Işık , Işık Hızından Daha Hızlı Gidebilir mi ?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe.Net Soruyor! kategorisinde Cry tarafından oluşturulan Işık , Işık Hızından Daha Hızlı Gidebilir mi ? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 506 kez görüntülenmiş, 2 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe.Net Soruyor!
Konu Başlığı Işık , Işık Hızından Daha Hızlı Gidebilir mi ?
Konbuyu başlatan Cry
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Cry

Cry

Üye
Felsefe.NET
Katılım
28 Şub 2019
Mesajlar
212
Tepkime puanı
60
Puanları
28
Işık hızında giden boyutu hayali bir uçağımız olsun , arkasında da bir kutumuz var üstünde ve altında aynalar var , bunların arasında bir ışık gidip geliyor

53


Örnek olarak diyelim ki ışığın 1 aynadan diğer aynaya geçiş süresi 1 saniye ,

ışığın sabit bir hızı olduğu için bu kutunun uzunluğunun da 299.756.458 m olsun veya 299.756 km oldugunu düşünelim. .

54


Şimdi ışık hızında giden uçak ile arkasındaki yukarıdan aşağıya doğru giden ışığın aldığı yolu görebiliyoruz.


55

Işık bir aynadan diğer aynaya çapraz bir şekilde gidiyor ve bu çapraz gittiği çizgi asıl mesafeden daha uzun , yani 1 saniyede daha fazla yol gitmiş oluyor.

Bu durumda ışık hızında giden bir uçakta çapraz şekilde 1 saniyede 300bin km den daha fazla yol kat etmiş olması gerekmiyor mu ?

Bu durum nasıl açıklanabilir ?
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Şimdi bu tip kavram bilimsel soruları ve tartışmaları anlamıyorum ancak felsefenin karşı soruları olabilir

(Yazımım konu dışı imlenirse daha önce yaptığım gibi linkleyip kişisel bir karalama olarak başka alana taşıyacağım izninizle..)

Işık nedir?
Hız nedir?
Bunlar neyin göstergesidir? ve ölçümüdür?
Işık, ışık hızından hızlı giderse ne olur? ve ne anlama gelir?
Evrensel bir zaman var mıdır?
Zaman mekan ve hız hareket gibi kavramlar ne ifade eder?

Burada böyle bir yazı buldum..

Bu kapanmış bir forum aynı zamanda. O aklıma geldi. O arkadaşlar bu tip konular tartışırlardı ve bu tip sorulara diyecek bir şeyleri mutlaka olurdu.
Onlar bizi, biz onları anlamazdık...
Eski forumun arşivi vardı (eski.sonsuz.us) benzer tartışma aradım ancak google'ın bulduğu tüm linkler hata veriyor... Önbellekler belki incelenebilir.

Benim anlamadığım ve anlamak istediğim şu. Neden ışık hızı kavramı bana ve kimilerine hiç bir şey ifade etmiyor. Aradaki fark ne? Bunu daha önce de yazmıştım ve sormuştuk...

Işık diye bir kavramı oluştan bağımsız bir nesne olarak bölemiyor, koparamıyor ve yalıtamıyorum.. Kavram bana hiç bir şey ifade etmiyor. (Görece ve rölatif geliyor. Konu dışı geliyor.) Hız ifade etmiyor. Kavramı anlamıyorum..
Ya da olayları böyle bağdaştıramıyorum.
Yani denileni anlamıyorum ve bu soru bana hiç bir şey ifade etmiyor...
Bence ışık
Görünüşün dış doğanın ya da nesnenin bir biçemi uzantısı ve parçası. Kendi görünümünün yansısı.. Bence (hız yok) hızı yok rölatif. Algıya paralel gereklilik ve gerçeklik ve yansıma. Bize böyle yansıyor ve hiç bir anlamı da yok hiçbir şeyin de ölçütü değil ve (evrensel) bir hızı yok. Evrensel bir ışık hızı yok.. Buna gerekte yok. Gözlemciye göre değişken parametre. Oluş koşullarına göre de.
. İnsan algısına ve gözlemine ilişkin bir yaklaşım bu. Kanı bu..

Işık kendi bağımsız bir yapı ve form mudur? Varoluşla bağı nedir?
Işık derken kastedilen nedir?
Bende madde adlandırmasına beri çekiliyor. Fiziksellik, fiziksel realite olarak işaret ediliyor işaretleniyor. Işık diye bir şey koparılamıyor, ışık adlandırması da yapılamıyor genel bir ilke oluyor.. Maddenin hareketi kavramına beri çekiliyor ancak o da hareketin soyutlanması olarak . Hız ölçümü diye bir şey farazi, gayrı safi gereksiz, belirsiz muğlak ölçüm ve düşünüm adlandırması alıyor açık konuşmalıyım. Ben bir şeyin hızı görmüyorum. Böyle bölemiyorum. Parça olarak görmüyorum. Ben bunu yıllarca anlamaya çalıştım. Matematik düşünce ve kafa farkını çözemedik...
Aslında fikirlerimiz var da tam açamıyor ya da nasıl açılacağını bilmiyoruz.

Kesinlikle öyle algılamıyoruz. Sizin gibi.. Buna emin olduk. Ancak nasıl anlaşacağız bilmiyoruz..

Işık maddenin bir biçimi ve soyutlaması mı?
Işık olarak soyutlaşan nedir örneğin enerji gibi bir kavram mı ele almalıyız?
Şimdi ışıma aydınlanma örneğin.
Bu nedir?

Işık koparak mı yayılıyor? gidiyor? gidiyor mu? Nere varıyor?
Bence
Nesneden koparak mı yayılıyor
Işık nesnenin kendini (aydıyımını) işaretliyor ve görünümünü ve herşey ışık yaymalı? Yanlış mıyım?
Işık ses gibi bir yansıma mı? Çrneğin titreşim ses üretir? Işığı üreten nedir? Sürtünme mi?mesela...
Mesela sesler ne oluyor? En son ne oluyor?
Evrende yayılan dalgalanan bir ses en son ne olur? Örneğin atmosferin üst tabasına mı gider durur mu? söner mi? Yayılımı biter mi nasıl?

Işık, tıpkı ısı, renk sıcaklık gibi maddenin kendi yansısı formu gibi mi? ve kendi doğası mı? İçeriği mi? Kopup mu gidiyor? Nasıl? Neye göre? Nerde duruyor nasıl?

Ben gerçekten anlamıyorum. Işık hızı diye bir kavramı emin olun anlmıyorum ve kafamda canlandıramıyorum.. Buna emin olabilirsiniz. Bana bir şey ifade etmiyor.
Bana göre nesnel gerçeklik tabanı var ve tamamen gereksiz bir araştırma...

Bana göre ışık ısı ve renk gibi bir kavram. Bir yere gitmiyor olduğu yerde duruyor.. Olduğu yerde duruşunu işaretliyor gösteriyor. Parlaklık canlılık gibi değerler ya da dala boyu derinliği vs. anlatımı. Çakma hızı..

Bana göre evrensel bir hız tanımı yok. Hız sabiti yok. Hız diye bir kavram belirlenemez. Sabitlenemez ölçülemez. Tamaman rölatiftir. Evrensel bir hız sabiti bulunamaz hareket ölçülemez kavram tamamen yapaydır..
Hız hareket tanımının bir parçasıdır ve gereğidir ancak hereket eden nedir?

Işık nesnesi ney?

Örneğin duvarı görüyor oluşumun nedeni ışık, ısı ve renk yayması mı ya da bunu nasıl tanımlamalıyım?
Şimdi herşeyin bir ışığı ışınımı var mı yok mu? ya da nasıl tanımlanmalı?

Işığı yayan çekim dalgaları mı başka bir kaynak mı? Sürtünme mi? Yanış mı? Isı mı nedir? Işığın kaynağı kökeni nedir? Kendine mi indirgeniyor? Işık diye bağımsız bir kavram ilke ve töz var mı?
(Işık)Nesne/madde adlandırmasına ilkesel olarak beri mi çekilecek en son?
Işık madde mi olarak indirgenecektir?
Şimdi madde yayılıyor mu? Referans nedir?
Titreşiyor mu? Dalga mı? Maddenin kendi mi?
Her madde mi?
Çekim dalgaları ışık ısı vb. konsantrasyonu yayıyor mu?
Benim sorularım bunlar
Evrensel ışık kaynağı var mı? Işık herşey de mi? Nerden nere gidiyor?
 
Son düzenleme:
  • Beğen
Tepkiler: Cry

Cry

Üye
Felsefe.NET
Katılım
28 Şub 2019
Mesajlar
212
Tepkime puanı
60
Puanları
28
Web sitesini biliyorum , örnek güzelmiş , farklı bir konunun uzun bir tartışma konusu olabilir :)

Dostum güzel bir yanıt olmuş , ben kafamda ışığın varlığı ile alakalı bir mantık bulabiliyorum fakat ışığın varlığı ile oluşan renklerde senin kafa karışıklığından yaşıyorum :)

yani yeşil nedir , benim gördüğüm yeşili herkes aynı şekilde mi görüyor veya renk görmemiş birine renk nasıl anlatılır hepsi bir illüzyon mu ?

einstein ın dediği gibi aslında karanlık diye birşey yoktur , ışığın yokluğu vardır demiş.

bu durumda siyah bir renk midir ? , o zaman algıladığımız tüm renkler bir tür ışıktır diyebiliriz ?

Peki ışık nedir ..

hem paracık hem dalga özelliklerini taşıyabiliyor , newton bir prizma sayesinde ışığı farklı renklerine ayırmayı başardı ve beyaz ışığın birçok farklı rengin karışımı olduğunu söyledi

Şuan bunu söylediğim an aklıma pink floyd'un ay'ın karanlık yüzü albumu aklıma geldi :) bu prizma o album kapağında vardı .

56

Güneşten gelen ışıgıgı değişik dalga boylarında olan farklı dalgalar olarak düşünebiliriz.

bu ışık prizmaya girdiğinde yavaşlıyor ve bükülüyorlar.

bunlar arasında kırmızı en kızlısı mor en yavaşı , prizmanın bu yapısı içindeki renklere bolunmesini sağlıyor

ama newton da ısıga parçacık diyordu ta ki 1800lerin başında thomas young ünlü çift yarık deneyinde ışığın çok farklı bir yanını herkese gösterdi.

deneyde görüldüğü gibi 2 yatay delikten ışık geçiriliyor , ve ısık dalga boyu gibi hareket ediyor , deneyi anlatmayacağım :)

Deney :

70 yıl sonra james maxwall fizikte hep ayrı tutulan elektrik ve manyetik alanların aslında birbirlerine bağlı aynı şey olduğunu söyledi.

elektromanyetizma

elektrik ve manyetik alanlarını birleştirdiği zaman eskiden bu iki alan için kullanılan formüllerden yürüyerek bir takım yeni formuller oluşturdu ve bulduğu bu formüllerin bir dalgayı açıkladığını farketti ve 1800lü yıllarda bu formullerin açıkladıgı dalganın hızını hesapladıgında ışık hızı ile aynı olduğunu buldu ve bunun bir rastlantı olmadığını söyleyerek aslında ışığında elektromanyetik bir dalga olduğunu söyledi.

Bundan belki de 100 yıl sonra einstein ve plank bir elektromanyetik bir dalganın aslında daha fazla bölünemeyen ufak enerji paketlerinden oluştuğunu söyledi

fotonlar

o zaman fotonlar belirli bir enerji taşıyan ağırlığı olmadığında ışık hızında giden elektromanyetik bir dalga.

bu dalga hem elektrik hemde ona 90derece acıda bir manyetik dalgada oluşuyor ilk sorumdaki zigzag seklindeki ışığı örnek gösterebiliriz.

bu fotonların 1 saniyede oluşturduğu dalga sayısına frekans diyoruz.

bir fotonun dalga boyu büyüdükçe frekansı da düşmesi gerekmektedir,çünkü 1 saniyede daha az dalga oluşturmakta

daha cok dalga olusturursa daha yüksek enerjili bir foton diyoruz , dalga boyu düştükçe frekans ve enerjisi artıyor ve buda o parçacığın yapısını değiştiriyor.

Gelelim bizim gördüğümüz renklere :)

Gözlerimizin sadece 400-700 nanometre dalga boyundaki elektromanyetik dalgaları algılayabilmesinden kaynaklanıyor, diğer dalga boylarını gözlerimiz algılayamıyor.

57

değişik şeylerin değişik renklerde gözükmesinin sebebi ise güneşten gelen birçok dalga boylarının o şeyin absorbe etmesi veya emmesinden kaynaklı.

bir şeyi neyin ne kadar absorbe edeceği de o şeyin atom yapılarına bağlı , mesela bitkileri yeşil görmemizin sebebi klorofil içermeleri , bunlar güneşten gelen ışığı gözlerimizin algılayabileceği renkler arasından mavi ve kırmızı dalga boylarındaki dalgaları absorbe ediyor , tek absorbe olmayan yeşil ışıklar kalıyor.

eğer birşey tüm renkleri absorbe ederse bize siyah gözükür , tüm renkleri yansıtırsa beyaz. bu yüzden sıcak bir günde siyah değil de beyaz kıyafetler daha çok tercih edilir.

Bildiğimiz en kısa dalga boylu en yüksek frekanslı GAMA ışınlarıdır , gama ışınları , bunlar ışığın en yüksek enerji formudur , ve genelde çok enerji yayılan bölgelerde oluşur , örnek vermek gerekirse bir yıldızın ölümünde , veya 2 netron yıldızının birleşmesinde veya atom bombasında , gama ışınları içerdiği enerji yüzünden bir fotonun en tehlikeli halidir.

dalga boyu genişledikçe x ray alanına doğru kayıyor , x ray gama ışını kadar etkili olmasa da ona yakın bir güçtedir , bu bildiğimiz hastanelerde röntgen için kullanılan cihazların yaydığı ışınlar.

x ray ısınları bizim derimizden ve kaslarımızın içinden geçebiliyorlar ama kemiklerimizdeki kalsiyum atom altı yapısı yüzünden kalsiyum tarafından bir bakıma emiliyorlar bunun sayesinde x ray teknolojisini kullanıp kemikleri inceleyebiliyoruz.

daha da genişlediğinde foton dalga boyu gözlerimizin algılayamadıgı morötesi rengi.

daha da genişlerse bizim görebildiğimiz menekşe rengi veya mor diyoruz ve en uzununu da kırmızı olarak algılıyoruz.

Ondan sonra kızılötesi gelmekte , buda göremediğimiz bir dalga boyu olarak bilinmektedir.

Bazı hayvanlar kızılötesi ve morötesini görebilmektedir (bende birkere morveötesi konserine gitmiştim ama pek alakası yok )

Bir kuş ekstra bir koni hücresi sebebi ile bu renkleri görebiliyor.

sonra daha uzun dalga boyu olan mikrodalga boyutuna geçiyorlar , evet bizim kullandığımız elektronik alet olan mikrodalga fırının adı da buradan geliyor , bir mikrodalga , mikrodalga boyunda dalgalar oluşturarak bir yemeği polar veya su moleküllerinin bir bakıma dönmesini sağlıyor buda onun enerjisini arttırıp ısıtıyor , sadece polar moleküllerine bir etkisi olduğundan bardağı veya tabağı ısıtmıyor.

daha da genişlediğinde radyo dalgaları oluşuyor , mikrodalgalar , radyodalgalar ile iletişim için de kullanılıyor , radyo dalga bizim bildiğimiz fotonun en düşük enerji formu ve tek başına radyo ve televizyonlar için kullanılıyor , siz bir radyo frekansı dinliyorsanız kaç metre dalga boyu ile çalıştığını öğrenebilirsiniz nede olsa frekansını biliyorsunuz ve o dalganın ışık hızında gittiğini.

58

Fiziksel açıdan bakarsak bunların hepsi aynı yapıdan oluşmaktadır , sadece değişik frekanslarda değişik dalga boylarında ilerliyorlar.

o zaman ışık elektromanyetik bir dalga , bizim gözlerimiz bunların sadece 400-700 nanometre dalga boyundakileri algılamakta

peki bu dalgalar benim gözüme girdiğinde nasıl renge dönüşüyor ?

Bunu young-helmholtz teorisi'nde 3 kanaldan geçip algılayabildiğini söylüyor.

Türkçe bir kaynak bulamadım buradan bakabilirsiniz .

Kısaca Kırmızı - Yeşil - Mavi , bu 3 renk birleşimi sonucu beyaz oluyor ve gördüğümüz diğer tüm renkleri de bu 3 rengin değişik oranda karıştırarak elde edebiliriz.

Gözlerimizin arkasındaki retina tabakasında 100 milyondan fazla ışık algılayıcı foto resektor hücrelerimiz vardır

59

yukarıdaki örnekteki goruldugu gibi koni hücrelerimiz 3 rengi algılamakta , içlerinden birini algılamadığında renk körlüğüne sebep olmaktadır.

Mesela Sarı ışık ..

Gözlerimizin bu rengi algılayacak bir koni'si yok ama sarı ışık yeşil ve kırmızı ışığın birleşimi ile oluştuğu için kırmızı ve yeşil koni hücreleri değişik oranda aktifleşiyor ve ışığı elektrik sinyallerine dönüştürerek yorumlanabilmesi için beynimize yönlendiriyor.

Bildiğimiz fotograf makinasının mantığı da bu 3 rengin ard arda konulup filtrelenmesi sonucu oluşmakta , her pixel değişik oranlarda bu kırmızı ,mavi,yeşili yansıtıyor ve diğer renkleri taklit edebiliyor.

Yazımın basında da söylediğim gibi aynı anda bir yeşil renge baktığımızda aynı yeşili mi görüyoruz ?

sanırım bazı şeyleri bilmenin hiç bir yolu yok , veya bir yemeğin tadı , veya bir acı'yı hissettiğimizde o acı hissi veya bir renk algıladığımızda o rengin tanımı sadece bize has birşey , bunu başkasının bilmesinin veya hissetmesinin imkanı yok

Bu gibi durumlara felsefede Qualia denmekte , sanırım bu özelliğimiz bizi bilgisayarlardan ve gelecekte çok çok gelişecek olan yapay zekadan ayıracak olan önemli bir özelliğimiz.

O zaman renk diye birşey yok diyebiliriz.

Sadece 400-700 nanometre boyundaki elektromanyetik dalgaları beynimizin yorumlamasından oluşuyor , yani renk beynimizde oluşuyor ve rengi var eden şey biziz , orada aslında var olmayan birşeyi varmış gibi gösteriyor bize.

bu bir tür illüzyon , ve senin gördüğün illüzyon ile benim gördüğüm illüzyon aynı mı değil mi bunu öğrenmenin hiç bir yolu yok.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst