Insanoglunun Kendini, Kendi Biri/Turu Ile Ozdeslestirmesi

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe Kulübü kategorisinde evrensel-insan tarafından oluşturulan Insanoglunun Kendini, Kendi Biri\/Turu Ile Ozdeslestirmesi başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 3,275 kez görüntülenmiş, 12 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe Kulübü
Konu Başlığı Insanoglunun Kendini, Kendi Biri\/Turu Ile Ozdeslestirmesi
Konbuyu başlatan evrensel-insan
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan "ictenlik"

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Artik gunumuz ve cagimizda biyoloji evrim olarak gen uzerine okunmaktadir.

Kisaca bir fenomenin insanoglu turune ait bir bir olup olmadigini onun genetik ozelliklerine bakarak ortaya koyabiliriz.

Bu da insanoglunu genetik olarak evrimsel en yakin akrabalarindan da farkli kilar.

Yalniz gunumuzde hala bir insanogluna soruldugunda, "sen kimsin/nesin?" diye alinan yanitlar, cagdisidir.

Burada felsefi, metafizik bilincli ya da bilincsiz ve de etik alisilagelmis yanitlar halas soz konusudur.

Bu yanitlar genelde "kulum, koleyim, maddeyim, metayim, atomum, embriyoyum, bitkiyim, hayvanim, maymunum" v.s. temelinde insanoglu kendisini kendisi ile ozdeslestirmez.

Bu konu da bir de ozdeslestirmenin etik temeli vardir, burada da insanoglu kendisine dogumdan itibaren verilen degerlerle kendisini ozdeslestirir.

Bu yanitlar da genelde "Erkegim/kadinim, adim-soyadim, milletim, dinim, etnigim, mezhebim" temelli yanitlardir.

Bir de ozdeslestirme de sosyo-psikolojik yanitlar vardir.

Bu yanitlar genelde "delikanli, genc, genc kiz, efe, kulhanbeyi, serseri, berdus, asik, baba, anne kardes, yasli, amca, dayi, ihtiyar, moruk v.s. temelli olabilir.

Hayvan ve bitki ozdeslestirmeleri de algi temelinde mevcuttur;

Ornek "aslan, kaplan, kurt, ayi, kopek, kedi, kuzu, okuz, deve, maymun, bit, pire, papatya, manolya, lale, gul, v.s.

Bunun disinda mesleki ozdeslestirmeler soz konusudur.

Ornek "doktor, muhendis, ogretmen, sofor, kapici, yonetici, memur, isci, copcu, bakici" v.s.

Bu iki turludur ya kisi kendini bu sekilde ozdeslestirir, ya da etrafindakiler algi olarak bu ozdeslestirmeyi kisi uzerinde yaparlar.

Kisaca insanoglu kendisini; deyim yerinde ise "gunesin altinda ne varsa" onun ile ozdeslestirir.

Aslinda bu gayet dogaldir. Cunku insanoglu her bir seyi gozlemler ve algilarken, ona kendince ona uygun bir ad verir ve bu uygun buldugu ozellikleri de kendinde bulur. Boylece adlandirdigi her bir seyin, kendi ile ozdeslesmesi de kacinilmazdir.

Burada ilginc olan butun bu ozdeslestirmelerde, kendi ile ozdeslesimin olmamasidir.

Bir yerde her seyi gozlemler algilar ama kendisini gozlemleyemez ve algilayamaz.

Nihilizm ile birlikte gelen yeni akim ile birlikte insanoglu ilk defa, kendinin farkina varmis ve bu farkindaligi "ben" basligi ve temelinde kullanmaya baslamistir.

Bu aslinda ve bir yerde sadece kendi farkina varis ve kendini one cikaris olsa da henuz tum turunun farkindaligini ve bilincini tasimamaktadir.

Cunku bu kendi farkina varis kendi ego temelli akilci ve duygusal farkinin baskalari uzerindeki cikar kullanimi temelinde olmasi ve kendi birsel cikari icin herkese ve herseye istedigini yapmasinin dusunmesinin mesru ve mubah kilinmasidir.

Bu sekildeki ben bilincini, yani bireysellik, bireycilik, bencillilik, bencilik ve bananecilik temelini ilk ortaya atan Ayn Rand'dir.

Yaziyi bitirmeden bir filmdeki bir soylemi buraya ornek olarak alalim.

O film de bir kisi soyle bagiriyordu "I am not a number, I am a man"

"Ben bir numara degilim, ben bir insanogluyum"

Kisaca insanoglunun heuz kendini sadece kendi egosal cikarci temelde kendi ile ozdeslestirdigi ve beninin farkina vardigi cagimizda, henuz bunu tursel butunluk bilincine tasiyamamis olmasi da acidir.

Tarih bize bunu ne zaman insanoglu kendi turu bunyesinde bir birini oldurmez svasmaz ve her turlu dusunce ve davranis farki ile birlikte yasar ve bu farklari kendi turu bunyesinde bilim ve teknikte kullanir ve gelistirirse; iste o zaman, bugun en azindan kendi birinin bilinci bilissellige cikacak ve tursel bilinci ve bilisselligi de kapsayacaktir.

Henuz dunyamizda kendi bilincinin egosal olarak yansimaya yeni basladigini dusunursek; bunun tursellige ulasmasi pek ufukta gorunmuyor.

Yani insanoglunun, kendini ozdeslestirirken, su ya da benzeri cumleyi kullanmasi.

"Ben insanoglu turumun tek bir biriyim"

Iste bu cumle maalesef evrimsel degil; ancak beyinlerin zihinsel devrimi ile gerceklesecektir.

Yani bir fiziksel degisim degil, zihinsel bir degisimdir.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Bu yazınızdan insan kendini "insan" olarak değil de sürekli olarak dünyevi kimlikler ile tanımlar ve değersizleştirir demek istediğinizi anlıyorum ve bunu da egoya bağlıyorsunuz. Yaratıcıya inanç da yine kişinin kendini değersizleştirmesidir şeklinde bir sonuca varmışsınız ve beraberinde bu durumu kölelik kabul ediyorsunuz.

Benim anlatmaya çalıştığım ise; kölelik diye bir durum söz konusu değildir çünkü her görünen ve görünmeyen varlık Yaratıcı'nın bir yansıması, gölgesi olduğu için herşey bir ve ayrılamazdır. Sizin ayrı ayrı birey kabul ettiğiniz her bir insan, dünya yaşamında birey olarak yaşamını sürdürse de aslında bu tümüyle bir yanılsamadır. Algılarımız sizin de belirttiğiniz gibi ayrılık-farklılık algılamaya programlı olduğu için kendini tüm insanlık ve evren ile bir bütün olarak göremiyor. Kötülük de bir yanılsama ve dünyevi bir kavramdır. Kötü insan ile iyi insan bir midir diye sorulur ya hep, aslında kötü insan da yoktur sadece verilen rolü oynamak vardır. Tek bir hayat şansımız olsaydı bu çok adaletsiz olabilirdi fakat insan her rolü bu dünyada yaşamak zorundadır. Zengin de olacak, fakir de iyi de olacak kötü de en sonunda hangi rolle ne kadar özdeşleştiği ve ne dersler çıkarttığına göre hesap verecektir. Hesabı da kendi vicdanı ile bizzat kendisi yapacaktır.

Ego-sahte ben diğer başlıkta da yazdığım gibi bir yüktür ve kurtulabildiğiniz an zaten özünüze dönmüş olduğunuz için yerine birşey koymanıza gerek yoktur. Yükü attınız o size ait değildi zaten ve kendi gerçekliğinizi anladınız işte o an dünyaya farklı gözle bakmaya, görünenin ardındakini farketmeye başlarsınız.

Siz yaratıcı gücün varlığını kabul etmeyi kölelik kabul ediyorsunuz oysa ki kabul edip, idrak ettiğiniz an özgürsünüzdür. İnanmaktan bahsetmiyorum, bilmek-anlamak-hissetmek-idrak etmek ve farkına varmaktan bahsediyorum, işte asıl farkındalık budur.

Şu an 60 yaşındasınız, 2 saat sonra yapmak istediğinizi yapabileceğinizin garantisi var mı? Yok çünkü şartlar el vermezse yaşayacağımızın bile garantisi yoktur. Hayatımızın kontrolü tam manası ile bizde mi? Hayır, değil bir çok şeyi değiştiremiyoruz. Kısacası özgür olmak için gerçekten kim olduğumunuzu idrak etmemiz gerekiyor. Yaratıcıyı yok sayarak bunu elde etmeniz münkün değildir, siz ne kadar çok şey bilirseniz bilin hep bir taraf eksik kalacaktır. Eninde sonunda bu gerçekle birgün karşılaşacaksınız, hepimiz karşılaşacağız. Şu an yaratıcıyı inkar da egonun size oynadığı bir oyundur. İnsan çok değerli bir varlıktır fakat dünya yaşamına aşırı bağlanmak da bir çeşit köleliktir ve en kötüsüdür.
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Bu yazınızdan insan kendini "insan" olarak değil de sürekli olarak dünyevi kimlikler ile tanımlar ve değersizleştirir demek istediğinizi anlıyorum ve bunu da egoya bağlıyorsunuz. Yaratıcıya inanç da yine kişinin kendini değersizleştirmesidir şeklinde bir sonuca varmışsınız ve beraberinde bu durumu kölelik kabul ediyorsunuz.


Kolelik degil, kulluk.

Burada "kolelik" system ve duzenin dayattigidir. Yani Insanoglunun kendisine yonelik koleliktir.

Benim anlatmaya çalıştığım ise; kölelik diye bir durum söz konusu değildir çünkü her görünen ve görünmeyen varlık Yaratıcı'nın bir yansıması, gölgesi olduğu için herşey bir ve ayrılamazdır. Sizin ayrı ayrı birey kabul ettiğiniz her bir insan, dünya yaşamında birey olarak yaşamını sürdürse de aslında bu tümüyle bir yanılsamadır. Algılarımız sizin de belirttiğiniz gibi ayrılık-farklılık algılamaya programlı olduğu için kendini tüm insanlık ve evren ile bir bütün olarak göremiyor.

Neden gormesi gerekiyor?

Ustelik bu zaten kendinin gordugu butunde kaybolmasidir.

Ben ise kendiligini bulmasindan bahsediyorum.

Kötülük de bir yanılsama ve dünyevi bir kavramdır. Kötü insan ile iyi insan bir midir diye sorulur ya hep, aslında kötü insan da yoktur sadece verilen rolü oynamak vardır. Tek bir hayat şansımız olsaydı bu çok adaletsiz olabilirdi fakat insan her rolü bu dünyada yaşamak zorundadır. Zengin de olacak, fakir de iyi de olacak kötü de en sonunda hangi rolle ne kadar özdeşleştiği ve ne dersler çıkarttığına göre hesap verecektir. Hesabı da kendi vicdanı ile bizzat kendisi yapacaktır.

Kotuluk ya da iyilik, insanoglu dusunce ve davranisinin yine insanoglunca algiladigi ve degerlendirdigidir.

Ego-sahte ben diğer başlıkta da yazdığım gibi bir yüktür ve kurtulabildiğiniz an zaten özünüze dönmüş olduğunuz için yerine birşey koymanıza gerek yoktur. Yükü attınız o size ait değildi zaten ve kendi gerçekliğinizi anladınız işte o an dünyaya farklı gözle bakmaya, görünenin ardındakini farketmeye başlarsınız.

Iste fark ta burda , ben bunu kendiligin bulunmasi icin onerirken, tasavvuf kendini butununde yok etmekicin oneriyor.

Siz yaratıcı gücün varlığını kabul etmeyi kölelik kabul ediyorsunuz oysa ki kabul edip, idrak ettiğiniz an özgürsünüzdür. İnanmaktan bahsetmiyorum, bilmek-anlamak-hissetmek-idrak etmek ve farkına varmaktan bahsediyorum, işte asıl farkındalık budur.

Bunun kulluk oldugunu yukarda acikladim.

Şu an 60 yaşındasınız, 2 saat sonra yapmak istediğinizi yapabileceğinizin garantisi var mı? Yok çünkü şartlar el vermezse yaşayacağımızın bile garantisi yoktur. Hayatımızın kontrolü tam manası ile bizde mi? Hayır, değil bir çok şeyi değiştiremiyoruz. Kısacası özgür olmak için gerçekten kim olduğumunuzu idrak etmemiz gerekiyor. Yaratıcıyı yok sayarak bunu elde etmeniz münkün değildir, siz ne kadar çok şey bilirseniz bilin hep bir taraf eksik kalacaktır. Eninde sonunda bu gerçekle birgün karşılaşacaksınız, hepimiz karşılaşacağız. Şu an yaratıcıyı inkar da egonun size oynadığı bir oyundur. İnsan çok değerli bir varlıktır fakat dünya yaşamına aşırı bağlanmak da bir çeşit köleliktir ve en kötüsüdür.

Bir kisinin kendi kendini yonlendirmesi ve control etmesi; birey bilincidir.

Bir kisinin kendisini tamamiyla baska bir guce teslim etmesi de kulluktur.

Tabiki hic bir seyin garantisi olmaz, yalniz ne dusunup nasil davraniyorsam; bunu ben yaparim, kimsenin bunda bir rolu yoktur.

Ben yaratilistan yola cikmiyorum. Sonucta insanoglu zaten yaratandir. Tum soyutlarin ve soyut degerlerin kavramsal bilginin yaraticisi.

Konu dunya yasami degil, sadece yasamdir.

Bir kisinin elinde de sadece yasam vardir. Cunku dogumu kendi insiyatifinde degildir, kendi olmesini de yasayamaz.

Iste o yuzden zaten yasam sadece yasayana aittir. Bu konuda da secim ve kararlarini kendi alir ve verir.

Yani bir kul degildir.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Yalniz gunumuzde hala bir insanogluna soruldugunda, "sen kimsin/nesin?" diye alinan yanitlar, cagdisidir.

Burada felsefi, metafizik bilincli ya da bilincsiz ve de etik alisilagelmis yanitlar halas soz konusudur.

Bu yanitlar genelde "kulum, koleyim, maddeyim, metayim, atomum, embriyoyum, bitkiyim, hayvanim, maymunum" v.s. temelinde insanoglu kendisini kendisi ile ozdeslestirmez.

.

Yazınızda kulum köleyim ifadesini insan için kullandığınızdan yola çıkarak inançlı olmayı kölelik kabul ettiğinizi varsaymıştım, tamam yanlış anlamışım ancak embriyoyum, bitkiyim, hayvanim, maymunum v.s. tarzında cevap veren birine hiç rastladınız mı onu da cidden merak ettim.

Bu durumda inançlı birisi ile inançsız birisinin ortak paydada buluşması imkansız olduğu için çok da söylenecek birşey kalmıyor.
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Yazınızda kulum köleyim ifadesini insan için kullandığınızdan yola çıkarak inançlı olmayı kölelik kabul ettiğinizi varsaymıştım, tamam yanlış anlamışım ancak embriyoyum, bitkiyim, hayvanim, maymunum v.s. tarzında cevap veren birine hiç rastladınız mı onu da cidden merak ettim.

Bu durumda inançlı birisi ile inançsız birisinin ortak paydada buluşması imkansız olduğu için çok da söylenecek birşey kalmıyor.

Neden rastlamadin.

Bu en basta insanoglunun ne ile ozdeslestirilmesi ile paraleldir.

Bebek dogmadan once bir embriyodur, canli olarak bir bitkidir, ayni siniftan olarak bir hayvandir, evrimsel olarak insanogluina en yakin akraba maymundur v.s.

Materyaliste gore "maddedir, atomdur"

Inancli ile inancsiz burda birlesir.

Sonucta her ikisi de insanoglunu baska bire seyle ozdeslestirir.

Cunku buradaki ortak nokta, akilciligin "ilk, tek, mutlak" aramasinda ve herseyi onun ile ozdeslestirmesindedir.

Insanoglunun kendini nerede kaybettigini gormek istersen, bir onceki mesajdaki linki okuyabilirsin.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Neden rastlamadin.

Bu en basta insanoglunun ne ile ozdeslestirilmesi ile paraleldir.

Bebek dogmadan once bir embriyodur, canli olarak bir bitkidir, ayni siniftan olarak bir hayvandir, evrimsel olarak insanogluina en yakin akraba maymundur v.s.

Materyaliste gore "maddedir, atomdur"

Inancli ile inancsiz burda birlesir.

Sonucta her ikisi de insanoglunu baska bire seyle ozdeslestirir.

Cunku buradaki ortak nokta, akilciligin "ilk, tek, mutlak" aramasinda ve herseyi onun ile ozdeslestirmesindedir.

Insanoglunun kendini nerede kaybettigini gormek istersen, bir onceki mesajdaki linki okuyabilirsin.

Daha önce okumuştum şimdi tekrar baktım, yazdıklarınızda haklılık payı var bunu inkar etmiyorum. Geçmiş yazılarımda toplumun en büyük hapishane olduğunu ve kişi toplumdan bağımsız hareket edemezse asla özgürleşemeyeceğini ben de dile getirmiş birisiyim. Mutlak-ilk arayışı değil kendi adıma var olduğunu bilmekten bahsediyorum, bildiğim bir şeyi aramama gerek yok zaten çünkü varlığından haberdarım. Bu beynimin bana oynadığı bir oyun değil gerçekle hayali ayırt edebiliyorum.

İnançlı birisi olarak ben, sahte egonun bir oyunu olarak sizin yaratıcıyı kabul etmediğinizi düşünürken siz de sahte egonun bir oyunu olarak benim yaratıcıya inandığımı düşünüyorsunuz işte bu noktada taban tabana zıt düşmüş oluyoruz. Akıl-zihin-bilinç çerçevesinde olaylara bakmak inançsız olmayı gerektirmiyor ya da inançlı birisi bilinçsizce hareket etmiş olmuyor, bunu anlatmaya çalışıyorum siz ise inançlı olmayı bilinçsizlik-farkında olamamak ya da metafizik-mitoloji-din üzerinden çağdışılık kabul ediyorsunuz. Kısacası siz inançlılar için kesin bir yargıya sahipsiniz.
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Daha önce okumuştum şimdi tekrar baktım, yazdıklarınızda haklılık payı var bunu inkar etmiyorum. Geçmiş yazılarımda toplumun en büyük hapishane olduğunu ve kişi toplumdan bağımsız hareket edemezse asla özgürleşemeyeceğini ben de dile getirmiş birisiyim. Mutlak-ilk arayışı değil kendi adıma var olduğunu bilmekten bahsediyorum, bildiğim bir şeyi aramama gerek yok zaten çünkü varlığından haberdarım. Bu beynimin bana oynadığı bir oyun değil gerçekle hayali ayırt edebiliyorum.

İnançlı birisi olarak ben, sahte egonun bir oyunu olarak sizin yaratıcıyı kabul etmediğinizi düşünürken siz de sahte egonun bir oyunu olarak benim yaratıcıya inandığımı düşünüyorsunuz işte bu noktada taban tabana zıt düşmüş oluyoruz. Akıl-zihin-bilinç çerçevesinde olaylara bakmak inançsız olmayı gerektirmiyor ya da inançlı birisi bilinçsizce hareket etmiş olmuyor, bunu anlatmaya çalışıyorum siz ise inançlı olmayı bilinçsizlik-farkında olamamak ya da metafizik-mitoloji-din üzerinden çağdışılık kabul ediyorsunuz. Kısacası siz inançlılar için kesin bir yargıya sahipsiniz.

Aramizdaki ana fark; benim inanc ya da varliktan yola cikmamam ve bu iki nitelikte de qua felsefesi olarak sorunun tum resmini icinde yer almadan vermis olmam.

Eger senin inancliligin karsisinda ben inancsiz olsa idim, o zaman zit olurduk.

Ya da senin tanriyi ilkledigin gibi, ben maddeyi ilkleseydim; o zaman zit olurduk.

Ben her ikisinin de ufkunun disinda bir bakis acisi sunuyorum ve yukarida zitlasanlarin sorununun temelini veriyorum.

Benim yargim yok. Ben farkjlarin farkindayim.

Ne inancliya ne de inancsiza karsiyim, cunku inancsal niteligim yok. Inanc disiyim.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Bu iki turludur ya kisi kendini bu sekilde ozdeslestirir, ya da etrafindakiler algi olarak bu ozdeslestirmeyi kisi uzerinde yaparlar.

Kisaca insanoglu kendisini; deyim yerinde ise "gunesin altinda ne varsa" onun ile ozdeslestirir.

Aslinda bu gayet dogaldir. Cunku insanoglu her bir seyi gozlemler ve algilarken, ona kendince ona uygun bir ad verir ve bu uygun buldugu ozellikleri de kendinde bulur. Boylece adlandirdigi her bir seyin, kendi ile ozdeslesmesi de kacinilmazdir.

Burada ilginc olan butun bu ozdeslestirmelerde, kendi ile ozdeslesimin olmamasidir.

Bir yerde her seyi gozlemler algilar ama kendisini gozlemleyemez ve algilayamaz.

(ilk posttaki Nasreddin Hoca fıkrasıyla birlikte düşünülmesini ve ayna kavramının icad olunmamışlığı gibi eğreti düşünülmesini ekleyeceğiz-Yani kişi kendi yüzüne bakamaz-Kendi yüzünü kendinden göremez çoğulu ile birlikte fasıl)

Kisaca insanoglunun henuz kendini sadece kendi egosal cikarci temelde kendi ile ozdeslestirdigi ve beninin farkina vardigi cagimizda, henuz bunu tursel butunluk bilincine tasiyamamis olmasi
da acidir.

Henuz dunyamizda kendi bilincinin egosal olarak yansimaya yeni basladigini dusunursek; bunun tursellige ulasmasi pek ufukta gorunmuyor.

Yani insanoglunun, kendini ozdeslestirirken, su ya da benzeri cumleyi kullanmasi.

"Ben insanoglu turumun tek bir biriyim"

Iste bu cumle maalesef evrimsel degil; ancak beyinlerin zihinsel devrimi ile gerceklesecektir.

Yani bir fiziksel degisim degil, zihinsel bir degisimdir.

okurken şu oluyor-belirli bir iç ses var-denizin sesi -bunu bilenler bilir-oluyorsa-eğer oluyorsa-benzerse;

---------- Mesajlar Birleştirildi at 19:14 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 18:54 ----------

Bir kisinin kendi kendini yonlendirmesi ve control etmesi; birey bilincidir.

Bir kisinin kendisini tamamiyla baska bir guce teslim etmesi de kulluktur.

Ben yaratilistan yola cikmiyorum. Sonucta insanoglu zaten yaratandir.

Konu dunya yasami degil, sadece yasamdir.

kisinin elinde de sadece yasam vardir.
Iste o yuzden zaten yasam sadece yasayana aittir.
Bu konuda da secim ve kararlarini kendi alir ve verir.

...
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Rica etsem biraz daha malumat verebilirmisiniz. Merakımı celbetti.

kendisi cevap verir mi verebilir mi bilmiyorum o yüzden ben isterseniz bir deneyeyim?
siz ne algıladınız öncelikle
ve bir diğeri de ilgili nickin metinleri okunursa belki çözümlenecektir ilgili soru

bunun dışında;

temel olarak -inanmayı ve inanı hiçlemek-yadsımak olarak sözedebiliriz ve kişinin hiçlemek istemesi görmezden gelmesi ve yoksaması-saymaması ve bilgi yapılanmasına tabi koymaması-tutmaması yadsıması -inancı bilgi sınıflamaması
ve diğer dışardaki inançsal olguları bilgi dışı paradigmalamak çözümü -gibi

inanç olgusunu paradigma olarak dışlıyor saymıyor-zihinde tutmak istemiyor-bilgi yapılandırması
daha geniş kavramsallanabilir

bilgi-ye direkt temasla ilgili -edimsel- bir tutum ve kendisel öngörü
metinleri okunursa incelenirse anlaşılacaktır

bunun dışında kendisi sanırım genel olarak olgulara yaklaşımda ve kişilere de yaklaşımda ve bakışımda da önyargı içermeyen nötr ve duruma ve kişyie de taraf ve taraftar olmayan ve karşıtta olmayan bir çekimsiz tutum ve dışbakışlılık yani hem sempati çekimi hem antipati karşıtlığı duymadığı bir algı ve tarafsızlık tarafsız bakış ve objektif gözlemcilik tutumu geliştirmek üzerine kendini yetiştirmeden sözediyor (ve empati diyor buna ayrıca ve ) -genel olarak /durumlarında ve yazımlarında
bununla da bağlaştıralabilir

ama yukarıdaki soru için en iyi örnek
tanrı mı ? o da ne
tanrı gibi bir olgum ve gerçeğim yok
tanrı bir kavram barındırıyorum
tanrı gibi bir kavram bende hiç yok o şöyle :gardonayte-- böyle bir kelime duymak gibi ..ilk kez duymuş gibiyim açıklar mısın? davranışı ve tutumu
tanrıyı kavramsal olarak hiç ilgilemiyorum-tutumuyorum- barındırmıyorum
varlığında sözetmedim ki
yokluğundan bile sözedemem varolmasından sözetmedim
olgu olarak bile tanımıyor ve yapılandırmıyoruz
hiç duymamış gibi davranmak-olmak

ve bunu bir anlamda da inançlıyı da inançsızı da taraf olarak algılamamak üzerine kurduğunu yapıladığını da düşünebilirdik-yani düşünmediyse de biz ekleyebilirdik;

inanma fiilini reddediyor ya da redetmeye girişmiş çünkü kendi bilgi ahlakına ve edimine ve anlamına ters öyle anlıyorum
bunun dışında
inanma paradigma doğurur eksik bilgi doğurur ve yanıltır gibi bir öngörü ve anlamlar dizisi üretilebilir
ama kişisel tutum-subjektif öngörü ve subjektif dayanak-sa eğer
kendi açıklamalı dır kişi
sonuçta;
ama merak büyük silah ve ucuda kesindir;
 
Son düzenleme:

ElChupakabra

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2014
Mesajlar
40
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
40
Teşekkürler sanalmanik. İdeal bir biliminsanın nitelikleri gibi duruyor bunlar.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Rica ederim evrensel olsaydi inancin dil icindeki kullanimini incelemeyi ve ordan inanc tanimina sifirdan ve yeniden varmayi oneriridi ve soyle surdururdu

Inanc kalibi icin dilsel orneklemeler

Bana inan bak
Sana cok inaniyor ve guveniyorum
Basaracagima inaniyorum
Oysa cok inanmistim
Inancli ve azimli bir caba bizi basariya goturur

...

Bunun yaninda ve disinda olgusal tartisma kolayligi icin din kavraminin ve tanri sayilgani olgusunun tek basina inanc kavramina merkezlenmesi ve indirgenmesi ve paradigmalanmasi ise tartisma bitirici degil ve cok cok eksiktir
Sosyolojik olgu butunlukleri; algi butunlukleri
Inanc, benimseme ,kabul, bilmeme, arastirmama ,ozumseme, oyle sanma, toplumsal girdi ,tabu ,varsayma, varsanma, varsandirilma, erken gelişim çözümlenmesi gibi bi cok kavramla cozumlenebilir ama bunlarda yetersizd kalcaktır.

Ama her sonucta inanc paradigmasi sayilan din ve tanri yoksanligi, daha cok varlik gelisiminin (aramasi olan) benleşme/tekilleşme ve "bir ben tek bilinci" "ozne bilinci" gelistiriminde surdurulen bir analama ve suruden kopma -bağımsız ben mücadelesinde de öne sürülür
ama bunun disinda bilgisizlik, ilgisizlik ve ozgurlesememe -sembiyotik ogrenim gibi baska kosullarla da cozumunu oneriyoruz

sonuçta doğa bunu yansıtıyor oalcak

tanrı durumu bir özgürlük mücadelesidir; özgürleşme basamağı ayağı olarak daha çok yorumluyoruz; kişisel
---

Insanin tanri degil, tektanri degil ve monad degil toplum bizben yapılanması;

yani tanriya karsi degil, topluma karsi toplum ici -ben- biz bilinciyle yapilanmasini ve bu bilinci yapilandirabilmesini calismasini ise cok degerli buluyoruz

Insanin Mutlak tanriya yada sirf kendine karsi son ve bitmeyen yapilanmasi narsizmin cikmazidir
Bu egonun son bicimi nihai bicimidir tam bir cikmaz ve aslinda felaket ve ileri gitmis nevroz ve ben kopukluktur
Narsizme varan yalnız benlenme-sanılı benlenme

-
.bu haldeki bir birey ancak bir sürü yaratabilir-yönetibilir ve kendini yönettirir ve kontrole açar -güce açar

---

Başlıkta sunulan fikir aslında ben ve ego çözümlenmesi ve ben bilincini aşan çözümler üretme fikridir
Bütün bir insan türü görmekten ve kendini tek bir birey/tek ego gibi hissetmemekten ve bunun çözümlerinden ve arayışlarından dem vurumaktadır.

Sürülük hissetmeden farklılıklı özgür bireylerin kollektvitesi bilinci ve farklara saygı ekseninde birleşmiş biztoplum arayışları içinde farklılıklı benler yapılanması modeli arayışları
ve dediğimiz gibi farklara saygı duyarak ve özgünlüklü, özel, kişi farklarını çoğullayarak farklı ama toplumlu birey olmakın arayışı ve ipuçlarını sunar ve arar

---

Tanrı denilen şeyi son olguda tam öyle olmasa da-en yakın ve en net -buna indirgedik biz (daha az çatışmacı olmakla birlikte fena çözüm değil)
çünkü doğa bilinci -alt tür üst tür çarpışması
ve bireyleşen üst tür çıkmazı çarpışmasında;
arı kolektifi düşünelim -her bir arı aynıdır
eğer özgür bir arı yaratırsak bal yemeyen bir arı
arıyı insanlaştıralım-ne için çalışacak bal için mi?
kendine bal üretebilir ve eğer bir petekte insan tarafından tutuluyorsa insana bal üretebilir
doğada bu çıkmaz var; bunu gözardı etmedik

insan geçerken -üst türe geçerken alt ile de çarpışıyor ve onun izlerini de taşıyor olacaktır
tanrı kimdir -üst türdür türler
bu çakışmalar sağlanacak -


---
 
Son düzenleme:
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst