İslam'da Alevilik

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Din Bilimleri kategorisinde fides tarafından oluşturulan İslam'da Alevilik başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 3,270 kez görüntülenmiş, 2 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Din Bilimleri
Konu Başlığı İslam'da Alevilik
Konbuyu başlatan fides
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan leprechaun

fides

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,694
Tepkime puanı
5
Puanları
38
alevi.jpg
Alevilik İnanç ve ibadet Esasları



Aleviliğin inanç ve ibadet esaslarını görmeden önce, bu esasların günümüze hangi şekillerde ulaştığına değinmek gerekir.Alevilik günümüze sözlü ve yazılı olmak üzere iki kaynaktan ulaşmıştır. Sözlü gelenek nesilden nesile aktarılan bilgi ve uygulamalar ve Dedelerin günümüze ulaştırdığı bilgiler şeklinde günümüze ulaşmıştır. Sünni kitlelerin aksine eğitim kurumlarından yoksun kalan Aleviler inanç, gelenek ve kültürlerini daha çok bu yolla günümüze ulaştırmışlardır. Çevreyi temsil eden ve göçebe/ yarı göçebe kitlelerin oluşturduğu bu gruplar, resmi din anlayışına karşı bir dinsel anlayışı, yani heterodoksiyi temsil ediyorlar, toplumsal yapıları itibariyle, sünnî çevrelerin aksine, eğitim ve kültür kurumlarından yoksun bulunuyorlardı. Bektaşî dergâhlarında ise belli bir organizasyon bulunmaktaydı. Bu dergâhlarda bulunan bektaşî dervişleri ve onların nüfuzundaki kitleler, Ocakzade dedelerin faaliyette bulundukları kitlelerle kıyaslanmayacak ölçüde kurumlaşmış idiler. Bu durumu arşiv belgelerinden rahatlıkla görebiliyoruz. Ocakzade dedelerin faaliyette bulunduğu yerlerde yaşayan kitleler Bektaşî dergâhlarından daha farklı bir organizasyona tabi bulunmaktaydılar. Bu kitleler arasında, bilgiler, yazılı olmayan yani sözlü geleneğe dayalı bir şekilde nesilden nesile aktarılıyordu. Merkezi iktidarların bu kitleler üzerindeki baskısı ve zaman zaman gerçekleşen sürgünlerin yarattığı olumsuzluklar bu kitlelerin yaşamlarının her alanına yansımış, örneğin cem ayinleri büyük bir temkinle ve gizlilik içerisinde yapılır olmuştur.

Alevi Yol ve Erkânının günümüze ulaşmasının ikinci kaynağı ise yazılı kaynaklardır. Ancak bu kitlelerin sosyal yaşamlarının doğal bir sonucu olarak, sahip oldukları yazılı eserler de oldukça sınırlıdır. Alevî köylerinde yaptığımız araştırmalarda, daha çok dede evlerinde nefeslerin ve deyişlerin yer aldığı kitaplar (Cönkler), Menakıb-ı İmam Cafer-i Sadık, Hutbe-i Düvaz-deh İmam/Menakıb-ı Seyyid Safi, “Küçük Buyruk” olarak da bilinen “Dergah-ı Ali’de Seyyid Abdülbaki Efendi’nin Erenlere Muhib olan Temiz İnançlı Müminlere Gönderdiği Mektup” başlıklı bir kitapçık, Makalat-ı Hacı Bektaş-ı Veli ve Vilayet-name adlı el yazması (Osmanlıca) eserlerin varolduğunu biliyoruz. Oysa sünnî kesimler yüzyıllara yayılan zaman sürecinde medreseler ve şeyh-mürid ilişkisi çerçevesinde birçok eğitim kurumlarına sahip olmuş, bu şekilde yüzlerce eser kaleme alınmıştır. Bektaşi dergâhları eğitim faaliyetleri ve araçları bakımından da, ocakzade dedelere bağlı Alevilerle kıyaslanmayacak ölçüde kurumsallaşmış idiler.Dergahlarda yüzlerce cilt eser bulunurken Alevi köylerinde sadece Dede evlerinde elyazması kitaplar bulunurdu.


Aleviler’de İnanç Anlayışı


Alevilerde inanç ve ibadet anlayışının kendine özgü yönleri bulunmaktadır. Bu anlayışın temeli biçimden çok özü esas almasına dayanır. Biçimsel anlamda ibadetin bir araç, olgun insan olmanın ise esas amaç olduğu kabul edildiğinden cemlere katılmak, oruç tutmak yetmez. Eline, diline, beline bağlı olmayan, en kutsal varlık olan insanı sevmeyen, olgunlaşmamış insanların ibadetleri de boşunadır. Bu kişiler Cem törenlerine alınmadıkları gibi toplumdan da dışlanırlar.Alevi inancının temeli Hak-Muhammed-Ali sevgisine dayanır.

Hz. Ali, Ehl-i Beyt ve Oniki İmam Sevgisi

Bilindiği üzere Alevilik Hz. Ali, Ehl-i Beyt ve Oniki İmam sevgisine dayanır. Ehl-i Beyt sözcük olarak ev halkı demektir. Ev halkı yani Ehl-i Beyt Hz. Muhammed, Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’den oluşmaktadır. Ehl-i Beyt halk arasında Pençe-i Al-i Abâ olarak da adlandırılır.

Oniki İmamlar, Alevilerin Hz. Muhammed’den sonra önder olarak tanıdıkları Hz. Ali ile Hz. Fatıma’nın soyundan gelen kişilerdir.Oniki İmamların adları sırasıyla şöyledir:


1- İmam Ali
2- İmam Hasan
3- İmam Hüseyin
4- İmam Zeynel Abidin
5- İmam Muhammed Bakır
6- İmam Cafer Sadık
7- İmam Musa Kazım
8- İmam Ali Rıza
9- İmam Muhammed Taki
10- İmam Ali Naki
11- İmam Hasan Askeri
12- imam Mehdi

Alevilere göre müslümanlar Hz. Muhammed’den sonra 73 fırkaya ayrılacaklar ve Ehl-i Beytin, Oniki İmamların yolundan gidenlerin dışındakiler cehenneme gideceklerdir. Ehl-i Beytin, Oniki İmamların yolundan gidenler Fırkayı Naciye veya Güruh-u Naci olarak adlandırılır.

Demek ki Ehl-i Beyt sevgisi Aleviliğin esasını oluşturur. Tevella ve teberra anlayışı da bu sevgiden kaynaklanır. Tevella Ehl-i Beyti, Oniki İmamları, Ondört Masumları, Onyedi Kemerbestleri ve onların yolundan gidenleri sevenleri sevmek, teberra ise onları sevmeyenleri sevmemektir.


On dört Masum


Muhammed Ekber, Abdullah b. İmam Hasan, Abdullah b. İmam Hüseyin, Kasım, Zeynelaba, Kasım b. Zeynel-abidin, Ali Eftar, Abdullah b. İmam Cafer Sadık, Yahya el-Hadi, Salih, Tayyib, Cafer b. Muhammed Taki, Cafer b. Hasan Askeri, Kasım b. Muhammed Taki.


On yedi Kemerbest


İmam Hasan, İmam Hüseyin, Hadi-i Ekber, Abdülvahid, Tahir, Tayyib, Türab, Muhammed Hanefi, Abdurrauf, Ali Ekber, Abdülvahab, Abdülcelil, Abdurrahim, Abdülmuin, Abdullah Abbas, Abdülkerim, Abdüssamed


Dört Kapı Kırk Makam


Dört Kapı Kırk Makam şeklindeki Kâmil(olgun) insan olma ilkelerini Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin tespit ettiğine inanılır.Hacı Bektaş “Kul Tanrı’ya kırk makamda erer, ulaşır, dost olur.” buyurmuşlardır. Bu ilkeler aşama aşama insanı olgunluğa ulaştırır. Bir başka yoruma göre ise şeriat anadan doğmak, tarikat ikrar vermek, marifet nefsini bilmek, hakikat Hakkı özünde bulmak yollarıdır.

Dört Kapı şunlardır:

1.Şeriat
2.Tarikat
3.Marifet
4.Hakikat

Her kapının on makamı vardır:

Şeriat kapısının makamları:

- İman etmek,
- İlim öğrenmek
- İbadet etmek
- Haramdan uzaklaşmak
- Ailesine faydalı olmak
- Çevreye zarar vermemek,
- Peygamberin emirlerine uymak
- Şefkatli olmak
- Temiz olmak
- Yaramaz işlerden sakınmak

Tarikat kapısının makamları

- Tövbe etmek
- Mürşidin öğütlerine uymak
- Temiz giyinmek
- İyilik yolunda savaşmak
- Hizmet etmeyi sevmek
- Haksızlıktan korkmak
- Ümitsizliğe düşmemek
- Ibret almak
- Nimet dağıtmak
- Özünü fakir görmek


Marifet kapısının makamları


Edepli olmak
Bencillik, kin ve garezden uzak olmak - Perhizkârlık
- Sabır ve kanaat
- Haya
- Cömertlik
- İlim
- Hoşgörü
- Özünü bilmek
- Ariflik


Hakikat kapısının makamları


- Alçakgönüllü olmak
- Kimsenin ayıbını görmemek
- Yapabileceğin hiçbir iyiliği esirgememek
- Allah’ın her yarattığını sevmek
- Tüm insanları bir görmek
- Birliğe yönelmek ve yöneltmek
- Gerçeği gizlememek
- Manayı bilmek
- Tanrısal sırrı öğrenmek
- Tanrısal varlığa ulaşmak


Üç sünnet yedi farz


Alevilerin kutsal kitaplarından “Buyruk”larda yazıldığına göre Alevi yolunun temeli üç sünnet yedi farza dayanır. Bu temel esaslara uymak zorunludur. Üç sünnet yedi farz şunlardır:

Üç Sünnet

Dilini tevhid kelimesinden ayırmaya
Gönlünden düşmanlığı gidere, kimseye kin ve kibir tutmaya, kıskançlık etmeye, hırsına uyup şeytana gönül vermeye.
Sözü Hakkın kudreti ola, kimseyle kavga etmeye, kimseye düşmanlık yapmaya

Yedi Farz

Çok sır saklaya
Talip binbir ise, bir otura ve bir dilden söyleye
Hakkın terazisine itaat ede, yaptığı bir günaha bin özür ve niyaz eyleye, kimsenin gıybetini etmeye ve yalan yere and içmeye, yalan söylemeye
Mürebbi hakkına itaat ede, emrine uya
Kuşak kuşana, halifeden el alıp, tövbe eyleye
Musahibini hakikatte Hak cemiyetine eriştire
Halife’den tac ve kisvet kabul eyleye. Özünü şeyhlere ulaştıra
Bu yol üzere olmayana sofu diye inanmayasanız. Bir kişi bunca farzdan ve sünnetten düşse, ona derman yoktur, sürgün olur, yüzü karadır.


On iki Şart


- Cömertlik
- Mutluluk
- İbret
- Gayret
- Sohbet
- Mürüvvet
- Şefkat
- Şefkat
- İkram
- Tevella
- Teberra


On iki İşlek


- Evvel kendi özünü hassas etmektir
- Marifet tohumunu ekmektir
- Şefkat beslemektir
- Rıza eteğini tutmaktır
- Hikmet sıfatını sem etmektir
- Özünü hizmet hürmetin saklamaktır
- Özünü mukarribiyle hudetmektir,
- Özünü sabır ehline vermektir
- Muhabbet kilesiyle ölçmektir
- Takva değirmeninde özünü arındırmaktır
- Su ile yuğurmaktır
- İradet tennurunda pişmek ve ihlas sofrasına girmek , özünü dervişlere ve fukaralara sarfetmektir.


Eline, Diline, Beline Hâkim Olmak


Eline, diline, beline hakim olma kuralı Alevilerin yaşamları boyunca uymaları zorunlu ahlak sisteminin adeta simgesidir. Eline bağlı olmak, elinle koymadığını almamak, diline bağlı olmak gözünle görmediğini söylememek ve beline hakim olmak haram olan cinsel ilişkiye girmemektir. Bu kural Alevi toplumunun çok güçlü ahlak sisteminin özetidir ve Alevi Yolu Dedelerimizin deyimiyle “kıldan ince, kılıçtan keskindir”. Yolun bu kurallarına uymayanlar düşkün sayılırlar. Düşkünler toplumdan soyutlanırlar, işledikleri hatanın durumuna göre değişik şekillerde cezalandırılırlar.

Alevi toplumunda kadın-erkek yaşamın her alanında eşittir. Çalışırken de, ibadet ederken de kadın erkek birliktedir. Sünni geleneğin aksine tek eşlilik esastır. Başlık parası gibi uygulamalar kabul edilmez. Kadın olsun erkek olsun eşinden şikayetini Dedeye iletebilir, suçlu bulunursa düşkün edilir. Alevilerde sosyal yaşamın her alanında kadının da erkekle birlikte ve eşit olarak yeralması bunu çekemeyenlerce çeşitli iftiralara da konu olmuştur.


Ayin ve Merasimler (Muharrem, Hızır Orucu, Cemler)


Her toplumun önemli anma ve toplanma günleri bulunmaktadır. Alevilerin de böyle kutsal ibadet ve bayram günleri vardır. Cemler düzenli olarak yapılan ibadetlerdir. Cemlerin yanısıra Sultan Nevruz, Muharrem Orucu, Hızır Orucu, Hıdırellez, Kurban Bayramı, Abdal Musa Lokması da Alevilerin önemli günlerindendir. Aleviler Ramazan Orucunu tutmazlar. Şimdi sırasıyla bunlar üzerinde duralım:

İlkbaharın başlangıcı ve Hz. Ali’nin doğumu sayılan Nevruz (21 Mart) akşamı Sultan Nevruz olarak adlandırılır ve Cem yapılır.

Alevilerce Kerbela Olayı’nın anlamı büyüktür. Yine kış aylarında Abdal Musa Lokması düzenlenirdi. Abdal Musa Lokması için evler dolaşılarak lokmalar toplanır, kurbanlar kesilir cem yapılır, ertesi gün pişen lokmalar dağıtılırdı. Abdal Musa lokmasının topluma yararlı olacağına, ürünlerin bereketli olacağına inanılırdı. Hz. Hüseyin’in acımasızca şehid edilmesinin anısına yüzyıllardır Muharrem ayında oruç tutulur. Muharremin birinci günü başlanan oruç Oniki İmamlar aşkına oniki gün tutulur. Ondört Masumlar için fazladan oruç tutanlar da vardır. Muharrem Orucu sırasında Hz. Hüseyin’in susuz şehid olması anısına su içilmez, kurban kesilmez, traş olunmazdı. Akşamları Kerbela olayını anlatan kitaplar okunurdu.

Şubat ayında ise üç gün Hızır Orucu tutulurdu.

Her yıl 6 Mayıs günü Hızır İlyas günü kutlanır.Hızır karada, İlyas ise denizde zor durumda kalanlara yardım ederler inancı vardır. Bu nedenle Aleviler arasında “Yetiş Ya Hızır” deyimi yerleşmiştir.

Alevilerde kurban geleneği de yaygındır. Cemlerde, Hızır orucunda, Abdal Musa törenlerinde ve Kurban Bayramında kurbanlar kesilir.

Ancak “yol bir sürek binbir” sözünden de anlaşılacağı üzere Anadolu’nun değişik bölgelerinde yaşayan Aleviler arasında bu dinsel ibadetlerin uygulanmasında çok küçük farklılıklar bulunmaktadır.


Cem


Aleviliğin temel ibadeti “Cem” dir. Alevi Cemleri daha çok hasat döneminden sonra yapılır. Cemlerin cuma akşamları yapılması gerekir. Cuma akşamı Alevilerce perşembe akşamına verilen addır. Alevi Dedeleri talipleri köylerde ziyaret ettiğinde Cem yapılacağı duyurulur. Ceme katılacak olanlar yanlarında niyaz veya lokma adı verilen yiyecekler getirirler. Cemler büyük evlerde yapılır. Dede cem yapılacak yerin başköşesinde bulunan posta oturur. Cemde Oniki hizmet vardır. Bu oniki hizmetin sahipleri şunlardır:

- Dede(Mürşid)
- Rehber
- Gözcü
- Çerağcı(Delilci)
- Zakir(Aşık)
- Ferraş(Süpürgeci)
- Sakka(İbriktar)
- Kurbancı(Sofracı)
- Pervane
- Peyk(Davetçi)
- İznikçi(Meydancı)
- Bekçi

Cem töreni Oniki hizmetin yerine getirilmesinden oluşan kutsal bir ibadettir. Cem içerisinde semah da edilir, Pir Sultan’dan, Hatayi’den, Kul Himmet’ten deyişler söylenir. Lokmalar dağıtılır. Kerbela Olayı anılır. Cem’de musahipler görülür, düşkünler dara kaldırılır, toplumun önünde haklı haksız belirlenir, suçlu olanların gerekli cezaları verilir. Cemlerde verilen cezalara uyulur, aksi halde toplum dışına itilmek kaçınılmazdır.

Bu belli günlerde yapılan ibadetlerin dışında Anadolu’nun değişik merkezlerinde de her yılın belli günlerinde törenler düzenlenmektedir. Bunların en bilinenleri şu şekildedir: Hacı Bektaş Veli Törenleri, Abdal Musa Törenleri(Antalya), Veli Baba Törenleri(Isparta), Hamza Baba Törenleri(İzmir), Şücaettin Veli(Eskişehir) Törenleri, Pir Sultan Törenleri(Sivas), Hıdır Abdal Törenleri (Erzincan). Bu törenlere Türkiye’den ve yurtdışından yüzbinlerce insan katılmakta ve adeta bir festival havası içerisinde kutlanmaktadırlar.


Kaynak : Yrd.Doc.Dr.Ali YAMAN ; A'dan Z'ye Alevilik Nedir? ; İstanbul 1990
 

leprechaun

Üye
Yeni Üye
Katılım
15 Ocak 2012
Mesajlar
150
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
sayın Ali Yaman sağolsun Alevilik içeriğinden bahsederken şekilsel uygulamalardan bu uygulamaların manasına değinmeden bahsetmiş. zor bir konu. kolları sıvayıp girişmek gerek.

temeli Tanrı-Evren-İnsan özdeşliğine dayanan, yaratılışı değil varoluşu esas alan, südur teorisi ve vahdet-i vücut felsefesina bağlı, İslam heterodoksisi içinde şah-velayet Ali, masum ehlibeyt ve on iki imam ile simgelenen sosyo-ekonomik olarak sınıflı toplum içinde alt tabakaların ve toplumda ki farklılıkların sözcülüğüne soyunmuş ve Rıza Kenti'ni hedef belirlemiş panteizme yahut pananteizme yakın batıni bir öğretidir alevilik. kendini İslamiyet'ten önceye kendi deyişleri ile kalu bela'ya dayandıran, serçeşme olmak iddiasında, öğretinin temeline insanı yerleştiren alevilik İslam içerisinde muhalif kesimin sesi olmuştur. öğretiyi kavramak için bu kavramların anlaşılması gerekmektedir. sanıldığının aksine alevilik Ali'nin hilafet meselesi ve bu mesele de ehlibeytin hakkının gasp edilmesi merkezinde dönen siyasi bir oluşum değildir. Tanrı anlayışı gibi en temel konularda ve dini kavramlarda İslam ortodoksisi ile ayrışan bir ekol sözkonusudur. yalnız itikadi değil sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel yönleriyle de İslam ortodoksisinden ayrı bir yer arzeder.

bu öğretide Allah, varlıktan ayrı ve gökyüzünde(o ne demekse! gökyüzü nere ki?) arşında tahtında oturan ve işlerini gökten yere doğru yöneten bir kral Tanrı olmaktan ayrıdır. alevilikte yaratılış yerine varoluş teorisi esastır. evrenin yaratılması denilen şey alevi öğretisinde Tanrı'nın görünür alana çıkmasından ibarettir. Adem'i balçıktan yoğuran teist Tanrı anlayışının meleklerini Adem'e secde ettirmesi melekleri şirke sürüklemek, kendisini de bu işin azmettiricisiolarak kürfe sürükleyecek bir olgu olmaktadır. ayrıca başlangıcı olan her şeyin birde sonu olacağı öğretisine dayanarak evrenin bir gün kıyamet ile yokolacağını iddia eden ehli sünnet anlayışının yine bir zaman içinde yaratılan cennetin ve cehennemin sonsuza kadar kalacağını düşünmesi ve yine bir zaman içinde yaratılan ruhların da bu cennet ve cehennemde ebedi kalacağını düşünmesi bir çelişki olarak durur. oysa alevi öğretisinde Allah insanı kendi suretinde yaratır ve ona kendinden üfler. insan ruhu Tanrı'dan gelen bir cevherdir. bu sebeple melekler Adem'e secde eder, bu sebeple Adem meleklerin bilemediği isimleri bilir, bu sebeple insan dünyada halife olur yine bu sebeple dağın taşın yüklenemeyeceği yükü sırtlanabilir. içinde potansiyel tanrı vardır çünkü. Hakkın "size şah damarınızdan daha yakınım" demesi de asıl beytullahın insanın kalbi olmasıda bundan ibarettir. öz birdir ve alevilikte yaratan-yaratılan ikilemi esas şirkliğin kensidir.
İkiliği terk et, birlik makamını tut
Canlar canın bulasın iş bu dirlik içinde(Yunus Emre)


"Thomas (106)
İsa dedi:
İkiyi Bir yapınca, İnsanoğlu olursunuz, ve eğer derseniz:
Uzaklaş ey dağ, dağ uzaklaşacaktır."



' Ey Hacca gidenler, nereye böyle ?
Tez gelin çöllerden döne döne,
Aradığınız sevgili burada,
Duvar bitişik komşunuz.
Durun, gördünüzse suretsiz suretini onun,
Hacı da sizsiniz, Kabe de, ev sahibi de '(Mevlana)
 

leprechaun

Üye
Yeni Üye
Katılım
15 Ocak 2012
Mesajlar
150
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
kendini kalu belaya dayandıran bu öğretide İslamiyet içerisinde Muhammed ile açıkça bulunan(Ali'nin her peygamber ile gizlice Muhammed ile açıkça geldiği hadisi) Ali velayetin sahibi olarak sunulur. burada neredeyse hiçkimsenin pek irdelemediği az bilinen bu makam üzerinde biraz durmak gerekiyor.

velayet veli kelimesinden geliyor. hani şu öğrenci velisi de aslında aynı kökene dayanmaktadır. velayet günlük hayatta da kullandığımız bir kelimedir. bir iş konusunda kişi bir başkasına velayet verebilir. velayet sahibi kişinin karar verme haklarını taşımaktadır. yani iradesini... bilindiği gibi insanın en büyük özelliklerinden birisi de özgür iradesidir. burada bir teslimiyet söz konusudur. nefsi öldürmek, ölmeden önce ölmek ve iradeyi telim etmek. Şeytanın suçu itaatsizliği değil kibridir. kibir arapça kebir(büyük) kelimesinden gelir. büyüklük taslamak anlamındadır. alevi öğretisinde nefs ile cihad ve Ali'nin velayetine giriş esastır. Muhammed'in tebliğini tevil işi ehlibeyte aittir. İmam Bakır'a ait olduğu düşünülen "Ümmül Kitap" ta İmam Bakır bir çok İslami kavramı batıni olarak ela alıp anlamını açıklamıştır. bu anlamlar son derece kapalı ezoterik anlatımlar olup ehli sünnet algısından bir hayli uzaktır.

İslamiyet içerisinde Ali ve evlatları etrafında kümelenen bu öğretinin taşıyıcıları sosyal sınıflardan alt tabakaları ve farklılıkları birleştirmiş ve sözcüsü olmuştur. topraksız ve mülksüz fakir Arap köylüleri ile mevali(köle demektir) denerek aşşağılanan Arap olmayan müslümanları birleştirmiş ve sömürüye karşı direniş hareketini oluşturmuştur. Ebu Müslim isyanında da, Karmatilerin, İsmaililerin hareketinde de, Baba İshak ayaklanmasında da yahut Şeyh Bedrettin, Pir Sultan Abdal, Kalender şah, Şah Kulu gibi isyanlarda da hep aynı sosyal yapı aynı düzene başkaldırmış ve hep aynı talepte bbulunmuştur: ORTAK MÜLKİYET!

alevi öğretisinden gelen Rıza Kenti, bu sosyal yapının temelini oluşturan öğretidir. ataerkil düzene karşı anacıl düzeni savunan, mülkiyet karşıtı(yarin yanağından gayrı paylaşmak her şeyi) bir vicdan yönetimi yaratmanın ideallerini kurmuştur. denilebilir ki aleviyi sünni iktidarlar için Yahudiden de Hıristiyandan da beter yapan şey bu özelllikleridir.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst