Kadim şehirler dualarla inşa edildi...DİN ŞEHRİ YARATTI.

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Arkeoloji kategorisinde birebir tarafından oluşturulan Kadim şehirler dualarla inşa edildi...DİN ŞEHRİ YARATTI. başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 3,253 kez görüntülenmiş, 8 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Arkeoloji
Konu Başlığı Kadim şehirler dualarla inşa edildi...DİN ŞEHRİ YARATTI.
Konbuyu başlatan birebir
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan turko29

birebir

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Şub 2010
Mesajlar
115
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
Kadim şehirler dualarla inşa edildi.

Kadim şehirler dualarla inşa edildi...

"Tarihin en büyük arkeolojik keşfi" olarak nitelendirilen Şanlıurfa yakınlarındaki Göbekli Tepe, "Şehir dini yarattı" teorisini çürüttü. "Din şehri yarattı" felsefesinin gerçek olduğunu belirten bilim adamları, tarihi yendin yazılması gerektiğini söyledi.


Pazar 21.02.2010 - 10:19

Newsweek dergisi birçok arkeolog tarafından “tarihin en büyük arkeolojik keşfi” olarak nitelendirilen Şanlıurfa yakınlarındaki Göbekli Tepe’ye geniş yer ayırdı. Bilim adamlarına göre “Yerleşik hayat dini yarattı” teorisi bu keşif ile yerle bir oldu.

1994’te sürüsünü dolaştıran bir çoban, Şanlıurfa’nın 15 km kuzey doğusundaki Örencik Köyü yakınlarında yer alan Göbekli Tepe’de dikdörtgen şeklinde üzerinde oymalar olan taşlar buldu. Keşfin duyulmasından sonra Alman Arkeoloji Enstitüsü görevlisi Klaus Schmidt, bölgeye gelerek incelemelere başladı. Ve burada bilinen insanlık tarihini baştan sona değiştirecek kalıntılara ulaştı. İlk gelişme Göbekli Tepe adı verilen ve Buzul Çağı’ndan sonra insanlar tarafından inşa edilen ilk tapınak olduğu tahmin edilen bölgenin Piramitler’den 7 bin 500 yıl önce inşa edildiğinin karbon testleriyle anlaşılması oldu. Harvard, Stanford, John Hopkins gibi üniversitelerden bilim adamları burada incelemelere başladı.

Rousseau’nun teorisi çöktü

Newsweek’in “Tarih yeniden yazılıyor” başlıklı haberine göre klasik medeniyet teorisi, önce yerleşik hayata geçtiğini ve ardından köy yaşamı, yazı ve dinlerin ortaya çıktığını ortaya koyuyordu. Ünlü Fransız düşünür Jean Jacques Rousseau, “Şehir dini yarattı” diyerek bu teoriye vurgu yapıyordu. Kazıdan elde edilen bilgilere göre Buzul Çağı’nı geçiren insanlar bu bölgeye geldikleri zaman burada bu tapınağı inşa etmelerinin asıl nedeni beraber dua etme isteğiydi. Yani önce tapınak, ardından buradaki yerleşik hayat başladı. Bu da “şehir dini yarattı” felsefesinin yerine, “din şehri yarattı” felsefesinin gerçek olduğunu ve medeniyet tarihinin bu nedenle yeniden yazılması gerekliliğini ortaya çıkarıyor. Stanford Üniversitesi’nden Ian Hodder, “Teorilerimizin hepsi yanlışmış” dedi. Uzmanlara göre Göbekli Tepe’de tapınak çevresinde yaşamaya başlayan insanlar tarım ve hayvancılığı keşfetti ve sonra Çatalhöyük’te yerleşik düzende yaşamaya başladı.

DAHA YÜZDE 5’İ AÇIĞA ÇIKTI

Kazılarda şimdiye dek çıkarılan 45 adet T şeklindeki taş anıtın üzerinde yabani domuz, ördek, yılan, aslan, balık ve avcılık yapan insan figürleri var. Daha yüzlerce taş anıtın çıkarılmayı beklediği bölgenin tapınak olarak kullanıldığını tahmin ediliyor. Uzmanlara göre Göbekli Tepe tam 14 bin yaşında, yani piramitlerden 7 bin 500 yıl daha eski. Şimdiye dek yapılan kazılarda bölgenin sadece yüzde 5’inin açığa çıkarılabildiği belirtiliyor.

Kaynak: Vatan

 

turko29

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
20 Şub 2010
Mesajlar
322
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
65
Dini inanışın doğuşu canlının korkuyla tanışması ile başlamıtır, korktuğu şeylere çözümsüz kaldığı şeylere karşı tapınma ile evrimleşmiştir...Yukardaki yazı baştan sona yanıltıcı bilgiler içermektedir... Bilim alanında bu tip bir tartışma artık ciddiye bile alınmıyor, 1800 lü yılların sonlarında başlayan canlının oluşumunun beynin oluşumunun ve aklın çalışma şeklinin çözümleri ile tamamen bilim alanında son bulmuştur...
 

birebir

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Şub 2010
Mesajlar
115
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
Merhaba,bu dediğinize katılamıyorum.Dinlerin vahiyle başladığını düşünüyorum.Bilimin kavradığı alan somuttur ve daha bilim gerçek anlamda soyutu keşfedebilmiş değildir.Misal;

Yolda yürürken ''istem dışı''olarak başınızı alakasız şekilde çok katlı veya yüksek bir yerin balkonu yada penceresine çeviriyorsunuz ve o anda orada gördüğünüz şu;biri size bakıyor.

Arada belki 20 metre belkide 10 metre var ama nasıl oluyor da siz istem dışı şekilde,yani o noktaya bakmaya karar vermediğiniz halde,bakıyor ve tam o noktada size bakışlarını yöneltmiş birini görebiliyorsunuz?İşte bu soyuttur.
 

turko29

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
20 Şub 2010
Mesajlar
322
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
65
Merhaba,bu dediğinize katılamıyorum.Dinlerin vahiyle başladığını düşünüyorum.Bilimin kavradığı alan somuttur ve daha bilim gerçek anlamda soyutu keşfedebilmiş değildir.Misal;

Yolda yürürken ''istem dışı''olarak başınızı alakasız şekilde çok katlı veya yüksek bir yerin balkonu yada penceresine çeviriyorsunuz ve o anda orada gördüğünüz şu;biri size bakıyor.

Arada belki 20 metre belkide 10 metre var ama nasıl oluyor da siz istem dışı şekilde,yani o noktaya bakmaya karar vermediğiniz halde,bakıyor ve tam o noktada size bakışlarını yöneltmiş birini görebiliyorsunuz?İşte bu soyuttur.


Beynin oluşumu, Genel Biyoloji konusu, Genel Biyoloji kitaplarında ilk konularda anlatılır, Canlının gereksinim sonucu oluşturum biçimi
Akıl ve Düşünce gereksiniminin ortaya çıkışı Genel Biyoloji, Organik Kimya ve Fizik konusudur ayrıntılı anlatılır...
Hisler Enerjinin korunumu prensiplerinde çok sık çözümlenmiştir... Enerji sürekli dönüşüm hareket ve başka enerjilerle reaksiyon içerisindedir, hislerin oluşumuda bu enerji alış verişi ile ilintilidir.
Bunlar benim görüşlerim değil Fen kitaplarından aldığım bilgilerdir...
Bunların doğruluğu deneylerle ve başka bir takım çalışmalarla sabit olması nedeni ile katılıp katılmama diye bir tercih şansım olmuyor... okumuş ve öğrenmiş olmam neden ile...
 

birebir

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Şub 2010
Mesajlar
115
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
'''''''Hisler Enerjinin korunumu prensiplerinde çok sık çözümlenmiştir... Enerji sürekli dönüşüm hareket ve başka enerjilerle reaksiyon içerisindedir, hislerin oluşumuda bu enerji alış verişi ile ilintilidir.
Bunlar benim görüşlerim değil Fen kitaplarından aldığım bilgilerdir...
Bunların doğruluğu deneylerle ve başka bir takım çalışmalarla sabit olması nedeni ile katılıp katılmama diye bir tercih şansım olmuyor... okumuş ve öğrenmiş olmam neden ile...'''''''

Merhaba,anlıyorum bu kabul edilebilirdir,yalnız anlamadığım şu;neden tek taraflı olarak bakıyorsunuz?Fen ile izah zaten gerekli bu her olgunun fen ile açıklana bileceği anlamına gelmiyor.Fen,bir insanın aurasını görebilir hatta zaman gelir rüyalarınıda kayıt altına alabilir,bunlar zaten bu sistemdeki işleyişi anlama adına olan çabalardır.Ancak fen,gelecekten haber verebilir mi?

İşte orası muamma.Geleceği görebilme kavramını sadece misal olsun diye verdim elbet örnekler çoğaltılabilir.Kendinden 500 yıl sonrasında bile olacakları söyleyen kişileri nasıl açıklarsınız?Örneğin Vanga'yı?

Gördüğünüz gibi fen bunları da çözecektir elbet buda fennin eninde sonunda alanına girecektir söylemi,ne kadar da yanlış değil mi.İki durum var.Somut ve soyut.

Ve bu arada özellikle ''gelecek zaman''dedim..şimdi geçmiş zaman desem,olayların dalgaları evrende bir yerlerde bilim onu da okuyacak denebilir peki ya hiç yaşanmamışı?
 
M

monaliza

Ziyaretçi
Bilime ve dine son derece duyarlı ve saygılı bir düşünce yapısına sahip bir birey olarak;somut ve soyut olgular arasında gayet mantıklı ilişkilendirmeler kurabiliyorum.
Açıkçası bu bana;tarifi olanaksız bir huzur da veriyor.Ne bilimle, ne de inancımla çelişmiyorum. Bu beni mutlu ediyor.Çünkü;sadece Fen,Felsefe,Sosyoloji,biyoloji ve
din alanında yazılmış kitaplara ve sözlüksel anlamlara sıkışıp kalmıyorum. Düşünüyorum,ilişkilendiriyor ve bağdaştırıyorum,kendimden (soyutsal anlamda)katkılarda bu-
lunuyorum. Zira,ben de akıl sahibiyim. Sadece başkalarının aklına bağımlı kalmıyorum, onları dikkate ve ciddiye alıyorum. Tekrar düşünüyor,süzüyor ve son noktam-
daki algımı ciddi anlamda değerlendiriyorum. Veri ve bulgular arasında,bilgisel, duygusal ve mantıksal ilişkilendirmeler ve bir pazılı bütünlercesine bağdaşımlar kuruyorum.
Yeri geldiği zaman etkileniyor, gereksiz etkilenmelerle kendimi zararlamıyorum. Kişisel ve pozitif bakışımı da eklediğimde;doğru yerde olduğumu görüyorum.Ve bu bağlamlarda
birebir arkadaşıma katılıyorum.
 

turko29

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
20 Şub 2010
Mesajlar
322
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
65
Fen bilimleri yaşamın bilinmeyenlerine açıklık getirir, yaşamı şekillendiren yine yaşamın kendisidir, Her canlı oluşum süreci ile beraber yaşama tutunmak için kendisine ihtiyacı olan duyargaları üretmeye başlar, tohum uygun ortamını bulduğunda ihtiyacı olan şeylere ulaşmak için köklerini ve fotosentez ihtiyacını karşılamak için filizlerini sürer öne bu onun yaşama tutunma biçimidir, bitkisel canlılar gibi hayvansal canlılara aynı biçimdedir, gelecegi görmek istemek ve görmek farklı şeylerdir, görülecek bir gelecek yoktur, sadece bilgilenmeler doğrultusunda geleceğin şekillenmeleri ile ilgili tahminler yürütülebilinir, milyarlarca insan içerisinde bu güne kada milyonlarca kahin çıkmıştır ve çıkmaya devam edecektir, onca sayısı bilinmeyecek çoklukta kehanete bu kadar tutturabilmeki onlarda şaibelerle dolu imgeselikler... çokmu demek lazım, Fen bilimleri yaşam için değil yaşamı kolaylaştırmak içindir, vücudumuzdaki enerjinin oluşumu ve akışını açıklar bu açıklamalar doğrultusunda yaşamımızı konforla şekillendirsek bile bize mutluluğu getirecek olan bu oluşan enerjinin akıntısında oynaşmaktır...
duygularımız bu nedenle önemlidir...
 

birebir

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Şub 2010
Mesajlar
115
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
Merhaba Turco29,

Yazınızın tümüne katılıyorum ancak şu ifade hariç;görülecek bir gelecek yoktur.

Ben 23 yaşındayken 35 yaşındaki halimi gördüm,ben beş parasızken 1 ay sonra paramı kazandığım işyerinde,öğle arası sohbetimi gördüm ve bu kadarla sınırlı değil elbet.Bu şuna benziyor.Hayatında deniz görmemiş çöl adamına,denizi anlatmak gibi.Şimdi siz kendi bakış açınızı sınırlandırmışsınız ve o sınırın dışındaki gerçekliği kabul etmiyorsunuz.Benim anlattığım bir delil mi?elbet değil.Ama benim için GERÇEK.

Geleceği görmek istemek elbette farklıdır geleceği görmekten.Kader kavramı zorunlu takip edilecek yol değildir ama geleceği görmeyi istemek o zorunlu yola girmektir ve doğal olarak peşinde koştuğunuzun elinize ulaştığına şahit olursunuz çünkü emek ve yöntem önemli ve değerlidir.

Sizin uyku düzeninizle güneşin hareketi ne kadarda birbirine bağımlı değil mi?veya gözünüzde damar olmadan beslenen merceğiniz.Veya ön dişlerinizin azı yerine kesici olması.Bunlarda anlam var ve anlamlı dizilimlerdir bunlar.Şimdi siz o sınırlandırdığınız dünyanızdan az dışarı çıktığınızda bunu görmemeniz imkansızdır.

Bir nostradamusun kehanetini bile çok sayıda kehanetçiye bağlayıp tesadüfün zoraki tutturulabildiğinden bahsediyorsunuz.Ancak dikkat etmediğiniz önemli bir nokta var.Geleceği görmek loto değildir.Loto çokluk sebebiyle zorunlu tutturulma iken,geleceği görme kavramını bununla eş değer görmeniz anlaşılır değil.Selamlar
 

turko29

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
20 Şub 2010
Mesajlar
322
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Yaş
65
19 ile 24 yaşları arasında Para Piskoloji ile yakından ilgilendim ikinci yaşam denen olayı derinlemesine araştırdım, bir çok kişinin bırak bu saçmalıkları demesine aldırmadan ve o dönemler 1978 li 82 li yıllardı, yani bu konu ile aydın bir insan ilgilenmez dendiği ön yargının üst boyutta olduğu süreçti. Geleceği görmek şu açılardan mümkün değildir (düşüncenin sonraki bir olayla rastlantısallığı dışında) Hiç bir olay kendi başına gelişmez, yaşamdaki mevcut her şey ile bağıntılıdır, bir insanın dikkatsizlikle yere attığı izmarit milyonlarca insanın attığından farklı olarak bulunduğu konumdan dolayı orman yangınına neden olarak yangının büyüklüğü oranında ekolojik dengeyi bozar, fakat ordan yine geçme ihtimalli bir başka canlıda bunu engelleyebilir, insan saniyede milyonlarca düşüncesinden birini çevresindeki gelişmelere göre eyleme dönüştürür, yani gelecek tasarlanabilinir ama daha farklı etmenler bunu bozabilirde...Notradamus bir bilim adamıdır, dönemi için ve sonrakiler için araştırma yapan çözümlerle uğraşıp bunları hayata uygulayan, kehanetleri diye çıkarılan kitap yapay bir kitap olup kelime oyunları ile doludur, Kuranın Sırlarından Sonra Kapitalin ve Nutkun sırları diyede kitaplar hazırlandı, Gelelim ikinci yaşam ile ilgili konuya, ikinci yaşamı yaşadığını iddea eden röportaj yaptığım 7 kişiden ikisi beni ikna etti deliller ve tanıklar bir çocuğun ve bir yetişkinin kendisinden önceki insanın kullandığı cümlelerin çoğunu ve yaşam tarzını sırlarını 4 ile 8 yaşları arasında dile getirişi ile... ama süreç içerisinde Öğretim görevlileri ile yaptığım (1978-80 dönemi) görüşmelerde bunun bilim dışı bir olay olmadığını ve yine bunun yaşanmışlık olmadığını, tam tersi enerjinin korunumu prensibi ve dönüşümü ile ilgili olduğunu araştırmalar sonucu öğrenmiştim...
Dişler konusuna gelince insanlık tarihi ilk oluşum sürecine gidildiğinde dişlerin günümüze kadar izlediği evrimi görebiliriz, nasıl gırtlal yapısı, el kullanım biçimine göre evrimleşiyorsa diğer canlı ve cansız varlıklarda evrimleşiyor.
Uzun oluyor başka zaman devam edebiliriz, uzun olunca takibide zor oluyor...
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst