusura bakmayın ve uyanın...
az yiyelim öz yiyelim yağ içelim felan diyelim -bunu anlarım; priteini doğa zararsız çözeli mbunu anlarım . Hayvansal proteini de gerekeirise hayvanlara ve doğaya minmum yakınlıkla elde edeim çözelim bunu da anlarım
Yere düşmüş elma gibi ölmüş hayvanı yiyelim (az ve öz) diyeni anlardım.

Günlarce ve haftalarca aç kalabiliriz-kalalım ve besin stoklayalım uygun değilse yemeyelim diyeni anlardım. Her kuş yuvasınbdan bir yumurta aşıralım diyeni de... diğer türlü tıkınmalı veganlık komple gerçekten kaçamak-kaçmak


çok saygılıysak afrika da bir kabile hayvanlardan kan akıtırak içiyor; benzerine kadar yol ve olgu var...

ineklerin ya da diğer hayvanların beslenmesini ya da hayvan evcilleşmesi olgusunu ve insan hayvan türdeş karşılaşmalarını biz de sevmiyoruz

Eti için de, sütü için de ahır ineği beslenmesin isterdim ancak kazein mantığına burdan yürümezdim ?
zararlı mı değil mi? kafam karıştı?
Şimdi kazein zararlı mı? Belki de öyle ama bu kirlilikte bilgi seçilmiyor
Belki de gluten kazeinden önce konuşulmalı ama bunun altında yatan ne?

Kimimiz balık kimimiz inek geni mi taşıyoruz? aynı değiliz öyle anlaşılıyor!!!
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Vegan arkadaslar icin.

Dogada cozunmus soya proteini bulunmuyor ve dogadaki besinlerin cig sebzelerin icine bakarak bunlarin bunlarin icinde protein var diyemiyoruz.
Dedigimiz gibi bir domuz ya da ayida tam anlamiyla began beslenemez

Sanirim bezelyeyi yerde bulsak hicbirimiz cig olarak tuketmezdik. Hic bu anlamda cig sebze tuketenimiz var midir?

Kuru baklagiller ki ot tohumlari tencere mikroskoplar ve vitaminler ve icine et proteini ve enzimleri doldurmak icad edilmeden ise yariyor muydu?
Yarin bir ormanda avci toplayici yasiyor olsak protein cozumlerimiz ne olacaktir.
Herhangi dogasal ciplak kosuldaki vejeteryan besinlenmeyi tanimlar misiniz? Meyve yiyiciligi sanirim bizi av kilar
Boceklere kadar yemek zorunda kalirdik metabolik aclik icin
Yagli tohumlari bile cig cignemek ve yemek sanirim neredeyse imkansiz bu durumda kuriyemisler bir sexim olabilirdi ancak yeterli mi? Zeytin hasadini ogrenmeden nasil yag uretecegiz

Vegan beslenme saniyorum ki ve oyle anliyorum ki yag agirligi uzerine kurulabilecektir
Bugunku modern kosullarda oldukca saglanbilir ancak dogal kosullarda ne kadar gercekcidir?

Insan bulundugu doga ve iklim sartlarinda diger tum canlilarin yaptigi gibi uyum icinde ve ozgurce beslenmelidir

Bunu her firsatta anlatiyoruz ancak yine anlatalim. Bir belgeselde modern toplum etkisine maruz kalmamis bir yerli toplum ve orman toplumunda okula gitmeyen 6 yasindaki bir kiz cocugunun tarantula avlayisini ve ve kendi atesini yakarak onu pisirip yiyisini gorduk..Simdi bize gire yadirganabilir ancak bu beslenme biciminde orda kendi icinde hic bir yadirgama yok. Began beslenme bu kiz cocugunu da suclamak ve yargilamak degil midir?
. Simdi insan ne tur bir dogal bilgi arayisinda ya da karmasasindadir...

Vegan yatkinlik sanirim yaga yaslanmalidir
Yuksek dogal Protein sorununu nasil cozumleyecek ve hayvansal yaglar ve bitkisel yaglar ayni etkende midir?

Vegan yatkinlik eger bir duyarliliksa olmus hayvan etleri ve yaglari bile gozlenebilir toplanabilir vs ancak 100 milyon bizonu oldurmus bi insanligin torunuysak?

Sadece kiyiya vurmus bir balina yagiyla iyi saklama kosullarinda kac kisi ne kadar beslenebilir. Bu sadece bir ornek... Olu bir fil ornegin ama bilemedim cunku bir geyigin ya da antilopun aslan avi olmasini yadirgayis doga kendi icinde celismek ya da gormezden gelmek olmalidir

Yasam saygisi derken herkes ve hersey ergec olmektedir. Cozumlemeler bunun uzerine ve geliskin yasam teorileri uzerine temellenmeli ve kurulmali cunku sanirim vegan toplumlar sonuyor ve yikiliyor yokoluyor
Savascil degilseniz bariscil olamiyorsunuz. Insanlik tarihi savaslar yikimlar ve olumler tarihi...
Barbar degilseniz barbarlara yem olursunuz

Buyuk yirticilarin ve dinozorlarin zamaninda insansak? Bilmiyorum belki yumurta toplardik....

Insan tuhaf yaratik....
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Insan vucudunun yag sentezli ve glukoz sentezli iki ayri calisma ve isleyis biciminin/prensibinin olmasi ilginctir ve bu cozumlenmelidir
Bu nasıl açıklanabilir;
Burdaki bilgi kirliligi giderilmelidir
Yagdan enerji enerji üretmeli fizyolojik durum ve sekerden/glukozdan enerji üretmeli fizyolojik durum kavramlarinin açıklamaları geliştirilemlidir.

Yag demek karbonhidrat demek ne demektir?

Karbonhidrat kotu enerji demek midir ya da dusuk kaliteli yakit midir?
Bunlar aydinlamali tanimlanmali insanlara bilgi iletilmelidir
Bu konu nettir
Yer isgal edenler kivirmasinlar

---------- ----------

Tum okumalatimdan karbonhidrat dusuk oktanli ya da cok dusuk oktanli bir yakit benzeri olarak algialanmaktadir
Glukozu vucut direkt kandan toplayip yaga ceviriyor. Bu demektir ki .Bu bir bir saçmalık.. bunu açıklamak bu kadar mı zordur. Bir enerji mekanizmasini anlamak ve açıklamak bu kadar mi zor
.
Bunun yaninda bitkisel proteinleri (ve belki sut proteinlerini de) sentezlemek ve sindirmek vucut için oldukca yorucu ve zor gibi.. yani onlarda dusuk oktan protein gibi

Ve bizi kandirmasinlar

Fizyoloji zor yakıtı da çözümlüyor ya da düşük kalite yakıttan da enerji cozumluyor gibi oysa tabiri caizse zorlana zorlana ancak uygun ya da ideal yakit degil gibiler
----

Tıp icin agir metal detokslari standart protokol olmali ve aralikli aclik ve oruc kavramlari diger diyet protokolleri ilac oncesi tipta muhakkak yerini almalidir...

----------
Mazot icin uretilmis motor yağ da yakiyor ve benzin icin uretilmis motor metan gazi da yakiyor.. farki cok iyi anlayabilirsiniz

Biyodizel diye zeytin ezmesi bir araca verilebilir mi?
Tabi ki ornegin aracta yagi posadan ayiracak uygun teknoloji olsaydi?

Yag ve karbonhidrat/glikoz sentezi olgusu aydinlanmalidir!

----
(yazımın bir kısmı buraya da ( ... http://www.felsefe.net/146857-post6.html ....)alıntılanmıştır..

---
Barsak emilimi, agir metal k,irliliğ ive genel toksiste olguları cozumlenmeli tıp geliştirilmelidir. Barsak islevi aydinlanmalidir
Fizyolojik/fiziksel testler gelistirilmelidir. Beynin ya da diger dokularin enerji ve oksijen alimina kadar standart testler gelistirilmelidir.
Beslnem ve beslenmeden enerj ive besin emilimine ilişkin standart yüksek testler geliştirilmeli

Tip ve bilim karbonhidrat yiyerek beslenemeyen/beslnemeycek birine (eğer varsa-eğer öyleyse) soyleyebilmelidir.
Standart kan testlerinin ya da bilimsel tip anlayisinin ya da hekimligin de yetersiz oldugu ve goruldugu anlasilmaktadir.
Kendi kavram kargasalarini gidermeliler ve alternatif arastirmalar desteklenmelidir
Ama beden ve genetik tipleri ama fizyolojik tipler ama baska ikilemler her ne var ise aciklayip yuzlesmeliler..

Bu yinde genislemeli ve evriltilmelidir
Beslenme bicimi bu kadar ikilem olmamalidir. Genelgeçerler (varsa/yoksa) araştırılmalı ve arastirmalar yogunlastirilmali

Tip bi metal zehirlenmesi ya da fizyolojik norolojik yikimi ya da genel toksisiteyi tanimlayabilmelidir...
Ve hatta tersine cevirebilmeli. Kimyasal ilaclarin yetersizligi gorulmektedir ve tip metodolojisinin yoksanlığı da....
 
Son düzenleme:

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
1 Yıl Boyunca Sadece Et Yiyen Araştırmacıların Vücutlarında Meydana Gelen ... Değişimler


1920’li yıllarda İnuit insanları (eskimolar) üzerinde araştırma yapan Vilhjalmur Stefansson, bu insanların ömürlerinin tamamını balık ve etten ibaret olan bir diyetle geçirmelerine ve neredeyse hiç karbonhidrat tüketmemelerine rağmen oldukça sağlıklı bir yaşam sürdürmelerini oldukça şaşırtıcı buldu. O yıllarda sağlıklı bir diyetin karbonhidrattan geçtiği düşüncesi hakimdi. İnuit insanlarının yaşayış şekillerinden etkilenen Stefansson araştırmacı dostu Andersen ile birlikte tam 1 yıl sürecek olan bir deneye girişimeye karar veriyor. Bu deneye göre ikili 1 yıl boyunca etten başka hiçbir şey tüketmemeye karar veriyor.


stefansson-and-andersen.jpg


Sadece et yeme diyetine başladıklarında, büyük rahatsızlıklar çekmeye başlıyorlar. Bunaltı, hazımsızlık, diare ve daha birçok mide ve bağırsak rahatsızlıkları baş gösteriyor. Bunun nedeni ise kısa süre sonra farkediliyor. Orjinal eskimo diyetinde tüketilen etlerin hemen hepsinde yağ mevcuttu. Ancak Stefansson ve Andersen hala modern toplumun dayattağı şekilde etin yağsız yani “en iyi” kısmını tüketiyordu. Ancak İnuit-eskimo diyetinde etin yağlı kısımları özellikle yenmekteydi. O yıllarda günlük diyette yağ kaçınılması gereken ve sağlıksız olduğuna kesin kanı getirilen bir besin kaynağıydı. Ancak buna rağmen Stefansson ve Andersen, orjinal Eskimo diyetine uygun olarak eti yağlı olarak tüketmeye ve hatta yetersiz kaldığında yağ yemeye başlıyorlar ve tüm mide rahatsızlıkları şaşırtıcı bir şekilde yok oluyor.

et-yemek

İkili günde 800gr ile 1 kg arası et tüketiyor. Stefansson kuzu-koyun eti tüketirken, Andersen sığır eti tüketiyor. İkili günlük olarak ortalama 100-150 gr arası protein, 200-300 gr arası yağ, ve sadece dolaylı yollardan 5-15 gr arası karbonhidrat tüketiyor. Aldıkları yağ oranı gerçektende inanılmaz derecede yüksek. Örnek bir gün içerisindeki diyetleri ise aşağı yukarı şu şekilde;

Kahvaltı: 250 gr sığır eti, 100 gr yağ ile birlikte
200 gr ciğer, 75 gr yağ ile birlikte
250 gr sığır eti, 70 gr ilik ile birlikte
1 yıl sadece et yedikten sonra ne oldu?
Deneyin sonucunda birçok billim otoritesi kalp ve damar sorunları geliştirmiş olabileceklerini düşünüyor. Ancak sonuçlar bundan fersah fersah ötede hatta tam tersi istikamette çıkıyor. İkili 1 yıl sonunda kontrollere girdiklerinde mental ya da fiziksel olarak hiçbir rahatsızlıkları çıkmıyor.

et

Günlük olarak tavsiye edilen ortalama kalori miktarın üzerinde kalori tüketmelerine rağmen (2500-3100 kalori) kilo alma problemi yaşamadıkları gibi tam tersine vücut yağ oranları düşüyor. Örneğin 74 kg olan Vilhjamur 69 kiloya iniyor ve sağlıklı bir biçimde 1 yıl boyunca aynı kiloda kalıyor. İkilinin klinik olarak tüm vitamin ve mineral değerleri oldukça iyi gözüküyor. Kalp ve damar sağlığı bakımından da gayet sağlıklılar.

Et yemek saç dökülmesini önler mi?

İşin kozmetik kısmı ise daha da enteresan gözüküyor. İkili ciltlerinin daha dolgun ve pürüzsüz olduğunu bilidiyorlar. Vilhjamur saçlarının daha parlak ve sağlıklı olduğunu söylerken, deneye başlamadan önce saç dökülme problemi yaşayan Andersen dökülen saçlarının durduğunu ve yeni saçlarının çıktığını kafa derisinin hiç olmadığı kadar sağlıklı olduğunu söylüyor. Andersen deneyin saçına olan etkisinden kadar memnun kalıyor ki, deneye tam 7 sene daha devam ediyor ve bu süre boyunca gayet fiziksel olarak gayet sağlıklı kalıyor ve saç dökülmesi yaşamadığını belirtiyor.

stefansson.jpg


Öte yandan 1 yıl sonunda deneyi bırakarak eski beslenme alışkanlıklarına dönen Stefansson ise 85 kiloya çıkıyor. Deney esnasında sağlıklı aralıklarda olan tansiyon verileri tekrar yüksek çıkmaya başlıyor. Ayrıca deney esnasında büyük tuvaletlerinin neredeyse hiç koku yapmadığını gözlemlerken, karbonhidrat ağırlıklı diyete geçtiğinde, kokunun tekrar geri geldiğini belirtiyor.





---



ttp://www.comby.org/documents/documents_in_english/stefansson-diet-adventures.htm
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst