Karen Horney :

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Psikologlar kategorisinde eski tarafından oluşturulan Karen Horney : başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 4,020 kez görüntülenmiş, 0 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Psikologlar
Konu Başlığı Karen Horney :
Konbuyu başlatan eski
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan eski

eski

Üye
Yeni Üye
Katılım
5 Ağu 2008
Mesajlar
107
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
1885 yılında Almanya’da doğdu.

1906 yılında babasının itirazlarına rağmen Berlin Üniversitesi Tıp Fakültesine girdi.

1913 yılında yüksek lisans diplomasını aldı.

Evlendi ve 3 kızı oldu fakat evliliğindeki problemler nedeniyle 1927 yılında boşandı.

Ortodoks Freud’cu yaklaşıma bağlı olarak çalışmalarını sürdürdü.

Fakülte üyesi oldu ve kadın dergilerine makaleler yazdı.

Düşünceleri Freud’cu düşüncelerle çatışmaya başladı. Bazı sorunların klasik psikanalizle çözümlenemeyeceğini düşünüyordu.

Franz Alexanter 1932 yılında Horney’i Chicago Psikanaliz Enstitüsü’ne davet etti.

2 yıl sonra New York Psikanaliz Enstitüsü’ne öğretim üyesi olarak atandı.

1937 yılında ilk önemli yapıtı olan “Çağımızın Nevrotik İnsanı” adlı yapıtını yayınladı.

1939 yılında yayınlanan “Psikanalizde Yeni Yollar” adlı yapıtıyla Freud’cu görüşe karşı çıkmış ve kendi görüşlerini kesin bir şekilde ortaya koymuştur.

Horney, davranış bozukluklarının aile içi ilişkilerdeki aksaklıklar sonucu ortaya çıktığını ve sosyo-kültürel etmenlerin de bu öğrenme sürecini önemli ölçüde etkilediğini savunmuştur.

Horney, 1952 yılında 67 yaşında ölene kadar çalışmaya, düşünmeye ve yazmaya devam etmiştir.



İlk kadın kuramcı. Psikanaliz kuramının uzantısı ancak Freud’un kuramında mantıksız bulduğu noktalara karşı çıkmıştır. Freud’un kuramını mekanik ve biyolojik buluyor. Bu kuramın içgüdüsel ve genetik psikoloji tarafından sınırlanmış olduğunu ve bunu aşmasının gerekliliğini savunuyor.

Kadının anatomik yapısı nedeni ile kendini eksik hissetmesi ve penise imrenme’ye tamamen karşı çıkar. Kadının psikolojisinin tek bir nedene bağlanamayacağını söyler. Kadın psikolojisinin temelinde, güvensizlik ve sevgiye dayalı ilişkiler kadınlar tarafından daha çok vurgulanmaktadır. Kadınlar yaşamlarında sevgi ve güven aradıklarını söylüyor.
Bu noktadan hareketle, oedipus karmaşası; çocuk- ana baba arasında yaşanan cinsel, saldırgan bir çatışma değildir. Bu anne-baba le çocuk arasındaki kusurlu yaşantılardan kaynaklanır. Bunlar; reddetme, aşırı koruma, cezalandırma gibi temel kusurlu tutumlardan kaynaklanmaktadır. ( Freud bu karmaşayı sadece yapısal bir nedene, Horney ise insan ilişkilerine bağlıyor. )

Çocuk, eğer kusurlu bir ortamda yetişmişse bir anksiyete yaşamaktadır. Horney, saldırganlığın doğuştanlığına inanmamaktadır. Saldırganlık, bireyin güven duygusunu koruyabilmek için geliştirdiği bir tutumdur. Çevreyi düşman olarak görürse, güvenini koruyabilmek için saldırgan davranır.

Horney, narsisizme karşı çıkar. Bir bireyin kendini gerçekten sevmesi olmayıp, güvensizlik duygusuna karşı geliştirdiği kendini aşırı önemli görme çabasından, duygusundan kaynaklanır.

Temel anksiyete; insanlararası ilişkilerdeki güvensizlik duygularından kaynaklanır. Ona göre çocuğun, düşmanca bir birikimi içerisinde bulunduran dünya içerisinde duyduğu yalnızlık ve çaresizliktir.

Çocuğun çevresindeki çeşitli karşıt etmenler çocukta güvensizlik duygusunun gelişmesine neden olabilir. Bunlar;
Doğrudan-dolaylı baskı
İlgisizlik
Çelişen tutumlar
Çocuğun bireysel gereksinimlerine saygı göstermeme
Çocuğa rehber olmama
Çocuğu kendi çıkarları için kullanma

Çocuğun ana-babası ile ilişkilerindeki güven sarsıcı bir tutum, çocukta temel anksiyeteyi yaratır. Anksiyete duygusunu hafifletebilmek için bireyler bir çok strateji kullanırlar.

Horney on nevrotik ihtiyaçtan söz etmektedir. Bu ihtiyaçlardan dolayı insanlar üç temel davranış gösterirler. Bu ihtiyaçlar;

1. Sevgi ve onay için aabartılmış bir gereksinme ortaya koyma.
2. Güçlü bir eş gereksinimi. ( Yaşamı yönetecek ortağa, eşe sahip olma gereksinimi. )
3. Yaşamını dar bir sınır içinde tutmaya yönelik nevrotik ihtiyaç.
4. Ne olursa olsun güçlü olma gereksinimi.
5. Başkalarını sömürmeye yönelik nevrotik ihtiyaç.
6. Başkalarının hayranlığını kazanmaya yönelik abartılı gereksinme.
7. Başarı kazanmaya yönelik nevrotik ihtiyaç.
8. Bağımsızlığa ve kendine yeterli olmaya yönelik nevrotik ihtiyaç.
9. Saygınlık kazanmaya yönelik nevrotik ihtiyaç.
10. Kusursuz olma ve eleştiriye karşı savunmaya yönelik nevrotik ihtiyaç.

Bunlar en temel içsel çatışma kaynaklarıdır. Bunlarla başa çıkabilmede bireyin kullandığı bir takım davranış şekilleri vardır:

 Başkalarına Yönelme; Kendi çaresizliğini kabul ediyor. Uysal bir biçimde karşısındaki insana yönelme söz konusu. ( Kendi benliğini tamamen siliyor, sevilmeye hazır, muhtaç konumundadır. )
 Başkalarına Başkaldırıyor; Karşı koyuyor, benliğini tehdit eden çevre ve insanlara karşı kendini korumaya çalışıyor. ( Benlik kavramını genişleterek çözüm buluyor, güçlü olma savaşını başlatıyor. )
 Yalnızlık; Kendini çevreden soyutluyor, kendi sınırları içine çekiliyor ve burada yalnızlık duyguları, soyutlama ( kendini dış dünyadan soyutlama ) ortaya çıkıyor. ( Tüm çözümlerden vaz geçiyor, tüm insanlarla ilişkilerini koparıyor. )

Gerçek Benlik ve İdeal BenlikNormal insanda gerçek benlik ile ideal benlik örtüşürken, nevrotik insan da örtüşmemektedir. Bireyin bu iki benliği arasındaki boşluk artarsa, gerçek benliğine yabancılaşıyor. Böylece iki ayrı benlik ortaya çıkıyor.

Horney, penise imrenmeye karşı erkeklerin uterus kıskançlığını öne sürmüştür. Kadının en önemli üstünlüğünün üretken, doğurgan olma özelliğinin olduğunu söyler. Böylece insan psikolojisini tamamlar. Karşılıklı iki cinsin bu nedenle birbirine çekici geldiğini söyler. Kadının doğurganlığı ve çocuk büyütme yetisi, üstün hissetmesine neden oluyor. Her iki cinste de doğurma, yaratma isteği vardır. Erkekler bunu dolaylı yoldan yaparlar kadınlar ise üreterek, doğurganlıkla yaşarlar. Kadının gücü doğadan kaynaklanır.

Self Analiz; Kendi kendine kişiliklerinin özelliklerini görebilmektir. Bunun insanlara öğretilebileceğini söylemiştir.

İnsan doğasına ilişkin optimistik bir yaklaşımı vardır.


Ayrıca:

Çağımızın Nevrotik Kişiliği adındaki kitabında Karen Horney sevginin kişinin bunaltıya karşı bir savunma mekanizması gibi rol oynayabileceğininden söz eder. “Bazı insanların en büyük istekleri sevilmek ve kabul görmektir; bunların bu isteklerinin ‘tatmin’i için yapmayakları şey yoktur.” der. Dürtülerin normal niteliklerini reddetmemektedir ancak bunaltıya karşı güvenlik unsuru olarak kullanıldıklarında bambaşka bir şey haline dönüşeceklerini söyler. “İtici güçlerin farklılığı, duygu ve davranışta da farklılık yaratır. Eğer bizi harekete geçiren tatmin olma isteğiyse, davranışlarımızda bir kendi kendiliğinden olma ve bir ayrım niteliği bulunacaktır. Yok eğer bizi harekete geçiren bunaltı ise, duygu ve edimlerimiz zorunlu ve ayrım gözetmeyen edimler olacaktır.”
“Ruh hastalıklarında sevgi özlemine pek sık rastlanır... İnsan, düşman olan ve tehdit eden bir dünya karşısında kendini çaresiz hissediyorsa, o zaman sevgi aramak herhangi bir yardım, kabul görme ve iyiliğe uzanmak için en mantıklı ve doğrudan doğruya yoldur... Sevgi arayan nevrotik kimse aslında çok az şey istemektedir; yani insanların kendisine şevkatli davranmalarını, öğüt vermelerini; onun kimsesiz, zararsız ve yalnız olduğunu, herkesi memnun etmek istediğini, kimsenin hislerini kırmak istemediğini anlamalarını ve takdir etmelerini beklemektedir. Onun bütün gördüğü ve duyduğu budur. Kendisinin duyarlılığının, birikmiş düşmanlıklarının, kesin isteklerinin kendi ilişkilerine ne derece müdahale ettiğini görememekte; başkaları üstünde yarattığı izlenimi ya da karşısındakilerin kendisine gösterdiği tepkiyi değerlendirememektedir. Bunun sonucunda, arkadaşlıklarının, evliliklerinin, aşk serüvenlerinin, mesleki ilişkilerinin neden bu kadar tatminsizlik verici olduğunu anlayamamaktadır. Sonunda başkalarının kabahatli ve düşüncesiz, kötü, vefasız olduklarını ya da anlayamadığı bir nedenle kendisinin sevilen bir insan olma yeteneğine sahip bulunmadığını düşünür. Böylece bir sevgi düşünü kovalar durur.”
Karen Horney nevrotik kişinin sevgi yeteneğinden yoksun oluşuna rağmen, başkalarının sevgisine çok ihtiyacı olduğunu söyler. Burada çok zor bir soruyla karşılaşır. Sevgi nedir? Sevgi ‘muhabbet’ verme ve alma yetisi şeklinde tanımlanagelmiştir ama çoğumuzun içinde hissettiği sevgi eğer sevme yeteneksizliğiyle birlikte bulunuyorsa bu tanım sevgiyi yeterince açıklamaz. Sorular devam eder: “Önemli olan, sevgiyi doğuran davranıştır. Ancak bu, başkalarına karşı olumlu temel bir davranışın belirtisi midir, yoksa, sözgelişi birinin bir insanı kaybedeceği korkusundan mı ya da başkasını eline geçirmek tutkusundan mı doğmuştur?” Sevginin ne olduğunu söylemek zordur. Sevginin ne olmadığını daha kolay söyleyebiliriz. Horney sevginin başka birini kendi belirli ihtiyaçlarını tatmin ettiği için (yani bir amaç için araç olarak) kullanılmasının sevgiyle bağdaşmayacağını söyler. [Normal bir insanın sevgiye ihtiyacı olmadığını söyleyemeyeceğimize göre hangi ihtiyaçların sevgiyle karşılanıyor olduğu normal ve patolojik sevgi arasındaki sınırı belirliyor olsa gerek®] Bir insanın sevilmesinin nedeni sevene hayran olması ise, eleştirici olmaya başladığında yani hayran olma görevini yerine getirememeye başladığında birdenbire terkedilebilir.
“Kuşkusuz, sevdiğimiz insandan bir şeyler isteriz: Tatmin, sadakat, yardım ve hatta gerekirse fadakarlık. Böyle istekleri belirtmek ve hatta bunlar için çaba harcamak, ruh sağlığının bir belirtisidir. ‘Sevgi’ ile ‘Hastalık derecesinde sevgi’ ihtiyacı arasındaki fark, sevgide sevme duygusunun önce geldiği, ruh hastasında ise ilk gelen duygunun güvenlik ihtiyacı olması ve sevme hayalinin ikinci dereceye düşmesidir.”
“Sevme yeteneksizliğinin bir diğer özelliği ise sevilenin kişiliğini, özelliklerini, sınırlarını, ihtiyaçlarını, isteklerini ve gelişmesini önemsememektir. Bir kadın, kocasına bağlı olduğunundan emin olabilir, ama yine de kocası zamanını işine, arkadaşlarına ya da meraklarına ayırdıkça ona gücenir, yakınır ve keyifsizlenir. Aşırı derecede koruyucu bir anne, çocuğunun mutluluğu için her şeyi yaptığına emindir, ama yine de çocuğun bağımsız gelişme ihtiyacını hiç önemsemez.”
Sevgi ile karşılaşan nevrotik hasta, dıştan bir güvenlik hatta mutluluk duyabileceği halde, bu, içinde bir güvensizlik ve korku da yaratır. Kimsenin kendisini sevemeyeceğine baştan inanmış olduğu için, bu sevgiye kanmaz... Başkalarını gerçekten seven bir insan, başkalarının da kendisini sevebileceği konusunda kuşkuya düşmez.”
Sevgi gösterisi nevrotik insanda bağımlılık korkusu uyandırabilir. “Duygusal bağımlılık, başkalarının sevgisi olmadan yaşayamayanlar için gerçek bir tehlikedir. Buna benzer en küçük bir şey, onlarda büyük bir karşı koyma çabası uyandırır. Bu tip bir insan, ne olursa olsun, kendisi olumlu bir duygusal karşılık veremez, çünkü bu karşılık bağımlılık tehlikesini ortaya çıkaracaktır. Bunu önlemek için, başkalarının yardımsever olduklarının bilincine karşı kayıtsız kalmalı ve onların şefkatsiz kimseler oldukları yolundaki duygularında ısrar etmelidir. Bu durum, açlıktan ölmek üzere olan, fakat kendisine verilen yiyeceği zehirlidir korkusuyla kabul etmeye cesaret edemeyen insanın durumuna benzer.”
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst