"Kavram" kavramı üzerine...

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde glsezinrs tarafından oluşturulan \"Kavram\" kavramı üzerine... başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 8,568 kez görüntülenmiş, 69 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı \"Kavram\" kavramı üzerine...
Konbuyu başlatan glsezinrs
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan UpBot

iuflsfozkn

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Ocak 2011
Mesajlar
641
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
38
aklın nesnelerden bağımsız olması onun nesnelden bağsız olduğunu göstermemektedir. yaratıcı düşünce madde üzerinde etki yapar ki yaratıcı olması da bunun kanıtıdır ve fakat her hal ve karda o nesnele muhtaçtır. özne kişiyi tanımlar, a, b, c kişisi olarak ele alınmamıştır.

Efendim iyi akşamlar
Özne tanım yapar ki bicime sokup anlayabilsin yoksa tanımdan önce nesne yok diyemeyiz . Telefon icad edilmeseydi üçgen vardı biz onu bulduk anlamak için kısıtlamalar vs getirdik acaba üçgenin 5 boyutlusu yok diyebilir miyiz ? Hayır onu tanimlayamadik deriz. Mekan bizim algimizla sınırlı değil sınır bizi bağlar
 

iuflsfozkn

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Ocak 2011
Mesajlar
641
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
38
Telefon icad kısmı alakasız onu sildim sanıyordum
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
acaba üçgenin 5 boyutlusu yok diyebilir miyiz ? Hayır onu tanimlayamadik deriz. Mekan bizim algimizla sınırlı değil sınır bizi bağlar

Bir şeyi/varlığı...her neyse "tanımlayamadık" diyebilmek için önce onun varlığının bilinir olması ama bilgi düzeyimizin tanımlayacak kadar yetkin olmaması gerekir.Üçgenin beş boyutlu olması sözkonusu değildir.Zamanın 4. boyut olarak değerlendirilip/meyeceği tartışma konusu iken 5. boyut nereden çıktı ve nedir?
 

iuflsfozkn

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Ocak 2011
Mesajlar
641
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
38
Bir şeyi/varlığı...her neyse "tanımlayamadık" diyebilmek için önce onun varlığının bilinir olması ama bilgi düzeyimizin tanımlayacak kadar yetkin olmaması gerekir.Üçgenin beş boyutlu olması sözkonusu değildir.Zamanın 4. boyut olarak değerlendirilip/meyeceği tartışma konusu iken 5. boyut nereden çıktı ve nedir?
geçtiğimiz günlerde 5 boyutlu 5 gen animasyonu izledim evet pek anlaşılmıyor ama animasyon olarak sergilenmiş keşke linki kopyalasaydım.
kavram konusnda demek istediğim biz john lock amcam gibi biz boş levhayız kavramlar algılarla bize tanımlanır..ha descartes i yabana atmıyorum ama kavramların oluşumu konusunda şimdilik böyle düşünmekteyim daha önce dediğim gibi şimdi böyle düşünüyorum diye kavram ların başka şekilde öğrenilemez olduğunu kesinlikle iddia etmek zor tabi..
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
insan "tabula rasa" olsaydı, boş-levha olarak doğsaydı -ki bu yalnızca insan türüne ait bir ayrıcalık da değildir- o zaman bir çizgiyi mağara duvarlarına çizebilmek için yıllarca uğraşması gerekirdi; oysa ki, okumayı, yazmayı, söz-dizinlerindeki boşlukları doldurmayı, algılamayı ne de çabuk kavrayabilmektedir; hayret edilecek bir durum da değildir bu...kavramlar da aynen insan gibi tarihsel/sosyal dokusu içerisinde doğar ve gelişirler; onları var eden üreten-paylaşan-sosyal insanın evrimsel sürecidir. öykülerin dili olmasaydı kuşaklar-arasında diyalog gerçekleşebilir miydi? öyküleri yaratan insan bunu dillendirirken farklılaştırır; bu bir zenginliktir. zenginlik kuşaktan kuşağa aktarılır ve yitmezler; yeter ki bastırılmasınlar....
 

iuflsfozkn

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Ocak 2011
Mesajlar
641
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
38
insan "tabula rasa" olsaydı, boş-levha olarak doğsaydı -ki bu yalnızca insan türüne ait bir ayrıcalık da değildir- o zaman bir çizgiyi mağara duvarlarına çizebilmek için yıllarca uğraşması gerekirdi; oysa ki, okumayı, yazmayı, söz-dizinlerindeki boşlukları doldurmayı, algılamayı ne de çabuk kavrayabilmektedir; hayret edilecek bir durum da değildir bu...kavramlar da aynen insan gibi tarihsel/sosyal dokusu içerisinde doğar ve gelişirler; onları var eden üreten-paylaşan-sosyal insanın evrimsel sürecidir. öykülerin dili olmasaydı kuşaklar-arasında diyalog gerçekleşebilir miydi? öyküleri yaratan insan bunu dillendirirken farklılaştırır; bu bir zenginliktir. zenginlik kuşaktan kuşağa aktarılır ve yitmezler; yeter ki bastırılmasınlar....
iyi geceler
daha önceden de bu konuda soyle demiştim
rastlantısal evrim süreçleri hiçbir şekilde düzene rastlayamaz ya da soyle soyleyeyim milyonda bir ihtimal olan bir mesele ciddiye alınmaz...locke amca dogru soyler ama eksikleri var belki kant a başvurmak yardımcı olacaktır fakat hiçbiri evrimsel bir süreci kabul etmedi ya da ortaya atmadı...
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Tüm filozofların düşünceye katkılarını ve engizisyonlar karşısında aydınlanmak ve özgürleşmek için verdikleri ödünsüz yaklaşımlarını saygı ve şükran ile anmak gerekir. Hiçbir filozof paradigma ile eşleşmemiştir – kudret tapınağı’nı yaratan filozofu kapsam dışında bırakıyorum- ki, yeniyi yaratabilmek/belki de “dünyayı değiştirmek” onların düşün-selinin birer sonucu olarak şükranlarımızın ifadesidir.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
rastlantısal evrim süreçleri hiçbir şekilde düzene rastlayamaz ya da soyle soyleyeyim milyonda bir ihtimal olan bir mesele ciddiye alınmaz...

Rastlantısal evrim olmaz zaten.Evrimin koşulları özeldir ve milyonlarca yıllık istikrarlı bir süreçte kendini oluşturur.(buzul çağı vb).Kavramları rasyonal/empirik karşıtlığı yerine Kant'ın kategorik saptamalarından yola çıkarak irdelemek bana daha tutarlı görünmüştür.Konuya girerken kafamda numen/fenomen ayrımı vardı zaten...
 

iuflsfozkn

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Ocak 2011
Mesajlar
641
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
38
rastlantısal evrim süreçleri hiçbir şekilde düzene rastlayamaz ya da soyle soyleyeyim milyonda bir ihtimal olan bir mesele ciddiye alınmaz...

Rastlantısal evrim olmaz zaten.Evrimin koşulları özeldir ve milyonlarca yıllık istikrarlı bir süreçte kendini oluşturur.(buzul çağı vb).Kavramları rasyonal/empirik karşıtlığı yerine Kant'ın kategorik saptamalarından yola çıkarak irdelemek bana daha tutarlı görünmüştür.Konuya girerken kafamda numen/fenomen ayrımı vardı zaten...

Slm
Ben evrimi açıklamak icin rastlantiya basvuruldugunu ifade etmek istiyorum . İstediğimiz kadar sure geçsin hatta dilimizle telaffuz edemeyeceğimiz kadar sure geçsin rastlantı içerikli bir mükemmellik olusamaz . Bakalım lock ne diyor
Daha basit daha aşağı bir varlığın daha mükemmeline yani bir üst modeline sebep olamayacağını ve insanın da kendi kendini yaratması mümkün olmadıgından hareketle Tanri vardır der. Şimdi bakın ilk cümle evrimi köküne dinamit koyar
Hem ayrıca evrim bir evren oluşumu aciklamasidir yani evren tasavvvuru dur. Darwin dedemin ortaya koyduğu evren tasavvuruna nazaran Pisagor un evren tasavvuru daha mantıklı hatta rastlantı neredeyse yok . Tabi biz bize Tanri tarafından yapılan evren acklamasini referans almalıyız bana göre . Çünkü madem Tanri var ve tanım olarak filozofların büyük kısmı Tanri yi evreni yoktan var eden mutlak kudret sahibi olarak kabul eder bundan hareketle bu Tanri tanımı rastlantiya ihtimal vermez ayrıca bir tuüru digerinden üretmek istese bile milyonlarca sure ye ihtiyacı da yok yani malum Tanri istediği zaman istediğini var edebilir yok tan ve vardan yok da edebilir
Bu durumda bu Tanri kendisine acizlik getirecek açıklamaları kabul etmeyeceği gibi zaten kendi evren tanımını da vermiş sonuc Tanrı'ya güven meli
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Rastlantı ve evrim kuramı arasında doğrudan bir bağlantı zaten yoktur. Rastlantı olsun olmasın koşullara uyarlanamayan/mutasyon geçiremeyen tür varlığını sürdüremez. Arkeolojik ve antropolojik veriler son yüz-yılda ortaya çıkartılan bulgulardır. Dolayısı ile Lock ve Pisagor’un tesbitlerini günümüz verileri ile karşılaştırmaya kalkışmak sözü edilen filozoflara haksızlık olacaktır. Belirlenen fosillerdeki çeşitlilik ve sayısal çokluk atomdan moleküle ve tek hücreden çok hücreli oluşumlara, mitoz ve mayöz bölünmelere kadar varlığın mikro-dünyalarındaki oluşum evrelerini açıklamaya, aydınlatmaya başlamıştır.

Üstelik “insan” salt biyolojik bir varlık değildir. Onun sosyal bir varlık olduğu asla göz-ardı edilemez.


konuyu biraz dağıttık gibi, dilerim glsezinrs alınmaz ve toparlar.


saygı ile....
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
[QUOTE=iuflsfozkn;20792Daha basit daha aşağı bir varlığın daha mükemmeline yani bir üst modeline sebep olamayacağını ve insanın da kendi kendini yaratması mümkün olmadıgından hareketle Tanri vardır der. Şimdi bakın ilk cümle evrimi köküne dinamit koyar

Evrimle rastlantısallık arasında nasıl/niye ille de bağ kurmak istediğinizi anlayamıyorum.İkincisi basit bir canlı daha üst modele elbette sahip olabilir.En basit tek hücreliler bile( Mikroplar, virüsler...) aşıya karşı bağışıklık geliştirerek evrilirler yani değişime uğratırlar kendilerini..Var olma savaşıdır bu.Gripten bilip yaşıyoruz.Çok basit olgular bunlar...Tarla zararlıları , hamamböcekleri bile bunu becerebilirken, insan için örnekleminizi gündeme getirmeyeceğim .Evrimin yeniden yaratmak ya da yoktan var etmek bir ilgisi de yok olamaz da zaten.Bazen aynı kavramlar için farklı sözlükler mi gündemde diye kuşkuya düşüyorum.kavram konusunun üstünde durmam da bu yüzden.Bundan sonra herkes ortak terminolojiyi bir yana bıraksın, kullandığımız kavramlara yüklediğimiz öznel karşılıklar için her iletimizde birer minik sözlük oluşturalım bari...(işin şakası tabii!)
 

iuflsfozkn

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Ocak 2011
Mesajlar
641
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
38
iuflsfozkn;20792Daha basit daha aşağı bir varlığın daha mükemmeline yani bir üst modeline sebep olamayacağını ve insanın da kendi kendini yaratması mümkün olmadıgından hareketle Tanri vardır der. Şimdi bakın ilk cümle evrimi köküne dinamit koyar Evrimle rastlantısallık arasında nasıl/niye ille de bağ kurmak istediğinizi anlayamıyorum.İkincisi basit bir canlı daha üst modele elbette sahip olabilir.En basit tek hücreliler bile( Mikroplar' Alıntı:
evrimi hiç ciddiye almadığım icin dir ki okuyup arastırmıslıgım sizinkinden az...işte ben de diyorum ki doga dediğimiz bu mükemmel sistemi kuran tanrının varlığı evrim denen olayla çelişkilidir .virüsler kendi kendine mi acaba daha iyi hale geldi???elbette mümkün değil...akıl edemeyen düşünemeyen bir varlık icin hatta iradesi bile olmayan o varlıklar icin boyle bir seecenek kabul edilemez...her neyse .... ciddiyetsizliğimden değil ama bu konu da tarafsız olamadıgımdan
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
"Kavram, sonsuz hızla, mutlak yukardan-seyir halindeki bir nokta tarafından katedilmiş sonlu sayıdaki ayrışık bileştiricilerin ayrılabilmezliğidir" R.RUYER
Kavram bu bağlamda bir düşünce eylemidir.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
kavram bir düşünce eylemi olsa da nesnelden bağsız sayılabilir mi? kavramlaştırma ile düşünce at-başı gelişmişlerdir. iletişimin anlaşılabilir olması için kavramlar üzerinde giriş yazısında belirtildiği gibi ortaklaşma gereklidir. bu da, kavramların içeriklerinin ne şekilde dolduruldukları ile yakından ilgilidir. bu ortaklaşma nasıl sağlanır?
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
.... bu ortaklaşma nasıl sağlanır?
Sağlanamaz gibi geliyor bana..İster istemez önce kavram mı vardı, kavrama kaynaklık eden olgu mu sorusuna geri dönüyorum.Önce olgu vardı, algılandı ve kavramsallaştı ve soyutlaştı.Yani bahçemdeki ağaç duyularımın zihnimde çizdiği resme sığdı.Bu resmi anlatmak istedim.Ona bir isim verdim.Böylece kavramın sembolik bir ifadesi doğdu(dil). Sonra dili kullanarak birbirimizle ağaçları konuştuk.Ama dilsel karşılık, benim bahçemdeki ağacı benim gördüğüm gibi asla anlatamadı başkalarına... Başkalarının ağaçlarını da bana...Yani kavrayışlar dile dökülürken içeriklerinden yitiriyorlar.Tıpkı başka dilden çevrilmiş şiirlerin tadından birşeylerin eksilmesi gibi...
Konuşmaların ve kaleme alışların aslında ne kadar çaresiz kaldığını düşünüyorum.Hepsi de monolog...Bazı düşünürlerin sırf bu nedenle yazılı eser bırakmak istemediklerini-bırakmadıklarını- düşünmeye başladım.
 

iuflsfozkn

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Ocak 2011
Mesajlar
641
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
38
Sağlanamaz gibi geliyor bana..İster istemez önce kavram mı vardı, kavrama kaynaklık eden olgu mu sorusuna geri dönüyorum.Önce olgu vardı, algılandı ve kavramsallaştı ve soyutlaştı.Yani bahçemdeki ağaç duyularımın zihnimde çizdiği resme sığdı.Bu resmi anlatmak istedim.Ona bir isim verdim.Böylece kavramın sembolik bir ifadesi doğdu(dil). Sonra dili kullanarak birbirimizle ağaçları konuştuk.Ama dilsel karşılık, benim bahçemdeki ağacı benim gördüğüm gibi asla anlatamadı başkalarına... Başkalarının ağaçlarını da bana...Yani kavrayışlar dile dökülürken içeriklerinden yitiriyorlar.Tıpkı başka dilden çevrilmiş şiirlerin tadından birşeylerin eksilmesi gibi...
Konuşmaların ve kaleme alışların aslında ne kadar çaresiz kaldığını düşünüyorum.Hepsi de monolog...Bazı düşünürlerin sırf bu nedenle yazılı eser bırakmak istemediklerini-bırakmadıklarını- düşünmeye başladım.
ben maalesef bunu bir kaos olarak görüyorum ...mesela bazen küfürler hakkında düşünürüm ..ilk küfrü kim etmiş ?kim bulmuş? hem her söylenen söz toplumca neden hemen kabul görsün? şimdi ben bir nesne görsem türkiye de olmayan ve ona bi isim versem tüm türkiye bu ismi neden kabul etsin? bunları bu şekilde incelemek işi sürüncemede bırakmaz mı? ben daha kolay bir çözüm olduğuna inanıyorum...
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
ortaklaşmanın zor olduğu kanısında olmadım. hoş ve hor görü denilen olgulardan ziyade kavramların öznel olmadıklarını bilmek önemli olacaktır. içeriklerinin doldurulmasındaki öznel farklılaşmanın kaçınılmaz olması onlar üzerinden düşünülmesine, tartışılmasına, algılanıp yorumlanmasına engel değildir. "ağaç" çağrışım olarak farklı içerikte olsa da kökleri toprakta, yürüyemeyen, konuşamayan, iğneli-iğnesiz yaprakları olan ve gök-yüzüne doğru yükselmekte ısrarcı, yeşil-canlı mı canlı bir türü tanımlayacaktır. bin-bir türü olan ağacın ortak tanımı üzerinde ortaklaşma o kadar zor olmasa gerek. ancak tüm kavramlar bu kadar kolay uzlaşmaya yatkın değillerdir. öyle ise ne yapmalı?
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
... ancak tüm kavramlar bu kadar kolay uzlaşmaya yatkın değillerdir. öyle ise ne yapmalı?
Zor cevaplanacak bir soru.Daha doğrusu benim için zor.Kavram içeriklerinden kurtulmadıkça, öznellikten de kurtulamayacağız.Kavramları indirgeyerek (hiyerogiflerde olduğu gibi 2 boyutlu olabilseydi kavramlar, neyi kastettiniz-ne gibi-nasıl vb.)sorulardan da kurtulmuş olurduk.Herşey ne ise o olurdu.Ayrıntısız, yalın..O zaman nesnel , evrensel bir dil tüm kavramların yerine geçebilirdi.Matematik gibi... dil felsefecilerinin yapmaya çalıştığı da felsefeyi öznellikten kurtarmaktı ama onların önerdikleri de realiteyi yansıtamadığından, özde değil formda temellendirildillerinden eksik kaldı. Özet, şimdilik buna yanıt veremiyorum ama düşünmeye devam edeceğim.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
ben maalesef bunu bir kaos olarak görüyorum ...mesela bazen küfürler hakkında düşünürüm ..ilk küfrü kim etmiş ?kim bulmuş? hem her söylenen söz toplumca neden hemen kabul görsün? şimdi ben bir nesne görsem türkiye de olmayan ve ona bi isim versem tüm türkiye bu ismi neden kabul etsin? bunları bu şekilde incelemek işi sürüncemede bırakmaz mı? ben daha kolay bir çözüm olduğuna inanıyorum...
İlk küfrü eden kişi, henüz küfür kültürü ortalıkta yok iken bu kavramı kullanmış va zamanla yaygınlaşmış...Tarihini bilemem ama yerleşik düzene geçilip, anaerkil kültürün bittiği ve kadının pasifize edildiği dönemlerde ortaya çıkmış olmalı..Genellikle kadınların cinselliği üzerine kurgulanmış saldırganlık ve hakareti içeren, eyleme dönüşmemekle birlikte niyeti tehdit olarak ifade eden sözel dizidir.Yani soyuttur." Nesne" ise somut.Her ikisinin de ayrı ele alınıp cevaplanması gerekiyor.Kavram yaratmakla var olan bir nesneye adlandırmak farklı şeylerdir.Filozofları filozof yapan en ayırt edici özellik, kavram yaratabilmeleridir.(logos, numen,aprori....)Soyut kavramlardan sözediyorum tabii.Türkiye' de olmayan (ama var olan ve bilinen)nesneye verilmiş bir isim mutlaka vardır.Herkesin bunu bilmememsi veya kabul etmemesi (isimler neden kabul edilmiyor anlamış değilim?) realiteyi değiştirmez.Türkiye de ornitorenk yoktur, bu ismi insanların çoğu bilmiyor diye yok mu olacak ornitorenk?
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
kavramlar üzerinde uzlaşmaktan çok bir ortaklaşmaya varılması olanaklıdır. zira, kavramlar ayrıştıran belirlemeler oldukları gibi ortaklaştıran belirlemelerdir. öyle olmasaydı anlaşmak/anlamak olanaksız olurdu. uzlaşmaz yapan durum ise kullanıldığı yer/zaman göre yüklenimi ve anlam içermesinden başka bir durum değildir.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst