kader kavramındaki garip çelişki.

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde kahin tarafından oluşturulan kader kavramındaki garip çelişki. başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 832 kez görüntülenmiş, 9 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı kader kavramındaki garip çelişki.
Konbuyu başlatan kahin
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan UpBot

kahin

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Ağu 2018
Mesajlar
1,152
Tepkime puanı
4
Puanları
38
Yaş
57
tanrı bir insanı hasta ederek örneğin kanser ederek,öldürmeyi planlıyor,çok zengin biride
o hastayı kurtararak sevap işliyor,sizcede burda teist inancına göre garip bir çelişki yokmu?
zengin adam allaha karşı gelerek hastayı kurtarıyor aynı zamandada allahın emirlerini
uyguluyarak insanın hayatını kurtarıyor ve sevap işliyor çok ilginç değilmi?
 

kahin

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Ağu 2018
Mesajlar
1,152
Tepkime puanı
4
Puanları
38
Yaş
57
düşünsene allah herşeyi daha önceden biliyor, fakat yinede sana özgür irade verdiğini söylüyor ve seni sınıyor, özgür irade böyle birşey değil, bir öğretmen seni neden? sınar çünkü senin ne yapıcagını bilmez bilseydı öğretmende sınav yapmazdı demekkı özgür irade gerçekten yok ve yalan.sıradan basit bir bok parcası olan ögretmen bile islamın allahından daha mantıklı davranıcaktır hiç şüphen olmasın kuru kafa dostlugu :)))tanrının insanları sınaması için tek bir neden? var oda herşeyi bilmemesidir. ben tanrı olsam ve herşeyi bilsem ,iyileri direk cennette kötüleride cehenneme koyardım. daha sonrada sırf müslüman diye sapık ve manyak birini affetmez cennete koyupta cennetide , cehenneme çevirmezdım işte benım aklımın gücü bu umarım bu gerçeği bir gün herkes görmek zorunda kalıcak.bu gerçeği kim? görücek gerçeği görmek isteyenler yani aklını ve mantığını kullananlar görücek diğerleri asla göremiyecek bana göre bu dünya son durak ölüm ve sonrası asla bilinemez .bir ölümsüzlük olsa bile bu teistlerin ve dinlerin ölümsüzlüğü olmadığı çok net ortadadır.
 

kahin

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Ağu 2018
Mesajlar
1,152
Tepkime puanı
4
Puanları
38
Yaş
57
özgür iradenin olmadığını ispatlıyan ayetle başlıyalım, :) islamın allahı diyorki ben dilemekdikçe
özgür iradenizi kullanamazsınız.

(81/TEKVÎR-29: Yoksa, Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe siz birşey isteyemezsiniz.) /(81/TEKVÎR-29: Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe, siz dileyemezsiniz!)

yahuuu sen diliyceksen biz kullanmıyalım zaten :D :D bizi neden? yarattınki o zaman dalga geçmek içinmi?? diye sorarlar adama :D
neyseki islamı çürütmek benim için hayat felsefesi olmuş. :D
 
Son düzenleme:

elbiss

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
24 Şub 2017
Mesajlar
464
Tepkime puanı
7
Puanları
18
tanrı bir insanı hasta ederek örneğin kanser ederek,öldürmeyi planlıyor,çok zengin biride
o hastayı kurtararak sevap işliyor,sizcede burda teist inancına göre garip bir çelişki yokmu?
zengin adam allaha karşı gelerek hastayı kurtarıyor aynı zamandada allahın emirlerini
uyguluyarak insanın hayatını kurtarıyor ve sevap işliyor çok ilginç değilmi?


Her insan dogar yaşar ve ölür haliyle her insanın sınavı ve yaşayış tarzı farklı olur .....iki elmanın ikiside birmidir ? degildir birinin boyutu farklıdır birinin tadı farklıdır önemli olan elmayı nasıl ısırdıgındır diyebilirim...

Mesela ben ciger yemeyi sevmeyen biriyim ama bir başka kişi ciger yemeye bayılan biridir bu durumda iki insanın bir olması aynı kefede olması düşünelemez...

Buradan şuraya baglamak istiyorum dünyada sınav üzere varız ve her insanın sınavı farklı olur....Zengin bir insanın yardım eli uzatması insanlara vesile olan bir durumdur...

Hayatta nasıl sebep sonuç ilişkisi varsa ve buna şu örnegi verebiliriz...birine durduk yere tokat atılırsa o kişide o anki acı ve hisle birden bire aynı tokatı o kişiye atabilir..Bu sebep sonuç ilişkisidir..Ta bi kötü bir örnektir yapılmaması gerekir..İnsanlar güzel sözleri hakeder diye de dip not eklemek isterim..

Vesile durumu ise apayrı bir durumdur örnegin iş arıyorsun ve bir çok yere form dolduruyorsun fakat bir türlü sonuç alamıyorsun seni ne çağıranvar nede arayıp soran ...bir gün seni seven biri durumu iyi olan biri senin bilmeyecegin şekilde sana referans oluyor ve bu neticeyle ertesi gün işe çagrılıyor devamında iş başı yapıyorsun...

İşte bu insan sana vesile oluyor nedenler sonuçlar degişebilir ama ortak gaye kişinin ekmek rızkı için vesile olmasıdır...

Hasta olan biri zor durumdaysa burada ılk önce insani sonrasında ise vicdani durumlar ön planda olur devamında ise hasta olan bir insanın iyileşmesine vesile olmak sevap kazanmak için degil tamamiyle ALLAH rızası gözetilerek yapıldıgı içindir .....Düşen insanlara yada zorda olan insanlara yada aç ve yetim olan insanlara yardımcı olabilmek bizlerin ilk başta insani sonrasında ise vicdani görevlerimiz arasında yer alabilir ..

Akabinde ise güzel işlerde öncü olabilmek hayırlarda yarış edebilmek ve vesile olarak ALLAH rızası gözetilerek yapılan her iş oldukça bereketli ve hayırlı olur kanaatindeyim...

Olaylara bakış açısını ve duruş pozisyonunu iyi ayarlayabilmek gerekir...İnsan görmek istediğini değil göremedikleri şeyleri arayabilmelidir kanaatindeyim....

Böyle.
 
Son düzenleme:

elbiss

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
24 Şub 2017
Mesajlar
464
Tepkime puanı
7
Puanları
18
düşünsene allah herşeyi daha önceden biliyor, fakat yinede sana özgür irade verdiğini söylüyor ve seni sınıyor, özgür irade böyle birşey değil, bir öğretmen seni neden? sınar çünkü senin ne yapıcagını bilmez bilseydı öğretmende sınav yapmazdı demekkı özgür irade gerçekten yok ve yalan.sıradan basit bir bok parcası olan ögretmen bile islamın allahından daha mantıklı davranıcaktır hiç şüphen olmasın kuru kafa dostlugu :)))tanrının insanları sınaması için tek bir neden? var oda herşeyi bilmemesidir. ben tanrı olsam ve herşeyi bilsem ,iyileri direk cennette kötüleride cehenneme koyardım. daha sonrada sırf müslüman diye sapık ve manyak birini affetmez cennete koyupta cennetide , cehenneme çevirmezdım işte benım aklımın gücü bu umarım bu gerçeği bir gün herkes görmek zorunda kalıcak.bu gerçeği kim? görücek gerçeği görmek isteyenler yani aklını ve mantığını kullananlar görücek diğerleri asla göremiyecek bana göre bu dünya son durak ölüm ve sonrası asla bilinemez .bir ölümsüzlük olsa bile bu teistlerin ve dinlerin ölümsüzlüğü olmadığı çok net ortadadır.


Cefa ve zorluk çekilmeden ödül nasıl alınabilir ki....Bugün ekmek parası kazanmak için alınteri dökmek zorundasın patronda olsan işçide olsan bu alınterini dökmek zorundasın...

İnsan bu dünyada sınav üzere alınteri dökmek üzere gönderildir...İnsan hatalarından dersler çıkararak yarınlarına yeni umutlar ve yelkenler açacaktır...İnsanlar dünyada iken deneyimleyecekler sonrasında alınteri dökerek kazanacaklar...

Öğretmenler sınav yaparken karşı tarafın bilgisini ölçerler bu dogru fakat sınava çalışan ögrencilerde alınteri dökmek zorundalardır...

Buradaki nüans nedir biliyormusun??...

Bizler bu dünyadayız çünkü burayı deneyimlememiz ve akabinde ise alınteri dökmemiz için var edildik...

Cennete girmenin koşulları vardır ibadet şekilleri vardır devamında büyük günahlardan uzak durmak ggerektiği hususlar vardır sadee küçük günahların bagışlanması ALLAH ın taktırınde olan bir durumdur...

Bugün iş yerinde patron olan bir insan tüm çalışanlarının nasıl bir düzeyde oldugunu bilemez yada insan kaynakları departmanlıgıda bilemez bunun için çalışanlara oluşurulan kişilik envanter analiz testleri yapılır ve çalışanın işyeri ile ilgili çalışma koşullarıyla ilgili genel görüşleri alınır...Burada da bir çaba ayrıyeten sarfedilir...

Yüce ALLAH ın herşeyi bilmesi İnsanların sınanmayacagı anlamına gelmez...İnsan burada deneyimleyecek ve sonrasında ise alınteri dökecek olmasıdır insandan beklenen istenen budur...

Böyle.
 

elbiss

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
24 Şub 2017
Mesajlar
464
Tepkime puanı
7
Puanları
18
(81/TEKVÎR-29: /(81/TEKVÎR-29: Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe, siz dileyemezsiniz!)

"Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemeyince, siz dileyemezsiniz."

Ayetin Tefsiri: Gerçekte insanın doğruya ermeğe muvaffak olabilmesi için dilemesi bir şarttır. Fakat bütün şart ve sebepler ondan ibaret değil, onun da bir şartı vardır. Onun için burada zikirden faydalanma hükmü insanın doğruya ermeği dilemesine bağlanmış olmakla insanlar kendi işlerinde tamamen hakim imişler gibi bir vehim ve zanna kapılmamak ve dileme hususunda da istikamet noktası anlatılmak üzere hal bildiren veya yeni bir cümle başladığını gösteren "vav" ile şöyle buyruluyor: "Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz."

Burada hitap, "akıllı âlemler için bir zikirdir" genellemesine göre genel görünmekle beraber "sizden doğru yolda olmak isteyenler" ifadesindeki karine sayesinde bu hitabın özellikle doğru yolda olmak isteyenlere yapılmış olduğunu düşünmek daha kuvvetlidir. Şu halde birisi âyetlerin yakın akışına göre nass olarak âyetin ibaresinden anlaşılan, birisi de âyetlerin uzak akışına göre veya âyetlerin akışını göz önüne almayıp görünen ve işaret yoluyla anlaşılan mânâ olmak üzere derece derece iki mânâ düşünülebildiği gibi, âyetin başında bulunanın, şimdiki zaman veya gelecek zamanın olumsuzluğunu ifade eden bir edat olabilmesine ve dilemelerin bir kayda bağlı olup olmamalarına, bir de "ancak Allah'ın dilediği" şeklindeki "istisna-i müferra"ın, "ancak Allah'ın dilemesiyle...", bir ihtimale göre de "ancak Allah dilediği vakit.." takdirinde olabileceğine göre metnin kendisinde dahi birkaç izah şekli ihtimali bulunmakla beraber âyetlerin asıl akışı, doğru yolda olmayı dilemek üzerine bir hatırlatma ve öğüt olup diğerleri ikinci derecede kalır.

Dilemek, mutlak mânâda dilemek gibi görünmekle beraber, bu dilemenin, doğru yolda olmayı dilemek olması sözün akışı gereğidir. Yani sözün gelişi bunu göstermektedir. Bu bakıştan evvela bir karine bulunduğu zaman gelecek zamanı olumsuz yapmakta da kullanılırsa da asıl olarak şimdiki zamanı olumsuz yapmakta kullanıldığına göre şu mânâ akla gelebilir: Bununla beraber siz dilemiyorsunuz, doğru yolda olmak istemiyorsunuz. Ancak ilerde Allah'ın dilemesi yani doğru yolda olmanızı dileyip de sizi bunu dilemeye mecbur etmesi hali hariç. Bunda "şimdi dilemiyorsunuz", da "Allah'ın ilerde dilemesi" demek olur. Fakat bu durumda hitap, sadece doğru yolda olmak istemeyenlere yapılmış, yüce Allah'ın dilemesine de "Dilersek gökten üzerlerine bir âyet indiriveririz de ona boyunları eğilekalır." (Şuara, 26/4) gibi zorlayıcı ve mecbur bırakıcı bir dileme mânâsı verilmiş olur. İnsanı dilemesinde tamamen hür ve fiilinin yaratıcısı saymak isteyen Mutezile bu mânâya sarılmak istemiş ise de bunda doğru yolda olmak isteyenlere bir öğüt verilmemiş, ancak istemeyenlere hitap ile bir korkutma yapılmış oluyor. Bu ise "sizden doğru yolda olmak isteyenler için" şeklinde âyetin akışına uygun düşmez. Buna uygun olan hitap, ya genel veya doğru yolda olmak isteyenlere yöneltilmiş olarak doğru olma hususunda da kulun dilemesinin Allah'ın dilemesiyle beraber olduğunu hatırlatmaktır. Bununla beraber, ey insanlar, veya ey doğru yolda olmayı dileyenler! Siz o doğru yolda olmayı başka bir sebep ve suretle dilemiyorsunuz, ancak Allah'ın onu dilemesiyle, yani sizin dilemenizi dilemesi, irade etmenizi irade etmesiyle diliyorsunuz.

O halde doğru yolda olmayı başaranlar başarıyı kendilerinden bilmemeli, bunu Allah'ın lütuf ve ikramından bilmelidirler.
Yahut, siz hiçbir takdirde o dilemeyi kendi kendinize yapamazsınız, o doğru yolda olmayı dileyemezsiniz. Ancak Allah dilediği, yani sizin dilemenizi istediği takdirde dilersiniz, yaparsınız.

Bu iki mânânın ikisinden de elde edilen netice şu olur: Allah'ın iradesi olmayınca sizin ne iradeniz olur, ne muradınız, ne doğru yolda olmanız, ne de öğüt almanız. Bunların hiçbiri meydana gelmez. Çünkü Allah âlemlerin Rabbidir. Onun mülkünde, o istemedikçe hiçbir şey olamaz. Onun için doğru yolda olmayı isteyenler de buna muvaffak olmayı kendi iradelerinden bilmemeli, Allah'ın lütuf ve ikramından bilmelidirler. İşte sözün akışına göre bu âyetin zikir olmasının faydası budur.

Görülüyor ki bu mânâlarda "sizden doğru yolda olmayı isteyenler için" karinesiyle, "siz dilemezsiniz" âyeti, "siz doğru yolda olmayı dilemezsiniz" şeklinde; "Allah dilemedikçe" âyeti de "Allah sizin dilemenizi dilemedikçe" diye tefsir edilmiştir. Ebu's-Suud, "vema teşaüne eyil istigamete meşieten müstetbeaten leha" demekle daha ince bir mânâ ifade etmiştir. Yani, "Siz doğru yolda olmayı gerektirecek bir dileme ile hiçbir vakit dileyemezsiniz.".Ancak Allah o dilemeyi istediği vakit dilersiniz. Çünkü Allah'ın dilemesi olmayınca sizin dilemeniz doğru yolda olma neticesinin gerçekleşmesini gerektirmez." demiştir. Gerçekte Allah irade etmeyince kul irade edemez. Fakat Allah kulun irade etmesini irade etmekle onun muradını da irade etmiş olması gerekmez. İnsan bir şey elde etmek ister de muradını elde edemeyebilir. Niceleri doğru gitmek ister de başı döner, düşer. O vakit Allah onun irade etmesini irade etmiş, fakat irade ettiği şeyin meydana gelmesini istememiş olur. Zira Allah kulun irade etmesini irade etmese idi, o irade edemezdi. Eğer muradını yani istediği şeyin meydana gelmesini isteseydi o şey meydana gelirdi.

Demek ki Allah'ın dilemesi, istenilen şeyin olmasını gerektirici, fakat kulun dilemesi, Allah dilemedikçe istenilen şeyin olmasını gerektirici değildir. Burada doğru yolda olmayı dilemekten murat, bunun meydana gelmesi olduğu için, onun olmasını gerekli kılmayan dileme, bahis konusunun dışında ve hükümsüz olacağından "siz dilemezsiniz" den murat da istenilen şeyin olmasını gerektiren dileme olmalıdır. Şu halde böyle bir kaydın özeti, kulun hem iradesinin hem de irade ettiği şeyin meydana gelmesi için ikisinin de Allah'ın iradesine bağlı olmasının şart olduğunu anlatmaktır. Çünkü doğru yolda olmak isteyenlere onları buna ulaştırmayan neticesiz bir dileme ile lütufta bulunmanın mânâsı olmaz. O lütuf, ancak doğru yola varmaya muvaffak olmaları durumunda faydalı olmuş olur.

Şu halde "Allah dilemedikçe" âyeti mutlak görünmekle beraber metinde anılmayan bir mef'ûl (tümlec)ü vardır. Böyle bir mef'ûlün olup da zikredilmediğini gösteren karine fiilin müteâddi (geçişli) olması bu zikredilmeyen mef'ûlün ne olduğunu gösteren karine de "siz dilemezsiniz" âyetidir. Dolayısıyla mânânın, "Allah, sizin dilemenizi dilemedikçe" demek olduğu kuşkusuzdur. Bu da hem dilemeyi hem de onun mef'ûllünü kapsamış olmak için anılan dilemenin, dilenen şeyin olmasını gerektirici olması, sözün akışının gereğidir, daha düşün "Siz dilemezsiniz" fiili de aynı şekilde müteaddi olduğu için bir mef'ûlü (tümleci)nin bulunması gerekir. Bu tümleç de daha önce geçenlerden anlaşıldığına göre "doğru yolda olmak"tır. Ancak hitap herkese olduğuna göre, bunda daha genel olarak "herhangi bir şey" yani "herhangi bir şeyi dileyemezsiniz" mânâsı ihtimal dahilinde olduğu gibi, fiili lâzım (geçişsiz) fiil yerine koymak suretiyle "vema tefalüne meşieten" yani, "siz hiçbir dileme yapamazsınız" demek olma ihtimali de vardır.

Bu durumda ise doğru yolda olmak mânâsı üzerinde minneti ifade için yaklaştırma, tamam olmak üzere bunun bir büyük önerme mevkiinde bulunması ve dolayısıyla "doğru yolda olmayı dilemeniz de ancak Allah'ın dilemesiyledir" diye örtülü bir dallandırma daha gözetilmesi gerekir. Birinci izah şeklinde ise buna ihtiyaç kalmamış olacağından doğrudan doğruya "siz doğru yolda olmayı dileyemezsiniz" diye anlamak daha kestirme ve daha iyi olmuş olur. Onun için araştırmacı âlimler bizim söylediğimiz gibi hep bunu tercih etmişlerdir.

Bununla beraber hitap genel olmak için "vema teşaüne" fiili lâzım (geçişsiz) fiil yerinde veya "siz hiç bir şey dileyemezsiniz" şeklinde bir büyük önerme olmasını tercih edenler de olmuştur. Çünkü bu durumda Allah'ın dilemesi olmadıkça kulun hiçbir dilemesinin olamıyacağı açık seçik ve ibare ile ifade edilmiş olur ki, bu da Ehl-i Sünnet'in tam görüşüdür. Doğru yolda olmayı dilemesiyle kayıt altına alındığı takdirde ise, bu büyük önerme ibare yoluyla değil, delalet yoluyla anlaşılmış olacaktır. Bu zahirî mânâya daha uygun gibi görünürse de beyan ettiğimiz şekilde doğru yolda olma siyakına takribinde bir mukaddimeye daha muhtaç olacağından dolayı asıl söylenecek şeyden uzaklaşmaktır.

Bundan başka bazıları bu "siz dileyemezsiniz" şeklindeki mutlak mânâyı bir zorlama düsturu gibi saymışlar ve mutlak olarak kulun dilemesinin olmadığını söyleyerek yalnız Allah'ın dilemesinin bulunduğunu göstermek istemişlerdir. Fakat bu hiç doğru değildir. Zira istisna-i müferrağlarda hüküm istisnâdan sonra olduğu için burada kulun dilemesi tamamen yok sayılmış değil, Allah'ın dilemesi olmadıkça hiçbir dilemenin olmayacağı belirtilmiştir. Allah'ın dilemesi ile kulun da dileyebileceği ve hatta istediğinin olmasını gerektirecek bir dilemeye sahip olduğu gösterilmiştir. Nitekim "sizden doğru yolda olmayı isteyen için" sözünde de kulun dilemesinin olduğu açıkça görülmektedir. Burada, olsa olsa, bir şeyi yapmaya zorlama değil de "cebr-i mutavassıt" (orta derecede zorlama) denilen "dilemeye zorlama" düşünülebilir. Bu ise doğrudur. Bununla beraber kulun dilemesi Allah'ın dilemesine göre olunca, ilâhî irade ne ile ilgili olursa, kulun iradesinin de o şekilde olması gerekir. Şu halde Allah'ın dilemesi, kulun, iradesinde serbest olması şeklinde tecelli ederse kul dilemesinde serbest bırakılmış olacağından cebr-i mutavassıtın da kalkmış olması mümkün olur. Nitekim Maturidiyye Mezhebi bu esas üzerinedir. Kulun irade-i külliyesi yani irade kuvveti yaratılmış ise de irade-i cüz'iyyesi başkaca bir yaratılışa muhtaç olmıyacak şekilde itibâri bir emirdir, demekle bunu söylemiştir. Fakat kulun dilemesi Allah'ın dilemesinden büsbütün ayrı ve ona aykırı olabilecek şekilde serbest ve hür olduğunu zannetmek de Allah'ın, âlemlerin Rabb'i olduğunu düşünmemektir. Allah'ın dilemesi dışında hiçbir olay düşünülemez. Onun için kulların kendi tercihlerini kullanarak yaptıkları fiillerde ne sırf cebir, ne de sırf serbest bırakma vardır. Aksine kullar için sırf cebir yani zorlama cereyan eden birçok zorunlu fiiller bulunduğu halde sırf serbestlik yoktur.

"Rabbin dilediğini yaratır ve seçer. Onlar için ise seçme hakkı yoktur."(Kasas, 28/68), "İyi bilin ki, yaratmak ve emretmek ona mahsustur. O, âlemlerin Rabb'i olan Allah ne yücedir."(A'râf, 7/54). Dolayısıyla insanlar doğru yolda olmayı dileyerek hakkı ve doğruyu aramalı ve böylece bu zikirden yararlanmalıdır. Fakat doğru yolda bulunmaya muvaffak olanlar da bu başarıyı Allah'tan bilmeli ve yüce Allah'ın, vermiş olduğu dilemeyi kaldırıp yok edebileceğini de unutmamalı, "sizden doğru yolda olmayı dileyenler için" buyrulmakla, "madem ki iş bizim dilememize bırakılmıştır, o halde biz her ne dilersek hak ve doğru olur" zannına düşmemeli, dilemeleriyle sorumluluğun kendilerine ait olduğunu daima hatırda tutmalıdır.

Alûsî'de Süleyman b. Musa ve Kasım b. Muhaymire'den şöyle rivayet olunmuştur: "Limen şâe minküm en yestegim" âyeti inince Ebu Cehil: "Demek ki iş bize bırakılmıştır. Dilersek doğru yolda oluruz, dilersek olmayız." demişti. Bunun üzerine "vema teşaüne" âyeti indi. Buna göre de bu âyet, cebrin olduğunu göstermek için değil, tamamen serbest bırakmanın olmadığını göstermek suretiyle doğru yolda olmayı Allah'tan dilemeye teşvik akışı içinde inmiştir. Korkutmaya ve dileme mecburiyetine delaleti işaret yoluyladır. (bk. Kur'an-ı Kerim Tefsiri, Elmalılı M. Hamdi Yazır)

Böylesi.
 

kahin

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Ağu 2018
Mesajlar
1,152
Tepkime puanı
4
Puanları
38
Yaş
57
bende onu diyorum zaten :D zenginin sınavı bile farklı lüx içinde insanca yaşamak istediğin an
istediğin herşeyi yapabilmek gerçekten çok özel bir kader olmalı :D biz fakirlerin sınavıda
zenginlerin insanca yaşamasını izlemek. halbuki bizde en az onlar kadar insanız bu ayrımcılık olarak
gözükmediği sürece sınavından mantığı uçup gidiyor dogal olark . :)
bak insanca yaşamak diyorum çünkü bizlerin yaşamı insanca yaşamak bile değil,
halbuki ögretmen sınav yapıcağı zaman derki! derhal tüm kitapları ve defterleri
kaldırın demekki öğretmen bile sınavı adilce yapıyor, ama allah yapamıyor.
allah zenginleri zengin sınıyor fakirleride fakir sınıyor işte denge dediğimizde
burda bozuluyor ve sınavda anlamsız hale geliyor. bu kadar basit :) :)
sen bir sınav yapıcaksan ve adil! ve merhametli olduğuna gerçekten inanıyorsan
sınavıda adil ve merhametli yapıcaksın balık baştan kokarmış allah yok din yalan. :)
 
Son düzenleme:

kahin

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Ağu 2018
Mesajlar
1,152
Tepkime puanı
4
Puanları
38
Yaş
57
allaha karşı gelip aynı zamanda allaha iman edilirmi? yahuu bu işte bir gariplik var :D
allah diyorki;ben onun canını alıcam kanser yaptım, diğer yandanda iyiki onu kurtardın
eyyyy insan bana iman ettin bravo diyen bir allah alalhın kendisi en büyük çelişkidir islamda.
aynı anda paradox 2 mantık kurulmaz biri sürüncemede kalır. :D
çiftsel düşünce tekniği ve anatomisi bile bir işe yaramaz çünkü söz konusu allahtır . kusursuz
ve mükemmel olma zorunluluğu vardır.
tanrı aynı anda 2 dogru yaratmaz dogru kavramı tektir. tanrı aynı anda 2 dogru yaratıyorsa 2 tanrı var demektir. çünkü tek tanrı demek tek dogru ve tek kaynak demektır.
 
Son düzenleme:

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
rüyamda geleceği gördüm..hemde birebir.. süresinin tam emin değilim ama 6 ay sonrasını falan gördüm.
hatta teyitte ettim kendimce (algımda eminim yani) (daha önce anlatmıştım şimdi bi daha anlatamam ayrıntıları)

o zamanlar tanrı inancıma atıflamıştım.. şimdi ise cosmoso atıflıyorum.. burada bir tuhaflık var ..

insan nerede olduğunu toprağın kokusundan anlar, varoluşa dokunuyorum hiç bir şey kokmuyor. kierkegaard.

Bir Tanrının kaderden bahsetmesi ise saçmalıktır. zaten bir hadisde kader hakkında fazla soru sormayın diyordu. içinden çıkamazsın çünkü .. çünkü bir tanrı bundan bahsetmemeli.. ama insan algısı üzerinde otorite kurmak,herşeyi biliyorum havası yaratmak için bahsetmiştir.. tanrısın sonuçta yüksekten konuşursun..
 

UpBot

Kahin
Yeni Üye
Katılım
14 Ocak 2021
Mesajlar
1,017
Tepkime puanı
5
Puanları
38
Teşekkür ediyoruz güzel bir anlatım güzel bir konu.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst